@ahsenkubos
|
Aşk için ne gerekir iki kalp mi yoksa bir tanesi yeterli gelir mi? Bölüm şarkısı: Can Bonomo & Demet Evgar- Rüyamda Buluttun Sabah gözümü açtığımda başta nerede olduğumu anlayamadım. Kendimce silkelenmeye çalıştım. Sonra annem hızla içeri bir giriş yaptı. “Hadi güneş doğdu bile kaç kere daha geleceğim. Misafirler gelince mi kalkacaksınız?” Niye bağırıyorsun anne ya? Ne misafiri Allah aşkına? Saat kaç kim bilir? “Tamam kalktık anne.” Ayşe ablada annemin sesine kalmıştı artık. Saat kaçtı acaba? Önce telefonumu aradım ama bulamadım yatağın içinden çıkıp tekrar aradım. Sonunda köşedeki çantanın içinden çıktı. Ayşe ablada iyice kendine gelmişti. “Saat kaç?” Tamam birazcık haklı olabilirdi. Düğün günü daha doğrusu gelin alma günü için geç bir saat olabilirdi. “8’i geçiyor.” Yerinde bir toparlandı. Sorun şu ki ikimizde de yatağı terk edecek enerji yoktu. “Kuaför kaçta gelecekti?” “Dokuzda.” “İyi bari neyse kahvaltı yapalım da daha banyo yapacaksın.” Gece eve gelir gelmez kafamı yastığa koyduğumu hatırlıyorum hatta yengem ve Ayşe abla üzerimden elbiseyi zor çıkarttılar üstteki ipleri çözüp fermuarı açıp çekiştire çekiştire çıkarttıklarını hatırlıyordum. Yüzümü yıkarken fark ettim ki kimse yüzüme ellememiş. Partiden de pek bir şey hatırlamıyordum açıkçası. Dün ortamdaki içki ve sigara kokusu beni kendimden geçirmişti anlaşılan herkes içki kokuyordu ve kime yaklaşsam kokuya biraz daha maruz kaldım en sonda Mehmet abi içki içtiği bardakla su vermişti. Bir de başka bardak yoktu diye açıklama yapmıştı ama ben içtikten sonra. Hay Allah’ım ya sonrası zaten iyice silikleşti. Ayşe ablaya göre bir sorun çıkmamış aksine bayağı gayet sakin kalmıştım. Öyle ki Feyyaz’la bir dans şov yapmışım. İlginçti. Benim dans şov yapmam mı, Feyyaz’la yapmam mı yoksa Feyyaz dans etmesi mi daha ilginçti emin değilim. Kahvaltıdan sonra hemen banyo yaptım kuaförler geldiğinde saçlarım ıslaktı. Hemen dağınık bir topuz yaptılar. Hemen dediğim saç makyaj iki saati buldu. Bu arada bir de aradan ağda şov geçmişti. Hayatımda ilk kez ağda yaptırmıştım ve bir daha da yaptırmak istemiyordum ama Ayşe abla zor olduğunu söyledi hem evleniyormuşum ve dünden anlaşıldığı üzere açık kıyafetler giyecektim diyor ki kıllı kıllı giyersin. Çok komik. Ağdası saçı makyajı galiba ölüyordum zaten deli gibi yorgundum. Şu an uyumak için neler vermezdim ki? Tabi yengem ve Ayşe ablanın espritüellikleri yerindeydi bu akşamda uyuyamazsın dediler. Sağ olun hatırlatma için. Sonra Sema gelmişti o da onlara katılmış ve benimle uğraşıyorlardı. Zaten kötü hissediyordum artık daha kötü hissediyordum. Kuaförlerin benimle işi bitince diğerleri hazırlamaya geçtiler. Bu sırada yengem kısa bir bilgi seansı başlattı akşam neler olacağına dair. Evet şu an kötü değil berbat hissediyordum. Yengem anlatırken gözümde bir an abimle o canlandı midem bulandı. Yengem diyor ki bulanmasın dursun yerinde daha bu bir şey değil sonra akşam olanlardan sonra hastanelik olursun. Bildiğimiz benimle dalga geçiyordu. Travmam yoktu bu yaşıma kadar ama artık bir travmam vardı bence. Sonra canım anam beni kurtardı. Birkaç gündür çok yorulmuş ve hırpalanmıştım hastalanmamdan korktuğu için bir avuç ilaçla gelmişti. Yani en azından akşam ateşlenmeyecektim orası kesindi. Üzerimdeki gelinliğe baktım. İnciler çok hoş duruyordu. Düne göre daha sade ve şıktım. Bu halimi daha çok beğenmiştim en azından artık bir göğüs dekoltem yoktu. Saçım, makyajım ve takılarım daha çok beni yansıtıyordu. Annem odaya elinde kırmızı örtüyle girdi. İşte o an çakmıştı bana ben bugün bu evden gidiyordum. Dolabımın içi boştu, bu akşam yatağımda kimse yatmayacaktı ve bundan sonraki gecelerde de. Annem beni görünce bir an ağlayacak gibi oldu sonra kendini durdurdu ve sarıldı. Yengem bizi öyle görünce ağladı. O ağlıyor ben ağlamak üzereyim annem büyük bir üzüntüyle bana bakıyordu. Allahtan sudan etkilenmez makyaj yapmışlardı bir de diyor ki istediğin kadar ağla bozulmaz. Ne kadar rahatladım anlatamam. Annem ağlamamak için dışarı çıktı. Biz de dün takılan altınları taktık. Nişandakiler hiç sayılmadan dün gittiği için akşam takılan ve şimdi takabileceğim ne varsa hepsini taktım. Saat on iki olmuştu. Bahçeden sesler geliyordu. Feyyazlarda gelmişti galiba ki sesler de bir artış olmuştu. Dediğim gibi de oldu içeriye Seda abla girince bir bana baktı bir yengeme baktı “Ama durun ya daha ağlamayın şimdiden başlarsanız gözyaşınız kalmaz.” Yengem toparlandı ve ayaklandı. “Ben aşağı bakıyım sizde duvağını falan halledin birazdan inersiniz.” Bende kendimi toparladım. “Çok güzel olmuşsun ama ağlama lütfen.” Bugün ağlamayacaktım da ne zaman ağlayacaktım acaba? Çocuklarımı evlendirirken mi? Hoş benim çocuklarım olacak mıydı emin de değilim. Neyse dikkatim dağılmıştı. “Denerim.” Aynada kendime baktım kadın haklıymış makyaj dağılmamıştı gerçekten. Hoş dünkü makyajda o kadar terlemeyle falan akmamıştı yani. Kınada da akmamıştı. Kesinlikle aldıkları parayı sonuna kadar hak ediyorlardı. Duvağı düzeltti sonra mevlit örtüsünü omuzlarımdan itibaren kapattı. “Şimdi iyi gözüküyor.” İçeriye Sema girdi. “Oo hazırsınız. Misafirler geldiler hocayı bekliyorlar kadınların hepsi yukarıya çıktı aşağı inmeyeceğiz.” Bir şey demedim ama içimde bir şeyler kırılıyordu. Yengem geldi bizi terasa çıkardı. Sonra aşağıda hoca mevlit okumaya başladı ama benim aklım mevlitte değildi biraz sonra bu evi toptan terk ediyor oluşumdaydı. Her geldiğimde misafir olacaktım. Bazen aylarca göremeyecektim sadece sesleriyle idare etmem gerekecekti. Galiba kına yakarken söyledikleri arşı arşı memlekete kız vermesinler de ki kız bendim. Arşı falan geçmiştik artık ülkeyi boydan boya geçecektim bir de üstüne bazen aylarca ülkeyi terk edecektim. Kimseyi tanımadığım bir şehirde tek başıma kalacaktım. Seda ve Zerda’nın beni aralarına alması için dua etmekten başka şansım yoktu zaten. Onlar alsa bile onlardan çok gerideydim. Beni küçük görecekler ve küçümseyeceklerdi. Ayrıca zaten evliliğin nasıl ilerleyeceği ise tam bir meçhuldü. Bana nasıl davranacaktı? Yengeme göre bu gece nasıl geçerse geri kalanı da aynı ilerledi eğer kötü davranırsa hep böyle devam ederdi. İyi davranırsa ise mutlu bir evliliğim olabilirdi. Peki bir anlaşma üzerine kurulu olan evliliğim benim için ne ifade ediyordu? Kocam olan o adama karşı ne hissediyordum? Seviyor muydum, hayır; hoşlanıyor muydum, hayır; aşık hiç değildim. Yani bildiğim tek şey onun kocam olduğuydu. Yengemin de dediği gibi iyi davranacak alttan alacak her dediğini yapacak ve karşılığında bana iyi davranmasını bekleyecektim. Bildiğimiz ince bir ip üzerinde yürüyordum ve yanlış bir adımım beni ölüme bile götürebilirdi. Bu korku değil miydi kaçma ya da reddetme gibi şeyleri düşünmeme sebebim. Çünkü tek ben ölüme gitmezdim benimle beraber ölüme gidecek insanlarda vardı. Her şeyin güzel olacağını düşünecek ve mutlu olabileceğimi düşünerek yaşayacaktım. Belki de bana değer verir ve bir sıkıntı yaşamazdım böyle bir olasılıkta vardı ayrıca dünkü ettiğimiz danslarda beni sürekli tolere etmişti. Partide ettiğimiz dansta da gayet mutlu gözüktüğünü söylemişti yengem. O yüzden kötü düşünme diyordu. Güzel kızsın biraz kendine güven sıcakkanlı ol bir sorun olmadan yaşarsınız demişti. Bende öyle yapacaktım. En azından daha çok çaba sarf edecektim. Ben düşüncelerimin içinde yuvarlanırken hoca okumayı bitirmişti sonra yemek dağıtıldı. Oturduk yedik içtik biraz sonra bu evi temelli terk etmeyecek gibi gülmüş şakalara katılmıştım. Sonrasında dini nikah için benden vekalet aldılar. Sonra da aşağı da bir odaya girdiler. Bende kurbanlık koyun gibi bekliyordum. Nikah kıyıldı bu arada misafirlerden gelin almaya katılmayacak olanlardan gidenler oldu. Sonra iç odaya girdik. İçeri abim geldi ve kuşağı bağlamaya başladı ama elleri geri geri gidiyordu. Babam dört bilezik takmıştı kuşağa. Sonra bir ağlama seansı başladı. Annem ağlamamakta diretirken Hatice yengem, Ayşe abla, Havin abla, Aras da ağlıyordu. En çok Aras’a ve anneme dayanamadım galiba annem dışarı ağlamasa da içine ağlıyordu biliyorum. Beni de ağlatmayı başarmışlardı -sanki ben dünden razı değilmişim gibi ağlamaya- sonra içeri Seda abla ve Zerda girdi. Bunlarda sanki her yerden çıkıyor gibiydiler ama bir kaynanam olmadığına göre eksiklik yaşamamam için uğraşıyorlardı sadece. Seda abla sağ olsun kaynana, görümce ve eltilik görevini tek başına sırtlanmış gibiydi. Herkes toparlandı. Ortamı toparlamak adına Zerda “Ee kapıyı tutmayacak mısınız?” dedi. Sen erkek tarafı değil miydin ya? Sonra Havin abla ben tutarım diye kapıya çıktı onunla beraber birkaç kişi de odadan çıktı. Çok kalabalık olmuştu biraz boşaltmak adına iyi olmuştu. Önce kapıyı açmayacağını söyleyince Fatih abi bir tomar para verdi ama yok açmam diye diretince Havin abla, Burak abi “Feyyaz abi, sen abimin düğününde kapı için ne kadar vermiştin” dedi. Feyyaz da “Sadece kapı için 2 deste” dedi. Fatih abi söyleniyordu. Gülmeme mani olamamıştım. Gözyaşlarımda artık akmıyordu. Ben örtünün altında yüzümü soğutmaya çalışıyordum. Parayı alan Havin abla kenara çekildi ama bu sefer Zerda kapının arkasına geçti. “Açmam vallahi karışmam. Sizin düğünde beni dışlamıştın Fatih abi gün intikam günü” deyince içeride bir kahkaha cümbüşü olmuştu. Fatih abi sen bizim düğünde yoktun dese de inatla açmıyordu. Fatih abi artık pes etmiş “Ne kadar istiyorsun?” diye sordu. Zerda’dan gelen cevap oldukça ilginçti “Senden değil Feyyaz abiden istiyorum Kıbrıs’taki evin anahtarını.” Seda abla yok artık dese de Burak abi “Ne yapacaksın onu?” dediğinde iş tiyatroya dönmüştü. Kapının arkasında üç tane erkek önünde birkaç kadın komik bir görüntüydü. Arka taraf itiyor bu taraf geri kapatıyor falan. Gelin almam da tiyatro sahnesini aratmayacak hale geldi. Köşe de çeken kameraman baktım ileride görüntüleri izlerken kesinlikle oldukça saçma gelecek bir sahne yaşanıyordu şu an. “Yaz geldi geçen sene vermemişti bu sene verir gibi değil mi Feyyaz abi?” imalı bir ses tonu olduğu kesindi. Feyyaz’dan “Sen aç ben sana vereceğim anahtarı” dedi ama daha çok gösteririm ben sana der gibi çıktı ağzından. Niye sinirlendiriyorsun ki adamı ya sinirlendirecek başka gün mü kalmadı? “Olmaz şimdi ver” dese de Zerda. “Üstümde değil şimdi anahtar İstanbul’da oraya gidince alırsın” dedi. Sesi tehdit vari çıkmıştı. Ayrıca neden her evin anahtarını üstünde taşısın ki saçma olurdu? Kim bilir kaç tane evi vardı sayısını o bile bilmiyor olabilirdi. Zerda da peki öyle olsun diye kapıyı açtı bu arada içerideki matem havası dağılmıştı. Annem rengi de biraz olsun yerine gelmişti. “ İçeri girdiklerinde Feyyaz önden girdi ayakkabı ile geziyorlardı ve annemin içi gidiyordu ama işin açığı ayakkabıyı çıkarttığı anda kesin ayakkabısını saklarlardı. Neyse ne? İçeri girince abim beni Feyyaz’a verirken bir ortam gerilmedi değil ama çabuk toparlandı. Biz evden çıktık arabalara geldiğimizde önde bir arabanın süslendiğini gördüm. Davetiyede de kullandığımız hasır ipler papatyalarla süslenmişti. Sade ama çok gösterişliydi aynı zamanda. Korumalar kapılar açtı. Seda abla yardım etti arabaya bindim. Her an ağlayacak gibi hissetmeden duramıyordum. Sonrasında büyük bir araba konvoyu oluştu şaka yapmıyorlarmış büyük konvoy olayında en az 50 araba gidiyorduk. Fatih abi ve Seda abla oldukça mutluydu ve durmadan şaka yapıyorlardı. Tüm kasabayı sağdan başlayarak turladık 2 saate yakın sürdü bu da sonunda meydanda durdular. Davul ve zurna çalınırken erkekler arabalardan inip oynadılar. Feyyaz’ı da indirmişlerdi arabadan. Sonrasında bizimkiler gitti. Geriye o evden bir tek ben kalmıştım. Eski bir Karabey. Eve geldiğimizde önce salona oturdular. Otururken Zerda nasıl yaptı bilmiyorum ama duvağın üzerine oturdu ve galiba saçımı yoldu. Benim çığlığımla geri kalksa da çok ağrımıştı. Ne yaptın duvağımı çektin yani? Seda abla baktı üstümde kilolarca altın üstünde incilerin ağırlık yapmasıyla aşağı çekilen bir duvak olacak gibi olmadığını anlayınca gelinliği çıkaralım diye beni yukarı çıkardı bu arada saat beş olmuştu. Zaman ne hızlı akıyordu bugün böyle? Gelinliğin arkasındaki 40 minik düğmeyi açmak vakit almıştı. Zerda dalga geçiyordu. “Gelinliği kim seçmişti demiştin?” “Annemle beğendik.” “Belli annen son dakika golü atmak istemiş abime, baksana düğmelere.” Seda abla buna gülse ben gülmemiştim. Evet her saat başı hatırlatın ya hiç sorun değil yani. Ne de olsa biriniz evli diğeriniz nişanlısıyla yaşıyor. Ayrıca insanlar nasıl bu kadar kolay konuşuyordu anlamıyordum. Yengem de sanki dizi anlatıyor gibi rahat anlatmıştı. Sonrasında başka beyaz bir elbise giymiştim. Zerda “Gün sonuna kadar gelin kalacaksın beyazdan vazgeçmek yok.” Demişti aman ne güzel benim de tüm derdim buydu zaten. Geri aşağı indiğimizde yemek hazırdı. Yemek nasıl geldi, kim yaptı hiçbir fikrim yoktu. Yemeği yedik sonra uzun süren sohbet ettik gerçekten bir şeyi fark etmiştim kalabalık içindeki ve aile içindeki Feyyaz çok farklıydı. İşin aslı rahat tavrı ve konuşmaları şakalara katılıp gülmesi falan kötü bitişli bir gece gibi durmuyordu. İşin gerçeği akraba ve arkadaşları gittikten sonra da aynı şekilde kalmasına dua ediyordum. Hava kararırken Zerda artık yorulduğunu kabul etti ve gitmek istedi saat sekizi yeni geçiyordu. Otelde kalacaklardı anladığım kadarıyla. Dün burada kalıyorlardı -evi gezdirirken odalarda eşyalarını görmüştüm- büyük ihtimalle ya dün öğleden sonra ya da bugün sabah geçmişlerdi. Hoş bunlar basit işlerdi. Kendileri bile birebir ilgilenmemiş olabilirlerdi. ... Feyyaz kuzenlerini uğurluyorken Fatih ve Burak’ın gereksiz şakalarına da maruz kalmıştı. Onları arabaya kadar uğurlayıp eve girdi. İşin aslına gelirse normalde çok yaptığı bir şey değildi hem içeride nasıl davranacağını düşünmek için vakit kazanmıştı hem de dünden beri hiçbir şeyle ilgilenmediği için son durumu öğrenmişti. Kızın -dün resmi nikahlı karısı olan- hala yerinde oturduğunu fark etti. Adam başta ne diyeceğini bilemedi. Şimdi ne yapacaktı şu an dürtüleriyle hareket ederse yatağa geçerdi ama adam hayatında belki ilk defa kendinden önce başka birini düşünmüştü. Çiçeği burnundaki karısını korkutmak istememişti. Yaşayacakları her şeyi kendi de istesin istiyordu. Kadın ortamda oluşan gerginlikten hoşlanmamıştı, o’nu giderek tedirgin ediyordu. Ne yapacağını kestirememişti. Adamdan bir atak bekledi ama bir süre gelmedi. Sanki saatlerdir sürüyor gibi gelen sessizliği, adamın “İstersen yukarı çıkabiliriz?” sorusu bölmüştü. Cevap beklemeden merdivenlere yönelmişti, kadın da mekanik adımlarla adamın peşine takıldı sanki ilk defa yukarı çıkıyormuş gibi her yeri inceledi. Ayakları bir ileri bir geri gidiyordu resmen. İçini tarif edemediği duygular kaplamıştı. Adam odaya girdiğinde kapıyı açık bıraktı. Önce üstündeki ceketten kurtuldu sonra kravattan. Kız içeri girince yatağın üzerine oturmuştu. Adam ortamdaki gerginliği yok etmek için “Hayırdır yüz görümlüğümü istiyorsun” diye sordu, gülerek sormuştu. Kız da sakin bir şekilde “Hayır bileğim ağrıdı ayakkabıyı çıkartacağım” dedi yalan değildi. 3 gündür topukluların içinde ayakları mahvolmuştu gerçekten de. Feyyaz monoton cevabına bir şey demedi. Kadın ayakkabıyı çıkartmaya çalışırken adam arka çekmeceden bir kutu çıkardı. Yüz görümlüğü kısmı doğruydu. Kadın ayakkabıyı çıkarınca ayağa kalktı. Beyaz döşenmiş oda fazlasıyla büyüktü, arkasında adamın ne yaptığına bakmak istese de vazgeçti. Şu an görmek istemediği birçok şeyle karşılaşabilirdi. Feyyaz kutunun içindeki kolyeyi çıkarttı. Kadının arkasında geçip kolyeyi taktı. Kadın bir anda adamın arkasında durduğunu fark edince bir ürperdi hatta az daha yutkunuyordu parmaklarını boynunda hissedince gerilmesine mani olamamıştı. Adam kolyeyi takınca geri çekildi. Berfu'nun eli boynuna gitti. Gerçekten çok güzel bir kolyeydi. Çok zarif ve şık duruyordu. Beş yapraklı bir çiçek ve etrafında minik dallar vardı. Kadın hayranlığını saklamayarak “Çok güzel.” dedi. Adam kızın kolyeyi beğenmesini sevinmişti. Özel yapım bir kolyeydi. Dükkanları gezerken gözüne çarpmıştı. Geriye çekildi, ilk tercihi değildi aslında açıkta kalan boynuna bir öpücük bırakmak istese de durmuştu çünkü önünü alamayacağını biliyordu. Tüm günün yorgunluğu ya da hayır tüm günün değil 3 günün yorgunluğu artık ortaya çıkmaya başlamıştı. Eğer adam bu şekilde hissediyorsa kadın kim bilir ne haldeydi. Ne de olsa durmadan halay çeken oydu. “Duş al istersen.” sorunun ağzından çıkış şeklini beğenmemişti ama söylemişti geri alamazdı. Kadın bunu duyduğuna sevinmişti çünkü kendini çok kirli hissediyordu ve halsizdi. Sıcak bir banyo yaparsa daha iyi hissedebilirdi. “Olur.” Karşısındaki kızın olumlu sesini duyunca çok da yanlış bir şey söylemediğini anladı. Adam banyo kapısını açtı ve geri çekildi. Kadın içeri girip kapıyı kapattı. Önce saçını açtı uzun bir vakit almıştı bazı tel tokalar spreyden saçına yapışmıştı zor olsa da çıkarmayı başarmıştı. Sıcak bir banyo vücudunu rahatlatmış aynı şekilde gerginliğini de almıştı artık korkmuyor ya da gergin hissetmiyordu. En azından sabaha kadar sürmesini istedi. Hayatında ilk defa başka bir yatakla ve başka biriyle -bir erkekle- uyuyacaktı. İlk geceyi atlatırsa yarına daha kolay olur diye düşünüyordu. Feyyaz banyoya giren kızın arkasından baktı. Aklındaki görüntüleri uzaklaştırmaya çalışırken odaya göz gezdirdi sonra kadının banyodan çıkınca giyeceği bir şey olmadığını fark etti. Giyinme odasına girdi. Gözüne kestirdiği zümrüt yeşili kısa saten geceliği aldı. Belki beyaz da olabilirdi ama bu renkten çok çekmişti ve eline geçen ilk fırsatı kaçırmayı düşünmüyordu. Alt çekmecelerden bir iç çamaşırı takımı aldı ve yatağın üzerine bıraktı. Hiç alışkın şeyler yapmıyordu, sorun sadece yapıyor oluşu değildi aynı zamanda kafasının içindeki görüntüleri de durduramıyordu. Odada durmaya devam ettikçe rahat durmayacağını düşünerek aşağı indi telefonunu aşağıda unutmuştu, telefonunu aldı dışarıyı kontrol etti. Son birkaç gündür süren gerginlik canını sıkıyordu başka bir olay çıkmasından korkuyordu. Bugünkü konvoyun yarısı da korumaydı zaten. Şu an çıkacak en ufak olayda bile ortalığı ateşe verebilirdi. Aylardır bugünü bekliyordu ve mahvolma ihtimalini göze alamazdı. Fatih mesaj atmıştı yarın öğleden sonra gidiyorlardı. İş beklemezdi hele ki onların işleri. Arslan’dan rapor aldı. Yukarı çıktığında kızın banyodan çıktığını fark etti. Üstünü giyinmişti, artık ne kadar giyinik görünüyorsa... Kendini banyoya atarken “Saçlarını kurut lavaboda kurutma makinesi var.” dedi. Sonrasında da banyoya girmişti. Berfu, adamın dediği gibi saçlarını kuruttu üzerine çöken rehaveti de anlamıyordu zaten fazla rahat hissediyordu. Sonra telefonunu buldu, şarjı bittiği için kapanmıştı. Dünde takmamıştı zaten şarj aleti burada kaldığı için. Adam banyodan çıktığında kadını zümrüt yeşili kısa geceliğin içinde görünce derin bir yutkundu. Aylardır sabrediyordu şurada 2 ay daha geçse bir yıl olmuş olacaktı. Hayatında hiçbir şey için bu kadar beklememişti. Pijamanın altını giyindi ama üstünü giymedi bu arada çekmeceleri karıştırmak için eğilip kalkan kadını izliyordu, onu fark etmemişti galiba. Aradığını bulamamıştı anlaşılan ki Arapça bir şeyler mırıldanıyordu. Şifonyerin alt çekmecesini açınca aradığını bulmuştu. Şarj aletini arıyordu. Şimdi telefonun sırası mıydı? Yatağın kenarındaki prize taktı şarj aletini. Telefon kapalı olsa da şarj aldığını gösteren işaret çıktı. Hali hazırda yatağın yanındaydı yerinden hareket etmedi. Adamın bir süredir arkasında olduğunun farkındaydı ama dönüp bakmak istememişti. Ayrıca çok da çekiniyordu biraz sonra yaşanacaklar bir yana adamdan korkuyordu çünkü iki farklı insan görmüştü bugüne kadar peki ona hangisi olarak yaklaşacaktı? İşte bu büyük bir soruydu. Şu sorunun cevabını bir bilse her şey bir açığa kavuşacaktı. Ne olacağını tam kestiremiyordu olaylar yengesinin anlattığından farklı gelişmişti ve ne yapması gerektiğinden emin değildi. Adamın yanına yaklaştığını görünce geri çekilmek istedi ama kendini durdurdu. Karşı çıkmaktan korkuyordu açıkçası ve hem şimdiye kadar kötü bir ruh hali ile yaklaşmamıştı o yüzden bu da onu rahatlatıyordu hem de bu durumu bozmak istemiyordu. Adam kadının yanına geldiğinde dudaklarına eğildi. Hiç beklememişti sanki aylardır elde edemediği oyuncağı elde eden hırslı bir çocuk gibiydi. Hemen onun olsun istiyordu, ondan başkası dokunmasın, bakamasın... Başta hızlı öpse de nefes almak için geri çekildiğinde fark etmişti kızın yani karısının ilk gecesiydi ve hızlı davranıp korkutmak ya da canını yakmak istemiyordu. Tekrar öpmeye başladığında daha yavaş ve narin öpüyordu. İzin ister gibiydi. Kız dudaklarını aralamaya çalıştığında adam sanki direktif veriyor, öğretmeye çalışıyor gibi öpmeye devam etti. Sakinliğini korumaya çalışıyordu. Ellerini yavaşça karısının beline sardı. Kız ne yapacağından emin değildi. İçindeki korkuyu bastırmaya çalışıyordu. Adamın eli beline dolandığında ürperdi. Nefes almak için birkaç saniye dursa da geri öpmeye devam ediyordu. Adam elini kızın boynundan çekip kalçalarına sonra bacağına yöneldi elini bacağına sardığında yukarı kaldırdı. Dudaklarını bırakıp geri çekildi. Yatakla aralarında bir adım vardı. Adam yatağa doğru bir adım atarken kızın belinden kaldırdı. Önce bacağının birini yatağın üzerine koydu daha sonra diğerini bu arada kızı bırakmamıştı. Şu an ikisi de yatakta dizlerinin üzerindeydi. Boy farkı şu an daha da belliydi. Bacağındaki elini çekerek bir boynuna yerleştirdi ve geriye doğru yatırdı. Kızın kafası yastıkla buluştuğunda tekrar dudaklarına yöneldi. Ağır ağır öpmeye devam etti. Hareketleri nazik ve ağırdı. Sanki camdan bir vazoyu tutar gibiydi. Ne çok kıracak kadar sıkı ne de düşmesine izin verecek kadar da gevşek. Dudaklarından yavaşça ayrılıp boynuna yöneldi. Bu arada elleri geceliğin altına girmişti. Dudakları vücudunda dolaşırken yeni doğmuş bir bebeği öper gibiydi. Hem kendini hem de onu sakinleştirmeye çalışıyor canını yakmamak için büyük bir çaba harcıyordu. Kızın beceriksizce karşılık vermeye çalışması adamı iyice çileden çıkartıyordu. Feyyaz daha fazla dayanamayarak geceliğin eteklerinden tutarak yukarı kaldırdı. Gecelik kızın vücudunu terk ederken adam da biraz geriye çekilmiş bulundu. Gördüğü manzaranın karşısında ağır bir küfür savurmamak için kendini zor tuttu ama yutkunmasına mani olamamıştı. Aylardır uykularını kaçıran düşüncelerden çok daha iyi gözüküyordu. İnce dantelli sütyen içini olduğu gibi belli ediyordu. Uzanıyor oluşundan kaynaklı göğüsleri üstten taşmıştı. Kendine gelmeye çalıştı eğer bu şekilde izlemeye devam ederse işler ikisi içinde pek iç açıcı olmayacaktı. Tekrar eğilerek boynunu öpmeye devam etti. Bu arada bir eliyle de sütyenin kopçasını açtı. Açılan kopça ile sütyen de aralarından çekilmişti. Adam kadına her şeyi oymuş gibi davranıyordu. Hatta ara ara iltifatlarda ediyordu. Çok güzelsin, güzel korkuyorsun gibi. Kadının vücudunu hazırlamaya çalışıyordu. Kadın ise bir taraftan uyum sağlamaya çalışıyordu ama sevdiği bir adama dokunur gibi değil de bir görevi yerine getirir gibiydi. Bir anlaşmanın gereğini yerine getiriyordu sanki. Kadın eğer kendini rahat bıraksa kafasının içinden kurtulsa her şey daha iyi olacaktı. Adam, karısının kafasının içindekileri hissetmişçesine dikkatini çekmek ister gibi tekrar kadının dudaklarına yöneldi. Tek derdi onun dikkatini çekmek de değildi, Feyyaz ağzından çıkan kelimeleri kontrol etmekte zorlanıyordu. Küfür etmemek ya da şu an altında uzanan ve sakinliğini korumaya çalışan kızı korkutmak istemiyordu. Bir süre sert sayılabilecek bir şekilde dudaklarını dudaklarına bastırdı. Vücudunun kontrolünü eline almaya çalışıyordu eğer bu şekilde devam ederse kontrolünü kaybedecekti. Dudaklarını hareket ettirdiğinde az öncekinin aksine biraz daha yumuşak öpüyordu. Bu yeterli olmuştu hem kızın kafasının içinden çıkartmak için hem de kendini sakinleştirmek adına. Berfu akışına bırakmaya karar verdi. Adamın vücuduna hükmetmesine izin verdi. Adamın her hareketi izin alır gibiydi kız istemiyorum dediği anda bırakacak gibiydi ama ne kız adamı itti ne de adam durdu. İkisi tamamen çıplak kaldığında adam, karısının hazır olduğundan emin olduktan sonra devam etmişti. Korkutmak ya da canını yakmak istemiyordu. Ne ilk gecelerini bozmak ne de ondan daha fazla korkmasını istemiyordu. İçine girerken yavaş olmaya çalışmıştı, kadın ilk başta gergin olsa da zamanla azaldı. Adam aylardır hayalini kurduğu şeyi yaşıyordu. Berfu’yu kollarının arasında tutarken kimsenin onu elinden alamayacağını biliyordu. O sadece onundu ve kimse buna karşı çıkamazdı. Bu saatten sonra yoluna çıkan herkesi ve her şeyi yakıp yıkabilirdi. Ona ait bir şeye göz dikecek kimse yoktu bu dünya üzerinde. Feyyaz Hancı deyince korkudan titremeyecek kimse yoktu. Kardeş gibi büyüdüğü kuzenleri bile ondan korkar ve çekinirlerdi -öyle olmasa bu vakte kadar hayatta kalamazdı- ama bu gece her şey değişmişti. Feyyaz Hancı tüm dünyaya dur derken şimdi de ona dur diyebilecek birisi vardı artık. ... Uyansam da gözümü pek açasım yoktu. Biraz daha uyku iyi gelecek gibiydi. Uyku bir an cazip gelse de gözümü aralayıp kollarımın arasında uyuyan kadına baktım. Sırtı bana dönüktü. Saçlarına bir öpücük kondurmak için dudaklarımı kafasına bastırdığım da saçlarını kurutsa da dip kısımlarında hala ıslaklıklar vardı. Dün akşam hayatımda ilk defa bir kişi için kendini dizginlemiştim. Daha önce hiçbir şey ya da hiç kimse için yapmamıştım bunu. Hoş birine tutulabileceğimi de düşünmemiştim ama olmuştu yaklaşık bir yıldır sırf onun için nelere katlanmıştım. Biraz daha sıkı sarıldım. Kafamı saçlarına gömdüm gözlerimi geri kapattım. Tekrar uyandığımda Berfu’nun yanımda olmadığını fark ettim. Yataktan çıkıp önce banyoya baktım ama yoktu. Aşağı indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Mutfağın kapısından baktığımda kahvaltı hazırladığını fark ettim. Zaten dolapta kahvaltılık ve meyve vardı. Evde aşçı olmadığı için yemeklik malzemeye de gerek yoktu. Yemek ve çoğu zaman kahvaltı dışarıdan geliyordu. Dolap genel olarak boş olurdu. Önceden evde kimse olmazdı ama şimdi evde olacak birisi vardı bu yüzden biraz alışveriş yaptırmıştım. Arkasını döndüğünde beni görmeyi beklemediği için irkilerek bir “Ayhh!” demişti. “Günaydın.” Gün şimdi aymış olabilirdi. “Günaydın.” Evde çay da yoktu ama Esra için alınmış portakal suyu ve kahve vardı. Normal bir güne uyanmışız gibiydi. Sanki yıllardır aynı şeyi tekrarlıyor gibiydi. Ortada bir gariplik oluşmamasına sevinmiştim. “Evde çay yoktu. Sadece kahve vardı.” Masaya otururken “Normalde evde kimse olmadığı için. Kahve de kızlardan kalmıştır.” Cevap vermeden masaya oturdu. Sakince kahvaltı yapıyorduk. Uzun zamandır ilk defa bu kadar huzurluydum galiba. Kahvaltı bitince yukarı çıktım o da mutfağı topluyordu galiba. Bugün eve biraz daha alışveriş yapılabilirdi. Yemeklik olmasa bile içecek, atıştırmalık ve kahvaltılık şeyler. Arslan ve Fatih mesaj atmıştı. Fatih yola çıkmak üzere olduklarını söylemişti. Arslan ise dün gece depoların birinde sorun çıktığını halledeceğini eğer halledemezse haber vereceğini yazmıştı. Bir havai fişekle başlamıştı olay nerelere gelmişti. Berfu içeri girdiğinde çoktan dikkatim ona kaymıştı bile. Üzerinde dün akşam yatarken giydiği siyah gecelik vardı. Bence çok uzun kalmıştı üzerinde, çıkartmalıydı. Telefonu bıraktım yatağı düzeltmeye çalışıyordu. Hiç gerek yoktu şimdi tekrar dağılacaktı. Kendime doğru çevirdiğimde başta ne yaptığımı anlamadı. Öpmeye başladığımda hiç durasım yoktu açıkçası. Dağılmış yatağa tekrar girdiğimizde hem kontrolümü kaybetmekten korkuyordum hem de her anın tadını çıkartmak istiyordum. Anlaşılan her boş bulduğum dakika yatağa girecek gibiydik. İkimizde nefes nefese ayrıldık. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken telefon çalmaya başladı. Kendimi yatağın diğer tarafına atarken canım sıkılmıştı daha gün yeni başlıyordu ve yatağa yeni geçmiştik. Evlendiğim günün sabahı işim çıkmasa şaşırırdım zaten ben dün akşam bir şey olmasını bekliyordum. Hoş olmuştu ama bana haber vermemişlerdi. Telefonu elime alana kadar çoktan kapanmıştı. Arslan aradığına göre dediği işi halledememişti. Telefonu alıp giyinme odasına girdim. ... Sabah gözümü açtığımda vücudumda hala kırgınlık vardı. Kaç günün yorgunluğu hemen çıkmayacağı kesindi. Acıkmıştım saat 12’ye geliyordu. Yuh bu kadar uyumuş muydum? Yüzümü yıkadım sonra aşağı indim. Gecelikle geziyordum ama evde de bizden başka kimse yoktu bir şey olmazdı herhalde. Mutfakta adam akıllı hiçbir şey yoktu. Kahvaltılık için olanları masaya çıkardım. Dolapları karıştırırken çay değil ama kahve bulmuştum. Şimdi hiç kahve içesim yoktu o yüzden dolaptan portakal suyunu çıkardım. Çatalları almış dönerken birden karşımda Feyyaz’ı görmeyi beklemiyordum. Kahvaltı yaparken ikimizde konuşmadık sonra o yukarı çıktı bende masayı topladım. Yukarı çıktım yatağı toplayıp üzerimi değiştirip geri aşağı inebilirdim. Annemi arayamasam bile yengeme mesaj atabilirdim. Annemi merak ediyordum dün evden çıkarken yüzü bembeyaz olmuştu. Odaya girdiğimde yatağı düzeltmeye başladım derken Feyyaz’ın bir anda öpmeye başlamasıyla yatak toplanmadı aksine daha da dağıldı. Hareketleri nazikti şimdi de dün akşamda. Yengemin dediği gibi kasıklarımda dikkate değer bir ağrı yoktu. Ayrıca hareketleri o kadar profesyoneldi ki kendimi çok yetersiz hissettiriyordu. Ama o bunu problem etmediği aksine bundan hoşlandığı belli oluyordu. Karşısında çıplak kalmak ya da onu çıplak görmek beni birazcık heyecanlandırıyor olabilirdi. Ayrıca ağzından hiç duyacağını düşünmediğim cümleler kuruyordu hele de ilk günden. Belki de hayatımda ilk defa hissettiğim bu duygular hem çok alışılmadık hem de yüzümü kızartacak kadar da hoşuma gidiyordu diyebilirdim. Kendime itiraf etmek bile o kadar zor geliyordu ki. Üzerimden kalktığında telefonu çalmaya başlamıştı. Telefonu eline aldığında kapanmıştı. Tekrar eline alıp giyinme odasına girdi. Bende üstümü giyinmeye başladım. Odadan çıkarken sinirli gözüküyordu. Banyoya girdiğinde ben de nevresimi değiştirdim. Bu arada o da çıktı. Hızla giyinme odasına girdi. Belinde sadece havlu vardı. Nevresimi kirliye attım. Şarjı dolan telefonumu açtım. Bu sırada üzerini giyinmiş olarak dışarı çıktı. Galiba gidiyordu. Yanıma gelip öptü sonra da işini olduğunu söyleyerek çıktı. İnsan evlendiği ilk gün işe gider miydi? İçimden bir ses ‘eğer işin onunki gibiyse giderdin’ düşüncesi. Çünkü zaman ve mekân fark etmezdi. O çıkınca ben banyoya girdim. Üzerime giyinmek için giyinme odası dedikleri yere girdim dolabın içini karıştırırken bir pijama takımı çıkarttım sonra bir şeyi fark edip dolabın hepsini açtığımda aklıma gelenin başıma geldiğini gördüm. Giyim tarzımı beğenmediğini söylemişti. Dolapta evden getirdiğim hiçbir kıyafetim yoktu onun yerine yeni kıyafetler vardı. Dolap tüm doluydu çeşit çeşit ve renk renkti. Hepsi benim bedenime göreydi -tam emin değildim ama öyle gözüküyordu-. Ne düşüneceğimi bilemedim bir an ama bunu yengemle düşünmüştük. Dolabın içinde şortlar, pantolonlar, farklı boylarda elbise ve etekler vardı. Yapacak bir şey yoktu anlaşılan artık böyle giyiniyordum. Şu an hele ki ikinci günden kıyafet yüzünden kavga çıkartamazdım. Hoş ne ben de kavga çıkartacak cesaret vardı ne de söyleyeceği şeyleri duymak isteyecek kalp Telefonumu alıp aşağı indim. Televizyonu açtım sonra internete bağlı olduğunu fark ettim. Netflix’e girdim en azından bir film izleyebilirdim. İnstagram’da gezerken birkaç tane görüp beğendiğim film vardı. Bir tanesine girdim. Bu arada yengeme yazdım. Yarım saat sonra yengem geri döndü. Annemi sordum o da bana dün geceyi sordu. İkimizin de cevabı iyi olmuştu. Evde bir sorun olmamıştı en azından. Sonra kapı çaldı içeri kapıyı açtım üzerimde pijama olduğunu sonra hatırladım uzundu ama gene de kötü hissetmiştim. Adam elindeki poşeti uzattı. “Feyyaz Bey biraz geç kalacakmış akşam yemeğini yemenizi söyledi.” dedi ve gitti. Evet ilk günden evin içine terk edilmiştim. Yemeğimi yedim ve biraz daha bir şey izledim. Saat ona gelirken uyumak için yukarı çıktım. Beklemek isterdim ama ne zaman geleceği belli değildi. Günlerin yorgunluğu yeni çıkıyordu. Tırnaklarıma kadar ağrıyordu. Allah’tan annem bunun olacağını düşündüğü için vitamin, ağrı kesici gibi şeyler koymuştu çantama. Onları içip kafamı yastığa koydum zaten çok uğraşmama gerek kalmadan uyumuştum. Gece bir ara yatağın hareket ettiğini fark ettim. Tam kalkacaktım ki sonra ‘evlendiğimi ve kocamın evde olmadığı için yeni gelmiş’ olduğunu hatırladım ve uyumaya devam ettim. ... Adam gece geç dönmüştü. Saat biri geçiyordu. Eve geldiğinde karısının uyuduğunu fark etmişti. Zaten kim beklerdi ki ne zaman geleceği belli olmayan birini? Canı sıkılmıştı sabah ne plan yapmıştı, ne olmuştu? Banyo yaptı, üzerini giyindi ve yatağa girdi. Yatağa girdiğinde kadın biraz hareketlense de geri uykusuna geri döndü. Sabah ilk uyanan Berfu oldu. Saat daha altı bile değildi. Adamın geç geldiği için geç kalkacağını biliyordu. Sessizce yataktan kalktı ve aşağı indi. Karnı acıkmıştı en azından biraz atıştırıp geri yatabilirdi. Ekmek yoktu ama çatalla bir şeyler atıştırdı. Sonra elinde kalan son vitaminini de içti. Geri yatağa dönmüştü. Yatağa girince adamın kolları geri kızı buldu ve sıkıca sardı. Berfu uzun süre hareketsiz yatmaktan sıkıldı sonra da kendiliğinden uyuyakaldı. Adam uyandığında karısının uyuduğunu fark etti. Saat onu geçiyordu. Adam kıpırdanınca kadında uyandı. Kadın kendine gelmeye çalışırken arkasını döndü “Günaydın” dedi. İkinci kez uyumak sersemletmişti onu. Adam dün evde onu yalnız bıraktığı için canı sıkkındı. Adam günaydın derken kadını öptü. Kısa bir öpücük olmasını planlamışken işler plandan çıkmış ve kendini kadının üzerinde bulmuştu. Adam dünün acısını çıkartıyor gibiydi. Kadının pijama takımı giymiş olmasına sinirlendi elbiseler kadar kolay çıkmıyordu. Kadını soyarken bir taraftan da pijama takımı giymemesini söylüyordu dolapta fazlasıyla askılı gecelik vardı onlardan giymeliydi. Zaten evin içinde ikisinden başka kimse yoktu. Adam tekrar yükselip kadının dudaklarını öpmeye başladı öpücükler boynuna ilerlediğinde elleri de kadının vücudunda gezinmeye başlamıştı. Kadın daha kendine gelememişti ama bulunduğu konuma baktı. Adamın pijama takımı giymiş olmasına söyleniyor olması komiğine gitmişti işin açığı çünkü pijama ile kavga ediyor gibiydi. Artık tamamen adama bırakmıştı. Yengesinin dediği gibi adamın istediklerini yaparsa kimsenin canı yanmazdı. O da öyle yapıyordu şikâyet etmiyor sadece uyum sağlıyordu. Adam bildiği tüm kuralları yıkıyordu ama şu anda umurunda değildi. Mesela abisi ve yengesi ilk evlendiğinde ne geç kalkmışlar ne de odalarından geç çıkmışlardı. Ama adam gözünü açar açmaz büyük bir arzuyla onu soymaya başlamıştı. Hoş evde de kimse yoktu. Ayrıca abisi gece geç saatlere kadar dışarıda kalmıyordu ve balayına gitmişlerdi iki hafta, belki de o zaman diliminde geç kalkmışlardı emin de değildi bu konuda. Adam kadının vücudunu ezberlemeye çalışıyor gibiydi. Tüm hayatı boyunca doyumsuz bir adam olmuştu her şeyin daha fazlasını istemişti şimdi de aynısını uyguluyordu. Asla doymayan bir canavar gibiydi. Genç kadınla vakit geçirse o kadar daha fazlasını istiyordu. Kadını öpmek ve koklamak bir uyuşturucu gibiydi hem onu sakinleştiriyor hem de bağımlılık yapıyordu. Yataktan kalktıklarında saat 12’yi geçiyordu. Önce kahvaltı yapmak istiyordu adam dün akşam da bir şey yememişti ve açtı, kadın ise banyoya girmek istiyordu. Kadın yerdeki pijamaları geri giymiş ve banyoya girecekken adam kadının arkasına geçti ve omuzlarından ilerletti. “Önce kahvaltı.” Kadın “ama...” diye başlasa da adamın sesi kesindi. Devamını getirmedi. Aşağı indiklerinde mutfak masanın üstünde kahvaltı hazırdı. Kadın kimin hazırladığını bilmezken adam biliyor olacak ki çok normal bir şekilde masaya oturdu. Kadında uyumsuzluk çıkartmamak adına masaya oturdu. Önce masaya bir göz gezdirdi sonra eline bir dilim ekmek alarak süzme beyaz peyniri üzerine sürdü. Sonra masadaki reçellere göz gezdirdi çilek reçeli güzel gözüküyordu. Çilek reçelini de peynirin üzerine güzelce yaydı. Çatalı bırakıp elindeki ekmeği yemeğe başladı. Ekmeği bitince tabağına bir şeyler aldı ve devam etti. Adam kahvaltı yaparken bir taraftan da karşısında oturan kadına baktı. Kesinlikle iştahla yiyordu. Genel olarak yemek yemeği seviyor muydu yoksa bugün çok aç olduğu için mi böyle yiyordu anlamamıştı. Bu kadar basit bir soruyu bile cevaplayacak kadar tanımıyor oluşuna sinirlendi. Oysa net olarak şubattan beri nişanlı kalmışlardı istese rahat bir şekilde öğrenebilirdi ama ailesi bir türlü izin vermemişti. Şu an gerginlik istemiyordu gayet huzurluydu ve Karabeyler tarafından bozulmasına izin vermeyecekti. Onun yerine karşısında oturan kadının hareketlerini izledi. Dünde fark etmişti yeşil zeytin yemiyordu ama onun yerine siyah zeytini yiyordu. Tatlıyı seviyordu, masadaki tüm reçellerin tadına bakmıştı. Bu arada dikkatini de peynirli reçelli ekmek çekmişti. Hayatında ilk defa böyle bir kombinasyona denk gelmişti. Bir de fazlasıyla iştahla yiyordu ve karşısındaki insanın canı da çekiyordu. Feyyaz, sessizlikten sıkılmıştı hem küçük karısıyla uğraşmak hem de masadaki sessizliği kırmak adına kadının elindeki yarısı ısırılmış ekmeği aldı ve ağzına attı. Berfu bir an elinden yok olan ekmeğine bakakalmıştı. Sonra ağzından kısık bir “yaa” çıktı. Adam kadını takmayarak tek lokmada ağzına attığı ekmeği çiğnedi. Çok fazla tatlı sevmezdi ama ona rağmen tadı fena değildi. Kadın adamın ekmeğini yemesine bakmış sonra da başka bir şey söylemeden yenisini yapmaya başladı. Adam bu sefer elinden almadı. Anlaşılan yemeğini paylaşan bir kişi değildi. Kahvaltılarını yaptıklarında adam aşağıda kalırken kadın yukarı çıkıp banyoya girdi. Vücudu kırılıyor gibiydi. Arada karnına giren kramplar reglinin yakın olduğunu gösteriyordu. İkisini aynı anda kaldırmazdı işin açığı hastalanmak istemiyordu daha ilk haftadan hasta olursa biraz kötü gözükürdü. Sıcak suyun altında çıktığında bornozunu giyip dışarı çıktı oda boştu nevresim değiştirilmişti. Giyinme odasına girdiğinde önce pijama takımı eline alacak olsa da kocasının isyanını hatırlayarak eli askıdakilere gitti. Rengârenk geceliklerin en çoğu yeşil olandı ama her renginden vardı. Çoğunluğu tek tipti, bir modelin farklı renkleriydi. Hangi rengi seçeceğine karar veremedi. O da çocukken yaptığı gibi kapatıp elinin gecelikler arasında gezdirdi ve birini tuttu. Elinde kırmızı olan kalmıştı. Kırmızı gecelikle evin içinde dolaşma fikri onu ürpertiyordu. Pijama ile bile tam rahat değilken kısacık bir gecelikle gezmek çok tuhaftı. Gene de uslu bir kız gibi kırmızı geceliği aldı sonra iç çamaşırı çekmecesini açtı kırmızının altına kırmızı giyineyim bari deyip kırmızılı takımı eline aldı. Üzerini giyinince saçlarındaki havluyu ve bornozu kirli sepetine atmak için kirli sepetini açtığında boş olduğunu fark etti. İki sepette boştu. Bir an kirli nevresim ve geceliklerin nerede olduğunu merak etti. Eve yardımcı almışlardı da onun mu haberi yoktu acaba sabah kahvaltı şimdi kirliler. Neyse diyerek bornozla havluyu kirli sepetine attı. Dikkatini çeken şeylerden bir tanesi buydu. Banyodaki bornoz ve havlu sayısı... Kesinlikle çok fazlaydı ama adamın üzerinden çıkan her şeyi kirli sepetine attığını fark etti buna havlu ya da bornoz da dahildi. Makyaj masasının başına geçti saçlarını taradı. Kurutmak istemiyordu hava yeterince sıcaktı birazdan kendiliğinden kururdu. Deodorant sıktı ve roll on sürdü. Saç parfümünü de sıktı. Diğer parfümler neyse de saç parfümü ayrı bir güzel kokuyordu. Masanın üzerini topladı. Etrafa dökülen kılları topladı. Adamın fazlasıyla temiz ve titiz olduğunu fark etmişti. Bir kere kullandığı havluyu bile yıkanmadan kullanmıyordu. Aşağı inmek istedi ama evde birilerinin olup olmadığından emin değildi. Odadan çıktı gözü çalışma odasına baktı aynalı duvardan içerisi görünüyordu kimse yoktu. Sonra merdivene geldi basamakları ağır ağır indi sonra içeride hiç ses olmadığını fark etti. Rahatça indi ve koltuğa attı kendini. Kumandayı eline aldı önce kanallarda şöyle bir gezdi ama saat neredeyse ikiye geliyordu. Oradan çıktı Netflix’e geçti. Dün yarım kalan diziye devam etti. Son 5 yılda en çok izlenen dizi ve filmler ne diye arattığında çıkan sonuçları kaydetmişti. Çok fazla dizi ve film repertuarı olan birisi değildi. Bir yerden başlayacaksa bunun en azından yaparken zevk alacağı bir şey olmasını tercih ederdi. Önce dublajlı izlemek istese de vazgeçti er ya da geç bu dilleri öğrenmek zorundaydı en azından bir alt yapı oluşturmak için altyazılı iyi seçim olabilirdi. Aradan yarım saat geçmişti Feyyaz’ın sesini duydu. “Bu kadar yüksek sesli izleyince başın ağrımıyor mu?” kız şaşırdı ses yüksek miydi, ona normal geliyordu. Ayrıca nereden çıkmıştı? Bugün de işe gittiğini düşünmüştü. Hayır anlamında kafasını salladı. Adam “peki” diyerek elindeki poşeti koltuğun boş tarafına bıraktı. Kadın önüne bırakılan eczane poşetine sonrada adama baktı. “Bu ne?” Bu arada eli poşete gitmişti. Feyyaz “Doğum kontrol hapı.” dediğinde Berfu’nun ağzından bir “ha” kaçmıştı. Berfu kızaran yüzüyle ne diyeceğini bilemedi. Adam karısının kızardığını fark edince uğraşmak adına “Hemen hamile kalmayı mı planlıyordun yoksa?” dedi. Sesi şaşırmış gibi çıkmıştı ama işin aslı fazlasıyla eğleniyordu. Berfu bir an ne diyeceğini bilemedi sonra boğazını temizleyerek “ha-hayır” demişti. Kekelemişti. Ne kadar utanç verici dakikalar yaşıyordu böyle. “Emin misin biraz fazla şaşırdın da. Eğer hemen çocuk istiyorsan.” Adam şu an rengarenk olan karısının yüzünü izliyordu yutkunarak kafasını iki yana salladı. Hiç konuşmaya niyeti yoktu tekrar kekelemek istemiyordu. Daha dün evlenmişlerdi ve şu an yaptıkları konuşma kulağa komik gibi değil daha çok utanç verici geliyordu. Adam daha fazla üstüne giderse kalp krizi geçireceğini düşünerek “İyi o zaman lazım olur.” diyerek poşeti göstermişti. Sonra da odadan çıktı. Berfu adam çıkarken elindeki poşeti elinde lav topu tutuyormuş gibi hışımla kenara bıraktı. Daha ikinci günden bebek mevzusu nereden çıkmıştı ki? Kendi verdiği tepkiye mi kızsa yoksa adamın verdiği tepkiye mi kızsa emin olamadı. Onun çıktığını düşünmüştü ki galiba gerçekten çıkmış ve geri dönüyordu ama üzerinde eşofman takımı vardı. Yani işe gitmemişti. Yukarı çıktığını adım seslerinden anlamıştı. Tekrar diziye odaklanmaya çalıştı hiç kolay olmamıştı ama. Sesi de biraz kıstı. Kendini sakinleştirmeye çalıştı. Derin nefesler alıp verirken sakinleşmeyi başarmıştı. Bir süre sonra adam içeri girdi. Üzerini değiştirmişti anlaşılan banyo yapmıştı. Yanına oturdu daha doğrusu kendini attı. Adam önce ekrana baktı sonra kadına döndü “Ne izliyorsun?” diye sordu kadın heyecanlı sahneyi kaçırmamak için hem de az önce yaşadıkları dışarıdan duyulduğunda evli bir çift için normal ama kadına hiç de normal gelmeyen anı hatırlamamak adına kafasını çevirmeden cevap verdi “Breaking Bad”. Adam da ona eşlik etmeye başladı. Bir süre sonra oturma konumları da değişmeye başladı kız her heyecanlı sahnede oturma pozisyonunu değiştiriyordu. En son adam kendini L koltuğun uzun tarafına gelecek şekilde sırtını dayadı. Ayaklarını uzattı sonra da kadını göğsüne çekti. Kadın artık tepki verirken hareket edemiyordu. Adam açıkçası pek bir şey anlamamıştı diziden belki 2. sezonu izliyordu ve ilkini izlemediği içinde olabilirdi. Arada kadına soruyordu. O da cevap veriyordu ama dizi onu pek sarmamıştı saçma geliyordu. Uyuşturucu işini biliyordu ve buna hiç benzemiyordu. Yine de sesini çıkarmadı beraber geçirdikleri zamanı bozmak istemedi. Ne de olsa ilk defa beraber bir şey yapıyorlardı yatağı saymazsa tabi. Saatlerce ekran başında diziyi izlediler yani kadın izledi adamda kadını izledi. Saçlarıyla kadının parmaklarıyla oynadı ama sıkılmaya başlamıştı. Dizinin biteceği yoktu ve 3 saattir izliyorlardı daha diğer sezonlara geçmemişlerdi bile. Kadın adamın sıkıldığını anlamıştı bir saattir parmaklarıyla oynuyordu ve galiba parmakları aşınmıştı. Onun dikkatini de dağıtmaya başlamıştı. Sonunda pes etti ve diziyi kapattı “sonra devam ederim” dedi. Adamın işine gelmişti toparlanan ve oturmaya çalışan kadını kucağına çekti. Kadın bir an ne olduğunu anlamadı ve ağzından küçük bir çığlık kaçtı. Şimdi adamın kucağında oturuyordu ve adamın yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Kadın gidişattan pek hoşlanmamıştı. Adamın eli kadının çıplak bacağını okşamaya başladığında kadının olayın gittiği tarafı anlamıştı. Adamın derdi sadece biraz oynaşmaktı birazdan yemek gelirdi o vakte kadar biraz eğlenmek istemişti. Adam kızı öpüyordu ama parça parçaydı küçük küçük öpücükler bırakıyordu dudağına ve yüzüne. Adamın eli bacaklarından karnına sonra da koltuk altına doğru geldi ama kadın gıdıklanmıştı. Kadın ağzından kaçan minik kahkahaya mâni olmadı. Adam kadının gıdıklandığını anlayınca biraz daha uğraştı. Adam öpmeyi bırakmış kadını gıdıklıyordu kadın artık gülmekten nefes alamıyordu. Adam durduğunda kadının karnındaki kaslar ağrıyordu gülmekten. Uzun zamandır bu kadar uzun gülmemişti. Sürekli bir gerilim ortasında kalmaktan gülmeye vakit kalmıyordu. Gülmekten gözünden yaş gelmişti. Adam kadının çocuksu kahkahasını sevmişti. Oynaşmaktan daha eğlenceli gelmişti. Aslında ikisi bir arada olmuştu ama neyse. Durduğunda kadın artık gülmekten ağlıyordu. Karnını tutarak kalktığında adam uzun zamandır bu kadar eğlenmediğini fark etmişti. Küçük karısı ile geçirdiği her dakika aslında eğlenceliydi. Adam geri sırtını koltuğa yasladı. Kadını da beraberinde götürdü ve tekrar kucağına aldı. Az önce yarım kalan işlerine geri dönebilirlerdi. Adam kadına küçük öpücükler vermeye devam etti. Bir yandan da bacağını okşuyordu. Sonra kapı çaldı. Feyyaz küfretti. Kadın hem adamın ağzından çıkan sessiz küfre hem de kapıda bekleyen kişiden utandı. Sonra kadın hızla kucağından indi adam gidip kapıyı açtı. Elinde yemek paketi ile içeri girdi. Saat 7 mi olmuştu? Ne ara? Not: Yeni evli halleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Lütfen oy verip yorum yapar mısınız? |
0% |