Yeni Üyelik
8.
Bölüm

LKS-7

@ailkesandikli

Merhabaa yeni bölüm için oy vermeden geçmeyinn

Telefonuma gelen Instagram mesaj bildirimi ile gözlerimi elimdeki lila kumaştan ayırıp hemen yanımda duran telefona çevirdim. Ardından ekrana çift tıkladım. Saat 03:02'ydi. Bu saatte bana kimin neden mesaj attığını merak ederek ekran kilidini açtım.

1 yeni mesaj isteği.

Kaşlarım çatılırken bildirime tıkladım.

'Duygu engelimi kaldırır mısın?'

Bıkkın bir nefes verirken tuş kilidini geri kapadım. Gerçekten zaten zor atlatmıştım ve şimdi bu yaptığı hiç hoş değildi. Parmaklarımla şakaklarımı ovarken kucağımdaki kumaş parçalarını halıya ittirip yerden kalktım. Su içmek için odamdan çıkarken telefonuma gelen yeni bildirimin sesini işitmiştim. Olan şuydu. Bir buçuk yıllık ilişkimizi sıkıldığını söyleyerek aylar önce bitirmişti ve şimdi yeniden konuşmak istiyordu. Son birkaç ayım onun yüzünden özgüvenim ve hayat enerjim diplerde geçmişti. Üstelik bu durumu aileme yansıtmamaya çalışmak beni bir hayli yormuştu. Şimdi ise tam atlattım, toparladım derken her şeyin başa sarmasından öyle korkuyordum ki. Üstelik ismini her gördüğümde içimde bir şeyler yer değiştiriyordu.

Sessiz ve uzun adımlarımla mutfağa girdiğimde abimi bir anda karşımda bulunca kısa bir çığlık koy vermiş sonra yine kendi ellerimle ağzımı kapatmıştım.

" Abi napıyorsun bu saatte burada? " diye fısıldadım ardından.

Abim camın önünden ayrılırken izmaritini küllüğe bastırdı.

" Sıcaktan uyuyamadım. Sen neden ayaktasın yarın okulun yok mu? "

Başımı sallarken Okan abime yaklaştım.

" Var. Ödev yetiştirmeye çalışıyorum. "

Camı kapatıp mutfaktan çıkarken " Gecikme. " dedi.

***

Ertesi sabah şaşırtıcı bir şekilde ilk alarmda kalkmayı başarmıştım. Hızlıca yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım ve üstümü değiştirdim. Bugün sunumum vardı o yüzden her zamankinden daha özenli giyinmek istemiştim. Üstüme krem triko askılı bir elbise geçirdim ve saçlarımı hızlıca sepet örgü yaptım. Bordo bir ruj sürüp rimelle kirpiklerimi hacimlendirdim. Son olarak da buz mavisi kot ceketimi ve çantamı alıp odamdan çıktım. Yol her zamanki gibi 1 saat 15 dk civarı sürmüştü. Uykumu tam alamadığım için gözlerim sürekli dalıyordu fakat iki espresso shotla bu meseleyi halledebileceğime inanıyordum.

Okulun binasına girdiğimde bir yandan da Sevde'yle mesajlaşıyordum. Ders başlamadan onu giydirmem gerekiyordu. Ben kantin katına çıkıp kahvemi aldığımda o da gelmişti.

" Günaydın. " dedi neşeli bir sesle.

" Günaydın çok stresliyim. "

" Yetişmedi mi yoksa? " dedi bir anda panikle.

Kahvemden koca bir yudum alırken yanıtladım.

" Yok yok yetişti. Sadece gerginim işte. "

Karşıma otururken göz kırptı.

" Halledeceğiiz. "

" Bütün gece Kerim mesaj atıp durdu. " dedim gözlerimi kaçırarak.

" Ne? Oha ne yazdı? "

Omuzlarımı silktim.

" Konuşmak istiyormuş falan işte. "

" Yanıtladın mı? "

" Yok. "

" Birkaç hafta daha erken pişman olsaydı bir şansı olurdu belki... " dediğinde kaşlarımı çattım.

" İyiyim böyle. Ona ihtiyacım yok. "

Başını salladı.

" Bence de. "

***

Sıra bize geldiğinde heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sevde her zamanki gibi diktiğim takımı harika taşımıştı. Fakat Burcu Hoca'nın poker suratından hiçbir şey anlaşılmadığı için beğenip beğenmediğinden emin olamıyordum. Nihayet inceleme ve puanlama faslını bitirdiğinde göz teması kurdu.

" Duygu şahane bir terzisin, tek bir hata yok biçme ve dikmede. "

Midemin heyecanla kasılmasıyla elimi karnıma bastırmak istedim fakat kendime engel oldum.

" Fakat biz terzi yetiştirmiyoruz. Stilist yetiştiriyoruz. Takım gayet güzel. Model açısından da şanslısın. Fakat ben özgün olmanızı istedim. Diktiğin esere baktığımda ünlü markaların ürünlerinden farklı bir şey göremiyorum. "

Yüzüm ışık hızıyla düşerken itiraz ettim.

" Yaka detayı... "

" Evet esprili bir yaka detayı yapmışsın. Hoş. Fakat ağzımdan wow kelimesini duydun mu? Ya da sınıfa soralım," bedenini sınıftakilere çevirdi ve sesini yükseltti.

" İçinizden kimse içinden dahi olsa wow dedi mi? "

Kulaklarımdan itibaren kızarmaya başladığımı hissettiğimde sınıftan çıt bile çıkmamıştı.

" Renk konusunda da oldukça şanslıydın fakat iyi değerlendiremedin Duygu. Gelişme göstermiyorsun. Üzgünüm notun 70. "

Dişlerimi birbirine kenetleyip bir şey demeden sahneden indim. Günlerce, saatlerce verdiğim emeğin karşılığı 70 değildi. Fakat konuşursam ağlayacağımdan korkuyordum. Bu yüzden sustum. Hem ne dersem diyeyim bir şey değişmeyecekti. Şahane bir terzisin cümlesi beynimin içinde dönüp duruyordu. Sınıfın önünde küçük düşürülmüştüm. Sırama oturur oturmaz yanımdaki kız önüme selpak ittirdi. O an ona çok sert bir bakış attım. Niyetini kestirememiştim. Fakat hoşuma gitmemişti işte. Ağlamayacaktım. Burada değil.

***

Sevde elinde ikişer birayla yanıma geldiğinde bakışlarımı denizden ayırıp ona çevirdim.

" Teşekkürler terzi kardeşini zor gününde yalnız bırakmadın. "

" Ay kes şunu artık. " diye çemkirirken yanıma oturdu.

Derin bir iç çektim.

" Yanlış mı yapıyorum acaba? "

" Yanlış falan yapmıyorsun Burcu'nun kaltaklığı o, al. "

Elime tutuşturduğu birayı kavrarken balık avlayan martıları seyretmeye başladım.

" Belki de bana göre değildir bu bölüm. "

" Duygu bütün notların yüksek. Bir tanesi böyle oldu diye pes edemezsin. "

Omuzlarımı silkerken biramı açmıştım.

" Dediklerini duymadın galiba, hem de tüm sınıfın ortasında.. "

O da iç geçirdi bu kez.

" Evet tam bir kaşar. "

Birayı kafama dikmeden evvel kıkırdadım.

" Eski kaşar. "

***

Bizim mahalleye girdiğimde akşam karanlığı çoktan çökmüştü ve açıkçası kafam hala biraz güzeldi. İkişer birayla kalsaydık iyiydi de ben gazı alınca kolay kolay duramıyordum. Bu yüzden eve gitmek yerine kendime gelene kadar parkta takılmaya karar verdim. Öncesinde Yusuf'a mesaj atmış ve parka gideceğimi haber vermiştim. Beni parkın girişinde beklediğini görünce el salladım. Kaşları çatıktı.

" Ne bu hal? "

" O kadar mı belli oluyor ya? "

" İçtin mi sen? " dedi bu kez yaklaşıp nefesimi koklayarak.

Başımı salladım.

" Ve bu halde mi çıktın yola? "

Göz teması kurarken dudaklarımı birbirine bastırdım.

" Öncelikle iyi olduğumu söylemek isterim. Hafif çakırkeyifim sadece. "

" Duygu sekiz çiziyorsun ne hafifi? "

Bu defa benim de kaşlarım çatıldı.

" Modadan da anlamıyorsun yürümekten de mi diyorsun yani? "

" Ne diyorsun kızım? "

İç geçirdim.

" Küçük düşürüldüm. Kınandım. Hor görüldüm. Ötekileştirildim. Öbürsüleştirildim. "

" Gel kahve alalım sana annen böyle görmesin seni bana kızıyor sonra. "

Başımı sallarken sırıttım.

" Bu doğru olabilir. "

Sokağı kol kola geçip Umut'un marketine vardığımızda bana dışarıda beklememi söyledi ve ben de dediğini yapıp kaldırıma oturdum. O içeriye girip kahve alırken gelen bildirimleri kontrol etmek için kot ceketimin cebindeki telefonumu çıkarttım.

'Duygu lütfen kendimi açıklamama izin ver.'

'Duygu çok pişmanım.'

'Seni hala seviyorum.'

'Hayatında biri mi var?'

'Bu kadar çabuk olmuş olamaz. '

'Kurup kurup kafayı yedirtme bana işte. Kaldır artık şu engeli.'

Ben daha önceki mesajları okumaya çalışırken bildirimler peş peşe gelmeye devam ediyordu en sonunda sinirle mesaj attım.

'Kerim siktir git.'

Yazıyor...

'Seni seviyorum. Bir anlamı yok mu? Bu kadar çabuk mu unuttun beni? '

Sinirle soludum ve hırsla yazmaya başladım.

'Sevmiyorum. Yazma bana.'

'İnanmıyorum. Kızgınsın. Affettireceğim kendimi.'

kerimulusoy_3 kişisini engellediniz.

Yusuf'un yaklaşan adım seslerini işittiğimde telefonu cebime geri tıktım.

" Al bakalım. " dedi elindeki kahveyi uzatarak.

Dediğini ikiletmeden kahveyi kavradım.

"Anlat şimdi ne oldu? "

Kahveyi açıp bir yudum aldım önce, sonra da omuzlarımı silktim.

" Çok iyi bir terziymişim fakat stilist değil. "

Ona bugün yaşananları anlatmayı bitirdiğimde o da yanıma oturmuş vaziyetteydi.

" Ve sen de buna inandın öyle mi? " dedi şaşkın bir tınıyla.

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

" Sen benim gördüğüm en yaratıcı insansın Duygu. "

İç geçirdim.

" Demek ki arkadaş çevren pek parlak değil Yusuf Sezer'im. "

Başını hızla iki yana salladı.

" Hayır. Bu saçmalığa inanmana müsaade edemem. Esaslı bir depresyondan yeni çıktın. Kafan dağınıktı, motive olacak bir şey bulamıyordun. Çok değil daha geçen ay. Yüzde yüz verim göstermeni kim bekliyor ki senden? Yüzde 70 şahane bir başarı. Çünkü sen şahane bir stilistsin. "

Söylediklerini dinlerken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Dudaklarımı büzüp burnumu çektim ve elimdeki teneke kutuyu yere bırakıp ona sıkıca sarıldım.

" Seni çok seviyorum. "

Sarılışıma karşılık verirken kıkırdadı.

" Ben daha çok minik fare. "

Yazardan

Genç adam dilekçesini yazmayı bitirip UYAP'tan gönderdiğinde saat 23:46'yı gösteriyordu. Kollarını kaldırarak vücudunu gerdi ve masasının başından kalktı. Dört saattir aralıksız şekilde ekran başında olduğundan hem gözleri sulanmış hem de beli ağrımaya başlamıştı. Masanın üzerindeki sürahiye uzandığında zilin sesini duydu ve elini geri çekti. Bu saatte kapının çalması hayra alamet değildi. Annesinin uyanmadığını umarak hızlı adımlarla odasından çıktı ve holü geçip dış kapıya vardı. Neyse ki davetsiz misafirin zili ikinci kez çalmasına engel olmuştu.

Kapıyı açtığında daha önce hiç görmediği bir simayı karşıladı bakışları.

" Buyrun?"

Karşısındaki genç bir anda kocaman gülümsedi.

" Siz Duygu'nun abisi olmalısınız. Bir türlü tanışamadık ben Kerim, erkek arkadaşıyım. Duygu içeride mi acaba? "

Genç adam adının Kerim olduğunu söyleyen gencin kendisine uzattığı eli görmezden gelerek yanıtladı.

" Yan ev Duyguların. "

Kerim bir anda yüzündeki sırıtışı silip elini havaya kaldırarak özür diledi.

" Kusura bakmayın karıştırmışım. "

Genç adam karşısındaki gencin bu garip halinden şüphelenerek sordu.

" Duygu'nun haberi var mı geleceğinden? "

Çünkü gecenin bu vakti erkek arkadaşını abilerinin olduğu bir eve çağırmak akıl karı değildi.

" Neyse ben sizi tutmayayım daha fazla. " deyip uzaklaşmaya başlayan çocuğun arkasından bakarken bu işte bir terslik olduğuna iyice emin olmuştu. Kapıyı kapatıp odasına geri döndü ve hızla telefonunu alıp Duygu'ya mesaj attı.

'Erkek arkadaşın kapınızda, abinler görmeden çık. '

Bunu neden yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece onu korumak istemişti. Kendini bu durumdan sorumlu hissetmişti.

Mesajı gönderdikten sonra odasının penceresine doğru ilerledi ve perdeyi araladı.

***

Telefon titrediğinde uyumak üzere yatağıma giriş yapmıştım. Homurdanarak elimi komodinin üzerindeki telefona uzattım ve Kenan Abi'nin ismini görünce şaşırarak mesajı açtım.

'Erkek arkadaşın kapınızda, abinler görmeden çık. '

Ney? Ne erkek ark...

Gözlerim anında faltaşı gibi açılmış ve yataktan fırlamıştım.

" Hayır hayır Kerim hayır. "

Koşarak odamdan çıktım ve kapıyı açtım. Tam karşımdaydı. Elini havada yakalamıştım. Zile basmak üzereyken açmıştım kapıyı. Kalbim durmak üzereydi. İçeriyi kolaçan edip kapıyı ardımdan yavaşça çektim. Kaşlarım çatık, yüzüm gergin bir şekilde karşısında dikilirken tısladım.

" Ne yaptığını sanıyorsun sen? "

" Seninle konuşmak için geldim. " dedi düşüncesiz bir şekilde.

Yumruklarımı sıkarken fısıldadım.

" İstemiyorumun nesini anlamıyorsun? Git buradan biri görecek. "

Omuz silkti.

" Beni dinleyene kadar gitmem. "

Öfkeyle yüzümü sıvazlarken dişlerimi sıktım.

" Kerim siktir git. "

Bir anda kolumu kavradı.

" Dinlemeden gitmem Duygu. " dedi bu kez daha yüksek bir sesle.

" Şş.. tamam. Tamam sus. Burada olmaz. Gel. "

Eli hala kolumdayken onu bahçeden çıkarttım ve arka sokaktaki parka yönlendirdim. Parka vardığımızda kolumu silkmiş ve elinden kurtulmuştum. Kollarımı biraz sinirle fakat daha çok üşüyerek göğsümde çaprazlarken tek kaşımı kaldırdım.

" Konuş. "

Şort atlet dışarıya çıkmıştım ve şu an mahalleden birinin beni bu saatte, bu halde, bununla görecek olması ihtimali soğuktan daha çok endişelendiriyordu.

" Duygu, bak kızgınsın özür dilerim. Yaptığım her şey için. Yapmamalıydım. "

Kaşlarım çatılırken başımı salladım.

" Ama yaptın. "

" Bebeğim. "

" Sakın. " derken kollarımı çözüp işaret parmağımı havaya kaldırdım.

Derin bir iç geçirdi.

" Duygu, bizden vaz geçmiş olamazsın. "

" Önce sen vaz geçtin. " dedim öfkeyle.

" Geçemedim. Geçilmiyormuş. "

Sessiz kaldığımda bana bir adım daha yaklaştı.

" Çok özledim seni, bizi. Sen özlemedin mi? "

Hayır Duygu hayır teslim olma. Hayır.

Elini kaldırıp nazikçe yanağıma koyduğunda irkilerek geri çekildim.

" Yapma. "

" Çok mutluyduk. "

Güçlükle soludum.

" Geçmişte kaldı. "

Başını iki yana salladı.

" Kalmadığını sen de biliyorsun. Hala eskisi gibi bakıyorsun bana. "

Sertçe yutkundum.

" Git Kerim. "

Uzanıp ellerimi kavradı bir çırpıda.

" Nasıl gideyim? "

Ellerimi çekmeye çalışırken tısladım.

" Daha önce nasıl gittiysen öyle. "

Fakat çırpınmama karşılık beni kollarının arasına sarıp sertçe göğsüne çekti.

" Hataydı. Bak. Döndüm. "

Kendimi kurtarmak için çabalarken sıktığım dişlerimin arasından haykırdım.

" Bırak! "

" Direnme. " dedi bu kez.

" Seni istemiyorum. "

" Şş.. öyle deme. Kendini kandırma. " derken beni saran kollarını bir nebze gevşetmişti.

Kendimi mümkün olduğunca geri çektim fakat aramızda bir karış mesafe ya var ya yoktu. Bakışları arsızca dudaklarıma indiğinde sertçe yutkundum.

" Özledim. " diye fısıldadı.

" Bırak. " dedim güçsüz bir sesle.

O da yutkundu.

" Bir daha asla bırakmam. "

Gözlerim hem öfke hem kırgınlıkla dolarken son bir kez daha kollarından kurtulmaya çabaladım.

" Bırak! "

Fakat çırpınmam bir kez daha ters etki yapmış beni kendine daha çok hapsetmesine neden olmuştu. Şimdi burunlarımız birbirine değiyor, nefesi yüzümü yalıyordu. Çıldıracaktım. Resmen kalbim ortadan ikiye yarılmış bir tarafım onu öpmek için delirirken diğer tarafım sana yaptığı ihaneti af mı edeceksin diye haykırıyordu. Ve ben alkolün etkisinden tam olarak çıkmış değildim. O kadar yanlış bir zamanda, o kadar yanlış bir mekanda, o kadar yanlış bir pozisyondaydık ki...

Beynimin içindeki sesler gittikçe artarken her şeye rağmen son bir güçle kendimi çekmeye çalıştım. Fakat nafile. Ve pes ettim. Bedenimin bedenine uyguladığı direnç anında toz olup uçuşurken kazandığını fark ettiği zafer, yüzünün gülmesine sebep olmuş adeta gözleri parıldamıştı. Gözlerim çaresizlikle kapanırken dudaklarımda onun dudaklarını hissettim. Fakat o kadar kısa sürmüştü ki, gerçekten hissettim mi yoksa hissettiğimi mi sandım, bilmiyordum. Bedeni benimkinden sertçe ayrılırken boşlukta kalıp sendelemiştim. Ve gözlerimin açılır açılmaz gördüğü ilk manzara hiç hoş değildi.

" Abi.. "

Kerim boğazına yapışan parmaklardan kurtulmaya çalışırken panikle bağırdım.

" Kenan abi dur! "

Kenan abi Kerim'in boynuna doladığı ellerini gevşetmeden önce onu sertçe hırpaladı.

" Seni bir daha bu kızın yanında yamacında görürsem bitiririm duydun mu beni? "

Kerim şiddetli bir öksürük krizine girdiğinde güçlükle başını salladı. Kenan abi daha önce hiç böylesine şahit olmadığım, çileden çıkmış bir tavırla küfretti.

" Siktir git şimdi. "

Kerim ayrılmadan önce bana son bir bakış atmış elleriyle boynunu ovarak yanımızdan uzaklaşmıştı. Şu an yaşananlar o kadar utanç vericiydi ki başımı kaldırıp da Kenan abinin yüzüne bile bakamıyordum. Açıkçası biraz da korkuyordum. Bana bir şey yapacağından değil fakat bu mevzunun abimlere taşınmasından deli gibi korkuyordum. Hayatımı cehenneme çevirirlerdi. Hiçbir yere yalnız gidemezdim.

Aramızdaki gergin sessizlik sürüp giderken daha fazla dayanamayıp başımı kaldırdım. Bana bakıyordu. Fakat bakışlarındaki ifadeyi asla çözemedim. Sertçe yutkundum. Tam konuşmak için ağzımı açacakken bir çırpıda üstündeki kapüşonluyu çıkartıp bana uzattı.

" Üşüdün yeterince. "

Şaşkınlıkla bakakaldım. Fakat ısrarla uzatmaya devam ettiğinde hiçbir şey demeden elindeki kapüşonlu hırkayı aldım. Üstüme geçirirken cümleye nasıl başlayacağımı düşünüyordum. Ancak yine o, benden önce davranıp konuştu.

" Tek bir söz karşılığında saklarım bunu. "

Gözlerimi onunkilere kaldırırken kaşlarım havalandı. Çekik gözleri yüzümü turlarken sertçe yutkundu ve adem elması kımıldadı.

" Ondan şikayetçi olacaksın. "

Bakışlarımı kaçırırken çaresizlikle fısıldadım.

" Yapamam. "

" Ne demek yapamam Duygu? "

Üstümdeki kapüşonluya iyice sarılırken yanıtladım.

" Büyümesini istemiyorum. "

Fakat sözlerim onu kızdırmış olmalıydı ki bana doğru uzun bir adım atıp çenemi kavradı ve kendisine bakmamı sağladı.

" Giderken attığı bakışın ne anlama geldiğini bilmiyor musun? Bu kadar saf mısın? Asla durmayacak. "

Yutkunurken çenemi elinden kurtardım.

" Biliyorum. Ama yapamam abimler öğrenir. "

" Söylemezsek öğrenmezler. "

" Onu şikayet edersem, söyler. " dediğimde sessizleşti.

Gözlerime dolan yaşlar görüntümü bulanıklaştırdığında ellerimle bir çırpıda sildim. Şu anda neye ağladığımı da bilmiyordum. Güçlükle kapattığım yaralarımın deşilmiş olmasına mı, yoksa Kerim'in başıma açması muhtemel belalara mı? Ya da belki terzi olduğuma ağlıyorumdur. İçimden gelen şiddetli hıçkırığı ne kadar zorladıysam da tutmayı başaramadım ve sarsıla sarsıla ağlamaya başladım. Hem ağlıyor hem de üşüdüğüm için, üzerime birkaç beden büyük olan kapüşonluya sıkıca sarılıyordum. O an oldukça gürültülü bir iç çekiş işittim. Ve sonra parmakları kapüşonluya sardığım kollarımı bulup onları bedenimden ayırdı. Ardından kapüşonlunun fermuarına uzanıp usulca yukarıya çekti.

" Beni yine.. çaresiz hissettiriyorsun."

Kenan ve Duygu ikilisi hakkında ne düşünüyorsunuz? İkisi de benim bebeklerim <3

Loading...
0%