@ailkesandikli
|
Merhabalar oy vermeden okumaya geçmeyin lütfen💕 Alp elindeki testi incelerken genç kız gergin bir şekilde karşısında oturuyor ve tepkilerini takip ediyordu. Bir ara bu sessizliğe katlanamayarak konuşuverdi. " Çok mu vahim? " Çocuk kızın telaşlı sesini işittiğinde başını kağıttan kaldırıp ona bakmıştı. Tırnaklarını yiyordu genç kız. Bu görüntü bir an komik geldi gözüne ve güldü. " Korkma korkma, hallederiz. " diye teskin etti onu. Ecem de bunun üzerine elini ağzından çekip masada çocuğa doğru eğilmişti. " Yaa! Bir hafta kaldı ama. Yetişir mi? " Çocuk kağıdı önündeki defterin arasına koyup defterin kapağını kaparken başını salladı. " Biraz fazla mesai yapmamız gerekecek. " Ecem derin bir iç çekmişti yalnızca. Fazladan derse zamanı da parası da pek yoktu işin aslı. Ama bu dersi vermek zorundaydı. " Bugünlük bitirelim. Yarın çalışmaya başlarız olur mu? " Genç kız başını salladı hızlıca. " Çok teşekkür ederim. " Çocuk gülümsedi. " Ne demek. " Tam o esnada yanlarına genç bir kız yaklaşmıştı. Kız, elini çocuğun omzuna yerleştirirken meraklı bakışlarını Ecem'e dikti. " Bitti mi canım? " Alp başını sallarken elini kaldırıp Ecem'e açıklama yaptı. " Evet yeni bitirdik. Ecem, Simay kız arkadaşım. " Ecem gülümseyerek kıza elini uzattığında kız da onu karşılıksız bırakmamış nazikçe tokalaşmıştı. " Memnun oldum. Alp çok iyi öğretmendir, umarım faydasını görürsün derslerin. " Genç kız gülümsemesini daha da genişletirken başını salladı. " Umarım. Ben de çok memnun oldum. " Simay, Ecem'i ilgiyle incelerken konuştu yeniden. " Sen ne okuyorsun? " " Psikoloji. " Kız gülümseyerek erkek arkadaşına döndü bu kez. " İşin bittiyse gidelim mi? " Çocuk oturduğu yerden kalkarken yanıtladı. " Olur, bekle de şu kitabı yerine bırakayım. " Ecem de sandalyeden çantasını almış ve kalkmıştı. " Görüşmek üzere. " diyerek yanlarından ayrıldığında bir yandan da çantasında telefonunu arıyordu. Mert'e bulunduğu etüt odasının numarasını atmıştı, muhtemelen buralarda bir yerde kendisini bekliyor olmalıydı. Ne kadar arasa da telefonunu bulamadığında olduğu yerde durdu ve başını çevirip arkaya doğru baktı. Muhtemelen telefon masada kalmıştı. İç çekerek arkaya döndüğünde koluna dokunan arkadaşıyla irkilmiş fakat sesini kısık tutmayı başarmıştı. " Aklımı aldın. " Mert kocaman gülümseyerek kızdan özür diledi. " Hadi çıkmıyor muyuz? " " Telefonum masada kalmış onu alayım, çıkalım. " derken ilerlemeye başladı genç kız. Arkadaşı da peşine takılmıştı. Birkaç adım sonra az evvel çalıştıkları masaya vardığında Simay'ı yalnız bulmuştu. Kıza selam verecek oldu fakat telefonda olduğunu fark edince sustu. " Evet evet ya zaten bir görsen çok çirkin bir kız. " Ecem kızın kimden bahsettiğini anlayamasa da özel bir konuşmayı böldüğünü hissettiğinden rahatsızlık duymuştu. " Zaten anne babası da yokmuş. Küçükken ölmüş ikisi de yazık. Alp de acımış yani kıza. " dediğinde ise genç kızın bedeni birden buz kesti. Elleri kontrol edemediği bir şekilde titremeye başladığında, Mert bahsi geçen çirkin ve kimsesiz kızın Ecem olduğunu anlamış ve sesli bir şekilde öksürerek masadaki telefona uzanmıştı. Simay aniden dibinde biten çocuğu duyduğunda irkilerek onlara döndü fakat artık her şey için çok geçti. Şaşkın gözleri, ağlamamak için direnen kızın kahvelerine çevrildiğinde sertçe yutkundu ve bakışlarını kaçırdı. Ecem ise tek bir kelime dahi sarf etmemiş, arkadaşının elinden telefonunu aldığı gibi arkasını dönüp koşar adımlarla terk etmişti salonu. Ecem kütüphanenin merdivenlerini hızla inerken Mert de peşinden geliyor, ona yetişmeye çalışıyordu. " Ecem! Ecem bir dur! " " Git! " diye haykırdı genç kız. Sindiremiyordu duyduklarını. Güzel bir kız olmadığını zaten biliyordu fakat en yakın arkadaşının, kendisi hakkında böyle acınası cümleler sarf etmiş olmasını kaldıramıyordu. Nasıl söylerdi bir yabancıya, anne ve babasız olduğunu? Öyle mi ikna etmişti çocuğu? Bu kız zaten zavallı, yardım et sevap alırsın falan mı demişti? Gözyaşları yanaklarından arsızca süzülürken binadan çıkmıştı. Gökçe kendisiyle bu yüzden mi arkadaşlık ediyordu yani? Acıdığı için mi? Öyle ya, zaten fazlasıyla sosyal bir kızdı. Arkadaşa ihtiyacı da yoktu. Burnunu çekerken hıçkırmamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Bahçede birkaç adım ancak atmışken Mert kolunu kavrayıp durdurdu onu. Hırsla silkti kolunu. " Bırak. " " Kızım bir dursana! " diye sitem etti çocuk nefes nefese. Ecem boş olan eliyle gözlerini silerken geriye doğru bir adım atarak çocuktan uzaklaştı. " Git Mert. " dedi buz gibi bir sesle. " Ecem, yapma Allah aşkına. Densiz densiz konuştu işte. Kafana takmaya değer mi? " Genç kız silse de hızla nemlenen gözlerini küskün bir tavırla çocuğun yüzünden çekerken omuz silkmişti. " Densizce konuşan o değil. Gökçe. " dedi hırsla. Mert ne diyeceğini bilemeyince sessiz kalmayı tercih etmişti. " Baksana nasıl anlatmış beni. Resmen acımışlar bana. Ben de diyorum çocuk niye parayı dert etmiyor? Meğer... " derken dayanamayıp hıçkırmıştı birden. Mert ona sarılmak istercesine uzandığında genç kız hırçın tavrıyla itti onu yeniden. " Sen de bana acıdığın için mi amcanla konuştun Mert? " dedi sonra. Mert böyle bir soruyu beklemiyor olmanın şaşkınlığıyla kalakalırken Ecem başını iki yana sallamıştı. " Bana acımanıza ihtiyacım yok benim. " diyerek hızla arkasını dönüp yeniden ilerlemeye başladı. " Hayır Ecem! Bir dur! Yardımcı olmak için konuştum ben! " diyerek peşine takıldı Mert. " İyi. Gerek yok artık yardımınıza. " Çocuk hızlanıp kızın yanına vardığında son derece üzgün bir sesle konuştu yeniden. " Ecem lütfen yapma böyle. " Genç kız aniden olduğu yerde durdu ve bedenini çocuğa çevirdi. " Mert. Yalnız kalmak istiyorum. Saygı gösterir misin? " Çocuk, kızın ilk defa karşılaştığı bu katı tavrıyla ne yapacağını bilemeyerek duraksamış ve sonrasında çaresizce başını sallamıştı. Biraz düşünüp, kafasını toparladığında daha sağlıklı bir konuşma yapabilirlerdi belki. Hatta konuşmaya bile gerek kalmaz, kız onun niyetinin asla kendisini küçük düşürmek olmadığını görürdü. Omuzları öne çökerken, arkadaşının yanından geçip gitmesini seyretti. Dört yıldır arkadaşlardı ve bir kez bile ciddi bir tartışma yapmamışlardı. Böyle bir durumla ilk kez karşılaştığından, ne yapması gerektiğini de bilemiyordu. Kızın hızla uzaklaşan bedeninden gözlerini ayırırken iç çekti gürültüyle. Bir an evvel Gökçe ile konuşsa iyi olurdu... Genç kızın hıçkırıkları yol boyu kesilmemişti. Gözleri ağlamaktan şişmiş, burnu silmekten aşınmıştı. Gökçe birkaç kez kendisini aradığı için sinirlenip kapattığı telefonunu çantasına attığından beri de geri çıkartmamıştı. Mahalleye girdiğinde hıçkırıklarını bastırmaya çalışıyordu. Onu bu halde biri görsün istemiyordu. Bir an evvel evine varmak ve yatağına uzanmaktı tek arzusu. Fakat öyle olmadı. Belki de en karşılaşmak istemediği insan çıkmıştı karşısına. Melih'in oto tamircisinden çıkan genç adam kendisine doğru gelen Ecem'i fark ettiğinde selam vermek için durmuştu. Fakat kızın ağlamaktan bitap düşmüş yüzünü gördüğünde panikle ona yaklaştı. " Ecem? Ne oldu kızım sana böyle? Kim ne yaptı? " Ecem, Hakan'ın ısrarcı tavırlarından kurtulmanın bir yolu olmadığını bildiğinden fazla direnmemiş ve durmuştu. Hakan elini kızın omzuna yerleştirip yüzünü daha iyi görebilmek için eğilirken sordu. " Noldu? " Genç kız yutkunarak boğazındaki yumruyu indirmeye çalışsa da başarısız olmuştu. " Yok bir şey. " dedi boğuk bir sesle. Fakat gözlerinden süzülen yaşlar aksini haykırıyordu. Hakan'ın yüzü daha da gerilirken genç kız bir kez daha hıçkırmış ve ellerini yüzüne kapatıvermişti. " Şş.. Ecem dur, dur ağlama. " dedi ne yapacağını bilemeyerek. Genç kız burnunu çekerek başını kaldırırken buğulu gözlerini adamınkilere dikmişti. " Ben çok mu çirkinim? " diye sordu birden. Hakan böyle bir soruyu hiç beklemiyordu. " Biri çirkin mi dedi sana? " diye sordu bu kez. Genç kız bakışlarını kaçırdı ve ilerlemek için hamle yaptı fakat Hakan izin vermedi buna. " Değilsin. Şu minicik burnunu yaptırmak için kaç para veriyor insanlar biliyor musun sen? " derken samimiyetle bakmıştı kızın yüzüne. Ecem yaşlı gözlerini bir kez daha adamınkilere kaldırdı. Adamın bakışları bu defa da kızın ıslanan yanaklarında gezindi. " Çillerin de çok güzel. " dedi, iltifat etmek konusunda pek tecrübeli sayılmazdı. Genç kız yavaşça yutkunurken huzursuz olmuştu bu yakınlıktan. " Bana acıyorlar. " Hakan'ın bakışları bir kez daha kızınkilerle buluştuğunda kaşları çatılmıştı yeniden. " Matematiğim çok kötü. Mezun olamayacağım... " diyerek bir kez daha hıçkırdığında genç adam konuyu takip edemez haldeydi. " Yavrum ağlama bir. " dedi çaresizce. Genç kız ise ağlamaya devam etti. " Ya tamam. Ben çalıştırırım sana Matematik. " dedi bu kez adam. Kızın hıçkırıkları kesilmiş ve gözleri birden büyümüştü. " Senin Matematiğin iyi mi ki? " diye sordu hayretle. Hakan lise mezunuydu, üniversite okumak yerine babasının dükkanını devralmıştı. Sonra da dükkanı batırmıştı gerçi. " Öğrenirim. " dedi adam özgüvenli bir şekilde. Ecem bu yanıtla oflamıştı. " O öyle bir şey değil. " diyerek yeniden adımlamaya başladığında Hakan da yanında ilerliyordu. " Kızım, ne olacak? Öğrenirim çalıştırırım seni işte. Sen de beni iyice küçük görmeye başladın ha!" Genç kız eliyle gözaltlarını silerken iç çekti. " Küçük görmek değil bu. Sadece öyle oturup bir anda öğrenebileceğin bir şey olmadığını söylemeye çalışıyorum. " diyerek açıkladı kendini. " Ya tamam, buluruz bir yol. Ağlama artık. " diye isyan etti Hakan bu kez. O esnada kızın evininin önüne de gelmişlerdi. Kapının önünde oturup çalışmayı alışkanlık haline getirmiş olan Serhan ise onları fark etmesiyle dikkatini laptopundan çekmişti. Kızın ağladığını fark ettiğinde şaşırdı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Hakan mı ağlatmıştı kızı yoksa? Elindeki laptopu masaya bırakırken oturduğu sandalyeden kalkmıştı. Hakan kızın peşinden bahçesine girdiğinde konuşmaya devam ediyordu. İkisi de Serhan'ı fark etmemişti. " Ne kadar var sınavına onu söyle. " Ecem birden olduğu yerde durdu ve rahatsız bakışlarını ısrarcı adama dikti. " Hakan teşekkür ederim ilgin için ama yapabileceğin bir şey yok. Sadece yalnız kalmak istiyorum. " " Derdin ne bir anlasam! " diye sitem etti genç adam. Kızın tavrı da, sözleri de kafasını allak bullak etmişti. Fakat Ecem yanıt vermedi. " Tamam. " diyerek pes ettiğini belli etti genç adam. " Ama lütfen ağlama. Ben buradayım tamam mı? " Ecem başını salladı belli belirsiz. Keşke Hakan'ın orada olması gerçekten de bir şeyleri çözmeye yetseydi. Hakan ne yapacağını bilemeyerek elini kızın omzuna yerleştirip sıkmıştı. Hemen sonra ise arkasını döndü ve bahçeden çıktı. Ecem de çantasından çıkarttığı anahtarla kapıyı açmış ve ayakkabılarına aldırış etmeden içeriye girmişti. Tam kapıyı kapatmak üzereyken araya giren iri bir el engelledi onu. Genç kız irkilerek durduğunda şaşkın bakışları, hemen karşısında dikilen adamın yüzüne çevrilmişti. " S-serhan abi? " diye kekeledi gayriihtiyari. Serhan endişeli bakışlarını, kızın ağlamaktan şişen ve kızaran yüzünde dolaştırırken tok bir sesle konuştu. " Ne sınavı bu? " Ecem sertçe yutkunduğunda elini kapıdan çekmişti. " Matematik. " dedi kısık bir sesle. " Onun için mi ağlıyorsun? " diye sordu adam bu kez. Fakat sorusunda herhangi bir alay ya da küçümseme yoktu. Gerçekten merak ediyor gibiydi. " Hayır. " dedi genç kız bu defa. Fakat olan biteni anlatmak konusunda pek hevesli değildi. En yakın arkadaşlarım meğer bana acıyormuş diyemezdi ya. İç çekti sonra. " Sen ne için gelmiştin? " Serhan düşünceli bakışlarını kızın yüzünden ayırmazken kısa bir tereddüt yaşasa da söyledi fikrini. " İstersen ben çalıştırırım sınava seni. " Ecem'in kahveleri bir kez daha adamın bal rengi irislerini bulduğunda, kısa bir an ne diyeceğini bilememiş ve öylece kalmıştı. " Matematiğim iyidir. " dedi bu kez Serhan güven vermek istercesine. Bunun üzerine genç kız gözlerini kaçırmıştı yeniden. " Sağ ol, ben hallederim. " Sesli bir şekilde iç çekti Serhan. " Ecem, sana yardım edebilirim. " " Sağ ol dedim ya Serhan abi. " derken gözlerine baktı adamın. Fakat bu defa kaşları çatıktı. Bunun üzerine adamın da kaşları çatılırken, genç kız kapıyı kapatmak için hamle yapacak olmuş fakat Serhan buna müsaade etmemişti. " Çocukken de inatçıydın sen. " dedi tıslarcasına. Ecem böyle bir şeyi hiç beklemediğinden şaşırarak baktı adama. " Belli ki dert etmişsin kendine bu durumu. Bırak yardım edeyim. Ne var bunda? " dedi bu kez, ikna etmek için. Bu defa iç çeken genç kızdı. " Neden yardım edesin ki? Acıyor musun bana? " diye sordu hırçın bir tavırla. Serhan'ın kaşları beklenmedik karşılıkla havalanırken elleri de teslim olur gibi havaya kalkmıştı. " Gerçekten mi? " diye sordu hayretle. Kız sessiz kaldı. " Kaç yıldır tanışıyoruz ve sana yardım etmek için illa acıyor olmam mı gerek? " derken çok absürt bir şey söylediğinin farkındalığıyla buruşmuştu yüzü. Ecem gergince kuruyan dudağını nemlendirirken ikisi de sessiz kaldı bir süre. Sonra genç kız konuştu yeniden. " Bir hafta var. " Adam tek kaşını kaldırdığında ise açıkladı. " Sınava bir hafta var ve Matematiğim çok kötü. " Adam sağ kolunu kapıya dayarken omuz silkti. " Tamam, hemen başlayalım o halde. " Nasıl gidiyor? |
0% |