Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@ailkesandikli

Oy bırakmadan okumaya geçmeyelim❤️

Genç kız parmaklarının arasında tuttuğu kalemin ucuna dişlerini geçirmiş, soruyu anlamaya çalışırken Serhan ister istemez gülmüştü. Ecem birden bakışlarını kaldırıp adamın parıldayan gözlerine baktı.

" O kalemi kemirmek yerine amacı için kullansan çözeceksin. Hala tek bir çizik atmadın kağıda. "

Genç kız utanarak kalemi dudaklarının arasından çıkartırken oflamıştı.

" Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum ki. "

Serhan, ona daha fazla işkence etmek istemeyerek önündeki kitabı kendine doğru çevirdi ve kızın elindeki kalemi aldı. Kalemin ucunun ıslaklığını görmezden gelerek soruyu hem çözmeye hem de anlatmaya başladığında Ecem iç çekerek elini çenesinin altına yerleştirmiş ve onu dinlemeye başlamıştı. Yaklaşık bir saattir bu şekilde ders çalışıyorlardı. Serhan'ın düşündüğünden daha kötüydü Ecem'in durumu fakat dersi geçmesi için elinden geleni yapacaktı. Soruyu çözdükten sonra kitabı masanın üstünde kıza doğru ittirdi.

" Hadi sil şimdi, sen çöz. "

Genç kız yutkunarak eline aldığı silgiyle sorunun yanıtı silerken bir yandan da ezberlemeye çalışıyordu. Ezberi kuvvetliydi. Bilhassa görsel hafızası çok iyiydi. Keşke soruları almanın bir yolu olsaydı... Yarım saat daha çalıştıktan sonra Serhan paydos vermiş ve evden ayrılmak üzere harekete geçmişti. Ecem onu mahcup fakat minnettar bir tavırla uğurlarken adam ayakkabılarını giyip kıza döndü.

" Yarın kaçta dönüyorsun? "

Ecem düşünceli bir tavırla iç çekti. Bugün kafeye gitmemişti. Yarın gidecek miydi bilmediği gibi, patronunu zor durumda bıraktığı için gidecek bir işi olduğundan da emin değildi. Telefonunu bile açmamıştı saatlerdir. Kim bilir kaç kez aramıştı?

" Akşam dokuzda evde olurum her türlü. " diye yanıtladı onu kabaca.

Adam başını salladı.

" Pekala yarın görüşürüz. " deyip arkasını dönecekken durdurdu kız onu.

" Şey... "

Serhan meraklı bakışlarını minyon kıza çevirdiğinde Ecem aklındaki şeyi nasıl dile getireceğini bilemez gibiydi. Fakat nihayetinde olduğu gibi söyleme kararı aldı.

" Acaba burada çalışmasak mı? "

Serhan tek kaşını kaldırırken sordu.

" Nerede çalışalım? "

Omuz silkti kız gözlerini kaçırırken. Sonra yavaşça yutkundu.

" Bilmiyorum. Sadece, birileri bir şey der diye çekiniyorum. "

Serhan işittikleriyle gerilirken göğüs kafesi genişlemiş, kızın karşısındaki mevcudiyeti daha da heybetli bir hal alıvermişti.

" Kim ne diyecekmiş? " diye sordu bu kez, bir umut yanlış anladığını düşünerek.

Ecem alt dudağını dişlerken adamın gergin yüzüne baktı.

" Şey biliyorum, sen benim abimsin. Yani tabi ki böyle bir şey söz konusu dahi olamaz ama çekiniyorum işte. Dedikodu çıkartırlar diye. "

Serhan bir an sessiz kaldı. Ne dese olmayacaktı. Mahalledekilerin bağnazlığından haberdardı elbet. Fakat kaç yıl olmuştu, hala biraz olsun gelişmemiş miydi vizyonları gerçekten? Gürültüyle solurken ister istemez çatılan kaşlarını gevşetme gereği duymaksızın baktı kıza.

" Kimse bir şey diyemez. Şayet birinin senin hakkında konuştuğunu işitirsen direkt bana geliyorsun. Tamam mı? " dedi güven vermekten ziyade dikte eden bir ses tonuyla.

Ecem yavaşça yutkunurken başını salladı. Söylemişti işte, daha ne diyebilirdi ki onun sözünün üstüne? Serhan burnundan solurken başını iki yana sallayarak arkasını döndü.

" La havle... "

***

Gökçe ve Mert'ten gelen mesajlara göz gezdirirken bir yandan da arkadaşının gazının geçmesini bekliyordu. Niyeyse Çiçek bu duruma kendisinden daha çok içerlemiş gibiydi.

" Yelloza bak sen ya! "

Ecem derin bir iç daha çekerken başını telefonundan kaldırdı.

" Sadece yardım etmek istedim, senin hakkında kötü hiçbir şey söylemedim diyor. "

Çiçek burun kıvırdı.

" Mesele özelini sana sormadan paylaşması değil mi zaten? "

Genç kız yavaşça başını salladı.

" Öyle, öyle de... " derken gözlerini arkadaşının gözlerine çevirdi.

Çiçek yüzüne düşen perçemi kulağının arkasına tıkarken oldukça sinirli görünüyordu.

" Ne? "

Yutkunurken bakışlarını sokağa çevirdi.

" Kızın söylediklerinin hangisi yanlış ki? "

Çiçek şimdi daha çok sinirlenmişti. Birden ayağa kalktı.

" Aa üstüme iyilik sağlık! Kalk gidiyoruz. " diyerek arkadaşını beklemeden balkon kapısından içeriye girdi.

Ecem de peşinden kalktığında, kızın neyin peşinde olduğunu anlamaya çalışıyordu.

" Anne biz Gülfem ablaya gidiyoruz gecikmeyiz! " derken üstüne bir hırka geçiriverdi.

" Gülfem ne alaka? " diye sordu ecem kuyruk gibi peşinde dolanırken.

Tülay Hanım da kızına yanıt vermişti.

" Tamam selam söyleyin! Ha aman diyeyim dikkatli konuşun, ağzına laf vermeyin şunun. "

Çiçek odasından çantasını alıp ayakkabılarını giyerken Ecem de kendininkileri giymeye koyulmuştu.

" Nefret ediyor Gülfem abladan. " diye açıkladı durumu.

Ecem buna pek şaşırmadı, Gülfem abla dedikleri kadın otuz sekiz yaşında bekar bir kadındı ve biraz fazla işveliydi. Mahalledeki kimse kocasını onunla bir araya getirmek istemezdi. Hoş kadının kimseye musallat olduğu da yoktu ya... Mahalledekileri beğenmezdi o. Gözü hep yükseklerdeydi, o yüzden hala bekardı ya zaten. Tam kapıdan çıkmak üzerelerken Melih ile karşılaşıp durmuşlardı. Melih kahvelerini önce Çiçek'in üstünde sonra da Ecem'in üstünde gezdirdikten sonra göz kırpıp başını salladı.

" Nereye bu saatte? "

Çiçek hemen yanıtladı abisini. Ondan çok çekinirdi.

" Gülfem Ablaya gidiyoruz abi çok kalmayız. "

Melih başını salladı yavaşça.

" Tamam dikkatli olun. " diyerek yanlarından geçip içeriye girdi.

Nihayet yalnız kaldıklarında Ecem, Çiçek'in kolunu kavrayıp dikkatini çekmeyi başarabilmişti.

" Ne işimiz var diyorum Gülfem Ablada? "

Çiçek kendinden oldukça emin bir tavırla sırıttı.

"Güzelliğini açığa çıkartacağız. "

Gülfem Hanım mahallenin kuaförüydü fakat gençler saç ve makyaj dışında pek çok şeyi de ona danışırdı. Modayı ve trendleri takip eden biriydi. Ecem'in kaşları çatıldı ansızın.

" Ne diyorsun Çiçek ya? " diye homurdandı.

Bu defa Çiçek de çatmıştı kaşlarını.

" Çirkin olduğun falan yok Ecem. Sadece bakımsızsın. Şu haline bak. Hadi bana abim izin vermiyor da sen niye böylesin? Bir de okula gidiyorsun bu halde. " diye çatır çatır kınadı onu.

Ecem, küçüklüklerinden beri Çiçek'in süse püse olan düşkünlüğünü bilirdi. Fakat ne yazık ki Melih gibi bir abisi vardı işte. Zaten evlenmek istemesinin en büyük nedenlerinden biri de buydu. Onun boyunduruğu altından çıkmak ve biraz olsun özgürleşebilmek... Çiçek onun itirazlarını dinlemeden elini tuttuğu gibi peşinde sürüklemeye başlamıştı. Ecem de bir yandan mızmızlanıyor bir yandan da onu takip ediyordu. On dakika kadar yürüdükten sonra nihayet köşe başındaki kuaföre varmışlardı. Çiçek önden Ecem arkadan içeriye girdiklerinde, içeride Fırat'ı görüp duraksadılar. Gülfem Hanım, mahallenin gençlerinden Fırat'ın saçlarını spreyliyordu. Fırat, kızların kendisini burada görmesinden huzursuz olarak kaşlarını çattığında Gülfem konuştu.

" Kızlar hoş geldiniz geçin oturun şöyle. Fırat'ın saçı da bitmek üzere. "

Ecem, kadının kendilerine gösterdiği deri kaplama koltuğa ilerlerken Çiçek kendini tutamayıp sordu.

" Bekir abinin dükkanı mı kapalıydı Fırat abi? "

Bekir de mahalledeki berberdi. Ecem Çiçek'in meraklı tavrına göz devirirken Fırat sertçe yutkundu.

" Hayır. Ama anlamıyor istediğim şeyi. Gülfem abla sağ olsun yaparım deyince... "

Çiçek sessizce onu dinlerken Gülfem Hanım da işini bitirmişti.

" Hadi bakalım hayrını gör. "

Fırat dikkatini orta yaşlardaki kadına verdi ve hafifçe gülümsedi.

" Ellerine sağlık abla. "

" Yine bekleriz. " derken çocuğun uzattığı parayı katlayıp masanın üzerine bıraktı.

Fırat kuaförden çıkmadan önce boğazını temizledi ve kendisini seyreden kızlara döndü.

" Birinden duyarsam... "

Ecem sessizce, başını önüne çevirirken Çiçek sırıttı.

" Tamam tamam. Sır. " deyip ağzına hayali bir fermuar çekti.

Fırat ise gergin bir tavırla dükkandan çıktı.

" Nasıl korktu ama... " diye gülerek kadınlara döndü Çiçek.

Gülfem Hanım aynalı masanın önündeki tarakları toparlarken omuz silkti.

" Duysalar top diye adını çıkartırlar çocuğun da ondan. "

Tarakları çekmeceye atıp kapadıktan hemen sonra omurgasını dikleştirip kızlara döndü.

" Hayırdır bu saatte? "

Çiçek heyecanla girdi konuya.

" Gülfem ablacığım yardımın gerek. " derken elini açıp birkaç metre ötede konuyla alakası yokmuş gibi oturan arkadaşını göstermişti.

" Ecem'e okulunda apır sapır konuşanlar varmış. "

Gülfem Hanım yeşillerini Ecem'e çevirdiğinde genç kız konuşmaya devam etti.

" Arkadaşımın moralini bozmuşlar. "

Bir yandan konuşurken bir yandan da koltukta oturan kıza doğru ilerliyordu.

" Çirkin falan demişler ama değil! " derken elini kızın omzuna atıp sıktı.

Ecem ona bıkkın bir bakış attığında Gülfem girdi lafa.

" E anacım ben size diyorum az bakın kendinize diye ama neredee? Allah bilir senin okulda nasıl tipler vardır? Böyle moda dergilerinden fırlamış gibi... "

Çiçek de kadını onayladığını ifade eden sesler çıkartırken Ecem sessiz kalmaya devam etti. Abarttıkları gibi insanlar yoktu fakültede. Hepsi normal insandı işte. Kimileri güzeldi kimileri ise çirkin. Çiçek kızın koluna girip onu koltuktan kaldırırken Gülfem de az evvel temizlediği masayı hazırlamaya koyulmuştu.

" Kız senin geri kafalı abin ne yapıyor? " diye sordu Çiçek'e.

Ecem kuaför koltuğuna oturduğunda Gülfem direkt olarak saçlarını taramaya koyulmuştu bile.

" Ne yapsın aynı. " derken yandaki boş koltuğa da Çiçek oturuverdi.

" Senin şanssızlığın da bu işte. Yoksa gül gibi kızsın. " derken Ecem'in saçlarının uçlarını kontrol ediyordu.

Çiçek derin bir iç çekti.

" Sorma abla. Abim iyidir iyidir de... çok katı maalesef. "

Gülfem bakışlarını aynadan, Ecem'in durgun bakışlarına dikerken sordu.

" Var mı aklında bir şey? "

Ecem başını olumsuz manada sallarken Çiçek atıldı.

" Abla acaba biraz kısaltsak mı? "

Gülfem, kızın sarıya çalan saçlarına bakarken cıkladı.

" Yok, ipek gibi saçları şuna bak. Nasıl kıyayım buna ben? " derken saçlarını okşamıştı.

Çiçek elini çenesinin altına yerleştirirken iç çekti.

" Evet çok güzeller. "

Ecem istemsizce gülümsedi. Saçlarını severdi. Belki de dedesi çok sevdiğinden...

" Hafif bir perçem mi kessek? Yüzünü çerçevelemek için. Hem yaşını da daha büyük gösterir? "

Ecem omuz silkerken Çiçek hevesle onaylamıştı. Ecem akşam boyunca sessizce koltukta oturdu, Çiçek ise Gülfem Hanıma şevkle yardım etti. Nihayet saç kesimini bitirip fön çektiklerinde genç kız gerçekten de bambaşka görünüyordu. Gülfem bununla da kalmamış ve kızın kaşlarını şekillendirip tırnaklarını törpülemişti. Kızla işini tamamen bitirdiğinde onu beğeniyle süzdü.

" Heh, işte şimdi oldun. "

Çiçek parlayan gözleriyle arkadaşına bakarken Ecem de görüntüsünden memnundu.

" Dur, sana birkaç parça kıyafet getireceğim. " diyerek yanlarından ayrılan Gülfem'e hayranlıkla baktı Çiçek.

Annesi sevmese de o seviyordu Gülfem'i. Çok tatlı bir kadındı ona göre. Ecem aynaya yaklaşmış ojeli parmaklarıyla perçemlerini düzeltirken Gülfem elinde üç parça kıyafetle geri geldi.

" Al bak, bunlar sana olur. " derken elindeki mini etek ve askılı elbiseleri uzattı.

Ecem kadının uzattığı kıyafetlere bakarken gergin bir tavırla konuştu.

" Şey, bunlar biraz kısa sanki.

Gülfem göz devirmeden edemedi.

" İlahi Ecem. Şimdi giymeyeceksin de yaşlanınca mı giyeceksin. Tut. " derken kıyafetleri kızın eline zorla tutuşturmuştu.

Çiçek bir yandan Gülfem Hanım bir yandan dakikalar boyunca konuşmuş ve nihayet Ecem'i giyim tarzında değişiklik yapmaya ikna etmişlerdi. Gülfem'in söylediğine göre artık erkek çocuğu gibi giyinmeyi bırakıp kadın gibi görünmesi gerekiyordu yoksa evde kalacaktı. Bunu dedikten sonra da elini beline koyup kendini göstermiş,

" Siz bana bakmayın. Ben bu mahalleden çıkamadığımdan evlenmedim. " demişti.

Ama Ecem üniversite öğrencisiydi. Bir sürü modern insanla tanışıyordu. İlla ki biriyle evlenirdi. İkisi birlikte dükkandan çıkarken Çiçek hevesli hevesli konuşmaya devam ediyordu.

" Ay kesin çok yakışacak. Ben de deneyebilir miyim? "

Ecem başını salladı.

" Ay ben de giyeceğim bak görürsün. Bir evleneyim de. İstediğim gibi giyineceğim. "

İkisi birlikte geldikleri yolu hoşbeş ederek geri dönerken genç kızın keyfi sabaha nazaran epey yerine gelmişti. Gerçekten de görüntüsünü değiştirmek bile modunu yükseltmiş, özgüvenini arttırmıştı. O gece hem Gülfem'e hem de Çiçek'e söz vermişti ayrıca. Bundan sonra kendine özenecekti. Makyajını yapacak, saçını fönleyecekti.

***

Genç kız, dün geceden çekilen fönün bozulmadığını fark ettiğinde sevinmişti doğrusu çünkü fön çekmeyi pek beceremezdi. Çiçek bu ihtimale karşılık ona düzleştiricisini bırakmıştı gerçi. Yine de onu da kullanmasına gerek yok gibi görünüyordu. Perçemlerini düzeltti, kaşlarını taradı ve maskarasını özenle sürdü. Maskara yüzünü çok değiştiriyordu çünkü kirpikleri de tıpkı saçları gibi açık renkti. Elinden geldiği kadar ince bir eyeliner çekmiş, pembe bir parlatıcıyla da makyajını tamamlamıştı. Evet, çok güzel hissediyordu. Aynaya bakarken kocaman gülümsedi. Sonra heyecanla odasına dönüp ne giyeceğini düşünmeye başladı. Bakışları, Gülfem'in kendisine verdiği elbiseler ve etekte gezinirken eteği giymeye karar vermişti. Etek koyu kahve tonlarında ekoseli mini bir etekti. Üstüne krem renk bir askılı ve ekru bir gömlekle tamamdı. Ayaklarına da genellikle yazın giydiği krem bez ayakkabılarını geçirmişti. Ayakkabılarıyla aynı renk bez çantasını da koluna astıktan sonra hazırdı. Evden çıkıp kapıyı çekerken yan taraftan gelen sesle başını çevirip baktı.

" Günaydın Ecem kızım. Maşallah pek büyümüşsün sen. " diyen Sinan Amcasından başkası değildi.

Adam ülkeye döndüğünden beri evden çıkmadığından görüşememişlerdi. Ecem buruk bir tebessümle çitlere yaklaşırken konuştu.

" Günaydın Sinan Amca. Nasılsınız? "

Yaşlı adam başını hafifçe eğdi.

" İdare ediyorum kızım. Sen nasılsın? "

" İyiyim. "

" Okula mı? Serhan söyledi, okuyormuşsun. Aferin benim akıllı kızıma. " dedi samimi bir neşeyle.

Ecem de bunun üzerine sıcak bir gülümseme sundu adama.

" Evet, teşekkür ederim. "

Sinan Bey bir süre sessizleşti ve sonra hafif alçak sesiyle konuştu.

" Yavrum bak ben de senin bir amcan sayılırım. Ne zaman neye ihtiyacın olursa gel, çekinme olur mu? "

Ecem sessizce başını salladı. Bu tarz konuşmalardan beklenenin aksine hiç hoşlanmıyordu. İnsanların kendisine üzülmesini istemiyordu o, üzüldükleri için sevgi göstermelerini istemiyordu. Adam babacan bir tavırla gülümsedikten sonra sordu.

" Okulun neredeydi? "

" Beyazıt'ta. "

" Oo bayağı yolun var. Dur bak Serhan da karşıya geçecekti. Söyleyeyim o bıraksın seni. "

Ecem'in kaşları aniden havalandı.

" Yok yok hiç gerek yok. Vaktim var zaten. "

Tam o esnada evin kapısı açılmış ve Serhan üzerinde yeşil bir tişört ve kotla dışarıya çıkmıştı.

" Heh oğlum bir bak. " diyerek oğluna döndü yaşlı adam.

Serhan da kendisine seslenilmesiyle bakışlarını önce babasına sonra da çitlerin hemen önünde dikilen genç kıza çevirmiş ve öylece bakakalmıştı. Yavaşça yutkunurken kaşlarının arasında hafif bir çukur oluşuverdi. Genç kız her zamankinden çok başka görünüyordu... Ecem, adamın kendisinde olan dikkatli bakışları yüzünden utanırken başını eğmişti.

" Ecem kızım okula gidecekmiş, Beyazıt'a. Bırakıver yavrum kızı. Sürünmesin bu sıcakta metrobüslerde. "

Serhan boğazını temizledikten sonra bakışlarını kızın üzerinden çekmiş ve hafifçe başını sallamıştı.

" Olur benim de o taraflarda işim var. "

Ecem buna karşılık sessiz kaldı. Madem o tarafa gidecekti, nezaketlerini geri çevirmenin anlamı yoktu. Yalnızca sabah evden çıkma saatini toplu taşımaya göre ayarladığından epey erkenden varacaktı okula fakat önemli değildi. Bu sıcakta hele bu mini etekle tıkış tepiş yolculuk etmemek onun için yeterliydi. Sinan Beyle nazikçe vedalaştı ve Serhan'ın peşinden arabasına doğru ilerlemeye başladı. Serhan'ın durumu oldukça iyiydi. Zaten Amerika'da çalıştığı senelerde birikimini dolar üzerinden yaptığından Tükiye'de rahatça yaşayabilirdi. Bunu kıyafetlerinden ve arabasından da rahatça anlayabilirdiniz. Adam kıza arabanın kapısını açtığında genç kız gülümseyerek dikkatlice oturmuştu koltuğa. Sonrasında adam yavaşça kapattı kapısını ve hızlı adımlarla sürücü tarafına yöneldi. O içeriye girerken kız da kemerini bağlıyordu.

Serhan klimayı ayarlayıp gaza bastığında genç kız bacaklarını birbirine yapıştırmış, eteği de çekebildiği kadar aşağıya çekmişti fakat nafile. Zaten kısa olan etek oturunca daha da toplanmıştı. Sıkıntıyla solurken başını camdan dışarıya çevirdi.

" Güzel olmuşsun. "

Genç kız öylesine bir şeymiş gibi rahatça söylenen bu cümleyi işitmesiyle şaşırarak adama baktı. Yanılmamıştı, Serhan gerçekten de çok da önemli bir şey söylememiş gibi bir tavırla yola bakıyordu. Yutkundu yavaşça.

" Teşekkür ederim. " diye mırıldandı.

Onun tarafından beğenilmek gururunu okşamıştı. Gülfem Hanım gerçekten de haklıydı galiba. Gülümsemek için direnen dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp yeniden cama döndüğünde kucağında duran telefonu çalmaya başlamış ve ikisinin de dikkatini dağıtmıştı. Kız ekranda yazan Mert yazısını gördüğünde aramayı meşgule attı. Okulda zaten konuşmak zorunda kalacaklardı, öncesinde görüşmek istediği söylenemezdi. Hazır hissetmiyordu. Parmakları telefonun ekranına ritmik şekilde vururken Serhan yine aynı kayıtsızlıkla konuşuverdi.

" Özel bir gün mü? "

Ecem gözlerini kucağından kaldırıp adamın profiline çevirdiğinde yutkundu. Gerçekten çok yakışıklıydı, bu canını sıktı bir an.

" Hayır. "

Serhan bal rengi gözlerini kısa bir süreliğine yoldan ayırıp kızın yüzüne çevirdi ve sonra eteğinin örtemediği çıplak bacaklarına dikip yeniden yola döndü. Tüm bunlar olurken kaşlarının arasındaki çukur yeniden kendini belli etmişti. O esnada kızın telefonu yeniden çalmaya başladı ve Ecem bu kez yanıtlamak zorunda hissetti kendini.

" Efendim? "

" Ecem, evin önündeyim çıktın mı yoksa? "

Genç kızın kaşları çatıldı. Haber vermeden gelmesi hoşuna gitmemişti.

" Çıktım. Neden geldin ki? " derken sesindeki azarı Serhan bile fark etmişti.

Yan gözlerle baktı kıza.

" Okula gitmeden konuşalım istedim. "

" Ben geçiyorum okula. Orada görüşürüz. " diye kestirip attı genç kız.

Mert ise gürültüyle soludu.

" Kızgın mısın hala? "

" Kırgınım Mert. " dedi kısık bir sesle.

Fakat Serhan bunu da duymuştu elbette. Direksiyonu kavrayan elini çekip işaret parmağıyla alnını kaşırken kaşları havalanmıştı.

" Yapma böyle ama. "

" Müsait değilim, sonra konuşuruz. " diyerek kapattı genç kız telefonu.

Serhan ise merakını celp eden şeyi sorup sormamak arasında gitgel yaşıyordu o an. Sonra merakına yenik düşerek son derece olağan bir tavırla sordu. Neyini merak ettiyse bu kadar?

" Sevgilin mi? "

Ecem şaşkın bakışlarını adama çevirdiğinde, onun bakışlarındaki ciddiyetle dumura uğramıştı.

" Mert mi? " diye sordu hayretle.

Serhan ise başını sallamakla yetindi.

" Arkadaşım. " diye yanıtladı kız adamı.

Serhan aldığı yanıttan tatmin olmasa da sessiz kalmıştı. Başını yeniden yola çevirirken uzanıp radyoyu açtı. Sonuçta 22 yaşında genç bir kızdı Ecem. Elbette sevgilisi olabilirdi. Bunda beklenemeyecek bir durum yoktu. Hem bu onun için iyi bile olurdu muhtemelen. Yalnızlığını onun için özel olan biriyle paylaşmak, ona iyi gelirdi. Belli ki genç kız utanmıştı gerçeği söylemeye.

Loading...
0%