@ailkesandikli
|
Merhaba oy vererek hikayeye destek olur musunuz? Cansu bir yandan homurdanıyor bir yandan da köşkün merdivenlerini iniyordu. Bu sabah müstakbel eşi ile yeni evlerine gidecek ve babasının kendileri için hazırladığı yeni ortama bakacaktı. Bunu zerre kadar istemese de dün akşamki savaşta açık bir şekilde mağlup gelmişti. Elindeki çantanın içinden arabasının anahtarını çıkartırken korumaların açtığı kapıdan çıktı. Hiçbirine tek bir kelime dahi sarf etme gereği duymadan. Fakat onların da herhangi bir nezaket beklentisi yoktu zaten. Birçoğu Cansu'yu ergenliğinden beri bilirdi. O hep böyleydi işte. Genç kadın garaja yöneldiğinde, her zamankinin aksine vücudunu sarıp sarmalayan bir takım elbise yerine, son derece salaş siyah bir tişört ve kot pantolon giymiş olan adamı buldu bakışları. Onu tepeden tırnağa beğeni ile süzmeden edemedi. Bakışları özellikle de kot pantolonun daha da güzel gösterdiği sıkı kalçalarında oyalandı. Herhangi bir gece kulübünde karşılaşmış olsalar yarım saati bulmaz, mekanın tuvaletlerinden birinde götürürdü onu. Buna çok emindi. Fakat şu an hissettiği tek şey mide bulantısıydı. Göz temasından özenle kaçınırken anahtarını elinde çevirdi. " Beni takip et. " Adam onun emrini umursamazken bahçe kapısının hemen önündeki arabasını işaret etti. " Benimkiyle gidiyoruz. " Cansu bu tavra şaşırarak duraksadığında Evren çoktan ilerlemeye başlamıştı. Genç kadın arkasından afallayarak bakarken kendini tutamadı. " Sen bana emir mi verdin az önce? " Bugüne kadar hiçbir korumaya istediğini yaptıramamış değilken şimdi içlerinden biri çıkıp ona ne yapacağını söylüyordu öyle mi? Kollarını göğsünde kavuştururken kaşlarını çatmıştı. " Emir vermedim, ne yapacağımızı haber verdim. " dedi dümdüz bir sesle. Cevap verirken durmamış ve arkasına bakmamıştı fakat adımları yavaşlamıştı. " Öyle mi? Ama ben sana, beni takip etmeni emrettim. " dedi bu defa genç kadın kelimelerin üstüne bastırarak. Sesinde burada emirleri ben veririm, haddini bil tınısı hakimdi. Karşılığında ise aynı kayıtsızlıkla yanıt aldı. " Ben artık yalnızca babandan emir alıyorum. " Evren bunu söylerken bahçe kapısındaki korumalar kapının düğmesine basıp açılmasını sağlamıştı bile. Genç kadın adamın peşinden uzun adımlarla giderken öfkesinden kuduruyordu. Bu nasıl bir saygısızlık, nasıl bir kendini bilmezlikti böyle? O kimdi ki? Basit bir koruma. " Daha dün hanım diyordun şimdi ne değişti? " diye sordu sesini duyurabilmek için bağırarak. Korumalar meraklı gözlerle o ikisinin atışmasını izliyorlardı fakat onlarla uğraşacak hali yoktu o an. Cansu bu defa yanıt alamadığında ipleri tekrar eline almak arzusuyla yanına vardı ve açmış olduğu araba kapısını sertçe ittirdi. Kapı tok bir sesle kapandığında Evren, açık kahvelerini karşısında sinirden nefes nefese kalmış kadının soluk bakışlarına dikmişti. " Hala vazgeçebilirim farkındasın, değil mi? " diye sordu kadın. Henüz hiçbir şeyin olup bitmediğini hatırlatmak istercesine... Ancak Evren o kadar umursamazdı ki, hiçbir kelimesi adamı bırakın öfkelendirmeyi, rahatsız dahi etmiyordu. " Soyadının getirdiği imkanlardan mı? " diye sordu dümdüz bir ifadeyle. Genç kadın kulaklarına kadar kızardığında ise kendi yanıtladı sorusunu. " Sanmıyorum. " Hemen sonra az evvel kapanan kapıyı tekrar açmış ve şoför koltuğuna yerleşmişti. Arabayı çalıştırırken genç kadının binmesini bekliyordu bir yandan. Cansu sıktığı dişlerinin arasından " Ukala! " diye tıslarken öfkeyle etrafına bakındı. Korumalar anında kendilerine çeki düzen vermişti. Genç kadın hırsından ölmek üzereydi adeta. Gözlerinin dolacağını bile sandı o an fakat çabuk toparlandı. Bu işin içinden kendi özsaygısını yitirmeden nasıl çıkabileceğini düşündü. Ancak hiçbir yol bulamadı. Bildiği tek şey babasının parasına mecbur olduğuydu. Yağız'la yaşamaya başlasa bile onun dövme stüdyosundan gelen üç kuruşla hiçbir bok yapamayacaklarını bilecek kadar aklı başındaydı. Ayakları istemeye istemeye yolcu kapısına yöneldiğinde üzerindeki bakışlara karşılık vermiyordu. Yola çıkmalarının üzerinden on dakika henüz geçmişti ki Cansu, kafasında dönüp duran düşünceleri daha fazla kendi başına ağırlayamayacağına karar verdi. " Babamla sözleşme yaptınız mı? " Evren sorunun muhatabının kendisi olduğunun oldukça farkında olsa da ona bakmadı. Fakat yanıtsız da bırakmadı. " Ne sözleşmesi? " " Evlilik sözleşmesi. " dedi bariz bir şeyden söz edercesine bir bıkkınlıka. Evren bir kez daha sessizliğie gömüldüğünde konuşmaya devam etti. " Paramı sana yedireceğimi falan sanmıyorsun herhalde? Bu siktiğimin formalite evliliği yüzünden... " Evren bir kez daha sakince konuştu. Gözleri hala yoldaydı. " Babanın parasını yemek gibi bir niyetim yok." Cansu, söz konusu paranın babasına ait olduğu vurgusuna karşılık derin bir nefesi ciğerlerine çekerken homurdanarak camdan tarafa döndü. " Sözleşme hazırlatacağım. " Genç adam sessiz kaldığında kadın da telefonunun rehberine girmiş ve AVUKAT 1 yazan numarayı tıklamıştı. Aradığı kişinin kadın olduğunu anımsıyordu yalnızca, ismini falan hiç hatırlamıyordu. Genelde avukatlık işlerle kendisi ilgilenmezdi çünkü. Telefon açıldığında boğazını temizledi. " Buyrun Cansu Hanım?" Cansu ismini hatırlamadığı kadına nasıl sesleneceğini bilemedi bir an, o yüzden direkt konuya girme kararı aldı. " Evlilik mevzusundan haberin vardır diye düşünüyorum. " " Evet Cansu Hanım. " derken sesi biraz keyifsiz gelmişti sanki. " Sözleşme hazırlamanı istiyorum hemen. Nikahtan önce imzalanacak. " " Tabii Cansu Hanım. İçeriği hakkında... " Cansu kesti lafını. " Evren Ertem hiçbir şekilde Nihat Şahinşah'ın malvarlığından yararlanamayacak. Tek madde. " Kadın kısa bir an sessiz kaldıktan hemen sonra onayladı. " Tamamdır Cansu Hanım. " Cansu telefonu kapatırken Evren'in gözlerinin üstünde olduğunu fark edip ona baktı. Aralarında geçen kısa bakışmayı kadının başını ne var dercesine iki yana sallaması bozdu. " Gözde Eker. " Kadının kaşları çatıldı hafifçe. " Ne? " " Konuştuğun avukatın ismi. Kaydet istersen, bir dahaki sefere zorlanma. " Cansu dişlerini sıkarken Evren bakışlarını yeniden önüne çevirmişti. Adamı rahatsız edebilme arzusuyla yaptığı her hamle nasıl oluyor da kendi başında patlıyordu? Kollarını göğsünde kavuşturup camdan dışarıya bakarken Evren'i fazla hafife aldığını fark ettiği ilk andı. Adam etrafında olup biten her şeye son derece hakimdi. Mimiklerini, en ufak bir duraksamasını bile rahatlıkla okuyabiliyordu ve bu canını inanılmaz sıkmıştı. Çünkü onun aksine kendisi onun ne düşündüğünü asla anlayamıyordu. Belki de hiçbir şey düşünmeyen ve hissetmeyen kalasın tekidir, diye düşündü. Sonuçta yıllardır yaptığı tek şey korumalıktı. Muhtemelen vardıysa da hisleri bu süreçte bir bir ölmüştü. Yarım saatten kısa bir süre sonra nihayet yolculuk bittiğinde, şimdiki evleri kadar olmasa da yeterince geniş müstakil bir evin önünde durdular. Cansu çok hevesli olmasa da merakına yenik düşmüş ve arabadan inerek evi incelemeye başlamıştı. Minik, şirin bir bahçesi vardı. Tek katlıydı. Pencerelerine ve duvarlarına bakılırsa yeni yapılmıştı. Uzun adımlarla bahçeye girerken Evren'in de arabadan çıkıp kapıları kilitlediğini işitti. Sonra bu sesleri adım sesleri takip etti. Hemen sonra ise kapının önünde durdular. Cansu hiçbir şey söylemezken onun cebindeki anahtarla kapıyı açmasını bekliyordu. Saniyeler içerisinde tamamen bir yabancı ile paylaşacağı yeni evinin kapısı açılmıştı. Soluk mavileri yarı aydınlık evin içinde dolanırken ayağındaki topukluları önemsemeden içeriye girdi. Kapıdan girişte karşılarına geniş sayılabilecek bir hol çıkmıştı. Sağ ve solda karşılıklı iki oda bulunuyordu. Genç kadın başını uzatarak odalara bakarken huysuz bir sesle konuştu. " Geniş olan benim olur. " Evren bunu da kulak ardı etti. Hangi odanın kendisine ait olacağı da pek umurunda olan bir şey değildi. Cansu kendisi için seçtiği odanın penceresinden manzaraya bakarken iç çekti. Aslında ev fena sayılmazdı. Odası şimdiki odasına nazaran daha genişti. Bu da epey iyiydi. Uzun adımlarla odadan çıktığında holü takip ederek Evren'in çoktan varmış olduğu salona girdi. Salon da oldukça geniş ve ferahtı. Gözlerinin önünde birçok farklı dizaynda oturma odası canlanırken bakışları Evren'in üzerinde sabitlendi. Adam her zamanki sakinliği ile pencerenin tam önünde durmuş dışarıyı izliyordu. Evin içinden çok dışıyla ilgilenmiş gibiydi. Muhtemelen güvenli bir alan olup olmadığından emin olmak istiyordu. Genç kadın yavaşça yutkundu. Bundan sonra ne olacaktı peki? Bir evin içinde iki yabancı ev arkadaşlığı mı edeceklerdi? Kabul, belki evi tamamen kendi zevkine göre döşeyecekti fakat mutlu olabilecek miydi? En önemlisi de ait hissedebilecek miydi? Olduğu yerde huzursuzca kımıldandı. 23 yıllık hayatında hep bir yere ya da birine ait hissetmek nasıl bir duygu diye merak etmiş, düşünürken bunun bir insanın başına gelebilecek en korkutucu şey olduğuna kanaat getirmişti. Bu yaşına kadar hep aynı evde uykuya dalıp, aynı tavana gözlerini açmış olsa da kendini hep göçmen bir kuş gibi hissetmişti. Orayı yuvası bilememişti. Hoş, bir insan bir yerin yuvası olduğunu nasıl hissederdi bunu da bildiği yoktu. Fakat içindeki o yabancılık, hem çevresindekilere, hem evine, hem de kendisine karşılık öylece duruyordu. Genç kadın bir an ürperdiğini hissetti ve daldığı yerden çekti bakışlarını. O esnada Evren çoktan salondan çıkıp gitmişti. Kaşları hafifçe çatılırken etrafında döndü ve adamın nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Çok geçmeden mutfak olduğunu tahmin ettiği yerden gelen musluk sesi ile oraya yöneldi. Tıpkı düşündüğü gibi, ne ufak ne de geniş denecek beyaz bir mutfağın içinde musluğun çalışıp çalışmadığını kontrol eden iri yarı adamı gördüğünde durdu. Adam musluğu kapatıp başını kendisinden tarafa çevirdiğinde ise göz temasını bozmadı. " Az önce aradılar, gelmek üzerelerdir." Kadın mimardan bahsettiğini anladığında hafifçe baş sallamakla yetindi. Bu hafta bu evi tamamen kullanıma hazır hale getirmekti niyetleri. " Neden kabul ettin? " diye sordu ansızın. Kendi kadar adam da şaşırdı bu sorusuna. Yani evet, ilk günden beri bu soru kafasını kurcalıyordu fakat birkaç günde görmüştü ki, Evren gerçekten ne kendisini ne başka bir şeyi umursamıyordu. Hiçbir şeyi umursamayan bir insan bu teklifi neden kabul ederdi peki? " Gönül borcu. " diye yanıtladı onu kısa fakat dürüstçe. Cansu o an anımsadı, yanılmıyorsa Hamza'dan duymuştu bu hikayeyi. Yıllar evvel henüz küçük bir çocukken kurtardıkları birinden söz ediyordu. Anne ve babasını kaybettiği için yanlarına aldıklarını söylediğine emin gibiydi... Kaşları havalandı birden. " Sen... ne zamandır babamın yanındasın? " " 21 yıl. " diye yanıtladı Evren onu yine oldukça ifadesiz bir sesle. Genç kadın kirpiklerini hayretle kırpıştırdı, neredeyse kendi yaşı kadar bir süredir onlarlaydı. O an aklına gelen şeyi soruverdi birden. " Annemi hatırlıyorsun o zaman? " Evren göz temasını keserken omuz silkmişti. " Hayal meyal. " Cansu bu yanıttan tatmin olmadı. İlk defa adamın bir konuyu konuşmaktan çekindiğini hisseder gibi olmuştu. " Kaç yaşındasın ki sen? " dedi bu kez. " 31. " diye yanıtladı genç adam onu. Kadının dudakları muzipçe yukarıya kıvrıldı birden. " Talihsiz bir yaşmış. " Adam onun bu bel altı şakasına şaşkınca baktığında daha da keyif aldı bundan. Fakat o an boş evde yankılanan zil sesi tüm dikkatlerini dağıtmayı başarmıştı. Kurguyu beğendiniz mi? |
0% |