Yeni Üyelik
37.
Bölüm

HERKES KENDİ MERAKININ KÖLESİDİR

@ahsenkubos

Feyyaz gece duyduğu sese gözlerini açtı. Önce sesin nereden geldiğini anlayamadı sonra arkasını döndüğünde Berfu’nun uyku içinde söylendiğini daha doğrusu sızlandığını fark etti. Tam olarak ona döndü. Kızın da psikolojisini bozmuşlardı. Uykunun arasında ağlatıyorlardı. Kollarını kadının bedenine sarıp kendine çekti. Uyanmamıştı. Saçlarından öptü, sırtını sıvazladı sonra da “şş geçti.” diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Berfu bir süre daha devam etse de sakinleşmişti. Feyyaz tekrar uykusuna geri dönerken biraz daha sıkı sarıldı.

Sabah olduğunda Berfu gözlerine dolan ışıkla uyandı. Ayağında yine bir ağrı vardı. Gece çok hareket etmiş olmalıydı. Yavaşça onu saran kolların arasından sıyrılmaya kalksa da sadece gevşetebilmişti. İstanbul’un parçalı bulutlu havası yine göz dolduruyordu resmen. Bir süre odanın içini izledi.

Feyyaz, Berfu hareketlendiğinde uyanmıştı ama yine de hareket etmeden yatmaya devam etti. En sonunda sıkılarak gevşeyen kollarını sıkarak genç kadını kendine çekti. Kafasını boynuna gömerken “Günaydın.” dedi uykulu ve boğuk bir sesle.

“Günaydın.” Sesinde pek neşe yoktu. Hem ayağının ağrısı hem iyi uyuyamaması hem de son gelişen olaylar onu fazlasıyla yıpratmıştı. “Erkencisin.”

“Gece erken yatmıştım.” Sesi pürüzlüydü ve sesinden yorgunluk akıyordu. Kendini yataktan kalkabilecek kadar iyi hissetmiyordu. “Fark ettim geldiğimde uyumuştun.”

“Kaçta geldin ki?” pürüzlü çıkan sesini düzeltmek için sesini temizledi. Feyyaz, kadını kendine doğru çevirdi. Boğuk ve pürüzlü çıkan sesinden ağladığını düşünmüştü. “On ikiydi.” Kendine çevirince gözlerinin şiş ve kızarmış olmadığını fark etti. Ağlamamıştı yani.

“On bir gibi uyudum ben.” Daha da erken yatardı ama ilaçların etki etmesi vakit almıştı. “İyi yapmışsın.” Feyyaz biraz daha kendine çekti. Genç kadın yüzünü buruşturmadan duramadı.

“Dünden beri ayağım ağrıyor.” Kendini açıklamak istemişti. Kendi üzerine alınmasına istemiyordu. “İlaç içtin mi?” içmişti ama şu anda etkisi geçtiği için ağrı başlamıştı.

“Evet.” Sadece ağrı kesici değil yanında uyku ilacı da almıştı. Ne yazık ki ağrı hala geçmemişti. “Şimdi de var mı ağrı?”

“Evet.”

Feyyaz, karısının alnına bir öpücük bıraktı. “Pekâlâ kahvaltı yapalım ilaç iç dinlen olur mu?” Berfu yataktan kalmak için toparlandı. Üstünü açarken “Tamam sen ne yapacaksın?”

“Seni izleyeceğim.” Berfu ciddi bir cevap beklediği için önce başını sallayıp geçti sonra fark edince “İşin yok mu?” diye döndü.

“Dün hallettim.” Onun yapabileceği bir şey kalmamıştı geri kalanı artık kolluk kuvvetleri ve savcılara kalmıştı iş. “Tamam o zaman.”

“Eğer akşama ağrısı geçerse ayağının dışarı çıkabiliriz.” Onun mesai başlamıştı ne de olsa piç abisi için daha fazla üzülmesin diye suçu kendi üzerine çekmişti. Şimdi gönlünü alabilirdi. “Nereye gideceğiz ki?”

“Bu sefer zehirlenmeyeceğinden emin olduğumuz bir restorana gidebiliriz.” Berfu en son ki yemek olayını hatırlayınca yüzünü buruşturdu. “Yok ben evde yerim.”

“Niyeymiş?” Feyyaz bir an İtalya’da restoranda ektiğini unutmuştu. “Travmam tetikleniyor.” Feyyaz imasını anlayınca dik dik baktı. Her yaptığı hatayı böyle aylarca unutmayıp yüzüne vuracak mıydı?

“Berfu tamam anladım hatalıyım ama her seferinde de aynısını demesen mi?” Hem şu an için hem de gelecek zaman için kullanmıştı. Çünkü her yaptığı şeyi böyle üzerinden zaman geçmesine rağmen gündeme gelecekse başı beladan kurtulmayacağı anlamına geliyordu. “Her seferinde demiyorum bu bir ikincisi de gidip masada ekilmek hiç hoş değil.”

“Evdeyim bugün işte.” Daha nasıl bu sefer tekrar etmeyeceğini anlatabilirdi ki? Evdeydi işte. “İstemiyorum.”

“Berfu ya, neyse akşam olsun bakarız.” İlla o inat damarı kabaracaktı. Kavga etmiyorlardı ama bir şekilde illaki burnundan getiriyordu. “Bana ne.” Omuz silkmeyi de ihmal etmemişti.

“Senin dilin çok açılmış biraz törpülemek lazım.” Berfu imasını anlayınca önce gözlerini kısıp kötü kötü baktı. Ona yılan mı demek istiyordu? “Ben yılan mıyım?”

“Ben öyle bir şey demedim.” Dememişti ama ima etmişti. Kendisi yılan oluyorsa o ne oluyordu şeytan ya da cin mi? “İma ettin.”

“Hayır etmedim.” Kesinlikle etmişti. Ayağının altındaki yastığı kaldırdı. Yüzünü asmayı da ihmal etmemişti “Cidden konuşmuyorum.”

“Tamam tamam ben bir şey demedim sen de duymadın tamam mı?” Feyyaz içinden hay bana da benim dilime diye başlayan manzumesini diziyordu. “Değil, duydum ben. Bırak ben aşağı ineceğim.”

“Berfu.” Berfu yataktan çıkıp aşağı indi. Kahvaltı hazırdı. Masaya oturdu. Kapıdan çıktığında elinde çaydanlıkla onu gören Türkan Hanım kısa bir an şaşırmıştı. Geldiğini duymamıştı. “Günaydın Berfu Hanım.”

“Günaydın.” Berfu eline bir tane kızarmış ekmek aldı. Oturup masadaki tüm tatlıları yemeyi planlıyordu. “Başka bir şey istiyor musunuz kahvaltı için.” Türkan Hanım, genç kadının yüzünün asıl olduğunu görünce bir an kendinden şüphelendi. Acaba onu mu sevmemişti ya da bir hatası mı olmuştu?

“Hayır teşekkürler.” Masada onun yiyebileceği şeyler vardı. Kocası da ne yerse yesin pek umurunda değildi. Yılan dilli olmayan birisi düşünebilirdi. “Peki çay mı alırsınız?”

“Evet.” Türkan Hanım çayı koyarken Feyyaz merdivenlerden indi. Karısı çoktan dediğini yapmış masaya oturmuştu. Sandalyeyi çekerken “Cidden küstün mü?”

“Evet.” Elindeki ekmeği ağzına attı. Biraz ekşimsi tadı vardı pek beğenmemişti reçeli, peynirle de yakışmamıştı. “Berfu ya! Peki şöyle yapalım ben özür dileyim sen de kabul et bu konuda kapansın.” Kapatmayacaktı.

“Hayır.” Eline başka bir ekmek alıp bu sefer başka bir reçeli sürdü ekmeğe. Çaydan bir yudum alıp ağzına ekmeği attı. “Bunun için küsülür mü?”

“Küsülür.” Küstüğüne göre küsülebiliyordu ayrıca önce o başlatmıştı. Niye en başta ona yılan dilli diye ima etmişti. “Bana bahane arıyormuşsun gibi geldi.” Ailenle görüşme dediği için intikam alıyordu ama birebir değil el altından alıyordu.

“Niye yılan olduğum için sokacak yer mi arıyorum?” Feyyaz bunun uzayacağını düşündüğünü için konuyu kapatmaya kalktı. “Yorum bile yapmıyorum.”

“Yapma zaten.” Yapmadığı halde bu durumdalardı yapsa biraz da uzatsa neler olurdu çok merak ediyordu. En azından dili açıktı konuşmamazlık yapmıyordu.

Berfu birkaç günü evde sakin bir şekilde geçirdi. Evde boş oturmak yerine kendini ders çalışmaya vermişti. Annesini falan da arayamamıştı Feyyaz’a yakalanmaktan çekiyordu. Ayrıca onlardan da arayan olmamıştı. Galiba ne yaşanmışsa iki tarafı da baya etkilemişti.

Cuma günü, Zerda’nın arkadaşı Yağmur aramıştı. Pazar günü erkek arkadaşının doğum günüydü. Ona çağırmıştı hem arkadaşlarıyla tanıştıracak hem de sürpriz parti yapacaktı. Başta gitmemek için baya zorlamıştı ama en sonunda dayanamamış kabul etmişti. Lakin Zerda ile karşılaşmaktan kaçınıyordu. Ona karşı siniri geçmiş sayılırdı ama özür dilemeden de barışmak istemiyordu. Zerda’nın burada olmadığını biliyordu gelmeyeceğini düşünerek gitmeye karar verdi.

Berfu elindeki tarağı bırakıp saçlarını düzeltti eliyle. Kötü gözükmüyordu. Üzerindeki leylak rengi elbise de bahar havasını büyük oranda tamamlıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı. Bu arada çalan telefonu açtı. Yağmur arıyordu. “Efendim.”

“Neredesin?” Daha vardı partinin başlamasına gidip gitmediğini kontrol etmediğini sormak için aramamıştır diye düşündü. “Birazdan çıkacağım.”

“Bir şey rica edecektim.” Eline allığın fırçasını alıp üstünden geçti. “Tabi.” Fırçayı yerine bırakıp allığı eline alıp çekmecedeki yerine koydu.

“Korumaların kapıda beklemese olmaz mı?” kapı yerine içeride de bekleyebilirlerdi. Kapı mecburi değildi illaki. Gelmeyin diyemezdi en başta kocası izin vermezdi zaten. “Olur, onu hallederim.”

“Tamam sağ ol. Şimdi kapıda görürse şüphelenir.” Oraya kadar anlamadıktan sonra kapıda anlasa ne olurdu ki? Ne kadar dikkatliydi öyle. Kendisi daha geçen gün öğrenmişti kocasının doğum gününü. “Nereden anlayacak ki?”

“Yani son saniyeye kadar sürpriz olmalı ve senin ve diğer birkaç kişinin korumasız gezmeyeceğini biliyor.” Mantıklı. Zengin kesimde olup da -özellikle kadınların koruması daha fazla oluyordu- koruması olmayan sayısı çok azdı hele ki kendisi gibi kocası tehlikeli işlerle uğraşanlar için. “Tamam hallederim.”

“Çok sağ ol öptüm orada görüşürüz.” Bardağın dibinde kalan son kahveyi de içti. “Görüşürüz.” Tam kapatma tuşuna basacakken karşı taraftan ses geldi.

“Çok geç kalma.” Birazdan çıkacaktı eğer aşırı bir trafik yoksa zamanında yetişirdi. “Tamam.” Telefon kapanırken rujunu düzeltti. Sandalyeden kalktı elbisesinin eteklerini düzeltti. Önce beyaz deri ceketini giydi sonra da çantasını alıp çıktı. Hava güzeldi ama dönüşte büyük ihtimalle soğurdu. Araba kapının önünde onu bekliyordu.

Mekana geldiklerinde araba durdu. “Berfu Hanım siz geçin ben de arabayı park edeyim.” Bu arada bir tanesi kapısını açmaya gelmişti. “Kapının önünde durmayın siz de içeri girin.” Adamlar önce birbirlerine baktılar kim cevap vereceğini bilemiyor gibiydi.

“Biz burada bekleyelim.” Kapıyı açan adam söylemişti. Berfu önce birbiriyle bakışan adama baktı sonra da “Yok siz de girin.” Dedi. İki korumanın içeride ne işi vardı? Ayrıca adamlar içeriye girdilerinde ne yapacaklardı ki?

“Gerçekten biz burada bekleyelim.” Berfu anın tuhaflığına gülmemek için kendini kastı. Çok komik bir an olmuştu. İki tarafta ısrarcıydı. “Yok sizin içeri girmeniz gerekiyor o yüzden arabayı park ve içeri girin kapıda adam istemiyorlar.” Şoför koltuğundaki adam bunun üzerine karşı çıkamayacağını anlayınca ısrarından vazgeçti.

“Peki efendim nasıl isterseniz.” Berfu arabadan indi. Birisi mekânın kapısını açarken diğeri arabayı park etmeye gitti.

İçeri girdiğinde kalabalık bir ortam onu karşılamış oldu. Bir doğum gününe elli kişi çağırmak da ayrı bir olaydı resmen. Özellikle kendi doğum gününü yatağın içinde yaptıktan sonra. Yine de sesini çıkartmadan içeri girdi. Tanıdığı birkaç kişiye selam verdi. Tabi orada olmazsa şaşıracağı kişi olan Zerda’yı gördü. Yağmur gelemeyecek demişti ama işte buradaydı. Boş sandalyelerden birine oturdu. Aradan geçen 10 -15 dakikanın sonunda önce içeride geliyorlarmış diye başlayan bir kargaşa sonra da bir sessizlik oldu. Kapı açıldı. İçeriye önde Yağmur’un sevgilisi Kenan sonra da arkasından Yağmur girdi.

Kenan önce ne olduğunu algılayamadı. Yağmur iyi kandırmış olmalıydı ki durumu kavraması zaman aldı. Sonra herkes bir ağızdan iyi doğdun dediği anda Berfu bir an adamın kalbine indiğini zannetti ama yine de bir şey olmamıştı.

Başta biraz herkes burun kıvırsa da ortam giderek samimileşti. Gece boyu yavaş yavaş masadan eksilen sayısı giderek arttı. Berfu da artık sosyal pilini bitirdiğini düşündüğü için kalkmaya karar verdi. Bundan sonrasında daha yakın arkadaşlar bir arada kalabilirlerdi.

Herkese iyi geceler dedikten sonra masadan kalktı. Adamlar kapıyı açarken o da ceketini giydi. Kapıdan çıktığında arabayı beklerken neden bu elbise ile dışarıda olduğunu düşünüyordu. Araba durduğunda tam binecekken arka taraftan bir ses duydu. “Berfu!”

Sesin sahibine döndüğünde karşısında Burak’ı gördü. “Burak Abi?” Nereden çıkmıştı bu saatte? Sonra bu sorunun mantıksız olduğunu fark etti. Yağmur ve Burak tanışıyorlardı bir de üstüne içeride nişanlısı vardı. “Yeni mi çıkıyorsun?” yeni gelmiyor olamazdı herhalde.

“Evet.” Üzerindeki ceketin fermuarını çekti. Üşümüştü. Bu gece muhabbeti bir an önce bitseydi. “Zerda da geliyor gel ben bırakayım.” Zerda’nın içeride olduğunu biliyordu Burak’ın da onlara eşlik edeceğini düşünmüştü. Ne de olsa Zerda için geç bir saat sayılmazdı şu an.

“Ben giderdim hiç yolunu uzatma.” Yani yakın mesafede oturuyorlardı arabayla bir on dakika falan sürüyor olmalıydı ama başka öne sürebileceği bahanesi yoktu. “Bir şey olmaz hadi bin.”

“Yok gerçekten ben kendi arabamla devam edebilirim.” Ne gerek vardı ki gece gece Zerda’yla aynı arabada olmaya. Gece boyunca ikisi de birbiriyle konuşmayı bırak aynı tarafa bile bakmamışlardı. “Zerda’yla konuşmadığın için mi gelmiyorsun?” yani bunu biliyordu bir de soruyor muydu? Aylardır konuşmuyorlardı zaten.

“Burak abi.” Evet demenin farklı bir yolu gibiydi. Ama Burak bu küslüğün fazla uzadığını düşünüyordu. Aynı ortamlarda bulunacaklardı bir de üstüne küs kalamazlardı. Ayrıca ailesiyle de arasının nasıl olduğunu öğrenebilecek tek kişide Zerda’ydı. Geri kalana yalan söyleyebilirdi ama Zerda bir olayın iç yüzünü ve doğrusunu öğrenmeden asla durmazdı. “Efendim.”

“Gelmesem.” Hem fiziken hem de psikolojik manada yorulmuştu ve şu an bir atışma çekecek hali yoktu. “İkinizde abarttınız artık bu konuyu ne zamana kadar küs kalacaksınız?” ana amacı küs kalmak değildi ama Zerda’da tuttuğunu bırakmıyordu resmen.

“Ben kimseye küs değilim.” Evet özel olarak konuşmuyordu ama küs de değildi sadece başını gereksiz mevzulardan uzak tutuyordu. Şu ara başka kimseyle uğraşacak durumda değildi aile meseleleri kafasını yeterince kovalıyordu. “Niye konuşmuyorsunuz o zaman?”

“Zerda’ya sorabilirsin.” Zerda kapıdan çıkınca Burak ve Berfu’yu konuşurken görmüştü. Berfu’nun gittiğini düşünmüştü sırf bu yüzden de geç hazırlanmıştı ama yine de yakalanmıştı. “Bana bağırdığı için konuşmuyoruz Burakcım.”

“Öncesinde başka bir şey olmuş olmalı yoksa kimse durduk yere bağırmak gibi bir huyum yok.” Berfu o tarafa dönmemişti. Ayrıca belki ilk o yükseltmişti sesini ama o da kısık sesle devam etmemişti ya o da bağırmıştı ona. “Aralarını düzeltmeye çalışmak da suç oldu o yüzden hiç karışma sana da bağırabilir.” Bilerek üstüne geliyordu resmen. Keşke o kalktıktan sonra kalkmalıydı hata yapmıştı.

“Tamam abartma istersen Zerda.” Burak’tan gelmişti bu tepki. Berfu’nun genel olarak sakin bir yapısı olduğunu biliyordu. Zerda’nın da bu sakinliği bozabilecek kadar da ısrarcı olabileceğini biliyordu. “Ben mi abartıyorum? Günlerce küs kalan kendisi.”

“Evet hala aynı mevzu.” Berfu içinden iyi ki erkek kardeşin falan yok senin görümceliğin hiç çekilmezdi diye söylendi içinden. Burak bu tartışmanın uzayacağını düşünerek olaya el attı. “Neyse kızlar fazla uzatmasanız mı hava da soğuk zaten. Hadi Berfu sen de benim arabaya biniyorsun eve kadar bu mevzuyu hallediyoruz.” Ne gerek vardı ki gece gece bu mevzuya ki?

“Ama Burak Abi...” Berfu’nun sızlanmasını Zerda’nın sert sesi kesmişti. “Burak!”

“Hadi tekrarlatmayın bana.” Berfu zorla da olsa diğer arabaya yürüdü. Şoförü arkasından gelerek arabanın arka kapısını açtı. İkisi de bindiğinde Burak arabayı çalıştırdı. “Hadi ama nereye kadar küseceksiniz?” küs değildi ama konuşmama işini bir süre daha devam ettirebilirdi en azından kocası ve ailesinin arasını düzeltene kadar.

“Dediğim gibi ben şu an kimseye küs değilim.” Küsmesi için üstüne gelmeleri gerekiyordu şu an için Zerda laf sokmaya devam etmezse küsmezdi. En azından öyle düşünüyordu yol uzundu neler olacağını tam kestiremiyordu. Neyse ki kendi arabası onu takip ediyordu da başka olasılıkları vardı. “Ne güzel işte Zerda bak Berfu küs değilmiş şu an uzatan kişi sensin.”

“Olay nasıl bana patladı?” Olay ona patlamamıştı ki Berfu olayı kapatmayı çalışırken inatla açan ve üstüne gelen oydu yani tüm olayı o başlatmıştı. O da sabır taşı değildi ki en sonunda patlamıştı. “Olay sana falan patlamadı ama sen şu an için abartıyorsun.” Burak’ın uyarır ses tonu ikisini de köşeye çekilmesini sağlamııştı. Berfu arada Burak’a baktığında Feyyaz’a bakmış gibi hissediyordu. Hem dış görünüş hem de etrafa yaydıkları attığın adıma dikkat et enerjisi ile çok beziyorlardı.

“Tamam bir şey demedim.” Zerda geriye yaslandı. Bu ses tonu için evde ayrı bir konuşma yapacakları kesindi. “Barıştın mı, sen onu söyle.” Niye hemen kendisi barışıyordu ki? Ne de olsa önce kendisi bağırmamıştı.

“Önce bağırdığı için özür dilesin.” Berfu bağırdığı için haksız olabilirdi ama o da günlerce başının etini yemişti. Evin içinde köşe kapmaca oynamıştı resmen. “O da günlerce ısrar ettiği için.”

“İkinizde özür dileyin.” Burak orta yolun bu olduğundan emindi. Yoksa önce sen önce sen derken eve gelecekler bu konuda sürmeye devam edecekti. Bir an önce kapanması lazımdı. Ne zaman Feyyaz’la konuşmaya kalksalar bu konu da gündeme gelmeden edemiyordu. “Önce o.”

“Yok o öyle olmaz aynı anda dileyin bu mevzu da artık kapansın.” İkisinden de ses çıkmayınca “E hadi ne bekliyorsunuz. Üç deyince.” Resmen çocuk avutuyordu. Hadi Berfu ergenlikten yeni çıkmıştı da nişanlısı da ondan farksız değildi arada boşuna demiyordu farklı ailelerde büyümüş aynı kişiler diye.

“Bir, iki, üç.” Birkaç saniyelik bekleyişten sonra “Özür dilerim.” İkisinin sesi de aynı düzeyde çıkmıştı. İkisinin isteksizliğini de görmezden geldi Burak. Görse de şu an için elinden gelen bir şey yoktu.

“Bu mesele de tatlıya bağlanmış oldu tamam mı?” Yani Zerda’nın da Berfu’nun da hemen konuşası yoktu ama Burak’ı susturmak adına kabul edip kendi köşelerine çekildiler. “Evet.”

“Güzel.” İlk önce Berfu’yu eve bıraktılar. Berfu bahçeden içeri girdiğinde kocasını bahçede buldu. “Niye bahçede oturuyorsun?” Feyyaz oturduğu sandalyeden kalktı.

“Sana da merhaba karıcım.” Berfu gelen gafla birlikte yüzüne bir gülümseme yerleştirerek “Merhaba kocacım.” Dedi. Şu an için derdi o kasvetli arabadan kurtulmuş olmanın verdiği sevinçle uyumak istiyordu.

Yanına geldiğinde Berfu burnuna dolan sigara kokusuyla yüzünü buruşturdu. “Sigara kokuyorsun.” Feyyaz genç kadının dudağına küçük bir öpücük bırakıp “Sen de sigara kokuyorsun.” Diye çıkıştı. O yanında içemiyordu ama başkalarının içmesi problem değil miydi?

“Yanımda içtiler.” Feyyaz gelen cevapla kendine gün doğduğunu fark etmiş gibi atladı. “Ohoo küçük hanım yanınızda biz içemiyoruz ama geri kalan herkes içiyor anlaşılan.” Berfu sigara dumanından kaçınmaya çalışmıştı ama maalesef çok da başarılı olamamıştı.

“Yani içmemi deyim zaten iki saatlik olay. Ayrıca onlarla mı uyuyorum ben?” diyebilse derdi ama koca masada oturan hangi birine diyecekti ki ayrıca kokudan rahatsız olan tek kişi kendisiydi diğerleri çok takmamıştı kokuyu. “İyi neyse bir şey demedim.” Feyyaz üstelemek istememişti.

“O araba kimindi?” Kendi arabalarının garaja girdiğini görünce az önce Berfu’nun farklı arabadan indiğini anladı. “Burak abinin.”

“Burak da mı vardı?” Gideceğim dememişti zaten bildiği kadarıyla bir toplantı da olması gerekiyordu. “Yok o Zerda’yı almaya geldi.” Kendisi de maalesef ki araya kaynaşmıştı.

“Seni niye bıraktı?” Berfu yüzünü buruşturmamak için zor tuttu. “Zerda’yla barıştırmak için.” İkisi de pek gönüllü barışmamıştı bir sonraki aynı ortamda bulunacakları zamana kadar konuşmamalarının devam edeceğinden emindi.

“Barıştın mı?” Yani gönülsüz de olsa barışmıştı ama bu eskisi kadar iyi anlaşacağı anlamına gelmiyordu herhalde. “Evet.”

“İyi. Hadi içeri geçelim hava soğuk.” Üşümüştü hava iyice soğumuştu. Bugün herkes onu kapıda bekliyordu resmen. Ayrıca ayağına da bir ağrı girmişti. Basit bir topuklu giymişti ama hata etmişti belli ki. “Olur ayağım da ağrıyor zaten.”

“Nasıl geçti?” Feyyaz konuyu nasıl istediği tarafa çekeceğinden emin değildi. Şu an kesin uyku için saniye sayıyordu ve bu süre çoğaldıkça iyice sinirlenecekti ama sabaha kadar da bekleyemezdi. “İyiydi.” Kısa ve öz bir cevap beklemiyordu. Niye diğer kadınlar gibi gereksiz ayrıntılara girmiyordu ki?

“Kalabalık mıydı?” o anlatmayınca kendisi sorarak açmaya karar verdi. Elbet konu o tarafa gelirdi. “Evet başta kalabalıktı.” Berfu o kadar kalabalık bir ortam beklememişti açıkçası. Kimseyle yakın temasta bulunmamıştı hastalık falan kapmamak için.

“Tanıştın mı bari?” Yani ayak üstü tanışmıştı. Yani herkes doğum gününü kutlarken o da kutlamıştı Yağmur da o zaman tanıştırmıştı ama adamın onu hatırladığından emin bile değildi. “Evet.”

“Ne yaptınız?” Berfu elindeki ceketi yatağın üzerine bıraktı. Yine soru yağmuru başlamıştı. Kesin bir şey soracaktı ama soramamıştı. “Feyyaz neyi öğrenmek istiyorsan direkt sorsan yorgunum yeterince sen de sorguya çektin.”

“Bir şey öğrenmeye çalışmıyorum soruyorum sadece sormayım mı?” Olayı kapatmaya çalıştı. Yine kızdırmayı başarmıştı. Bu konuda özel bir yeteneği falan olmalıydı ama o da bir şeyi adam akıllı anlatmıyordu tek tek sorması gerekiyordu. “Emin misin sanki bir şey sormak istiyormuşsun da laf da asla o tarafa gelmiyormuş gibi.”

“Bir şey yok.” Tam olarak öyleydi ama böyle derse gece gece bu sefer bir kavgaya tutuşacaklardı ve şu an için hiç gerek yoktu. “İyi o zaman bugünlük yeterli gibi geldi bana.”

“Aman iyi bir şey demedim.” Berfu giyinme odasına girip gecelik alıp banyoya girdi. Kısa bir duş alıp en azından üzerindeki sigara kokusunu çıkartmayı planlıyordu. Feyyaz elinde telefon banyodaki kadının çıkmasını beklese de bir türlü içi rahat etmiyordu. Masada yanında oturan adam kimdi ve o kadar komik ne konuşmuşlardı? Banyonun kapısı açıldığında elindeki telefonu bıraktı yerinde bir kıpırdandı konuyu nasıl açacağını bilmiyordu.

Berfu yerinde duramayan adama baktı aynadan. Kıvranıyordu ama neden? “Bir şey mi oldu Feyyaz?” Adamın yerinde dikleşmesinden belliydi bir şey olduğu. “Hayır.” Şimdi o adam kimdi diye sorsa sana her şeyi anlatıyorlar mı diye çıkışacaktı hiç gerek yoktu.

“Emin misin?” Kesinlikle bir şey soracaktı ama soramıyordu. Niye acaba her seferinde bunu yaşıyorlardı ki? “Evet.”

“Bence bir şey sormak istiyor ama soramıyor gibi bir halin var.” Feyyaz artık sona gelmişti şimdi sormazsa daha da soramazdı. “Tamam soracağım ama sen de sinirlenmeden söyleyeceksin.” Kesin sinirlenecekti çünkü uykusuzdu ama battı balık yan giderdi. Ayrıca dışarıda ona sakin sakin yaklaşıp ama sinirlenmeyeceksin diyorlardı o da karısına gerçekten değişik bir çelişkiyi yaşıyordu şu an. Burak her zaman ilahi adalet diye bir şey varsa bize kadınlar tarafından iletiliyor diyordu ve haklı gibiydi bu konuda.

“Yani böyle bir başlayınca beni ürkütmedin desem yalan olur.” Elindeki tarağı bırakıp ona döndü. Bugün de bir erken yatayım demişti ama sürekli bir şeyler araya giriyordu. “Yok ürkecek bir şey değil ama...”

“Yok senden geliyorsa hem de bu şekilde geliyorsa kesin ürkmem gereken bir şey.” Yani yoksa bu şekilde lafı gevelemezdi. Ama niye? “Sormuyorum Berfu.”

“İyi sorma.” Feyyaz üstelemesini beklerken Berfu’nun olayı kapatması kesinlikle onu gafil avlamıştı. Hiç mi merak etmiyordu ne soracak diye? “Bu kadar mı?”

“Evet.” Şimdi ya onu sinirlendirecek yani daha da sinirlendirecek ya da üzecek bir şey söyleyecekti ve şu an için pek bunu kaldıramazdı. “Merak etmiyor musun ne soracağımı?”

“Hayır.” Şu an için pek ilgi alanına girdiğini söylenemezdi belki sabah sorabilirdi ama şu an ağzının içinde gevelediği konu her neyse öğrenmek istemiyordu. “Aynısını ben desem bana kızarsın ama.” Hiç mi merak etmiyorsun diye çıkışırdı ama anlaşılan bu olay sadece kendisi için geçerliydi ona gelince işlemiyordu.

“Tamam sor Feyyaz rica ediyorum sor artık ne çok uzadı yok bu mevzu.” Bu konu şimdi kapanmayacaksa daha da kapanmazdı ve bu gecenin artık bir an önce bitmesini istiyordu. İçki ve sigara kokusu yeterince zihnini bulandırmıştı bir de üstüne Burak ve Zerda ile eve gelmişti. Üstüne bir de evde sorguya giriyordu. “Masada yanına oturan adam kimdi?”

“Hangi masada?” Berfu eline tarağı alıp aynaya geri döndü. Şu an saçlarını kestiresi gelmişti tara tara bitmiyordu resmen. “Altılı masada, Berfu hangi masada olacak doğum gününe gidip oturduğun masada.” Hangisi yetiştirmişti acaba bunu? Tabi adamları içeri alırken bunu düşünmesi gerekiyordu. Keşke geri çıkartsaydı parti başladıktan sonra. Feyyaz’ın siyasi esprisinde anladığı kadarıyla ne var ne yok yetiştirmişlerdi.

“Ay çok komik. Altılı masaymış.” Feyyaz sorduğu göz ardı ederek konuyu kendi istediği yere çektiğini fark edince “Cevap?” diye soruyu hatırlattı.

“Ay cidden ne bileyim ya birkaç kişi oturdu ayrıca sağıma mı soluma hangi tarafa oturdu.” Berfu bu sorunun cevabını pek vermek istemiyordu bir kıskançlık vakası ile uğraşası yoktu ayrıca zavallı adamın da başını yakmak istemezdi. “Bence sen anladın ne demek istediğimi?”

“Hayır.” Berfu elindeki tarağı biraz daha sert vurmaya başladı. Köşeye sıkışmaktan nefret ediyordu ama kendi salaklığıydı dışarı çıkartmalıydı. “Öyle mi, niye bana dönmüyorsun o zaman?” Feyyaz kendisine bakmayan kadına daha dikkatli baktı. Şüpheli davranıyordu. Ne konuşmuş olabilirlerdi?

“Saçımı tarıyorum kurutup yatacağım.” Berfu hem konuyu değiştirmek hem de bu sorguyu kısa kesmek istiyordu. “Berfu!” Berfu cevap vermedikçe Feyyaz’ın aklına hiç hoş şeyler gelmiyordu. Davet ettiğinde kesinlikle gitmeliydi en azından bu konuşma hiç gerçekleşmemiş olurdu ve şu an da cevap diye kıvranmazdı.

“Efendim.” Berfu sonuna kadar kaçamayacağını biliyordu o yüzden lafı dolandırıp bu arada da kısa bir yalan düşünmeliydi. “Cevap?”

“Yani kimden bahsettiğini anlamadım.” Yani biliyordu ama anlamamak için geri zekalı olmak lazımdı ve şu an zihni tamamen açık olmasa bile anlamıştı. Nasıl kaçacağını düşündü ama pek yararı olmadı. “Erkek olandan bahsediyorum hala anlamadın mı? “

“Hangi erkek?” Berfu işi salaklığa vurarak geçiştirmeyi denedi. Keşke en başından sarhoş taklidi falan yapsaydı şu an bunu çekiyor olmazdı. “Berfu, beni delirtmeye mi çalışıyorsun gece gece, kaç tane erkek oturdu yanına da sen konuştun bir de.” Oturduğu yerde sandalyenin kolluklarını sıkmaya başlamıştı bile. Berfu işleri daha kötü hale getirmeye başlayınca üste çıkmaya çalıştı.

“Bu adamlar sana attığım her adımın haberini veriyorlar mı?” Feyyaz yerinde zor oturuyordu ama kadının bunu pek takası yok gibiydi. Resmen karşısında onu kaale almayarak geçiştirmeye çalışıyordu. “Berfu!”

“Efendim.” Berfu sesini temizlemek istedi ama vazgeçti. Şu an için kendini hiç iyi hissetmiyordu. Nereden çıkmıştı bu konuşma muhabbeti. “Hala cevap alamadım.” Yani Berfu’nun da cevap alamadığı bir sürü soru oluyordu o üsteliyor muydu da adam üsteliyordu.

“Off Yağmur’un arkadaşlarından bir tanesiydi.” Yani aynı ortamda olduklarına göre ya Yağmur’un ya da erkek arkadaşının arkadaşlarından birinin arkadaşı olmalıydı zaten ama Feyyaz şu an için bu cevaba takılmadı. “Konuşup gülecek kadar yakın mısınız?” Berfu bir an düşündü ilk defa orada karşılaşmışlardı ama komik bir çocuktu. Eğlenceli bir tarafı vardı ama bunları kocası bilmese de olurdu.

“Ya Feyyaz cidden ama ya sen de gelseydin bu kadar soru soracağına ben istersen gel demiştim.” Gelmiş olsaydı da yanına kimseyi yaklaştırmazdı büyük ihtimalle ama yine de çağırmıştı. Ayrıca Yağmur’la arkadaş olmuşlardı gelmiş olsaydı o da arkadaşıyla tanıştırmış olacaktı ama gelmemeyi seçen oydu. “Berfu sorumun cevabını vermiyorsun.”

“Tamam aman ya bir şey anlatmadı yılbaşında içmekten bayıldığını anlattı.” Yani konuştukları konulardan bir tanesi de buydu. Çocuk ilk önce evli olduğunu bilmediği için birazcık ona yürümüş olabilirdi ama evli olduğunu öğrendikten sonra geri çekilmişti. “Ne var bunda bu kadar gülecek ayrıca sana niye anlatıyor ki?” Yani insanlar yan yana oturduklarında konuşurlardı bir de üstüne böyle sosyal ortamlarda. Kimse yanındaki kişinin cinsiyetini pek sorgulamazdı ama bunu kocasının bilmiyor olabileceğinin bile farkındaydı.

“İçkiyle alakalı bir şeyler konuşuluyordu öyle anlattı yani bunda abartılacak ne var?” Tek başına olduğu için mi problem olmuştu yoksa? Çünkü onunla gittiği yerlerde de konuştuğu erkekler olmuştu çünkü. “Bu kadar yani.”

“Ne anlatsın başka hayat hikayesini mi?” Feyyaz aldığı cevaptan pek memnun olmamıştı sanki eksik birkaç parça var gibiydi ama üstelemedi nasıl olsa öğrenirdi. “Çok mu komik?”

“Evet altılı masadan daha komik ayrıca kalk sen banyoya girsene beni soru yağmuruna tutana kadar.” Kendisi sigara kokusundan kurtulmak için banyo yapmıştı bu yorgunlukla kocası hayatta sadece üstünü değiştirerek kurtulamazdı. “Gireceğim.”

“Ayrıca bir dahakine bu kadar merak edecek olursan sen de gel, bir de saniye saniye sana alt yazı mı geçiyorlar ben ne yapıyorum diye.” Şimdi de Feyyaz’ın kaçtığı noktaya gelmişlerdi çünkü adamlarında içeri de olduğunu öğrendikten sonra gerçekten saniye saniye ne yaptıklarını haber vermişlerdi. “Sayılmaz.”

“Bence sayılır gibi geldi de neyse şu an için hiç tartışacak enerjim yok uyuyacağım ben.” Feyyaz sandalyeden kalkıp banyoya girerken “Saçını kurut.” demeyi atlamadı.

“Tamam.” Berfu’nun sesi pek fazla çıkmamıştı ama şu an çok yorgun hissediyordu. Saçını kurutup hızla yatağa girdi. Sadece gözünü kapattığını hatırlıyordu yorgunluktan uyumuş muydu bayılmış mı emin değildi.

 

Loading...
0%