Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Kitap:1.Bölüm

@alandrahlall

CEHENNEM ASANSÖRÜ

1.BÖLÜM

"İzel..." Birinin ismimi söylediğini işittim.

"İzel..." Tekrar ismimi duydum. Neler olduğunu algılayamadım.

İsmim defalarca söylendi ama sesin nereden geldiğini çıkaramadım. Algılarım kapanmış ve beynim durulmuş gibiydi. İsmimi duyuyor olmama rağmen dudağımı hareket ettiremedim ve cevap veremedim. Ben defalarca dudağımı oynatarak efendim demek istedim ama bütün bu çabam boşa gitti. Tekrar ismim yankılandı.

"İzel..."

Ben dudağımı hareket ettirmeye çalıştıkça bedenim kasılmaya, gözlerimin önündeki o siyah perde kalkmaya başladı. İsmimi her defasında duymamla birlikte sanki bedenimdeki algıların kilidi açılıp harekete geçiyordu.

İşittiğim ses... Bana bir yerden tanıdık gelmeye başladı. O sesi defalarca duymuştum. Sesi beynimde yankılanırken sesin sahibi zihnimde belirdi. İsmimi söyleyen kişi oydu. Sesin sahibi büyükbabamdı. Bana sesleniyor, İzel diyordu.

Gözlerimin önündeki o siyah perde kalkınca gözlerimi açabildim. Bakışlarımı etrafta dolandırdım ama görebildiğim tek şey yine karanlık oldu. Karanlığın içerisinde hafif bir ışık vardı ama bu benim görüşümü netleştirmedi.

Bedenimi hareket ettirmeye çalıştım. Kollarımı ve bacaklarımı oynatmaya çalıştım ama onlarda zincire vurulmuş gibi hareket ettirmemi izin vermiyordu bana. Vücudumun hiçbir noktasını hareket ettiremedim. Hareket ettirememiş olsam da hareket ettirmeyi defalarca denedim. Çabalarım her defasında başarısız oldu.

"İzel..."Büyükbabam tekrar bana seslendi.

İsmimi tekrar duymamla birlikte bedenim yukarıya doğru kalktı. Yukarıya doğru kalkan bedenimin yerde uzandığını fark edebildim. Bedenimi yerden doğrultabilmiştim fakat kollarım ve bacaklarımı hala hareket ettiremiyor sadece vücudumu yerden doğrulmuştu.

"İzel..." İsmimi defalarca duymaktan sıkıldığım anların içerisindeyim. Bedenimin hareketsiz durması bunun üzerine eklenerek sinirlenmemi sağladı. Büyükbabam artık sinir uçlarımda dolanmaya başlamıştı.

Kas katı halde duran bedenime bir şey oldu ve kollarım yere doğru savruldu. Karanlıkta ne olduğunu göremediğimden kollarımı hareket ettirdim. Yüzüme savrulmuş olan saçlarım yüzümü kaşındırıyordu. Benim sinirimi daha da artırmaya sebep oldu. Bu yüzden sonunda hareket ettirebildiğim kollarımı yüzüme çıkartarak saçlarımı kulağımın arkasını sıkıştırdım.

"Büyükbaba..." Demiştim. Bunu söylerken o kadar zorlandım ki sesim dudağımın arasından firar ederken bir fısıltıdan ibaretti. Kulağıma çarpan kendi sesim bulunduğum yerde yankılanarak bana ulaştı. Sesimi duyduğum andan itibaren içimdeki korku artmaya başladı. Ben kendi sesimden korktum. Kendi sesimin korkusu kalbimin atışını artırarak kulağımda atışlarının sesini duymamı sağladı.

Bu sefer kendi ismimi duyduğumda değişen ortam benim sesimle aydınlandı. Gözlerimin alıştığı o karanlık kaybolarak yerine aydınlığa bıraktı. Gözlerim bu alışık olmadığı aydınlık karşısında kırpışmaya başladı. Gözlerime giren o keskin acı canımı yakarken parmaklarımı çoktan gözlerime ulaştırarak ovuşturmaya başladım. Zamanla gözlerim ortamdaki ışığı alıştığı için ellerimi indirerek gözlerimi açtım. Gözlerimi açar açmaz bulunduğum yerde dolandırdım bakışlarımı.

Gördüğüm tek şey kendimdim.

Karşımda, etrafımda, her yerdeydim. Her yerde aynalar yer alıyordu. Aynalarla kaplı bir odanın içerisindeydim. Burası sanki aynalarla kaplı bir fanustu.

Kafamı çevirerek bakışlarımı etrafımda dolandırdım. Bir fanusun içerisine bırakılmıştım. Etrafıma da aynalarla kaplamışlardı. Yerden yukarıya kadar aynalarla kaplıydı. Ben bakışlarımı nereye çevirsem gördüğüm tek şey kendimdim. Nereye baksam karşımda duran beden bendim. Her tarafta göz göze geldiğim kişi kendimdim. Kendimle göz göze gelişlerim içimde dinmeyen korkuyu harladı. Nereye kafamı çevirsem gözlerim nereye takılsa kendimle göz göze geliyordum ve bu beni çok korkutuyordu.

"İzel..." Dedi büyükbabam. Bu sefer 'i'yi ve 'e'yi uzatarak. İsmimi söylerken bu sefer ukala bir ses tonu ile söylemişti. Sesindeki o ciddilik bu sefer ismimi söylediğinde kayboldu.

Her saniye kalbimin o hoyratça atışı artmaya, gittikçe kulağımdaki atışın sesi yükselerek kulağımı sağır edecek kadar yüksek desibelde yankılanmaya başladı. İçimde anlam veremediğim bir his ortaya çıktı. Ne olduğunu anlayamadığım bu his vücudumu ele geçirmeye başlamıştı. Gittikçe beni boğan bir histi bu. Bu sanki...

Benim ölümümün habercisiydi.

Nefes almaya çalıştıkça boğazımda biriken o yumruk boğazımı patlatacaktı ve artık orada ki acı kendini belli etmeye başla. Yüreğime konan o hisle birlikte boğazımdaki bu acı beni öldürecekti.

Ben ölecekmişim gibi hissediyorum. Ölümü hissediyorum.

Beynim düşünmeyi bırakmıştı ve ben çevremde olan bu olayları anlam veremiyor hale gelmiştim. Neyin içindeydim bilmiyorum ama bunu düşünemiyorum. Düşünemeyecek kadar donuktum. Bedenimi yerden doğrultmak için kalkmaya çalıştım. Çalıştım ama vücudumu yine hareket etmedi, ben yine vücudumu hareket ettiremedim. Burada gözlerimi açtığımdan beri yaptığım şeyi tekrar yaparak kendimi defalarca zorladım ama ne kadar zorlasam da bir faydası olmadı.

"Ağlama güzel kızım."

Büyükbabamın sesini duydum. Bu sefer sesinde sevgi vardı, şefkat vardı. Onun bana ağladığımı söylemesiyle ağladığımı fark edebildim. Ben bunun farkında bile değilim. Ben sadece kalbimin sesini ve yüreğimdeki o korkuyu hissediyordum. Bu beni her şeyden soyutluyordu.

Aynalardaki ben kayboldu ve karşıma bir anda büyükbabam çıktı. Kalbim onu gördüğü anda teklemeye başladı. Aldığım nefes ağzımın içinde düğüm haline gelerek gözlerimin içini cayır cayır yanmasını sağladı. Karşımda en son yıllar önce gördüğüm büyükbabam duruyordu ve ben en son onu gördüğüm haliyle karşımda tekrar görüyordum. Gözleri gözlerimin içine bakan büyükbabam tenimi buz kestirmişti bile. Sanki o en son gördüğüm büyükbabamdı ama o son gördüğüm halinden de çok farklıydı. Şoka girmiş gibi hissettim kendimi. Bir sanrının içindeydim. Bir kabus da olabilirdi bu. Benim büyükbabam yıllar önce ölmüştü. Ölmemiş olsa beni yalnız bırakıp gitmezdi. Bu koca bir kabustu. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Gerçek değildi bu gördüklerim. Bakışlarım anlık olarak arkasında ki aynalara kaydı. Arkasındaki aynalarda yer alan İzel bembeyaz kesilmişti. Tenimin beyazlığı korkumdan parlarken gözlerimin içi kan çanağına dönmüştü. Ben aynalarda gördüğüm İzel'i tanıyamadım.

Bedenimin üşüdüğünü hissettiğimde vücudum çoktan titremeye başlamıştı. İçimde kollarımı bedenime dolama isteği oluştu. Bu yüzden kollarımı bedenime çıkartmaya çalıştım ama yine hareket ettiremedim.

"İZEL ÖLECEKLER!" Büyükbabamın sesi birden odanın içerisinde duyuldu. Bunu bağırarak söylemesi o dinmeyen kalp çarpıntımı artırarak ağzımda atıyormuş gibi olmasını sağladı. Aklım çıkmak üzereydi. Onun bu yersiz bağırışları, yersiz ortaya çıkışları aklımı kaçırtmak üzereydi. Az kalmıştı. Nefesim kesildi. Daha ne kadar kesilebilirse o kadar kesildi. Yaşam bile artık bir mucize gibi hissettiriyordu bana. Kulaklarımdaki uğultu yerini korudu.

"Kim... Ölecek?" Bunu söylerken iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanmıştım. Hatta kekeme gibi konuşmuş, sesimi ben bile duyamamıştım. Öyle ki büyükbabamın duyduğunu zannetmedim.

"İzel ölecekler." Bu sefer bunu daha düzgün ses tonunda söyledi. Kimlerden bahsediyor bilmiyorum ama kalbim her an duracak gibiydi. Ben içinde bulunduğum durumu anlayamadım. Bana söylediklerini nasıl algılayabilecektim. Bakışlarımı odanın içerisinde deli gibi dolandırdım. Yine gördüğüm tek suret kendiminkiydi. Karşımda gördüğüm Büyükbabam kaybolmuştu. Yoktu. Sadece aynalarda ben vardım.

"Büyükbaba, kimler öl-" Devam edemeden birden karşıma büyükbabam çıktı. Onu karşımda görmemle birlikte dilim geriye doğru kaydığını hissettim. Nefes alamadıkça gözlerim kaymaya başladı.

Bu sefer karşımda gördüğüm büyükbabam onu en son gördüğüm halinden çok farklıydı. Karşımdaki beden daha genç görünüyordu. Sanki onun genç haliydi. Gözleri gözlerime değdiği anda korkum daha ne kadar artabilirse o kadar arttı. Onun gözlerinde gördüğüm tek şey öfkeydi. Öfkesinden firar etmiş ateşleri beni yakmak ister gibiydi.

O an bedenimi ondan uzaklaştırmak istedim. Her defasında unuttuğum bir gerçek vardı. Ben hala bedenimi hareket ettiremiyordum. Kendimi zorlayarak hareket ettirmeye çalışmakla kalmıştım. Yine bir değişiklik olmamıştı. Odanın içerisine doğru esen rüzgar saçlarımı savurarak yüzüme savrulmasını sağladı. Bu kapalı fanusun içerisinde bir rüzgar oluşmuştu ve rüzgarın bedenime doğru esmesiyle büyükbabam bana doğru yaklaşıyordu. Gözlerimin önüne savrulan saçlarım ve yüzüme esen hoyratça rüzgar gözlerimi açabilmemi zorladı.

Yüzümde bir nefes hissettim. Gözlerim titredi, bedenim kas katı kasıldı. Saçlarımın arasında dolanan parmaklar gördüm. Saçlarımda dolanışını hissettim. O parmaklar saçlarımın arasından çıkarak yüzüme doğru hareket etti. Bana dokunan kişi büyükbabamdan başkası değildi. Ona engel olamayışım içimde yangınlar meydana getirdi. Hareket ettiremediğim bedenim yüzünden çaresizce yerimde debeleniyordum. Çaresizce kıvranışım aynalara yansıyor olmalıydı. Saçlarım yüzümden çekilerek kulağımın arkasına sabitlenmişti. Gözlerimi açtığımda yüzünü yüzümün dibinde gördüm. Yüzünde bir gülümseme yer alıyordu.

Burada her şey o kadar anlık oluyordu ki dona kalıyordum. O yüzündeki gülümseme kaybolarak öfke hakim oldu. Saçlarımın arasına dolanan parmaklarını yerini koruyordu. Parmakları enseme doğru ilerlediğinde oradaki saçlarımı tutarak kafamı geriye doğru asıldı. Bu sert asılışı saçlarımın diplerinde delice bir açı meydana getirdi. Burada çok fazla fevri hareketleri vardı. Her an bir şey yapabilirdi. İşaret parmağını gözümün hizasını çıkarıp gözüme sokarcasına sallamaya başladı.

"Bak!" dedi kafası ile karşıya işaret ederek.

Benim karşımda gördüğüm kişi büyükbabam olamazdı. Bu bedendeki ruh büyükbabamın olamazdı. Benim tanıdığım kişi bu kadar kötü değildi. O bana hiçbir zaman kıyamaz ve gözlerinden sakınırdı. Karşımdaki kişi bana zarar vermek için uğraşıyordu. Onun gösterdiği yere bakmam için ensemdeki saçlarımı daha sert asıldı ve gösterdiği yere doğru kafamı döndürdü. Bu sayede benim zorla gösterdiği yere doğru bakmamı sağladı.

"İzel! Onlar ilk önce kendilerini daha sonra seni öldürecekler."

Sesi bunu söylerken o kadar yüksekti ki konuşurken elini sallayarak konuşuyordu. Gözlerimin önündeki aynalarda yer alan kişilere tek tek baktım. Bana gösterdiği kişiler, benim aynada gördüğüm kişiler bendim. Büyükbabamın 'Onlar ilk önce kendilerini daha sonra seni öldürecek.' Dediği kişiler bendim. Ben İzel! Etrafımı sarılı olan bu aynaların hepsinde yer alan kişiler benim küçüklüğümdü. Benim bile hatırlayamadığım küçüklük anlarımdı. Her yaşımdaki halim aynalarda yer alıyordu. Gözlerimin gördüğü kişiler bendim. Ben! İzel! İzel'in yaşlarıydı onlar. Küçük İzel'in, ergen İzel'in, koşmaya yeni başlamış İzel'indi. Aynalarda yer alan kişiler benim geçmişimdeki İzel'in ta kendisiydi.

"Büyükbaba... Onlar benim." Kısık bir sesle diyebildim. Sesimi ben bile duyamamıştım ki ona ulaşabilsin. Beni duymasını istiyordum, bana baksın istiyordum. Ne kadar korktuğumu ve beni korkuttuğunu görsün istiyordum. Sesimi duysun ve beni görsün istiyordum.

Ben aynalardaki kendimden korkmaya başladım.

Kalbimde ki gürültü artık dayanılmaz hal almaya başlamıştı. Boğazımdaki acı orayı yarıyormuşçasına acıtırken bir an önce içinde bulunduğum şeyin artık bitmesini istiyordum. Büyükbabam sonunda saçlarımın arasından ellerini çekerek ayağa kalktı. Bedenini aynaların olduğu yere doğru ilerleterek orada durdurdu. Elini aynaya doğru kaldırarak aynada ki beni dokundu. Orada ki ben kaçıncı yaş gününü kutluyordu hatırlayamadım. Bu doğum gününde büyükbabam yanımda yoktu. Büyükbabamın yüzünde korkutucu bir şaşkınlık yer alıyorken gözleri büyümüş ve yüzü beyazlamıştı.

"İşte, onlar..." Dedi sesinde koca bir acı feryadı yankılandı.

"...ilk önce kendilerini daha sonra seni öldürecekler İzel."

Büyükbabamın bu söylediğinden sonra sanki nefesim kesilmeye başlamıştı. Gözlerimin geriye doğru kayışını hissettim. Vücudum sarsılmaya başladığında kafam geriye doğru savruldu. Vücudum geriye doğru düşerken boşlukta savruluyormuş gibiydim. Sanki yüksek bir binadan aşağıya atlıyormuş gibi hissettim.

 

Alandrahlall

27.08.2024

Loading...
0%