@ailkesandikli
|
Oylamadan geçmeyelim, hikayeye destek olalım <3 Benim aksime o, taş duvara oturmak yerine kalçasını yaslamayı tercih etmişken sordu. " En iyi sen tanıyorsun, onu ne durdurur? " Ciğerlerime buz gibi havadan bıkkın bir nefes doldururken başımı salladım. " Bilmiyorum. " Bu defa iç geçiren oydu. " Şunun gibilerinde ne buluyorsunuz siz? " Sertçe yutkundum ve başımı yavaşça ona döndürürken sordum. " Hiç aşık oldun mu?" Gözlerini benimkilere dikti ve başını hafifçe iki yana salladı. Omuzlarımı silktim. " Olsaydın anlardın. İnsan seveceği insanı aklıyla seçemiyor. " Başını yeniden önüne çevirdi ve bir süre sessiz kaldık. Sonra ansızın sordu. " Hala seviyor musun? " Ben de önüme dönerken iç geçirdim bir kez daha. " Eskisi gibi değil. " Şu an bu konuşmayı yapmamız çok sıradışıydı. Bugüne kadar birbirimizle hiçbir özel bilgiyi paylaşmamıştık. Hoş o benim bebekliğimi dahi bilirdi fakat böylesi hiç olmamıştı. Belki de ilk defa beni yetişkin bir insan yerine koyup hislerimi soruyordu. Bu hem utançverici hem de garipti. Ama ona sana ne bundan diyecek konumda olmadığımı biliyordum. İplerim onun elindeydi fakat nedensiz bir şekilde ona güveniyordum. Beni abimlere ispiyonlamayacağını biliyordum, öyle bir niyeti olsa en başta Kerim'in geldiğini haber verme zahmetine girişmezdi. Ve açıkçası ilk dakikalardaki gerginliğim de bir nebze geçmişti. Kendimi sorguda gibi hissetmiyordum artık. Bu yüzden daha sakin ve dürüsttüm. Belki de bu rehavete kapıldığımdan çok geçmeden sordum. " Nasıl hiç aşık olmazsın? " Duyduğu soru ile gözleri şaşkınlıkla açılıp yeniden benimkileri bulmuştu. O an cesaret ettiğim şeyden pişman olmuştum fakat artık olan olmuştu. Gözlerimi kaçırırken omuzlarımı silktim. " 30 yaşındasın değil mi? " Bu kez yanıtladı. " Çok mu? " Bakışlarımı yeniden onunkilere kaldırdım. " Aşık olmak için yeterli bir süre. " Bu defa o omuzlarını silkti. " Yanlış birine aşık olmaktansa hiç olmamak daha iyi değil midir? " Sorusuyla alttan alta bir de güzel laf sokmuştu ya neyse. Haklıydı. Başımı salladım belli belirsiz. Bir süre daha ikimiz de sessiz kaldık. Sonra o, sanki aradan bunca zaman geçmemiş gibi sordu yeniden. " Yanlış birine aşık olduğunda ne yapman gerekir Duygu? " Konuşmanın nutuk içeren, didaktik ve abici tarafına gelmiştik anlaşılan. Olsun bu kadarı bile iyi gelmişti bana. Gürültülü bir şekilde iç geçirirken omurgamı dikleştirdim ve dümdüz karşıya baktım. " Kalbine gömmek. " Sessizliğinden istediği yanıtı aldığı varsayımını çıkarttım. Ve kısa süre sonra konuşmanın sonuna geldiğimizi belirten sesini işittim. " Sizinkiler yokluğunu fark etmeden eve dön hadi. " Bir şey demeden oturduğum taş duvardan indim ve teşekkür ederek kapüşonlunun fermuarına uzandım. Fakat bileğimi tutarak beni durdurdu. " Kalsın, verirsin sonra. Üşüme. " Başımı salladım. " İyi geceler. " diyerek adımlarımı parkın çıkışına yönelttiğimde seslendi. " Duygu. " Durup omzumun üstünden ona baktım. " Bir daha rahatsız ederse bana söyle. " Başımı salladım yeniden. Ve önüme dönüp ilerlemeye devam ettim. Elbette ki söylemeyecektim. Aynı şey bir kez daha yaşanırsa beni zorla karakola götürürdü. İlk seferinde nasıl çileden çıktığını görmüştüm. Bunu tekrar göze alamazdım. *** Ertesi gün kendimi iyi hissetmediğimi söyleyerek okula gitmemiş, öğlene kadar uyumuştum. Annem de keyifsiz olduğumu görüp üstüme gelmemişti. Biyolojik saatim beni uyandırdığında saat 12:24'ü gösteriyordu. Gerinerek yorganı üstümden attım ve yatağın içinde doğruldum. Evet, yaz kış yorganla uyurdum. Ellerimi uyurken iyice dağılmış olan saçlarıma atıp parmaklarımla düzelttim. Ve kollarımı kaldırdığımda üstümde hala Kenan abinin siyah kapüşonlusu olduğunu fark edip irkildim. Siktir ya. Gece bunla mı uyudum ben? Kokmuştur şimdi. Yataktan kalkıp bir çırpıda kapüşonluyu üstümden çıkarttım. Bunu annemden gizli yıkamaya atmamın bir yolu yoktu. Görürse abimlerin olmadığını da anlardı çünkü hala abimlerin kıyafet alışverişini o yapardı. Sorarsa Yusuf'un olduğunu söyleyebilirdim. Evet bu mantıklıydı. Elimdeki kapüşonluyla banyoya girdim ve onu makinanın içindeki koyu çamaşırların arasına tıkıştırdım. Banyodan çıkıp salona yöneldiğimde bir yandan da konuşuyordum. " Anne Yusuf'un.. " İçeriye girmemle Yusuf'un iri bedenini görmem bir olmuştu. " Ne olmuş bana? " dedi gülerek. Omuzlarımı silktim. " Hiç. Ben de sana yazacaktım. " Gülümsedi. " Hasta olmuşsun diye duydum bakmaya geldim. " " Hoş geldin doktorum ama daha iyiyim şimdi. " " İyi bakalım. " Başımı şirince salladım. " Annem kahvaltı sofrasını kaldırmadım bir şeyler ye hadi. " diyen anneme döndüm bu kez. " Tamam hemen üstümü değiştirip geleyim. " diyerek yanıt beklemeden salondan çıktım. İlk iş olarak banyoya girdim ve çamaşır makinasının kapağından yere sarkan siyah kapüşonluyu çekip çıkarttım. Bir yalan üzerine yeterince düşünecek zamanım varsa mükemmel yalan söylerdim fakat anlık gelişen olaylarda öyle kötüydüm ki yalan söyleyeceğimi daha ben konuşmadan anlıyorlardı. Kapüşonluyu masamın üstündeki sırt çantama tıktım ve elime telefonumu aldım. ' Kenan abi hırkanı yıkayamadım evdekiler sormasın diye kusura bakma. Ne zaman getireyim? ' Çok gecikmeden yanıtladı. ' Önemli değil Duygu. Evde değilim, akşam alırım. ' ' Tamam. ' yazıp gönderdim ve telefonu yatağıma bırakıp soyunmaya başladım. *** Yusuf anlattıklarımı kaşları çatık bir şekilde dinlerken hop oturup hop kalkmıştı. " Şerefsiz piç. " "Şş.. annem duyacak. " Aniden durup bana döndü. " Kızım bana neden haber vermiyorsun sen? " Bu defa benim de kaşlarım çatıldı. " Yusuf her şey bir anda oldu diyorum. " Sinirle soluklanmasının ardından homurdandı. " Bu Kenan da her taşın altından çıkıyor. " " Konumuz bu mu şu an? " dedim huysuzca. Yusuf'un son zamanlardaki Kenan takıntısı asabımı bozmaya başlamıştı. Kaşları eski haline dönerken omuzlarını önüne düşürdü. " Tamam affedersin. Şimdi ne yapacağız peki? " Omuzlarımı silktim. " Hiçbir şey. " Kaşları hayretle havalandı. " Ne demek hiçbir şey? " Gözlerimi onun ela gözlerine dikip ofladım. " Ne yapabilirim Yusuf? Abimler öğrenirse biterim ben. Bilmiyorsun sanki. " Bana doğru bir adım attı ve elini havada açtı. " Tamam ver bana şunun numarasını. " " Ne yapacaksın? " " Abinler duymadan halledeceğim bu sorunu ver hadi. " Kaşlarım çatılırken yanımdaki telefonu elime alıp arkama sakladım. " Yusuf Hayır lütfen karışmanı istemiyorum. " O da kaşlarını çatarken üstüme doğru eğildi ve bir çırpıda ellerimin arasındaki telefonu kavradı. " Karışmaması mı var Duygu? Kimim ben? " Sinirli nefesi yüzüme vururken yutkundum. " Benim yüzümden başına bela olacak. " Telefonu ellerimden çekip alırken doğruldu. " Sana boşuna başımın belası dememiş olurum işte. " *** Saatler birbirini kovalarken elimde telefon Yusuf'tan haber bekliyordum. Numarasını aldığı gibi gitmiş bir daha da gelmemişti. Kavga edeceklerini biliyordum. Bu yüzden endişeliydim fakat Yusuf Sezer, Kerim'den daha cüsseli olduğu için de biraz rahattım. Kerim'i çok hırpalamasaydı bari. Fakat akşam karanlığı çöküp Yusuf hala telefonlarıma bakmadığında iyice paniklemiştim. Kerim arkadaşlarını toplayıp Yusuf'a saldırmış olabilir miydi? O zaman cüsse farkının hiçbir önemi olmazdı. Önce zihnimi sonra da bedenimi ele geçiren panik dalgasıyla yataktan fırladım ve odadan çıktım. Hızlı adımlarla holü geçerken, " Parka geçiyorum! " diyerek evdekileri bilgilendirdim. Bahçeye çıkmamla da Kerim'in numarasını tuşlamıştım. Çaldı çaldı fakat açan olmadı. Daha büyük bir panikle ikinci kez aradım. Bu defa da ulaşamadığımda aklıma gelen tek yola başvurup Gülizar Teyzelerin bahçesine girdim. Kısa bir tereddütten sonra elimi kaldırıp kapıya vurmaya başlamıştım. Kısa süre içerisinde Gülizar Teyze kapıyı açtı. " Duygu kızım ne oldu? " Paniğimi yansıtmamaya çalışarak konuştum. " Gülizar Teyze Kenan abi evde mi? " " Evde ne oldu ne işin var Kenan'la? " " Hukuki bir soru sormam gerekti de. Çağırabilir misin? " " Tamam kızım bekle. " Başımı salladım. Birkaç saniye ya geçmiş ya geçmemişti Kenan abi ciddi ifadesiyle kapıya geldi. " Duygu ne oldu? " Tam yanıtlamak için ağzımı açtığımda elimdeki telefon çalmaya başladı. Hızla başımı ekrandaki isme indirdim. Kerim. Telefonu bir çırpıda açtığımda Kenan abi daha da gerilmişti. " Alo. Kerim, neredesin? " Kulaklarım daha önce hiç duymadığı bir küfre ev sahipliği yaparken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Öyle yüksek sesle küfrediyordu ki söylediklerinin beni utandırması bir yana sesimi ona duyuramıyordum. Ben de bu rezilliğe daha fazla tahammül edemeyeceğimi fark edip telefonu yüzüne kapattım. Bakışlarımı çaresiz şekilde Kenan abiye kaldırdığımda, " Neydi bu şimdi? " dedi. " Abi. Yusuf öğrendi ve Kerim'in yanına gitti. Saatler oldu ulaşamıyorum. " Bir süredir çatık olan kaşları daha da çatılırken içeriye doğru seslendi. " Anne benim az işim çıktı yemeğe bekleme. " Portmantodan ceketini alıp evden çıktı ve kapıyı çekti. " Nereye gittiğini biliyor musun? " derken ayakkabılarını giymişti. Başımı iki yana salladım. Sinirle iç geçirerek bahçe kapısına yöneldiğinde peşine takıldım. Biz tam sokağa çıkmıştık ki sokağın başından dönüş yapan Yusuf'u görüp bağırdım. " Yusuf! " O da beni gördüğünde duraksamıştı. Koşarak yanına gittim ve hızlıca üstüne başına bakıp kollarımı boynuna doladım. " Çok korkuttun beni. " Tek kolunu belime sararken mırıldandı. " İyiyim. " Geri çekilip kaşlarımı çattım. " Neden telefonlarıma bakmadın? " Cebindeki telefonu çıkartıp darmadağın olmuş ekranını gösterirken omuz silkti. " Dokunmatiği çalışmıyor. " Önce elindeki telefona sonra da parmaklarındaki yaralara baktım. " İyi misin gerçekten? " Başını salladı. " Siktim ama belasını. Bir daha da bulaşamaz sana. Mahalle esnafına dövdürdüm piçi. " Kaşlarım hayretle havalanırken haykırdım. " Ne?! " Muzip bir şekilde gülümsedi. " Başta ben dövüyordum. Sonra esnaf toplaştı ne oluyor diye. Dedim böyle böyle bizim kızı sıkıştırmış gece vakti. Sonra üstünden geçtik ibnenin. En son topallayarak kaçmaya çalışıyordu. " Elim dehşet içerisinde açık kalan ağzıma kapanırken konuştum. " Ya şikayetçi olursa? " " Götü yerse olsun. " Yüzümdeki endişeli ifadeyi görünce daha büyük gülümsedi ve kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. " Bir şey olmaaaz. " Birlikte ilerlemeye başladığımızda bakışları Kenan abiyi bulmuştu. " Bu neyi bekliyor orada? " " Sana ulaşamayınca yardım istedim. " " O ne yapabilecektiyse sanki. " diye homurdandı. Ses çıkartmadım. Kenan abinin yanında da böyle davranıp ortamı bulandırmasını istemiyordum. Kenan abi ikimize şöyle bir baktıktan sonra, " Savcılıktan tebligat geldiğinde haberim olsun. " dedi ve arkasını dönüp bahçeye girdi. " Havalara bak şundaki. " " Şş. " *** Nihayet bu olaylı akşamı atlatmış yine çoğu gece olduğu gibi arka sokaktaki parkta toplanmıştık. Çıkarken Emirlere de haber vermiştim. Emir, Ceren, Yusuf, Neşe ben ve Umut her zamanki gibi çekirdek çitleyerek muhabbet ederken her fırsatta Umut'a ters yapmaya devam ediyordum. Hoş olan biteni Eren abime açıkladığı için minnettardım fakat ona bir şey demedim. Neşe bir ara etrafını kolaçan edip bana yaklaştı. " Kız seni dün gece biriyle gördüm burada kimdi o? " diyerek kaş göz yaptığında tüm tüylerim şahlanmıştı. Elimde çekirdek kabuğu, dilimde çekirdek içi öylece kalakalmıştım. " Kız söyle artık gördüm bile. Üstüne hırkasını giydirdi çocuk elleriyle. Çok romantik. " Elimdeki kabuğu yere atıp çekirdeği de tükürdüm ve göz ucuyla çantamdaki hırkaya baktım. Kenan abi parka gelirse veririm diye yanıma getirmiştim fakat gelmemişti. Bu saatten sonra gelse dahi veremezdim. Sertçe yutkunduğumda Yusuf imdadıma yetişti. " Sen o saatte dışarıda ne bok yiyordun Neşe? " Neşe birden ciddileşip omurgasını dikleştirdi. " Aman hava alıyordum ne yapacağım. Sen miydin yoksa o çocuk? " " Bendim tabi kim olacak? " Omuzlarını silkerken gözlerini devirdi. " İyi be bir şey mi dedik. " Mahcup ve minnettar bakışlarımı Yusuf'a yönelttim ve dudaklarımı kımıldatarak teşekkür ettim. O ise yüzünde garip bir ciddiyetle peşinden gelmemi işaret ederek oturduğu yerden kalktı. " Gel salla beni sıra bendeydi en son. " diye bir de bahane uydurdu. Birlikte salıncaklara yürürken gergin bir şekilde konuşmasını bekliyordum. Nihayet beni daha fazla bekletmeden konuştu. " Rahatsız oldum. " Kaşlarım çatılırken anlayamayarak sordum. " Neşe'den mi? " Durup bedenini bana döndürdü. " Hayır. Kenan'ın sana hırkasını vermesinden. " Yutkunmaya çalışırken gözlerimi kaçırdım. Haydaa şu an beni neden utandırıyordu ki? " Üşümüştüm. "diyebildim sadece. " Eve dönseydin Duygu. " dediğinde bu kez hayretle ona baktım. " Yusuf ne oluyor? " " Kıskanıyorum. " dedi bir anda. Ben afallayıp kaldığımda ise ekledi. " En yakınında ben olmak istiyorum hep. Başkaları olunca kıskanıyorum işte. " Kaşlarım inerken fısıldadım. " En yakınım sensin, senin yerini kim alabilir ki aptal? " İç geçirdi. Bu kez gülümsedim ve parmak ucuma çıkıp saçlarını karıştırdım. " Çocuk musun sen? Bu muydu derdin günlerdir? Haklısın seninle çok ilgilenemedim bu ara, özür dilerim. " Omuz silkti. " Sınavımı bile sormadın. " dedi sonra mızmızlanarak. Aniden uzanıp ellerini tuttum. " Çok özür dilerim Zürafam nolur affet. Nasıl geçti sınavın? " Bir kez daha omuz silkti. " İyi. " Sağ elimi ellerinden ayırıp yanağından bir makas aldım. " İyi geçecek tabi kim çalıştırdı? " Bu söylediğime gülerken ismimin anıldığını duymamızla arkamızı döndük. Mehmet abi ciddi ve asık bir suratla yanıma geldi ve tam karşımda durup bir solukta konuştu. " Duygu annem geçen gün hadsiz hadsiz konuşmuş. Haberim yoktu. Ben konuştum sesini kesecek artık. Kusura bakma. " Cevap vermemi beklemeden yanımızdan ayrılırken bakışlarım gözündeki morlukta takılı kalmıştı. Hikayeyi beğendiniz mi? Keyifli gidiyor mu? |
0% |