@ailkesandikli
|
⭐️Yıldızlara bastıysak başlayalım! Mert, kızın elindeki tepsiyi alırken başıyla çaprazlarında kalan masayı işaret edip sordu. " Şu adamı tanıyor musun? Buraya bakıp duruyor. " Ecem kahvelerini, Mert'in gösterdiği yere çevirirken Serhan ile göz göze gelip utanmıştı. Hızla başını çevirdi ve yanıtladı. " Evet, Serhan Abi. Birlikte geldik. " deyip yeni gelen müşterilere doğru ilerlemeye başladı. Birlikte gelmişlerdi fakat bu kadar uzun süre oturacağını düşünmemişti genç kız. Kendisini bırakıp bir iki bakınır çıkar sanmıştı fakat o saatlerdir kafede oturuyor ve patronuyla muhabbet ediyordu. Muhabbet sarmıştı belli ki. Ecem, gelen müşterilerin siparişlerini not alırken Mert de elindeki tepsiyi mutfağa bırakmış ve kızın yanına dönmüştü. Ecem onu bir kez daha arkasında bulunca huysuzca söylendi. " Mert, kuyruk gibi peşimde dolanacak mısın böyle? " Genç çocuk başını sallayınca Ecem'in kaşları çatılmıştı. " Hem sen niye hala buradasın ki? " Mert kızın elindeki deftere bakarken gayet olağan bir muhabbet yapıyorlarmış gibi karşılık verdi. " Beni affet diye. " Genç kız derin bir nefes çekerek mutfağa doğru ilerlemeye başladığında çocuk da peşindeydi. Mutfağa vardıklarında mesai arkadaşına siparişin yazılı olduğu kağıdı bıraktı ve Mert'e döndü. " Affedilecek bir şey yok. " Çocuk kıvırcık saçlarının arasından elini geçirirken iç çekti. " Niye böylesin o zaman? " Genç kız gergin bakışlarını kafede gezdirirken omuzlarını silkti. " Kendimi iyi hissetmiyorum son zamanlarda. " Mert, kızın geçiştirir bir tavırla söylediği şeyi fazlasıyla ciddiye alırken ona bir adım daha yaklaşmış ve işaret parmağıyla çenesini kaldırmıştı. Ecem de ister istemez onun gözlerine bakmak zorunda kaldı. " Bana bak, senin benden gizlediğin bir şey mi var? " Genç kız sıkıntıyla solurken çenesini kurtardı ve arkadaşına bahsedeceği kişiye doğru baktı. Ve bir kez daha onunla göz göze geldi. Fakat bu kez Serhan'ın yüzü oldukça asıktı. Ecem ne olduğunu anlamak ister gibi şaşkın bakışlarla adamın gözlerine bakarken, genç adam başını çevirmişti. " Ecem? " Genç kız isminin anılmasıyla arkadaşına döndü. Sonra derin bir nefes aldı. " Var bir şeyler. " Mert tek kaşını şüpheyle kaldırırken genç kız sıkıntıyla soludu. " Müşteri geldi, konuşuruz sonra. " Fakat Mert onun kaçma girişimini anında engellemişti. Kızı kolundan tuttu ve amcasına seslendi. " Amca biz beş dakika molaya çıkıyoruz. " Ahmet Bey başıyla onaylarken Serhan oturduğu yerde gerim gerim geriliyordu. Ecem ise yapılan bu emrivaki yüzünden arkadaşına kızmıştı. Fakat nihayetinde kafenin dışına çıkıp yan duvarına yaslanmış, dertleşirken buldular kendilerini. " Çocukken aşıktım ona. " Mert dinlerken kaşlarının arasında minik bir çukur oluşmuştu. Başparmağıyla arkasını gösterirken sordu. " O adama mı? " Başını usulca salladı genç kız. " Bir de gittim ilanı aşk ettim. " " Sen mi? " dedi bu kez hayretle. Ecem utanarak alt dudağını dişlerken gözlerini kaçırmıştı. " Evet. Ama 12 yaşındaydım. " " Ee? " " Eesi... " derken parmaklarıyla oynamaya başladı. " Sonra o üniversite okumak için gitti on yıl da dönmedi. Ben de unutmuştum açıkçası. Zaten şu Hakan meselesini de biliyorsun. " derken arkadaşına baktı. Mert başını salladı. " Ama şimdi birden döndü ve neredeyse her gün görmek zorunda kalıyorum. Bana Matematik çalıştırıyor. " deyip ofladı. Mert duvara yasladığı bedenini doğrulturken kızın yüzüne heyecanla baktı. " Hislerin mi depreşti? " Ecem ise onun aksine keyifsizdi. " Bilmiyorum bir önemi yok zaten. Bana ben senin abinim demişti. " Mert'in kaşları aniden havalandı. " Kaç yaşındaydı bu adam? " " 29. " " Çokmuş. " derken sakalını sıvazladı. Ecem de iç çekerek başını salladı. " Onu her gün görmek bana hiç iyi gelmiyor. Kafam allak bullak oldu. " " Yan evinde oturuyor demiştin değil mi? " Genç kız bir kez daha başını salladı. Mert düşünceli olduğunu belirten birtakım sesler çıkartırken kızın omzuna kolunu atıp onu duvardan ayırmıştı. " O zaman zor. " Ecem, onun kendisini kafeye götürmesine müsaade ederken sessizdi. Zordu. Çok zordu hem de. *** Serhan, genç kızın mesaisi bitene kadar beklemiş ve sonra onu da alıp mahalleye dönmüştü. Yol boyu ikisi de sessizdi. Adam, kıza 'hani sevgili değildiniz' demek istese kendini tutuyordu. Belli ki kız söylemek istemiyordu işte. Onu utandırmanın bir alemi yoktu. Ecem ise onun bu sessizliğini, kendi işlerine kafa yormasına bağlamış ve ona uyum sağlamıştı. Derin bir sükun içerisinde geçen yolculuktan sonra nihayet mahalleye vardıklarında genç kız teşekkür ederek arabadan indi. Serhan da kontağı kapatırken kapısını açıp kıza seslenmişti. " Gel, babam yemek yapmıştır. Yemek yiyelim. " Ecem onun bu teklifi karşısında iyice gerilirken başını iki yana salladı birden. " Pek aç değilim. " diye yalan söyledi. En son sabah yaptıkları kahvaltıyla duruyordu ve biraz daha bir şeyler yemezse bayılacaktı. " Peki, yemekten sonra haberleşiriz o zaman. Çalışmak için? " Genç kız başını salladı usulca. " Tamam. " diyerek yeniden ilerlemeye başlayacaktı ki Serhan'ın sesi durdurdu onu bir kez daha. " Numaran yok bende. " Ecem sertçe yutkunurken bir kez daha ona dönmüştü. Kendisinin numarası da Ecem'de yoktu. Daha doğrusu vardı fakat nişanlandığı haberini alınca silmişti. Hiçbir şey demeden elini çantasına atıp telefonunu çıkarttı ve rehbere girip adama uzattı. Serhan da kapısını kapatmış ve kıza doğru uzun bir adım atarken uzattığı telefonu eline almıştı. Saniyeler içerisinde numarasını kaydetti ve kendini çaldırdı. " Tamamdır. Yazarım yemek bitince. " Ecem telefonu geri alıp çantasına atarken başını salladı yeniden. " Afiyet olsun. " " Görüşürüz. " Kız bu kez hızla arkasını döndü ve olabildiğince seri adımlarla bahçesine girdi. Fakat bahçeye adımını atmasıyla, sandalyesinde oturan adamı görüp çığlığı basması da bir olmuştu. Serhan panikle peşinden geldiğinde Hakan sandalyeden kalkıp kıza doğru ilerledi. " Korkma benim. " Ecem olduğu yerde durmuş, sağ elini göğsüne sıkıca bastırırken titrek bir sesle konuştu. " Yüreğimi ağzıma getirdin. " Hakan ona doğru bir adım daha atarken hemen arkasından içeriye giren Serhan'ı görüp kaşlarını çattı. Sonra boğazını temizleyerek ona hitaben konuştu. " Serhan, bu arada sağ ol abilik etmişsin. Ecem'i okula bırakmışsın. Ama bir dahakine bana haber verirsiniz. Ben boşum zaten götürürüm ne zaman istersen. " son cümlesiyle kıza bakmıştı. Ecem tam konuşmak için ağzını açmıştı ki Serhan lafa girdi. " Abilik etmedim. " Ecem işittiği şeyle şaşırarak arkasını döndüğünde, Serhan'ın bal rengi gözleri kısılmış direkt olarak Hakan'ınkilere bakıyordu. Hakan da en az Ecem kadar şaşırmıştı bu yanıta. Başını hafifçe yana eğerken ona doğru ilerledi. " Derken? " Serhan bir süre sessiz kalınca ortam daha da gerildi. " Aynı yere gidiyorduk. " dedi sonra. Hakan'ın tek kaşı havalanırken gözleri Ecem'e çevrilmişti. Ecem ise hafif bir hayal kırıklığı hissediyordu. Bunun için kendisine kızmayı sonraya bırakmaya karar verirken başını önüne çevirip Hakan'ın bakışlarına karşılık verdi. " Sen neden buradasın? Hakan olduğu yerde hafifçe kımıldanırken yalandan güldü. " O nasıl laf kızım? Seni görmeye geldim işte. " derken ellerini kotunun cebine sokmuştu. Ecem derin bir iç çekerken evin kapısına doğru ilerlemeye başladı. " Yoğunum biraz. " Hakan da peşine takıldı. Kızın kendisini başından atma girişimine son derece kayıtsızdı. " Tamam sen işlerini hallederken ben yanında dururum. Açsındır sen şimdi. Bir şeyler yapayım mı sana? " Serhan, Hakan'ın rahat tavırlarla kızın peşinden eve girişini izlerken kaşlarını çatmıştı. Kız daha önceki gün yanlış anlarlar diye evde çalışmayalım dememiş miydi? Hakan'ı neden alıyordu o halde içeriye? Ne yapacağını bilemez halde bir süre daha bahçede durduktan sonra hızla çıktı ve evine yöneldi. O esnada Ecem de hala Hakan'dan kurtulmaya çalışıyordu. " Hakan, gerçekten çok yorgunum ve yapacak tonla işim var. Üstelik gecenin bir vakti evime giremezsin. " Hakan hemen kapının önünde dikilirken kaşlarını çatmıştı. " Ne olacak kızım? Sözlün değil miyim? " Ecem birden sinirle bağırdı. " Değilsin ya değilsin! Ne zaman kabulleneceksin? " " Tamam, çıkartma tırnaklarını. Bir ara sözlüydük diye dedim. Kimse bir şey demez, diyemez yani. " Genç kız sinirle solurken tek elini saçlarının arasından geçirdi ve sonra kapı koluna uzanıp açtı. " Herkes her şeyi der. O yüzden git şimdi. " Hakan, kızın aksi tavrına karşılık bıkkınca solurken ağzının içinde söylene söylene çıktı evden. " Senin nazın da bir bana... " Ecem ona hiçbir karşılık vermeyip kapıyı üstüne kapatmıştı. Cidden aklıyla oynuyordu kızın. İnanılır gibi değildi. Sert adımlarını odasına yönlendirdiğinde iç çekti. Bu adamdan nasıl kurtulacaktı acaba? Şikayet edeceği biri de yoktu ki. Arada bir Tülay Hanıma dile getirse de rahatsızlığını, o hep Hakan'dan yanaydı. Adam ne yapsa sevdiğinden yapıyor diyordu. Fakat Hakan'ın kızı sevdiği falan yoktu ona göre. Resmen can sıkıntısından sarmıştı kıza. Ecem elini yüzünü yıkamış ve üstünü değiştirmişti. Saçlarını tepesinde dağınık bir topuz haline getirirken çalan zil sesiyle gerildi. Geri mi gelmişti? Kaşları gayriihtiyari çatılırken ellerini saçlarından çekti ve odasından çıkıp kapıya yöneldi. Tam kendini, adamı azarlamak için moda sokmuştu ki açtığı kapının arkasında dikilen kızı görünce duraksadı. Sonra birden gülümsedi. " Çiçek? " Çiçek elinde tuttuğu tencereyi, arkadaşına uzatırken terliklerini çıkartmış ve içeriye girmişti. " Yemek getirdim. " Ecem tencerenin kapağını kaldırıp içindeki kavurmaya bakarken alt dudağını yaladı. " Ay nasıl sevindim anlatamam. Ölüyorum açlıktan. " Çiçek kocaman sırıtarak kapıyı arkasından kapattığında ikisi de mutfağa yöneldiler. " Yeni ısıttım. Koy ye hemen. " " Sen? " derken ocağa bıraktı genç kız tencereyi. " Ben tokum. " Çiçek mutfak masasındaki sandalyelerden birine oturup dirseğini masaya dayarken konuşmaya devam etti. " Işığını yanık görünce damladım hemen. " Ecem tezgahtan aldığı ekmek poşetini açarken onayladı onu. " İyi yaptın. " " Ee anlat nasıldı günün? Gökçe ile görüştünüz mü? " Genç kız ekmekten bir parça kopartıp onu direkt tencereye banarken başını salladı. " Küstük galiba. " Kavurmaya bandığı lokmayı ağzına atarken gözlerini yummuş ve sonra zevkle çiğnemeye başlamıştı. " Allah'ım ölecekmişim meğer. " diye söylenirken hızlı hareketlerle kendine bir tabak çıkarttı ve yemek doldurmaya koyuldu. " Ne oldu, anlatsana ya... "diye çemkiren Çiçek'e ise karnını doyurmadan hiçbir şey anlatamayacağını söyleyip karşısına oturdu. Dakikalar sonra yemeğini yemiş ve Çiçek'e olan biteni anlatmıştı. Çiçek de her zamanki gibi şevkle yorumluyordu. Gökçe'yi çok sevmiyordu zaten, o yüzden hakkında konuşmak; onun için bir zevkti. Sevmeme nedeni ise tamamen Ecem ile olan arkadaşlığını kıskanmasıydı. Aralarında yaptıkları kritik tamamlandığında Çiçek de kendi gününden söz etmeye başlamış ve her zamanki gibi abisinden yakınıp durmuştu. Söylediğine göre onda iki gündür bir haller vardı. Her zamankinden daha aksi ve tahammülsüzdü. Ecem telefonuna gelen mesajı okumak için hamle yaparken omuz silkti. " Tamirhanede sorun çıkmıştır belki. " Çiçek iç geçirdi dertli dertli. " Onu da sorduk. Yok bir şey deyip duruyor. Sence kız meselesi mi? " Ecem bakışlarını elindeki telefonun ekranına indirirken Çiçek konuşmaya devam ediyordu. " Hakan abi bilir aslında. Bana söylemez ama sen sorsan kesin söyler. " Genç kız ekrandaki mesaj bildirimine tıklamasıyla önce kayıtlı isme sonra da gelen mesaja şaşırmıştı. Serhan'dan 1 yeni mesaj. ' Müsait misiniz? ' Serhan diye kaydetmişti kendini, abisiz. Kaşları neredeyse saç diplerine kadar çıkarken güçlükle yutkundu. Bilerek mi böyle kaydetmişti yoksa hiç düşünülmeden yapılan bir şey miydi? " Ecem, kime diyorum? " Genç kız kirpiklerini kırpıştırarak başını telefondan kaldırdığında Çiçek'in ne dediğini anlamıyordu bile. Müsait misiniz ne demekti? " Ecem sen beni dinlemiyor musun? Hakan'a sorsana diyorum. " Genç kızın kaşları, Hakan'ın ismini duymasıyla çatılıverdi. " Hayır Çiçek bulaştırma beni şuna. " Çiçek derince ofladı ve sonra sorgulayıcı bakışlarını arkadaşının bir kez daha telefona dönen gözlerine dikti. " Sen kimle konuşuyorsun? " Ecem ise o esnada Serhan'a yanıt veriyordu. ' Müsaitim. ' " Serhan Abi gelecek. Matematik çalıştırıyor. " diye açıkladı durumu. Fakat Çiçek bunu, onun söylediği kadar sakin karşılamamıştı. " Ne? Bildiğimiz Serhan Abi? " Ecem başını sallarken arkadaşına baktı yeniden. " Oha, hani şu yakışıklı Serhan? Çocukluk aşkın Serhan? " Ecem birden utançla tısladı. " Şş... şöyle deyip durma diyorum sana. " Çiçek sırıtırken omuzlarını silkmişti, sonra birden sırıtışı siliniverdi. " Hakan biliyor mu bunu? Sana hoca ayarlamaya çalışıyordu çünkü. " Ecem edindiği bu yeni bilgiyle şaşırırken kaşlarını çatmıştı istemeden. " Hoca mı? " Çiçek usulca başını salladı. " Evet, tanıdığım bir kadın matematik hocası olup olmadığını sormuştu. " Genç kızın kaşları bir kez daha havalanırken çalan zilin sesiyle ikisinin de dikkati dağıldı. Ecem oturduğu sandalyeden hızla kalkarken işaret parmağını havaya kaldırıp uyardı arkadaşını. " Geldi. Bak apır sapır konuşma sakın. " Çiçek ağzına hayali bir fermuar çekerken göz kırptı. "Ben kalkarım zaten. Göz hakkımı alıp giderim. " Ecem onun kendince komik bulduğu şakasına gözlerini devirirken mutfaktan çıkmış ve kapıyı açmıştı. Karşısında bol bir tişört ve basketbol şortuyla Serhan'ı bulduğunda hafifçe tebessüm etti. Adamın her halini seviyordu. Serhan ise meraklı gözlerle kapının önündeki terliklere bakıyordu. İçeriye doğru adımını atarken mutfaktan çıkan Çiçek'i görüp duraksadı. " Aa Çiçek. " Çiçek kocaman gülümsemesiyle ona yaklaştı. " Merhaba Serhan Abi. " Adam içeride birkaç minik adım attığında Ecem kapıyı kapatmıştı. " Merhaba, nasılsın? " Çiçek omuz silkti. " İyiyim. Sen? " Serhan başını salladı hafifçe. " İyilik benden de. " Çiçek adeta parıldayan bakışlarını adamın üzerinden çekip Ecem'e çevirdi. " Ben gideyim artık. Yarın görüşürüz. " Ecem başını sallarken evdekilere selam iletmesini söylemişti. Birkaç dakika içerisinde Serhan ile evin salonunda baş başa kalmışlardı. Genç kız üzerinde çalıştıkları kitabı masaya koyup kaldıkları sayfayı açarken Serhan dikkatle onu izliyordu. Ecem, üzerindeki bakışların ağırlığını fark ettiğinde boğazının kuruduğunu hissedip birkaç kez öksürdü. " Hasta mısın? " Genç kız bakışlarını kaldırıp hemen yanında oturan ve kendisine ilgiyle bakan adamın bal rengi irislerine baktı. İç çekmemek için kendini epey zorlaması gerekmişti çünkü alnına düşen dalgalı tutamları ile o kadar tatlı görünüyordu ki. " Y-yok gıcık tuttu. " Serhan başını salladı hafifçe. " Nerede kalmıştık? " derken başını kitaba indirmiş ve elini uzatıp sayfayı çevirmişti. Ecem sessizce onu seyretmeye başladığında, adam masanın üzerindeki kalemi eline aldı ve önündeki defterden boş bir sayfa açıp anlatmaya başladı. Yarım saat sonra konuyu anlatmayı bitirdiğinde elindeki kalemi kitabın üstüne bırakıp işaret parmağıyla sayfanın sağındaki soruyu işaret etti. " Şunu çözmeyi dene bakalım. " Ecem alt dudağını yalarken kalemi kavramış ve kitabı kendine çevirmişti. Birkaç saniye soruya boş boş baktıktan sonra aklına gelen şeyleri yazmaya başladı. Fakat bir yere varamadı. Sonra oflayarak bakışlarını kitaptan kaldırıp adamın gözlerine dikti. Serhan ise dudağında belli belirsiz bir tebessümle kızı izliyordu. Kaşlarıyla kitabı işaret ederken konuştu. " Küp kök açılımı öğrenmiştin dün hani? " Ecem istediği ipucunu almanın heyecanıyla yeniden kitaba döndüğünde soruyu da çözmeyi başarmıştı. " Bence biraz daha pratik yapmalısın. Ne kadar soru çözersen o kadar aşina olursun. " Genç kız oflarken sandalyede geriye yaslandı. " Vaktim yok ki. " " Kafe mi? " Başını salladı usulca. " Hiç değilse sınavına kadar izin alamaz mısın? Ahmet Bey nazik birine benziyordu. " Ecem dudağını büktü. " Öyledir. Ama beş gün izin almam onları zor duruma sokabilir. Ayrıca maaşımdan keser. " Adam bir süre düşündü ve sonra sordu. " Sigortan var mı? " Ecem başını sallarken yeniden ona bakmıştı. " E tamam. Senelik izin hakkın var senin. Onu kullanırsın. " Genç kızın kafası karışmıştı. " Nasıl yani? " " Bir senen doldu mu burada? " " Dolmak üzere. " " Hm. " derken duraksadı adam fakat sonra omuz silkti. " Az kaldıysa sorun yok. İzin kullanmak istediğini söyle. Maaşından kesmezler. " Ecem ilk kez duyduğu bilgiyle kaşlarını çatarken düşünceli bir şekilde önündeki masayı izlemeye başlamıştı. " Ara söyle. Önemli bir sınavım var, izin kullanmak istiyorum de. Hem... Mert'in amcası değil mi o adam? " Genç kız tek kaşını kaldırırken ona baktı yeniden. Sandalyesinde yan dönmüş kıza bakıyordu o da. " Evet. " " E tamam. Yardımcı olur o zaman. " Olacağını biliyordu genç kız da. Arada Mert varken kırmazdı onu fakat bundan faydalanmak istemiyordu. Zaten onun ricasıyla girmişti işe. İç çekerken adam o an aklına gelen şeyle konuştu yeniden. " Barıştınız sanırım? " Ecem sessiz kaldı birkaç saniye. Yani, küs de değillerdi aslında. Kırılmış ve kızmıştı ama. Bugün o buzlar da erimişti. Başını yavaşça salladı sonra. Serhan bir süre sessizlik içerisinde seyretti kızın dalgın yüzünü. Sonrasında ise yine merakına yenik düştü ve konuşuverdi. " Üstüme vazife değil ama... " Ecem bu girişle meraklı bakışlarını yeniden adama doğrulturken sandalyesinde dikeldi gergince. " Hakan meselesini kafasına takmıyor mu? " Kız anlamayarak baktı yüzüne adamın. " Kim? " Serhan ise bariz bir şeyden bahseder gibi bir jestle elini salladı. " Mert işte. " Ecem'in kafası daha da karışmıştı şimdi. " Neyi takacak ki? " derken gerçekten de anlamıyordu adamın ne demek istediğini. Serhan bir an duraksadı fakat sonra konuşmaya devam etti dürüstçe. " Yani ben olsam takardım. Bayağı takardım hem de. Eski sözlün evine girip çıkıyor. Sürekli kapında. " diye cümlelerini sıralarken kaşları çatılmıştı. Ecem işittikleriyle daha da afallarken Serhan onun neyi anlamadığını anlayamadığından kendini izah etmeye devam ediyordu. " Yani, hiç hoşuma gitmez. Aynı mahallede oturmanız bile sinir bozucu üstelik. Bu da yetmiyor herifin gözü üstünde. Bir de vaz geçmiyor senden. Israrla dibinde bitiyor. Hesap falan soruyor. Neymiş, o bırakacakmış okula. Ne sıfatla? " derken gayriihtiyari hiddetlenmiş ve sonra sarf ettiği kelimeleri duyup birden susmuştu. Ecem ona gözleri kocaman olmuş bir şekilde alttan alttan bakarken adam sertçe yutkundu ve başını çevirdi. Fena batırmıştı. Kız rahatsız olmuştu kesin. Daha da görüşmek istemezdi. Aralarında uzayan ve uzadıkça Serhan'ı daha da panikleten sessizliği kızın incecik çıkan sesiyle yönelttiği soru bozdu. " Mert... beni neden kıskansın ki? " Serhan bir kez daha bakışlarını kıza çevirdiğinde ne desin bilemedi. Fakat zaten Ecem de anlamıştı artık, adamın neyi ima ettiğini. Ve buna sinirlenmişti de. Kaşları arasında minik bir çukur oluşurken konuşmaya devam etti. " Sevgilim değil demiştim sana. " Adam kızın yüzündeki ciddiyeti fark ettiğinde yutkundu yeniden. " Ben... sizi öyle görünce... " diye gevelerken buldu kendini. Değiliz diyordu ya işte, hala neyi üsteliyordu ki bu kadar? " Nasıl görünce? "dedi genç kız. Serhan ise gözlerini kaçırıverdi bu soruyla. Yanlış bir şey dememek için kendine biraz zaman tanıdı. " Yakındınız bayağı. " Ecem başını salladı hiddetle. " Yakın arkadaşız çünkü. Kardeşim o benim. " Serhan duyduğu cümleyle kaşlarının havalanmasına mani olamayarak yeniden kıza bakmıştı. Kardeşim demişti kız. Yani gelecek için dahi öyle bir ihtimal yoktu gözünde. Sonra birden yüzü düşüverdi. O da abinim ben senin dememiş miydi? Ee yani, bunun konuyla alakası neydi şimdi? Bakışlarını bir kez daha kaçırırken oturduğu sandalyeden hızla kalktı. " Özür dilerim haddimi aşmak istemedim. " derken kıza bakmıyordu. " Sen sorularını çözersin, yarın bakarız yapamadıklarına. Biraz yorgunum uyumak istiyorum. " Ecem, adamın kaçtığının farkındaydı fakat işine gelmişti. Çünkü hem öfkelenmiş hem de utanmıştı. Serhan da kızın sessizliği üzerine çıktı salondan. ❤️Merhaba nasıldı bölüm? 💜Serhan sanki kıza ilgisi olduğunu fark etmeye başladı gibi... 🧡Bir de o kıskançlık itirafı mıydı, neydi öyle? 🩵Bizim saftrik anlayana kadaaar... |
0% |