Yeni Üyelik
53.
Bölüm

ÖLÜMLE YÜZ YÜZE GELMEK KORKUTUCUDUR

@ahsenkubos

 

Hatalar ve pişmanlıklar sadece zamanı geçtikten sonra fark edilir.

 

Düzelmek ise çoktan imkansız hale gelmiştir.

 

Bölüm şarkısı: Kendimden Hallice-Sakince Yoruldum

 

Feyyaz kucağındaki kadını tutarken “Türkan Hanım!” diye bağırdı. Belliydi böyle olacağı günledir kendinde değildi. Dinlense geçer demek yerine kolundan tutup hastaneye götürmeliydi. Kapı çalınırken “Gel” diye seslendi. Kadın içeri girince odanın ortasında adamı yerde baygın şekilde duran kadını tuttuğunu görünce eli ayağı birbirine karıştı. “Ne oldu?” Şu anda ne olduğunu o da bilmiyordu ayrıca bilse açıklama yapacak hali yoktu ya.

“Peçete ver.” Kadın masanın üzerindeki peçeteleri birer ikişer adama uzattı. Feyyaz önce yüzünü temizledi. Saçını ve üstünü sildi. Önce geriye çekerek ayağa kalktı. Kendisiyle birlikte baygın kadını kaldırdı. Önce yatağın üzerine bıraktı. “Söyleyin hemen arabayı hazırlasınlar.”

Kadın hemen odayı terk ederken Feyyaz masanın üzerindeki telefonunu cebine attı. Yatakta yatan kadına baktı. Bir anda bu kadar kötüleşecek ne olmuştu? Açık kemerini kapattı. Tekrar kucağına alarak odadan çıktı. Kapının önüne geldiğinde arabanın kapısı açılıyordu. Arka koltuğa oturttu. Hemen peşinden kendisi bindi ve kadının bedenini kendine yasladı. Araba hemen hareket etti. Yol boyunca kendine getirmeye çalıştı. Hastaneye yaklaşmışken gözlerini araladı.

Berfu gözlerini karnında büyük bir ağrıyla açtı. Galiba tüm iç organları aynı anda iflas etmeye karar vermişti bunun başka bir açıklaması olamazdı. Eliyle karnını tutmaya çalışırken ağrıdan kıvranmaya başlamıştı. “Berfu beni duyuyor musun?” Berfu cevap verecek kadar iyi değildi onun yerine acıyla iç çekiyordu. “Ne oldu, neren ağrıyor?” Feyyaz’ın aşırı telaşlı sesi kulağına geliyordu ama ne cevap verebilecek ne de beyni konuşma fonksiyonunu yerine getirebilecek durumdaydı.

Feyyaz kucağında kıvranan kadına baktı. Konuşmuyordu ama acıyla inliyordu. Bir an kendine getirmeye çalıştığına bile pişman oldu en azından acı çekmiyordu baygınken. Hastanenin kapısında dururken şoför kapıyı açtı. Başka birisi sedye isterken Feyyaz yarı baygın kadını arabadan indirdi gelen sedyeye yatırdı. Kapıdan içeri girip kırmızı bölüme yöneldiler. Sedye boş bölümlerden bir tanesine yerleştirilirken doktor yanlarına geldi. Önce sedyede yatan kadına baktı. Tam bilinci açık gibi değildi ışığı eline alırken hastayla beraber gelen adama yönelik olarak “Nesi var?” diye bir soru yöneltti.

“Bilmiyorum sabah halsizim diye uyandı sonra da kendinden geçti. Yolda biraz kendine gelir gibi oldu ama.” Doktor ışığa çok da yanıt vermediğini fark etti. Yanlarına gelen hemşireye kan almasını söylerken adama tekrar döndü “Başka bir şey var mıydı?”

“Bir süredir midesi bulanıyordu hatta bayılmadan önce kusmuştu.” Eklenecek başka bir şey var mıydı emin olamıyordu. Sinir ve stres tüm vücudunu kaplamıştı ve düşünmesine engel oluyordu. Derince bir nefes almaya çalıştı. Kafasının içinde dolaşan düşünceleri toparlayamıyordu. “Yediği bir şey dokunmuş olabilir mi?” Yediği bir şey? Emin değildi. Sonra daha kahvaltı bile yapmadığını hatırladı. Belki de o banyodayken bir şeyler yemişti. Emin değildi.

“Kahvaltı bile yapmadı.” Hemşire önce parmağına makinenin aparatını taktı sonra da ateşini ölçtü. Çıkan sonucu bir taraftan elindeki forma yazarken doktora yönelik olarak “Ateşi 38, tansiyon 153-102.” Seslendirdi.

“Bilinen bir hastalığı var mı?” Feyyaz bir yükselen ateşine mi yoksa tansiyonuna mı takılacağına emin olamayarak ekrana bakıyordu. Doktorun sorusunu biraz ağır algıladı. “Evet, doğuştan bağışıklık sistemi zayıf özel bir adı var mı emin değilim.” Bazen kendine sinir oluyordu nasıl hastalığın adını bilmezdi ki? Öğrenmesi gerekmiyor muydu? Bir yıldır evlilerdi ve kaç kere hastaneye gitmişlerdi birlikte ama inatla hastalığın adını öğrenmemişti. Belki Yasemin bile biliyordu ama kendisi hala bilmiyordu.

“Anladım. Dahiliyeye haber verelim.” Dahiliye ne yapacaktı? Ayrıca neyi olduğunu nasıl anlayacaktı başka şeyler de yapması gerekmiyor muydu? Sonra aklına arabanın içinde acı çektiğini hatırladı doktora söylememişti. “Kendine geldiğinde karnı ağrıyor gibiydi.” Doktor önce kadının parmağındaki alyansa takıldı. Karnı ağrıyordu belki de hamileydi.

“Hamile olabilir mi?” Bu soru Feyyaz’ı bir süre düşündürdü. Hamile olabilir miydi? Hiç düşünmemişti bu soruyu. Belki de düşünmekten kaçınmıştı emin değildi. “Emin değilim. Bir süredir devam eden bulantı ve halsizlik var ama.” Doktor önce cevap verirken tereddüt içinde kalan adama baktı. Soruyu beklemediği kesindi ama emin olması lazımdı.

“Tamam kan sonuçlarında çıkar.” Berfu kendine gelirken karnını tutmaya devam etti. Doktor uyanmak üzere olan kadına yöneldi. Tam olarak neyi olduğundan emin değildi ama bir fikri de yoktu açıkçası. “Beni duyuyor musunuz?” diye bir soru yöneltti. Berfu cevap vermek için uğraşsa da tam olarak ne dediği anlaşılmayan birkaç kelime çıktı ağzından, doktor hemşirenin elindeki formu alıp üzerine hem ağrısını dindirecek hem de rahatlatacak bir ilaç yazdı.

Kağıdı hemşireye geri uzatırken “sonuçlar çıktığında haber verin” diyerek yanlarından ayrıldı. Feyyaz elinde damar yolu kitiyle gelen hemşireye baktı. Adam tek denemede damar yolunu açıp serumu bağladı. Hemşire yanlarından ayrılırken adam ne yapacağını bilmez şekilde etrafına bakındı. Baran peşinden içeri girmiş olmalıydı ki elinde bir sandalye ile yanına gelip sandalyeyi sedyeye yakın bir konuma bıraktı. “Biz dışarıda mı bekleyelim yoksa kapıda mı?” Feyyaz önce etrafına bakındı yeterince kalabalıktı daha fazlasına gerek yoktu ayrıca acilin ortasında bir şey olacak değildi ya.

“Arabada benden haber bekleyin.” Baran kafasını sallayıp dışarı çıktı. Giden adamın arkasından baktı. Arada uyuz oluyordu sanki karısıyla biraz fazla mı ilgiliydi yoksa ona mı öyle geliyordu emin değildi. Kafasını tekrardan yatan kadına çevirdi. Ne oluyordu? Yoksa gerçekten hamile miydi? Aklına gelmediğini söylese yalan söylemiş olurdu günlerdir geçmeyen mide bulantılarından şüphelenmişti ama Berfu’nun hiç şüpheye düşmemesi üzerine üstüne düşmemişti. Belki de hamileydi. Genel semptomlar baş dönmesi, bulantı değil miydi ikisi de günlerdir karısında vardı. Peki hamileyse ne olacaktı? Hiç düşünmemişti işte bunu. Hem de hiç aklına gelmemişti açıkçası çocuk sahibi olmak istediği bir şey değildi ki. Evlendikten sonra bu düşüncesi değişmemişti belki de en başından beri Fatih’in kızını bu kadar benimsemesinin sebebi buydu kendisi istemediği için ileride yetiştirebileceği bir varis. Berfu? Berfu bu konu da ne düşünüyordu? Çocuk istiyor muydu? Belki de düşünmesi gereken en büyük soru buydu. Karısı çocuk istiyor muydu? Sorusunun saçma olduğunu fark etti. Tabi ki istiyordu. Şimdi test sonuçlarında hamile sonucu çıkarsa ne olacaktı ne değişecekti hayatlarında? Berfu için bile olsa kabul edebilir miydi böyle bir şeyi? Etmesi mi gerekiyordu ne de olsa bilerek evlenmişti. En başından farkındaydı Berfu’nun aile kavramına ondan kat be kat daha fazla değer verdiğinin.

İyi de eğer gerçekten hamileyse bu sancı mı yoksa ağrı mı emin olamadığı şey neyin nesiydi? Nereden çıkmıştı? Ayrıca Berfu’nun durmadan diken üstünde kalmasını sağlayan bir hastalığı vardı. Belki de hamile değildi belki sadece tatilde kaptığı hastalıktan daha kurtulamamıştı belki de regl sancılarından biriydi. Hoş yakın zamanda bitmişti. Tekrar olur muydu? Oturduğu yerde kafayı yiyecekti sonuçlar ne zaman çıkacaktı? Etrafına tekrar göz attı az önce muayene eden doktor yanında bir hemşire ile başka bir hastanın yanındaydı. Feyyaz kendi kafasının içine o kadar dalmıştı ki yanlarına gelen doktorları fark etmedi.

Doktor Serhan sonuçlar çıkınca poliklinikten başka bir uzman çağırmıştı. Hastanın yanına yaklaştıklarında Feyyaz’ın dikkatini çekebilmişlerdi. Oturmaktan sıkılmış olan adam ayaklandı. “Nesi varmış ve niye kendine gelmedi daha?” Daha konuşmasına izin vermeden soru yağmuruna tutulan doktorlar kısa bir bilgilendirme yaparak giriş yapmayı doğru buldu. En iyi bilgi bildiğin bilgidir diyerek elindeki en iyi sonucu söyleyerek başladı. “Sonuçların hepsi çıkmadı ama ilk çıkan sonuçlara göre eşiniz hamile değil.” Hamile değildi bu iyiydi galiba. Peki neyi vardı? “Tüm sonuçlar çıkana kadar odaya alalım.”

“Odaya alacak bir şeyi var ama.” Yoksa neden odaya alalım desin ki? Hamile değilse başka bir şey vardı. İçinde bir ses hamile olmasını isteyebileceği başka bir şey çıkacak bir sonuç gelebilecek gibiydi. “Dediğim gibi kesin konuşamıyorum tüm sonuçlar çıkmadan yorum yapamam. Şimdi yukarıda odanıza alalım hem siz hem de eşiniz dinlenin tüm sonuçlar çıkınca kesin konuşabilirim.” Ne zaman çıkacaktı bu lanet sonuçlar?

“Ayrıca şu an kendisinde değil kendine gelene kadar onun sağlığı açısından daha iyi olur burası kalabalık olabiliyor.” Feyyaz bir şey demedi kalabalık olduğunun farkındaydı. Hasta bakıcılar sedyeyi götürmek için yanlarına gelirken doktorlar yanlarından ayrıldı.

Feyyaz odaya geldiklerinde kanepeye oturdu. Saatler ilerliyordu ama gelen olmadı. Berfu arada bir kendine gelse de tamamen kendinden değildi. Bir saat önce tekrar kan almışlardı. Elleri titremeye başlamıştı çünkü arkasından hiç iyi şeyler gelmeyeceği kesindi. Arada giren hemşireler ateşini ölçüyorlar, tansiyonunu kontrol ediyorlardı. Neyse ki ateşi daha da yükselmemişti. Kafasını geriye atıp gözlerini kapattı. Kafayı yememek için kendini zor tutuyordu. Önce kapı tıklandı. Bir an doktorlar gelmiş zannetse de içeri Fatih girince geri oturmaya devam etti. “Ne oldu sabahtan beri hastanedeymişsiniz?” Bir şeyi anlamıyordu ne zaman hastanede olsalar ya Fatih ya da Burak’a haber gidiyor ve hastaneye geliyorlardı. Bir ara bunun üstünde düşünmesi lazımdı belki de. “Nereden duydun?” Aslında öğreneli biraz oluyordu ama işi yeni bitmişti.

“Baran söyledi.” Feyyaz sinirle söylendi. “Baran da oturdu habercilikle mi uğraşıyor arabada?” O arayıp söylemiyordu ama adamları onun yerine tellaklık görevini yapıyorlardı.

“Yok ben aradım aslında Zerda istedi bugün Berfu’yla hastaneye gidecektik ama ulaşamıyorum dedi bende Baran biliyordur diye aradım hastanedeyiz dedi.” Hastaneye geleli saatler oluyordu. Ayrıca nereden çıkmıştı bu hastane işi? “Ne hastanesi?”

“Berfu için ama siz biraz daha hızlı çıkmışsınız. Ne olmuş ayrıca uyuyor mu yoksa baygın mı?” Fatih yatakta uzanan kadına baktı. Yüzü bembeyaz gözüküyordu. Acaba ne zaman hastanelik olmaktan kurtulacaktı çok merak ediyordu. Evlendiklerinden beri dışarıda gördüğünden çok hastanede görmüştü ya da hasta olarak. Hiç sağlıklı olmayacak mıydı bu kız? “Emin değilim geldiğimizden beri yatıyor arada bir kendine geliyor ama kısa süreliğine.” Saatlerdir hastanedelerdi ama bildikleri tek şey bu muydu? Hiçbir şey.

“Doktor bir şey demedi mi?” Sinir bozucu bir şekilde söylememişti. Saatlerdir oturmuş sonuç bekliyorlardı. Olur şey miydi? “Hayır acilde bir ilaç verdiler kan aldılar sonra yukarı aldılar tekrar kan aldılar öyle yatıyor.” Ayrıca niye uyanmıyordu? Artık uyansa olmuyor muydu?

“Bir şey söylemeden mi?” Söylemişlerdi ama ilk öğrendiği andan şu ana kadar sevindiğine bin pişman olacağı bir haber gibiydi. “Tek bildikleri hamile değilmiş o kadar.” Hamile olsa en azından neyi olduğunu bilirlerdi şu an bir gaiplik vardı ortada.

“Öyle saçmalık mı olur?” Saçmalık falan değildi bu resmen onu kaale almıyorlardı eğer almış olsalardı bu saate kadar adam akıllı bir haber verirlerdi. “Ne bileyim ben canım zaten burnumda.”

“Dur bakalım çıkar birazdan.” Aradan ne kadar vakit geçti emin değildi ama doktor ve arkasında bir hemşire içeri girdi. Yanlarında tekerlekli bir ultrason cihazı vardı. Feyyaz kendini tutamayarak “Ne zamana kadar bekleyeceğiz?” diyerek çıkıştı. Fazlasıyla haklıydı. Saatlerdir bekliyordu ve düzgün bir cevap istiyordu artık. Daha doğrusu sadece iyi olduğunu duymak istiyordu.

“Ultrasondan bir şeyi kontrol edip söyleyeceğim.” Feyyaz başta anlamadı hani aşağıda hamile değil demişlerdi nereden çıkmıştı ultrason. “Hamile değil demiştiniz?” Doktor adamın suratına tuhaf bir bakış attı. Onu ne doktoru zannetmişti kadın doğum mu?

“Değil.” Fatih kolundan tutarak “ultrason sadece hamilelikte kullanılmıyor gel biz dışarıda bekleyelim.” diye çekerek dışarı çıkardı. “Ne yapacak o zaman ultrasonu?” Nereden bilebilirdi ki o da onun yanında beklemişti. Onun bilmediği ama kendisinin bildiği ne olacaktı ki?

“Bilmiyorum.” Fatih etrafına kısa bir bakış attı. Bu gidişle burada kalacaklardı ama kapıda kimse yoktu. Telefonunu cebinden çıkartarak Baran’ı aradı. “Sen ne yapıyorsun?” Feyyaz elinde telefonla ondan uzaklaşan adama baktı. Şu an telefon sırası mıydı?

“Burası böyle mi dursun kapıya aşağıdakileri çağıracağım her elini kolunu sallayan girmesin.” Feyyaz bir şey demedi doğruydu aklına gelmemişti. 10 dakikanın sonunda kapı açıldı doktor dışarı çıktı. Hemşire arkasından makineyle dışarı çıktı. “Gelin odamda konuşalım.” Feyyaz sonunda derken Fatih Baran’a ve Süleyman’a dönerek “Kapıdan ayrılmayın.”

“Peki efendim.”

Doktor önde onlar geride doktorun odasına girdileri. Kadın yerine otururken Feyyaz biraz daha oturmaya devam ederse delireceğini düşünse de oturdu. Kadın bilgisayarı açtı. Ultrason sonuçları da yüklenmişti. “Nesi var birisi söyleyecek mi? Her seferinde başka bir doktor geliyor üstüne kimse bir açıklamada yapmıyor.” Az önce ultrason konusunda bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünerek kendisini tanıtarak başlamanın doğru olduğunu düşündü kadın.

“Gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Başak Gümüş öncelikle. Eşinizin yani Berfu Hanım’ın tedavisini ben üstleneceğim.” Orasını anlamışlardı. Odasına kadar çağırdığına göre. Feyyaz’ın ilgilendiği tek şey karısının durumuydu karşısındaki kadının kim olduğu değildi. “Nesi varmış sabahtan beri kimse bir açıklama yapmadı.” Kadın az önce nezaketine karşılık aldığı cevaptan memnun değildi ama agresif hasta yakınları pek de uzak olduğu bir şey değildi.

“Haklısınız endişelisiniz de anlıyorum o yüzden bekletmeden açıklayayım.” Feyyaz kendini kasmaktan yorulmaya başlamıştı. Bir an önce neyi olduğunu öğrenmeliydi ayrıca şu an odada tek yatıyordu ve bu konuşma ne kadar kısa sürerse onun için o kadar iyi olurdu.

“İyi olur.” Bilgisayarda sonuçları açtı. Önceki sonuçlara da göz atmaya başladı. Kısa bir sürede çok fazla incelenecek şey birikmişti. “Öncelikle sormam gereken sorular var.” Tam teşhis için öncesini öğrenmesi gerekiyordu

“Sorun da bir bitsin artık şu işkence.” Doktor, adamın ona çıkışmasını göz ardı ederek sorularına başladı. “Daha önce ameliyat olmuş görünüyor neredeydi?” Ameliyat bilgisi vardı ama o kadardı daha fazlası yoktu.

“İtalya, Napoli’de.” Hastane ismi verse bile bilecek hali yoktu. Ayrıca ayağından olmuştu ameliyatı ne alakası vardı şu an problemleriyle. “Ayak kemiğinin birinde kırık oluşmuş galiba.” Fatih, Feyyaz’ın yerine lafa girdi. Feyyaz biraz daha doktoru terslerse ortalık karışacak gibiydi.

“Evet doktor iyileşmediği için ameliyatın gerekli olduğunu söylemişti.” Bu konuda yorum yapamazdı ne olsa uzmanlık alanı değildi. Ona lazım olan ameliyattan önce veya sonra onun uzmanlık alanına yakın bir doktor görmüş müydü? “Anladım peki o zaman başka bir doktor gördü mü?” Başkadan kastı neydi? O sırada gören tek doktor ortopedistti.

“Başka?”

“Ortopedi uzmanından başka bir doktor yani?”

“Hayır.” Hangi doktor böyle bir hastada kendi kafasına göre karar alırdı ki? Ameliyat dahil birçok aşamada komplikasyon gelişebilirdi ki gelişmişti de. “Eşinizin sağlık durumunu biliyorlardı ama değil mi?” Feyyaz söylemişti ilk kırıldığı gün bir de ameliyat günü söylediğini hatırlıyordu.

“Evet.”

“Ben sistemde kullandığı tüm ilaçları göremiyorum bir kısmı yurtdışında olduğu için ama burada gördüğümden de anlaşıldığı üzere yüksek miktarda ağrı kesici ve antibiyotik kullanmış.” Onu Feyyaz da biliyordu. Kasımda enfeksiyondan hastanelik olduktan sonra başlamıştı. 2 ay kullanmıştı. Sonrasında ise ameliyat olduktan sonra bir sürede antibiyotik ve ağrı kesici kullanmaya başlamıştı. “Kasım aralık civarında hastalanmıştı enfeksiyon kaptığı için sonrasında da ameliyattan sonra da ağrıları geçmediği için ağrı kesici kullandı uzun süre.”

“Neden bir doktor kontrolü yaptırmadınız peki?” Yaptırmışlardı ya ameliyat eden doktor gelene kadar kontrole gitmişti. Uzun bir süre doktoru iyi darlamışlardı. “Anlamadım.”

“Berfu Hanımın durumunu biliyordunuz yani bu kadar ağır ve çok ilaç kullanırken neden bir de başka bir doktora göstermediniz?” İnsan böyle sorumsuz davranabilir miydi? Bağışıklık durumunu ya da bünyenin bir ilacı ne kadar tolere edebildiğini bir ortopedi doktoru nasıl anlardı? Başka bir doktordan fikir almak nasıl insanın aklına gelmezdi. “O ne demek?”

“Açık konuşacağım. Berfu Hanımın durumu çok iyi değil. Karaciğer enzimleri çok yüksek, bünyesi daha fazlasını kaldıramaz.” Açık mıydı? Kesinlikle iki adamda bir şey anlamamıştı. Karaciğer derken? Bağışıklık sistemiyle alakası neydi? Daha doğrusu kullandığı ilaçlarla karaciğer enzimleri ne alakaydı? “Nasıl yani karaciğer enzimleri derken?”

“Karaciğer bazı enzimler salgılar. Bu enzimler çoğu zaman bizim için iyi olsa da çok yükselmesi durumunda bazı rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu enzimler kan testiye kontrol edilebilir. Normal değerlerin üstünde seyreden yani yüksek çıkması durumu da karaciğerdeki hücrelerde bir iltihaplanma ya da bir hasar olduğu anlamına gelir.” Sonra? Sonrasında ne oluyordu? Yüksek çıkmıştı yani karaciğerinde nasıl bir sorun vardı ve en önemli soru tedavisi var mıydı? “Evet?”

“Şöyle ki Berfu Hanım’ın değerleri üst sınırlarda ve daha önceki sağlık durumunu göz önünde bulundurarak söylüyorum ki bu kadar dayanmış olması bile mucize benim açımdan.” Sadece onun açısından da değildi tıp tarihi için bile mucize sayılabilirdi. Bağışıklık sistemi bu kadar berbat olan birisinin bırak normal bir hayat sürmesini yaşaması bile mucize sayılmalıydı. Bir de üstüne karaciğeri iflasın eşiğine gelmiş deseler yalan olmazdı. “Tedavisi vardır herhalde.” Fatih kendini tutamamıştı. Bu kadar olumsuz konuşmanın ardından olumlu bir şey de gelmeliydi.

“Yani genel olarak var ama midesi de çok iyi durumda değil şu andaki sonuçlara bakacak olursak ağır bir gastrit var gibi görünüyor. Yapılacak olan endoskopi sonucuna göre daha net bir bilgi elde edebiliriz ama…”

“Ama?” Doktor Başak karşısında oturan adamlara baktı. Şu an kendisini hiç güvende hissetmiyordu ama söylemese de mesleğine ihanet etmiş gibi olacaktı o yüzden kendini tutamayarak devam etti. “Aması şu evet midesinden kaynaklı bir süre dikkat etmemiz lazım. Küçük yaralar da görünüyordu tabi tam sonuca sonra bir endoskopi ile erişebiliriz. Şu anda asıl sorunumuz midesi bu haldeyken ilaç kullanamaz bunun haricinde asıl sorun karaciğerde.”

“Nasıl olacak ilaç kullanamazsa?” Fatih kendisini yine tutamamıştı. Haklıydı da ilaç olmadan tedavi olur muydu? “Şu ana kadar fazlasıyla kullanmış zaten.” Doktor iki de bir lafının kesilmesine sinirlenmişti. Açıklamaya çalışıyordu ona da adam akıllı izin vermemişlerdi. “Devam edeyim. Karaciğer için de bir biyopsi yapmamız lazım net bir sonuç için ama değerler düşmeye başlamaz da bir de yükselmeye devam ederse durum daha vahim hale gelecek.”

“Daha vahim?” Feyyaz’ın sert sesi odayı doldurduğunda kadın biraz korksa da belli etmedi. Yapabileceği bir şey yoktu olanı söylüyordu. Aylar önce bir doktora görünse bu hale gelmemiş olurdu. “Eğer değerler bu şekilde seyrederse ilerleyen süreçte kansere çevirme riski var ya da karaciğeri almamız gerekebilir. Ki bu da eşinizin sağlık durumu göz önünde alındığında çok da kolay olan bir süreç değil. Bu şimdinin konusu değil ama vücudunun nakli kabul edip etmeyeceği veyahut uygun donör bulunup bulunmayacağı bile hava da kalan bir soru. Bir de sağlık durumu göz önüne alındığında nakil gibi bir ameliyatı da kaldıramayabilir. O yüzden şimdi iyileşmesi için elimizden geleni yapmalıyız.”

“Yapalım da nasıl?” Güzel bir soruydu. Öncelikle sabrı öğrenmeleri gerekiyordu. Ne de olsa uzun bir süreç vardı önlerinde. “Uzun bir hastane süreci sizi bekliyor öncelikle onu söyleyebilirim. Tedavi için de gerekli olan tetkikleri yapmamız lazım. İlk olarak mideye endoskopi yaparak midenin durumunu tam teşhis edeceğiz onunla birlikte de karaciğerden parça almak için biyopsi yapacağız. Bunların yanında tomografi ve MR çekeceğiz. Çıkan sonuçlara göre de tam tedaviye başlayacağız. Bir süre hastanede misafirimiz olarak kalacak sonrasında ise evden tedaviye geçeceğiz ama önden söyleyeyim tam tedavi aylar sürebilir. Özel diyetler uygulanacak. Bir sürede aldığı takviyeler dahil herhangi bir ilaç ve benzeri hiçbir şey kullanmayacak hastanede verilenler hariç.”

“Hastanede ne kadar kalacak?” Bunu Doktor Başak da kestiremiyordu değerleri düşemeye başladıktan sonra çıkabilirlerdi en erken. “Değerler düşmeye başlasın sonrasında ayakta tedaviye geçebiliriz.” Konuşmanın devamı rutin şeylerdi.

Feyyaz odadan çıktıktan sonra nefesini düzenlemeye çalıştı ama pek başarılı değildi. Sinirli olduğu kişi sadece kendisi değil etrafındaki herkesti. Bir dizi şanssızlık olarak değerlendirdiği pek çok şey yaşamışlardı Berfu’yla ama bu kadarı sadece şanssızlıkla açıklanamazdı. Evlendiklerinden beri hatta tanıştıkları gün dahil pek çok şanssızlık peşlerinden gelmişti. Aradan geçen onca zaman hiçbir şey değiştirememişti. Sanki her biri bir öncekinden daha zor oluyordu ve her biri kafasını daha çok ağrıtıyordu. Yumruklarını sıktı. Açamıyordu. Sinirlerine hâkim olamıyordu.

Karısı içeride baygın yatıyordu. Doktor durumu ağır diyordu. Ölebilir diyordu. Nakil gerekebilir diyordu. Vücudu kaldırmayabilir bu ameliyatı. Değerler normale dönmezse ölümcül olabilir diyordu. Ölebilir. Berfu. Karısı. Onun. Asla izin vermezdi. İzin isteyecek miydi bu sefer? Zorlu bir tedavi süreci diyordu. Uzun hastane bir süreci vardı önlerinde.

Peki bunun temel sebeplerinden birisi neydi? Ameliyat. Belki onun yüzünden ameliyat olmuş olabilirdi ameliyata zorlamamış olsaydı bu kadar ağır geçirmeyecekti ama o ameliyat eden doktorlar da adam akıllı araştırmamış bu işi başlarına açmıştı. Kendisi dikkatsiz davranmış olabilirdi ama onlar doktor değil miydi nasıl onlar dikkat etmezdi. Şimdi kendiliğinden iyileşemezse ne olacaktı? Ameliyat mı olacaktı? Neden her şey yoluna girdi derken başına bir olay açıyor da aralarını bozuyordu emin değildi. Belki de ayağından ameliyat olmasa bu hale gelmeyecekti. O İtalyan doktora özellikle söylemişti hastalığını peki o ne yapmıştı? Onu kaale almamıştı. Ameliyat etmekte ısrarcı olan doktordu. Onun yüzünden hastalanmıştı. Bir üstüne ayağı tam olarak iyileşmemişti yani boşuna ameliyat olmuştu. İlk günden beri ağrıyor dediğinde de inanmamıştı problem çıkartmak istiyor gibi düşünmüştü. Sakinleşmeye çalışıyordu ama yapabildiği söylenemezdi. Odanın kapısının önüne geldiğinde Baran kendini belli etmek için sesini temizledi. “Berfu Hanım kendine geldi.” Feyyaz kafasını çevirip karşısındaki adama baktı. “Niye haber vermedin?”

“Hemşire çağırdık içeride.” Bir cevap vermedi tam kapının kolunu tutacaktı ki kapı açıldı. Karşısında kapalı kadını görmeyi beklemiyordu. Belki de bekliyordu ne de olsa az önce içeride olduğunu öğrenmişti. Kafasının içini toplayamamıştı daha biraz daha zamana ihtiyacı vardı bunun için. Hemşire kapıdan çıktı. Feyyaz’a dönerek “Doktor hanıma haber verdiler. En kısa sürede kontrole gelecek.”

“Durumu nasıl?” Nasıl olabilirdi ki? Doktor az önce söylememiş miydi durumu kötü diye. Yine de daha iyi bir şey duymak istemişti. En azından kendine gelmiş olmasını. “Bunu doktor hanım açıklasa daha iyi olur.” Feyyaz bir şey demeden içeri girdi. Arkasından kapıyı kapatıp iç tarafa yöneldi. Yatakta uzanan kadına baktı. Gözleri açıktı. Daha kendinde görünüyordu. Onu görünce suratını asarak “Neredeydin?” diye sordu.

“Doktorun yanından geliyorum.” Berfu karnındaki ağrıyı göz ardı ederek hastaneden çıkmak için harekete geçmek istiyordu “Ne zaman çıkacakmışım?” Bu sorunun cevabı onda da yoktu ama uzun bir süre burada olacakları kesindi. Doktorun istediği daha birçok test vardı en az bir hafta burada kalacakları kesindi. “Emin değilim ama bir süre buradayız.” Doktor bile emin değildi süreden. Belki de haftalar boyunca burada kalacaklardı ve şu an bunu Berfu’ya söyleyerek okları üstüne çekmek istemiyordu.

“Neden? Ayrıca midem ağrıyor hemşire de ilaç vermedi.” Şu an ne nedenini açıklayabilirdi ne de Berfu anlardı. En azından doktor söylerse ikna olma olasılığı daha yüksekti. “Doktorun istediği birkaç test daha varmış onları da yapacakmış.” Karaciğerinde mi problem varmış? Midesi ağrıyordu karaciğeri ne alakaydı diye düşünmeden duramadı Berfu.

“Niye?” Fatih durumu indirgeyerek söylemenin aha doğru olduğunu düşünerek “Karaciğerinde bir problem varmış gibi görünüyor.” dedi. Ne gerek vardı durumun ölümcül olabilir diye korkutmanın manası yoktu.

“Ne problemi?” Fatih içinden Berfu’nun merakına küfretti. Daha az soru sorsa olmuyor muydu? Feyyaz daha durumu hazmedememişti. En azından olayı biraz sindirmiş olsa daha iyi olacaktı ama. Berfu da kör değildi Feyyaz’ın yüzündeki kasılmayı görebiliyordu. Sinirden olduğunu bilecek kadar da tanıyordu. “Onu araştıracaklar.”

“Niye düzgün açıklamıyorsun?” Feyyaz daha fazla kendini tutamayarak durmadan soru soran kadına çıkıştı. “Ben de tam emin değilim Berfu doktor geliyor o daha net açıklar.” Kadın karşısındaki erkeklerin bir şeyler sakladığı kesindi bunu görebiliyordu ama onlar saklamakta ısrarcı gibiydi. Birazdan doktor geldiğinde nasıl olsa ortaya dökülecekti.

“Off.” Feyyaz kendine hakim olmaya çalışsa da olmayarak tekrar çıkıştı. “Oflama hiç ben daha dikkatli ol demiştim.” Dikkatli olarak çözemeyeceği bir şey olduğu kesindi ama yine de söylemeden duramamıştı. O dikkat etmemişti ama insan kendine daha çok dikkat etmez miydi?

“Oldum zaten.” Olan olmuştu yapacak bir şey yoktu artık. Geri alamazlardı olanları. “Neyse.” Fatih ortamın gerginliğini azaltmak için farklı bir konu açmanın daha doğru olduğunu düşünerek harekete geçti.

“Nasıl oldun Berfu?” Berfu surat asmayı bırakıp cevap verdi. “Ağrım var.” Karnındaki ağrı devam ediyordu. Özellikle midesini içine asit dökmüşler gibi bir yanma vardı.

“Normaldir biraz idare edeceksin artık.” Berfu şu a hiç idare etmek istemiyordu en kısa sürede ağrıdan kurtulmak istiyordu. “İlaç verselerdi en azından.”

“İlaç vermeyecekler bir süre.” Nereden çıkmıştı bu? Nasıl ilaç vermeyeceklerdi? O zaman neden hastaneydi? “Neden?” Güzel soruydu. Neden ilaç vermeyeceklerdi? Midesi kötü durumdaydı, karaciğeri çok fazla ilaç kullandığı için iflasın eşiğine gelmişti daha saymaya gerek yoktu.

“Miden de gastrit varmış bir süre ilaca ara verecekmişsin.” İlaç almazsa ağrısı nasıl geçecekti? Ayrıca illa içmesi gerekmiyordu serumun içine karıştırarak verebilirlerdi. “Ama ağrı?”

“İlaç içtiğin için ağrıyormuş zaten içmezsen bir süre sonra kesilecektir.” Demesi kolaydı ne de olsa yaşayan onlar değildi. Ayrıca ihtimallerle iş yürür müydü? “İhtimallere kaldım yani.” Berfu suratını daha da asarken ikisi de cevap vermedi. Tam olarak durumu buydu ihtimaller.

Aradan kısa bir süre geçmişti ki kapı açıldı içeriye doktor girdi. Berfu kadını tanımıyordu ama önlüğünden doktor olduğunu anlamıştı. “Kendinize gelmişsiniz.” Gelmese daha iyiydi en azından ağrı falan hissetmeden yatıyordu. Uyanınca ağrıları başlamıştı ama ilaç kullanamayacağını öğrenmişti. “Evet ama gelmeseydim daha iyiydi.”

“Neden?” Doktor karı koca durmadan memnuniyetsiz davranamadan duramıyorlar galiba diye düşünmeden edemedi. En azından hala yaşıyordu. Bunu bile bir mucize saymalıydı. “Midem ağrıyor.”

“Anlıyorum ama ultrasonda midenizde yaralar olduğunu fark ettik bu yüzden bir süre midenizi dinlendirmek için ara vermek zorundasınız iki gün boyunca midenizi sakinleştirmek ve kendini iyileştirmesi adına ara vereceğiz.” Sadece iki gün boyunca mı? Sonrasında içebilecek miydi? Ayrıca sadece ilaç içmeyecekti değil mi? Başka bir şey yoktu yani. “Sadece ilaç içmeyeceğim değil mi?” Doktor kadının suratına bakınca cevap vermedi uzun ve sıkıntılı bir süreç onu bekliyordu anlaşılan karı koca onu zorlayacaklardı anlaşılan.

“Yemek de mi yemeyeceğim?” doktor yatakta çocuk gibi davranan kadına baktı. Herhalde keyfinden böyle bir şey istememişti. Şimdiye kadar dikkatsiz davranmasının cezasını çekiyordu. Eğer daha erken bir doktora görünmüş olsaydı bu halde olmuş olmazlardı zaten. “Dediğim gibi bir iki gün civarı olacak.”

“Çok iyi. Peki karaciğerimde ne varmış?” Gözü kısa bir süre adama takıldı. Az önce konuştuklarında her şeyi bilmesin demişti adam. Hoş şu an haklı olabilirdi çocuk gibi bir kadına her şeyi açıkça söylese büyük ihtimalle kendini götürür mezara bırakırdı. “Karaciğer değerleriniz çok yüksek çıktı. Bu da iltihaplanma olduğunu gösteriyor.”

“İltihap mı?” Bu da nereden çıkmıştı? Karaciğerinde nasıl iltihap oluşurdu ki? Nasıl olacaktı yani ayrıca sebebi neydi? “Evet.”

“Ama neden?” Güzel soruydu ama asıl soruyu doktor sormalıydı sağlığını tehlikeye atacak kadar ilaç tüketecek ne derdi olabilirdi ki insanın? “Sistemde gördüğümüz üzere aylardır ağır ilaçlar kullanmışsınız ilaçlardan olduğunu düşünüyoruz ama netleşmesi için yapılması gereken birkaç test daha var onların sonucuna göre netleşecek.”

“Ağrı kesici harici çok da ilaç içmedim.” Takviyeleri ve ekstra aldığı vitaminler sayılmıyorsa tabi. Eğer onlar sayılıyorsa biraz fazla olabilirdi belki. “Birçok ağrı kesicinin içinde bulunan asetaminofen maddesi uzun ve yüksek dozda alındığında maalesef ki karaciğere zarar verebiliyor. Kontrolsüz ilaç kullanmışsınız.”

“Ama ameliyattan sonra vermişlerdi birçoğunu.” Geçmeyen ağrılarına karşılık verilmişti hepsi ama çok da kuvvetli olduklarını zannetmiyordu. “Kullandığınız ilaçlar çok yüksek dozda belki ağrılı bir süreç olmuş olabilir ama sizin kullandığınız ilaçlar genel olarak yoğun bakım hastalarına verilenlerden.”

“Emin misiniz o kadar da kuvvetli değillerdi.” Eğer olsalardı bu kadar çok içmesi gerekmezdi ki. Diğer doktorlarda aynı şeyi söylemişti ama pek inandırıcı gelmemişti. “Neden? Ağrılarınızı kesmedi mi?”

“Evet o yüzden günde birkaç kere aldığım oldu.” Doktor bir an yuh dememek için kendini zor tuttu. Bırak günde birkaç kere içmeyi hafta da bir kere almak bile Berfu gibi bir hastanın bünyesinde normalden daha fazla etkili olmalıydı. Bir anormallik olduğu kesindi. Ya kullandığı ilaç reçetedekiyle aynı değildi ya da başka bir şey vardı içinde. Yine de kendini belli etmedi ama kısa süreli bir şey denemekten kendini alamadı. “Anladım ama dediğim gibi bir süre dinlenmek hem karaciğerinize hem de midenize iyi gelecektir. Hemşire hanım birazdan son üç aydır kullandığınız tüm ilaçların ismini alacak ne kullandığınızı bilirsek en azından soruna daha rahat inebiliriz.”

“Takviyeler dahil mi?” Ne kullanıyordu bu kadar acaba? “Evet. Paketlenmiş olan tüm takviye edicileri de söylerseniz işimiz daha kolaylaşır. Bazen bu tür ilaçlar da tetikleyici olabiliyor.” Ama bazılarını yıllardır kullanıyordu eğer yapacak olsa çoktan bir şey yapardı.

“Bazılarını yıllardır kullanıyorum ben.” Şimdiye kadar bir şey yapmamış olması şimdiden sonra yapmayacağı anlamına gelmiyordu ki. İnsanların sağlık durumları ve vücutları her gün değişiyordu. Ayrıca atalar boşuna mı demişti kırk yılda olmayan bir anda olur diye. “Bir süre onlara da ara vereceğiz bu yüzden kendinizi korumanız adına daha dikkatli olmanızı isteyeceğim.”

“Hastanede ne kadar kalacağım?” Daldan dala atlayan bir konuşma dönüyordu şu an asla birisi bitsin diğer başlasın gibi derdi yoktu kadının. Ayrıca sorunun net bir cevabı da yoktu. “Değerleriniz daha normal seviyelere düşene kadar.”

“Ne kadarlık bir sürede düşer?” Eğer düşerse birkaç hafta içinde tedaviye cevap vermiş olurdu ama yine de emin değildi. “Emin değilim ama şimdilik 2-3 hafta arası diyelim.”

“Ama uzaya da bilir.” Bu konuda bir şey yapamazdı. Uzamasını o da istemiyordu ama elindeki tüm tedavi yöntemlerine cevap vermezse sonuç belliydi. “Maalesef uzamaması için elimizden geleni yapacağız ama emin değilim.”

“Ama haziranda sınav var.” Doktor bir şaşırdı. Haziranda ne sınavı vardı? Ayrıca kadının sınava ne işi vardı ve şu anki büyük bir problemleri hazirandaki sınav mıydı? O ne diyordu karşısındaki kadın ne diyordu. “Ne sınavı?”

“Üniversite sınavı.” Evlenecek kadar büyük üniversiteye gidecek kadar küçüktü anlaşılan. Çünkü başka hiç kimse sağlığını bir sınavın önüne koymazdı. Yine de bozuntuya vermedi ne olsa onu ilgilendiren bir mesele değildi. “Eğer o süre zarfında ayağa kalkabilirseniz girebilirsiniz sınava.”

“Bari evde tedavi olsaydım.” Feyyaz artık daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu. Doktor ne anlatmaya çalışıyordu karısının derdi neydi? Onlar da biliyordu evde tedavi olabileceğini ama demek ki olmuyordu olsa ilk onlar teklif ederdi zaten. Ayrıca kendisi de sormuştu bu soruyu. “Berfu yeter bence.” Uzatmanın bir alemi yoktu.

“Tabi sen yatmayacaksın.” Doktor anlık gelen çıkışla birlikte kendini toparladı. Ellerini önlüğün cebine atarken boğazını temizledi. Bir an aile faciasının ortasında falan kalacağını düşünse de adamdan herhangi bir cevap gelmemişti. Pek beklediği bir şey sayılmazdı, böyle bir adamdan da beklenmezdi yani. Yine de ortalığı toparlayarak “Hastane koşulları şu sizin için daha iyi. Biraz daha toparlanınca taburcu edeceğiz zaten.” dedi.

“Peki. Midem de ne varmış?” İlaçların yan etkisi olduğunu düşünüyordu uzun süreli ağır ilaçlar mideye zarar verebiliyordu yine de emin olmak gerekirdi. “İçtiğiniz ilaçlardan şüphelensek de ne zamandır devam ediyor mide ağrınız?” Berfu kısaca bir düşündü öncesinde de olurdu ama onlar ilaçlardan kaynaklı olurdu genellikle ve ilaç alınca geçerdi bu ağrı biraz farklı gibiydi. Başlayalı da yaklaşık bir ay kadar oluyordu. Tatilden önce başlamıştı.

“Bir ay kadar oldu.”

“Bu süre de normalde yemediğiniz bir şey yediniz mi alerjiniz falan olan.” Yememişti. Aksine iştahında da azalma olduğunu söyleyebilirdi. Öncesinde doymak bilmiyordu ki bunun farkındaydı ama son günlerde yemek yemeği bir ihtiyaç haline getirmişti sadece. “Hayır.”

“Acıyı çok tüketiyor.” Feyyaz yine kendini tutamayarak araya girmişti. Okları kendi üzerine çektiğinin farkındaydı ama dili yine durmamıştı. “Yıllardır acı yiyorum ama şimdiye kadar iyiydim.” Ayrıca acı yemekten olsaydı çok önce olurdu.

“Yüksek acılı gıdalar da yapabilir. O zamanda çok acılı bir şey yediniz mi?” Yememişti. Yemiş olsa bilirdi ama hatırlamıyordu. Ayrıca Feyyaz’ın acı olarak nitelendirdiği şeyler ona acı gelmiyordu ayrıca acının memleketinden geliyordu genlerinde var dese yalan olmazdı. Ağrılar ne zaman başlamıştı. Tatile gitmeden hemen önce. Yemek günü acı yememişti. Sonrasında iki gün boyunca yemek yememişti zaten. Evden kaçtığı iddiasıyla -ki ana amacı o değildi sadece biraz kendi başına kalmak istemişti- iki gün boyunca uyutulmuştu. Sonrasında… uyku ilacı… aç karnına vermişti ne vermişse belki de o yapmıştı. “Uyku ilacı?”

“Uyku ilacı mı?” Doktor, karşısındaki kadının bir an onunla dalga geçtiğini düşündü. Nereden çıkmıştı bir anda uyku ilacı? O ne soruyordu kadından ne cevap geliyordu. “Uyku ilacı yapar mı?” Kısaca bir düşündü. Yapmazdı büyük ihtimalle. Ayrıca o kadar kuvvetli ilaçlar yapılmıyordu büyük ihtimalle.

“Birçok uyku ilacı yapmaz. Uzun süreli aç karnına kullanmak gerekir en azından. Mide boşken daha zararlı olabilir ama günümüzdeki uyku ilaçları o kadar kuvvetli değil.” Berfu hem aç karnında hem de 2 gün boyunca almıştı. Bir kere fazla vermişim dese de pek inandırıcı gelmemişti. Olay büyütmek istemediği için sesi çıkmamıştı sadece. “Aç karnına 2 gün boyunca aralıksız kullanmışsak?” Başak, kadına baktı. Ciddi miydi? Kim böyle bir şey yapardı ki? Hangi akla hizmet hem de.

“Niye böyle bir şey yapasınız ki sizin gibi birisi için intihardan farksız bir durum.” Bugün tıbba yeni bir bakış açısı kazandırıyordu kadın resmen. Bu kadar yaşaması bile imkânsız olan bir insanın 21 yaşına gelmiş olmasının yanında bitmek üzere olan bir karaciğerle ayakta kalmıştı haftalarca üstüne midesi de kötü durumdaydı bir de üstüne 2 gün boyunca uyku ilacı mı kullanmıştı? Şu an içindeki bilim insanı susmuyordu. Masaya yatırıp kontrol etmek istiyordu ama sesini çıkartmadı. “Değil mi sormak lazım neden diye?” Feyyaz bugün daha ne kadar daha faul verebilirdi emin değildi ama sayı sürekli kendini yeniliyordu. Uyku ilacını verirken aç olmasını göz önünde bulundurmamıştı.

“Ayağından dolayı öyle bir şey oldu ama büyük bir probleme yol açmaz herhalde.” Fatih araya girmişti. Feyyaz’ın konuşacak pek hali kalmamıştı. Bugün herkes ve her şey üstüne geliyordu. Ayrıca doktorun olayı farklı yönlere çekmesini istemezdi. “Dediğim gibi o kadar kuvvetli bir uyku ilacı var mı piyasada.” Sonra fark etti karşılarındaki adam sürekli yasal şeyler yapan birisi değildi ki büyük ihtimalle ilaç da kara borsa malıydı yani çok kuvvetli olabilirdi.

“Var diyelim ve geçelim biz bu konuyu. Midesindeki yaraların sebebi uyku ilacı olabilir dediniz tedavi yönteminiz var mı?” Fatih bu olaydan nasıl çıkacaklarını bilmiyordu ama konuyu değiştirmesi gerekiyordu Berfu’nun sitemleri biraz bekleyebilirdi. “Uyku ilacını siz dediniz ayrıca yapılabilecek bir şey yok şu an için biyopsi ile midesini kontrol etmek gerek gastritin hangi türü olduğunu kontrol etmeliyiz o yüzden 2 gün sonra yapılacak biyopsiye kadar bir şey yiyip içmeyecek.”

“O kadar süre aç nasıl dayanacağım.” Bu aralar iştahı olmasa bile aç kalmak pek onluk bir şey değildi. “Arada serum ile desteleyeceğiz.” İlaçsız serum sudan farksızdı yani arada biraz su vereceklerdi o kadardı ve iki gün boyunca beklemesi gerekiyordu.

“Mükemmel.” Berfu’nun sitemkâr ve imalı sesine kulak tıkadı doktor. Üstüne alınması gereken kişi şu an arka tarafta oturan adamdı ki onun da üstüne alındığının farkındaydı. Daha fazla odadaki gerilimde kalmak istemeyerek “Siz dinlenin bugün gece on ikiye kadar su ve hafif tuzsuz, acısız ve az yağlı çorba haricinde bir şey yiyip içmeyeceksiniz sonrasında da bir şey yiyip içmeyen. Şimdilik bu kadar dinlenin.” gitmek için kendini hazırladı ve konuşmayı sonlandırdı.

“Sağ olun.” Doktor odadan çıkarken Berfu kafasını yastığa gömdü. Şu an ne kimseyi görmek ne de konuşmak istiyordu. Fatih istenmediğini fark edince o da kapıya doğru hareket etti. Bir aile kavgasının ortasında kalmak istediğini zannetmiyordu. Yarına tekrar uğrardı. Feyyaz önce kendi üzerine baktı sonra da yatakta yatan kadına baktı. Burada kalacaklardı evden kıyafet istemesi gerekiyordu. Kapıya doğru ilerleyen Fatih’i görünce peşinden yürüdü. Kapıdan çıktıktan sonra Fatih arkasını dönerek “Ben gidiyorum sizi de baş başa bırakıyorum.” Fatih’in olup olmaması Berfu’nun tüm stresini üzerinden çıkartmasına engel değildi. Uzun bir süre burnundan getireceğinden emindi.

“Gitmesen de bir şey değişmez merak etme.” Fatih hiç de merak ettiğini zannetmiyordu. Feyyaz’ın Berfu’nun her lafının altında kalıyor oluşu hem onu şaşırtıyordu hem de hayal kırıklığına uğratıyordu. Ne de olsa beraber büyüdüğü bir adamın ona ya da kardeşine göstermediği şefkat ve merhameti başka bir kadına gösteriyor oluşu canını sıkıyordu. “Belli o kadarı suratından. Bu sefer kolay yırtamayacak gibisin.”

“Ne bileyim ben öyle olacağını.” Hiç aklına gelmemişti böyle bir şey. Belki bilmediğinden belki de alışamadığından kaynaklı olarak hastalığı konusunda hep bir falso veriyordu. “Ameliyattı ilaçtı derken artık nerelerde uyursun emin değilim.” Bu konuda biraz eğlenmiyor değildi kendilerinin yapamadığını dünkü çocuğu yapabiliyor oluşu komikti.

“Şu anlık uyuyabileceğim tek yer kanepe zaten.” Yani hastaneden çıkana kadar o da yanında kalacaktı yapacak bir şey yoktu. Bir de eve gidip gelirse Berfu kesin boşardı çünkü kuzenini. “Doğru uzun bir hastane macerası olacak gibi. Ne yapacaksın?” Yapacak bir şey yoktu ki hastanede yanında kalacak bu arada gönlünü de almaya çalışacaktı tabi alabilirse. Uzun ve meşakkatli olacağı kesindi.

“Yapacak bir şey yok artık toparlanana kadar buradayız.” Fatih içinden İnşallah toparlanır diye geçirse de dışından hiçbir şey söylemedi. “İyi bakalım yarın tekrar uğrarım.”

“Tamam.” Fatih arkasını dönüp uzaklaşırken Feyyaz Süleyman’a baktı. “Eve git hastane için bir çanta hazırlasınlar.” Süleyman tam hareketlenecekti yerinde durdu patronuna ithafen konuştu.

“Size de getireyim mi?” Mecbur getirecekti. Üzerindeki tişört ve kumaş pantolonla kalacak hali yoktu ya. “Evet.” Süleyman önce başıyla onayladı. Emin olmak adına adama tekrar sordu.

“Tamam başka bir şey istiyor musunuz?” Feyyaz düşünmeden “Hayır.” dedi sonra aklına çorba muhabbeti geldi. “Bir de çorba yapsınlar. Yağsız, tuzsuz ve acı olmayacakmış.” Pek Berfu’nun tarzı değildi ama yapacak bir şey yoktu şimdilik. “Peki efendim.” Süleyman gelen emirle uzaklaşmaya başladı.

Odaya geri döndüğünde kendini kanepeye attı. Berfu’nun suratı mahkeme suratından farksızdı. “Evden eşya istedim bir şey istiyor musun başka?” Şu an istediği tek şey hızlı ve acısız bir ölümdü çünkü bu gidişe sürüneceğe benziyordu. Sebebi de karşısında oturan ve pişkin pişkin konuşan adamdı. “Uyku ilacı.” İleri gittiğinin farkına varmıştı işte bugün ne diye hala yüzüne vuruyordu ki hala.

“Berfu!” Ne derse desin haklıydı onun yüzünden bu haldeydi. Doktorun suratından belliydi iyi bir şey olmadığı. Ayrıca tüm hayatını hastane de geçirmişti ve az veya çok bir şeyler biliyordu hem karaciğeri hem de midesi şimdiye kadar önüne bir problem olarak gelmemişti demek ki hikmet adamın yaptıklarındaydı. “Ne, daha kısa olsun bu sefer ama tek seferde hepsini verseydin acısız olurdu en azından.”

“İsteyerek yapmadım.” İsteyerek uyutmuştu kabul ediyordu ama bu şekilde bir zarar vereceğini düşünse asla yapmazdı. “İyi bu sefer biliyorsun ona göre yaparsın.” Feyyaz bu şekilde devam etmeyeceğinin farkındaydı ayrıca haklıydı biliyordu ama suçluluk duygusu da pek alışkın olduğu bir şey değildi.

“Güzelim…” Berfu arkasından gelecekleri biliyordu. İsteyerek yapmadım, sana bile isteye zarar vermem, seni seviyorum, seni düşündüğüm için falan diye devam eden bir masal okuyacağı kesindi. Bu yüzden devam etmesine gerek yoktu. “Uyuyacağım sessiz ol.” Günlük hayatta hep başarıyı yakalarken özel hayata geldiğinde neden çuvalladığını bir türlü anlamıyordu. İyi bir şey yapmaya çalışıyor eline yüzüne bulaştırıyordu onu da. Geriye yaslandı gözleri kapalı yatan kadına baktı. Bir süre sonra gerçekten uyumuş olduğunu fark etti nefesi düzene girmişti. Hava kararmıştı kapı çalınınca Süleyman’ın geldiğini fark ederek kapıya yaklaştı. Elindeki çantayı alarak içeri girdi. Uyanınca üzerini değiştirebilirdi şimdi bir de uyandırıp okları üzerine çekmek istemiyordu yeterince ona siniriydi üstüne çıkmaya gerek yoktu. Banyoya girerek kendi üzerini değiştirdi.

NOT: Bol bol oy ve yorum gelebilir mi? Ben yorumlarızı okumayı seviyorum da. Ayrıca yakında bu hastalık bölümleri de bitiyor.

 

 

Loading...
0%