@aksin_
|
Bölüm şarkısı -İçimdeki Duman (İlyas Yalçıntaş) YALIM KANER TALAZ
insan seçimlerinin onu götürdüğü kaderi yaşarmış
hiç ummadığın bir anda beni bambaşka bir yola getirmişti kaderim bana kaçtığım gerçeklerle yüzleşmek zorunda olduğumu hatırlatmıştı bir kez daha... . . . şikayetlerle geçen bu ısınma koşumuzda bu şikayetler canımı sıkımaya başlamıştı artık konuşurken harcadıkları eforu koşuya harcasaydılar bu koşu çoktan bitmiş olurdu
ve en başından beri şikayet eden yeşil gözlü Ahen tekrar bir isyan nidası daha attı Kansu Laden "Yeter çok yoruldum lütfen duralım artık!"
bu durumdan benim kadar sıkılmış olacak ki kahverengi saçlarınının tokasını bir kez sıkıp bakışlarını ona çevirdi Talzların en büyük kızı Öksel Talaz "Bunu bize değil önde ki kişiyle konuş!"
ve isyankarlığını dile getiren bir diğer Ahen kaşları çatık bir şekilde cevap verdi İzgü Ahen "Bizi dinleseydi eğer ona söylerdik zaten ama bizi duymuyor kendisi "
ve tabi ki kendince çözüm arayan Ahenlerin en küçük kızı kendince dahiyene bir fikir sundu Kansu "O zaman hepimiz aynı anda bırakırsak o da durmak zorunda kalır bence "
olay saçmalamaya gidince arkalardan bıkkın bir ses duyuldu bu sefer Pars Ahen "Saçma sapan konuşmayı kesin yeter "
"Saçma ya öyle saçma ki sabahın 5 den beri koşuyoruz ve 25 tur etti bilmem kaç kilometre"
abartmakta asla çekinmemişti ancak Öksel bu durumu ciddiye alıp el atmıştı tabi ki...
"Teknik olarak bahçenin boyutunu da hesba katarsak yaklaşık 4 kilometre ediyor "
Ve tabi ki Öksele uğraşmaktan bıkmayan Mehip bunu kullanmayı ihmal etmedi: " Kızım sen yedi yirmi dört bilgisayarda değil misin ? Senin beyninin şimdiye sulanmış olması gerekmiyor muydu?" Ve tabi kendini savunan bir adet Öksel: "Ben boş boş internete dolaşmıyorum yada senin gibi oyunda oynamıyorum ondan olabilir mi?"
"Yaa tabi hanım efendi sanki siz hiç sosyal medya kullanmıyorsunuz ya zaten"
"Bak..." Bunu antremanın başından beri sürekli tekrar tekrar farklı versiyonlarını yaşıyorduk bu konuşmaların evet biraz zorlanmış olabilirler ama ilerlemek için her zaman sınırları zorlamak gerekir ki ilerleme kaydedilebilsin
Mehip ve Paras bu konuda kendilerini ağırdan alıyorlardı ama aldıkları eğitimlerin üzrine bu sadece ısınma olurdu onlar için
kızların aldıkları eğitimler bizimkilerden farklı olmuştu her zaman büyük olasılık ki Ahenler de de öyle olmuştur bu nedenle onların iyi oldukları konular farklıydı
itirazlarına cevap vermiyorum çünkü ben sözün kifayetsiz olduğuna inanan fiileri yaşatmayı doğru bulanlardanım boş yere kulandığımız avutma kelimeleri benim için anlamsız ve boş oldu her zaman...
tesisin bahçesin de atığımız turlar başlangıç için yeterliydi onlar için
birbileriyle didişmeye o kadar dalmışlardı ki durduğumu dahi fark etmeden yanımdan geçip gittiler
onları durdurmak için bir eylemde bulunmak gereği duymadım bunu fark edince direk bırakacaklarına eminim
tesisin bahçesindeki banklardan birine oturup cebimden bir pense ve bir demir parçası çıkarıp onunla uğraşmaya başladım bana zarar veren alışkanlıklar sadece bana zarardı ve benim benden başka kimsem yok çik kılışe olsada bizim bizden kimsemiz yoktu ve olmadı hiçbir zaman
bu uğraşımı sevsem bile insan bazen sevdiği şeylerden bile vageçmeye yönlediriliyor nefretine kapılıp
ama burada en çok kendine haksızlık yapıyor insan tutuncak bir dalın kalmayıncaya değin senin her şeyden vazgeçmeni sağlayıp en sonundan kendinden bile vazgeçecek raddeye kadar getiriyor yaşam bizi
ama başkalarına bakarak yaşanmıyor hayat bu dünyada kendinden başka kimsenin olamadığını ve kendinden başka kimsenin seni kurtramayacağını soğuk ,karanlık bir mahsende öğreniyor bazen insan ne kadar acı ...
uzaklaşıp kaçtığımız gerçeklerin umadığımız bir anda karşımıza gelmesi size büyük bir boşluğun varlığını hatırlatması gibiydi nezlimde
biz yıllarca o kalabalıkta ki yanlız bırakılandık kimin ne sevdiğini bırakın karındaşlarımın isimlerini bile bilmeyecek kadar uzaktım onlara onlarda bana sadece ben değil onlarda aynı evin yabancılarıydı birbirleri için
...
yeri adeta döverek yaklaşan birden çok adım beni sonuda fark ettiklerini temsil ediyordu
kolumdaki saate kaydı gözüm 40 dk 58 saniye birbiriyle olan kavgalarına o kadar odaklıydılar ki bunu bile bu kadar zamanda ancak fark etmiştiler bu konu üzerinde durluması gerekiyor yoksa ilerde başımıza büyük işler açabilir
kahverengi harelerini bana dikmiş bir şekilde yüzündeki kızarıklıktan sinirli olduğu beli bir şekilde bir adım öne geldik Öksel: "biz orda koşarken küçük beyimiz burada el işi ile uğraşıyormuş ne kadar garip"
hepsinin üzerinde gezdirdim gözlerimi yüzleri hafif kızarmış ve tişörtleri su içinde kalmıştı
Pars: "Ne o yorulup kaçtın mı kaptan Talaz"
Bu sözlere kendi dahi inanmasa da bir an laf sokmaktan geri durmayan esmer adam bir Ahen olduğunu kanıtlar nitelikteydi bu iki günde yakından gözlemlediğim üç Ahen de aynı şekilde bunu kulanıyordu birbirimize ailerimizin aksine bir düşmalığımız yoktu bizim ama birbirmizden pek haz etmediğimiz bir gerçekti
elimdeki metale son dokunuşu yaparak penseyi cebime bıraktım ve elimdeki yüzüğü bankın üzerine bırakarak kalktım ayağa
"Beş dakika sonra ön bahçeye"
kısa ve açıklaycı konuştuğumu düşünerek ön bahçeye doğru ilerlemeye başladım arkamdan konuşmaları duyulsada bunu pek taktığım söylenemez
ilerledikçe karşıma her çıkan kaptan bana selam vermekten geri durmazken baş selamıyla karşılık vererek ilerliyordum taşlı yolda
tesis binasının açılan kapısı duraksatmıştı adımlarımı
biranda çıkan kişi derin bir nefes aldı ardından etrafına göz gezdirdi
siyah bir kuyu gibi kendine çeken koyu kahverengi gözlerini benim üzerimde sabitledi gözleri gibi kahverengi saçlarını sıkı bir şekilde toplamıştı üzerinde kahverengi bir tişört ve kahverengi bir asker pantolonu vardı bu kız adeta meydan okuyordu bakışlarıyla bana bir zamanlar kardeşlerinin ismini dahi hatırlayamayan ben karşı takımın kaptanı olan Ahenin adının net bir şekilde Meran olduğunu hatırlıyordum ve ismini yasıtmak ister gibi sadeydi tıpkı bir yasemin gibi...
bakışları merakını alelade bir şekilde belili ediyordu yüzünün aksine yüzünde bir mimik dahi oynamıyordu
bense yüzünü net bir şekilde hatırlıyordum zihnime yıllarca kazınan bu simaları ve isimleri gayet netti bende onlar hakkında birçok bilgiye sahipken karındaş olduklarım hakkında bildiklerimin sadece gözlemlerimle kalması içimdeki boşluğu dahada derin hissetiriyordu Ahenleri burda görmek bana hazin geçmişimi yaşatıyordu ben kaçmak için burdayken onlarında burda olması kaderin bize seçtiği yolun yolcuları olmamızdandı bekide
daha fazla burada kalmak istemiyorudum ama bunun tersini düşünmüş olcak ki Ahen bana elini uzatarak ismini zikreti eline kısaca bakıp ona döndüm gereksiz temaslardan nefret ediyorum ki bu kız saçma bir şekilde bana elini uzatıyordu
onu ess geçerek ilerlemeye başlamıştım ki isimimi söyleme gereği hissettim belki de dürtülerim beni bu yola itti..
"Yalım"
LEBİP MERAN AHEN
bahçede hava almak istiyordum bir an önce boğuluyordum artık kapalı alanlar beni kabul etmiyordu
ekip kendi halide umursamaz bir şekilde ön kapıya ilerlerken ben arka kapıya yöneldim
açılan kapının ardından derin bir nefes alıp etrafa bakmaya başladım ki solumda gördüğüm kaptan Talaz beni duraksatmış oldu
ilk günden sonra onunla ilk karşılaşmamızdı daha önce adı hariç hiçbir şekilde görmediğim bu adam bende büyük bir merak duygusu uyandıryordu
kumral saçları ,oldukça soluk bembeyaz bir teni ve insanı baktıkça kendine çekebilecek buğlu mavi gözleri vardı bu adamın
ilk gün ki gibi tenine tezat simsiyah giyinmişti üzerinde ki renkler sadece mavi gözleri ve eldindeki birçok gümüş yüzükleriydi
onu bu kadar incelememi yadırgamamıştı çünkü o da benim üzerimde gezdiryordu bakışlarını
Yalım Kaner Talaz bakışlarına kadar yayılmış olan bir ruhsuzlukla karşımda duruyordu hakkında oldukça duyum vardı özellikle geldiğimiz ilk günden itibaren herkesin onun zekası ve almış olabilceği binlerce eğtim olduğunu düşüyorlardı en iyilerden biri olduğu söyleniyordu
peki bu kadar eğtim aldıysa neden buradaydı gerek varmıydı yeni eğitimlere neden hiçbir şekilde yoktu ailesinin yanında hiçbir toplantıda evet bizim ailerimiz birbirden beterdi ama bizde de onlarda da zorunlu olarak katıldığımız etkinlik ve yemekler vardı bundan birkaç yıl öncesine kadar...
konuşma gereği hissediyordum nedensizce hislerim beni buna yönlediriyordu tekrar gözlerimi buz mavilerine kitledim "Tam olarak tanışamadık ben Lebip Meran"
bunda neydi Lebip kedine gel ne yapıyorsun acaba diye kendimi azarlasamda iş işten geçmişti bir kere elimi ona doğru uzatmış olsamda sadece bir bakış atıp sağ tafa doğru adımlamaya başladı bakışlarını karşıya dikerektam yanımdan geçerken gözlerini bir kere bile bana değdirmeden "Yalım " diye kısık ama bir o kadar kendinden emin bir tonda adını söyleyerek beni orada bırakıp gitti
isimi gibi düşüncelerimi aleve verip gitmişti Talaz bir süre düşüncelere dalmıştım bu hareketin üzrine ancak başkanın çağrısını bana hatırlatan beynimle birlikte ön bahçeye doğru harekete geçtim..
VE işte yeni bölüm nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum 🤍
|
0% |