Yeni Üyelik
12.
Bölüm

LKS-11

@ailkesandikli

Selam nasılsınız bugün?
Okumadan önce lütfen oylayalım ❤️

Sarı tişörtümün eteklerini altımdaki koyu lacivert şortumun beline sıkıştırırken telefonumun çaldırılması ile hızlanıp yatağın üzerinden cüzdanımı aldım ve odamdan çıktım.

" Anne dışarıdayım! "

Annem mutfakta tencereleri yıkarken ben çoktan evden çıkmıştım. Ayaklarımı bağcıkları her zaman bağlı olan spor ayakkabılarımın içine sokup kapıyı çektim ve koşarak bahçeden çıktım. Sokağa çıktığımda Yusuf da görüş alanıma girmişti. Yüzündeki devasa sırıtıştan sınavı verdiği çok net anlaşılsa da o söyleyene kadar tepki vermeden bekledim. Kollarını iki yanına açıp bana doğru koşarken bağırdı.

" Verdim Duygu verdim! "

Ben de kollarımı iki yana açarken haykırdım.

" Allah be! "

Bir çırpıda yanıma gelmiş ve arkasını dönüp hafifçe eğilmişti.

" Atla. "

İkiletmeden sırtına atlarken kıkırdadım.

" Dile benden ne dilersen! "

Kollarımı boynuna dolarken saçlarımı arkaya doğru savurdum.

" Vallahi bir dondurmaya hayır demem doktor. "

" Hay hay. " dedi ve iri ellerini minik diz kapaklarıma koyup ilerlemeye başladı. Sokakta şaklaban gibi Umut'un markete ilerlerken arka cebimdeki telefonumun titremesini benden önce Yusuf hissetmişti.

" Dallamadan mesaj var. " dediğinde gözlerimi devirdim.

Doğum günü partisinin üzerinden bir hafta geçmişti ve biz o geceden sonra Cem'le mesajlaşmaya başlamıştık. Tam olarak sevgili sayılmazdık daha çok flört aşamasındaydık. Fakat Yusuf bunu pek onaylamıyordu. Markete girerken beni omzundan indirmek zorunda kalmıştı.

" Selam. " diyen Umut'a gelişigüzel bir bakış atıp dondurma dolabına ilerledim. Yusuf ise Umut'la muhabbet etmeye başladı. Dolaptan iki tane Magnum çıkartırken sordum.

" Bademli mi? "

" Olur. "

Boş olan elimle dolabın sürgülü kapağını kapattığımda Yusuf çoktan ödemeyi yapmıştı.

Birlikte marketten çıktık ve önündeki taşlara oturduk. Elimdeki dondurmalardan birini Yusuf'a uzatırken sordum.

" Ee mezunsun diyebilir miyiz bu sene? "

Yakışıklı yakışıklı güldü.

" De gitsin be. "

Dondurmayı paketinden çıkartırken kocaman sırıttım. O da kendi dondurmasını çoktan paketinden çıkartıp bir ısırık almıştı.

" Ee anlat bakalım ne var ne yok? " dediğinde omuzlarımı silktim.

" Bildiğin gibi işte. Son sınavlara gireceğim bu hafta. "

Ela gözlerini sokakta dolandırdıktan sonra benimkilere dikti.

" Dallama napıyor? "

Gözlerimi kısıp ona bakarken iç geçirdim.

" Cem, ismi Cem. "

" Cem, ismi Cem olan dallama napıyor? " dedi beni taklit ederek.

Bir kez daha gözlerimi devirirken yanıtladım.

" Aynı. "

" Sevmiyorsun onu değil mi? " diye bir tespitte bulunduğunda omuz silktim.

" Takılıyoruz işte. "

O esnada telefonum bir kez daha titreşmişti.

" Sürekli konuşuyor musunuz? "

Elimi cebime atıp telefonumu çıkartırken dudak büktüm.

" Her gün mesajlaşıyoruz. "

Gözlerini benden alıp önüne çevirirken iç geçirdi.

" Tipi de bir şeye benzese gam yemeyeceğim. "

Dediğine gülerken mesajlara girdim.

' Selam güzellik. '

' Rüyamda seni gördüm. '

Tek kaşım havalanırken Yusuf yalandan öksürdü.

" Oha oha. Ne rüyasıymış bu? "

Göz ucuyla telefonuma baktığını gördüğümde hızlıca yanıtlayıp telefonu yanıma bıraktım. Yusuf'un söylediğine ise sadece dil çıkartmıştım. Neredeyse akşama kadar orada öylece oturup geyik yapmıştık ve artık ders çalışması gerektiğini söyleyerek kalktığında ben de evin yolunu tuttum. O esnada Cem ile mesajlaşmaya da devam ediyordum. Yusuf dediklerinde haklıydı. Ona karşı aman aman bir şeyler hissetmiyordum. Sadece çekici buluyordum. Ve onun da beni çekici bulduğunu bilmek gururumu okşuyordu. Evin bahçesinden girerken yan eve bir bakış attım. Işıkları yanıyordu. Demek ki evdeydi. O geceden beri hiç karşılaşmamıştık. Abimleri görmeye de gelmemişti. Açıkçası benim işime geliyordu. O gece unutulsun istiyordum. Önüme dönüp cebimdeki anahtarla kapıyı açtım.

" Ben geldim! "

Annem hala mutfaktaydı.

" Anneciğim nasılsın? " diyerek içeriye girdiğimde fırına bir tepsi köfteli patates yerleştiriyordu.

" Git duş al gel de sofrayı kuralım hadi abinler birazdan gelir. " dedi.

" Ben de iyiyim anneciğim. " diye homurdanarak mutfaktan çıktım ve banyoya yöneldim.

On beş dakika içerisinde duştan çıkmış üzerimde pembe havlumla mutfağa yönelmiştim.

" Pişti mi? "

Annem başındaki yazmayı düzeltirken yanımdan geçip hole çıktı.

" Beş dakikası var. Hadi sen giyin de sofrayı kur, ben de karşı komşuya uğrayayım evdelerse yemeğe gelsinler. "

Saçımdaki havlu kayıp omzuma düşerken baş salladım. Yemekler mis gibi kokuyordu. Annem evden çıktığında odama doğru yönelmiştim fakat zilin sesini duyup geri döndüm.

" Anne, " diyerek kapıyı açmamla Umut'un şaşkınlık içindeki kemikli suratını görmem bir olmuştu.

" Siktir. " deyip bir anda sol elini yüzüne kapattı. Ben de hemen kapının arkasına saklandım.

" Duygu bak vallahi dünya ahiret bacımsın. Ne olur abine söyleme hiçbir şey görmedim zaten. " diye panikle konuşmaya başladığında olduğum yerde tepindim.

" Of sus. Ne istiyorsun? "

Elini yüzünden ayırmadan sağ elindeki poşeti uzattı.

" Meliha Teyze istemişti. "

Uzanıp poşeti elinden aldım.

" Ödemesini yaparım sonra. "

" Tamam tamam benden olsun. Yani yanlış anlama, benden olsun derken seni böyle gördüm diye değil. Yani zaten bir şey görmedim de. "

Onu daha fazla dinlemeyip kapıyı suratına çarptım. Fakat o hala kendi kendine konuşmaya devam ediyordu.

" Hayır hayır babaanneni düşün Umut. Babaanneni düşün. Kırış kırış, buruş buruş. Ya da Nuni'yi düşün. O daha buruşuk. " diye söylenerek arkasını dönüp bahçeden çıktığında derin bir nefes verdim.

Ben değil ama bu ahmak kesin ağzından kaçırırdı beni havluyla gördüğünü. Sonra da buyurun cenaze namazına. Omuzlarımı önüme düşürüp mutfağa girdim ve elimdeki poşeti tezgaha bırakıp mutfaktan çıktım.

***

Yemeği Okan abimin belirli aralıklarla Emir'e attığı ters bakışlarıyla tamamladığımızda, Ceren ve ben sofrayı kaldırmaya koyulmuştuk. Emir çalışması gereken bir sınavı olduğunu söyleyip izin istemişti abimler ise içeride çay içiyordu. Son bulaşığı da makinaya yerleştirip ellerini yıkadı ve tezgahın üstündeki el havlusu ile kurularken sordu.

" Abin biraz asabi biri mi? "

İnce belli çay bardaklarına çaylarımızı doldururken iç geçirdim.

" Kusura bakmayın. Herkese karşı böyle. Ehlileştirmeye çalışıyoruz ama tedaviye olumlu yanıt vermiyor. " dememle içeriye giren annemden fırça yemem de bir oldu.

" Doğru konuş kız abinle ilgili. "

Ben yerimden sıçrarken Ceren kahkaha atmaya başlamıştı.

Annem ocağa yeni bıraktığım çaydanlığı eline alırken Ceren'e hitaben konuştu.

" Terstir merstir de iyidir benim oğlum. "

Ceren hafifçe gülümsemekle yetinirken bardakları tepsiye yerleştirip başımla dışarıyı işaret ettim.

" Hadi çıkalım. "

Herkes içeride muhabbet ederken biz de Ceren ile bahçedeki sandalyelere yerleşmiş çaylarımızı içiyorduk. Ve bununla eş zamanlı olarak da Sevde'den tehdit mesajları alıyordum.

' Bana anlatmadığın şeyleri ona anlatma. Vallahi boğarım onu. '

Mesaja sırıtarak bakarken okey yazıp yolladım. Ceren'in bizde olduğunu öğrendiğinden beri yoklayıp duruyordu. Ona da gelmesini söylemiştim fakat ev arkadaşının sevgilisinden ayrıldığı için depresyonda olduğunu, yalnız bırakamayacağını söyledi.

" Aslında abin bu kadar ters ve korkutucu olmasa yakışıklı. " diyen Ceren'e şaşkın bir bakış attım.

Sevde bunu asla öğrenmemeliydi çünkü bu defa onu elinden asla alamazdım.

Konuyu değiştirmek için sordum.

" Ee sende var mı birileri? "

Omuzlarını silkti.

" Biraz karışık. "

" Nasıl? " diye üstelediğimde iç geçirdi ve anlatmaya başladı.

" Bir buçuk senedir konuşuyoruz. Fakat hala buluşmadık. "

" Oha. " dedim birden.

Üzgün bakışlarla başını salladı.

" İstanbul'dan değil o zaman? "

" Yoo. Buradan. " dediğinde daha da şaşırmıştım.

" E neden buluşmuyorsunuz? "

" Sürekli plan yapıyoruz ama sonra ekiyor. "

Kaşlarım çatılırken homurdandım.

" E kızım ne diye hala çıkıyorsun? "

" Zaten sorun da bu. Çıkmıyoruz ki. " gözlerini devirdi.

" Hiçbir şey anlamadım Ceren. "

Yeniden bana bakarken dudak büktü.

" Ben de anlamıyorum zaten boşver."

Çayımdan bir yudum daha alırken sordum.

" Peki neden hala vaz geçmiyorsun? "

" Çok etkileniyorum ondan. " diye fısıldadığında iç geçirdim.

Belli ki o da Ceren'in kendisine karşı ilgisinden besleniyordu.

Çağımızın en büyük problemi toksik ilişkiler.

O da çayından bir yudum aldı ve gülümsedi.

" Aman boşverelim beni. Sen anlat. "

Ben de ona kısaca Kerim'den ve çat pat da Cem'den söz ettiğimde vakit iyice ilerlemişti. Ve konu her kız grubunda olduğu gibi bir süre sonra cinselliğe geldi.

Ceren, görüştüğü toksik beyin (ismini söyledi ama hatırlamıyorum) libidosunun fazla yüksek olduğundan ve bu nedenle de muhtemelen kendisiyle konuşurken başkalarıyla birlikte olduğundan bahsettiğinde iç geçirdim.

" Biliyor musun muhtemelen Kerim'in benden ayrılma nedeni de buydu. "

Kaşları çatıldığında ekledim.

" O hep bir şeyler yaşamak istiyordu fakat ben bilirsin işte korkuyordum. "

Dudak bükerken başını salladı.

" Ben de korkmuştum. Zaten ilki genelde güzel olmuyormuş. "

Dudağımı dişledim.

" Evet kimle konuşsam böyle diyor ama ben merak ediyorum. "

Yüzüne muzip bir sırıtış yayılırken göz kırptı.

" Belki şu Cem'le denersin? "

Yüzüm hafiften utançla kızarırken güldüm.

" Bilmem. Olabilir. Zaten sinyal çakıp duruyor. "

Söylediklerimle o da gülmeye başladığında başımı eğdim.

" Ne yapayım meraktan öleyim mi? "

Gülmeyi kesip ellerini çırptı.

" Ay çok heyecanlı. Ne olur bana anlat sonra. "

Dudağımı dişlemeye devam ederken onaylamak için ağzımı aralamıştım ki onun hırıltılı sesini duydum.

" Duygu! "

Oturduğum yerde sıçrarken bakışlarım tıpkı far görmüş tavşan gibi irileşmiş sesin kaynağını bulmuştu. Siyah çekik gözleri değdiği yeri talan edercesine seri ve keskin hareketlerle yüzümü tararken sertçe yutkundum. Kesin duymuştu. Allah'ım ne olur canımı tam şu an şuracıkta al. Elimdeki boş bardağı sehpaya bırakırken ayağa kalktım.

" K-Kenan abi? Abimlere mi baktın? "

Çatık kaşlarının altından attığı yoğun bakışları gözbebeklerimde sabitlendi ve incecik bir ip gibi gergin dudakları sabırsızca aralandı.

" Gelir misin? "

Ellerim panikten tir tir titrerken bakışlarımı kısa bir an Ceren'e indirdim. O da alt dudağını dişlemiş bana bakıyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak derin bir nefes aldım ve bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladım. Şansımı sikeyim.

Ben yaklaştıkça o da en az benim kadar geriliyor gibiydi. Kapıya uzanıp açtığımda yutkundum.

" Efendim? "

Tek bir kasının bile gevşemediği porselen suratına kaçamak bir bakış attım. Bir şeyler diyecek gibi dudaklarını araladı fakat sonra vazgeçip kapadı. Muhtemelen konuya nasıl gireceğini bilemiyordu. Girmesindi de. Böyle bir şey konuşulmazdı ki.

"Biriyle mi çıkıyorsun? "

Sorusunu duyduğumda otomatik olarak itiraz ettim.

" Yoo. O nereden çık..."

Fakat yüzüme öyle bir bakış attı ki küçük dilimi yutmaktan korkup ardı ardına yutkundum.

" Tam çıkmak gibi değil de.. " diye lafa girdiğimde öfkeli sesiyle kesti.

" Önceki lavuk gibi başına iş açacaksa... "

Bu kez ben onun sözünü kestim. Bakışlarımı kaldırıp onunkilere dikmiştim.

" Yok yok Cem hiç öyle biri değil. O çok nazik ve düşünceli biri. Benim istemediğim hiçbir şey... "

Söylediklerimi sıktığı dişlerinin arasından kurduğu küçümseyici cümle ile kesti.

" Ben senin arkadaşın değilim Duygu. Git bunları akranlarına anlat. "

Sertçe yutkunurken ağzımı kapadım. O zaman benden ne istiyorsun demek istesem de diyememiştim. Hayatım iki dudağının arasındaydı, bir kez daha. Kısa bir an yoğun gözlerindeki öfkeli bakışa karşılık vermiş ve hemen sonra gözlerimi yere indirmiştim. O da çok geçmeden yüzüme doğru değildi ve kısık fakat tok bir sesle konuştu.

" Pişman olacağın şeyler yapma. "

Sert nefesi yüzüme vururken kekeledim.

" T-tamam. "

Aldığı yanıt ile doğrulup başka bir şey demeden kendi evlerine doğru ilerlemeye başladı. Ben ise arkasından bakakaldım. Başı yere eğik omuzları dik bir şekilde birkaç adımda bahçe kapısına vardı ve tek çekişte kapıyı açtı. Vücuduma dolan panik bir an bile kesilmezken gözlerim dolmuştu. Bu ne demekti şimdi? Beni ele verecek miydi?

Loading...
0%