Not: Bölüm biraz geç geldi çünkü uygulama da bakım çalışması varmış ne zaman girsem attı. Bu da yüklenir mi tam emin değilim. Kısa bir bölüm ama iyi okumalar.
Sabah uyandığımda Berfu hala uyuyordu. Yatakta toparlanırken telefonu elime aldım, saat onu geçiyordu. Yataktan kalkıp çıkmak için hazırlandım. Dün artık ne kadar yorulmuşsa sevgili karım yerinden bile kıpırdaman uyuyordu. Dün yine istediğini yaptırmıştı ne de olsa. Aşağı indiğimde kahvaltı hazırdı, bir şeyler atıştırıp bara geçtim.
Ne kadar elimdeki dosyayla uğraştım bilmiyorum ama kapı çalınıp içeri Burak girdi birden cevap verme fırsatı bile olmamıştı, kafamı kaldırdım. “Kapıyı çalıyorsan cevabını beklemen lazım.” Burak omuz silkerek kendini deri ikili koltuğa attı ve yayıldı. “Niye?”
“Ne niye acaba?” Yemin ederim dünyanın en ilginç insanları sadece benimle akrabaydı. Tüm zır deliler beni buluyordu. “Berfu burada değilse seni iş üstünde yakalamam imkânsız burada olmuş olsa zaten girişte adam olurdu o yüzden odada yapabileceğin tek şey işle ilgilenmek.” Yüzüme samimiyetsiz bir gülümseme yerleşirken Burak ayaklarını masanın üzerine uzattı.
“Çok zekisin.” Yüzünde büyük bir sırıtış belirdi. Bu adam nasıl evleniyordu ya bu daha çocuktu. Hal ve hareketlere bak sanki beş yaşında. “Sana çekmişim.” Keşke bana çekseydi belki bu kadar şeyle tek başıma uğraşmazdım birde üstüne bu çocukluklarla ilgilenmem gerekmezdi.
“Yine laf kalabalığı yapıyorsun.” Susmuyordu ki laf kalabalığı yapmasın adamın bir kapatma tuşu bile yoktu ki durmadan konuşup beni delirtiyordu. “Aman iyi sana da hiç şaka yapılmıyor.” Hiç şaka kaldıracak halim yoktu ki. Ayrıca Burak’ın ayarsız ve sulu şakalarından hiç hoşlanmıyordum.
“Başım ağrıyor zaten bir de seninle uğraşmayım.” Dün gece o kadar ses bende baş kulak falan bırakmamıştı. Başım kopacak gibiydi birde üstüne Burak’ı çekmek istemiyordum. “Niye? Dünkü partide eğlenmedin mi?” Partiyi nereden duymuştu bu? Kim yetiştiriyordu bu tür şeyleri bunlara.
“Gelme sebebin belli oldu.” Burak’ın yüzündeki sırıtış büyürken “Aşk olsun ben senin parti sevdiğini bilseydim daha önce organize ederdim.” Dedi. Tam bir geri zekâlı diyorum ama kimseyi inandıramıyorum ki.
“Burak siktir git.” Duygularımı başka türlü açıklayamazdım. “Valla burası şu anda daha eğlenceli.” Gerçekten nerede duracağını bilmiyordu.
“Burak!” Ses tonum sertleşirken biraz yerinde toparlandı ama çok da bozuntuya vermemeye çalıştı. “Efendim.”
“Derdin ne senin?” Sabah sabah ne halt yemeye gelmişti ki buraya? Bir de benim burada olduğumu nerden biliyordu acaba? “Ne derdim olacak, aşk olsun abimin halini hatırını sormaya gelmiş olamam mı?” Kesinlikle olmazdı. Kendine eğlence çıkmasa Burak adım bile atmazdı.
“Kim söyledi?” Bu olayları kim yetiştiriyorsa bulup ağzını dikmem lazımdı bir daha konuşmaması gerekiyordu. “Neyi?” Burak’ın umarsız sorusu ile ona baktım.
“Parti olayını.” Arada dönen o gereksizi bulmam lazımdı sürekli bir şeyler aktaran ve çok konuşan insanlar bana çalışamazdı. “Ne yapacaksın?”
“O dilini kökünden söküp ona geri yedireceğim.” Yüzüme baktı, ciddi miyim emin olmaya çalışıyordu. “Ha o zaman kolay gelsin sana çünkü Berfu’dan duydum.” Söylerken zevk aldığı belliydi. Ayrıca Berfu, Burak’ı niye arıyordu ki? Ne alakaydı şimdi?
“Arayıp bunu mu söyledi?” Ne ara bu kadar yakınlaşmışlardı. Hem de benim haberim olmadan. “Yok be sabah Zerda ile konuşurlarken duydum.” Ne ara kalkmış, Zerda’yı aramış bir de üstüne bunu yetiştirmişti. Bunlar Zerda ile fazla iyilerdi bu aralar da hadi neyse.
“İyi bok yedin.”
“Dün öyle dememişsin ama.” Dün dediğim tek şey o elbise ile gidemezsin olmuştu o da kalkmış gitmişti. Kadına neyi yapma dersem gidiyor onu yapıyordu. Bir gün başıma kesin bir bela açardı bunun için. “Anlık bir şeydi.”
“Belli kostümlü parti falan sen evlendin evleneli huyun bir değişti.” Evlendiğimden beri değişen tek şey kıskançlıktı ve beni bu aralar biraz fazla köşeye sıkıştırıyordu. Ya ben kıskanmaktan delirecektim ya da Berfu o kırılmaz inadı ile beni delirtecekti. “Değişecek bir şey yok.”
“Öyle mi sen bırak liseyi üniversitede bile gitmezdin. Sen kendi mezuniyetine gitmedin.” Hala gitmezdim, hala aynı şeyleri düşünüyordum parti tayfası ile ilgili. “Konuyu ne zaman kapatacaksın?”
“Daha karar vermedim.”
“İyi yerinde olsam çabuk karar verirdim.”
“Aman seninle de uğraşılmıyor.”
“Uğraşma o zaman.”
“Öff bir şey demedim. O değil de niye gittin?”
“O kadarını anlatmış devamını niye söylememiş?”
“Ben çıkıyordum dinlemedim.” Ne ilginç olay. Burak beni delirtecek bir şey öğreniyor ama sonunu öğrenmeden çıkıyor. Hayretlik olay.
“Bu kız fazla değişti.” Birden ağzımdan çıkmıştı. Günlerdir kafamın içinde dolanıyordu ama dillendirmemiştim. Önceden insanlara karşı daha mesafeliydi ya da kıyafetlerine daha çok dikkat ederdi ama son zaman 1 yılda neredeyse hiç dikkat ederken görmemiştim ve bu canımı sıkıyordu bir noktada. Sorun onun giydiği kıyafetler değildi sorun ne giyse yakışmasıydı ve kesinlikle dikkat çekici bir vücudu vardı. Her erkeğin dikkatini kolaylıkla çekebilirdi. Canını bu sıkıyordu. Bu aralar okul yüzünden sürekli benim yanımda olmadığı ortamlara giriyordu ve peşine taktığım korumalar hariç bana bir şey anlatan kimse yoktu. Berfu sadece canını sıkan ya da komiğine giden şeyleri anlatıyordu o da sürekli bile değildi. Adamlar ne duyarsa onu anlatıyordu ama tam olarak ne olduğunu öğrenemiyordum.
“Hangi konuda?” gözüne bakmamla “Birçok konuda değişti hiç öyle bakma.” Haklıydı, 2 yıl önceki kadından birçok yönden farklıydı artık. “Önceden kıyafetlerine daha çok dikkat ediyordu.” Bu canımı sıkan mevzulardan sadece biriydi. Diğer kısımları bir kenarda bekliyordu.
“Sen alıştırdın hiç kusura bakma abi bu konuda. Sen dolabını kendi başına değiştirip hem de Zerda’ya değiştirtip ne olmasını bekliyordun.” O da vardı insan bir şey yapacaksan adam akıllı yapacaksın diye söylenen bendim ama Zerda’ya kıyafet işini bırakmıştım. Zerda bazen plajda gibi giyiniyordu ve bu oldukça sık gördüğüm bir durumdu. Yıllardır hiçbir şey değişmemişti bu huyundan. Sadece modern giyinmesini istemiştim bu kadar açık giyinmeye alışacağını düşünmemiştim ama kesinlikle düşünmeliydim.
“O zamanda müsait olan tek kişi Zerda’ydı.” Son dakikaya iş bırakırsam olacağı buydu tabi ki. Daha önce halletmeye kalksaydım Yasemin hallederdi ve belki de bu kadar çok düşünmem gerekmezdi. “Valla ne olursa olsun sen yaptın şimdi sen çekiyorsun. Berfu ilk tanıştığımızda hiç böyle değildi.” Kesinlikle değildi. Evrilmişti, değişmişti ama iyi yönde olmasını umut etmekten başka şansı yoktum. Karımı kendi hırsıma yenildiğim için kaybetmek istemiyordum.
“Kendi elinle yaptın çekiyorsun diyorsun.” Öyleydi. Keşke önceden bunu ön görebilseydim ama suç bendeydi. İlk başta ben başlatmıştım bunu. Sırf Baran’a gıcık gitmekten için ben çekinmemiştim sonrasında ise yakışacağını düşündüğüm -ki bu oldukça fazlaydı çünkü ne giyse mankenden daha iyi taşıyordu- her şeyi almak ve giydirmek istemiştim. Önce duvarlarını teker teker yıkmıştım şimdi de niye ve nasıl yıkıldılar diye oturup düşünüyordum.
“Öyle ama ben sana çok uğraşma demiştim.” O zaman yaptıklarım ikili bir oyun içeriyordu. Hem Berfu’yu içinde bulunduğu kafesten çıkarmak istemiştim hem de Karabeyleri boğulabileceği bir suya sokmak istemiştim ama ikisini de başarmıştım işte. Berfu özgürdü ama aşırı özgür davranıyordu, Karabeylerin esamesi okunmuyordu. “Senin de elin öyle çok kapalıya varmıyor. Olan oldu artık ne dersen de alıştı. Bu saatten sonra ne dersen sen beni kısıtlıyor musuna döner.” Burak’ın cümlesiyle kafamın içinden çıkıp ona baktım. Gittiği ortamlar ortam değildi ki. Bir avuç ergenin içindeydi. Alt kat bardı ve ne durumda olduklarını gayet iyi biliyordum. Ne zaman aşağı insem görüyordum. Gördükçe aklıma Berfu’nun bunlarla aynı sınıfta olduğu aklıma geliyordu. Dün akşamki parti de bunu kanıtlıyordu. Berfu ve arkadaşları bir kenarda kendilerince eğlenselerde çifter çifter yukarı çıkan bir sürü çift görmüştüm. En azından onlar daha kapalı ortamları tercih etmişlerdi bir de buldukları havuz başında sevişen bir çift görmüştüm. Etraflarında ne kadar insan varsa hepsi izlemişti.
“Lan gittiği ortamlar ortam olsa da tamam.” Benim çıkışmamla Burak bana ciddi misin der gibi baktı. “Sana göre değil ama yeni nesil böyle. Sende istediğin kadar kabul etme Berfu da sürekli eleştirdiğin yeni nesilden. Yerinde olsam eleştirmeyi kesip bir an önce ortama uyum sağlamaya bakardım.” Başlardım böyle nesile. Böyle hayat mı olurdu?
“Ne yaptıkları belli değil daha kendilerine hâkim olamıyorlar.” Dün akşam net olarak görmüştüm. Bir de o elbise içinde çok iyi gözüküyordu aklım başımdan gitmişti. Bir de diğer görenlerden kaçı böyle düşünmüştü acaba? Yarın sınıfta kaç kişi böyle düşünecekti. Kafayı yerdim yakında sevgili karım da artık mutlu mesut yaşamına geri dönerdi.
“Sen ne dersen de Berfu o sınıfın içinde okuyor ve arkadaşları oluyor, sende istesen de istemesen de aynı ortama girmek zorundasın. Ayrıca sen de onlar için farklısın.”
“Çok iyi bir seçim.”
“Valla sen istediğini de Berfu gününün yarısını onlarla geçiriyor. Daha birinci sınıf ve önünde üç yıl daha var.”
“Bitmez artık.”
“Biter de sana pek bitmez sen bu kafadayken.”
“Niyeymiş?”
“Sen onun arkadaşlarına ters gidersen onlarda sana ters gelecek ve sen ne kadar onları eleştirirsen onlar da seni eleştirecek. Can sıkıcı olsa da yeni nesil ailesinden çok arkadaşlarını dinliyor. Bu sefer arada Berfu kalmış olacak ve sen her türlü kendi ayağına sıkmış olacaksın.” Ben nasıl oluyordu bilmiyorum ama hep kendi ayağıma sıkıyordum. İzin veriyordum sıkıyordum, karışmıyor sıkıyordum, izin vermiyor sıkıyordum, karışıyor sıkıyordum ah bir de ben anlasam nasıl kendi ayağıma sıkmayacağımı her şey düzelecekti.
“Hiçbirini sevmiyorum onlarda benden hiç hazzetmiyorlar.” Dün ev sahibi kızın yüz ifadesini çok net görmüştüm benim olduğumu görünce yüzü düşmüştü. “Eh herkes herkesi sevecek diye bir şey yok sen eleştirme yeter en azından Berfu’nun yanında.”
“Denerim.”
“Valla benden söylemesi sonra senin canın sıkılır.”
“Zaten sıkılıyor.”
“Sende ayrı bir alemsin sence ben Zerda’nın tüm arkadaşlarını seviyor muyum ya da Zerda benim tüm arkadaşlarımı seviyor mu hayır ama aynı ortama girmemeye çalışıyor ve birbirimizin yanında eleştirmiyoruz.”
“Başlayacağım ama buna da.”
“Ben söyleyeyim aklında bulunsun da sen ne yaparsan yap bu konuda.” Neyse bu konu çok uzadı ve uzadıkça başımdaki ağrı giderek artıyordu. “İhale işi ne oldu?”
“Kapat diyorsun yani konuyu. Neyse abim gitti işte başlamıştır çoktan.” Bu konu kapanmazsa tüm gün konuşabilirdi ve konuşmak rahatlatmak yerine onu geriyordu şu anda. “Alınabilir mi?”
“Mecburen şu anda yeni mal için gerekli her şey var.”
“Yedek plan yok yani.”
“Bizim ne zaman yedek plana ihtiyacımız oldu ki?”
“İyi öyle olsun çalışacak adamları ayarladın mı?”
“Hazır hazır Cüneyt iyisinde bir de kimyager ayarladı. Bir problem çıkmayacak.”
“Öyle olsun sonra da başımız ağrımasında sonra.”
“Yok yok ağrımaz anlaşmalar bile şimdiden hazır. Hatta piyasaya tam sürene kadar eski müşterilere ön tadım gönderelim dedik.”
“Ayarlayın.”
“Hala kararlı mıyız Eks’te satmayacağımıza.” Tabi bir de kendi barımızda kendi uyuşturucumuzu satalım narkotik de hiç zorlanmasın. Ne gerek var iş çıkarmaya değil mi adamlar yorulmasın bile. “Hayır ileride bir sıkıntı çıkarsa ilk aramayı buradan başlatırlar birde öten olursa buradan aldık diye o zaman gerçekten başımız ağrır.”
“Peki o zaman.”
“Eski mal hala yerinde mi?”
“Oo tabi bu aralar satışları da çok iyi.” Aklıma geçen gün Cüneyt’in söylediği şey geldi aklıma. “Güzel. Zerda’ya söyle bir daha sakın kullanmasın.” Bir de Zerda’nın bağımlı haliyle uğraşamazdık. Deli gibi bir para harcanıyor ve düğün yapılıyordu tüm medyanın gözü yapılacak olan düğündeydi ve bu ara böyle bir şey ortaya çıkarsa rezalet olurdu.
“Anlık bir şeydi içkiliydik zaten bir şey olmaz.” Onu yakalansalardı sorardım. O zaman görürdük olur muydu olmaz mıydı? Zerda inatla kendi arabasını kendi kullanıyordu birde. “Tabi şu an en ihtiyacımız olan şey senin müstakbel karının uyuşturucu ile yakalanması.”
“Saçmalama buna izin verir miyim?”
“İyi gözünü üstünden ayırma da.”
“Sen merak etme bir sorun çıkmayacak.”
“Dünyanın dört bir tarafından dökülmeler duyuluyor sıradaki biz olmayalım da.”
“Olmayız ayrıca kimseye bir şey olduğu yok olaylar geri ışık hızında kapanıyor. Kimse cebini yakmaz buna devlet büyükleri de dahil.”
“Neyse Fatih gelince yanıma uğraşın.”
“Tamam söylerim ben çıkıyorum halletmem gereken vergi işleri var.”
“Tamam.” Burak çıkarken son sayfaya da imza atıp dosyayı kapattım. Aradan 5 dakika bile geçmeden içeri sekreter girdi. Elindeki kahveyi bırakırken Ali Güral Bey geldi diyerek içeri aldı.
...
Kitabın kapağını kapatıp geriye yaslandım. Kitabın sonuna gelmiştim sonunda. Ben burnumu çekerken Feyyaz hayırdır dermiş gibi bir bakış attı. Regl döneminin yaklaşmasından hiç haz etmiyordum aşırı bir duygusallık yükleniyordu bana. “Niye ağladın?” Kızacağını ve söyleneceğini bile bile söyledim. “Kitaba.”
“Kitaba ağlayacak kadar ne olmuş olabilir.” Bence kötü şeyler olmuştu hem karakterlere göre kötü şeyler olmuştu onlarda ağlamıştı. Burnumu çekerken “Kızın arkadaşı öldü.” dedim.
“Ee?” Duygusuz herif. Ee’ymiş. Yemin ederim bu, bu duygusuzlukla iyi beni seviyor yoksa kesin ilk sinir olduğunda beni öldürür bir köşeye gömerdi. Bu düşünce ağlama isteğimi daha da arttırdı bir anda sanki ağlamıyor yeterince gibiymişim gibi.
“Ne işte ona üzüldüm.” Kravatını düzeltip bana baktı. “Sen her okuduğun kitapta ölen karaktere üzülüyorsan işimiz var.” Tabi ki hepsine üzülmüyordum. Ben hukuk okuyordum her okuduğum davada üzülecek bir sürü şey oluyordu hepsine ağlasam kesin dünyada bir ilki gerçekleştirir ağlamaktan ölürdüm ve Guinness rekorlar kitabına girerdim.
“Ne duygusuz insansın ya.”
“Sen de fazla duygulusun. Benim yerime de hallediyorsun o işi.”
“İstemez benimki bana yeter.”
“Doğru dedin şimdi susmuyorsun o zaman hiç önüne geçemeyiz.” Bugün birisi sol tarafından kalkmıştı galiba. Zaten duygusalım üzerime niye geliyordu ki. Gözlerim tekrar dolarken bugün kitabı bitirene kadar içim çıkana kadar ağlamamışım gibi tekrar ağlamaya başladım. Benim ağlamamla birlikte tekrar iç çekip yanıma geldi. “Tamam ağlama özür dilerim.” Artık çok geçti gözyaşlarım tekrar kesintisiz bir şekilde akmaya başlamıştı. Derin bir iç çektim.
“Ben çok mu ağlıyorum?” Her gün ağladığım yoktu ya ama regl dönemlerinde önüne geçemiyordum işte. Normal zamanda da inat eder ağlamazdım ama iş regle geldiğinde karakterim tam tersi yönde evriliyordu. “Hayır sadece ben bugün tersimden kalktım.” Çenem titriyordu ve konuşmak zorlaşıyordu.
“Niye o zaman bana kızıyorsun?” Yeterince canım sıkkındı daha fazlasına hiç ihtiyacım yoktu. Gözümdeki yaşları silmeye çalıştı ama birini silse yerini arkasından gelen dolduruyordu. “İsteyerek olmadı, hadi ağlama.” Zaten durmuyordu ama şu an durmasını da istemiyordum. Bana ne beni üzdü o da üzülsün biraz.
“Bana ne sen ağlattın.”
“Tamam ağlama gönlünü alayım olur mu?”
“İstemez.”
“Hadi ama Berfu tüm gün ağlayamazsın.”
“Ağlarım.”
“Tamam şöyle yapalım tatlı bir şeyler yiyelim olur mu?”
“Niye hep beni tatlıyla kandırmaya çalışıyorsun.”
“Genel olarak işe yaradığı için.”
“Niye ben şeker hastası mıyım?”
“Bugün tersinden kalkan sadece ben değilim anlaşılan.”
“Tabi hep ben kötüyüm.”
“Ben öyle bir şey mi dedim.”
“Dedin.”
“Demedim. Tamam kötü olan benim ağlamaktan vazgeç akşam dışarı çıkalım.”
“İstemez benim karnım ağrıyor.”
“Sevdiğin tatlıdan getireyim.”
“İstemem. Kalbimi kırdın bir kere.”
“Özür diledim ya.”
“Bana ne tüm erkekler aynısınız.”
“Yine kafanda beni kimle kıyasladın acaba?”
“Kıyaslarım ben.”
“Yaparsın güzelim ama abartmasan mı? Özür diledim sen de ağlama barış imzalayalım.”
“Özür dileyince geçiyor mu?”
“Hayır geçmiyor. Sen bence kitaba takıldın acısını benden çıkartıyorsun.”
“Ne alakası var.”
“Var var belli durup durup tazelediğine göre.”
“Yok öyle bir şey.”
“Var var sen anlat ne olmuş kitapta.”
“Bir şey olmadı.”
“Kızın arkadaşı öldü demedin mi?”
“Öldü.”
“Nasıl ölmüş?”
“Yangında öldü. Adam da kızın kurtarmasına izin vermedi.”
“Kız yangına girmesin diyedir.”
“Kimse de yardım etmedi kıza orada öylece yanarak öldü.”
“Bir çok insan daha yanmaya başlamadan önce ölür içeri dumandan kaynaklı bir şey hissetmemiştir yani.”
“Nereden biliyorsun ki çadırdalardı. Açık havada dumandan nasıl zehirlensin.”
“Yangının merkezinde duman daha yoğundur.”
“Olsun kimse yardım etmedi.”
“Kötü olmuş o zaman”
“Evet. Bir daha adamla konuşmayacak.”
“Tabi kesin konuşmaz.”
“Dalga mı geçiyorsun benimle.”
“Hayır dalga geçmiyorum ne alakası var dinliyorum işte. Başka ne olmuş?”
“Adam zaten kızın anne ve babasının ölümünden de suçlu.”
“Konuşmasın o zaman.”
“Bence de.”
“Bu kadar mı başka bir şey yok mu? Tüm kitap boyunca bu mu sürdü?”
“Başka bir kız da sevgilisinden hamile kalmış sonra düşürmüş ve hapse girmiş. Bu arada adam gitmiş yeni sevgili yapmış.”
“Şerefsiz.”
“Evet bir de gelmiş öğrenince diyor ki seni seviyorum.”
“Kız da inandı mı?”
“Evet çok salakça değil mi?”
“Evet.”
“En sonda kız ne yaptı peki?”
“Naptı?”
“Gitti adamın yanına birlikte ölelim diye.”
“Niye ölüyorlar şimdi?”
“Uzayda hava bitmiş.”
“Uzaya ne ara çıktılar?”
“Hep uzaydalardı.”
“Hani az önce açık havada çadır yanıyordu.”
“Orası ayrı onlar dünyaya gönderildiler.”
“Niye dünyaya gönderildiler. Ne uzayı ne dünyası hiçbir şey anlamadım.”
“Şimdi kitapta dünyada nükleer savaş çıkıyor bazıları uzaya kaçıyor tamam mı?”
“Tamam.”
“Sonra aradan zaman geçiyor ve gemi bozulmaya başlıyor sonra da dünyada yaşayabilir miyiz diye dünyaya denek 100 kişi gönderiyorlar.”
“Evet.”
“Sonra bu hamile kalan kızda dünyaya gidecekken son dakika kurtuluyor ve oğlanın yanına gidiyor. Sonra da oğlanın olduğu yerde hava sızıntısı oluyor onlarda geri kalan ölmesin diye o tarafı kapatıyorlar.”
“Kız da adamın yanına gidiyor ölelim diye.”
“Evet.”
“Ne tarz kitaplar okuyorsun bazen gerçekten aklım almıyor.”
“Bence güzel daha üç kitap daha var.”
“Sen her kitapta bu kadar ağlayacak mısın?”
“Emin değilim.”
“Berfu ya neyse. Bitti mi şimdilik.”
“Evet. Bunun dizisi de var kitap bitince başlayacağım izlemeye. Daha dünyada başka insanlar da varmış onları buldular. Savaş çıkıyor galiba.”
“Hmm öyle miymiş?”
“Hı hı.” Sonrası yoktu zaten. Sevgili kocacığım dikkatimi dağıtıp beni uyutmuştu anlaşılan. Gözümü tekrar açtığımda saatin ilerlediğini gördüm. O da beni uyutup çıkmıştı anlaşılan. Bir de bana diyordu çok fenasın diye asıl fena olan oydu. Aklımım karıştırıp beni uyutmuştu. Biraz daha yatakta uzanmaya devam ettikten sonra banyoya girmeye karar verdim. Birazcık keyif yapmak istiyordum. Hem uzun zamandır böyle bir keyif yapmamıştım hem de karnım ağrıyordu sıcak su iyi gelirdi. Önce küveti hazırladım. Elime ne geçerse atmıştım be şu an rengarenk köpükler çok sevimli gözüküyordu. Sonra da kenarda duran ama benim çok kullanmadığım masayı kurdum, yiyecek bir şeylerde koyduktan sonra elime kitabı alıp oturdum. Kitap ilerlerken içeriden ses duydum ama Türkan Hanım olabilirdi ne de olsa bugün neredeyse tüm gün yattığım için odayı toplamamıştı. Bir süre sonra banyonun kapısı açıldı ve içeri birkaç saat önce beni uyutup dışarı çıkan kocam girdi. Elimdeki kitabın arasına parmağımı koyup ona baktım. “Hayırdır artık banyoda da mı okuyorsun?”
“Okuyamaz mıyım?”
“Okuyorsun ya işte.”
“Niye kötü bir şey gibi söylüyorsun.”
“Hadi ama Berfu sabahki olayı tekrarlamayacağız değil mi?”
“Niye tekrar mı uyutacaksın?”
“Ben uyutmadım senin uykun vardı ve uyudun.”
“Aman sağ ol dikkatimi dağıtıp uyuttuğunu unutmayacağım.”
“Aynı noktaya geri dönmeyelim olmaz mı?”
“Olmaz.” Yere oturdu sırtını duvara verirken yüzü bana bakıyordu. “Neden küçük hanım?”
“Kızgınım ben sana.”
“Fark ettim onu kar tanem ama neden?”
“Sinirini benden çıkartıyorsun.”
“Onun için özür diledim ya.”
“Olsun.”
“Tamam onu unutalım olmaz mı?”
“Olmaz.” Yüzüme baktı birkaç saniyeliğine sonra da öne doğru eğilip elimdeki kitabı çekti. “Ne okuyorsun?” yine dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.
“Sabahki kitabın devamı.”
“Ağlamadın diye düşünüyorum.”
“Daha değil yeni başladım.”
“Ne olacağı belli olmaz diyorsun.”
“Evet.” Birden kitabı eline alıp duvara yaslanıp okumaya başlayıverdi.
“Kalbi hızla atan Clarke bileğindeki monitöre bakıp Dünya’da bulundukları günleri saydı. Aya baktı, son dördün olmuştu.” Feyyaz okumaya devam ederken onu izlemeye başladım. Dikkatimi dağıtmaya ve kendince sabahki çıkışmasını telafi etmeye çalışıyordu. Bazen kafamı çok karıştırıyordu. Çok fazla kitap okuduğunu görmemiştim ama çalışma odasına kitaplar vardı. Feyyaz gibi bir adamın okumadığı bir şeyi sırf yer kaplasın diye odasına koymayacağını biliyordum. Ya okumuştu ya da okuyordu onları ama benim gibi orta yerde değil çalışma odasındaki rahat deri koltuğunda okuyordu. Kitapları sesli okumadığını biliyordum ama hiç takılmadan okumaya devam etti. Sürekli bir şeyler okumak kesinlikle ona mükemmel bir okuma kazandırmıştı. Her gün farklı bir yeteneği ortaya çıkıyordu resmen. Yetenekli olmadığı şey kesinlikle mutfakla ilgili şeylerdi ama geri kalan alanlarda sanki doğuştan bir yeteneği var gibiydi. Ses tonu sakindi. Bana da az önce neye sinirli olduğunu unutturmuştu. Kitabın onu sarmadığının farkındaydım ama bir süre daha okumaya devam etti. Daha fazla devam edemeyeceğini fark edince karakterleri seslendirmeye başladı. Özellikle Clarke için yaptığı ses tonu çok komikti ve ben dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. Kesiklikle doğal bir taklit yeteneği vardı yoksa bir insan nasıl o kadar ses tonunu çıkartabilirdi bilmiyorum. Ben gülmeye başlayınca istediği elde etmiş gibi kitabı kenara bıraktı. Yanıma doğru kaydı ben gülerken dudaklarıma eğildi. “Güldürebildik sonunda” dediğinde onaylar gibi kafamı sallarken daha fazla beklemeden elini saçlarıma daldırırken dudaklarıma kapandı. Ben küvetin içinde o dışındaydı. Üzerindekileri çıkartıp küvete girdi. Bazen anlaşamıyorduk kesin ama bir şekilde gönlümü alıyordu ya da almasına ben izin veriyordum emin değilim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
49.02k Okunma |
2.37k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |