@ailkesandikli
|
Oy bırakmayı unutmayın ❤️ Genç kadın şaşkın bakışlarını, karşısındaki adamın kahvelerinden ayırmazken; adam uzanıp masanın üzerindeki kupayı eline almış ve içine kısa bir bakış atıp dudaklarına götürmüştü. Cansu'nun kaşları çatıldığında Evren tek omzunu silkti. " Ee anlat? " Kadın bir Evren'in umarsız bakışlarına bir de elindeki kupaya bakarken sinirini belli etmemek için alaycı bir tavra büründü, bir kez daha. Evren'i kışkırtmak istemişti fakat bunu yapacağını da tahmin etmemişti doğrusu. Kollarını göğsünde kavuştururken tek kaşını havaya dikti. " Ne bu şimdi? Korumalarla konuşmamı da mı yasakladı, pek sevgili patronun? " Adam kahvesinden bir yudum daha alırken gözlerini, kadının mavilerine dikti. " Ne konuşmak istiyorsan benimle konuş, insanları görevinden alıkoyma. " Cansu, onun bu ukala tavrına dik dik bakmakla yetinmiş ve yanından geçip içeriye girmişti. Tam odasına yönelmek üzereyken, karşı odanın açık kalan kapısını fark etti ve içeriye göz atmadan duramadı. Kapının tam karşısındaki pencerenin önünde bir masa, masanın üstünde ise açık bir laptop vardı. Merakı onu laptopta neye baktığını görmek için dürtse de laptopun hemen yanında açık olan kutuyu görür görmez olduğu yerde durmuştu. Kaşları daha da derinden çatıldığında kendisinin peşinden içeriyee giren Evren'e hitaben konuştu. " Ortalıkta bırakma şunları. Evimde silah falan görmek istemiyorum. " Adam boş olan eliyle gri tişörtünün eteğini kaldırıp belindeki silahı işaret etti. " Üstümde. " Cansu masadaki temizlik setine bakarken omuz silkti. " Her neyse işte... " Hemen sonra odasına girmek üzere arkasını dönmüştü fakat Evren'in sorusu onu bir kez daha durdurdu. " Kullanmayı biliyor musun? " Genç kadın soruyu duymuş fakat duymazlıktan gelmeyi tercih etmişti. Adamı yanıtsız bırakıp odasının kapısını açtı ve içeriye girdi. Silahlardan hoşlanmıyordu. Evet, kullanmayı biliyordu. Hem de çok küçük yaşta öğrenmişti bunu. Fakat pratikte kullanmayı asla tercih etmemişti. Gardırobuna yaklaşırken kafayı dağıtmak için dışarıya çıkmanın iyi bir fikir olacağına karar verdi. Her ne kadar Evren peşine takılmak isteyecekse de bunu önemsemedi. Günlerdir dört duvar arasında pineklemekten usanmıştı. Ortamlardan hiç bu kadar uzak kaldığı da olmamıştı üstelik. Neredeyse yüzünü unutturacaktı insanlara. Sonra ansızın, aklına en sonki skandalı geldi ve alt dudağını dişledi. İnsanların onu unutması o kadar kolay olmazdı muhtemelen. Genç kadın yaklaşık iki saat sonra siyah mini şortu ve üstüne giydiği mor bluzu ile hazırdı. Eline deri ceketini ve çantasını almış, gözlerine güneş gözlüğünü takmıştı. Saçlarını hemen her zaman düz kullanırdı, çünkü doğal hali düzdü. Fakat bu defa uçlarını hafiften maşalamaya karar vermişti. Bu görüntü onu daha sempatik gösteriyordu. Yüzünde yalnızca kırmızı bir ruj ve gözaltlarında bir kat kapatıcı vardı. Makyajla pek arası yoktu. Zaten pek ihtiyacı olduğu da söylenemezdi. Fakat cemiyet içinde ünlü bir isim olduğu için dışarıya çıkarken çok özenli hazırlanırdı. Ayaklarına giydiği siyah deri kovboy botlarına son bir bakış atıp odasından çıktı ve Evren'in kapalı kapısının önünde durdu. Pek adeti olmasa da sorun çıkartmak istemediğinden kapıya iki kez hafifçe vurmuştu. O, içeriden herhangi bir ses duymayı beklerken kapı aniden açıldı. Genç kadın irkilerek geriye doğru minik bir adım attığında Evren, karşısında dikilen kadını tepeden tırnağa yavaşça süzmüştü. " Bir yere mi gidiyorsun? " diye sorarken kahvelerini kadının mavilerine kaldırdı. Cansu elinde tuttuğu deri ceketi üzerine geçirirken başnı hafifçe salladı. " Günlerdir evde bunaldım. Biraz kafa dağıtmam gerek. " Evren tek elini ensesine atıp kaşırken odasının içine doğru bir bakış atmıştı. bitirmesi gereken işleri vardı fakat kadına itiraz etmek de istemiyordu çünkü istediğini yaptıramadığında muhakkak arıza çıkartıyordu. Açıkçası onun çocukluklarıyla uğraşacak gücü ve zamanı da yoktu. Derin bir nefes alırken yeniden kadına döndü. " Tamam, bekle beş dakikaya geliyorum. " Cansu hızla başını salladı. Adam hazırlanırken o da uzunca bir süredir yapmadığı bir diğer şeyi yapmaya koyulmuştu: internet alışverişi. Evren üzerini değiştirirken Cansu geçen hafta almayı kafasına koyup sonra yaşanan olaylar yüzünden unuttuğu o Prada çantayı sepetine ekleyip ödeme aşamasına geçmişti fakat bugüne kadar hiç yaşamadığı bir aksilikle karşı karşıya kalması da aynı saniyelerde gerçekleşti. Yetersiz bakiye nedeniyle ödeme işleminin geçersizliği uyarısını dehşet içerisinde izledi. İnatla birkaç kez daha şansını denemiş fakat her defasında aynı hatayla karşılaşıp durmuştu. Sitede bir sorun olduğunu düşünüp bir başka kartıyla ödemeyi yapmaya çalıştı fakat onda da aynı uyarıyı aldı. Bu defa siteden çıktı ve başka bir siteden rastgele bir şey satın almayı denedi. Fakat sonuç değişmedi. Hiçbir kartında bakiye yeterli değildi. Fakat bu mümkün değildi çünkü hepsi babasının adına kayıtlıydı. Kaşla göz arasında tüm malvarlıklarını kaybetmedilerse eğer... Genç kadın ensesinden aşağıya doğru inen bir ürperti hissettiğinde sol gözü seğirmeye başlamıştı. O an fark etti gerçeği. Babası kendince kızını cezalandırıyordu. Dişlerini şiddetli bir şekilde sıkarken tüm sekmeleri kapatıp babasının numarasını aradı. Telefon bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı... Fakat açılmadı. İnatla bir daha aradı. Fakat yine yanıt alamadı. O esnada odasındançıkan Evren, kadının holde ileri geri volta attığını görmüş ve bir problem olduğunu fark etmişti. " Hazırım. " diye ortamı yoklamak istediğinde aldığı karşılık öfkeli bir bakıştı. Genç kadın derin bir nefesi ciğerlerine gönderirken elindeki telefonu havaya kaldırıp salladı. " Babam kartlarıma limit koymuş. Haberin var mı? " Evren sessizce başını iki yana salladığında kadın hırsla haykırdı. " Telefonlarımı da açmıyor! " Genç adam ne yapacağını bilemeyerek öylece kadını izlerken, Cansu sinirle dış kapıya yöneldi. " Eve gidiyoruz. " Evren, kadının emir vari tavrını görmezden gelmeyi tercih ederek peşine takılmıştı. Yarım saat kadar sonra karı koca, Nihat Bey'in odasındaydılar. Kadın hırsla bağırıp çağırıyor, yaşlı adam da aynı şekildekarşılık veriyordu. Tüm bunlar olup biterken Evren odanın bir köşesinde ellerini önünde bağlamış, tartışmayı seyrediyordu. " Evlenmek için parayla tehdit etmedin mi sen beni?! "diye bağırdı kadın, babasının yüzüne doğru. Yaşlı adam kaşları çatık vaziyette yanıtladı onu. " Evlenince her şey bitti mi sandın? Sen çıkıp manşetlerde boy boy görüntü ver, hem kocanı hem beni rezil et! Yok öyle yağma! " Cansu, her zamanki gibi sinirle güldü. " Kuklan mıyım ben senin? " diye sordu sonra adama doğru bir adım daha yaklaşarak. Evren o an, adamın genç kadına zarar vermesinden çekinmişse de bunun Cansu'nun umurunda olmadığı açıktı. Hatta sanki inadına kışkırıtıyordu babasını. Fakat beklediği karşılığı ne kadın ne de kendisi almamıştı. Nihat Bey son derece umursamaz bir tavırla başını sallamıştı. " Ben olmadan sen bir hiçsin. Bunu ne zaman alacak o kafan? " Cansu sertçe yutkunurken sinirinin katlanarak arttığını odadaki herkes görüyordu. " Evlen dedin, evlendim. Kapıma korumalar ordusu diktin. Tek başıma dışarı çıkmama da engel oldun. Daha ne yapacaksın? Söyle! " derken öfkeden sesi titremişti. Adam çatık kaşları ile arkalarında dikilen korumasına bir bakış attı ve sonra yeniden kızına dönüp uzanarak elini bileğinden kavradı. " Yüzüğünüz nerede sizin? " Cansu elini babasının parmaklarından sertçe kurtarırken Evren de boş olan yüzük parmağına kısa bir bakış atmıştı. " Evren? " diyerek korumasına döndü bu kez adam. Evren ne diyeceğini bilemeyerek başını önüne eğdiğinde Cansu girdi söze. " Formalite değil mi bu evlilik Allah aşkına? Ne yüzüğü? " Nihat Bey son derece ürkütücü bir yüz ifadesiyle kızına baktığında genç kadın kısa bir an duraksamıştı. " Formalite? " diye sordu tehditkar bir sesle. Cansu bakışlarını babasınınkilerden ayırıp Evren'e dikti. O da sessizce kendisine bakıyordu. " Cansu. " dedi babası kesinlikle öfkesini yansıtmayan bir sakinlikle. Kadın yeniden babasına döndü. " Birbirinizi seversiniz, sevmezsiniz. Umurumda değil. Her evli çift aşık olup da evlenmiyor. Ama cemiyete karşı tek bir hatanız olmayacak. Duydunuz mu beni? " Evren yavaşça soluklandığında Cansu sessiz kalmıştı. Babasının sözlerinin bitmediğinin farkındaydı. " Bugüne kadar, tüm şımarıklıklarına eyvallah dedim. Bundan sonra tek bir hatana tahammülüm yok. Anladın mı? Yok anlamadıysan eğer, ben senin anlayacağın yolları da bulmasını bilirim. Kaç yıllık Şahinşah soyadını lekelemenize müsaade edecek değilim! " Cansu dişlerini sertçe sıkarken gözlerini yumdu. O anda içinden geçen tonlarca şeyden biri de babasının suratına tükürmekti fakat sakin kalmasının kendi yararına olacağını biliyordu. Şu para mevzusunu çözmeliydi. Gözlerini yeniden açtığında adam konuşmasına devam etti. " Yüzüklerinizi çıkartmayacaksınız, birkaç gün içinde de sizin şu ne o zımbırtı... sürekli takip ettiğiniz, senin de çarşaf çarşaf kapaklarında yer almaktan hiç gocunmadığın dergi. Onun yapımcısıyla görüşüp, ropörtaj ayarlayın. Mutlu olduğunuzu falan anlatın işte. Kapansın şu en sonki rezilliğinin üstü. " Cansu bir kez daha yutkundu. Gece kulubünde yaşadığı en sonki olaydan sonra Evren ile ayrılacağına dair onlarca haber yazılıp çizilmişti fakat hiçbirini önemsememişti. Belli ki babası için aynı durum geçerli değildi. " Kartlarımın limitlerini... " diye girdiği sözü babasının terslemesi kesti. " Kocandan alırsın para. " İşte bu bardağı taşıran son damla oldu. Cansu aniden bedenini ele geçiren öfkeye yenik düşmüş ve çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı. " Ne diyorsun ya sen! Ne kocası! " Babası onu umursamadan arkasını dönüp koltuğuna doğru ilerlemeye başladığında öfkeli bakışlarını Evren'e çevirdi. Sessizce olduğu yerde dikilmeye devam ediyordu. Tek elini hırsla saçlarının arasından geçirirken adeta tısladı. " Şunun kazandığı üç kuruş paraya mı tamah edeceğim? " Nihat Bey koltuğuna yerleşip sırtını arkaya yaslarken bakışlarını kızınınkilere dikti. " Her şeyin var Cansu. bir şeye tamah ettiğiniz yok. " Kadın babasının yanına ilerlerken başını iki yana salladı. " Yok sen beni çıldırtmaya çalışıyorsun. " Nihat Bey yan bir bakışla Evren'e karısını tutmasını işaret ederken konuştu. " Aklın başına geldiğinde yeniden açarım kartlarını. " Cansu sinirle yüksek perdeden bir kahkaha attı. Adam resmen kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu kendisiyle. Parasız kalmamak için dünyanın en saçma fikrine bile evet demişken, bu neydi şimdi? Masasının tam önünde durup hırstan gözü dönmüş bir şekilde iki eliyle birden tüm dosyaları dağıtırken avazı çıktığı kadar bağırdı. " Ben de gideceğim, göreceksin Nihat Şahinşah! Ben de terk edeceğim seni! Duydun mu beni? " Yaşlı adam işittikleriyle kaskatı kesildiğinde Evren, genç kadının ince belini tek koluyla kavramış ve onu kendisine doğru çekmişti. Kadın, adamın kolları arasında çırpınarak bağırmaya devam ederken hem babasından hem de odadan uzaklaştırılıyordu. Babası ise gözlerinden adeta alev çıkartarak ayağa dikilmiş ve öylece durmuştu. *** Cansu tüm gece hırsından ve sinirinden uyuyamayıp içtikçe içmişti fakat öylesine tetikteydi ki sarhoş dahi olamıyordu. Elindeki boş bira şişesini de masaya bırakıp sandalyesinden kalktığında son iki saatte kaçıncı kez tuvalete kalktığını bilmiyordu. Evren onun hareketlendiğini işittiğinde başını çevirip sordu.
" Nereye? " Genç kadın saatlerdir sayıp sövse de içinden atamadığı öfkeyi anında adama yönelterek son derece iğneleyici bir tavırla karşılık verdi. " Tuvalete gidiyorum Evren. Oraya da mı geleceksin? " Adam sessiz kaldığında önünden geçip içeriye girdi. Babasıyla yaşanan krizden sonra direkt olarak eve dönmüşlerdi zira ikisi de insan içine çıkacak durumda değillerdi. Ve o dakikadan beri de Cansu'nun ne öfkesi dinmiş ne sesi kesilmişti. Sürekli ya homurdanıyor ya da küfrediyordu. Üstelik kadının aldığı alkol bunu daha da beter hale getirmişti. Adam bileğindeki saate bakarken yarım kalan işlerini düşünüp iç geçirdi. Bırakıp içeriye de giremiyordu ki, ne yapacağı hiç belli olmuyordu delinin... Saatler birbirini takip ederken genç kadın oturduğu sandalyede sızıp kalmış Evren de bunu fırsat bilip laptopunu dışarıya taşımıştı. Adam sabahın ilk ışıkları ile işlerini bitirmeyi başardığında kollarını esnetip omurgasını dikleştirdi. Uzun zamandır aynı pozisyonda oturmaktan boynu ve beline ağrı girmişti. O an göz ucuyla hemen yanında uyuyan kadına baktı. Kim bilir o ne haldeydi? İki büklüm, sandalyede uyuyordu. Derin bir nefes alırken laptopunun kapağını kapattı ve sessizce ayağa kalktı. Kadını uyandırmamak için özen göstererek tek elini beline atmış diğerini ise dizlerinin altından geçirmişti. Kadını yavaşça havaya kaldırırken gözlerini açtığını gördü. " Şş.. yok bir şey. Uyu. " Cansu da ya uykunun ya da alkolün etkisinden olsa gerek hiç itiraz etmemiş ve başını adamın boyun girintisine yatırıp uyumaya devam etmişti. Adam kadını odasına taşıyıp yatağına yatırdıktan sonra üstünü örttü ve odadan çıktı. Artık rahat bir uyku çekmek istiyordu. *** Ertesi gün öğlen saatlerinde adamın uyanmasına neden olan şey içeriden gelen tıkırtılardı. Gözlerini açar açmaz saatine bakmış ve çok uyuduğu için hayıflanarak yataktan kalkmıştı. Gerinerek bedenini gevşetmeye çalışırken odasından çıktı ve sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Yüzünü dahi yıkamadan çıktığı için gözlerini açmakta güçlük çekiyordu. Tek eliyle gözünü ovalarken salonu geçip mutfağa yöneldi ve görmeyi hiç tahmin etmediği bir manzarayla karşı karşıya kaldı. Cansu, üzerinde turuncu bir bornozla mutfağın orta yerinde dikilmiş hemen önündeki adamla konuşuyordu. Nemli saçlarından birkaç damla su ise mutfak zeminini ıslatıyordu. Evren, bakışlarını kadından ayırıp konuştuğu gence çevirdiğinde onun Berat olduğunu fark etti. İşte o an uykusu tamamen açılmıştı. " Ne işin var senin burada? " diye direkt olarak konuya girdi. Sesini duyan ikili kendisine döndüğünde bakışları, kısa bir anlığına öfkeyle Cansu'nunkilere inmiş sonra yeniden Berat'a çevrilmişti. " Günaydın Evren Bey. " dedi Berat biraz telaşlı bir sesle. Evren'den yanıt alamayacağını fark ettiğinde ise açıklamaya başladı. " Cansu doğalgazın arızalandığını söyleyince. Ben bakmak için geldim. Basıncı düşmüş, yükselttim sorun yok." Evren yavaşça yutkunurken tek kaşını havaya kaldırdı. " Cansu Hanım. " diye düzeltti onu üstüne basarak. Berat ise bunun üzerine genç kadına bakmış fakat ondan destek alamayınca yeniden Evren'e dönmüştü. " Kendisi öyle dememi istedi. " Tüm bunlar olurken Cansu olduğu yerde, Evren'in şekilden şekle girişini büyük bir zevkle izliyordu. Güne gözlerini açar açmaz, içindeki devasa öfkeyi kanalize edecek bir yer arayıp yolunu da bu şekilde bulmuştu. Hem Evren'e hem de babasına, kimsenin kuklası olmadığını ve kendisini elde avuçta tutamayacaklarını göstermek istiyordu. Bornozunun kuşağını çözüp yeniden düğümlerken konuştu. Ortamdaki iki adam da onun bu hareketi bilerek yaptığının bilincindeydi. Berat yavaşça yutkunurken Evren kaşlarını derince çatmıştı. " Ben çağırdım yardım istemek için. " " Beni uyandırsaydın. " dedi Evren birden sert bir üslupla. Kadın hafif şaşkınlıkla baktı adamın yüzüne. Sonraderin bir iç çekti. " Teşekkürler Beratçım. Sen görevine dönebilirsin. " Berat başını hafifçe sallayıp aralarından geçecekken Evren avcunu adamın omzuna bastırıp onu durdurdu. " Bir daha eve girmeyeceksin. " dedi açıkça tehditkar bir biçimde. Adam başını salladı yalnızca ve Evren'in elinden kurtulup mutfaktan çıktı. O, holü hızlı adımlarla geçip evi terk ederken Evren öfkesini atabilmiş değildi. " Ne bu şimdi? " diye sordu sinirle. Cansu omuz silkip yanından ayrıldığında ise peşine takılmıştı. " Ne yapmaya çalışıyorsun amacın ne? "diye sordu bu defa. Genç kadın ortak banyoya girip kapıyı kapatmak üzereyken Evren elini kapının pervazına koyup onu engellemişti. " Cansu. " dedi ilk kez. Kadın da kendisine ismiyle seslendiğini işitince durumun ciddiyetinin farkına daha fazla varmıştı ve bu açık bir şekilde hoşuna gitmişti. Onu kontrolden çıkartabildiği için kendiyle gurur duyuyordu. Pabucumun koruması, diye geçirdi içinden. Fakat bu neşesini yüzüne yansıtmadı. Onun yerine kollarını göğsünde kavuşturup adamın kahvelerinin en içine baktı. " Amacım belli değil mi? " deyip üstünü gösterdi. Adam da bakışlarını kadının bornoza sarılı çıplak vücuduna indirdiğinde sordu. " En son ne zaman seks yaptın Evren? " Evren böyle bir soruyla karşılaşmayı hiç beklemediğinden olsa gerek afallamıştı. " 2 hafta? " diye tahminde bulundu bu defa kadın. Fakat adam cevaplamak yerine gözlerini kaçırmayı tercih etti. " Ne? Ay mı? " diye sordu hayretle bu kez. Adam ise elini pervazdan çekip arkasını dönmüş ve uzaklaşmaya başlamıştı. Bir an önce odasına girip yalnız kalmaktı arzusu fakat kadının buna izin vermeye niyeti yoktu. Adamın peşine takıldığında şaşkınlıkla soludu. " Bir dakika, bir dakika... " dediğinde adam daha da hızlanmıştı. " Yok artık! Buna inanacağımı düşünmüyorsun herhalde! " diye bağırdı adamın ardından. Fakat adam hiçbir sözünü umursamıyor ondan uzaklaşmak için adeta koşar adım ilerliyordu. " Gel buraya! " diye bağırdı kadın bu kez. " Sen ciddi misin? Oha! " dediğinde adam çoktan odasına girip kapısını kapatmıştı. Kadın kelimenin tam manasıyla dehşete kapılmış bir vaziyette kapısına vardığında konuşmaya devam ediyordu. " 31 yaşına kadar hiç sevişmedin mi? " Ses yok. " Neden? " diye sordu sabırsızca. Yine ses yok. " Sevgilin oldu ama... değil mi? " Kadın içinde kaldığı sessizlik karşısında iyice afallamıştı. Kapısına vurdu birkaç kez ve açmaya yeltendi fakat kapı kilitliydi. " Evren aç kapıyı ya! Hani arkadaş olalım diyordun dün! Gel konuşalım işte! " Kapıyı bir kez daha zorladı fakat açamadığı gibi bir yanıt da alamadı. Gerçekten de hiç sevişmemiş olabilir miydi? Söz konusu o olmasa buna ihtimal dahi vermezdi fakat adam her şeyiyle bir garipti işte. Ne bir arkadaşı ne de bir yakını vardı. Hiçbir yere çıkıp eğlenmeyen, soru sorulmadıkça konuşmayan, asosyal herifin tekiydi. O an aklına gelen şeyle kaşları havalandı. " Küçük mü yoksa? " Yanıt gelmeyeceğini bildiğinden devam etti konuşmaya, neredeyse haykırıyordu. " Kesin öyle. Bamya değil mi? Ondan sevişmedin hiç. Merak etme ya! Sana senin gibi körpe bir kız buluruz, anlamaz bile üzülme! " Tam o anda kapının kilidi çevrilmiş ve kapı gürültüyle açılmıştı. Kadın karşısında kızgın bir boğa gibi dikilen, öfke ve utançtan morarmış adamı gördüğünde dudaklarını birbirine bastırdı. Adam kadına doğru birkaç uzun adım atıp onu duvarla arasına sıkıştırdığında adeta burnundan soluyordu. " Sus artık. " dedi saf nefretle. Kahveleri deli deli bakıyor, kadının mavilerini altüst ediyordu. Kadın bu tehditvari tavrından çekinmişti dürüst olması gerekirse. Fakat bu da onu engellemeyecekti. Birden parmak uçlarına çıkıp öpmek için adamın dudaklarına yaklaştığında, adam irkilerek geriye çekmişti kendini. Cansu boşta kalan dudaklarını birbirine bastırırken bakışlarını, karşısında gerim gerim gerilen bedene çevirdi ve eşofmanın içindeki milisaniyelik kımıldanışı yakalamayı başardı. Dudakları şaşkınlıkla aralanırken hayreti sesine de yansımıştı. " Oha cidden bakirsin... " Adam büyük bir panik ve utançla arkasını döndüğünde kolunu tutup durdurmak istemiş fakat gücünü yettirememişti. " Tamam dur bak utanma! Sana yardım edeceğim! " Evren kolunu kadının ince parmaklarından kolaylıkla kurtarıp odasına girdiğinde, kadın bir kez daha suratına çarpan kapıyla bakıştı. Birkaç saniye ne yapacağınıbilemeyerek öylece durdu ve sonra derin bir iç geçirdi. " Bu gerginliğinin falan nedeni hep bu işte.. " Bölüm nasıldı? |
0% |