Yeni Üyelik
3.
Bölüm

1.Kitap:2.Bölüm

@alandrahlall

CEHENNEM ASANSÖRÜ

2.BÖLÜM

Bedenim boşlukta sarsılırken sıçrayarak gözlerimi açtım. O karanlığın içerisinden kurtulabildiğimde bedenim refleksle doğruldu. Hala boğazımdaki açı oradayken delicesine atan kalbimin sesini işitiyordum. Kulaklarımda meydana gelen uğultu başımı ağrılar girmesini sağlayacak cinstendi. Hızlı hızlı nefes aldığımdan göğsümde atan kalbim her an çıkacakmış gibiyken düşüncelerimi yitirmiş algılarımı kapatmış haldeydim.

Üzerinden ne kadar süre geçti bilmiyorum ama yitirdiğim algılarım bir süre sonra geri gelmeye başladı ve ben bedenimi geriye doğru bıraktım. Yere uzanarak bakışlarımı gökyüzüne diktim.

Nerede olduğumu ya da neler olduğunu algılayamadım dakikalar içerisindeyim.

Kulağımda hala o sesleri duyuyordum. Gözlerimin önünde hala o sahneler yer alıyordu. Büyükbabamı yanımda hissediyor ve onu öyle görüyordum. Her an karşıma çıkarak bana "İzel!" diyecek diye içimde büyük bir korku yer alıyordu. İçinde bulunduğum an ile beynimdeki zaman birbiriyle uyuşmuyor ve engel olamadığım bu his bedenimin kasılmasını sağlıyordu.

Gerçeklik ile bilinçaltım birbirine girmişken karma karışık algının içerisindeydim.

Bu sinir seviyemi zorlarken artık dayanılmaz hal almaya başladı. Ellerimle kulaklarıma kapatıp o seslerin azalmasını umut ettim. Sesler gittikçe artarken, karma karışık bir hal almaya başladı. Duyduğum ses artık sadece büyükbabamın sesi değildi.

Pimi çekilmiş bir bombaya dönüşmek üzereydim.

Duyuyor olduğum sesler anılarımı canlandırırken beni uçuruma sürüklemeye başladığında vücudum karıncalanmaya başladı. Gözlerimi sıkıca yumarak derin derin nefesler aldım. Kulağımda ki seslerin ve zihnimde canlanan olayların hepsinin bir rüya olduğunu düşündüm. Kendimi acı çektirdiğimi düşünerek sakinleşmeyi umdum. Bunu defalarca kendime tekrarladım ama tekrarlamama rağmen bir değişiklik olmadı.

Yaşanılanların hepsi çok gerçekçiydi. Kendime rüya olmadığını o kadar inandırmıştım ki şimdi tersini düşünüyor olsam da bir faydası olmadı. Uzun zamandır görmediğim büyükbabamı bir anda görmüştüm, bana olan davranışları ve söyledikleri gerçeklik algımı darma duman etmişti. Aslında gördüklerimin hepsinin bir rüya olduğunu biliyordum ama o hissettiklerimi ve gördüklerimi silip de atamıyordum.

Sadece rüyaydı İzel! Sadece bir rüya! Rüyaydı! Sadece! Rüya! Rüya!

Aldığım nefesler bir süre sonra kasılan bedenimi bir nebze de olsa rahatlattı. Sağlıklı düşünebilmem, bu içinde bulunduğum durumdan çıkabilmem için daha az düşünmeyi, beynimdeki görüntüleri ve sesleri geri plana atarak biraz olsun içimi rahatlatmaya çalıştım.

Bedenim bir süre sonra rahatlayıp kalbim sakinleşmeye ve kulağımdaki sesler kesilmeye başladı. Ellerimi kulaklarımdan çekip gözlerimi açtım. Gözlerimi açar açmaz gökyüzünün büyüleyici manzarasının etkisine girdim. Gökyüzünde bir tane bile bulut yoktu. Bulutların olmaması o eşsiz maviliğin üzerime serili vaziyette olmasını sağlamıştı. Tabi güneşin kavurucu sıcaklığı tenimi kavuruyordu ama bu öğle saatlerindeki kavurucu sıcaklığına eş değerde değildi. Güneş artık etkisini yitirmiş yavaştan dağların arasından kaybolmaya hazırlanıyordu.

Gün batımının eşsiz renkleriyle dans edişi gözlerimi renklendirirken, içimdeki o karanlığın kaybolmasını sağladı. Bu eşsiz manzara beni nasıl rahatlatamazdı ki? Muazzamdı. Huzur vericiydi. Her zaman olduğu gibi beni rahatlatmaya yetiyordu.

Esen rüzgarla birlikte saçlarım savrularak yüzüme doğru uçuştu. Derince içime çektiğim oksijenle nefesime karışan o kokuyu anında algıladım. Rüzgarın daha net getirdiği ıhlamur ağacının kokusu her tarafımı sardığında sesli bir şekilde nefes koyuverdim. Bunu her yaptığımda rahatlatıyordum. Ellerimi çimenlerin üzerine bastırdım ve yerden destek alarak bedenimin doğrulmasını sağladım. Yerden kalkmamla saçlarım yüzüme dağılması bir oldu. Önümü bile göremez hale geldiğimden anında kulaklarımın arkasına sıkıştırarak yüzüme savrulmalarını engellemeye çalıştım.

"Bir an öldüğünü zannettim."

Duyduğum ses yüzünden tükürüğümü nefes boruma kaçırdım ve arda ardaya öksürdüm. Defalarca öksürmem boğazımı yırtarcasına öksürmemi sağlarken artık gözlerimden yaşların gelmesini sağladı. İçine girdiğim öksürük krizi kulaklarımın uğuldamasını sağladı. Bir yandan nefes almaya çalıştım ki öksürüğüm normale dönsün fakat bunu yapmamla daha çok tıkandım. Görüş acıma giren bardağı zar zor görebildim. Öksürüklerimin arasında bardağı uzatan kişiye baktım.

"İçsen iyi olur, yoksa öleceksin." dedi bardağı uzatan kişi. Bilmediğim kişinin elinden su içerek ölmek mi, öksürük krizi yüzünden ölmek mi?

Bir elindeki bardağa birde karşımdaki tanımadığım kişiye baktım. Gözlerimin odağı yemyeşil gözleriydi. Gözlerine baktığım ilk anda hissettiğim şey bedenimde yayılan ormanlarıydı. Onunla göz göze geldiğim ilk anda ormanın içerisinde kendimi çırıl çıplak hissettim. Ona cevap vermeyeceğimi düşünmüş olmalı ki bardağı dudağıma doğru yaklaştırıp gözleri ile bardağı işaret etti. Artık öksürmekten içim dışıma çıkmıştı. Şuan istediğim şey bu öksürüğün geçmesiydi, bu yüzden uzattığı bardağı tutarak birkaç yudum aldım. Serin su boğazımdan aşağıya doğru kayarken temas ettiği her noktamı rahatlatarak ilerledi.

Gözlerimdeki öfkeyi fark ettiğinde dudağı iki tarafa doğru kıvrıldı. Elini aramıza uzatıp içmiş olduğum su bardağını uzandı, bunu yaparken parmaklarını tenime temas ettirdi. Tenime yayılan saniyelik dalga bedenimi titretmişti. Bir an olsun ondan bakışlarımı ayırmadan ona odaklandım. O ise ıhlamur ağacına doğru ilerleyerek ağacın altında bulunan masanın üzerine bardağı bıraktı. Sırtı bana dönük olduğundan yüzündeki ifadeleri göremiyordum. Beynimdeki benliği onun kim olduğunu anlaması gerekiyordu. Parmaklarım saniyesinde bileğimde dolandı. Bileğimi yokladığımda boşluğu fark ettim. Bakışlarımı ondan çekerek bileğime diktiğime bileğimde hiçbir şey olmadığını gördüm. Bilekliğim bileğimde değildi. Bilekliğimin olmayışı içimdeki tedirginliği artırırken karşımdaki beden tilkilerimi uyandırdı.

Beynimde karma karışık olan algımı, gördüklerimi ve yaşadıklarımı oturtamıyorken üzerine birde bu adam ortaya çıkmıştı. Kendime telkinlerde bulunarak derin nefesler aldım. Bu süre zarfında parmaklarımdaki karıncalanmayı umursamayarak hissetmemeye çalıştım. Aynı zamanda zihnimdeki bulanıklığın gitmesi için uğraştım.

En son nerede olduğumu bile unutmuştum.

Bir rüya gördüm. Bir odanın içerisindeydim. Daha doğrusu bir cam fanusun içerisindeydim. Her yer aynalarla kaplı fanus. Bu camdan fanusun içerisinde hareket edemiyor, konuşamıyordum. Yıllardır görmediğim büyükbabamı canlı canlı karşımda görmüştüm.

Bana ' Onlar ilk önce kendilerini daha sonra seni öldürecekler.' Demişti.

Onlar dediği kişi bendim.

Büyükbabamın bakışlarında öfke ve nefret vardı. Bana karşı öfke ve nefret doluydu. Bana olan davranışlarında bile öfke ve nefret vardı. Tıpkı o andaki gibi bedenimin sarsılışını, yüreğimdeki ve boğazımdaki açıları hissetim. Daha sonra gözlerimi açtığımda evimin bahçesinde çimlerin üzerine uzanmış ve gökyüzünü seyrederek kendime gelmeyi çalışmıştım. Sonra bir erkek sesi işitmiştim. Onun sesi kulaklarımda yankılanmıştı.

İçime derince nefes çekerek ciğerimi doldurdum. Gözlerim ondan çekerek eve çevirdim. Evin kapsı arkasına kadar açık halde duruyordu. Ben hiçbir zaman o kapıyı açık bırakmazdım. Üstelik kapı arkasına kadar açıktı ve ben burada uyuya kalmıştım. Bahçeye çıkmış olsam da arkamdan o kapıyı kapatır öyle çıkar ve bilekliğimi de unutmazdım. Dikkatimi merdivende duran çanta çekti. Bakışlarım yabancı adama çevirdim çanta ona ait olmalıydı. Masaya yaslanarak ellerini pantolonun ceplerine koymuş bana bakıyordu. İstemsizce bakışlarım üzerinde dolandı. Tıpkı onun bana yaptığı gibi.

Hafif yanık teni, kirli sakalları ve bıyığı vardı. Kumral saçlarının yan tarafları kazılıyken üst kısımlarından aşağıya doğru uzundan kısaya doğru kesilmiş, saçları anlına doğru serpilmişti. Üzerinde açık mavi renkte gömlek ve beyaz pantolon vardı. Gömleğinin ilk bir kaç düğmesi açıktı ve gözlüğünü oraya takmıştı.

İlk andan itibaren bakışları üzerimde sabitlenmiş ve beni izliyordu. Bu süre içerisinde ne ben bir şey dedim ne o. İkimizde birbirilerimizi incelemiştik. Daha fazla burada durmanın bir anlamı olmadığından bedenimi yerden doğrultarak ayağa kalktım. Buraya nasıl çıktığımı ve gördüklerimin ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.

Bakışlarımı son kez ona doğrultumda o hala aynı vaziyette duruyordu. Benden bir şey beklediği aşikardı ya da ona bir şey dememi bekliyor olmalıydı. Bakışlarımı ondan çekerek merdivene doğru ilerlemeye başladım. Yukarıya çıktığımda kapıya ulaşıp açarak içeriye girdim. Kapıyı kapatacağım anda onun sesi duyuldu.

"Hey? Nereye gidiyorsun?" şaşkınca çıkan sesiyle demişti.

Onun dediklerini ya da kendisini umursamadan kapıyı sertçe kapattım. Kapıyı kapattığım anda evin içerisinde büyükbabamın sesi duyuldu. 'İzel onlar ilk önce kendilerini daha sonra seni öldürecekler!' Gözlerimi sıkıca yumarak sırtımı kapıya yasladım. Aynı şeyleri bir daha yaşamaya başladım. Sanki sesi kulağımda ve görüntüler gözümün önündeydi. Her şey tıpkı biraz önceki gibi karşımdaydı. Bu vücudumdaki karıncalaşmayı gittikçe artırdığı için kontrol etmekte zorlanmaya başladım. Her şey kontrolümden çıkmaya başladı.

Arkamdaki kapı vurulmaya başlandı.

"Senle konuşmam gerekiyor." dedi tok ses.

Ellerim, bacaklarım ve vücudum artık titremeye başladı. Sırtımı kapıdan ayırarak birkaç adım atmaya çalıştım. Sadece birkaç adım atabildim. Bedenim ileriye doğru yalpalansa da duvara tutunarak destek aldım. Ayakta duramaya çalışırken duvardan destek alarak ilerledim. İlerideki duvarda yer alan düğmeleri ulaştığımda elimi kaldırmaya çalıştım. Vücudum zangır zangır titrediğinden ve tenim uyuştuğundan bunu yaparken zorlandım. Kulağımda hala yerini koruyan sesler birbiriyle karışırken sağır edici bir çınlama meydana geldi. Artık kendimi kaybetmek üzere olduğumu hissediyordum. Kontrolümden çıkmak üzereydim. Kendimi zorlayıp vücudumdaki son gücü kullanarak düğmeye basmaya çalıştım. Düğmeye ulaşabildiğim an parmaklarımı bastırdım ve evin içerisinde kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başladı. Dışarıdan hala konuşmalar ve kapıya vurma sesleri geliyordu. Bedenim buna daha fazla dayanamayıp yere yığıldı. Ben o saniyede bedenimin kontrolünü tamamen kaybettim.

Üzerinden dakikalar geçmesine rağmen bir değişiklik meydana gelmedi. Bu süre içerisinde vücudumdaki gücün azalması gerekiyordu. Sistemi aktifleştireli dakikalar olmuştu ama hala ortalıklarda yoktu.

"Güç seviyesi kırmızıya ulaştı."

Allah kahretsin! Aktif değildi. Hangi akla hizmet onu aktif etmemiştim. Gücümü toparlamaya çalışarak kendime birkaç saniye tanıdım. Yerden doğrularak ayağa kalkmaya çalıştım. Sarsıla sarsıla yürümeye başladım. Adımlarımı hiç kesmeden devam ettirdim. Ayakta bile zor durabiliyorken aşağıya inmek gözümde imkansız gibi geliyordu.

Zorda olsa merdivenin altına ulaştığımda elimi yaslayarak açılmasını sağladım. Açılan kapı ile kendimi içeriye attım. Bilincim kapanmak üzereyken zorla açık tutmaya çalıştım. Gözlerimin önü beyazlaşmış görüşüm bulanıklaşmıştı. Geçen saniyeler bana ömür gibi gelirken açılan kapı sesi ile kendimi toparlayarak dışa attım. Cam kapıya ulaştığımda sesim odanın içerisinde yankılandı.

" Sistemi aktifleştir. HEMEN!"

İçerisi karanlıktı ve hala bir ses gelmemişti. Buranın böyle karanlık olması hiç de iyi bir şey değildi. Önüme ne geldiğini görmeden ilerledim ve bu sürede vücudumun çarptığı şeyleri umursamadım. Ayaklarım birbirine dolanarak ilerlerken gözlerimin önü kararmaya başlamıştı. Gücüm artık son raddesine ulaşmıştı. Fark eder etmez elimi son anda üzerine koyabildim. Bedenim yere doğru yığıldı. Yere yığılan bedenime rağmen elimin temasını kesmedim.

Boğazımı yırtarcasına firar eden çığlığı atmamak için dudağımı sıkıca bastırdım. Kendimi ne kadar kassam da vücudumda ki o acı hafiflemedi ve beni daha kötü hale sürükledi. Gittikçe büyüyen bu acı beni bitiriyorken dayanacak güç bedenimde kalmadı. Gözlerimin geriye doğru kayışını hissettim. Her tarafın siyahtan beyaza döndüğünü gördüm. O beyazlıklar siyahla kaplanarak beni karanlığın içerisine çekti. Bilincim kapanırken kulağımdaki uğultular, sesler ve çınlamalar sona erdi.

 

Alandrahlall

27.08.2024

Loading...
0%