Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@akbulutze

Birden annesi gelmişti aklına annesinin aklına her geldiği anda neden kalbi sızlıyor bilmiyordu. Sobanın fırınında közlenen kestanelerden bir tanesini eline alarak kokusunu içine çekti ve tıpkı senin kestanelerin gibi kokuyor demişti içinden. Öğretmenin bu halini gören muhtar ortamdaki sessizliği bozarak annenizi çok özlediniz galiba hocam demişti. Dikkati dağılan öğretmen evet çok özledim hem de çok on beş yıldır ana hasretini taşıyorum içimde. Ana sevgisine muhtaç kalmış bir bebek gibiyim. Öğretmenin sözünü bölerek hayırdır hocam annenize ne oldu da bu kadar içten konuştunuz demişti. Öğretmen içini çekerek çantasından bir dal sigara çıkardı yaktı bir nefes çekerek söze başladı.

-Ben on üç yaşındaydım annem ve babam öldüğünde kardeşimle ben kaldım tek. Ailemi kaybettiğimde elimden tutacak kimsem kalmamıştı benim ne büyüğüm nede küçüğüm zor anlarımda yetimhanedeki bakıcı bayandan başka tutan olmamıştı elimi. Kış aylarında buğulanan camlara anne ve baba yazarak büyüdüm. Anne ve baba şefkatini o buğulu camlarda yazan yazıda aradım hep. Bakıcı kadın annelik yaptı bize, bazı gecelerde anne diye ağlayarak gözü yaşlı şekilde uykumdan uyandığım zamanlarda oldu. Hep o annemle babamı kaybettiğim günler geldi aklıma şimdi mezarları bile kalmamıştır onların.

Gözleri dolan öğretmen sigarasından olabildiğince gücüyle bir nefes daha çekti içine. İçindeki biriktirdiği dumanı bir nefeste dışarıya saldı Kocatepe’nin öğretmene sigara içmesine izin vermediği her yakmaya çalıştığında yanan çakmağını söndüren rüzgârdan intikam alıyordu sanki. Ey rüzgâr durmadan esen koca rüzgâr sana inat içiyorum sigaramı sana inat içiyorum işte der gibi her nefeste olabildiğince içine çekiyordu dumanı ve aynı şekilde dışarıya salıyordu içinde bir müddet hapsettiği dumanı. Öğretmeni sessizce izleyen muhtar oda duygulanmıştı belli ki nemlenen gözyaşlarını avuçlarının içiyle silerek 'hocam ben size kalacak yerinizi ve okulu gezdireyim isterseniz dedi' ve yorgun hali ile bulunduğu yerden doğrulmuştu. Ayağa kalkan muhtardan sonra gözleri nemlenen öğretmen yerinden doğrularak ayağa kalktı çantasını alarak yola koyulmuşlardı. Gidecekleri yer belli değildi ya köy misafirhanesi yâda lojmanlardan biriydi.

Vakit akşam olmuştu artık o az önceki kalabalıktan hiçbir eser kalmamış cıvıl, cıvıl sesleri gelen sokak aralarında top oynayan çocuklarda yoktu ortalıkta. Ağaç dallarında öten kuşlar bile yuvalarına girmiş ezan okuyan hocanın sesinden başka hiçbir ses yoktu. Ezan bitikten bir süre sonra güneş kendini tepenin arkasına tamamen gömmüş ve bir sükûnet kapamıştı ortalığı.

Ortalığın sessizliği bir ürperti yaratmıştı öğretmenin içinde. Güneş kendini tepenin ardına sakladıktan bir süre sonra ortalığı zifiri karanlık kaplamış ortalığın sükûnetini ağaç başında tüneyen baykuş bozmuştu. İçerisini ürperti saran öğretmeni bu sefer daha çok korku sarmıştı. Doğduğu büyüdüğü bu köy bir yabancı gibiydi sanki kimseyi tanımıyordu bu koca köyde. Çok şey değişmişti bu köyden gideli öyle çok şeyler değişmişti ki aklı almıyordu bir türlü.

Dar sokaklardan geçerek uzun bir yürüyüşten sonra kalacağı yer olan köy misafirhanesine ulaşmışlardı sonunda okulda tam misafirhanenin karşısındaydı. Ailesini kaybettikten sonra ailesi olmadanbu köyde geçireceği ilk geceydi bu gece ve kim bilir kaç gece bitirecekti yalnız. Muhtar misafirhanenin anahtarını öğretmene teslim ettikten sonra uzaklaşmıştı. Öğretmen anahtarı teslim aldıktan sonra kapının üzerine takıp kapıda bulduğu uygun bir yere oturarak çantasından bir sigara çıkarıp yaktı. Sigarasını öyle içten öyle derin çekiyordu ki içine bir nefeste hepsini bitirecekti neredeyse. Tarifi olmayan bir hüzün kaplamıştı içini.

Yaktığı sigarasından bir nefes daha çekerek kafasını kaldırıp gökyüzündeki yıldızlara baktı. Kış aylarının son günlerinde yıldızlar öyle güzel görünüyordu ki insan kendini bakmaktan alıkoyamıyordu kendini. Gökyüzündeki yıldızları göz atarken büyük ve parlak olan çoban yıldızı takılmıştı gözüne. Gözleri dolmuştu birden kardeşi gelmişti aklına yaz ayı gecelerinin sıcak olduğu zamanlarda kardeşi ile beraber ahşap evlerinin ahşap balkonunda gökyüzündeki yıldızları seyrettikleri gün gelmişti aklına.

İçi birden acı ile dolmaya başlamıştı yıldızları sabaha kadar seyretmek istiyordu ama hem hava soğuk hem de sabaha daha çok vardı. Yaz mevsimi olsaydı bu kadar etkilenmezdi soğuktan. Nefes, nefes içerisine çektiği sigara bitmek üzereydi sigarasından son bir nefes daha çekerek karlarla kaplı olan yere attı. Öğretmen gökyüzündeki yıldızları seyretmeyi bırakmış yere attığı sigaranın ucunda kalan bir parça ateşin sönmemeye dayatmasını izliyordu.

Loading...
0%