Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@ailkesandikli

Bölüme başlamadan önce oy bırakın lütfen ❤️

Ölüm sessizliğinde geçen araba yolculuğunun sonunda, nihayet evlerinin önünde durduklarında genç kadın, bahçe kapısının önünde bekleyen adamı görüp arabadan inmişti. Yağız da yaklaşan arabayı fark etmesiyle dikkatini yola çevirmişti çoktan. Cansu çıplak ayaklarını asfalt yolda isteksizce sürüyerek arkadaşına doğru yaklaşırken Evren arabasından inip kadının peşine takılmıştı. Yağız, kadının perişan haldeki yüzüne bakarken kaşlarını çattı ve belki de ilk kez onu yargıladı.

" Bu defa çok ileri gittin. "

Cansu ruhsuz bakışlarını, arkadaşının öfkeli gözlerinden ayırmazken sessizdi.

" Şu haline bak. " dedi bu defa adam sitemkar bir sesle ve uzanıp kadının çenesini tuttu.

Alt dudağı patlamış, akan kan çoktan kurumuştu. Kadın başını hafifçe çekip kurtarırken niyeti onu terslemek falan değildi. Sadece şu anda bu konuyu konuşmak istemiyordu.

" Bembeyazsın Cansu. Dokunduğumda bile morarıyorsun, nasıl göze alabildin bunu? " diye devam etti adam.

Genç kadın onun bu ısrarcı azarları karşısında sertçe yutkundu. Durum düşündüğünden de vahimdi anlaşılan. Kollarının vaziyeti ortadaydı zaten ancak kim bilir suratı ne haldeydi? Aralarındaki gergin sükutu Evren'in sesi böldü.

" İçeri girelim artık. "

Cansu, onun isteğine değer verdiğinden değil kendisi de eve girmek istediğinden bahçeye doğru bir adım attı. Fakat bu defa da Yağız'ın sesi girdi araya.

" Çantan ve telefonunu getirdim. "

Genç kadın durup hafifçe arkasını döndüğünde, kendisine uzatılan eşyalarını almaya yeltendi fakat Evren ondan erken davranıp Yağız'ın elindeki çanta ve telefonu alıverdi. Kaşları hafif çatılı vaziyette çantanın fermuarını açarken yanlarında dikilen korumaya hitaben konuştu.

" Baktın mı? "

" Evet Evren Bey. "

Evren de gelişigüzel bir kontrolden sonra çanta ve telefonu kadına uzattı. Cansu, tüm bunları bezgin bir şekilde seyrederken Yağız da bunaldığı her halinden belli olan bir tınıyla konuştu.

" Ben bu olaydan çok sıkıldım. Bundan sonra bende buluşalım. "

Cansu, arkadaşına karşı mahcup duruma düşmüş olmanın hıncıyla Evren'e ters bir bakış atsa da Evren oralı değildi. Olduğu yerde durmuş dik bakışlarını da karşısındaki adama yöneltmişti. Yağız kimseden bir ses çıkmadığında ellerini ceplerine sokup omuz silkti.

" İyi geceler. "

Cansu başını salladı hafifçe. Konuşacak kadar dahi takati kalmamıştı. Hemen ardından arkadaşı evin önünden ayrılmış, Cansu da peşinde Evren ile birlikte içeriye girmişti. Odasının kapısını açar açmaz çantasını ve telefonunu yatağına bırakmış, tek bir askıyla üstünde duran elbisesini çıkartmaya koyulmuştu. O esnada kapısının önünde duran adamın sesini işitti.

" Yaralarına pansuman yapılması gerek. "

Fakat genç kadın ne yaralarını ne de başka bir şeyi umursamıyordu. Tek arzusu duşa girip ardından da uyumaktı. Hiçbir cevap vermeden adama döndü ve üç adımda yanına varıp kapıyı suratına kapattı. Hemen ardından elbisesini bedeninden sıyırmış ve top haline getirip odasının köşesindeki kirli sepetine fırlatmıştı. Buraya taşındığından beri çamaşırlarını yıkayan olmadığından yakın zamanda kıyafet kıtlığı yaşayacağı kesindi. Fakat bunu düşünmeyi sonraya erteledi.

" Ağrı kesici al bari! " diye seslenen adamı ise bir kez daha kulak ardı etti.

Direkt olarak banyoya girip kendini küvete bırakıvermişti. Dakikalar sonra vücudunda sarı bir havluyla banyodan çıktığında, soluk mavileri yatağının hemen yanı başındaki komodinin üstünde duran bir bardak su ve ilacı bulmuş, kaşları çatılmıştı. Adam artık izinsiz şekilde odasına da girmeye başlamıştı anlaşılan. Sonra, daha önceki gün onun odasına girdiğini anımsayıp derin bir iç çekti. Vücuduna sarılı olan havluyu çözmek için hamle yaptığı esnada kulağına babasının sesi ulaşmış ve bedeni kaskatı kesilmişti. Ses hemen dış kapının önünden geliyordu. Ne söylediğini seçmek zor olsa da hiddetli olduğu açıktı. Merakına yenik düşerek odasından sessizce çıktı ve dış kapıya yaklaştı. Gözünü merceğe dayarken babası bağırmaya devam ediyordu.

" Bu ne kepazelik! Haysiyetimi beş paralık ettiniz! "

Evren ise hemen çaprazında el pençe divan vaziyette öylece dinliyordu. Başı hafifçe öne eğikti, tıpkı azarlanan küçük bir çocuk gibi. Cansu sertçe yutkunurken kapıdan uzaklaştı. Babasının öfkesine maruz kalmaya gücü olmadığını hissediyordu. Gerçi kapıya kadar gelip neden kendisini görmediğine pek anlam verebilmiş değildi fakat bunu sorgulamak yerine minnet duyup odasına dönmeyi tercih etti.

***

Genç kadın ertesi sabah biraz geç kalkmış ve bir ağrı kesici daha almıştı. Daha önce hiç böyle hırpalanmamıştı ve tüm kemikleri ağrıyordu sanki. Gece boyu da sık sık uyanmış ve rahatsız biçimde pozisyon değiştirip durmuştu. Şimdi ise mutfaktan aldığı iki ellilik birayla bahçeye çıkmış hemen duvar dibindeki masaya oturmuştu. Zor durumlar için sakladığı sigara paketini hırkasının cebinden çıkartıp içinden bir dal çekerken dış kapı açıldı. Kadın dudaklarına yerleştirdiği dalı tutuştururken yan gözlerle, dışarıya çıkan adama baktı. Evren de onu görmesiyle olduğu yerde durmuştu. Kaşları hafif çatılı vaziyette sordu.

" İyi misin? "

Cansu sorusunu yanıtlamak yerine soluk mavilerini, masanın üzerinde duran bira şişesine indirdi.

" Al, yerine yenisini getir ama. "

Evren de bakışlarını biralara çevirirken olumsuz biçimde başını sallamıştı.

" Teşekkür ederim. "

Cansu, sigarasından derin bir nefesi ciğerlerine gönderirken alaycı bir biçimde karşılık verdi.

" Kibar çocuk. "

Sonra önünde duran sigara paketini ona doğru ittirdi. Fakat Evren bir kez daha reddetti. Bunun üzerine genç kadın iç çekerek dudaklarıyla kavradığı sigarayı parmaklarının arasına almış ve dumanını yukarıya doğru üflemişti. Adam içeriye dönmek üzere arkasını döndüğünde ise Cansu'nun sorusu durdurdu onu.

" Babam ne dedi dün gece? "

Evren hafifçe ona doğru dönerken omuz silkti.

" Çok fazla şey. "

Cansu başını salladı ve sonra

" Özet? " diye sordu.

Evren bu defa derin bir iç çekerek kadının yanında duran boş sandalyeye oturmuştu. Cansu bu hareketine şaşırarak bakarken o dümdüz karşısına bakıyordu.

" Bundan sonra her yere birlikte gidecekmişiz. "

Genç kadın kısa bir sessizlikten hemen sonra sesli bir kahkaha atmıştı.

" Vay be yeni club buddym sensin demek! " diye alayla gülmeye devam etti.

İçinde bulunduğu durumun absürtlüğünden olsa gerek sinirlenememişti bile. Yalnızca komik bulmuştu bunu. Sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırıp biralardan birine uzandı ve tepesindeki halkayı baş parmağıyla çekip açtı.

" Gece kulüplerinden haz etmem. "

Cansu duraksayıp hemen yanı başında kendisine bakan adama dönerken sigarasından bir nefes daha çekmeyi ihmal etmemişti. Birkaç saniye öylece bakıştılar. Adam, kadının yüzündeki yaraları incelerken Cansu da onun ifadesiz çehresini süzüyordu. Sonra ansızın ciğerlerine doldurduğu dumanı adamın yüzüne üfleyiverdi. Bu hareketi adamı sinirlendirmiş ve yüzünü buruşturarak önüne dönmesine neden olmuştu. Genç kadın dudaklarının arasındaki sigarayı eline alırken nezaketten son derece uzak bir üslupla fakat sakince konuştu.

" Neyden haz edip neyden haz etmediğin sikimde bile değil Evren. "

Adam böyle bir tepkiyi aldığı için şaşırmamıştı fakat bu sinirlenmediği anlamına da gelmiyordu. Tahammülsüz bir şekilde başını bir kez daha kadına çevirdiğinde, kadın çoktan önüne dönmüş ve birasını içmeye başlamıştı bile. Bazen onun yerine duvarla konuşsa daha çok verim alacağını düşünüyordu.

" Neden yapıyorsun bunu? " diye sordu hiç düşünmeden.

Cansu da aldığı soru üzerine tek kaşını kaldırarak adama bakmıştı yeniden. Neyden bahsettiğini anlamak ister gibi dik dik bakmayı sürdürdüğünde adam konuşmaya devam etti. Bir yandan da kahvelerini kadının elleri arasındaki bira şişesi ve sigarada dolandırıyordu.

" Kendini öldürmek mi istiyorsun? Bunun daha kolay yolları var. "

Cansu çatılan kaşları altından attığı bakışlarını adamdan ayırırıken yüzünü buruşturdu.

" Of baydın... " diye homurdandı susmasını istercesine.

Ancak Evren durmadı.

" Söylesene planın ne senin? "

" Ne planı? " diye sordu kadın rahatsızca.

" Hayat planı. Okulunu bıraktın. Çalışmıyorsun. Yaptığın tek şey içip sıçıp yatmak. Şımarık küçük bir çocuk gibisin. " derken kadının onu ne derece öfkelendirdiğine kendisi de şaşırmıştı.

Cansu ise üzerindeki şaşkınlıktan hızlıca sıyrılıp birasını masaya bırakırken yüzünü, adamın yüzüne doğru yaklaştırdı.

" Hayat planlarımızdan mı söz edelim istiyorsun? Seninki ne söylesene? Sonsuza kadar kıçımın dibinde dolanıp durmak dışında ne görevin var senin? " derken onu kışkırttığını biliyordu.

Ancak adam bu tuzağa düşmemiş, az evvel kaybetiği kontrolünü ise hızla geri kazanmıştı.

" Neden atıldın? " diye sordu sakince.

Kadın hem aniden değişen tavrı hem de sorusuyla afallamış ve hafifçe geriye çekilmişti. Dün geceki olayı mı soruyordu? Haberlerde fazlasıyla detaylı anlatıldığına emindi oysa. Derin bir iç çekerken önüne dönüp, sönmek üzere olan sigarasını tabladan aldı ve yeniden dudaklarının arasına sıkıştırdı. Öncekilerden daha derin bir nefesle sigaranın ateşini harlarken adamın sesi bir kez daha kulaklarına çarptı.

" Okuldan neden atıldın? "

Cansu hiç beklemediği bu soru karşısında şaşkınlık dolu bir ifadeyle yeniden ona bakmıştı. Öyle ki içine çekmiş olduğu dumanı geri verememiş ve küçük bir öksürük krizine tutulmuştu da. Sigarayı ağzından çekerken birkaç kez kuru kuru öksürdü. Sonra ise yaşaran gözlerini özenle kaçırarak konuştu.

" Atıldığım falan yok. Bıraktım. " diye homurdansa da adam inanmamıştı.

Başını, bunu belli edercesine iki yana sallarken o da iç çekerek önüne döndü. Genç kadın sigarasının izmaritini küllüğe bastırırken, babasının dahi bilmediği bu bilgiye Evren denen herifin nasıl sahip olduğunu düşünüyordu. Ortamda oluşan sessizlik, ona konunun burada kapandığını düşündürtse de adamın ne hikmetse bugün çenesi düşmüştü. Üstelik sanki çok umurundaymışçasına kadını ilgilendiren şeyler soruyordu.

" Bulaşmadığın bok kaldı mı, söylesene. " derken sakin olsa da Cansu'yu zıvanadan çıkartmayı başarmıştı.

Kadın bir hışımla oturduğu sandalyeden kalktığında masadaki bira şişseleri devrilip yuvarlanarak yere düştü. Ne ima ediyordu bu adam şimdi? Biliyor muydu aslında atılma nedenini? Dişlerini, çenesini acıtacak derecede sıkarken burnundan soluyordu. Ruhsuz mavileri öfke ateşiyle kavrulurken adam ise ona nazaran fazlasıyla rahat görünüyordu.

" Ne diyorsun, açık konuş. " dedi tükürürcesine.

Evren, kahvelerini kadının gergin yüzünden ayırmadan birkaç saniye öylece durdu. Fakat sonra bakışlarını usulca bahçede gezdirdi.

" Hayatımda gördüğüm en aptal insansın. " demesi ise bardağı taşıran son damla olmuştu.

Cansu vahşi bir hayvan gibi adamın üstüne atlayıp, tişörtünün yakalarını kavrarken artık bildiğine emindi. Nasıl öğrendiğini bilmiyordu fakat o an için ilgilendiği tek şey; bunu böyle önüne getirecek hadsizliği bulmasıydı.

" Sen kimsin be! " derken parmaklarını sıkıca kenetlediği tişörtü hırsla çekip adamla burun buruna gelmeyi başarmıştı.

" Ben söyleyeyim. " derken deli gibi bakan gözlerini adamınkilerden ayırmamıştı.

" Kimsesiz, zavallı, basit bir koruma parçası! "

Niyeti adamı, tıpkı kendi kadar öfkelendirmekti. Öfkelendirdiğine de emindi ancak adam karşısında put gibi durmaya devam ediyordu. Kendisi gibi kontrolünü kaybetmememiş, bozulduğunu belli eden tek bir mimik dahi yapmamıştı. Fakat kadın, adamın yoğunlaşan bakışlarından, işittiği şeylerden hoşnut olmdığını yakalayabilmişti. Ancak bu da yetmedi. Canını yakmak, küllerinin üstünde tepinmek hatta elinden gelse onu oracıkta öldürmek istiyordu. Adamın yakasını hırpalayarak bırakırken, göz temasını kesmeden doğruldu.

" Gerçekten bunları konuşmaktan korktuğumu mu sanıyorsun? " dedi meydan okurcasına.

Ve adama fırsat vermeden devam etti konuşmaya.

" Kabul, ben okuldan atılma nedenim olan eroin geçmişimi anlatayım. " deyip feri gitmiş bakışlarını, adamın belli belirsiz kararan kahvelerinden çekip sol koluna indirdi.

" Fakat sonra da sen bundan söz edeceksin. " derken uzanıp tişörtünün kolunu yukarıya sıvamış ve adamın dirseğinden omzuna kadar üst kolunu tamamen kaplayan yanığı ortaya çıkartmıştı.

Bunu yaparken, onun en gizli, en canlı ve en dipteki acısına dokunduğunu biliyordu. Bile isteye onu yerinden çıkartıp avcunun içinde nefretle sıkmıştı.

Instagram: ailkesandikli

Loading...
0%