Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@akbulutze

Şubat ayının son günleriydi karlarla kaplı bir manzara ve soğuk bir hava vardı ortamda. Kış mevsimi yavaş, yavaş etkisini kaybederek yerini bahara bırakıyordu çok farklıydı bugün onun için çok farklı bir gündü. Çokta sevinçliydi aslında uzun zamandır ayrı kaldığı memleketine hasret kokusu alarak gelmişt ihayat öğretmen. On beş yıl boyunca büyük şehirlerde yaşayarak hem eğitimini tamamlamış hem de bir öğretmen olarak geliyordu köyüne. Nedendir bilinmez ama çok farklı gelmişti köyü hayat öğretmenin gözüne. Ne kadar özlemişti ne kadar hasret doluydu ki içi hiçbir şey yetmiyordu anlatmaya. Uzun bir yürüyüş ardından köyünün üstünde bulunan koca tepeye gelmişti adı üstündeydi işte Kocatepe. Cep telefonları tek o tepede çekiyordu herkes sevdiği akrabalarıyla gurbetteki eşleri ve dostlarıyla hasret gidermek için o tepeye çıkarlardı. En son on beş yıl önce oda ailesi ile çok çıkmıştı bu Kocatepe’ye o zamanlar on üç yaşındaydı. Şimdi ise geldiğinde yaşı yirmi yedi olmuştu. Ne kadar çok zaman geçmişti aradan on beş yıl koskoca on beş yıl dile kolaydı. Babası ile annesini de bu yaşta kaybetmişti. Köye gelen terör örgütünün hain saldırısı ile annesiyle babasını kaybetmenin acısını yaşıyordu.

İrkilerek olduğu yerde durdu birden, çocukluk yaşta Kocatepe’de oynadığı oyunlar gelmişti aklına. Elindeki çantasını yere bırakarak tepeye doğru koşmaya başlamıştı tıpkı çocukluğunda koştuğu gibi koşuyordu. Bel hizasına inen saçlarını rüzgârla birlikte savurarak koşmaya devam ediyordu. O koşuyor saçları rüzgârın etkisi ile savruluyordu çocukluğundaki gibiydi her şey. Olanca süratiyle koşarak Kocatepe’nin zirvesine ulaşmıştı sonunda. Olduğu yerde durmuştu, kollarını her iki tarafa açarak iki tepe arasındaki görünen dört bir tarafı karlarla çevrili olan köyün o güzel manzarasına kendisini bu şaheser güzelliğe hayran bırakmış rüzgârın uğultusunu dinliyordu, çokta seviyordu bu uğultuyu. Birden kollarını aşağı indirerek duraksamıştı gözleri dolmuş ağlayacak gibiydi annesi gelmişti aklına. Gurbetteki babası ile konuşmak için annesi ve kardeşi ile her gün gelirlerdi bu tepeye. Hayat kardeşi ile koşar önce kim çıkar diye yarış yaparlardı. Her zaman olduğu her seferinde hayat kazanırdı. Kardeşi ablasını geçemediği için her seferinde isyan ederdi abla bir günde ben seni geçeyim ne olur diye. Gözleri dolmuş ağlamaya başlamıştı gözünden akan yaşı silerek iki elini saçına götürdü. İrkildi birden annesinin sesini duyar gibi olmuştu ‘’kızım bak saçların yine dağılmış daha sabah taradım saçlarını’’ diyordu annesi. Dağılan saçlarını toparlayarak ellerini yüzüne kapadı bu sefer daha şiddetli ağlıyordu. Sen toparlayacaksın ben saçımı bozacağım sen toparlayacaksın anne diye kendi duyacağı şekilde bağırıyordu. Ama annesi yoktu bu sefer bozulan saçlarını kendisi toparlayarak bir taşın üstüne oturdu. Anne beni neden bıraktın kardeşimi neden bırakıp gittin anne diye ağlamaya devam ediyordu. Biraz ağladıktan sonra kol çantasından bir sigara çıkardı yakmaya çalıştı. Olmuyordu rüzgâr öyle şiddetli esiyordu ki çakmağın yanmasına fırsat vermeden sönüyordu bir anda. Rüzgârın şiddeti engel oluyordu sigarayı yakmaya pes etmiş sigarayı yakmaktan vazgeçerek çakmağı ile sigarasını tekrar çantasına koymuştu. Güneşin etkisi ile kaybolan sıcaklığın farkında değildi hava git gide soğumaya başlamıştı hafif bir titreme ile üşüdüğünü fark etmişti birden. Az daha beklersem bu Kocatepe de donacağım diyerek geçirdi içinden. Bulunduğu yerden tekrar inerek valizini koyduğu yerden alarak yoluna devam ediyordu.

Uzun bir yürüyüşün ardından sonunda meydanda bulunan işi olmayan vakit öldürmek için genç ve orta yaşlı ihtiyarların toplandığı köy kahvesine ulaşmıştı içeriye girerek muhtarlığın yerini sordu. Herkes ona bir başka merakla bakıyordu ona. Kim bu yabancı diye aslında çok iyi tanıyorlardı onu ama yıllar geçtiği için duygu büyümüş olgunlaşmıştı artık kimse tanıyamamıştı oda kimseyi tanıyamaz hale gelmiş eskiler kaybolmuş yerine yeni birileri gelmişti. Ocağın yanına yaklaşarak muhtarın evini sormuştu. Merakla bu yabancının kim olduğunu merak eden köylü hiç istifini bozmadan hayat öğretmene meraklı gözlerle bakmaya devam ediyordu. Kahveci Rüstem usta çırağına emir yağdırarak genç bayanı muhtarın evine götürmesini söyledi. Çırak kahveci Rüstem amcanın emri ile genç öğretmen hayatın elinden çantayı alarak yola koyuldular. Çırağın boyu ufaktı taşıdığı çanta ise neredeyse boyundaydı çırağın. Dar sokaklardan geçerek yola devam ediyorlardı yürürken bir evin önünde duraksadı birden ev çok tanıdık gelmişti ona. Usulca kafasını kaldırarak evin aşağıdan yukarıya boyunu süzdü.

Loading...
0%