Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@ailkesandikli

Genç kadın, merdivenleri hışımla çıkıp kendi odasına uğramadan direkt olarak babasının odasına ait olan deri kaplamalı kapıya yöneldiğinde, korumaları görüp ters bir bakış atmayı da ihmal etmedi.

" Odasında mı? " diye sorsa da cevap beklemeden kapı kolunu kavrayıp sertçe aşağıya indirmişti.

Hemen ardından ise koyu yeşil ağırlıklı odaya daldı. Babası, kendisini bu şekilde rahatsız etmeye cüret gösterenin kim olduğunu görmek ister gibi başını önündeki evraklardan kaldırdığında, Cansu içeriye dalmış ve kapıyı da peşinden çarparak kapatmıştı. Masaya doğru ilerlerken öfkeli bakışlarını, babasının kendinden emin bakışlarından ayırıp hemen solunda ayakta duran iri yarı adama çevirdi. Sonra ansızın gülümsedi.

" Hah, demek sen de buradasın. "

Evren her zamanki ifadesiz bakışlarını karşısındaki genç kadında fazla tutmamış ve yeniden Nihat Bey'in parmakları arasında duran kağıtlara indirmişti. Bu umarsız hareket, Cansu'yu daha da öfkelendirdi. Fakat tüm öfkesini babasından çıkartmaktı niyeti. Sol elinde tuttuğu telefonu onlara doğru uzatırken öfkeyle soludu.

" Bu ne? "

Nihat Bey kısa bir an için bakışlarını, kızından ayırmış ve uzattığı telefon ekranına çevirmişti. Fakat gördüğü şeyler onu şaşırtmışa benzemiyordu. Tabi ki de şaşırmaz, diye düşündü Cansu.

" Baba, bunu nasıl yaparsın ya? "

Babası başını yeniden masasındaki evraklara indirirken sakince yanıtladı onu.

" Ben sana diyeceğimi dedim. Üç hafta sonraya nikah tarihi alındı. "

Cansu, bedenini ele geçiren siniri hızla katlanırken parmakları arasındaki telefonu istemsizce sıkmaya başlamıştı. Küçük sahte bir kahkaha attı, her zamanki gibi. Boş olan elini gür ve düz siyah saçlarının arasından geçirirken buzdan bakışlarını Evren'e dikti yeniden. Ve bir kez daha güldü. Bu kez gülüşü sinirden çok alaycıydı.

" Bununla evleneceğimi düşünüyorsun, öyle mi? " dedi babasına hitaben.

Fakat yanıt vermesi için zaman dahi tanımadan ekledi. İşaret parmağını direkt olarak çaprazında duran adama doğrultmuş onun gözlerinin içine bakıyordu şimdi.

" Bu... adını bile hatırlamadığım şişme bebeğe benzeyen... suratsız herifle evleneceğim, öyle mi? "

İsmini hatırlamadığı kısmı tamamıyla yalandı. Yalnızca onu öfkelendirmek ve karşılığında bir tepki vermesini sağlamaktı amacı. Fakat Evren istediği tepkiyi vermedi. Hatta hiçbir tepki vermedi. Onun yerine dümdüz bir ifadeyle kendisine bakmaya devam etti. Genç kadın bir süre sonra bu bakışlardan rahatsızlık duyup babasına dönmüştü. Ki bu kendince bir mağlubiyet sayılırdı. Üstüne düşünmemeyi tercih etti o an.

" Evleneceksiniz Cansu, bu fikre ne kadar çabuk alışırsan o kadar iyi edersin. "

Nihat Bey'in tınısı son kararın verilmiş olduğunu ortaya koyar cinstendi. İşte şimdi Cansu tamamen öfkesinin esiri olmuştu. Hiçbir taktik uygulayamayacak kadar çileden çıkmıştı. Elindeki telefonu yan tarafındaki duvara fırlatırken tiz bir çığlık attı.

" Sevmediğim biriyle evlenmem! "

Fakat ne babası ne de çam yarması koruması bu gösteriden etkilenmişe benziyordu. Nihat Bey elindeki evrakları masaya çarparak tek bir hizaya getirirken derin bir nefes aldı.

" Sevdiğin biri mi var? "

Cansu böyle bir soru beklemediği için afallamıştı, dahası özel alanının ihlal edildiğini hissetmişti. Fakat bu evin duvarları arasında özel hayat diye bir şey olmadığını da en iyi kendisi biliyordu zaten.

" Konu bu değil. " dedi tersçe.

" Kocanı sevmeye çalışırsın. " dedi babası bu kez.

Genç kadın dişlerini birbirine kenetlerken bir yandan da yumruğunu sıkmaya başlamıştı.

" Zorla mı evlendireceksin? Üstümde böyle bir hakkın olduğunu mu sanıyorsun? " diyerek masaya doğru yürüdü.

Nihat Bey elleri arasındaki kağıt yığınını Evren'e uzatıp koltuğunda arkaya doğru yaslandı ve bir kez daha kızının gözlerine baktı. Öfkelendiğinde nasıl da annesini andırdığını düşünmeden edemedi bir an.

" Kendi isteğinle evleneceksin, sonuçta seni zorlayamam. "

Cansu aklının karıştığını gözler önüne serecek bir afallamayla kalakaldığında babası devam etti.

" Sonuçta deminden beri üstünde tepinip durduğun Debbie Wingham topuklu ayakkabılarının da, duvarda izi çıkan son model Apple telefonunun da parasını ben veriyorum. "

Genç kadın bir an ne diyeceğini bilemedi. Ne yani, parasıyla mı tehdit edecekti şimdi de? Bir an tüm bu yaşananların kötü bir şaka olmasını diledi fakat babası gayet ciddi görünüyordu. Sertçe yutkunurken duruşunu dikleştirdi.

" Bunlarsız yapamayacağımı mı sanıyorsun? " diye sordu ifadesiz tuttuğu sesiyle.

Oysa onlarsız yapamayacağını adı gibi biliyordu. Hayatının hiçbir döneminde parasız kalmamıştı, parasız kalınca ne yapılırdı hiç düşünmemişti bile. Babası başını hafifçe salladı.

" Sadece onlar değil. Eğer evlenmemek konusunda bu kadar ısrarcıysan, hemen şimdi arabalarının anahtarlarını, tüm elektronik cihazlarını ve odandaki kıyafetleri toparlayıp buraya getir. Ayrıca yurtdışı tatilleri, her kış yaptığın kayak tatilleri ve... "

Cansu babasının tek tek saydığı şeyleri dinlerken tüylerinin diken diken olduğunu hissetti.

" Oldu olacak evden de kov! " diye tısladığında bile babası duruşunu bozmamıştı.

" Ayrı eve çıkmak istiyorum diye tutturan sen değil miydin zaten? "

Genç kadın sinir ve çaresizlikten elini koyacak yer bulamazken bakışlarını odanın cevizden yapılmış parkelerine indirmişti. Hissetmeye en tahammül edemediği şeydi çaresizlik. Bugüne kadar yalnızlık ve sevgisizlik başta olmak üzere her şeyle bir şekilde başa çıkabilmişti fakat bunu kendine yediremiyordu. O Cansu Şahinşah'tı. Nasıl çaresiz kalabilirdi ki? Boğazına takılan yumrudan kurtulmak istercesine birkaç kez güçlükle de olsa yutkundu. Evet, 18 yaşına bastığından beri ayrı eve çıkmak için yapmadığı şey kalmamıştı fakat babası güvenli bulmadığından kabul etmemişti bunu. Sıktığı dişlerinin arasından konuştu.

" Koruma istemediğimi de söylemiştim. "

" Orta yolu bulmaya çalışıyorum güzel kızım. " dedi Nihat Bey.

Cansu ansızın yüzünü buruşturdu ve bakışları bir kez daha buluştu. Bugüne kadar onlarca korumayı işten çıkartmıştı. Çünkü etrafında sürekli dolanan kasıntı bir herif istemiyordu. Fakat babası şimdi alay eder gibi korumasıyla evlenmeye zorluyordu onu.

" Üzerinde silah taşımanı söyledim, kabul etmedin. Koruma koyayım başına, hatta gel sen seç kim olacağını dedim. Kabul etmedin. Tüm korumaları kovdun. Bunlar yetmezmiş gibi gittin bir de Dolapderelilerin adamıyla... " deyip sinirlendiğini ifade eder biçimde iç geçirdi.

" Ben nereden bilebilirdim? " diye sordu Cansu terslenerek.

" Ben de onu diyorum işte. Bilemezsin, koruma olması şart. Çevrende kim var, kim yok hepsinin farkında olacak tecrübeli biri şart. " derken ayağa kalktı.

Genç kadın kollarını göğsünde kavuştururken bakışlarını, küçümseyici bir tavırla babasının yanı başında dikilen adama çevirdi tekrar.

" Doğruyu söyle, senin fikrin miydi bu? " diye sorması Evren'in kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.

" Patronun, koskoca Nihat Şahinşah'ın biricik kızı ile evlenmek... Hem genç ve güzel, hem zengin... Baya kıyak iş. " diye devam ederken ona doğru yaklaştı.

Evren konuşmak için ağzını açacağı esnada Nihat Bey girdi lafa.

" Onun da seninle birlikte haberi oldu. Üstelik kızgınsan da kızgınlığın bana senin. Varma çocuğun üstüne. "

Cansu burnundan soluyarak babasına baktı ve işaret parmağı ile hemen önünde duran adamı gösterdi.

" Bunu mu layık gördün bana? "

Amacı Evren'i kışkırtıp bu evliliğe, hiç değilse onun da razı gelmemesini sağlamaktı.

" Eeh yeter Cansu! Ergenliğinden beri şımarıklıklarına müsamaha gösterdim. Ben alttan aldıkça sen tepeme çıktın! Evleneceksin diyorsam evleneceksin. Bitti. Bir an evvel kendini toparla ve sizin için satın aldığım eve gidin. Üç hafta içinde her şey tamam olmalı. Şirketi ara mimarlardan birini göndersinler dekorasyon için. Nasıl istiyorsan öyle döşettir işte... "

Babası konuştukça nabzının yükseldiğini hissediyor, adamın otoriter sesi kulağında çınlamalara sebep oluyordu.

" Ne evi ya! Ne zamandan beri planlıyordun sen bunu? Düğünümde haber verseydin bari! " diye cırlaması ise adamı etkilememişti.

" Son sözüm budur. Ya içine doğduğun bu varlıklı hayatı seçersin ya da tüm bunlara arkanı dönüp gidersin Cansu. Sana sürekli okulunu bitir dedim yine beni dinlemedin. Bir meslek sahibi olmadığına göre bunları kendi imkanlarınla karşılayamayacağın da açık. "

Babası adeta alay eder gibi zayıflıklarını bir bir yüzüne vuruyor ve ona muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya koyuyordu. Genç kadın, sıktığı dişlerinin ağrısından duramayacak hale geldiğinde öfkeli bakışlarını bir kez daha önündeki adama dikti. Adam, açık kahve gözlerini kendi mavilerine dikmiş ifadesiz görünen fakat Cansu'nun ukalaca bulduğu tarzda bakışlar atarken sertçe yutkundu. Boğazının kurumasını da, sesinin çatallaşmasını da umursamadan kendi son sözünü de söyleyiverdi.

" Seni asla sevmeyeceğim. Sana hayatı zindan edeceğim Evren Ertem. "

Karşılığında yine bir tepkisizlik bekleyip hırsla arkasını döndüğünde ise duyduğu yanıt onu fazlasıyla dumura uğratmıştı.

" Adımı hatırlamadığını sanıyordum. "

Beğendiniz mi? Oy vermeyi unutmayın lütfen ❤️

Loading...
0%