Yeni Üyelik
12.
Bölüm

1.Kitap:10.Bölüm

@alandrahlall

Canlarım bölümü aslında dün yayınlamam gerekiyordu ama dünkü olaylardan sonra yayınlamak istemedim. İçimden hiç gelmedi. Her geçen gün içimdeki yazma hevesini tüketiyorlar.

CEHENNEM ASANSÖRÜ

10.BÖLÜM

 

Ally'den gelecek haberi odaklanmış olsam da beynimi her saniye ele geçiren düşüncelerden kopamadım. Bedenimin almış olduğu darbelerden dolayı ayakta kalmak benim için zor oluyordu ama bir santim bile şu belimi bükmedim. Bedenimi dik tutarak dalların arasında kalan bedenimi çıkarmaya çalıştım. Topuklu ayakkabılarım ile ilerlemem zor olsa da dik duruşumu bozmadan düşmemeye çalışarak ilerledim. Ayağımın altındaki dallar dengede durmamı zorlaştırarak bedenimi sarstı. Adımımı attığımda ayağım kayarak bedenimin yere doğru savrulmasını sağladığında zorlukla bedenimi doğrulttum ve sonunda dalların arasından çıkabilmiştim. Dallardan kurtulabildiğimde bakışlarımın odağı direk Çağın oldu. Tahir dedenin dediği gibi onu hissetmeye çalışmıştım. İçindeki duygunun korku olduğunu hissettiğim için buna inanarak adımlarımı ona doğru ilerlettim.

Çağın karşımda duruyorken ellerini havaya doğru kaldırdı ve dikkatini arkamdaki bir noktaya odakladı. Ona yaklaştığım için yüzünü daha iyi görmeye başladım. Yüzü kızarmış ve gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu. Karşımda ki beden benim karavanda gördüğüm Çağın değildi. Elleri hala havada duruyorken yanağından aşağıya doğru bir yaş aktı. Yüzündeki kızarıklık daha da artmaya başladı ve damarları belirginleştiğinde hızlıca havada duran ellerini yumruk haline getirdi. Vücudu kasılmıştı sanki o kendini kasıyordu. Yüzüne kaplayan ıslaklık artarak devam etti. Bedenimle birlikte adımlarım da dona kalmıştı.

Karşımda gördüğüm kişi ağlıyor ve ben ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. İlk kez biri karşımda ağlıyor. İçime bir sıkıntı girdiğinden istemsizce dudağımı ısırdım. Parmaklarımı yüzüme çıkartarak saçlarımın arasında dolandırdım. Saç diplerimi asılarak içinde bulunduğum durumdan biran önce çıkmak istedim. Saçlarımın arasında bulunan elimi indirerek boynumu tuttum, orayı kaşıyarak bakışlarımı etrafta dolandırdım. Yolun etrafında sıralanmış ağaçlar yer alıyordu. Rengarenk olan ağaçlar muazzam bir şölen sunuyordu. Bakışlarım ağaçlarda dolansa da her an ona dönüyor ve odağımı ondan çıkartamıyordum. Yumruk olan ellerini hoyratça yüzüne çıkartarak ıslaklıkları sertçe sildi. Bu sessiz ormanın ve kimsenin geçmediği ıssız yere o an resmen bir bomba düştü. Dudağından dökülen her kelime kalbime saplanan bir kurşuna dönüştü.

"İnsan ailesinin katilini nasıl bilmez?"

Güneş yaprakların arasındaki boşluklardan asfalta düşerek aydınlatıyordu. Bedenimin durduğu konum itibariyle kafamı hafifçe sağa çevirsem güneşin gözümü almasını sağlıyordum.

"Evlat-" Acı dolu ses etrafımda yankılandı.

"Annesini... Babasını..." Kesik kesik çıkan sesinin hançer kadar can acıtacağını düşünememiştim.

"Daha abi demeyi yeni öğrenmiş kardeşini -" Dediğinde yüreğimin sökülüp avuçlarımın arasını bırakıldığını hissettim. Devam etmedi sanki kelimeleri tıkandı o an. Karşımdaki bedenin teni bembeyaz olmuştu, vücudu sağa doğru yalpalanarak savrulduğunda hızlıca ona doğru ilerledim. Ben ona doğru bir kaç adım attığımda bedenini doğrultarak duruşunu dikleştirdi. Bakışlarını bana çevirdiğinde ona doğru geldiğimi fark etti.

"SAKIN!" O güçsüz sesi ormanın içinde yankılanmıştı.

Onun bu tepkisi yüzünden adımlarım anında durdu. Sol elini süratle havaya kaldırdı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan sırtıma sert bir şey çarptı. Bedenim çarpmanın etkisiyle asfalta doğru savruldu. Yere düşen bedenimi kontrol edemediğim için kafam yere sertçe çarparak durdu. Yüzüme savrulan saçlarım tenimi huylandırırken gözlerim bir anda karanlığa gömüldü. Kulağımda yüksek bir uğultu meydana gelmeye başladı . Aldığım bu darbe kontrolden çıkan gücümü körükleyerek tenimde canımı acıtarak dolaşmasını sağladı. Sırtıma aldığım darbe yüzünden açığa ağrı çıktı ve bu acı gittikçe artmaya başladı. Sırtımda ki bu acı dün yaşamış olduğum acı gibiydi. Aynı acıyı tekrar yaşamaya başladım.

Bana dediği her kelime zihnimde çığlık atarak dolaşırken zihnimdeki karanlık görüntüler gün yüzüne çıktı. Ben böyle bir şey yapmadım! Hayır yapmadım! Ben bir aileye zarar veremem, vermem!

Duvarların arasındaki kız yine köşeye sinerek kollarını bacaklarının etrafına sardı. Gözleri kapalı şekilde çığlık çığlığa ağlamaya başladı. O güne birlikte gittik. Unutmak için her şeyi yaptığımız o ana gittik. Tekrar ve tekrar...

...

"Anneeeee!" dedim.

Sesimi anneme duyurmaya çalışarak defalarca bağırdım. Saatlerce başından ayrılmadan gözlerini açarak bana 'Güzel kızım.' Demesini bekledim. Annemin başucundan kalkarak yan tarafında duran babamın yanına gittim. Parmağımı yanaklarına bastırdım. Ne zaman böyle yapsam gözlerini açar beni gıdıklamaya başlardı. Bu seferde açacaktı gözlerini ve beni gıdıklayacaktı. Bir annemin başına gittim bir babamın.

"Uyudunuz değil mi?" Dedim yüzümü ıslatan gözyaşlarımı silerek, zaten görüşümü bulanıklaştırıyordu.

"Bende uyuyayım diye açmıyorsunuz dimi gözlerinizi." Dedim gülerek.

Oturduğum yerden kalkarak ikisinin ortasına geçtim ve yere oturarak yattım. Kafamı bir anneme bir babama çevirdim. Onları öpmeden uyuyamazdım, onlarda beni öpmeden uyumazlardı ama onlar bu sefer benden önce uyumuşlardı. İkisinin yanaklarını bastırarak öptüm.

"Hadi ben uyuyorum, gözlerimi kapattım. Beni öperek uyandırmış olun tamam mı?" dedim sıkıca gözlerimi yumarak.

...

Derinlerden gelen sesleri işittim ama ne olduğunu anlayamadım. Gözerimin ve bedenimin üzerine koca bir yük inmiş gibi hissediyordum. Kendimi zorlayarak gözlerimi açmaya çalıştım. Gözlerimin önüne buğulu bir perde inmişti sanki. Kafamda ki ağrı algılarımı kapatırken her noktamın ağrıdığını hissediyordum. Bedenimi bulunduğum yerden kaldırmaya çalıştığımda hareket etmemle birlikte sırtımda nefesimi kesen bir acı ortaya çıktı. Dudağımdan acı dolu çığlıklar firar etti. Algılarım yavaşça açılırken bedenime hakim olan acıyı daha net hissetmeye başladım.

"Şerefsiz! Kes lan! Kes! Öldüreceksin! Öldüreceksin onu!" Bağırış sesleri gittikçe artarken dışarıda olan sesler netlik kazanmaya başladı.

Bedenimde bulduğum o güç kırıntılarıyla yerden doğruldum. Daha doğrusu doğrulmaya çalıştım. Sırtımda ne vardı bilmiyorum ama yerden kalkmamı izin vermedi. Tek elim ile destek alarak sırtımdakini geriye doğru ittirdim. Elimin dokunduğu şeyin ağaç dalları olduğunu fark ettim. Sırtımdaki dalları geriye doğru iterek bedenim üzerinden atabildim. Sonunda yerden doğrularak bedenimi kaldırabildim. Yerde her bir noktam delicesine acıyor olsa da dişlerimi sıkarak doğruldum. Ayaklarımın üzerinde durabildiğimde kabaran saçlarımı düzeltim ve o dağılmış halinden toparladım. Üzerimdeki elbiseyi toparlanmış kısmını düzeltim. Üzerinde kan lekeleri olduğundan o noktaları bakmayarak bakışlarımı üzerimden çektim. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim, mavilere.

En sevdiğim mavilere. Annemin cennet gözlerine. Düşündükçe dudağımda kocaman bir gülümseme oluştu.

"Onu yine yıktılar." Kulağıma ilişen seslerin sahibi yan tarafımda duran Hazar'ın sesiydi.

Odak noktam bileğimdeki bilekliğim olurken onu kontrol ettiğimde hala çalışıyordu olduğunu gördüm. Ekrana düşen mesajlar Ally'nin bana göndermiş olduğu mesajlardı. Büyük ihtimalle yine kapatmıştım her şeyi. Bilekliğimden birkaç tuşa basarak Ally'ye ulaştım. Ally'nin sesini herkesin duyabilmesi için ayarladım. Benim sisteme girdiğimi gören Ally anında konuşmaya başladı.

"Efendim! Hemen oradan ayrılıp buraya gelmelisiniz. Her an öl-" Onun hızlıca konuşmasını engelleyerek araya girdim. Onun söylediği hiçbir şey şuan umurumda değildi.

"KES SESİNİ! ÇAĞIN VAROL'UN AİLESİNİN ÖLÜM NEDENİNİ, HER NE GİZLENİLMİŞSE DELİLLERİ İLE BİRLİKTE İSTİYORUM! BİR DAKİKA İÇERİSİNDE ÇAĞIN VAROL'UN TELEFONUNA ULAŞTIR!" Tuşa basarak görüşmeyi sonlandırdım.

"Tek kelime ya da hareket ettiğin anda seni öldürürüm." Dudağımı yana doğru kıvırarak "Bunu saniyeler içerisinde yaparım." Dedim.

Ağzını açarak bir şeyler diyecek olduğunda keskin bakışlarımı ona sabitledim. Bu hareketim üzerine elini havaya doğru kaldırdı. Ona doğru adım atarak parmaklarımdaki kıvılcımı karşımda duran bedenin havadaki ellerine doğru gönderdim. Vücuduna ilettiğim elektrik bedenini geriye doğru savurarak yerde sürtünüp savrulmasını sağladı. Adımlarımı kesmeden ona doğru ilerledim. Yanına ulaştığımda yerde duran elinin üzerine ayağımı koyarak bastırdım.

"Söylediklerimi yemin bil!" Öfkemi hakim olamadığım ve artık kontrolden çıkmış olmam gözlerimin önüne perde indirmişti. Ayağımın altındaki eline güç uygulayarak bastırdım. Ağzından dökülen acı dolu çığlıklar ıssız ormanın içerisinde yankılandı. Ayağımı elinin üzerinden çekerek arkama döndüm.

Biraz önce sesini işittiğim tarafa doğru döndüğümde Hazar'ı ve Affan'ı gördüm. Üzerlerine koyulmuş ağacı kaldırmaya çalışıyorlardı, Hazar ve Affan'a doğru ilerledim. Yanlarına ulaştığımda Hazar'ın bakışlarını üzerimde hissetsem de onunla göz göze gelmek istemediğim için ona bakmadan yardım ettim. Hepimiz ağacı kaldırmaya çalıştık. Ben ağacı kaldırmaya çalıştıkça sırtımdaki acı katlanılmaz hal almaya başladı ama bunu umursamamaya çalıştım. Ben ne kadar umursamamaya çalışsam da bileğimdeki bileklikten yayılan ses gittikçe artarak yükseldi. Ağacı bırakarak ekrana dokundum ama sesi kapatamadım. Tüm tuşları bastım ama o ses kapanmadı. Adımlarımı geriye doğru atarak ağaçtan uzaklaştım. Göğsüme, kalbimin olduğu kısma keskin bir ağrı saplandı. Sırtımdaki acıyı unutturacak kadar acırken bedenim iki büklüm olarak yere doğru kıvrıldı. Ellerimi göğsümdeki ağrının üzerine bastırarak acının geçmesini istedim. Kulağımı delen bilekliğimdeki o ses giderek artıyordu. Sanki sırtımda ki acı ile kalbime saplanan o ağrı yarış halindeydi. Bedenimi ayakta tutmakta zorlanarak geriye doğru sendeledim.

"Güzelim." "İzel." İki erkeğin sesini işittim.

Gözlerim acılar yüzünden kapanmıştı. Kollarıma saran sıcaklıklar geriye doğru savrulan bedenimin düşmesini engelledi. Ayakta durmamı sağlayan iki tarafımda duran Affan ve Hazar'dı.

"Allah kahretsin!" Affan'ın sert sesi yüksek tondan çıktı. Yan tarafımda duran bedeninden bedenime yayılan öfkesini alabiliyordum.

"Bilekliği biri sustursun." Sesimi duyabileceklerini umut ederek söylemiştim.

"Hazar bey, Efendimi buraya getirmelisiniz. " Kollarımı tutan kollar çekildi ve belimde hissettiğim parmaklar belimi sararak karnıma doğru ilerledi. Diz kapaklarımın altında hissettiğim sıcaklıkla güçsüzce yere basan ayaklarım zeminden ayrıldı. Biri beni kolları arasına alarak kaldırdı. Kafam sert bir göğüs ile temas ederken yerini biliyormuş gibi oraya ilişti. Bilincimin kaydığını hissetmeye başladım. İşittiğim sesler beni ana bağlarken cansız bir şekilde durdum. Ciğerime çektiğim her nefeste burnuma dolan koku ormanların ta kendisiydi.

"Ally buraya asansör gelmez. O çok kötü, küçük bir güç uygulaması onu-" Hazar'ın sonlara doğru güçsüz çıkan sesini işittim. "Onu hemen götürmeliyiz." Şerefsiz **** **** *** arabayı ne hala getirdi. Onu kullanamayız." Kulağıma dolan küfürleri bitmek bilmiyordu.

"Onu götüreceğim. Gücüm ile onu götürebilirim. Nereye gideceğiz?" Değişini işittim Affan'ın.

"Burada tek güvenli yer evim. Ally biliyor evi o sana bileklikten gitmen gereken yeri gösterecektir. Ally garajdaki arabayı harekete geçirmiştir. Kısa süre içerisinde burada olacaktır.".

Konuşma sona ermiş olmalıydı ki sessizlik hakim oldu. Bu sessizlik beynimin daha çok uyuşmasını sağladı.

"Onu eve gücüm ile götürürsem orada onu iyileştirmek için güç uygulayamam. Gücümün çoğunu kullanacağım. Onu evi götürmemden daha önemlisi onun iyileşmesi. Onu eve götürmeyeceğim, arabayı bekleyelim. Ben bu sürede onun iyileşmesi için gücümü kullanacağım. Bu sürede arabayı beklerken daha kötü bir hal almasını mani olmuş oluruz."

"Gücün ne bilmiyorum ama eğer onu iyileştirebileceksen dediğin gibi yapalım. " Dediğinde Hazar ellerimi biri dokunmaya başladı. Bunu kişi Hazar olmalıydı. Elimi avucunun arasına alarak sıkıca tutmaya başladı.

Gözümün önüne düşen görüntüyle yüreğimdeki yangın körüklendi. Dudağımdan dökülen kelimelerden habersizce kapandı o anlarda bilincim.

"Anneee..." dedim.

 

Alandrahlall

10.09.2024.

Loading...
0%