@ahsenkubos
|
İnsan istediği zaman yapamayacağı şey yoktur. Sabah uyandığım da saat dokuzdu, Feyyaz daha uyanmamıştı. Gece zorla üzerimi değiştirtmişti şimdi intikam için uyandırsam ne olurdu? Sonra pazar günü hazır dersim ya da işim yokken dinlensem ve tembellik etsem hiç fena olmazdı. Ne de olsa birkaç gündür erken kalkıyordum bugün kalkmasam ne olurdu ki? Bir süre sonra elime telefonu alıp sosyal medyada takılmaya başladım. Zamanı fark etmemiştim ama uzun süredir telefona bakıyormuşum. Boynumda bir baskı hissettiğimde kendime geldim. Saat neredeyse on bir olmuştu. “Günaydın güzelim.” Telefonu kapatıp kenara bıraktım. “Günaydın.” Ona doğru döndüğümde küçük bir öpücük çalıp “Erkencisin” dedi. Eh yalan değildi erken kalkasım tutmuştu bugün nasıl olduysa. “Uyku tutmadı.” “Kaçta uyandın.” “Dokuz.” Tekrar öptü yine geri çekildi “Kahvaltı yapalım.” dedi. Büyük ihtimalle dün akşam da yememişti kahvaltı yapmadan çıkmıştı o kadar uzun süre aç nasıl kalıyordu aklım almıyordu. Kahvaltı yaptıktan sonra geri odaya döndüm. O çalışma odasına geçmişti bende bir keyif banyosu yapmaya karar verdim. Bugün bakım günü olmuştu benim için uzun uzun banyo yapmış sonra da ertelediğim maskeleri yapmıştım. Kendime vakit ayırmak iyi gelmişti. Feyyaz da kendini odaya kapatmıştı zaten. İşim bitince yatağı falan toplamış ve balkona uzanmış kitap okuyordum. Güneşli ve sıcak günlerin sonuna geliyorduk son günlerin tadını çıkartsam iyi olacaktı. Kulaklık takılı olduğu için kapının açıldığını fark etmemiştim. Sonra Feyyaz kâbusum olan kürkle geldi. Birden üstüme örtünce korkutmuştu. Kulaklığı çıkartırken “Korkuttun.” “Rüzgar esiyor sen de karşına oturmuşsun.” “Daha yeni başladı içeri girecektim zaten.” Kürkle hala barışamamıştım. Üstümden atarken ayağa kalktım. Kitabı kapatıp elime aldım içeri girdim. “Acıkmadın mı?” hmm acıkmıştım galiba. “Acıktım ama erken değil mi?” “Acıkırsan tekrar yersin.” O da vardı zaten gece yemesini çok kafama takmazdım hele bu aralar kilo verdiğim için hiç düşünmem gerekmiyordu. “Olur.” Fazla kolay ikna oluyordum galiba. Yemeği yedikten sonra işi bitmişti galiba ki benimle uğraşmaya başlamıştı. Yine de film izlemeyi kendi teklif etmiş ve sonuna kadar izlemişti. Büyük ilerleme kaydediyorduk. Sakin geçen bir hafta olmuştu benim için. Havalar yüzmek için soğumuştu hatta bizim evde ısıtıcı çalışıyordu. Kendisi sıcaktan bunalıyordu ama yine de sesini çıkartmıyordu. Geceleri odanın içi serin olmaya başlamıştı ve hastalanmak istemiyordum. Yüzme işi ise kısa bir süreliğine askıya alınmıştı. Alt katta bulunan havuzun ısıtma sisteminde bir sorun vardı o yapılınca orada devam edelim demişti. Yani tek derdi benim yüzme öğrenmem değildi ama neyse. Kızlar da bu aralar bir etkinlik hazırladıkları için çok görüşemiyorduk. Seda abla ile çok görüşmesem bile Zerda ile vakit geçirmek eğlenceli oluyordu. Geçen gün evde sıkılınca kendim dışarı çıkmış ve biraz gezmiştim. Hatta havalar soğumaya başladığı için daha kalın ve uzun kollu kıyafetlere geçmem lazımdı dolap tamamen yazlık doluydu bu yüzden birkaç parça da kıyafet almıştım. Kuaföre gitmiştim falan tek başıma olsam bile -yani arkamda gezen iki adamı saymazsak- iyi bir gün geçirmiştim. Bu camia da dedikodu biraz hızlı yayılıyordu onu fark ettim. Zerda ile görüştüğümüzde birkaç fotoğraf çekinmiştik ve o paylaşmıştı. Takipçi sayısına göre bakacak olursak birçok fenomenden daha çok takipçisi vardı. Hesabı da açık olunca paylaştığı fotoğraf biraz hızlı yayılmıştı. İlk başta fark etmemiştim ama geçen gün dışarı çıktığımda birkaç mağazada ki satış danışmanları beni tanımıştı. Şimdi benim alnımda ismim yazmıyorsa başka şekilde öğrenemezlerdi. Benim hesabım kapalıydı. Görebilecekleri tek şey profil fotoğrafım olurdu onda da yüzüm çok belli değildi. Yani çok da kötü bir şey değildi çünkü özel ilgi görmemi sağlıyordu ve işimi hemen halletmeme sebep oluyordu bu da. İlgi delisi bir insan değildim ama işlerimi kolaylaştırıyorsa karşı da çıkmazdım. Ayrıca daha önce Zerda ile gittiğimiz yerlerde beni zaten tanıdıkları için yeni kreasyonu haber vereceklerdi. Bu aralar aklımda üniversite mevzusu vardı. Karşıma çıkan herkes yaşımı öğrenince bir tur okul soruyordu aslında tek sorun okumuyor olmamamda değildi etrafımda gördüğüm herkes ya çevresinden bildiği aynı okullarda okuduğu kişilerle arkadaştı ya da üniversitede tanışmışlardı. İşin aslı kendi başıma yapmaya her arkadaş grubunda sonradan gelen olacaktım ve grubu kendi istediğim gibi şekillendiremezdim. Halihazırda bir tanesiyle tanışacak sonra da onun arkadaşlarıyla tanışacaktım. Zerda da olduğu gibi. Onunla gezdiğim zamanlarda arkadaşları da oluyordu ya da görüyordu ister istemez tam olarak aralarına dahil olamıyordum ama üniversite gibi bir ortamda arkadaş edinecek olursam kiminle arkadaş olup olmayacağımı kendim seçerdim. Sorun şuydu ki bu konuyu nasıl gündeme getirecektim? Feyyaz kabul edecek miydi bunu? Ayrıca bir de ders çalışma mevzusu vardı. Etüt merkezine falan gidemezdim büyük ihtimalle ama evden çalışabilirdim. Tek sorun arkadaş da değildi tanıştığım herkes üniversite bitirmişti az ya da çok bir alana hakimlerdi illaki çalışmalarına gerek yoktu kendi uzmanlık alanları hakkında bir konu olduğunda rahatça konuşabiliyorlardı. Benimse uzman olduğum konu altınlardı herhalde onun haricinde bir şey hakkında tam bir bilgi birikimine sahip değildim. Bir ortama girdiğimde ben de hakim olduğum alanda konuşmak istiyordum. Cahil küçük bir kız çocuğu muamelesi görüyordum özellikle Zerda’nın arkadaşlarından. Seda ablanınkilerle tam tanışmamıştım tanışsam belki de onlarda o şekilde davranacaklardı. Yaşımın küçük olduğunun farkındaydım ama yani bu konuda pek bir şey yapamazdım. Cahillik kısmı içinse bir şeyler yapabilirdim. Tekrar ders çalışmak kolay olmayacaktı başta ama yapabilirdim. Boş zamanım da vardı zaten. Annemler çok sorun değildi kocan karışsın der kenara çekilirlerdi de peki kocam kabul eder miydi? Cahillik arkadaş falan desem kesin buna mı takıldın diyecekti. Sadece okula gitmek istediğimi kabul ettirmek için ne yapacaktım? Bir şekilde ikna olmalıydı. Bir kere ağzından olur çıksa yeterdi sonrasında geri alamazdı. En azından şimdiye kadar almamıştı. Yani ders çalışmaya başlasaydım sonrasında yaza kadar bölüm ve üniversite konularında ikna edebileceğimi düşünüyordum. Şimdi bir plan yapmam ve uygulamam lazımdı. Daha önce birkaç defa bazı şeyleri tam sevişme öncesinde söylemiştim ve dinlemeden kabul etmişti. Ayrıca bu aralar eve erken geliyor ve söz verdiği gibi yüzme öğretiyordu hatta filmleri de benimle sonuna kadar izliyordu. Geriye tek seçenek kalıyordu o da kocamı baştan çıkarmak ve fark ettirmeden kabul ettirmek. Çok haince bir plan gibiydi ama doğrudan sorsam kabul etmeyecekti sonra ben kızacak ve küsecektim falan sonrasında belki zorla da olsa kabul ettirecektim fakat bu seferde iş çok uzayacaktı günler alabilirdi. Kısa yoldan çözmek daha mantıklıydı hem aramızı bozmadan hem de çabuk. Tek atışla iki kuş vurmuş olacaktım. Önce huyuna gitmem lazımdı yani bu ara hiç huysuzluk yapmayacaktım. İlgiyi de seviyordu biraz da ilgi göstersem uygun ortamı hazırlardım ama sanki planlamamışım da anlık olmuş gibi gözükmesi gerekiyordu sonra oyun oynadın diyerek üste çıkmamalıydı aksine itiraz edecek olursa ben üste çıkabilmeliydim. Şu an yaptığım planı anca ülkeler savaşa girerken falan yapıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Ok yaydan çıkmıştı artık. Bu düşünce benim aklıma düşmüştü elde etmeden bırakmayı düşünmüyordum. Dersten çıkınca odaya çıktım dışarı çıkmayı ve planım için ön alışveriş yapmayı düşünüyordum. Dersten önce hazırlanmıştım geç kalmayım diye zaten erken geliyordu ben geç gelirsem o surat yapacaktı falan hiç gereği yoktu. Ayrıca aldıklarımı ilk seferde giyemediğim için bir de kuru temizleme beklemem gerekecekti. En kısa zamanda halletmeliydim, zaman aleyhime işliyordu ne de olsa. Saçımı falan düzeltmiştim lavaboya girip çıktım ki kapı açıldı ve içeriye aleyhinde hain planlar yaptığım canım kocam geldi. Yani çok aleyhinde sayılmazdı aklı başına gelene kadar sevecekti. Ayrıca neden bu kadar erken gelmişti ki? Şimdi sen evde dur ben gideyim de diyemezdim. Ne yapıyorduk huysuzluk yok ilgi var. “Hoş geldin.” Elindeki ceketi yatağın üzerine atıp yanağıma bir öpücük bıraktı. “Hoş buldum da bir yere mi gidiyorsun?” aslında tam gidiyordum ama anlaşılan artık gidemiyorum. “Hayır dersim şimdi bitti ben de odaya yeni geldim.” Yalan değildi daha biteli 20 dakika bile olmamıştı. Önce üstüme bir bakış attı. Üzerimde kot pantolon onun üzerinde askılı bir crop takı falan takmışım ne bu özen ders için der gibi oldu ama yapacak bir şey yoktu. “Tamam.” Tamam ne tamam. Tamam falan değildi eksikti. Planlarım geriye çekilmişti. “Sen erkencisin.” “İşim erken bitti.” Başka gün kalmadı erken bitecek bugün erken bitti işte bu da benim şansım neyse en azından yarın dersim yoktu sabah gidebilirdim. Kesin yarında işe falan gitmezdi. Tamam derken sandalyeyi çekip oturdum, bari hocanın verdiği ödevleri yapayım da yarın uğraşmayayım. O üzerini falan değiştirdi. Ben aynı kıyafetlerle oturdum şimdi değiştirsem tuhaf kaçacaktı biraz daha üzerimde kalsınlar da sanki normalmiş gibi düşünsün. Bu İtalyanca neden zordu ya? Veyahut bana niye zor geliyordu? Aslında Latin alfabesi genel olarak okuması ya da seslendirmesi de zor değildi de ama aklımda kelimelerin anlamları karışıyor ve karıştırıyordum. Benim İtalyanca ile olan savaşımı görmüş olacak ki sandalyenin arkasından kitaba doğru uzandı. “Hala mı zor geliyor?” Ben nefes verirken o da halime gülerek yanağımdan öptü. “Sorun bende değil kelimelerde.” Genel de tam tersi olurdu sorun sende değil ben de gibi ama bu sefer suçu üstüme alamazdım. “Neden?” “Bazılarının iki anlamları var ve birbirlerinden çok farklı gibi.” “Tesoro mio, potresti essere un po' prevenuto? (Canım sen biraz önyargılı olabilir misin?)” “Şu an yaptığın kesinlikle dalga geçmek oluyor ama anlamıyorum işte niye gidip İtalyanca konuşuyorsun ki?” “Bence anlamaya çalışmıyorsun.” “O nasıl oluyormuş?” “Gözünde büyütüyorsun da ondan.” Ben göz devirince “Yardım edeyim mi?” fazla yardımsever davranıyordu bu aralar. Kendimi kötü hissettiriyordu. “Nasıl edeceksin?” suratım asılmıştı. Bu adam bu yoğunluğun içinde beş dil öğrenmişti ben oturduğum yerde bir dili öğrenemiyordum. Elimden tutup kaldırdı kitabı da eline aldı bende kalemle defteri aldım aşağı indirdi masaya oturduk. Tek tek kelime ezberletmişti sonra da cümle kurmama yardım etmişti. En azından 5 cümle kurabiliyor ve telaffuz edebiliyordum en azından karşımdakine adını, yaşını, nerede olduğumu, marketin yerini ve bir şeyin fiyatını sorabilecektim. Büyük gelişme göstermiştim. Tamam o daha fazlasını göstermişti ama ben bu kadarını zor aklımda tutmuştum. Konuşamıyordum, ana problem buydu telaffuzdu. Bunların telaffuzunu öğrenirken bile çok vakit harcamıştım. Feyyaz fazla optimisttik yaklaşımına göre boğazım seslerin çıkışına alıştıkça kolaylaşacaktı ama ben emin değildim. Artık 3 saatin ardından pes ettik daha doğrusu ben pes ettim. Yani kaç hafta oldu başlayalı ama kelime öğrenmekten daha doğrusu öğrenememekten dolayı yol kat edemiyordum. Benim yakınmalarım sonunda dersi bitirip yemek yemiştik sonra da gidip İtalyanca film açtı. Neymiş kulağım alışırmış, alışmasın ben istemiyorum. Ben daha İtalyancanın hakkından gelemiyordum nasıl TYT-AYT çalışacaktım acaba? Belki de yeterince motive değildim emin değilim. Yeterli motivasyona sahip olsam yapabilirdim. Peki o motivasyonu nasıl elde edecektim acaba? Ertesi sabah en azından daha şanslıydım ki sabah erken çıktı. Bende hemen ondan sonra çıktım. Tek tek mağaza gezemezdim. O yüzden en mantıklısı büyük bir AVM de dolaşmaktı en azından kapalı alan olduğu için üşütme problemim de olmazdı. Açıkçası tek gitmek istediğim için Zerda’yı aramamıştım çünkü Zerda’nın lüzumsuz şakalarına maruz kalabilirdim ve yeterince kendimi kötü hissediyorum bu konuda. Avm’ye geldiğimde yani geldiğimizde kıvranmaya başladım arkamda dolaşan adamların yanında nasıl alışveriş yapacaktım acaba? Neyse önce kafama birkaç mağazaya girdim normal bir alışveriş yapıyordum gibi gözükmeliydi çünkü arkamdaki adamların ne yaptığımı kocama yetiştirdiklerini biliyordum. Sanki evde canım sıkılmış da dışarı çıkmış gibi geziyordum tek o da değil şimdi Zerda’nın arkadaşlarından birine yakalanmak istemiyordum. Haklı gerekçelerim vardı yani. Tek sorun aldığım şeyleri denemeden aldığım için kafama göre takılıyordum ama bir şey olmazdı herhalde. Uzun uzun mağazaları gezdim sonra artık işi biraz abartıp bayağı alışveriş yapmıştım galiba ki paket ve çanta sayıları artmıştı tabi bunları ben taşımıyordum birkaç adım arkamdan gelen sevgili bodyguardlarım taşıyorlardı. Sayı artınca bir tanesi ben arabaya bırakıp geleyim siz bekleyin demişti. Araya birkaç tane iç çamaşırı mağazası sıkıştırmıştım zaten ama sonra kürkle daha fazla iletişim halinde olmamak için dışarıda giyebileceğim hırka, şal ve küçük battaniyeler bakmaya karar vermiştim. Balkona çıkamaz olmuştum ya. Sandalyenin üzerinde beni bekliyordu ve ben her gördüğüm kendimi kötü hissediyordum. En azından farklı seçeneklerim olursa ona kalmazdım. Küçük bir kahve molası iyi gelir diye o gelene kadar bir kafeden kahve almaya karar verdim. Yeterince vakit harcamıştım bir de oturup harcamaya gerek yoktu. Birkaç şeye de bakıp gitmeyi planlıyordum. Bir kafeye girip kahve siparişi verdim o kadar peşimde dolaşmış ve benimle beraber yoruldukları için adlarını asla öğrenemediğim -sebebi hepsi birbirine benziyordu ve her seferinde başka birisi geliyordu benimle- korumalarıma da almaya kalktım başta bir istememekte ısrar etseler de -sebebi kesinlikle patronlarından çekiniyorlardı- ama ben de fazla inatçı olabiliyordum bazen. En sonunda onlara alıp çıkmıştık. Kürke yakından bakmamı gerektirmeyecek kadar alışveriş yaptığımı düşünüyordum aldıklarım eve gelince kesinlikle kutusuna girerek ortadan kaybolacaktı. Eve geldiğimizde aldıklarım kuru temizlemeye gitti. Onların gelmesi minimum iki günü bulacaktı o zamana kadar bende maksimum sevimlilik modunda kalacaktım bazen istediklerini elde etmek için benliğinin dışına çıkabiliyordun. Geçen sene karşıma geçip ‘seneye evleneceksin sonra İstanbul’a gelecek ve üniversiteye gitmek isteyeceksin ama bunu kocana kabul ettirmek için aklını çelmek adına özel olarak iç çamaşırı alışverişi yapacaksın’ dese dalga geçme benimle diyerek kızardım. Şimdi tam olarak aynısını yapmıştım ama yapacak bir şey yoktu. Ayrıca kötü hissetmemin sebebi iç çamaşırı almak değil bu aralar fazla iyi davranıyordu ve ben ona istediğimi yaptırmak için oyun oynamak adına yapmış olmamdı. Bir de ortaya çıkma olasılığı bir tık korkutuyordu açıkçası. Eğer anlarsa bir daha asla yemezdi bu numarayı. Neyse oyunumu iyi oynamalıydım. Yarısı tamamdı sadece geriye uygun ortam kalmıştı onu da bir hafta içinde ayarlarsam sorun yoktu yoksa biraz daha ileri bir tarihe almam gerekecekti çünkü reglim yaklaşıyordu. Eve ondan önce geldiğim için banyo yapmış uzanmıştım biraz dinlensem iyi olacaktı çünkü yorulmuştum sabah giderken havuzun ısıtmasını tamir ettiler istersen akşam yüzebilirsin demişti. Tabi tek başıma daha yüzemediğim için o da benimle olacaktı bu yüzden onunda işine geliyordu. Dinleneyim diye uzandığım yatakta uyuyakalmış ve iki saatten sonra uyanmıştım. Yine uyanmazdım galiba ama Feyyaz balkonun kapısını açınca lavabonun kapısı çarpmıştı da ona kalkmıştım. Ben korkuyla kalkınca “Kapı çarptı kusura bakma” demişti de benim aklım çıkmıştı. Ayrıca her şeye arıyor ya da mesaj atıyorsun niye gidip bugün balkondan seslenesin tuttu ki. Halihazırda uyandığım için yataktan kalktım hava da kararmıştı zaten. Sabah yaptığım kahvaltı ile kalmıştım. Yemek yesem hiç fena olmayacaktı. O banyoya girerken ben aşağı indim o da gelirdi herhalde. Semih Bey masayı hazırlıyordu. Tüm gün boyunca telefonuma bakmamıştım biraz ona baktım sonra da o indi aşağı. Masaya oturduğumuzda telefona bakıyordum. Tabi sanki kendisi hiç yapmıyormuş gibi. “Telefonu bırakıp yemek mi yesen?” demişti. Kendisi de bakıyordu telefona ben bakınca niye suçlu oluyordum pek? Telefonu kenara bırakırken yemeğe başladım. Geçen ki olaydan kaynaklı olarak galiba ne yaptın bugün diye sormamıştı. İstese hangi mağazalara bile girdiğimi bilirdi yani sorarak sadece işi tuhaflaştırıyordu zaten. “Yüzmek istiyor musun?” diye sorunca bir düşündüm. Yorulmuştum ama bir saat çalışabilirdim herhalde. Yoksa ben bu hızla gelecek yaza anca yüzme öğrenirdim. Tüm sevimliliğimi kullanarak “Öğreteceksen olur.” demiştim. Artık iş köprüyü geçme olayına dönmüştü. Buradaki ayı galiba Feyyaz oluyordu. Sonra kendi düşünceme gülerken buldum kendimi. Bu aralar iyilik meleği gibi dolaşan kocama ayı demekte değişik olmuştu. Yüzme, İtalyanca ve üniversite işi vardı arada. Bu aralar huysuzluk yaparak sadece kendime zarar verirdim. “Tamam yemekten sonra inelim” demişti. Şansıma bu aralar işi erken bitiyordu da bana biraz vakit ayırıyordu. Yemekten sonra o aşağı inip havuzu kontrol etmişti buz gibi suya girmek niyetinde değildim hiç. Ben de yukarı çıkıp üzerimi değiştirip inmiştim ama pişman olacak gibiydim çünkü bacaklarım ağrıyordu. Kısa süreli bir havuz macerasından sonra yukarı çıkmıştık. Ayaklarımı uzatmış yatıyordum o da elindeki kumanda ile bir ileri bir geri yapıyordu ama artık başım dönmüştü. “Artık dursan mı bir tanesinde?” “Güzel bir şey yok.” Sana göre güzel ne var ki hep yorum hep yorum. Kumandayı bana uzattı. Her hâlükârda hepsini saçma bulduğu için bir tanesinde durdum. Yine de çok izleyesi yoktu galiba bana sarmıştı. “Yarın dışarı çıkacak mısın?” “Hayır dersim var.” “Bugün ne yaptın?” şimdi soru yine aynı yere gelmişti ama huysuzluk yoktu. “Hiç evde canım sıkıldı kızların işi vardı ben de biraz alışveriş yaptım.” Avm olayının biliyordu zaten saklamanın bir alemi yoktu. “Daha var niye bu kadar aceleye getiriyorlar.” “Bilmem artık orasını ama ikisi de fazla meşgul.” Öyleydi ama daha çok vardı ve o güne kadar ben tek başıma takılacaktım galiba. “Kıyafet mi aldın?” bir an diziye dalmış olmalıyım ki ağzımdan hıh kaçtı. Sonra duymadığımı anlayınca tekrar sordu “Alışveriş yaptım dedin ya ne aldın?” “Ha evet havalar soğudu uzun kollu ve daha kalın bir şeyler aldım.” Kafamı televizyondan kaldırmamıştım açıkçası yalan konusunda pek başarılı bir örnek sayılmazdım o yüzden dikkatim dağınık gibi gözükmek daha cazipti. “Kuru temizlemeye mi gittiler?” bence derdi alışveriş falan değildi izlemek istemiyordu ve beni de pes ettirmeye çalışıyordu ki başarmıştı. “İzlemek mi istemiyorsun?” “Evet.” “Baştan niye söylemedin?” omuz silkti. Cevaba bak omuz silkmek. Derin bir nefes verdim. Bana da izletmek gibi bir niyeti yoktu anlaşılan. “Tatlı getiriyim mi?” “Olur.” Ayaklanıp mutfağa girdim dolaptan tatlıyı çıkarttım, tatlı kaşığı içeri geri döndüm. İki gün boyunca kıyafetleri bekledim tam geldi bu sefer o geç geldi. Şaka gibiydi ya. Adam iki haftadır eve erken geliyor tam lazım olduğu zamanda geç geldi. Neyse ertesi gün dedim yine geç geldi. Artık olacak gibi değil dedim ben gelmesini bekleyim diyerek oturdum gelmesini bekledim, bu sefer de çok geç gelmedi ama elinde evraklarla geldi. Banyodan çıktıktan sonra yatağa geldi. Elimdeki kitabı bırakmadım işinin bitmesini boş ya da uzanarak beklemeye kalksam kesin uyuyakalırdım en iyisi kendimi meşgul tutayım diyerek okumaya devam ettim. Sonra elindekileri bırakıp ilgisi bana döndü. “Hayırdır bugün erken uyumadın.” “Akşam üzeri biraz uyumuşum şimdi de uykum gelmedi.” Pek yalan sayılmazdı gerçekten uyuyakalmıştım ama şimdi bıraksan tekrar uyurdum. “Öyle mi?” derken elimdeki kitabı aldı. “Niye şaşırılacak bir şey mi?” “Değil mi?” yani ilk defa akşam üzeri uyanıp geç uyumuyordum ki. Dalga mı geçiyordu benimle? İnat değil mi uyumuyorum? “Değil şimdi kitabımı alabilir miyim?” kitabı diğer tarafa çekerken “Hayır” dedi. Gece gece oyun oynuyordu. “Sen önündekiyle ilgilensene ben de kitabımı okuyum.” Kitaba uzanınca komodinin üzerine bıraktı. Normalde yanımda telefonla konuşmazdı bugün yatakta hangi dil olduğundan emin olmadığım bir dildeki kağıtlara bakıyordu. Büyük ihtimalle anlamadığım bir dil olduğu için ama neyse. “Verir misin kitabı?” doğruldum yerimde kitaba uzandım o kitabı okuyacaktım ben. Bileğimden kendine doğru çekti. “Bileğimi ağrıttın” derken geri çekilmeye çalıştım ama mola vermişti galiba ve benimle uğraşası vardı. Geri çekilmeme izin vermeden bileğimi bıraktı, belimden kucağına doğru çekti. Ayrıca bileğim gerçekten ağrımıştı. “Bakıyım.” Bileğime bakmaya çalıştığında geri çektim. “Sen yaptın ya neyine bakıyorsun.” Huysuzluk yok demiştim ama o da kaşınmıştı işi varsa halletseydi niye benimle uğraşıyordu. “İsteyerek olmadı.” “İsteyerek çekmedin de biri senin elini kullanarak mı çekti?” “Hayal gücün fazla büyük ama hayır canını acıtmak istememiştim.” Acımıştı ama. Bileğimi öptü bende dilimi tutamadım. “Bak geçti diye çikolata da verecek misin bari?” bazen annem gibi davranıyordu da neyse. “İstiyor musun?” benimle dalga geçiyordu resmen. “İstemiyorum bırak yatıyorum ben.” “Hani uykun yoktu.” “Artık var.” “Öyle mi?” derken öptü. Geri çekildiğinde kucağında oturuyordum ve kesinlikle işine gelmişti. Ben de şansımı denemek istedim. Eli sırtımda gezinirken tekrar öptü. Öpücükleri sertleşirken tam sırası olduğunu düşünerek. “Bir şey sorabilir miyim?” tam “Sor.” demişti ki telefonuna mesaj geldi. Gecenin bir yarısı kim mesaj attı. O da hiç ikiletmeden telefona baktı. Yabancı bir dildeydi zaten anlamadım bir an önce ben bu dilleri öğrensem iyi olacaktı. “Bir dakika” deyip eline kağıtları aldı. Kafamı omzuna yaslayıp bir dakikanın dolmasını bekledim ama bayağı uzun bir dakika olduğu kesindi. Sonunda dayanamayıp uyuyakalmışım.
|
0% |