@ailkesandikli
|
Hoş geldiniz, başlangıç tarihinizi yazın lütfen🔥 Instagram: ailkesandikli Wattpad: ailkesandikli Diğer hikâyelerim ve yeni bölümlerin bilgisi için takibe alın 🤍 Genç kadın, adeta suratına fırlatılan tablet ekranına bakarken herkesin içinde böyle bir tartışmayı yapıyor olmaktan memnun değildi. Fakat bunu babasına belli etmemek onun için çocuk oyuncağıydı. Alt dudağını hafifçe bükerken iç çekti ve kışkırtıcı bir sesle mızmızlandı. " Hay Allah ya, keşke sol profilimden çekselermiş. Kilolu çıkıyorum sağdan. " Nihat Bey, kızının bu tarz düşüncesiz tavırlarına alışık olmasına alışıktı fakat artık bu iş zararsız bir zırvadan öteye gitmişti. Elli yaşını geçkin olan adam, parmakları arasında sıkıca tuttuğu tableti misafir odasının şaşaalı koltuklarına doğru gelişigüzel fırlatırken adeta kükredi. " Cansu! Seni son kez uyarmıştım! " Genç kadın, babasının kükremesinden çekinse de belli etmemek için, ağırlığını sağ topuğundan soluna verirken kısa bir an için gözlerini yumup açtı. Babasının son on dakikadır kıyametleri kopartmasına neden olan haber, geçen hafta takıldığı çocuğun dün gece bulunduğu barı birbirine katmasıydı. Haber için seçilen fotoğraf yeterince sinir bozucuyken üstüne atılan başlık daha da kışkırtıcıydı. GÖNÜLÇELEN CANSU! Ünlü iş insanı Nihat Şahinşah'ın 23 yaşındaki gözde bekar kızı Cansu Şahinşah yine rahat durmadı. Altında da, sağ tarafında dün gece takıldığı Mert, sol tarafında ise dün gece ortalığı birbirine katan Fatih ile üçünün bulunduğu bir fotoğraf. İşin aslı Cansu, cemiyet içinde isminin bu tarz meselelerle anılmasından pek de rahatsızlık duymuyordu, babasının aksine. Ona göre insanların kendisine sürtük, orospu, kaşar gibi sıfatlar kullanmaları çok da ehemmiyetli değildi. Zaten onu kimse sevmezdi. Hiç değilse onlara, kendisini sevmemeleri için gerçek bir sebep vermiş oluyordu. Derin bir nefesi ciğerlerine doldurduğunda, Nihat Bey bir kez daha konuşmasına müsaade etmemişti. " Yıllardır tırnaklarımla kazıyarak yaptığım bir ismim, saygınlığım var benim! Onu bugüne kadar yeterince karaladın Cansu! " Kızına doğru sağlam bir adım attığında genç kadın bakışlarını ürkek bir tavırla odadaki korumalarda gezdirdi. " Sana kimin kızı olduğunu unutma dedim! " derken işaret parmağını kızına doğrultmuştu. Cansu, babasının sinirden kasılan çenesine bakarken dudağını sertçe dişledi. Bu adam, şunu deyip durdukça içindeki bir noktaya dokunuyor ve bu da onu feci şekilde tetikliyordu. Fakat öfkesini asla belli etmedi. Aksine gülümsedi. Babasınınkilerin aynısı olan soluk mavi gözlerini, karşısında öfkeden kafayı yiyen adamın gözlerine dikti ve dudaklarını aralayıp zehrini saldı. " Unutmuyorum zaten. Annesinin kızıyım ben! "diye bağırmasıyla sağ yanağına şiddetli bir tokadın çarpması da bir olmuş, yalnızca başı değil tüm bedeniyle sola savrulmuştu. Gözleri hızla dolarken eli alev alev yanan yanağına gitti. Canı çok yanıyordu. Fakat umurunda olan bu değildi. Susmadı. " Onun gibi orospu olacağımdan korkuyorsun değil mi! " diye çığlık attı birden. Nihat Bey bu kez yumruklarını sıkıca sıkmış kendini dizginlemeye çalışmıştı. " Cansu kes sesini! " diye hırladı dişlerinin arasından. Cansu istediği reaksiyonu almanın zaferiyle belini doğrulttu ve elini yanağından çekip gözlerini babasınınkilere dikti. Artık bakışlarında da, sesinde de yalnızca saf bir nefret vardı. " Hadi itiraf et. Ona çok benziyorum, öyle değil mi? " derken bağırmıyor fakat kelimeleriyle koskoca odada bir kasırga etkisi yaratıyordu. Topuklu ayakkabılarının üstünde omurgasını dikleştirip babasına doğru bir adım attı ve tam karşısına geçti. O gözlerine daha yakından bakabilmek için. " Saçlarım, yüzüm, gülüşüm... hatta tavrım? " diye devam etti. Nihat Bey sessizliğini koruyor fakat sakin kalmak için büyük bir efor sarf ediyordu. Çünkü Cansu böyleydi, çocukluğundan beri. İnsanların sınırlarını zorlamaktan asla çekinmez, bundan zevk alırdı. Ne pahasına olursa olsun. " Korkuyorsun, beni de onun gibi elinde tutamamaktan. " dediğinde bir tokat daha yiyeceğine neredeyse emindi fakat beklediği şey olmadı. Nihat Bey gözlerini kızınınkilerden kaçırdı ve tok bir sesle son sözünü söyledi. " Evleneceksin. " İşte bu fazlasıyla beklenmedik bir tepkiydi. Genç kadın o ana kadar kuyruğunu dik tutmayı başarmışsa da artık maskesi düşmüştü. Yüzü dehşet ifadesine bürünürken haykırdı. " Ne?! " Nihat Bey kızına hiç bakmadan başını salladı. Sonra adamlarına yalnızca onların anlayacağı türden bir bakışla talimat verdi. Beş altı saniye kadar sonra ise içeriye Cansu'nun aşina olduğu fakat bugüne kadar bir kez bile iletişim kurmadığı yapılı, buğday tenli bir adam girdi. " Evren. " dedi Nihat Bey, kızına açıklar gibi. " Evren ile önümüzdeki ay evleneceksiniz. " Cansu şaşkın bakışlarını Evren denilen adamın yüzünden ayırmadan önce, onun da kendisi kadar afalladığını seçebilmişti. " Baba saçmalıyorsun. " dedi panikle dili dolaşarak. " Ben seni zapt edemiyormuşum ya, kocan etsin. " dedi adam bu defa alayla. Cansu içine dolan öfke ve telaşla fevri tepkiler vermeye devam ederken Evren denilen adam duvar gibi bir surat ifadesiyle öylece dikiliyordu. " Ya nereden çıktı şimdi bu! " diye bağırdı babasının koluna asılırken. Nihat Bey gözlerini kızının çileden çıkmış vaziyetteki yüzüne çevirdi fakat ona değil Evren'e hitaben konuştu. " Evren, bundan sonra asli görevin beni değil, kızımı korumaktır. Ona sahip çıkacaksın, adımıza leke sürdürtmeyeceksin. " Evren sessizliğini korurken Cansu işittiği her bir kelimeyle daha da deliriyordu. " Ya delirdin mi sen! Evlenmem ben kimseyle! Ne demek adımıza leke sürdürtme! Çıldırdın mı! " diye peşi sıra cümlelerini sıralarken Nihat Bey hiçbirine cevap vermemiş, yalnızca yıllardır birlikte iş yaptığı en sadık adamı Hamza'ya kısa bir baş işareti verip odadan çıkmıştı. Genç kadın delirmiş gibi bağırmaya devam ederek babasının peşine takıldığında Hamza kolunu önüne koyarak onu engelledi. " Ne yapıyorsun! Bırak dokunma bana! " diye çıkıştı Cansu ona. Babasının peşinden diğer korumalar da odayı terk ederken içeride yalnızca Hamza, kendisi ve Evren denilen herif kalmıştı. " Bilmediğin şeyler var. " dedi ellilerinin başındaki adam. Fakat Cansu onu dinleyecek gibi durmuyordu. İleriye doğru hamle yaptığında Hamza sesini biraz yükselterek ilgisini çekmeye çalıştı. " Hayatın tehlikede. " Bunun üzerine genç kadın şaşırarak olduğu yerde durmuş ve omzunun üzerinden, karşısındaki orta boylu adama bakmıştı. " Şu haberlerde yanındaki çocuk, sarışın olan... " deyip bir tepki beklese de Cansu sessiz kalmayı tercih edince devam etti. " Sana kendini ne diye tanıttı bilmiyorum ama söylediği kişi değil. Niyeti içimize sızmaktı. Dolapderelilerle bağlantısı olduğunu tespit ettik. " Cansu sanki mümkünmüş gibi kaşlarını daha çok çatarken ellerini havaya kaldırıp babasından altı yedi yaş küçük olduğunu tahmin ettiği adamı susturdu. " Bir dakika, yani sen şimdi diyorsun ki... babanın ne idüğü belirsiz işleri yüzünden... hiç tanımadığın, sevmediğin bir adamla evleneceksin. Doğru mu? " derken Evren sanki yanlarında değilmiş gibi rahattı. Hamza bir şey demediğinde sesini yükseltti. " Yani babam beni cezalandırmıyor, kendi paçasını kurtarıyor. Öyle mi! " " Cansu Hanım. " dedi Hamza yatıştırmak ister gibi. Fakat Cansu çoktan odağını ondan çekmişti. İki uzun adımda Evren denilen çam yarması adamın yanına gitti ve tam önünde durup gözlerini onun açık kahvelerine dikti. " Sen niye susuyorsun, bir şey desene! " diye bağırdı. Adam o kadar uzundu ki, uzun boyuna, ayaklarına giydiği topuklulara rağmen yüz hizasına gelemiyordu. Başını kaldırmak zorunda olmaktan rahatsızlık duyduğunda geriye doğru bir adım attı. Evren ise ifadesiz suratında tek bir mimik oynatmadan karşısındaki şımarık kadının gözlerine bakıyordu. " Nihat Beyin sözü benim için emirdir. " dedi tok sesiyle. Bu, genç kadının müstakbel kocasının sesini ilk işittiği andı belki de. İşittiyse dahi hatırlamıyordu. Üstelik yirmi küsur yıldır babasıyla çalışıyor olmasına rağmen... İşte o kadar önemsiz biriydi onun için. Ve şimdi bu herifle evlenecekti öyle mi? Çok beklerlerdi. " Hah! Çıldırmışsınız siz! " diye haykırdı ortaya doğru. " Babama yaranacağım diye yapmayacağınız şey yok öyle değil mi! Aman yeter ki arpamı suyumu versin! Ölürüm gerekirse! Omurgasız! Kişiliksiz heriflersiniz! " derken son sözleri özellikle de Evren'eydi. Babası adına çalışan herkesin ne denli titizlikle seçildiğini, babasına ne derece bağlı olduklarını biliyordu elbette. Fakat sırf o istedi diye hiç tanımadığı, sevmediği biriyle evlenmek? Kollarını iki yana açarken alaylı bir ifadeyle konuştu. Dudağının kenarı hafiften yukarı kalkık da olsa, sesinden ve ellerini koyacak yer bulamamasından ne kadar sinirli olduğu belliydi. Cansu belki de çocukluğundan beri ilk kez duygularını kontrol edemez haldeydi. " Sırf patronun istedi diye, hiç sevmediğin bir kadınla bir ömür evli kalacaksın. Bu mu istediğin? " diye sordu tekrar ona bakarak. Evren'in yüzündeki ifadesizlik ise bir an bile değişmiyordu. Hatta Cansu birkaç dakika evvel yüzünde görmüş olduğu afallamanın, kendi hayal ürünü olduğunu düşünecekti neredeyse. " Mevzu isteklerimiz değil Cansu Hanım. " dedi Evren bu kez. Cansu bunun üzerine sahici bir kahkaha attı. " Hanım diyor ya bir de! Vallahi çıldıracağım! " Hamza araya girme ihtiyacı hissetmiş olsa gerek, yanlarına gelip Cansu'nun sırtına elini hafifçe yerleştirdi. " Saat epey geç oldu. Yarın daha sağlıklı kafayla konuşursunuz bunu Cansu Hanım. " Cansu onun dokunuşundan kurtulmak istercesine omzunu silkti. " Bırak! " Bakışlarını tiksinir gibi yeniden Evren denilen adamın yüzüne dikti. " Bu iş olmayacak. Duydun mu beni? Hani belki de, içten içe sevinmişsindir falan... yazık olmasın sonra hayallerine. Sen benim bırak kocam olmayı, arkadaşım dahi olamazsın. " der demez omuz atarak yanından geçip odadan çıktı. Nasıldı bölüm? Beğendiniz mi? |
0% |