İnsanlara küserek onlara doğru olanı
gösterebilseydik dünya böyle bir yer olur muydu?
Düğün giderek yaklaşıyordu. Neredeyse tüm hazırlıklar tamamdı. İki haftaya düğün vardı. Zerda kendince bir bekarlığa veda ve kına gecesi de hazırlamıştı. Tabi kendince deyince insanın aklına amatörce bir şey bekliyor ama hayır fazlasıyla ayrıntılı hazırlanmışlardı. Ama bunu benim düğünümde düğün salonundaki tavrından çıkartmam lazımdı. Düğün sahibi bir süre salonu satın alacağımız falan düşündü büyük ihtimalle. Neyse. Zerda’nın düğün planlamalarının olmadığı zamanlarda ise normal aktiviteler yapabiliyordum Allahtan. Zerda bir filmin galasına ve VIP gösterimine davetiye almıştı ve +1’i vardı. Daha önce defalarca bir sinemanın önünden geçsem de hiç gitmemiştim. Bunun sebebi Şırnak’ta sinema olmaması değil annemin sinemayı benim için temiz bulmaması olmasının yanında Şırnak gibi bir yerde yaşıyorsanız sevgilinizle buluşabileceğiniz çok az yer vardır ve bunlardan bir tanesi de sinemaydı ve hangi arkadaşım sinemaya gidecekse sevgilisi ile gidiyordu ve yanlarında üçüncü olmak istemediğim için hiç gitmemiştim. Zerda söylediğinde balıklama atladım. Filmin oyuncuları dahil birçok ünlü orada olacaktı. Bu fırsatı kaçıramazdım tabi ki.
Sabah gözümü açtığımda on biri geçiyordu. Esneyerek yataktan kalkıp lavaboya girdim. Üzerime bir sabahlık alıp balkon kapısını açtım. İçerisi biraz havalanana kadar ben de kahvaltıya inebilirdim. Kahvaltı masada beni bekliyordu. Annem görse kesin sofrayı kendine bekletiyorsun derdi kesin. Yine annem gelmişti. Çık bu konudan Berfu. Masaya oturdum bir şeyler yemeye başlamışken Türkan Hanım çıktı geldi. Bir kahve doldurup işine geri döndü. Elimdekini ağır ağır bitirip geri yukarı döndüm.
Balkon kapısını açıp kendimi banyoya attım. Banyodan çıkınca üzerimde bornozla makyaj masasına oturdum. Düzgün bir makyaj yapıp. Saçlarımı yaptım. Uzun ve kalın dalgalar yaptım. Güzel ve fresh bir görüntü elde etmiştim. Bu aralar sosyal medyada dolaşan mafya karısı makyajı da yapabilirdim ama açık söylemek gerekirse mafya karısı olmak durmadan bunu göstererek gezmek değildi ve açıkçası şimdiye kadar hiç öyle bir havam olmamıştım. Ben daha çok sakin bir karakterdim. Öyle vurmalı kırmalı olaylar benim için biraz uzaktı. Tamam birazdan fazla uzaktı. Ayrıca beni kan tutuyordu. Kan görünce bayılan bir mafya karısı olur mu demeyin olmuştu valla. Ben bu alem için fazla temiz kalıyordum. Neyse bu kadar iç hesaplaşma yeterdi.
Önce öğle yemeğine yetişmem lazımdı. Dolapla kısaca bir bakıştım. Ne giyeceğim ben şimdi? Dolapla kısa bir bakıştım. Mavi kısa bir eteğe elim gitti. Onu askından çıkarttım. Beyaz korseye elime aldım. İkisi güzel olacağını umut ediyordum. Üzerimi giyinip aynadan kendime kısa bir bakış attım. Güzel gözüküyordum. Dolabın içine kısa bir bakış attıktan sonra beyaz topuklu ayakkabıları da raftan indirip giydim. Geriye çanta kalmıştı. Çok beyaz olmuştum kıyafetime uygun mavi bir çanta bakındım şöyle bir etrafımda dönerek. Sonra kenarda duran yerleşmemiş PR kutularının içindeki mavi küçük el çantası bana selam verdi. Bu küçük çanta günü kurtarmıştı. Çantanın içine minik bir kartlık attım. İçinde kimliğim ve kredi kartım vardı. Telefonumu da ekledikten sonra tamamen hazırdı. Takı takmadığımı fark edip takıların olduğu bölümü açtım. Birkaç küçük takıdan sonra alyans ve tektaşımı da takıp çekmeceleri kapattım. Aynada kendime baktığımda güzel gözüküyordum. Küçük bir ayna selfiesi çekinebilirdim. Birkaç poz da fotoğraf çekindikten sonra odadan çıktım. Parfüm sıkmadığımı fark edip elime güzel bir parfüm şişesi geçirip, küçük bir parfüm banyosu yaptım. Benim hazır olmam yaklaşık saat ikiyi bulmuştu. Aşağı indiğimde Türkan Hanım’a çıktığımı ve akşam yemeğine gelmeyeceğimi söyledim.
Arabaya binip önce Zerda’yla buluşacağımız mekana geçtim. Zerda gelmiş beni bekliyordu. “Çok beklettim mi?” Ona sarılıp karşısındaki sandalyeye geçtim. “Bende şimdi geldim sayılır.” Hoş erken gelip beni beklese kesin söylenirdi.
“Ah iyi sevindim.” Beni önce bir baştan ayağa inceledi. Şu an tarzlarımız çok benziyordu. “Çok güzel olmuşsun.” Eh bende aynaya bakınca öyle hissetmedim değil. Eğer Feyyaz evde olup beni böyle görseydi kesin bir kıskançlık krizi yaşardık.
“Çok teşekkür ederim. Sen benden çok daha iyi gözüküyorsun.” Yiğidi öldür hakkını yeme demişler benden çok daha klas gözüküyordu. Bakan bir daha bakardı öyle yani. “Biliyorum.” Bilirdi tabi ondaki ego dünyanın onda birinde falan olsaydı kesin çoktan insanlık yok olmanın eşiğinde olurdu.
Önce bir şeyler sipariş edip yedik. Biraz vakit geçirdikten sonra gala öncesi parti için kalktık. Sonra kalkıp ortama geçtik. Güzel bir dış mekan hazırlamışlardı. Sponsorlar güzel bir çalışmıştı. Zerda’nın çevresinden birkaç insanla karşılaştık sonra ünlüyle karşılaştık ve fotoğraf falan çekindik. Sonrasında gala başladı ve içeri geçtik. Bu arada etraf tüm gazeteci doluydu. Şimdiye kadar hiç magazine fotoğrafım düşmemişti ama bugün düşmüştü anlaşılan. Bir ara Sinem Kobal’ı gördüm. Hemen yanına gidip fotoğraf çekinmek istedim ama önce bir çekindim yanına gitmek için ama baktım sadece ben değilim ve samimi bir insan gitmek istedim. Zerda da peşimden geldi önce tanıştık sonra fotoğraf çekindik. Selena dizisinden hatırlıyordum ve hala çok güzeldi. Ben çok sonradan izlemiştim diziyi ama kesinlikle hala o kadar güzeldi. Ardından birkaç ünlü ile de fotoğraf çekindim. Sevmiştim bu gala işini. Sonra saat dokuzda filmin ilk ön gösterimi başladı.
Film bittiğinde herkeste bir hüzün vardı. Güzel bir filmdi ve sinemada izlediğim ilk film olma özelliğini güzel taşıyordu. Filmden çıkınca yine birkaç gazeteci röportaj aldı ama ben hiç konuşmadan yanlarında beklemeyi tercih ettim. Kamera karşısında konuşmak benlik bir durum değildi. Zerda yanımda video atarken bazen görünsem de konuşmuyordum daha doğrusu konuşamıyordum. Röportajlar da bitince çıktık. Eve geldiğimde saat baya ilerlemişti. Ayaklarım ağrıyordu. Feyyaz eve gelmiş ve kanepede oturuyordu daha doğrusu beni bekliyordu galiba. Çünkü televizyon kapalıydı ve boş ekranı izlemiyorsa başka bir açıklaması olamazdı. “Neredeydin?” Dışarıdan geldiğimin farkındaydı. Ayrıca nerede olduğumu da bildiğinden de emindim. “Bir filmin galası var demiştim.”
“Hayır dememiştin.” Sesi netti. Yine sinirlenmişti anlaşılan. Sinirlenmeye yer arıyordu bu arar da hadi hayırlısı bakalım sonunda kesin birbirimize girecektik. Bugün de girerdik ama benim çok enerjim kalmamıştı kavga edecek o yüzden kafayı vurup yatacaktım. “Dedim.” Yoksa dememiş miydim? Hatırlayamadım ki şu an. Dün Dilara’ya söyledim ama telefonu kapatınca ona da söyleyecektim ama söyleyip söylemediğimi hatırlamıyordum.
“Demedin Berfu deseydin hatırlardım.” Tamam belki de dememiştim. Emin değilim. Olabilirdi değil mi böyle şeyler? Olmuş yani yapacak bir şey yoktu. Ayrıca kendisi de yapıyordu. “Aklımdaydı ama aklımdan çıkmış anlaşılan.”
“Anlaşılan.” Bu ne tavır? Sanki gören de ortadan kayboldum zanneder. Yine. O kadar merak ettiyse arasaydı keşke. “Kızdın mı?”
“Haber verseydin keşke.” Ses tonu hiç hoş değildi. Sanki bilerek yapmışım gibi geliyordu. İlk defa haber vermeyi unutmuştum. “Dedim ya aklımdaydı dün ama sonra unutmuşum.”
“Ee?” Ee? Sana ee. Bu ne canım bence fazla alıştı. Tasmam elinde gezmekte. Oraya gitme Berfu tamam, şunu yapma Berfu tamam... Ne derse yaparsam olacağı buydu zaten. “Ne ee? Baran haber vermiştir. Abartma istersen nerede olduğum belliydi.”
“Ben mi abartıyorum Berfu ortada olmayan sensin.” Hala ortada diyor ya sanki yer yarıldı da içine girdim ya da arşa falan yükseldim zanneder. “Gayet de yerim belliydi. Eminim sen de biliyordun.” Tamam hadi benim evde olmadığımdan haberi yoktu eve geldi göremedi kesin Cüneyt’e sormuştur. Onun da Baran’a sormaya gerek kalmadan cevap vermesi lazımdı çünkü sabah çıkarken konuşmuştuk. Nerede olduğumu biliyordu yani.
“Korumaları içeri almamışlar ama.” Tabi önüne gelen herkesi içeri alsalardı özel ön gösterim, gala ya da VIP gibi kavramlara gerek kalmazdı. Sadece belirli sayıda misafire yer verilmişti. “Sana film galasındaydım diyorum. Özel organizasyon ve gelen herkesin koruma ve şoförleri dışarıda kaldı normal olarak.”
“Berfu!” Hiç kızma hakkı yoktu. Ben ona hesap sormuyorsam o da bana soramazdı. Eğer ben söylüyorsam o da söylesin ama olmaz değil mi? Beyefendinin özgürlüğü tam benimki kısıtlı. “Efendim.” Kaşlarını çatıp bana bakmaya devam etti.
“Şu anda üste çıkmaya çalışıyorsun ama işe yaramıyor.” Üste çıkmaya çalışıyormuşum yok artık. Eğer üste çıkmaya çalışsam aklımdan geçenleri söylerdim. “Üste çıkmaya çalışmıyorum tamam mı? Hayatımda ilk defa sinemaya gittim ve keyfim yerinde sende sanki ortadan kaybolmuşum gibi tepki vermesen iyi olur.” Daha fazla devam etmeyecektim buna. Merdivenlere yöneldim.
“Ben sinemaya gitmeden de değilim.” Peşimden yürürken söylenmeye de devam ediyordu. Sorunun sinemada olmadığının bende farkındaydım sorun ondan izin almamamdaydı. “Sen senden izin almamamdan gitmemdesin.”
“Haber verebilirdin.” Yok biz eve girdiğimden beri ne konuşuyoruz da aynı yere geri döndük acaba? “Unutmuşum dedim ya.”
“Bir daha unutmazsan iyi olur.”
“Sanki sen gittiğin her yeri bana söylüyorsun ya da haber veriyorsun ya ben yapmıyorum.”
“Ne söyleniyorsun yine.”
“Duyma mümkünse gece gece tüm enerjimi süpürdün zaten.” Odaya girince üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Yeterince yorgundum ve Feyyaz’ın surat asmasını izleyemezdim.
...
Feyyaz sabah erkenden gözünü açtı. Bu düğün telaşının ortasında bir de işlerle ilgilenmesi gerekiyordu. Düğünü bir atlatsalardı büyük bir rahatlama çökecekti üzerine. Yataktan kalkıp banyoya girdi. Banyodan çıktığında Berfu’nun da uyandığını fark etti. “Günaydın.” Karşısındaki kadını çok iyi tanıyordu eğer kendisi konuşmazsa o asla konuşmazdı. “Günaydın.” Yüzüne bakmıyordu. Giyinme odasına girip üzerini giyindi. Elindeki bornozu kirli sepetine atıp kol düğmelerini ilikledi. “Bugün dışarı çıkacağım. Zerda’nın arkadaşının hazırladığı bir parti var oraya gideceğim geç dönebilirim.” Yüzüne bakmamıştı konuşurken. Bu inadı nasıl kırılırdı hiçbir fikri yoktu bu konuda. “Tamam.”
“Sonra deme de izin- pardon haber vermiyorsun diye” Berfu bilerek imada bulunmuştu. Gerginlikten hiç hoşlanmıyordu ama kocasının anladığı tek dildi maalesef ki. “Abartma Berfu ben seni evde zannettiğim için erken döndüm ama evde olmadığını sonrasında öğrendim.”
“Tamam işte bugün haber veriyorum.”
“Tamam bir şey demedim zaten.” Dese de bu sefer Berfu’yu pek ilgilendirmeyecekti maden sorun haberi olup olmamasındaydı haberi olduğu sürece her yere gidip gelebilirdi bunda bir sorun yoktu. Feyyaz hazırlanıp aşağı indi. Bir şeyler atıştırdıktan sonra da evden çıktı.
Berfu yataktan kalkıp önce banyoya girdi. Banyodan çıktığında Zerda arıyordu. “Efendim.” Yatağın üzerine oturdu. “Ben şimdi oraya geçiyorum sende oraya gelsene.” Bu kadar erken neden gidiyordu ki yoksa saati falan mı değişmişti?
“Gelirim. Ne zaman başlayacak?”
“Beş gibi.”
“Daha var üç gibi evden çıkarım.”
“Tamam.” Telefon kapandıktan sonra üzerine pijama giyip aşağı indi. Kahvaltı yaptıktan sonra geri yukarı döndü. Saçlarını kurutup açık bıraktı biraz sonra şekillendirecekti zaten. Yüzüne bir maske yapıp eline yarım bıraktığı kitabı alıp okumaya başladı. Kitabın sonuna birkaç sayfa kalmışken kapı çalındı. “Gel.” Türkan Hanım içeri girdi.
“Berfu Hanım rahatsız ediyorum ama Semih Bey akşam için istediğiniz bir şey var mı onu sormamı istedi.” Yemeği evde yemezdi yoksa orada yiyemezdi sonra. Kocasının da eve erken geleceğini hiç zannetmiyordu. “Hayır yok ben birazdan çıkacağım geç dönerim. Feyyaz da büyük ihtimalle geç gelir yemek hazırlamasına gerek yok.”
“Peki efendim.” Türkan Hanım odadan çıkınca telefonu eline alıp saate baktı. Saat on ikiyi bulmak üzereydi. Son kalan sayfaları okumak için geri döndü.
Kitap bittikten sonra makyaj masasına yöneldi. Yüzündeki maskeyi çıkartıp saçlarını geriye çekti. Önce ne makyaj yapacağını bilemedi. Sonra makyajın orada yapılacağını hatırlayınca yüzünü nemlendirip güneş kremi sürdü. Masadan kalkıp giyinme odasına yöneldi. Dolabı açtığında gözüne lila elbise çarptı. Bu elbiseyi seviyordu. Eve gelen PR paketlerinden bir tanesiydi. Zerda ile dolaşmaktan eve sürekli PR paketi geliyordu artık. Yeni koleksiyon ve kreasyonlarını duyurmak için eve seçtikleri birkaç örneği yolluyorlardı. Sosyal medya ile arasının olmadığını anlamak için hesaplarına bakmak yeterliydi zaten. Hesapları kapalıydı ve sınırlı sayıda takipçisi vardı yine de bu paketler gelmeye devam ediyordu. Tabi bu dünyada her şey sosyal medya değildi. Katıldığın etkinliklerden girdiğin ortamlara kadar reklamlarını yapıyordun nasıl olsa. Berfu çevresini yeterince genişletmemiş olsa da hala üniversiteye gidiyordu ve sınıfta bile bazen gereksiz reklam yapabiliyordu ya da bilinçsizce. Ne de olsa bazı insanlar marka sorarken bazıları sadece internetten araştırıp bulup alıyordu. Yine de paketler sürekli geliyordu. Bir de tabi eğer beğenmişse gidip mağazadan bakıyordu bu da minimum birkaç yüz bine patlıyordu.
Lila elbise kelebek detaylıydı. Elbisenin üst kısımlarında kelebek detayları vardı, Berfu’nun en çok hoşuna giden kısmı bu olmuştu. Üzerini giyinince saçlarını yaptı. Ağır ağır hareket ediyordu. Evden çıkmasına daha vardı nasıl olsa.
Saat üçe yaklaşırken evden çıktı. Parti yerine geldiğinde ondan hariç birkaç kişinin de geldiğini fark etti. İçeri girip kızlarla merhabalaştı. Gelenler yavaştan makyaj yaptırıyordu. Berfu kıyafetiyle uyumlu bir kelebek makyajı yapılmıştı. Yüzünde kocaman bir kelebek varmış gibi görünüyordu. Bugün lila insanı olmuştu. Makyajı bitince fotoğraf çekindiler. Gece yeni başlıyordu.
Feyyaz elindeki içki bardağını kenara bıraktı yine boşalmıştı. Barmen tekrar doldururken Burak elindeki telefonla ilgilenmeye devam ediyordu. “Kızlar baya eğleniyor.” Kendilerinin boş boş oturmalarına gönderme yapmıştı. Onlarda bir şeyler yapabilirlerdi ama abilerini ikna etmek bin deveyi hendekten atlatmaktan daha zordu. “Bu partilerin sonu ne zaman gelecek acaba?” Feyyaz bu partilerden fazlasıyla şikayetçiydi. Karısını adam akıllı göremiyordu bile. En azından yapacaklarsa bile gündüz yapıp bitirebilirlerdi.
“Valla onu bunu bilmem ama Seda bu durumdan kesinlikle memnun hamilelik doğum falan derken baya daralmıştı en azından biraz kendine geldi.” Fatih bu konuda sahiden rahatlamıştı. Seda evde kaldıkça ona sarıyordu çünkü son zamanlarda. “Waov, bu Berfu mu?” Burak verdiği tepkiye mani olamamıştı. Yüzlerinde farklı renklerde ve desenlerde olan kızlar ortamın tadını çok iyi çıkartıyor gibiydi. Resmin tam ortasında duran ve 32 diş gülümseyen kızın bir an yengesi olup olmadığından emin olamamıştı çünkü kesinlikle farklı gözüküyordu.
“Kim?” Burak telefonu Feyyaz’a çevirdi. Feyyaz fotoğrafa ilk bakışında fotoğrafın tam ortasında duran karısını tanımıştı. Bir grup kızın tam ortasında duruyordu. Üzerindeki lila elbise saçları ya da yüzünün tam ortasındaki kocaman kelebek makyajı bile saklayamamıştı onu. İçinden kocaman bir siktir çekti. İyi ki partide erkekler yoktu sadece kadınlara özeldi de özellikle kıskanacağı biri yoktu derken az önce karısının isminden hemen önce waov çeken kuzenine döndü. Az önce karısına mı bakmıştı o? “Burak?” Kaşları havalanmış ve çatılmıştı. Ya Burak içkiyi çok kaçırıyordu ya da ölüme düz ayak koşuyordu.
“Ben Berfu’ya demedim sol köşedeki nişanlıma dedim bir yanlış anlaşılma olmasın.” Zerda hemen resmin sol köşesinde yeşil tonlarında elbisesi ve makyajıyla tam bir deniz kızını andırıyordu. “Berfu?” Berfu dediğini çok net duymuştu.
“Hayır önce tanıyamadım da ondan. Fotoğrafı o paylaşınca emin olmak için kendime sorulmuş gibi bir soru gibi düşünebiliriz.” Burak açıklama yaptıkça battığını hissediyordu. Yakında Feyyaz’ın yanında içmemek için yemin edecekti. “Burak düşünme sen.”
“Tamam ya bir şey demedim sadece normalde çok fotoğraf paylaşmıyor ya iki gün üst üste olunca sadece şey oldu.”
“Ne oldu?”
“Bir şey olmadı ya sadece şaşırdım o kadar.” Feyyaz Burak’a kısa bir bakış atıp tekrar telefona döndü. Resimleri kaydırıp diğerlerine baktı. Hepsinde fazlasıyla mutluydu. İki hafta önceki kamp olayının üstü tamamen kapanmıştı anlaşılan. Profil fotoğrafına tıklayıp profiline girdi. “O kadar merak ediyorsan bir tane de sana açalım oradan takip edebilirsin.” Burak’a döndü. Sosyal medya pek onluk değildi ayrıca arada Berfu’nun telefonundan görüyordu. Berfu telefonunu yanında açıp kontrol ediyordu bu da ne paylaştığını falan görmesine sebep oluyordu ama bir süredir paylaştıklarını görmemişti.
“Çok konuşma.” En son resme baktığında sinirleri tepesine çıkmıştı. Dün paylaşmıştı. Bir sürü insanla fotoğraf atmıştı hatta bazıları erkekti. Hem de hepsi ünlüydü. Bazılarında yanlarında üçüncü bir kişi bile yoktu. Kısa ve oldukça dikkat çekici giydiği mini etek kesinlikle şu an canını sıkıyordu. Dün akşam çok da dikkat etmemişti tartıştıkları için ama dikkat etmesi gerekiyordu büyük ihtimalle. Beğenenler ve yorum yapanların içinde de erkekler vardı. Şu an kızgın bir ateş kanına karışmış gibiydi. Gittiği her yeri yakıp gidiyordu. Bu duygudan nefret ediyordu. İnsanı olduğundan daha yetersiz daha kötü hissetmesine sebep oluyordu. Bu duygu neredeyse birkaç yıldır hayatındaydı ve hiç hoşuna gitmiyordu. Burun delikleri genişliyor gibiydi ama aldığı nefes yeterli gelmiyordu. Hayatında daha önce hiç yetersiz hissetmemişti. İstediği şeyi elde etmede üstüne yoktu. Hala da ediyordu ama özel hayatında geldiğinde işler tersine dönüyordu resmen. İstediği tek kişi Berfu’ydu ona da sahipti ama nedense bu duygu içine çöreklendiğinde sanki değilmiş gibi hissediyordu. Karısının da büyük bir payı var gibiydi. İnatla dediği ya da yaptığı her şeye karşı çıkıyordu. Bazen sanki o Berfu’ya sahip değil de tam tersiymiş gibi hissediyordu. Kendini kadına kabul ettirmek için yapmadığı kalmasına rağmen tam olarak bir türlü kabul ettiremiyordu. Buna rağmen Berfu ne yaparsa yapsın bir şekilde onu baş köşeye alan ve koruyan bir adam vardı. Karısı sanki iyilik meleğiydi o da şeytan. Yaptığı her şeyin altında hep kötülük aranıyordu.
Sakin olmaya çalıştı ama olmuyordu. Kalbinin ortasına yine bir kurt düşmüşü. Onu yiyip bitiriyordu ama bir türlü kurtulamıyordu. Onun yanına yakışmıyor onun yanında sönük kalıyor gibi hissediyordu yine. Resme baktı yine. Fazlasıyla mutluydu, gülümsüyordu. Başkalarına. Başka erkeklerde görüyordu bu gülümsemeyi. Berfu gibi neşeli ya da enerjik gözükemeyeceğini biliyordu. Doğuştan geliyordu bu onda. Diğerleri gibi duygulara sahip değildi, gelişmiyordu, geliştiremiyordu, geliştirmiyordu. Doğuştan ne kadar getirmişse o kadarı vardı. Onu da iyi olan tüm duyguları karısında geri kalan ne kadar kötü duygu var ise de iş hayatında toplanmıştı. Sırf bu yüzden arkadaşları olmazdı sırf bu yüzden ortamlara girince arkadaşça davranamazdı, gülümseyemezdi, normal sohbetler edemezdi... Ama Berfu böyle değildi, karakter özellikleri benzese de duygulara hükmediş şekilleri aynı değildi. Berfu memnun olmadığı ortamda bile istese gülümseyebiliyordu ama Feyyaz öyle değildi. Zorlasa da olmuyordu. Çoğunlukta zorlamak bile istemiyordu. Telefonu geri uzattı. Masanın üzerinden bardağı alıp tek dikişte bitirdi. “Double” Barmen bardağı tekrar doldurup uzattı. İkinci bardakta tek dikişte bitmişti. “Bence biraz fazla hızlandın yavaşla.” Fatih’in uyarısını göz ardı ederken dolan bardağı tekrar dipledi.
“Bence de abi.” Feyyaz’ın yanındaki adamları hiç dinleyesi yoktu. Tezgahın üzerindeki telefonunu eline alıp ayaklandı. “Nereye?” Şu an soğuk bir suyun altında saatlerce hareket etmeden durmasına yetecek kadar ateş vardı içinde.
“Cehenneme.” Burak, şu an abisinin cehennem olduğunun ve nereye giderse cehenneminin de oraya gideceğinden emindi ve sarhoştu, az önce karısının fotoğrafına sinirlenmişti ve bunu kimden çıkartacağı belliydi. Lakin sabah olur olmaz çoktan pişman olacaktı buna. “Bekle bizde gelelim.”
“Gelmeyin tek gideceğim.” Kapıya yaklaşırken telefonu elinde bir tur çevirip ekranı açtı. Şu an yaptığı şeyi durdurmaya çalışıyordu ama bir fayda sağlamıyordu. İçindeki canavar alkolün etkisiyle iyice coşmuştu ve kafesine geri kapatamıyordu. Hafif rüzgârlı sıcak hava yüzüne çarptığında derin bir nefes aldı. Gözünü bir kapattı. Bu sefer sakinleşmesine hiç de yardımcı olmayacak bir görüntü gelmişti gözünün önüne. Dün o adamlarla çekindiği fotoğraflar. Ekran ışığı kapanan telefonun ekranını tekrar açtı ve karısının numarasını buldu: Querencia. Ara simgesine tıklayarak kulağına götürdü telefonu. Telefon uzun uzun çalıştan sonra açılmıştı. “Efendim.” Arka taraftan hareketli bir müzik sesi geliyordu. “Daha bitmedi mi partiniz?” Bitmediğinden emindi. Eğer bitmiş olsaydı arayıp haber verirlerdi eve geçiyor diye.
“Hayır. Bir şey mi oldu?” Berfu’nun endişeli sesi odaklanmaya çalıştı ama arka fondan gelen şarkı sesi hiç yardımcı olmuyordu. “Evet.” Yine kendisi konuşmuyordu. İçindeki canavar kontrolü ele geçirmeyi başarmıştı. “Ne oldu?” Berfu gerçekten bir şey olmuş olmasını bekliyordu. Birine ya da bir şeye bir şey olmuş olmalıydı yoksa. Mantıklı olmazdı değil mi?
“Sen iyi alıştın gece yarısına kadar eve dönmemeye.” Feyyaz son bir kez daha kontrolü eline almaya çalıştı ama sonrasında bıraktı. Ne olacaksa oluyordu artık. Alkol beynini bulandırmaya devam ediyordu. Sabah pişman olacaktı ama şu an için halinden memnundu. “Feyyaz sen iyi misin haberin var ya burada olacağımdan.” Berfu yine aynı mevzuya döndüklerine inanamıyordu.
“Ee? Ben bu kadar kal dedim mi de.” Yakında boynuna bir tasma takacak ve öyle dolaştıracak gibi hissediyordu yine Berfu. Sakin kalmalıydı. İstese de istemese de şu an diğer kızlar tarafından kaçamak bakışlarla izlendiğini biliyordu. “Saçmalama istersen.”
“Eve geç.” Daha kimse ayrılmamıştı ilk önce ayrılması dikkat çekerdi ayrıca daha after da yapalım demişlerdi. “Daha parti bitmedi.” Daha bitmesine de vardı. Bazıları geç geldiği için geç başlamışlardı. Kendisi de yorulmuştu ama bir şekilde dayanmaya devam ediyordu.
“Berfu yeter bu akşamlık. Son zaman olsa iki adım atıp yoruldum diye sızlanırsın ama ne hikmetse bu sadece bana gelince oluyor.” Berfu neden acaba diye düşündü. Kimse böyle bir adamın etrafında olmak bile istemezdi ama ne hikmetse kendisi evliydi. “Bence sen sarhoşsun.”
“Ee? Eve geçiyorum sende 1 saat içinde evde ol yoksa ben gelirim oraya.” Karşıdan ses gelmeyince ekrana bakınca telefonun kapandığını fark etti.
Berfu telefonu kapatınca Zerda’nın yanına geçti. “Benim çıkmam lazım.” Zerda kısa bir bakış attı az önce gayet iyiydi. Bu kadar kısa zamanda ne olmuş olabilirdi ki? “Bir şey mi oldu?” Berfu da emin değildi ama Feyyaz’ın yine canı sıkılmıştı ve can sıkıntısı atacak bir yer arıyordu.
“Feyyaz.” Başka bir şey demeye gerek duymamıştı. Tek kelime yeterliydi zaten anlatmaya. “Bir şey mi dedi?” Derdi huzurunu kaçırmaktı ve iki gündür de bir şekilde beceriyordu her nasılsa.
“Neyse siz devam edin.” Zerda ile sarılırken diğer kızlar da durumu fark ederek yanlarına yaklaştılar. Yağmur “gidiyor musun?” diye sordu. Çantasını eline alırken “evet gitmem lazım siz devam edin.” Diye bir açıklama ekledi Berfu.
“Bir şey mi oldu?” Yağmur’un sorusuyla yalancı bir gülümseme yaydı yüzüne. “Hayır.” Şimdilik olan tek şey canının sıkılmış olmasıydı ama canı sıkılan tek o olmayacaktı bundan emindi.
“Ne oldu eve giriş saatin mi yaklaştı?” Aslı’nın küçümseyici ve dalga geçen sesi yine tüm okları Berfu’nun üzerine çekmişti. Nefret ediyordu bu kızdan ama duyguları karşılıklıydı. “Aslı!” Zerda’nın uyarır gibi çıkan sesiyle aslı geri adım attı. Nasıl olsa istediği şeyi elde etmişti.
“Kötü bir şey demedim ki yaş olarak küçük bizden ya o manada.” Yağmur, Aslı’nın patavatsızlığını görmezden gelerek Berfu’ya döndü. “Gitme ya daha after yapacaktık.”
“Siz devam edin gerçekten.”
“Tamam sonra görüşürüz.”
“Tamam.” Berfu oradan ayrılırken canı sıkılmıştı. İlk defa çocuk muamelesi görmüyordu. Ne zaman buna benzer bir şey yaşasalar aynı tepkiyi alıyordu. Şu düğün bitse bir daha görüşmek istemiyordu ama Zerda’nın arkadaşlarıydı ve Zerda’ya yardım ettikleri için bir araya geliyorlardı.
Arabaya binip eve geldi. Arabadan inince içeri girdi. Doğruca yukarı çıktı. Odaya girince kocasını kanepenin üzerine yayılmış bir şekilde gördü. Üstü baş dağılmıştı. “Geldim rahatladın mı?” Kesinlikle rahatlamıştı. Sinirli olduğunun farkındaydı. “Evet.”
“İyi, tebrik ederim.” Feyyaz bir an neden tebrik edildiğini anlamadı. Beyni tam işlevini yerine getirmek istemiyor gibi bir hali vardı. “Ne için?”
“Gecemi mahvettiğin için.”
“Şuna bak çocuk gibisin ana sınıfında gibi yüzünüzü boyamış dans ediyordunuz.”
“Ben çocuksam sende evlenmeseydin. Ben çocuksam çocukla evlendiğin için sen ne oluyorsun?” Feyyaz cevap vermedi buna. İleri gittiğinin farkındaydı. Alkolün verdiği gazın sonuna geliyordu. Şimdi kendi yarattığı gerçekliğe gelmişti. Berfu önce kendini banyoya attı. Kısa bir duştan sonra üzerini giyinip kendini yatağa attı. Kocası hala aynı konumunda oturuyordu. “Sakın banyo yapmadan yatağa girme leş gibi kokuyorsun.”
“Burada yatarım ben.”
“Nerede istiyorsan yat yatak hariç.” Berfu hışmını almış gibi değildi. Lambayı kapatıp gece lambasına bastı. “Artık bir çocukla evlendiğiniz için ışıkla uyumaya da bir şey demezsiniz.” Feyyaz en başından beri buna hiç sesini çıkarmamıştı zaten. Yine kendi ayağına sıkmayı başarmıştı. Araları iyiyken birden germek artık huyu gibi olmuştu ama Berfu’nun buna giderek tahammülünün kalmadığının farkındaydı. Şimdiye kadar her şeyi kavga ve gürültü ile çözmüştü ve şimdi de aynı şeyi yapmadan duramıyordu. Derin bir nefes verip gözlerini kapadı duş alsa iyi olacaktı.
Ayağının kaymasıyla birden kendini yerde buldu Feyyaz. Anlaşılan kanepede sızıp kalmıştı. En son aklında duş almak vardı ama sonrası yoktu. Toparlanıp ayaklandı. Balkon kapısı açıktı birde üstüne oda spreyi sıkılmıştı. Bu Berfu’nun kendince ‘odayı kokutmuşsun pis sarhoş’ demesi falan olmalıydı. Berfu uyanmış makyaj masasının önünde saçlarına bir şeyler sürüyordu. Sözde dün akşam sabah erken kalkıp gönlünü alacaktı ama bu biraz zor gibi görünüyordu şu anda. Kendine gelmek için yerine oturdu. Konuşsa iyi olacaktı. “Berfu...”
“Sakın ağzını açma hatta bu kokuyla ortada da bile gözükme.” Berfu burnunu kıvırmadan duramadı. Çok yorgun olmasına rağmen kokudan uyuyamamıştı. Bıraksalar öğlene kadar bile yatardı ama alkol kokusuna daha fazla dayanamayıp erken kalkıp odayı havalandırmış ve üzerine sinmişse diye tekrar banyo yapmıştı. “Banyoya gireyim.”
“Zahmet olacak size ama şahsı aliniz isterse çok iyi olur.”
“Dün girecektim ama...”
“Alkol şişesinin içine düşünce tabi sızıp kaldınız değil mi?” Ondan bahsederken 3. bir şahıstan bahsediyor gibi konuşması sinirlerini bozuyordu. Niye bir türlü anlatamıyordu evli olduklarını kocası olduğunu. “Yabancı gibiymişim konuşmasan olmaz mı?”
“Aa yok o saygıdan büyüklere saygı gösterilir bizde.” Bu sefer şaka yaptığına ya da sinirden bu şekilde konuştuğuna dair en ufak bir ifade bile yoktu. Sesi sanki kaçınılmaz bir gerçekten bahsediyor gibiydi. En çok da bundan nefret ediyordu. Aralarındaki asla kapanmaya yaş mevzusundan. “Tamam ben abarttım kabul ama sen abartmasan.”
“Hemen başka bir isteğiniz de var mı?” Devam ederlerse tartışmadan fazlası olacağının farkındaydı. En iyisi sinirlerinin yatışmasını beklemek ve bu süreçte gözüne gözükmemekti. “Ben seni yalnız bırakayım en iyisi.” Feyyaz kendisini banyoya attı. Fazlasıyla sinirliydi ve gözüne pek görünesi yoktu. Bu tepkiyi hak ettiğinin farkındaydı ama iş işten çoktan geçmişti. Banyodan çıktığında odada tekti. Üzerini giyindi. Evde kalıp daha fazla gözüne görünmese iyi olurdu hem bu arada gönlünü nasıl alacağını bulmalıydı. Konuşuyordu, susmuyordu bu sefer ama şu an içinden keşke sussa diyordu. Dilinin sivriliği giderek artıyordu ve canını sıkan şeyler söylüyordu ve ciddiydi. Sorun canının sıkılması da değildi sorun ne hissediyorsa onu söylemesiydi. Hızla hazırlanıp evden çıktı.
Eks’e geldiğinde kendini odaya attı. İçeri girdiğinde Burak’la karşılaştı. “Ne yapıyorsun burada?” Burak bir an kendisini hırsız gibi hissetmeden duramadı. Sanki bir şey çalıyor da basılmış gibi olmuştu. “Birkaç dosya lazım onları alacağım. Sen erkencisin.” Dolabın içinden çıkarttığı birkaç dosyayı eline alarak kasayı kapatıp ayağa kalktı.
“İşlerim var.” Yalandı. Burak da bunun fazlasıyla farkındaydı. Zerda eve gelince anlatmıştı. “Evden kaçtın yani.” Abisinin korktuğu tek şey Berfu'nun gazabıydı ne de olsa.
“Sayılır.” Sayılmasından daha fazlaydı. Berfu yüzüne bile bakmıyordu daha fazlası ortamı ateşlendirmek için konuşuyordu. En son evden çıkarken bir daha sarhoş eve gelmemesi söylemişti sarhoş olduğun yerde kal demişti. “Berfu delirdi değil mi?” Feyyaz yerine otururken ‘sus bir’ bakışı attı. “Hiç öyle bakma dün akşam Zerda söyledi.”
“Delirdi resmen.” İki gündür ayarlarına oynayan oydu sonunda da istediğini elde etmişti sanki normalde çok huzurlular gibi ellerinde olanı da kaçırmıştı. “Ama sende kız kıza eğleniyorlardı niye çağırdın ki?”
“Ne bileyim ya alkolün etkisiyle bir delilik geldi.” Şimdi aynı delilik ortada yoktu daha iyisi karısına geçmişti aynı delilik. Bu onu kendisinde olmasından daha çok korkutuyordu. Kendisini tanıyordu ne yapıp ne yapamayacağını fakat Berfu’yu yani karısının ne yapacağını kestiremiyordu. “Valla ne deyim ki ben sana. Yine konuşmuyor değil mi?”
“Yok konuşuyor ama konuşmasa daha iyiydi.” Konuşmadığında en azından tekrar gönlünü alıp konuşturana kadar siniri de büyük ölçüde geçmiş oluyordu. Şimdi ise içinde ne var ne yok döküyor gibiydi ama öyle olmadığının da fazlasıyla farkındaydı. Eğer gerçekten içindekileri dökse ortada onlardan geriye ne kalırdı emin değildi. “O kadar yani.”
“Delirdi dün geceden beri yatağa bile almadı.” Burak gülmeden duramadı. Abisinin küçük bir çocuk gibi azar dinlemesi ya da ceza alması pek akıl karı gelmiyordu. Duymak yerine bu manzarayı kesinlikle görmek isterdi. “Haklı ama. Kanepe yolu gözüktü yani.”
“Çok kötü kokuyormuşum.” Banyo yapsa dahi almayabilirdi ondan da emin değildi. Ana amacı onu istememesiydi. Güzel bitebilecek bir geceyi ikisinde zehir etmişti. “Eh yani yeni bir huyu değil ki alkol kokusunu sevmiyor diye sen alt kata bile az iniyorsun.”
“Olan oldu artık gönlünü almanın bir yolunu bulmam lazım.”
“Yine konuşuyormuş küsünce daha uzun küsüyor.”
“Yani o da var.” Lakin şu anda emin değildi küsmüş olsaydı en azından kötü bakışlarına maruz kalırdı bu şekilde laflarına da maruz kalıyordu ve susmasından daha çok can yakıcı olabiliyordu. Burak çıktıktan sonra ağrıyan başını umursamadan biraz çalıştı ama dikkatini toplayamıyordu. Bu şekilde oturarak bir şeyler elde edemeyeceğini biliyordu. Berfu’nun delilerini göndermenin bir yolunu bulmalıydı. Ayaklanarak bardan çıktı. Çiçekle deneyecekti şansını. En basitinden başlayarak tırmansa iyi olacaktı. Belki bu sefer sinirini konuşarak çıkarttığı için o kadar da zorlanmazdı.
Arabaya bindiğinde Cüneyt’e bir çiçekçide durmasını söyledi. Bir çiçekçinin önüne durduklarında Cüneyt inip dükkana girdi. Biraz sonra elinde birkaç örnekle geldi. Feyyaz camı biraz aşağı kaydırdı. Elindeki buketlere baktı. Sıradan gül buketleriydi. Biraz daha yenilikçi bir şeye ihtiyacı vardı şu anda. “Başka çeşit yok mu?” Yağlı müşteri bulduğunu düşünen dükkan sahibi elinde örneklerle çıkan adamın peşine düşmüştü. Hemen atlayarak “Var olmaz mı? Siz buket deyince gül örnekleri gösterdim. Eğer içeri gelirseniz farklı örnekler gösterebilirim.” Feyyaz adamın yalaka halini yüzünü buruşturdu. İnsan dediğin biraz daha omurgalı olacaktı. Ne demek istediğini yüz ifadesiyle anlattığını düşündüğü için bir şey demedi. Camı kaldırarak ağır hareketlerle arabadan indi. Dükkân sahibi hızla içeri geri döndü. Feyyaz çiçekçiden içeri girdiğinde karışık çiçek kokusuna yüzünü buruşturdu. Çok karışıktı ve karışık olan şeyler onu daraltıyordu. Adam hızla telefonundan resimler göstermeye başladı. “Bu şekilde bir lale buketi yapabilirim. Lalelerim daha çok tazeler hemen solmazlar.” Karşısındaki adamdan ses gelmeyince devam etti. “Bir de şöyle çikolata ile yaptığımız modeller var. Ortasına çikolatalar ile kalp şekli veriyoruz etrafına da istediğiniz bir çiçeği yerleştirip buket haline getiriyoruz bu ara fazla moda. Kadınların hoşuna gidiyor.” Karısı da çikolataya hayır demezdi zaten. Belki daha çok yardımcı olurdu. “Bundan yapın.”
“Tabi etrafına hangi çiçeklerden koyalım?” Feyyaz etrafına şöyle bir göz attı. Papatyalar, kır çiçekleri, adını bilmediği birkaç tür, birkaç farklı renkte lale ve gül. Berfu gül insanı değildi daha çok daha zarif çiçekleri tercih ediyordu. Mor laleleri gördüğünde aklına geçen sene doğum gününde yaşadıkları olay geldi. En sevdiği renklerdendi hem de dün üzerinde aynı renk bir elbise vardı. “Mor lalelerden.”
“Güzel seçim biraz bekleteceğim ama hemen ayarlıyorum.” Adam buzdolabının içindeki çikolata kutularından birini çıkarttı. Hızlıca buketi hazırlamaya başlarken Feyyaz etrafa göz attı. Kenarda duran kelebekli buket dikkatini çekti. Buketin yanına yaklaştı. Üzerindeki kelebekleri anlamaya çalışıyordu. Çiçekten yapılmamıştı. Cüneyt hemen yanında belirdi. Önce buketi eline aldı sonra da yan tarafındaki ledin düğmesine basarak ışıklarını yaktı. Bir anda kelebekler parlamaya başlamıştı. “Geçen sene çok modaydı ama hala seviyorlar.” Feyyaz adama yan bir bakış attı. Çiçekçi trendlerini mi takip ediyordu. Cüneyt kendini açıklamak için “Benim karımda çiçeklere bayılır ve gönlünü almak için sürekli kullanırım.” Karısını tanıyordu Yasemin’in ekibindeydi. İkisi de çok yoğun çalışıyordu ve ne ara görüştüklerini merak etmiyor değildi arada. Baya az bir araydı ama. “Benimkinde her zaman işe yaramıyor.” Kendine söylüyormuş gibi konuşmuştu.
“Yani Berfu Hanım biraz şey...” deli, sıkılgan, deli cesaretli, nazlı, sitemli devamına birçok kelime sıralayabilirdi ama devam etmedi. Ne dese olmuyor gibiydi. “Ne?”
“İnatçı.” Doğru kelime kesinlikle buydu. Yukarıda saydığı ne varsa kesinlikle inadından kaynaklı oluyordu. Berfu’yla tanışana kadar hayatında tanıdığı en inatçı insan patronuydu ama Berfu hayatlarına resmi olarak girdikten sonra daha doğrusu zamanla inat konusundaki düşünceleri değişmişti. Patronunun bir kadın -karısı olsa bile- için bu kadar uğraşacağını düşünmemişti. “Öyle.” Feyyaz, çalışanları ile rahat konuşabilen birisi değildi sırf bu yüzden bile bu konuşma ve itirafı fazlasıyla beklenmedikti.
“Bunu da almak ister misiniz daha yardımcı olur?” Cüneyt dün akşamki tartışma konusunu bilmiyordu ama Berfu’nun eve yüzü asık geldiğini biliyordu aynı şekilde patronunun da sabah kaçar gibi evden kaçışını görmüştü. “Olabilir.”
Çiçekçi buketi hazırladıktan sonra ödemeyi yapıp yola devam ettiler. Eve geldiklerinde Berfu yatağa uzanmış telefonla oturuyordu. Feyyaz buketleri eline alarak odaya girdi. Berfu onu hissetmiş gibi arkasını dönmedi. Çiçekleri arkasına saklayarak yatağa oturdu. Kulağında kulaklık olmadığından emin olduktan sonra “Özür dilerim. Dün akşam sana haksızlık ettiğimi biliyorum ama izin verirsen telafi etmek istiyorum.” Berfu arkasını dönmemişti. Sinirliydi. Dün akşam rezil olmuştu. Ondan önce kimse çıkmamıştı hatta tüm tayfa başka bir yerde devam etmişlerdi. İçlerinden seçilip çıkmış gibi hissediyordu. “Nasıl parti falan mı vermeyi planlıyorsun?”
“Hayır o tarz şeyleri beceremeyeceğimi biliyorsun.” Bilmiyordu hatta emin değildi. İstese yapardı ayrıca her şeyle kendisi ilgilenecek değildi ya bu tarz işleri hep başkalarına yaptırıyordu zaten normalde de. “O zaman telafi edemezsin.”
“Bir daha yapmasam bu konuda kapansa olmaz mı?” Yapardı ve yapacaktı adı kadar emindi. Bazen gözü o kadar görmüyordu ki dur durak bilmeden devam ediyordu. O yüzden verdiği sözün bir geçerliliği yoktu. “Hayır.”
“Kar tanem ama lütfen gerçekten alkolün etkisiyle tepkimi kontrol edememiş olabilirim.” Bundan fazlasıyla hadi dün alkollüydü ondan önceki gece de tekrarlamıştı aynı şeyi sıkıcı bir hal alıyordu artık. Ayrıca kendisi her fırsatta içip içip azıtanlara laf söylemiyor muydu? “O zaman sarhoş olan herkese ağızlarıyla içmeyeceklerse içmesinler diyorsun asıl sen daha kendine hakim olamıyorsun.”
“Haklısın ama her zaman bir şey olmadığını biliyorsun.” Bilmiyordu çünkü şimdiye kadar olacak bir şey yaşamamışlardı. Yaşasalardı olabilirdi. Olabileceğini görmüştü daha önce. “Tabi canım biliyorum bilmez miyim?”
“2 yılda sadece 2 kere oldu.” Sayıyla mı oluyordu bu işler. Hadi canı sayıyı arttırmak isterse ne olacaktı? Bir de oturup bir sonraki patlamayı mı bekleyecekti. Peki iki seferdir yanında değildi bir sonrakinde yanında olursa ne olacaktı? “İyi yıl başına 1 tane düşüyor yani neyse ki seneye kadar bir daha yapmayacaksın yani.”
“Bir daha hiç yapmayacağım ayrıca biraz kıskanmış olabilirim.” Kızları kıskanacak ne vardı yaklaşık 20 kız vardı ve neresini kıskanmıştı acaba? “Kızları mı?” Bu sefer daha dürüst cevap vermeye karar verdi. Yalanın pek yardımı olmuyordu. En azından şimdilik.
“Hayır, Burak’ın telefonunda dün attığın fotoğrafları gördüm.” Dünden kastı büyük ihtimalle bir önceki günden kalan resimlerdi. “Ee?”
“Dün elin adamları ile fotoğraf çekinip atmışsın ve baya yakındınız.”
“Onların hepsi ünlüydü.”
“Evet belki ama yine de erkekti.”
“Feyyaz!”
“Tamam abarttığımı söyledim zaten bir anlık bir şeydi ve sonrasında geçmişti.”
“Eve geldiğimde hiç öyle gözükmüyordu.”
“Eve gelince geçmişti zaten.”
“Bende insan gibi dinlemeye çalışıyorum.”
“Tamam, tamam seni görünce geçti. Benim üzerimde sakinleştirici bir etkin olduğunu biliyorsun. Seni görmesem daha da devam ederdi. Seni seviyorum ve başkalarından kıskanıyorum buna kız arkadaşlarında dahil. Bunun için suçlayacaksan tamam kabul suçluyum.”
“Niye adam akıllı derdini anlatmıyorsun?”
“Konuşmayı sevmiyorum.”
“Belli.” Feyyaz’ın elindeki bukete baktı. “Çikolata mı o?”
“Lale de var ama ortasındakiler çikolata.”
...
Zaman geçmiş ve sonunda düğün gününe gelmiştik sonunda. Kına gecesi ve bekarlığa veda partisini olaysız bitirmiştik. Artık sona gelmiştik. Düğün Zerda’nın babasının otelinde yapılacaktı. Otelin büyük bir kısmı düğün için kapatılmıştı. Gelen misafirler otelde ağırlanacaktı. Sabah erkenden kalkıp otele geçtik bizde. Odalar misafirlerin hazırlanabilmesi için açık bırakılmıştı. Sabah günlük giyinmiştim nasıl olsa elbiselerim oradaydı. Feyyaz, damat odasına girerken bende gelin odasına girdim. Son hazırlıklar tamamlandıktan sonra bu maceranın da sonuna geliyorduk.
Zerda’nın gerginliği artık hepimizi vurmaya başlamıştı. Yemekten de bir şey anlamamıştım zaten aç gibi hissediyordum ama en erken gece yarısı yiyebilirdim. O elbisenin içinde göbeğimin çıkmasını hiç istemiyordum.
“Saat kaç demiştiniz?” Zerda bugün 1500 defa tekrarladığı saat sorusuna Yağmur gına geldiğini belli edecek şekilde nefes verip cevapladı. “Daha iki yeni olmak üzere sakin olur musun çekim üçte başlayacak.” Zerda derin bir nefes verirken “Sana söylemesi kolay tabi.” Seda abla biraz sonra Zerda’nın saçlarına yapışacak gibi duruyordu. Kızlar sağlı sollu koşuşturuyordu. Daha kimse üzerini giyinmemişti hoş daha saçı makyajı bitmemiş kişiler vardı. Telefonum çalmaya başlamıştı ama çantamı bulamadım. Esra elindeki çantamı bana uzattı. Ne ara ele geçirmişti acaba küçük hanım? Feyyaz arıyordu.
“Efendim hayatım.” Son kontroller için dışarıda olduğunu zannediyordum. Belli ki işi bitmişti. “Kapıya çıksana bir şey soracağım.” Ben kapıdan çıkarken galiba Zerda bugünkü beşinci bardak içkisini eline aldı kesinlikle salona sarhoş girecekti. Feyyaz koridorun başında bekliyordu. Yanına yaklaşınca dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.
“Üzerini değiştirmemişsin.” Çekime daha vardı ve şimdiden giyinip ne yapacaktık ki? Zaten Feyyaz’ın tepkisinden biraz çekiniyordum. Elbiseyi açık bulma ihtimali yüzde bin falandı. “Daha erken saat ilerlesin çekime yakın giyineceğiz.”
“Öyle olsun.” Ee, bu muydu yani? Telefonda sorsa söylerdim bunu ben. “Bunun için mi geldin?” Yüz ifadesinden sadece bu olmadığı belliydi. Başka bir şey var da söylemiyor gibiydi. Neyse yakında ortaya çıkardı.
“Belki.” Zerda o elbiseleri yaptırmaya ayrı bir enerji harcamıştı saklı tutmaya ayrı. Denemelerde bile içeri telefon almamıştı fotoğraf dışarı sızar diye. “Sence Zerda sır gibi sakladığı elbiseleri şimdiden gösterir mi?”
“Onu da anlamadım zaten. Ne gerek var bu kadar saklamaya yani birkaç saate düğün başlayacak işte.” Bana kalsa da ne gerek var bu kadar şeye ama işte yapacak bir şey yoktu. Zerda böyle bir insandı. Bunu kabullenmeyi başarmıştım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar ayarlamıştı kendi düğünün. O kadar küçük ayrıntılar bile düşünülmüştü ki elbiseleri gizli tutması beni şaşırtmıyordu. “Yani öyle istiyor yapacak bir şey yok.”
“Neyse içeride görürüm. Sana bir şey soracağım.” Biliyordum sadece elbiseye gelmediğini. İyice çözmüştüm yüz ifadelerini. “Sor.”
“Seni hiç ailenden arayan oldu mu?” En son ki olaydan beri kimseyle konuşmamıştım gayet iyi biliyordu bunu şimdi niye konusunu açıyordu ki? Bu konunun canımı sıktığı aşikardı. Ben gururuma yenilip arayamamıştım ama onlarda aramamıştı. Bir kere bile hem de. Bu küslüğün bir ömür süreceğinden artık emin gibiydim. “Hayır.” Desem de canım sıkılmıştı. Ne gerek vardı ki bu hatırlatmaya.
“Tamam asma suratını kar tanem sormadım say.” Sabahtan beri korumaya çalıştığım keyfim kaçmıştı. Suratımın asılmasına mani olamadım. “O nasıl oluyor zamanı geri mi sarıyoruz?”
Çocukça çıkışmama gülse de “Onu şimdilik yapamıyoruz da unutturacak bir şey yapabilirim.” Dedi. Ne yağabilirdi ki şu an bunu aklımdan çıkartmak için. Dudaklarımı büzerken “Ne gibi?” dedim. Demez olaydım birden çekip öpmeye başladı. Yaklaşık beş dakika sürmüştü mükemmel bir şekilde sürülmesi ve artık mükemmel değildi.
Geri çekilirken “Yaa çok uğraşmıştı makyöz bu ruju düzgün sürebilmek için.” Diye söylendim. Tamam arada bu çıkışları hoşuma gidiyordu ama hoşuma giderse asla durmazdı biliyorum. Dudağına bulaşan ruju silerken “Tekrar sürebilir bir şey olmaz. Ayrıca karımı öpmek için makyözden mi izin alacağım.” İzin al mı demiştim ben. Ayrıca onun birinden izin alma olasılığı matematiğin çözülemeyen problemlerinin ilk beşine girerdi.
“Ben izin al demedim ki ama bozdun mükemmel gözüküyordu şimdi kötü gözüküyordur.” Dudağımdan taşmış da olabilir şimdi. Bir de içeri girince anlayacaklardı. Anlamaları değil de ulu orta yerde olması beni geriyordu yoksa kocamı istediğim yerde öperdim ya da o beni buna karışacak halleri yoktu ya. Parmağı ile dudağımın kenarını sildi. “Şimdi iyi duruyor” dese de hiç inandırıcı değildi.
“Yalan söyleme taştı değil mi?” Adım kadar emindim rujun bozulduğunun da neyse artık olan olmuştu yapacak bir şey yoktu içeri girince düzeltirdim. “Niye yalan söyleyeyim yalan borcum mu var sana? Düzeldi işte çok dağılmamıştı zaten. Ayrıca sen her halinle güzel gözüküyorsun rujunun mükemmel olmasına gerek yok.” Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarttığı kesindi çünkü artık sinirli değildim aksine yumuşamıştım.
“Tamam neyse ben içeri geri dönüyorum üzerimi değiştirmem lazım.” Omzunu duvara yaslayıp ellerini cebine sokarak bana baktı. “Sen değiştir gel ben burada beklerim” dese de yemedim. Benim aklımı karıştırmaya çalışıyordu.
“Olmaz Zerda ile kavga mı ettireceksin beni?” Şurada birkaç saat kalmıştı ve bu sürprizi bozmaya gerek yoktu. Asıl sürpriz benim kocama olacak gibiydi neyse artık yapacak bir şey yok. “Karıcım ben niye göremiyorum onu anlamadım o damat değil miydi gelini göremeyen. Yani ben görsem ne olacak.”
“Mızmızlanma ya sürpriz olacak işte sen de herkesle beraber göreceksin.” Sonra kimseyi öldürme diye eklerdim ama şimdiden çakar durumu diye diyemedim. “İyi öyle olsun gidiyorum ben.”
Geri odaya döndüğümde telefonumun Feyyaz’da kaldığını fark ettim. Neyse salonda alırdım acelesi yoktu. Elbiselerimizi giyindik aşağı indik. Birkaç poz ve video alındı. Saat de ilerlemişti. İçeri girişleri yaklaşınca gelin odasına geri döndük. Zerda artık sarhoşluktan mı ne sakinleşmişti. Burak abi kapıya gelmişti. Dans gösterisi ile içeri girecektik ve Feyyaz beni karıştırmayın dediği için ben Zerda’nın ayarladığı dans hocası ile dans edecektim. İçimden bir ses Feyyaz bundan hiç haz etmeyecek diyordu. Sesin çoook kuvvetli olduğunu söylemeden es geçemeyeceğim.
Önden gelin ve damat girdi biz kapıda kaldık. Onlar ilk danslarını ederken Feyyaz bir içeri bakındı sonra kapıya döndü göz göze geldik anlaşılan beni arıyordu. Kavga etmeden bitirseydik şu geceyi ya da Feyyaz birisinin bir taraflarını kırmadan. Burak abi önlemini almış ve Ramiro’yu hemen Feyyaz’ın yanına oturtmuştu olay çıkartmasın diye ama çok sinirlenirse Ramiro bile tutamazdı Feyyaz’ı. Neyse bu arada ilk dansları bitti. Arka fonda müzik başladı. Herkes eşleri ile girmeye başladı. Dans ederken gözümü Feyyaz’dan kaçıyordum çünkü dişlerini sıkıyordu biraz daha sıkarsa kesin kırılacaklardı. Allahtan kimsenin dişleri kırılmadan dans bitti. Kocamı dişsiz hayal edemiyordum çünkü. Çirkin olacağından fazlasıyla da emindim. Ben masaya yöneldim bir şekilde sakinleştirmem gerekiyordu yoksa dans hocası sabahı göremeyecekti.
Sandalyeye oturduğumda elini açıkta olan bacağıma attı. “Berfu bu ne?” elbise hayatım diyerek sinirlerini daha da zıplatmak istemediğim için “Ne ne?” diye bilmezliğe vurdum. Yüz hatları gergindi bacağımı iyice sıkmaya başladı.
“Dalga mı geçiyorsun benimle, kısa elbise giyinenler bile senden daha kapalı.” Eh belki doğru olabilirdi. Bu tasarım nasıl bana gelmişti emin değilim ama benim için de açıktı kabul ediyorum ama herkes elbisesini çoktan seçmişti ben en sona kaldığım için pek şansım kalmamıştı. “Biraz öyle oldu ama ben istemedim Zerda kendi kafasına göre tasarlatmış.”
“Başlarım Zerda’sına bir de elin adamı ile dans ediyorsun.” Gelelim asıl sinirlendiği yere. Neden başka adamla dans ettim. Çünkü o dans etmek istemedi. “Ama sen istemedin dans etmeyi.”
“Evet sen de etmeseydin o zaman Berfu daha da germe beni.” Maalesef o da bir seçenek değildi benim için. Zerda’yla arkadaş kalmak istiyorsam o dansı etmeliydim ve Zerda’yla arkadaş olmanın kötü yanları olduğu kadar iyi yanları da vardı. “Tamam sinirlenme bir şey demedim.”
“Kıracağım ben o eli sen merak etme” Benim elimden bahsetmediğimizden emindim o zaman zavallı hocadan bahsediyorduk. “Hocanın suçu ne adam yardımcı oldu sadece.” Ayrıca çok da saygılı bir adamdı. Hiçbir hareketinde aşırıya kaçmamıştı.
“Başlarım yardımına delirtme beni lan dokunmadığı yerin kalmadı.”
“Yuh artık abartma istersen.”
“Ben abartacağım zamanı biliyorum bu elbiseyi de o adamı da parçalayacağım sen hiç merak etme.” Yuh artık iyice delirdi ya da yeni mi başlıyordu emin değilim. “Hayatım lütfen sakinleşir misin insanlar bize bakıyor ayrıca bacağım ağrıdı.” Dişlerimin arasından söylemiştim. Elini bacağımdan çekerken gözü önce içeride bir dolaştı sonra da aradığını bulamadı galiba hocayı arıyordu Allahtan danstan hemen sonra kaçmıştı.
Müzik durmadan değişti her türlüsü çaldı galiba oyun havası, horon, halay falan. Eğlenceli bir düğün oluyordu en azından benimkinden daha eğlenceli ilerliyordu. Ne de olsa Zerda her adımla kendisi ilgilenmişti. Bir ara zeybek oynadık hatta. Sonra daha ağır parçalar çalmaya başladı. Sahne tüm doluydu. Herkes dans ediyordu. Feyyaz da gözündeki perde aralanmaya başlayınca dansa kalktı. Dans ederken sakinleşmişti.
“Çok güzelsin.” Az önce öyle demiyorsun ama diyecektim sonra tekrar hatırlatıp da delirtmenin bir mantığı yoktu. “Teşekkür ederim.” Belimdeki eli daha da sıkılaşırken biraz daha yaklaştırmıştı kendisine.
“Elbisenin rengi gözlerinle aynı.” Evet ilginç bir tesadüf olmuştu o da. Zaten fark etmese şaşardım galiba gözümdeki kirpik sayısına kadar biliyordu adam. Birde kıskançlığına çözüm bulsaydık iyi kocaydı da yoksa. Tabi bir de şu işleri vardı ama neyse liste yapmanın bir mantığı yoktu. “Yakışmış mı bari?” İşi cilveye dökerek en azından geceyi sakin bitirmeyi planlıyordum.
“Çok yakışmış bizde kullanabiliriz bu rengi.” Derken ciddiydi. Kumaş özel olarak yapılmıştı ipek ve saten karmasıydı. “Nerede kullanacağız ki?” derken ciddiydim. Bir an aklım durmuştu galiba.
“Ben bulurum kullanacak yer merak etme sen” derken ne demek istediğini anladım. Ne arsız adamdı yahu insan bir soluklanır değil mi kendi fantezileri konu hep. “Ya cidden şu an mı konuşacağız?”
“Asıl şimdi konuşmayıp ne zaman konuşacağız acaba buradan bakınca göğüslerini görebiliyorum sen bir de bu elbise ile eğildin.” Ay yine sinirlendi. Ama ben ne yapayım ki şimdi? “Tamam bir şey demedim kumaşı da nerede istiyorsan orada kullan olur mu?”
“Hmm senin üzerinde ama ne olarak?” dediğinde yine o konudan çıktığımızı fark ettim. Ara ara gelseler de en azından gece bitene kadar çok sesini çıkartmadı. Salon boşalırken after parti için herkes hazırlanmaya başladı. Ben de diğer kızlarla yukarı çıkarken Feyyaz kolumdan tutarak başka bir odaya soktu. “Elbisemi almadım.”
“Söyleriz birine getirir.” Öperken bir taraftan da komodinin üzerine oturturdu. Eli bir taraftan da elbisenin eteklerindeydi. Bir hızla eteği çekti. Elbiseden bir ses geldi. Hemen geri çekildim eli elbisenin üzerindeydi hala. Elbisemi YIRTMIŞTI. YIRTMIŞTI. ELBİSE YIRTILMIŞTI. İnanmıyorum dediğini yapmıştı. Tekrar yaklaşmaya çalışsa da ittim “Delirdin mi sen elbiseyi yırttın.” Yaptığından hiç pişmanlık duymuyordu.
“Demiştim yırtacağım diye.” Komodinin üzerinden inip elbiseye baktım. Elbise mahvolmuştu yırtmaç kısmından yukarı doğru çıkan çapraz kocaman bir yırtık vardı ve tamir edilemez duruma gelmişti. “Deli misin sen ya şimdi ben ne yapacağım?” Zerda duyunca deli olacaktı. Dış çekimde giyecektim daha ben bu elbiseyi ve artık giyilemez duruma gelmişti. Ağlamak üzereydim. Rezil olacaktım. Yerine giyebileceğim başka bir elbise bile yoktu. Tüm elbiseler özel dikilmişti ve yenisini dikmeye kumaş yoktu. Zaten sorumsuz küçük bir çocuk gibi görünüyordum bir de üstüne bunu kanıtlamış oldum.
“Aşağıdan diğer elbiseni isteriz.” Dedi. Zekasıyla övünüyordu ama gözünün önündekini göremiyordu. Dış çekim balayı dönüşü yapılacaktı. Kaç kere söylemiştik bunu. Ben ayrı konuşma ortamında ayrı söylenmişti. “Ondan bahsetmiyorum dış çekimde giyecektim ben bunu daha.” Şimdi ne yapacaktım Zerda farklı bir elbise ile katılmama izin vermezdi zaten bende gidemezdim. Sanki benim suçummuş gibi üzerime kalacaktı bir de.
“Yenisini giyersin.” Dalga geçiyordu herhalde kumaşın yapımı 5 ay sürmüştü elbiselerin dikimiyle hepsi altı ayda bitmişti. Bırak yenisini giymeyi elbiseyi baştan yaptıracak kumaş bile bulamazdık. “Dalga geçiyorsun herhalde özel dikimdi.” Feyyaz sayesine artık dışlanacağım başka bir ortam daha oluşmuştu. Zerda küsecekti arkadaşları arkamdan konuşmaya devam edecekti tek onlar da değil benim arkadaşlarımda aynısını yapacaktı. Bir şekilde mahvetmeyi başarmıştı.
“Abartma bir elbise” daha kendi bile bilmiyordu sorun da oydu ya bu camianın içinde elbise her şeydi. Oysa beni kendi elleriyle sokmuştu. Gözlerime inen yaşlara engel olmaya çalışırken “ara aşağıdan kıyafetlerimi getirsinler bu şekilde inemem” derken kendimi tuvalete atmıştım. Her an ağlayabilirdim. Kendimi tutmaya çalıştım.
Aynada kendime baktığımda canım sıkıldı saçımı bozdum şu an aşağı inip kimseyle yüzleşesim yoktu. Kimsenin acımasını ya da küçük görmesini istemiyordum. Kendisi kalabilirdi ben eve gidecektim. Zaten Zerda küsecekti elbise muhabbetini duyduğunda. Kapı sesi geldiğinde kıyafetlerin geldiğini anladım. Dışarı çıkıp kıyafetleri elinden alıp içeri geri girdim. Arkamdan söyleniyordu abartma diye ama onun yüzünden kaçıncı olaydı her seferinde sineye çekmekten yorulmuştum. After partide giyeceğim elbiseyi getirmişlerdi ama olsun. Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp çöpe attım elbiseyi giydim dışarı çıktım.
Kolumdan tuttu “Berfuuu!” uzatarak söylemişti. “Ben eve gidiyorum bunu da yırtmak için bekleyebilirsin herhalde.” Diyerek kolumu kurtarıp kapıdan çıktım. Arkamdan seslense de duymazdan geldim. Aşağı indiğimde Baran kapıdaydı.
“Baran arabayı getirir misin eve gidiyoruz.” Kafasını sallayarak uzaklaştı. Salak ayakkabılar da ayağımı sıkmaya başlamıştı. Ayakkabıları çıkartıp elime aldım. Feyyaz peşimden gelmiş tekrar kolumdan tutmuştu. “Saçmalıyorsun şu an.” Evet yırtan o ama saçmalayan bendim. Cevap vermeden arabayı beklemeye başladım. Araba geldiğinde Baran’ın arabadan inmesine izin vermeden kolumu kurtarıp arka koltuğa oturdum. Baran Feyyaz’a başıyla selam verip arabayı sürmeye başladı.
Eve geldiğimde hıncımı alamamıştım. Üzerimdeki elbiseyi çıkarttım diğeri olmadığına göre bununda bir önemi yoktu. Fermuar kısmından aşağı doğru çekerek yırttım. Yüzümdeki makyajı çıkartırken sonunda ağlamaya başlamıştım. Hayatımın bunlara karışmadan önceki kısmını özlüyordum. Ne yazık ki o günler tozlu bir defter sayfası haline gelmiş ve bir taraflarda unutuluyordu.
...
Kesin uzatacaktı. Bazen nasıl bu kadar inatçı olduğunu anlamıyordum. Asla kolay kolay yumuşamıyordu. İçeri girip elimdeki sigarayı yaktım. Sandalyelerden bir tanesine oturdum. Bir süre sonra yanıma Fatih geldi. Bir de buna anlat anasını satayım şimdi. “Berfu nerde daha inmedi mi?” Bir tane de sigara o yakarken bir gözü kenarda oturan Seda’daydı. “Eve gitti.”
“Niye?” Gözüm ortada dans eden Zerda’ya takıldı bir tur da o abartırdı artık. Ne vardı sanki bu kadar abartacak anlamıyordum. En başında sinirleneceğimi bile bile gidip giyen oydu. Bir de açık açık söylemiştim en başında. “Elbisesi yırtıldı.”
“Aa, ee evden isteseydiniz bir tane niye kendi gitti ki?” Elbiseler karışmıştı daha doğrusu yanlış anlamıştı. “O değil salonda giydiği yırtıldı.” Yırtıldıdan çok yırttım daha doğru bir ifadeydi ama.
“Nasıl yırtıldı?” Çekmişti o da gelmişti demek ki çok da kaliteli bir şey değildi işte abartmanın anlamı neydi ki? “Yorma Fatih yırtıldı işte o da kalktı gitti.”
“Yırtıldı deme yırttım de o zaman.” Ne fark ederdi ki elbise yırtılmıştı ve başıma iş açmıştı. Bunun mevzusunu çekmesi gerekiyordu şimdi de. “Valla geçmiş olsun o zaman.”
“Alt tarafı bir elbise ne abarttınız lan?”
“Daha çekimde giyecekti sonrasını bekleseydin bari o zamana kadar.”
“Başka bir şey giyer illa o elbise mi olması lazım.”
“Onu çok zannetmiyorum.”
“Niye Fatih niye yani?”
“Kumaş yok Zerda da farklı bir elbise ile onu çekime dahil etmez.” Saçmalıyorlardı artık.
“Nasıl kumaş yok.”
“Yani yok oğlum ocaktan beri o kumaşın yapımına uğraşıyorlardı ne kadar para gitti biliyor musun 500 bin.” Yuh artık. İyice dozu aştılar. “dolar.” Hah tam oldu şimdi. “Tekrar yaparlar o zaman Fatih.”
“Orasını bilmiyorum ama bu davayı kolay kapatmaz sen de biliyorsun değil mi?” Ben bilmiyor muyum karımı inat damarını bir kalktıysa kolay kolay inmezdi artık. Daha çok çekerdim ben bu gidişle. Sussa ayrı bir dertti konuşsa ayrı bir. “Off ne elbiseymiş.” Görende kraliyet ailesinin elbisesi falan zanneder alt tarafı aptal bir elbisesiydi ama sabahtan beri herkesin ağzındaydı.
“Eh kadınları anlamak bazen güç oluyor. Ayrıca niye yırtıyorsun ki elbiseyi?” Sadece elbiseyi yırttığıma dua etmeleri gerekiyordu bence. Başka birilerinin kırılan ve yırtılan tarafları da olabilirdi. “Elbise mi kumaş koymayı unutmuşlar o zaman.” Yırtmacı ayrı, sırt ayrı, göğüsleri ayrı açıktı. Elbisenin kapalı bir yeri yoktu ki. Bir de üstüne o elbise ile o kadar insanın içinde dans ederken her tarafı açılmıştı.
“Abartma hepsinin elbisesi açıktı. Kimse böyle bir tepki vermedi.” Ya Fatih kördü ya da adam akıllı bakmamıştı. Şu an ikisi de kabulüm olabilirdi. O şekilde görüp de yorum yapması kesinlikle kabulü değildi. “Daha hıncımı almadım zaten Zerda ile ayrı konuşacağım Berfu’nun dans ettiği adamı bir bulursam zaten.”
“Derdin o muydu sorun elbise değil yani. Sen istemedin Zerda da Berfu’yu dışlamamak adına böyle bir çözüm buldu.” Başlardım böyle çözüme. Böyle çözüm mü olurdu? Karım yarı çıplak başka adamla dans etmişti. “Başlarım onun çözümüne.”
“Yapacak bir şey yok artık olan olmuş Seda arasın en azından partiye gelsin Zerda ile arası daha da açılmasın.” Gelmezdi ki. Ayrıca telefonu yanında değildi bendeydi. Daha bunun tartışmasını yaşamasak bari. “Telefonu bende.”
“Vermedin mi daha?” Fırsat olmamıştı ki? Salonda veririm demiştim ama salonda aklım başımda değildi sonrasında ise olaylar farklı gelişmişti. “Unuttum.”
“Geç olmadan ver bir de o ortaya çıkmasın şimdi.” Zaten bir de bu olay üstüne patlarsa kesin boşardı beni. Hep birlikte delirirdik o zaman. Burak yanıma oturdu bir turda ona anlat şimdi “Berfu nerede Zerda soruyor.” Elinin köründeydi. Ne yapacaktı daha. Yapmıştı yapacağını daha ne olsun.
“Evde.”
“Niye?”
“Küs gitti Burak oldu mu elbisesi yırtıldı o da küstü eve gitti.”
“Eve mi gitti?”
“Evet.”
“Elbisesi nasıl yırtıldı?” Yani küs gitti demedim mi ben? Elbisenin dolaba takılıp yırtması ve dolaba küsmesi mantıklı olmadığı için nasıl yırtılmış olabilirdi ki başka? Ben yırtmıştım. Pişman da değildim. Te pişmanlığım eve gidene kadar beklememekti ama o kadar. “Sinirle.”
“Abi ya neyse yapacak bir şey yok. Kendisi bilir eve de gittiyse ama baştan söyleyeyim çekim için yapabileceğim bir şey yok sonra beni aramayın.” Diyerek kalktı. Az önce posta mı koymuştu bana. Bu gece illa kan akacaktı yani beni delirtmeden duramıyorlardı. Ne çekim mevzusuydu bunda abartılacak ne vardı ki bu kadar? Burak gitti Zerda’ya söyledi. Zerda bana bir bakış attı yüzü düştü. Sonra da önüne döndü. Bir şeyler konuştular sonra dans etmeye geri döndüler.
Biraz daha oturup kalktım. Daha evde beni bekleyen küs bir Berfu vardı. Eve geldiğimde yukarı çıktım. Uyumuştu. Ne güzel bir de sabahı beklemem gerekecekti. Banyoya girdim. Tam çıkacakken çöp kutusundaki elbise dikkatimi çekti ciddi ciddi elbiseyi yırtmış mıydı? Yani bu mevzu düşündüğümden fazla uzayacaktı. En azından hala korkuyordu da yatak değiştirmeye kalkmamıştı. Bu tür olaylar nasıl sadece benim başımı yakıyordu ki bir anlasam evrenin şifresini çözmekten daha iyi gelecekti.
Sabah uyandığım da yanımda yoktu aşağı indim bahçede oturuyordu. Yanına yaklaşınca ayaklandı içeri girmeye kalktı kolundan tutup durdurdum. “Güzelim abartmıyor musun biraz?” Cevap vermezken içeri yürüdü. Bir de bunu bulmuştu küsünce konuşmuyordu ha duvarla konuşuyordun ha onunla yani. Bakalım bu kaç gün pardon hafta sürecekti.
Peşinden içeri girdiğimde kahvaltı masasına baktım bu arada Türkan Hanım “Berfu hanım kahvaltı yaptı. Siz kahvaltı yapacak mısınız?” ona da beklememişti yani.
İştah falan kalmamıştı zaten “Hayır kaldırabilirsiniz.” Evde durmak iyice gerecekti beni. Zaten küs olduğunda huzursuz oluyordum bir de tüm gün görürsem kafayı yerdim kesin.
...
Feyyaz kulübe geldiğinde Fatih’in de orada olduğunu fark etti. Bu elbise mevzusunu kapatmanın en iyi yolu elbiseyi tekrar yaptırmaktı yoksa iş can sıkıcı derece uzayacaktı. Kendi odasına girmeden Fatih’in odasına girdi. “Erkencisin.”
“Bir haftadır uğramıyorum zaten bir de üstüne Burak’ın işleri bindi.”
“Ne zaman dönecekler?” onlar dönmeden elbise mevzunu halletmesi gerekiyordu.
“İşte bir ay. Gelecek ay dönecekler.” Bir ay yeterdi herhalde.
“Ne yapıyorsan yap bana elbise işini hallet yoksa Berfu bana kafayı yedirecek.” Fatih bunun böyle olacağını biliyordu zaten. Berfu’nun da ilginç bir küsme huyu vardı. Asıl küsülecek şeylere küsmez kızardı küsülmeyecek kızılacak şeylere küsüyordu.
“Denerim, ne yapabileceğime bakarım.”
“Deneme hallet.”
“dediğim gibi kumaş yok eğer elbise onarılacak haldeyse onu halledebiliriz ama onarılmayacak durumdaysa kumaşın tekrar dokunması lazım o nasıl olur bilmiyorum.” Feyyaz bunları duymak istemiyordu daha fazla karısının ona küs kalmasını istemiyor ve bir an önce barışmak istiyordu.
“Bilmiyorum işte onlar dönmeden hallet.”
“Niye çok mu kızdı?”
“Kızsa iyi yine konuşmuyor.” Fatih gidişatı biliyordu elbise yapılırsa belki bir nebze erken barışırdı ama elbise hallolmazsa haftalarca süründürürdü. Feyyaz’ı öyle görmek ona tuhaf geliyordu. Gözü bir türlü buna alışmıyordu. Daha çocuk sayılabilecek yaştaki bir kadının Feyyaz’ı parmağında oynatıyor olması ilginç bir görüntüydü. Ne Berfu kendiliğinden barışabilecek yapıdaydı ne de Feyyaz o barışmadan rahat bir nefes alırdı.
“Özür dileseydin bari belki biraz yumuşardı.” Belki, Feyyaz özür dilememişti. Aksine tersine gitmiş olabilirdi. İçi sıkılıyordu adamın bu mevzunun önceki kadar kolay kapanacağını hiç zannetmiyordu. Bir anlık sinirle yırtmıştı ama bunun çilesini çok çekecek gibiydi.
“Aklıma gelmedi.”
“O zaman akşam giderken eline çiçek al git özür dile barışmaz ama belki yumuşar konuşur.” Deneyebilirdi. Şu an için elinde başka bir seçenek yoktu zaten.
Feyyaz, Fatih’in odasından kendi odasına geçmiş masanın başına oturmuştu. Bir ara arasam açar mı diye düşünse de açmayacağını biliyordu o yüzden vazgeçti. Eve giderken yolda durmuş ve bir buket papatya aldırmıştı. Eve girince önce salona bakındı sonra odaya çıktı odada da yoktu. Çiçeği yatağın üzerine bırakıp aşağı indi niye kimse ona haber vermemişti dışarı çıktığını.
Türkan Hanımı görünce “Berfu nerede?”
“İki saat oldu çıkalı efendim. Akşam yemeğine gelmeyecekmiş size hazırlayım mı?” mükemmel diye düşündü nereye gitmişti ayrıca bu Baran niye ona haber vermiyordu. İyice Berfu’dan yüz buluyordu sırf Berfu için katlanıyordu ama bir ara desturlaması gerekiyordu.
“Hazırla.” Sabah kahvaltı da yapmamıştı.
Yukarı çıktı üzerini değiştirdi aşağı inerken aklında nereye gittiği vardı. Eline telefonu aldı nerede olduğuna bakıp bakmama konusunda emin olamıyordu. Sürekli kontrol etmek için yaptırmamıştı ama şu an nerede olduğunu deli gibi merak ediyordu. Son zamanlarda artan kıskançlığının sebebini de anlayamıyordu. En azından anlamak istemiyordu. Orta yaş krizine girmiş olma ihtimalini düşünmek bile adamın egosunu yaralıyordu ama maalesef ki genel sebebi de buydu. Daha karısı yirmilerinin başlarındayken adam otuzuna girmişti. Ayrıca Berfu’nun yaşlanıyorsun diye sürekli takılıyor oluşu adamın içine kurt düşürüyordu. Üniversiteye gidiyor oluşu sadece işleri daha da kötüleştiriyordu. Üniversite de etrafında kendi yaşıtı olan bir sürü yakışıklı erkekle tanışabilirdi konuşabilirdi belki de ilgi duyabilirdi. Etrafında sürekli koruma oluyor oluşu bile içini rahatlatmıyordu. Üniversiteye gitme de diyemiyordu üzüleceğini biliyordu. Yeni bir hastalık atlatmıştı ve üzülmesini istemiyordu hoş dün üzmüştü ama o da kıskançlıktan olmuştu. Dans ettiği adam gençti. Adamın karısına karşı bir şeyler hissetme olasılığı bile onu çileden çıkartıyordu. Bir de tam tersi olursa adam o zaman ne yapardı emin değildi.
Saatlerce oturmuş onu beklemişti ama kadın eve onda gelmişti. İlk evlendikleri günleri özlemiyor değildi. En azından daha çok evde takılıyor ve eve ne zaman gelse onu buluyordu.
Berfu eve gelince kocasını evde görmeyi beklemiyordu. Geç gelir diye düşünmüştü. Yukarı çıkarken hiçbir şey demedi. Zaten Berfu’nun genel problemlerinden biri de buydu. Konuşulması gereken bir çok şeyi konuşmadan halletmeye çalışıyordu ki görülen o ki halledilemiyordu. Odaya girdiğinde yatağın üzerinde papatya bulmuştu. Hafif solmuşlardı. Saatlerdir bekledikleri aşikardı. Ama bir demet papatya sinirlerini yatıştırmamış aksine ne kadar sinirli olduğunu hatırlatmıştı. Buketi alıp çöp kovasının içine attı. Zaten ölmek üzerelerdi. Kurtulamaz durumdaydılar. Giyinme odasına girdi kıyafetlerini aldı banyoya gireceği zaman Feyyaz odaya gelmişti. Başta ağzı yarı açık çöp kovasına takılmıştı gözü aldığı çiçeğin çöpte olduğunu gördü.
Banyoya girmek üzere olan Berfu’nun önüne geçerek “Özür dilerim kar tanem barışsak artık olmaz mı lütfen? Hatalıydım kabul ediyorum.” Berfu adamın içten özür dilemediğini bilecek kadar tanıyordu adamı. Sadece barışmak için özür diliyordu. Yanından geçip banyoya girdi kapıyı da kilitledi.
Feyyaz özür dileyerek kurtulamayacağını anlamıştı. Sesli bir nefes verdi. Çalışma odasına girdi. Berfu banyodan çıktığında odanın boş olmasına sevinmişti. Saçını kurutup yatağa girdi. Ayakları ağrıyordu hemen dinlenmek istiyordu adamın tutmayacağı sözlerini ya da içten dilemediği özürlerini dinlemek değil.
Feyyaz sabah erken kalkmıştı. Berfu ona küstükçe adam fazlasıyla huzursuz oluyordu ve uykuları kaçıyordu. Dünkü çiçeğin yerine bir buket daha aldırmıştı. Sabah erken toplantısı olmasa kendisi verecekti ama çıkması gerekiyordu. Yastığın üzerine bırakıp çıktı. Berfu uyandığında yastığın üzerinde bir demet şakayık bulmuştu. Bu sefer birkaç demet çiçeğe kanmayı planlamıyordu. Hiç çaba sarf etmeden yapıyordu zaten. Bu çiçeği almaya sabahın köründe kimi göndermişti acaba?
Feyyaz odasına girerken Fatih de arkasından geldi. Oturduklarında Feyyaz iki sade kahve söylemişti. Fatih kötü haberi vermeye hiç gönüllü değildi. Kadın kahvelerini bırakıp çıktı.
Fatih konuyu değiştirmek adına “Bu kadın biraz sakar gibi.”
“Öyle zaten yenisini arıyorum anında kurtulacağım bundan.”
“Çok bile dayandın gözlerimi yaşartıyorsun.”
“Berfu buldu bunu da çalışanın tanıdığı mı ne?”
“Berfu’da ki özgüvene bak.” Bir de o vardı. Karısı onu hiç kıskanmıyordu. Kendi yaşlarında birini yanında çalıştırmasına göz yumuyor hatta kendisi buluyordu.
“Neyse çok kalmaz zaten bir iki güne yenisi bulunur.”
“İyi bakalım.” Fatih konuya gireceğini şaşırmıştı.
“Ee Fatih bir şey söyleyeceksin deli kıvranıyorsun.”
“Dün yırtık elbiseyi buldurdum yapan kişiye gönderdim belki elinde kumaş kalmışsa halledebilir diye.”
“Ee sonuç”
“Sonuç elbise onarılamıyor yeni elbise yapacak kadar kumaşta yok.”
“Ne kumaşmış arkadaş.”
“Yani Zerda sırf istediği rengi bulamadığı için özel dokutturmuştu zaten.”
“Yenisi yapsınlar o zaman.”
“onu da sordum yaparız dediler ama”
“Ama ne yapsınlar o zaman.”
“İpek yok.”
“Lan nasıl ipek yok koca dünyada.”
“Ne biliyim bir şeyler söyledi ama anlamadım en erken altı aya olur diyor o da sıradaki insanları kaldırıp bizi öne alırlarsa.”
“Çüş artık. Siktirsin ne yapacak o kadar zamanda.”
“Yani yapabileceğim başka bir şey yok kumaş mevzusunu söyledim artık yapacaklar ama çekime yetişmesi imkansız.” Feyyaz sinirle söylendi
“kumaşına da elbisesine de çekimine de başlayacağım.”
“Sen normal yollarla gönlünü alacaksın artık.” Fatih dediği şeyin zor olduğunu biliyordu. Elbise en iyi çözümdü ama maalesef şans bu sefer Feyyaz’dan yana değildi.
Tüm hafta boyunca Feyyaz sayısız özür dilemiş ve çiçek almıştı ama Berfu bir türlü yumuşamıyordu. Feyyaz o kadar dil dökmesine rağmen hiç ilerleme kaydedememişti. Her geçen gün daha da sinirli olmaya başlamıştı. Fatih de aklına gelen tüm yöntemleri söylüyordu. En son aklına mücevher gelmişti. Berfu çok mücevher insanı değildi. Zerda’ya alsan barışırdın ama Berfu’da işe yaramama ihtimali yüksekti. Feyyaz tasarımcıyla anlaşmış özel bir set istemişti paradan da çekinmemişti. Eve gelmiş karısını televizyon izlerken bulmuştu. Üstünü bile değiştirmeden bir tur daha özür dileme seansına başlamıştı. Bu durum can sıkıcı bir hal alıyordu artık. Adam hayatı boyunca kimseden özür dilememişti ama evlendiği günden beri karısından dilediği özürler birleşse dünyayı iki kere dönerdi. Kanepenin arkasından yaklaşmış sırtından sarılmıştı. Elindeki kutuyu kadına uzattı.
“Senin kadar eşsiz değil ama.” Berfu uzatılan kutuyu aldı. Kapağını bile açmadan yan tarafa bıraktı. Feyyaz bozulmuştu ama üstüne düşmedi işe yaramama ihtimalini biliyordu zaten.
“Gerek yoktu.” Kadının sesi buz gibiydi.
“Gerek olduğu için değil sana yakışacağı için yapıldı” dedi. Berfu yakışacağı için değil barışması için yapıldığını biliyordu. Pahalı takılar alarak da bundan kurtulamazdı. Burnunun iyice sürtülmesini istiyordu aynısını bir daha tekrar etme ihtimalini ortadan kaldırmak için.
Berfu cevap vermedi ama adamın sarılan kolundan kurtuldu. Feyyaz bunun da işe yaramamış oluşuna sinirlenerek yukarı çıktı. Odaya girdiğinde banyo yapıp son günlerde hiç çıkmadığı çalışma odasına girdi.
Ertesi gün Berfu iyice sinirliydi. Zerda onu nedimeleriyle olan gruptan çıkarmıştı. Canı sıkılmıştı. Yani arama zahmetine girmeden çekime gelme diyordu. Orasını zaten biliyordu ama gruptan atılmak da ayrı bir üzmüştü onu ayrıca küçük de düşürmüştü. Gruptaki diğer kızların hepsine rezil olmuştu. Üstünü giyinmiş yürüyüşe çıkmıştı. Feyyaz uyandığında Berfu’yu evde bulamayınca Türkan hanıma sormuştu yürüyüşe çıktı deyince o da kahvaltı yapıp çıksa da içi rahat etmiyordu. Tek başına yemek yemekten de sıkılmıştı ayrıca.
Çalışma odasına girerken Fatih gördü elinde dosyalarla o da girdi. Elindeki dosyaları masanın üzerine bıraktı. Koltuklardan birine oturdu. Feyyaz şu an hiç iş çekesi yoktu ama evde kaldıkça içi daha çok canı sıkılıyordu. Düğün telaşı yüzünden günlerce karısını görememişti şimdi de küs olduğu için aynı odada bile bulunmuyordu. Sarılıp öpmeyi bile özlemişti. Şu anda onu görmek bile bu özlemi daha kötü hale getiriyordu.
Fatih büyük bir can sıkıntısı içinde önündeki dosyaya bakan adamı tanıyamıyordu ya da yeni mi tanıyordu yoksa. Tüm çocukluğu beraber geçmişti ama bir kere bile özür dilediğini duymamıştı şimdi karısının gönlünü almak için yapmadığı şey kalmamıştı. Canı sıkkın göründüğü için takının da işe yaramadığını anladı.
“Set de çözmemiş buzları.” Feyyaz aklına geldikçe bozuluyordu
“Kapağını bile açmadı.”
“Bunu da çöpe attı deme.”
“Yok kanepenin üzerine attı sabah takı dolabının üzerinde yatıyordu.” Barışmak için üç haftaları kalmıştı ve hiç ilerleme kat edememişti.
“Neyse başka bir şey düşünürüz.” Dese de aklına bir şey gelmiyordu. Onların Seda ile böyle kavgaları olmazdı. Seda bir derdi olduğunda söyler tartışır sonra tatlıya bağlarlardı küsme gibi bir yapısı yoktu. En azından hamile olmadığı zamanlarda. Onda bile gönlünü nasıl alacağını söylerdi. İlk tanıştıklarında Berfu’nun sessiz haline aldanmışlardı resmen bir açıdan doğruydu Berfu yine konuşmuyordu. Uzun bir sessizliğin ardından Fatih’in telefonu çaldı. Arayanın karısı olduğunu görünce açtı.
“Efendim hayatım.” Seda Fatih’i kontrol etmek için aramıştı Feyyaz eğer sabahki olayı öğrenmişse sinirini ondan çıkarmış olabilirdi.
“Ne yapıyorsun canım?”
“Feyyaz geldi şimdi dosyalara bakıyor.”
“Yanında yani.”
“Evet.”
“Hmm sinirli mi?”
“Her zamanki hali.”
“Barışmamışlar mı daha?”
“Maalesef Berfu’nun doğulu damarı kabardı.”
“Hoparlöre alsana.”
“Alıyım.” Feyyaz da önündeki dosyayla ilgilenmeyi bırakmıştı.
“Nasılsın Feyyaz?”
“İdare ediyorum Seda.”
“Canını sıkma demek isterdim ama.”
“Valla hayatım denemediğimiz bir şey kalmadı ama Berfu Nuh diyor peygamber demiyor.”
“Sabah nasıldı?”
“Görmedim yürüyüşe çıkmış.”
“Senin dilinin altında bir şey var Seda söyle de kurtul.” Seda hiç söylemek istemiyordu ama işin aslı Zerda’nın yaptığını kendisi de saygısızlık olarak algılamıştı. Çünkü Berfu aylarca peşinde koşturmuştu ama tüm emeklerini saymamıştı.
“Zerda ile kesin küs kalırlar da sen evde konusunu açma.” Feyyaz konuşsa olur da konuşmuyordu ki. Ayrıca niye küs kalıyorlardı ki?
“Zaten konuşmuyor da niye?”
“Ben de sabah gördüm Zerda sabah erken saatlerde Berfu’yu düğün için kurduğu gruptan çıkartmış.” Zerda da yangına körükle gidiyordu. Feyyaz’la Berfu’nun küs olduğunu bile bile böyle yapması ortalığı daha da karıştırmıştı.
“Zerda bu aralar sınırlarda geziyor yani aşmak üzere eğer bir şey daha yapacak olursa onun için hiç hoş olmayacak şeyler yaşanacak.” Kamp olayı, elbise, dans, çekim derken Zerda’ya biraz fazla imtiyaz sağlamıştı. Seda da durumun farkındaydı Zerda bu histeri krizlerine son vermezse işler daha da karışacaktı özellikle onun ve Burak adına.
“Biraz önce gördüm ben de birazdan arayıp konuşurum.”
“Burak’la konuş erken dönsün bir ay boyunca kimsenin işinin peşinde koşturamam.” Bunu Fatih’e söylemişti. Cezalandırıyordu ve bu daha başlangıçtı büyük ihtimalle.
“Şansımı denerim.”
“Deneme Fatih direkt söyle yoksa ben ararım.” Feyyaz’ın sesi sertti. İkisine de fazla imtiyaz göstermişti başına çıkıyorlardı.
“Tamam.”
Seda olayın yine Fatih’e patlamasını istemediği için “Neyse siz ne yaptınız Berfu’nun barışması için.” Konuyu değiştirmek adına sormuştu aslında.
Feyyaz sinirine sahip çıkmaya çalışırken “Çiçek, yemek, özür diledim, takı hiç biri işe yaramadı.” Seda bir düşündü bu aralar internette çok sık gördüğü bir şey vardı belki işe yarardı.
“Şey bu aralar internette özel plakalar görüyorum belki onu deneyebilirsin.”
“Ne plakası?”
“Böyle ad soyadın baş harfleriyle yaptırıyorlar doğum tarihini falan yapıyorlar.” Feyyaz’a mantıklı geldi bir an zaten şu an her şey mantıklı geliyordu.
“Olabilir.” Plakayı takacak araba da lazımdı. Araba kolaydı plaka işi bir iki gün sürebilirdi.
“Bunu da deneyelim denemediğim herhalde dağı delmek kalacak yakında.”
“Neyse nasıl olsa barışacak tüm hayatı boyunca küs kalacak değil ya.”
“Kaladabilir yani o potansiyele sahip.”
“Bende konuşurum olmadı. Poyraz uyandı ben ona bakayım kapatıyorum kolay gelsin size.”
Fatih de dosyaları alıp odasına geçti. Odasına gelince kardeşini aradı Zerda eğer durma noktasını kaçırırsa hepsinin canı fazlasıyla sıkılacaktı. Burak’a erken dönmesini söyleyince adam neden diye sordu. Fatih zaten her şeyi bildiğine emindi ama tekrar anlattı. Burak bunda onun suçu olmadığını söylese de bilet ikisine de kesilmişti. Burak’ın canı sıkılmıştı Zerda’ya yapma demesine rağmen yapmış kabak onda patlamıştı ki eğer Berfu barışmadığı sürece olay daha da büyüyecekti. Hastalık olayından beri daha hassastı Berfu konusunda. Zerda ise bir süredir Berfu üzerinden oynuyordu. Hafta başına döneceklerini söyleyerek kapatmıştı. Burak da Zerda’ya kızmıştı yapma denen şeyi yapma konusunda sınır tanımıyordu bazen. Zerda erken dönme işine sinirlenmişti ama yapabileceği bir şey de yoktu. Burak illa kalacağım diyorsan buyur sen kal benim dönmem gerekiyor demişti. Feyyaz sözünün ikiletilmesinden hiç hoşlanmazdı.
Feyyaz, Cüneyt’i çağırarak araba ve plaka işini halletmesini söyledi. Daha önce çiçek, yemek ya da mücevher almıştı ama hiç araba almamıştı belki bu işe yarardı. Günün ilerleyen saatlerinde Burak, Feyyaz’ı arayarak Zerda adına özür dilemişti ama Feyyaz’ın siniri özürle geçmezdi ama yine de karısı ve abisi arasındaki gerilimi azaltmak istemişti. Hatta Zerda’ya Berfu’yu aramasını istemişti, Zerda konuşmak zorunda kalmamak için gruptan çıkartmıştı zaten ama yine de aradı ama Berfu açmamış meşgule atmıştı. Zerda kendisine de sinirli ve küs olduğunu anlamıştı bir de üstüne Seda aramış yaptığının yanlış olduğunu ve saygısızlık yaptığını söylemişti. Zerda bu sefer ağlamaya başlamış tüm suçun Feyyaz’ın olmasına rağmen üstüne kaldığını söylemişti. O başlatmıştı ve Zerda da devam ettirmişti.
Berfu yürüyüşten dönünce duşa girmişti. Yürüyüş hiçbir işe yaramamıştı hala ağlamak istiyordu. Bir suçu olmamasına rağmen küçük düşmüştü. Ayrıca gruptan atılmak yerine önce kendisi çıkmış olsaydı en azından bu kadar kötü gözükmezdi ama salaklık yapmış Zerda daha fazla küsmesin diye çıkmamıştı. Zerda ise haber bile vermeden gruptan atmış tüm cemiyete rezil etmişti. Gruptaki diğer kızlar çoktan olayı görmüş ve başkalarına anlatmaya başlamıştı bile. Şu anda kimler ona acıyor ya da gülüyordu Allah bilir. Okul da bile bunun dedikodusu dönecekti kesin. Neden Zerda'yla aralarının açıldığını sorgulayacaklardı.
Duştan çıkıp yatağa girdiğinde daha fazla dayanamamış ve ağlamıştı. Sonra da kendisine kızmıştı Zerda sanki onun düğününe sürekli yardım etmiş gibi gitmiş salak gibi final haftasında bile ona yardım etmişti. Oysa onlar ne yapmış gelmiş bir iki şeye karışmış hatta hiç giymek istemediği gelinliği giymeye zorlamış annesini de sinirlendirmişlerdi. Düğünden sonra da hiç haber vermeden terk etmişlerdi ardından da sanki onlar yeni evli gibi tatil yapmışlar Feyyaz çalıştığı için de o eve kapanıp kalmıştı. Zamanında belki balayına gitmiş olsalar abisi ve Feyyaz’ın arası bu kadar açılmayacaktı. Zerda’nın düğün öncesi hazırlığı, düğünü, balayı, çekimi hepsiyle ilgilenmişti ama oysa kendisi ne balayına gitmiş ne çekim yaptırmıştı bunun da üzerine düşmemişti. Şimdi de bir elbise yırtıldı diye herkese rezil olmuş ve dedikodu masalarına düşmüştü. Bu iki yılda öğrendiği bir şey varsa o da burada herkes her şeyi çok hızlı bir şekilde öğrenir ama asla hızlı unutmazlardı. Küçük yerlerin güzelliği buradaydı gündem çok hızlı değişirdi ama burası gibi büyük yerlerde üst üste on gündem konusu bile gelse eski defteri çok hızlı kapatmıyorlardı. Hem kendini suçlamaktan hem de ağlamaktan bitap düşmüş ve uyuyakalmıştı.
Feyyaz can sıkıntısı içinde eve gelmiş bir de üstüne Berfu’nun yüzünün asık olduğunu görünce iyice canı sıkılmıştı. Zerda’nın bu düğün mevzusu çok uzamıştı görende kraliçe evleniyordu özel kumaşlar, gösteriler, çekimler derken Berfu’yu hepsine yardım ettirmişti bir de üstüne saygısızlık yapmıştı. Bir kez daha yaklaşmaya çalışsa da kar etmemişti.
Kötü geçen iki günün ardından araba ve plaka işi hallolmuştu. Erken bir saatte bahçeye getirmişlerdi. Berfu’nun evden çıkma ihtimalini göz ardı etmemek adına. Hoş birkaç gündür evdeydi ama yine de işini şansa bırakmak istememişti. “12 BH 2003” doğum günü adının ve soy adının baş harfleri ve doğum yılı. Berfu kahvaltıya inerken peşinden inmişti. “Kahvaltıdan önce bir şey göstereceğim.” diyerek genç kadının elini tuttu. Berfu elini kurtarmak istese de bir türlü yapamadı mecburen peşinden gitti. Kapıdan çıktıklarında siyah 2025 model bir Rolls Royce Cullinan Black Badge onları bekliyordu.
Tamam Berfu’nun bir tık hoşuna gitmiş olabilirdi. Daha önce hiç kendine ait bir arabası olmamıştı ve araba gerçekten çok güzel gözüküyordu. Plakasına baktığında adıyla soyadının birleşimi olduğunu gördü Berfu Hancı. Doğum tarihinden oluşuyordu. Güzel bir jest olmuştu ayrıca uzun süredir sosyal medyada görüyordu ve çok hoş bulmuştu. “Beğendin mi?” Berfu beğenmedim diyerek yalan söyleyeceğini biliyordu ve kesinlikle beğenmişti. “Evet güzel.” Feyyaz günlerdir rahat nefes almadığını fark etmişti. Berfu adamın rahatlamış oluşunu fark etti ama onun dün ağlamaktan gözlerinin şişmiş olduğunu hatırladı.
“Yine de ben sürmeyi bilmiyorum.” Diyerek içeri girmeye kalktı. O da biliyordu ki bu araba burada duracaktı birazdan garaja çekerlerdi barışınca da keyfini çıkartabilirdi. Feyyaz karısının yumuşadığını fark edince üzerine düştü “Öğretebilirim ben.” Dedi. Aslında karısının kafasına esti mi çıkıp giden huyunu bildiği için hiç öğretesi yoktu. Eğer bir de araba kullanmayı öğrenirse koruma bile almadan habersiz ortadan kaybolabilirdi. Berfu bu çıkışı beklemiyordu ama hoşuna gitmişti. Yine de bir arabaya kanmayacaktı ya da kanmak istemiyordu.
“Ayrıca Hancı olmadan önce bir Karabey’dim” dedi. Feyyaz inatla Karabey oluşunu kabullenemiyordu kimlikte yazmıyor olabilirdi evet ailesi ile de arası açık olabilirdi ama o Karabey aşiretinin bir üyesiydi. Feyyaz plakaya takılmış olduğunu fark etti. Tek sorun plaka olabilirdi sonuna bir K harfi konmayacak mıydı onu da halledebilirdi. “Değiştirebiliriz güzelim tek sorun o olsun.” Dedi. Tek takıldığı oysa onu halledebilirdi. Bu ara Karabeylerin adını pek anmasa da sorun değildi. Alt tarafı plakadaki fazladan bir harfti.
Berfu bir şey söylemeden içeri girip masaya oturdu. Kahvaltı yapıp yukarı çıkmayı planlıyordu, Zerda’nın son hamlesinden dolayı dünden beri arayıp mesaj atan sayısı çoğalmıştı. Dışarı çıkmayı planlamıyordu ama Seda ısrar edince kıramamıştı. Zaten başına gelen şeyler birilerini kıramamasından geliyordu da neyse. Feyyaz yumuşadığını görünce bir rahatlamıştı eğer plakayı değiştirirse sorun kalmazdı. Konuşmasalar bile günler sonra aynı masaya oturmuşlardı. Bu da şimdilik kafiydi. İkisi de üzerini giyinmiş dışarı çıkmıştı. Seda ile gezerken telefonun birkaç gündür sinirini bozan huyları çıkmıştı ortaya. Mesajlar hep okundu işaretleniyordu okumadığı halde. Bu yüzden durmadan geri cevap vermek zorunda kalıyordu. Hele böyle bir dönemde çok fazla can sıkıcı oluyordu.
Seda ile işleri bitince bir telefoncuya girerek göstermek istedi. Adam telefonu inceleyince telefonun hacklediğini söyledi. Berfu o an şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı kim onun telefonunu hackleyebilirdi ki? Kim bunun için uğraşırdı. Onu tanıyan herkes işlere karışmadığını ve dramadan da özellikle kaçındığını bilirdi. Sonra adam uygulama yoluyla yapmışlar deyince aklına direkt kocası geldi. Telefonunu eline alabilecek ve onu durmadan kontrol edecek tek kişi oydu. Ayrıca kontrolcü halini de biliyordu. Her çalan telefonu merak ediyordu. Sabah ki araba mevzusunu da unutmuş ve sinirle eve dönmüştü. Seda uyarmak için aramıştı ama açan olmamıştı telefonlarını.
Feyyaz Cüneyt’e plaka olayını söylemiş ve işlemleri başlatmıştı. Sonrasında eve dönmüş kısa bir toplantı yapmıştı. Toplantı bitip odaya girince elinde telefon sinirle dönen bir Berfu bulmuştu. Çok fazla gördüğü bir yüzü değildi ama yine görür görmez anlamıştı. Neye sinirlendiğini anlamaya çalışırken Berfu birden “Telefonumu mu hacklettin?” diye çıkıştı. Feyyaz bunu nereden öğrendiğini bulmaya çalışıyordu. “Nasıl anladın?” Yine de inkar etmemişti.
“İnkâr da etmiyorsun sen yaptın yani.” İnkar etse bile bir şey değişmeyecekti. Ondan başka biri olma ihtimalinin olmadığının o da farkındaydı. “Güvenliğin içindi.” Berfu adamın kendini savunma biçimine iyice sinirlenerek bağırmaya başladı.
“Güvenliğim mi mesajları mı okuyarak nasıl bir güvenlik önlemi almayı planlıyordun acaba?” Feyyaz bağırmaya başlayan karısına baktı. Kendi sakinliğini korumaya çalıştı. İkisi birden alev alırsa kesin büyük bir yangının ortasında kalırlardı. “Sakin olur musun öncelikle ses tonun fazlasıyla yüksek.” Berfu adamın lakayt tavrı karşısında sakinliğini koruyamıyordu ki? Elindeki telefonu yere fırlattı telefon birkaç parçaya ayrıldı. Feyyaz Berfu’nun bu sinirli halini çok fazla görmemişti ama şu an ne tepki vermesi konusunda emin değildi. Yerdeki parçalanmış telefona baktı.
“Al sana telefon artık neyi okuyorsan oku.” Olaylar çok hızlı gelişiyordu ve ne cevap vereceğini bir türlü kestiremiyordu Feyyaz. Şu an düşünecek vakti yoktu ve anlık alınan kararlar başına iş açıyordu bu aralar zaten. “Okumak için kullanmadım diyorum sana sadece konumun için.” Açıklamasının yeterli olmadığını karısının hiç değişmeyen yüz ifadesinden anlamıştı.
“Peşimde elli kişiyle dolaştığım yetmiyor bir de konum bilgisi almaya kalktın yani.” Bunun yeterli olmadığını biliyordu. Şu an kendi kafası durmuştu ama karşısındaki kadının tam kapasiteli bir şekilde çalışıyordu. “Lazım olması durumunda sadece.”
“Neye lazım olacaktı acaba?” Ayrıca Berfu düğün günü telefonun saatlerce onda olduğunu hatırlamıştı aynı zamanda ailesi hakkında da soru sormuştu. “Sen ona kimlerle konuşuyorsun onu göreyim diye desene abimin hapisten çıktığını öğrenip öğrenmediğini test ediyordun düğün günü değil mi?”
Feyyaz sinirlerine hakim olmaya çalışırken “Berfu sakin ol ses tonunu düşür.” Diye uyardı ama söylediklerinin Berfu’nun kulağına ulaşmadığından emindi. Kendi sesi hariç ses duymuyor gibiydi. Neden daha önce hiçbir zaman olayları kavga ile çözmediğini tekrar fark etmişti. Berfu kavga sırasında içindekileri dökerken karşı tarafı umursamıyordu. Bu da kavgaların hiç de istemediği bir yerde bitmesine sebep olabilirdi. Onların ilişkisi deli gibi kavga edip sonrasında ise ateşli bir sevişme ile bitemeyeceği kadar sorunluydu. “Ne olur yoksa diğer Karabeylere davrandığın gibi mi davranırsın. Ayrıca abimin hapisten çıktığını öğrenmek için annemle konuşmama gerek yok benimde kulaklarım var duyabiliyorum.”
“Berfu saçmalıyorsun ayrıca abine bir şey yapmadım kendi salaklığının kurbanı oldu.” Feyyaz dişlerinin arasından konuşmaya başlamıştı artık. Sabrının sınırlarındaydı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama zordu. Daha önce hiç kimse karşısında bu ses tonu ile konuşmamıştı ve sinirlerine hakim olmanın yanında yanlış bir şey söylemekten de korkuyord. “O yüzden abim Arslan’dan emir alıyor değil mi? Konuşmak bile istemiyorum hele açıklamanı duymak hiç.” Berfu odadan çıkarken Feyyaz dişlerini sıkmış yerdeki telefona bakıyordu. Telefonun hacklendiğini ya da abisinin durumunu nasıl öğrendiğini anlamadı. Aileden kimseyle konuşmuyor diye biliyordu nereden çıkmıştı bu bilgi yığını. Mesajları da kendisi okumamıştı ayrıca sadece arama kaydının ve mesaj atanların listesine bakmak için kullanıyordu. Tam barıştık derken her şey yine tepe taklak olmuştu. Sinirle evden çıktı telefonu hackleyen adamı bulur bulmaz boğazına sarılası vardı. Azıcık rahatlamıştım onu sikip attılar diye düşünmeden duramadı.
Berfu iki gecedir aşağıda kanepenin üzerinde uyuyakalıyordu daha çok bilerek uyuyordu desek doğru olurdu. Feyyaz gece odaya gelmediğini fark edince geri yukarı çıkartıyordu. İnce çizgisi ayrı yatmaktı ve Berfu bunu bile bile yapıyordu. Zaten yüzüne bile bakmıyordu. Başa dönmüşlerdi resmen ve bu sefer ne yapacağını da kestiremiyordu. Arabanın plakasını değiştirmekle kalmamış bir de farklı araba almış yeni plakayı ona taktırmıştı. Deli olmamak elde değildi. Berfu hiç tepki vermemişti.
Burak ve Zerda dönmüş ve Burak işinin başına geçmişti. Araba işe yaramayınca Berfu yüksek sesli müzik dinlemeyi sevdiği için evin içine ses sistemi döşettirmişti. Bu sefer de kamera mı taktırdın da onu mu saklıyorsun diye çıkışmıştı. Evde zaten kamera vardı Berfu bunu biliyordu. Evde kamera olmayan tek yer yatak odasıydı. Onunda kapısını gören bir yerde noktada takılıydı. Artık aklına bir şey gelmeyince Berfu’ya barışmak için ne istiyorsun onu yapalım da barışalım diye söylense de cevap alamıyordu. Duvara konuştuğunun farkındaydı.
Berfu artık sona geldiklerini ve adamın sabrının sınırlarıyla oynadığını biliyordu ama içinden konuşmak gelmiyordu. Ne zaman yüzüne baksa aklına hiç de hoş olmayan şeyler geliyordu. Ayrıca dilediği özürlerde ciddi olmadığını bilmek kesinlikle canını sıkıyordu. Yine olsa aynısını yine yapardı ve bunun ucunun kaçmasından korkuyordu. Bugün elbiseyi yırtan yarın canı sıkıldığı için başka bir şey yapabilirdi. Nerede biteceğini kestiremiyordu. Tekrar bir kavgaya tutuşmak için korkuyordu ama kocasının da kendiliğinden durmayacağının farkındaydı. Bu süreçte de en kolayı ola küsmeye sığınıyordu. Konuşmazsa sorunların ortadan kaybolmayacağını bilse de belki biraz daha kolay kabullenmeyi öğrenirdi.
Seda’da da verecek akıl kalmamıştı artık. En son düğün çekimi yaptırmadıkları için çekim önerisinde bulunmuştu ama bu da işe yaramamıştı. Çok erken oldu bir on yıl sonra yaptırırız diye adamı kaale almamıştı. “Her şey zamanında lazım iki yıl buçuk yıl sonra ne yapayım ki?” Demişti. Feyyaz da saçma bir fikir olduğunu hem de çok zamansız olmuş bir teklifti ama yine de denememişti ve ağzının payını almıştı. İlk İstanbul’a geldiklerinde aklındaydı ama sonrasında unutmuş üstüne de düşünmemişti şimdi de başına bela olmuştu. Zaten gelinlikleri bile olmazdı ki evlendiklerinden beri karısı on kilo vermişti ve gelinlikler çok büyük olurdu. Tatil fikri sunmuş ona da cevap almıştı. Evlendiklerinden beri genel olarak iş için gittiği yerde beraber vakit geçirirlerse geçiriyorlardı ama özel olarak hiç tatile gitmemişlerdi bu sene de okul olduğu için gelmemişti. Artık aklına gelen bir şey kalmamıştı.
Daha fazla dayanamıyordu. Eve geldiğinde konuşmaya kalkmış ama konuşmamıştı bu sefer işi kavgaya sürmeye çalışmıştı ama yine işe yaramamıştı. Artık elindeki tek koz regl dönemi de yaklaştığı için hormonlarına oynamaktı. Denemediği bir o yöntem kalmamıştı zaten. Odaya girdiğinde banyodan su sesi geldiğini fark etti üzerini bile çıkartmadan kıyafetleriyle duşakabine girip kapısını da kapattı. Berfu bir an korku ile çığlık atsa da saliseler içinde kendini duvarla Feyyaz’ın arasında sıkışmış olarak bulmuştu. “Ne yapıyorsun çık dışarı?” Feyyaz bu sefer hiç alttan almaya meyilli değildi bu küslük çok uzamıştı. “Çıkmıyorum.” Bir an hareketlenip o çıkmak için atak yaptı ama adam izin vermedi.
“Çekil ben çıkarım.” Şu an kimsenin çıkmaması lazımdı. Amacı buydu zaten. Gerekirse zorla konuşturmak. “O da olmaz.” Berfu tekrar hamle yapsa da bir işe yaramadı Feyyaz kesinlikle onun için fazla uzun ve yapılıydı. İtmeye kalksa gücü yetmezdi. Geriye kalan tek şey kendi isteği ile bırakmasıydı.
“Ya bırak çıkacağım.” Feyyaz üzerine yapışan kıyafetleri hissediyordu ama umurunda değildi. Şu an tekrar barışmak ve konuşmak için başka çıkar yol bulamamıştı. “Olmaz devir tasarruf devri hayatım su israfı yapmayalım.” Derken yüzüne muzip bir gülümseme eklemeyi de unutmamıştı.
“Onu milyonluk arabalar alırken düşünseydin.” Diyerek çıkışmasına güldü. Adam baştan ayağa sırılsıklam olmuştu üstündeki kıyafetle her zaman düzenli duran saçları dağılmış birkaç tutamı da alnına düşmüştü. Üzerindeki gömlek ve pantolon yapışmıştı. Feyyaz karşısında çıplak duran kadına bakmadan duramıyordu. “Su israfı olmasın para değil su kıtlığı başlayacak diyorlar.”
“Deli misin be adam ya su kıtlığıymış düne kadar umurunda olmayan kıtlık şimdi mi aklına geldi.” Tam olarak öyle olmuştu. Şu an umurunda olan şey kıtlık falan değildi. Şu an aklında olan şey barışmaktı ve bugün bunu başarmadan uyumayı düşünmüyordu. “Deliyim ama sana.”
“Feyyaz çıkar mısın dışarı çok ciddiyim şu an seninle uğraşmak istemiyorum.” Sorun da buydu ya bu aralar onunla uğraşmak istemiyordu. Eğer isteseydi zaten bu konuşmayı yapmak yerine başka şeyler yapıyor olurlardı. “Sen bu aralar benimle hiç uğraşmıyorsun zaten.”
“İyi işte rahat nefes almış oldun.” Onsuz nefes alabildiğini düşünmesi bile saçmalıktı. Gözünün önünde olmadığı her an kalbi ağzında atıyordu. “Ben seninle beraber nefes almak istiyorum.” Berfu karnına giren sancılarla ayakta kalmak da zorlanıyordu ama adam beş dakikalık duşu oyuna çevirmişti.
“Ben almak istemiyorum çıkmak istiyorum.”
“Niye ne güzel duruyoruz işte?”
“Ben güzel güzel durmuyorum hiç, karnım ağrıyor çıkıp uzanmak istiyorum bırakır mısın şimdi?” Feyyaz kafasını kadının boynuna gömdü uzunca bir öpücük bırakırken geri çekildi ve çıkmasına izin verdi. Eğer karnım ağrıyor demese çıkmasına izin vermezdi ama hastaysa yapacak bir şey yoktu. Banyoda tek kalan adam üzerindekileri çıkardı ve tam bir duş aldı. İçindeki ateşi söndürmek için kullandığı tek şeydi bu aralar.
Berfu odaya girince hemen üzerini giyinip yatağa girdi. Uzanıp dinlenmek istiyordu. Islak saçla yatsa da problem değildi. Havalar sıcaktı kururdu. Feyyaz banyodan çıktığında karısının yatmış olduğunu görünce o da yatmıştı. Buz gibi suyun altında kalması gerekmişti vücudunu sakinleştirmek için. Üzerini giyinip o da yattı. Karısının regl döneminde üşüdüğünü biliyordu. Uyuduğundan emin olduktan sonra kollarını sarmıştı uykunun içinde algılayamamış ve geri çekilmemişti. Uzun ve rahat bir uykunun sabahına uyanmıştı adam bugün elinden kaçar yolu yoktu barışacaktı. Uyanmıştı ama karısının kollarının arasından kurtulma çabasını izliyordu.
“Ya uyandın işte bırak kalkacağım.” Feyyaz oyununa daha fazla devam edemeyince kollarını çekmişti ama kadının yataktan çıkmasına izin vermeden kollarından yakalayıp yatağa sabitledi. Hemen üzerinde duruyordu ama ağırlığını vermemişti. “Ya derdin ne senin?” Derdi belliydi. Haftalardır da bunu gösteriyordu ama şimdiye kadar bir ilerleme kat edememişti.
“Sensin.” Berfu şu an bu konuyu konuşmak istemiyordu. Tek derdi bir şeyler yiyip elinde tabletle yatakta akşama kadar yatmaktı. “Acıktım kahvaltı yapacağım bırak.”
“Ben de başka şeylere açım ama söylenmiyorum değil mi?” Açlıktan da öteydi bu durum. İçinde sürekli yanan bir ateş var gibi hissediyordu şu anda. “Söylenmemiş halin bu mu?” Kadının tepkisiz ses tonunu göz ardı ederek konuştu.
“Hmm sen bir de söylenmiş halimi gör.” Dese de daha önce olmuştu adamın içinden bazen mızmız bir insan çıkıyordu. Hem çok sık olmadığı hem de ondan beklemediği için bu durum Berfu’yu fazlasıyla şaşırtıyordu. “Görmek istemiyorum.”
“Bende bana küs halini görmek istemiyorum ama üç haftadır devam ettiriyorsun. Herkes istediğini alamıyormuş her zaman.” Barışmak için atmadığı takla kalmamıştı ama yok bir şekilde sürdürmeye devam etmişti. Bir insan nasıl bu kadar iradeli ve inatçı olurdu bir türlü anlam veremiyordu. “Etme bulma dünyası işte.”
“Tamam ben abartılı bir tepki verdim kabul ediyordum sinirimi elbiseden çıkartmamalıydım ama sen de abartılı tepki veriyorsun barışmak için kırk takla attığım halde barışmadın.” Kim yakla atmıştı? Kocası mı? Nasıl bir takla atmıştı? Peki bunu Berfu neden görmemişti? Canı istediği gibi davranıyordu. “Sen atmadın o taklaları başkaları attı. Çiçekleri korumalar, arabaları adamların halletti. Yalan mı?”
“Değil ama onların başına taş düşüp de akıllarına gelmedi ben söyledim.” Feyyaz’ın araba plaka falan düşünmeyeceğini gayet iyi biliyordu onu kesin Seda söylemişti. Fatih’in ise durmadan akıl verdiğini biliyordu. “Fikirler de senin değildi kesin Seda abladan yardım aldın. Fatih abide yardım etmiştir.”
“Beyin fırtınası diyebiliriz.” Hala başkalarının fikirlerinin üstüne konuyordu. Eğer aklına gelecek olsa daha önce yapardı dediklerini zaten. Hele çekim falan onların hepsi Seda’nın fikriydi. Arabada aynı şekilde. Mücevher fikrinin Fatih’ten geldiğinin farkındaydı. Diğer basit şeylerse kendi aklına gelenlerdi ama inandırıcı değildi. Çünkü hiçbirinde ana amacı gerçekten pişman olması değil sadece barışmak istemesiydi. “Sen sadece paralarını ödedin.” Eh haklıydı. Buna karşı çıkmıyordu zaten.
“Evet tamam doğru ama bu tür işleri ben halledersem onlar ne için para alacak. Bunlarla ben uğraşırsam onlar ne yapacak benim yerime toplantılara mı katılacak?”
“Üstlenme o zaman her şeyi sen halletmişsin gibi.”
“Üstlenmiyorum yardım aldım oldu mu?”
“Daha iyi.” Feyyaz karısının yumuşadığının farkındaydı bu sefer işini sonraya bırakmaya niyeti yoktu şimdi barışacaklardı.
“Daha iyi demek, ne konuda?” derken kadının vücudunu yatakla kendisi arasında iyice sıkıştırmıştı.
“Yataktan çıkma konusunda. Şimdi kalk üzerimden.”
“Bana hiç öyle gelmiyor.” Derken öptü. Uzun uzun öpmüştü ama kadın inat edip karşılık vermiyordu ama adam bunun sadece kadının sadece inat ettiğinin farkındaydı. Çünkü ağzı ne derse desin vücudu çoktan tepki vermeye başlamıştı.
Geri çekildiğinde kadın “İstemiyorum.” Dediğinde adam ellerinin kadının kollarından çekerek birini beline sardı “Hala mı?” derken tekrar öpmüştü bu sefer karısının inadı kırılmış ve karşılık vermişti. Sonrasında ise hiç geri çekilmeden devam etmişti. Bir ayı geçkin süredir dokunamamıştı tam olarak içine dert olmuştu adamın. Elin düğünü yüzünden üç haftadır konuşmuyordu birde.
Feyyaz tüm günü evde geçirmişti yeni bir felaketi kaldıramazdı. Yeni bir telefon almayan karısına yeni bir telefon getirtmişti. Berfu inat etse de bir kere kırılmıştı adam biraz uğraşla o konuyu kapatmıştı. En azından tüm gün evde takılarak günün yarısını yatakta geçirmişlerdi. Tam barışmışken bir de üstüne regl olması tam bir şansızlık olacaktı. Sırf bu yüzden akşam yatağa erkenden girmişti. Keyfi yerine gelmişti.
Feyyaz bir sonraki gün işe gittiğinde Burak da Fatih de adamın üzerindeki gerginliğin kalktığını ve barıştıklarını anlamışlardı. Sırf bu gerginlik yüzünden balayı erken kesilen Burak rahatlamıştı çünkü biraz daha barışmasaydı kesin ona saracaktı. Zaten geldiğinden beri daha fazla iş kitliyordu. İkisi de bir nefes vermişti ama. Haftalardır özellikle Fatih adamı sakin tutmaya çalışırken bayağı çaba sark etmişti. Berfu ve Zerda’nın kısa zamanda arasının düzeleceğini zannetmiyordu ama en azından Feyyazla Berfu’nun arası düzelmişti.
Not: Biraz sonra bir açıklama ve duyuru yükleyeceğim. Onu da okursanız çok iyi olur. Hem bölümün neden geç yüklediğini de açıklayacağım. İyi okumalar.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
49.02k Okunma |
2.37k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |