@ailkesandikli
|
Limon Kabuğu Sokağı İstanbul'un Anadolu yakasında bulunan en uzun sokaklarından biridir. Adeta başlı başına bir mahalle oluşturacak kadar çok haneye ev sahipliği yapan bu sokağın girişindeki ilk bina, tek katlı açık sarı boyalı eskimiş görüntüsü ile bize, yani Ersubaşı ailesine ait. Kendimi bildim bileli bu sokakta, bu köşedeki sarı evde oturuyoruz. İlk kez baba dediğimde, ilk adımlarımı attığımda, okumayı söktüğümde, abimle ebelemece oynarken düşüp çenemi yardığımda, ilk kez aşık olduğumda, üniversite sınavını kazandığımda ve babamı kaybettiğimde bu evdeydim. Evimiz o kadar eski ki sokağın adını alma nedeni de zaten dış cephe boyasının sarı olması. Babamın ailesi de bu sokakta otururmuş. Hatta mahallenin ilk muhtarı da dedemmiş. Bu yüzden herkes bizi bilir ve sayar. Bunun avantajları olduğu kadar dezavantajları da var elbette. Düştüğümde kaldıran da, düştüğümü abime ispikleyen de bu mahalle oldu hep. Okan abim. Ortancamız. Burcunun verdiği yetkiye dayanarak kıskanç, kısıtlayıcı, şüpheci ve sinirlidir. Ama böyle dediğime bakmayın şeytan tüyü var keratada. Zira aynı zamanda en güler yüzlümüz de o. Aslında beş yıl öncesine kadar yani babamı kaybedene kadar, bu kadar sıkboğaz etmiyordu bizi. Fakat o kara günden sonra hem annemden hem de benden sorumlu olduğunu düşünüp bir nevi aileye reislik etmeye başladı. Babam çok yumuşak huylu biri değildi. Sanırım onun yerini aratmamak için bu denli sahiplenici oldu. Oysa Eren abim yani en büyüğümüz Okan'ın tam zıttı, inanılmaz sakin ve anlayışlıdır. Hep derim, onu alan yaşadı. Neyse ki o da bizle yaşıyor da Okan abimin baskıcı tavrına bir nebze müdahale ediyor. O da olmasa ne yapardım hiç bilmiyorum. Ve annem. Babamın ölümünden sonra biraz asabileşse de hala sokağın Meliha Anasıdır. Çocuklara yağlı ekmek veren, terlediklerinde su içiren, okul öncesi kızların saçlarını ören, başkasının derdini kendinden önde tutan annem. Hükümet kadın. Vallahi de billahi de annem varken reislik ne Okan'a ne Eren'e kalmaz. Bense tekne kazıntısı. Abilerinin küçük kız kardeşi. Babasının göz bebeği. Annesinin baş belası. Bende başka bir numara yok. Yusuf var en yakın arkadaşım. Gözümü onunla açtım desem yeridir. Bir de Sevde. Onunla üniversitede tanıştım fakat o da çok yakın arkadaşım oluverdi. Tüm malvarlığım bu kadar. Arada bahçeye gelen kedileri beslerim, genellikle akşamları Yusuf'la yürüyüşe çıkarım. Sonra parkta oturup mahallenin gençleriyle çekirdek çitleriz. Büyükler de arada yanımıza gelir. Ama bu pek sık olmaz. Biz bizeyizdir işte. Herkes herkesin paçalı donla koşturduğu günleri hatırlar. Yıllardır bu sokağa yabancı kimse taşınmamıştır. Daha doğrusu taşınmamıştı. Bu geceye kadar. Yine her akşamüzeri olduğu gibi bu gün de parkta yerlerimizi kapmış Umut'un marketten getirdiği abur cuburları gömüyorduk. Saat ilerledikçe gelenler de artmış abimler bile niyeyse bu akşam bizle oturmaya karar vermişti. Elimi Yusuf'un kucağındaki çekirdek paketine daldırırken Neşe'nin cırtlak sesiyle karışık nefesi bir anda ensemde beliriverdi. Ben yerimden sıçradığımda Yusuf kahkahalara boğulmuştu. " Ay Neşe napıyorsun ya? " Neşe çemkirmemi umursamadan direkt konuya daldı. " Kızım sokağa yeni birileri taşınıyor. Bir oğulları var afet! " Herkes konuşmayı kesip Neşe'ye dikkat kesildiğinde çatık kaşlarımın altından onun sırıtan yüzüne baktım. " Nereye? Osman Dayı'nın eve mi? " Osman Dayı birkaç ay evvel akciğer kanserinden vefat etmişti. Allah rahmet eylesin. Neşe başını sallayarak koluma hafifçe vurdu. " Kız ne şanslısın tam karşına bir doğal afet taşınıyor şu an! Hatta geceleri odanın camından dikizleyebilirsin bile. " diyerek kıkırdadığında Okan abim lafa girdi. " Neşe düzgün konuş. " Göz ucuyla onlara baktığımda Eren abimin Okan abimin kolunu tuttuğunu fark ettim. Kenan abi ise yanlarında onaylamaz bir şekilde Neşe'ye bakıyordu. " Ay ne dedik sanki Okan abi ya. " Ben tekrar yerime, Yusuf'un yanına otururken Neşe de kendine boş bir yer bulmuştu. " Çağırsak mı acaba, hani kaynaşma babında? " Bu kez Yusuf çıkıştı. " Kızım bırak insanlar yerleşsin güzelce. Korkutup kaçıracaksın ilk günden, yürüyen libido. " Ortamdakiler söylediklerine gülerken Neşe saçlarını savurarak başını diğer tarafa çevirdi. Neşe gerçekten de hem ayaklı gazete hem de yürüyen libidoydu. Doğru. Lan ben, ben Meliha Ersubaşı'nın biricik kızı Duygu Ersubaşı, benim bile haberim yok karşımıza taşınanlardan ama hanımefendi ta on ev öteden öğrenmiş bile. Yusuf'un beni dürtmesiyle kendime geldim. " Neye daldın gittin yine? Soru sormuştuk. " Evet Neşe gelip ortamı çalkalamadan önce kendi aramızda minik bir sır paylaşımı yapıyorduk. Ara sıra bir araya gelip birbirimize minik de olsa itiraflarda bulunurduk ve bu kez sıra bendeydi. Hoş yıllardır kimsenin gizlisi saklısı da kalmamıştı. O yüzden anlatılan şeyler sırdan ziyade komik anılardı. Mesela en son Umut, 6 yaşındayken boyama dersinde parçalı şemsiye boyadıkları bir anısını anlatmıştı. Resmi hatırlarsınız, klasik beş ya da altı parçalı şemsiye. Tıpkı diğer arkadaşları gibi her parçasını taşırmadan özenle renk renk boyaması beklenen Umut tüm şemsiyeyi siyaha boyayınca öğretmeni okula velisini çağırmış. Bedia teyze bir kendi oğlunun boyadığı kapkara şemsiyeye bir de diğerlerinin boyadıkları rengarenk şemsiyelere bakmış. Endişelenmiş. Sonra eve dönüp Umut'u karşısına almış ve şemsiyeyi neden siyaha boyadığını sormuş. Umut da çünkü evdeki tüm şemsiyeler siyah demiş. Hepimiz bu tatlı komik anıyı dinleyip tebessüm ederken sıra bana gelmişti. Ve ben de o an aklıma gelen ve açıkçası artık söylememin bir problem teşkil etmeyeceğine inandığım o gerçeği söyleyiverdim. Hem Yusuf'la aramızda hiç sır olmazdı. Yani artık bunu da öğrendiğinde olmayacaktı. " Çocukken Yusuf'a aşıktım. İlk aşkımsın." Yusuf şaşkınlıkla kalakaldığında Neşe gülmeye başlamıştı. " Oooo... " Ben de utanarak kıkırdadım. " Ben bunu nasıl fark etmedim ya? " dediğinde varlığını bir an için unutmuş bulunduğum abim ayağa kalktı. " Duygu! " Bakışlarımı onunkilere çevirip gözlerimi belerttim. " Abi Allah aşkına saçmalama ya 10 yıl öncesinin mevzusu. " Okan abim çatık kaşlarının altından Yusuf'a attığı delici bakışlarla yanımıza kadar geldi. " Ben anlamam on yıl beş yıl falan. Sana sordum adam gibi cevap ver dedim. Kardeşime yan gözle bakıyorsan alırım canını dedim yok dedin. " Diyerek işaret parmağını Yusuf'a doğrultmuştu. Yusuf hafif öfkeli daha çok ise bıkkın bir ifadeyle oturduğu yerden doğruldu. " Okan abi ayıp ediyorsun. " " Ben ederim. Sen etmeyeceksin. " Ben de yerimden kalkıp abimle Yusuf'un arasına girdim. " Abi bir dur ya dellendin yine. Biz kardeşten de öteyiz, şu kalın kafan alsın artık bunu. " Okan abim burnundan soluyarak bakışlarını bana çevirdiğinde Eren abim ona seslendi. " Okan rahat bırak gençleri. " Abim tehditvari bakışlarını önce Yusuf'ta sonra bende gezdirip arkasını döndü ve yerine ilerlemeye başladı. Ben de ayakta öylece dikilen Yusuf'un kolunu tuttum. " Benim hatam. Onun da burada olduğunu unuttum bir an. " Yusuf sorun yok dercesine kolundaki elimin üstüne elini koyup okşadı. Doğruya doğru yıllardır Okan abimden en az benim kadar çok çekmişti o da. Ama sırf benimle olan arkadaşlığı hatırına susuyordu. Bense abimin gözlerinin sürekli üzerimizde olduğu gerçeğini unutuyordum bazı zamanlar. Bakışlarımı bir kez daha onlardan tarafa çevirdiğimde üçünün de gözleri ellerimizdeydi. Abilerim ve Kenan abi. Okan abim dudaklarının arasından bir küfür gevelerken elimi geri çektim. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu delinin. Şimdi durduk yere çocuğu hırpalamaya falan kalkardı. " Gidelim mi? " diye fısıldadım. Yusuf ise baş sallamakla yetinip ilerlemeye başladı. Parktan yeterince uzaklaştığımızda cebimdeki elimi çıkartıp kolumu Yusuf'un beline doladım. Normalde yapmak istediğim şey omzuna atmaktı fakat aramızdaki 30 cmlik mesafe buna engel oluyordu. Hayır ben kısa değilim o uzun. Zürafa. " Şş asma suratını artık. " Çatık kaşları gevşerken bana baktı ve durdu. O durunca ben de durmak zorunda kaldım. " O söylediğin şey.. ne zamandı? " Kaşlarım havalanırken bu konunun bu kadar irdelenmesinden huzursuz olmuştum. " İlkokul falan ya. Hatırlamıyorum bile. " Başını usulca salladı. " Anladım. " Ortamda oluşan garip sessizliği ise yine o böldü. " Hadi yürü başımın belası sabah erken kalkacağız. " Merhabaaa ilk bölümle ilgili yorumlarınız neler? |
0% |