@ailkesandikli
|
Merhaba beğenmeden geçmeyelim Genç kız daha fazla dayanamayarak iki yanında yumruk haline getirdiği ellerini sıkarken, karşısında duran genç adama doğru bir adım attı. " Bir sene oldu Hakan biz sözü atalı! Bir! " Fakat Hakan pek de laftan anlayacak bir tip değildi. Hele ki yardakçısı Melih iken... Melih mahallenin kendince ağır abisiydi ve onun haberi olmadan uçan kuşu akşamına cızbız yapar yerdi. " Geçmiş meçmiş anlamam ben! Rahat duracaksın Ecem! " diye kükredi işaret parmağını havaya dikip tehditkar biçimde sallarken. Genç kız onun bu tavrı karşısında büyük bir nefretle baktı yüzüne. Kafası kırık bir kız tarafından reddedilmek ağrına gitmişti belli ki. Hala aşamıyordu ayrılıklarını. Hoş ortada ayrılınabilecek bir ilişkinin var olduğu da meçhuldü. Bir süre, birlikte vakit geçirmişlerdi sadece. Ne o Hakan'ı, ne de Hakan onu sevmemişti. Fakat sonra erkeklik gururuna mı yediremedi bilinmez, sarmıştı kıza. Hakan'ın; kızın sessizliğini, kendisini anladığına yormasıyla gerine gerine dikleşmesi de bir olmuştu. Melih'e döndü sonra ve çıkmaları için işaret verdi. Geldikleri gibi art arda çıktılar bahçeden. Sokakta ilerlerken de ara ara dönüp omzunun üstünden bakış atmayı ihmal etmedi genç kıza. Bu durum başına pek sık gelmese de bunaltıcıydı fazlasıyla. Ecem zaten, mahalleli tarafından yanlış karşılanacak hiçbir şey yapmadığından; deyim yerindeyse sosyal hayatı da olmadığından dikkat çekmezdi hiç. Fakat ara sıra böyle ufak şeyler olabiliyordu işte. Gürültülü bir nefesi dudaklarının arasından bırakırken öfkeli bakışlarını uzaklaşan ikiliden ayırdı ve arkasını döndü. O an, bir çift bal rengi irisle karşı karşıya geldi yeniden. Gözlerinde kafası karışık bir ifadeyle yüzüne bakıyordu kızın. Ecem yavaşça yutkundu ve başını eğip eve yöneldi fakat Serhan'ın sesi durdurdu onu. Adam bahçesinden çıkıp kızın bahçesine ilerlerken, Ecem şaşkınlıkla ne yaptığını izliyordu. Serhan bahçeye girip kıza yaklaştığında aralarında iki adımlık mesafe bırakarak durdu. Genç kız ise yavaşça ona döndürmüştü bedenini. " Siz, söz mü attınız? " diye sordu doğrudan, eliyle arkasında rastgele bir yeri göstererek. Ecem başını salladı mahcupça. Mahcuptu çünkü şimdiki aklı olsa asla kabul etmezdi böyle bir şeyi. Serhan'ın kaşları havalandı ansızın. " Ben bilmiyordum. " dedi usulca. Ecem omuz silkmekle yetindi, sorun değil dercesine ve adamın geri dönüp evine gitmesini bekledi. Fakat beklediği şey olmamıştı. Tam da o an çakan şimşekle ikisi de irkilirken Serhan bakışlarını gri gökyüzünden çekip kızın kahvelerine dikti. " Kahven var mı? " diye sordu, emrivakiyle. Ecem şaşırarak kalakaldığında gök bir kez daha gürlemiş ve yağmur atmaya başlamıştı. Başını salladı sonra hızla ve arkasını dönüp evin kapısına yöneldi. Serhan tam peşinden gelecekken duraksadı. " Laptopumu alayım. " diyerek geri döndü ve koşar adımlarla çıktı bahçeden. Fakat yağmur o kadar hızlı artmıştı ki, kız kendini güvenli bir alana çekmişse de adam laptopunu alıp balkona bırakana ve geri dönene kadar deyim yerindeyse sucuk gibi olmuştu. Kızın kapısına vardığında üstüne yapışan tişörtünü silkiyordu. Siyah saç tutamlarından süzülen yağmur damlaları yüzünde ince yollar çiziyor ve dolgun dudaklarına birikiyordu. Genç kız bu görüntüyü izlerken nefesinin kesildiğini hisseder gibi oldu ve kaçırdı bakışlarını. " Gel, havlu vereyim. " dedi fısıltıya dönük bir sesle. Adam da kızın peşinden girdi içeriye. Kız hızlı adımlarla banyoya ilerlerken serzenişte bulundu haline. " Nasıl oldu anlamadım. O kadar yağmıyordu bile! " Ecem elinde beyaz bir havluyla geri döndüğünde hiç düşünmeden yanıtladı onu. " Ahmakıslatan bu. " Sonra birden ikisi de durdu öylece. Adam şaşkın bakışlarını, en az kendisi kadar şaşkın haldeki kızın gözlerinden ayırmazken; Ecem panikle kekelemişti. " Y-yani ö-öyle derler. Fark etmeden tutulurmuş insan. " |
0% |