Yeni Üyelik
7.
Bölüm

1.Kitap:6.Bölüm

@alandrahlall

 

 

 

CEHHENNEM ASANSÖRÜ

 

 

6.BÖLÜM:

Gözlerimi açtığımda odanın içerisinin çoktan aydınlanmış olduğunu gördüm. Bakışlarımı bir kaç saniye etrafta dolandırdım ve daha fazla açık tutamadan kapattım tekrar. Derince içime nefes çekerek üzerimdeki o sersemliğin gitmesini bekledim ama kendimi gelmenin tek yolu spor ve ılık bir duş olduğundan bedenimi yatağın içerisinden doğrultum. Yatağın içerisinden çıkarak ayağa kalktım, bedenimi ayağa kaldırdığım anda odanın içerisinde Ally'nin sesi duyuldu.

"Günaydın efendim. Bugün hava düne göre çok güzel. Spor salonu sizin için uygun hala getirildi." Ally benim cevap vermemi beklemeden her zaman ki gibi güne raporlarıyla başladık.

"Günaydın Ally."

Ally'e cevap verirken banyoda işlerimi halletmiş, üzerime eşofman takımını giymiş odadan çıkmıştım. Spor yapacağım odaya geçerek sporumu yapmaya başladım. Günlük yapmam gereken sporu yaptım, burada işim bittiği için odama geçtim. Terlediğim için kendimi hemen duşa attım. Banyodan işim bittiğinde giyinme odasına geçtim. Kıyafetlerimi göz gezdirdikten sonra gözüme ilişen kıyafetleri dolaptan çıkarttım ve kombini oluşturdum.

Kahverengi mini deri etek ve ince bir badiyi giydim. Aynı renk tonunda ince topuklu botları da giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Hemen günlük yaptığım krem, güneş kremi, göz altlarımı kapatıcı ve biraz allığı sürdüm yüzüme. Gözlerime maskarayı da sürdükten sonra tek şey rujum kalmıştı. Kiraz rengindeki ruju güzelce sürdükten sonra üzerine simli gloss sürdüm. Uygun bileklik, kolye ve yüzükleri de taktıktan sonra aynada ki yansımama baktım. Fena bir şey olmuştum hemen kendime bir öpücük gönderip odadan çıktım.

Merdivenlerden inerken evin içersinde alışkın olduğum sessizlik hakimdi. Bir kaç gündür duyduğum Affan'ın tıkırtılı sesleri yoktu. Alışkanlıklar kolay kazanılmıyor olsa da vazgeçilmesi daha zordu. Mutfağa geçtiğimde beni bekleyen zayıf kemiği gördüm. Yine her zamanki yerinde duruyorken beni gördü. "Günaydın efendim, kahveniz hazır." Dedi. Tezgahın yanına ilerledim ve üzerindeki kahve fincanını alıp bir kaç yudum içtim.

"Affan hala uyuyor mu?" Dedim içimden. Dün uzun süredir üzerinde çalıştığımız cipi çalıştırabilmiştik. Bu bizim uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir şeydi, ilk deneyişimizde başarısız olmuştuk. Gücüm yani vücudumda ki elektrik cipin devrelerini bozmuştu ama ikinci denememizde başarılı olduk. Uzun zamandır çalıştığımız projeyi her dakika kullanmayacaksam neden uğraşmıştım? Bu yüzden cipi denemekten geri kalmayacaktım her zaman.

"Efendim hala uyuyor." Ne? Bu adam doktur değil mi? Bir doktor bu kadar saat uyuyabilir mi, bu saatte hala kalkmamış olabilir miydi?

"Affan Beyi uyandıralım o zaman. Ben odaya çıkıyorum, güvenlik seviyesini normal seviyeye getir." Kahvemin son yudumunu da alarak fincanı tezgahın üzerine bıraktım. Mutfaktan çıktığımda merdivenlerden çıkıp odasının önüne geldim. Kapının kulpunu tutarak açıp içeriye girdim. Bakışlarımı odanın içerisinde dolandırdığımda onu yatakta yattığını gördüm. Beline kadar örtülü örtünün açık bıraktığı kısımlarını çıplaktı. Üzerinde bir şey yoktu ve üzerine örtüğü örtü vücudunun çoğunu açıkta bırakmıştı.

'Ally!' Diyebildim ama sesimi ben bile duymadım, dudağımdan firar eden kelime güçsüzdü. Ally seni bazen güçsüz bırakmak istiyorum. Hele şimdi.

Bakışlarım istemsizce sırtında dolandı. Gergin kasları belinden boynuna doğru bir çizgi şeklinde ilerliyordu. Kollarını yastığın altında topladığı için kasılan pazıları odak noktam oluverdi bir anda. Kolunu kıvırdığı için ortaya çıkan pazıları daha fazla dikkat çekiyor. Bir eli yastığın üzerine durduğundan elindeki o damarları şişti, bir erkek eli bu kadar dikkat çekici olmamalı. Hele bu kadar damarlı ve güzel eller fazla dikkat çekiyor, her zaman. Bakışlarım saniyelik oluşan hareketliliğe kaydı, uyku mahmurluğuyla bana bakan Affan'la göz göze geldim. Boğazımı temizleyerek bakışlarımı ondan çektim.

"Üzerini giyin." Gördüklerimi unutarak sertçe söyledim dediklerimi ve arkama döndüm. "Senin için sıkı bir gün olacak." dediğimde odadan çıkarak. Kafamı iki yöne doğru sallayarak merdivenlerden indim. Ne yapıyordum ben gerçekte? Tekrar mutfağa girdim. Dolapta krem peyniri çıkartıp bir dilim ekmek aldım, ekmeğin üzerine krem peyniri sürüp yemeye başladım. Bir dilim daha yedikten sonra krem peynirin kapağını kapatarak dolaba koydum. Ellerimi yıkadıktan sonra masaya geçtim, sandalyeyi çekip oturduğum zaman o da mutfağa giriş yaptı. İstemeyerek de olsa içeriye giren orman gözleri inceledim . Üzerine beyaz bir gömlek, yeşil kumaş pantolon ve beyaz kahve rengi ayakkabı giymişti. Bana doğru gelip yan tarafımdaki sandalyenin başlığına ellerini koydu. Bakışlarını anında üzerime dikerek bana baktı.

"Odama böyle girmendeki önemli şey nedir?" Oturmadan önce bir fincan daha aldığım kahveye uzanarak bir yudum içtim. Sesi şuana kadar benimle konuştuklarının aksine sert çıkmıştı, anlaşılan Affan beyi sinirlendirmiştim.

"Gücünü öğreneceğiz." Dedim.

Bacağımı diğer bacağımın üzerine attım, elimdeki fincandan bir yudum daha aldım. Onun aksine yüzümdeki gülümsemeyi silmeden konuştum. Bakışları geldiği ana göre daha da sertleşirken tutuğu sandalye başlığına sıktı, kafasını onaylar şekilde salladı.

Dişlerinin arasından firar etti kelime. "Tamam."

Son sözünü söyleyip arkasını dönerek mutfaktan çıktı. Yani bu çok sinirlenilebilecek bir şey değildi. Odasına girmiş, onu uyandırmıştım. Özel bir ilgi beklemesi orman gözlerin alışkanlığı olmalı. Fincanımda ki kahveyi bitirdiğimden daha fazla burada oturmak istemediğim için kalkarak mutfaktan çıktım. Bakışlarımı etrafta dolandırdım ama onu göremediğim için içeriye doğru ilerledim. Onu şöminenin yanındaki pencereden dışarıyı seyrederken buldum. Adımlarımı onun yanına doğru ilerlettim tam olarak arkasında durdum.

"Bir şeyler ye." Onun arkasında durmama ve bir şey dememe rağmen bakışlarını bana çevirmeden tepkisiz öylece kaldı. "Burada bekliyorum. Hızlı ol." Arkasından çekilerek şöminen yanında bulunan koltuğa oturdum. Ben otururken kafasını bana doğru çevirdiğini hissetsem de ona bakmadım. Bir süre öylece yüzüme baktı. Sessizce bana baktı. Bir süre sonra adım seslerini işittim, gözucu ile odadan çıktığını gördüm.

O odadan çıktıktan sonra sırtımı geriye doğru yasladım ve pencereden dışarıyı seyrettim. Nereden başlayacağım hakkımda hiçbir fikrim yok. Onu aşağıya indirmelimiyim onu da bilmiyorum. Ona direk gücün ne desem bana bunu söyleyebilir ama doğru söyleyip söylemediğini anlayamam. Gücünü ona sorduğumda bana söylerse bunu göstermesini isteyebilirim. Ne kadar düşünsemde net bir karara varamadım. Öylece düşüncelerimin arasında kayboldum. Bir süre sonra zemin yüzeyindeki temasla oluşan sesi işittim. Adım sesleri yanı başımda kesildi. Bakışlarımı yanımda duran bedene çevirdiğimde onunla göz göze geldik.

"Hazırım. Ne istiyorsan yapabiliriz." Göz temasımı kesmeden ayağa kalktım. Yanından geçerken bedenlerimiz yan yana bulunduğu için kolum onun koluna değdi. Dudağım istemsizce yan tarafa doğru kıvrıldı. Adımlarımı hızlandırarak dış kapının yanına geldim, kapıyı açıp dışarıya çıktım.

"Ally ormanın güvenliğini üst seviyeye çıkart."

Merdivenden inmeden önce bakışlarımı evin etrafında ve ormanın içerisinde gezdirdim. Bahçeye adım attığımda güneşin sıcaklığı vücuduma sardı. Bugün ılık bir hava ve tepede yakan güneşin sıcaklığı hakimdi. Arkamdan gelen adım seslerini duyuyor olsam da inadına "Beni takip et." dedim. Bahçeye inerek ıhlamur ağacının yakınına doğru ilerledim. Topuklularım üzerinde geriye dönerek ona baktım. Onu ellerini pantolonunun ceplerine koyarak bana baktığını gördüm.

Bugün Affan DUMAN senin kim olduğunu öğreneceğim. En baştan başlayacağım. Tıpkı ikimizin de habersizce yaşadığımız hayatımızın tepe takla olduğu gün gibi. Seninle zincirlerimi bugün en başından sıralayacağım. Sen buraya gelerek zincire ilk halkasını eklemiştin, ben ise şimdi devamını getireceğim. Sen ise o halkayı devam ettirecektin.

Bakışlarında dolanan şey benim ne yapmaya çalıştığım olmalıydı. Yüzümde ki sertlik kendini belli etmeye başladı. Ayaklarımı yere sağlam basarak odak noktamı onun üzerinde toparladım. Bakalım Tahir dededen neler öğrenmişsiniz Affan Bey. Aramızda ki mesafeyi azaltarak ona yaklaştım. Bir kaç adımlık mesafe bırakarak durdum. Elimi yumruk yaptığımda onun anlamasını fırsat vermeden yüzüne doğru yumruğumu savurdum. Beklemediği yumruğumdan yüzünü sağa doğru çevirerek kurtuldu.

"Refleksler üst noktalarda." Dediğimde sol gözümü kırparak ona baktım.

Topuğumun üzerinde dengede durdum. Ayağımı kaldırıp bel boşluğuna doğru savurdum da elini kaldırarak ayak bileğimden tuttu. Bu sefer de ona karşı olan hareketlerimi durdurabildi. Ayak bileğimi bırakmasını beklemeden diğer ayağımı da bel boşluğuna doğru savurduğum. O anda diğer ayağımı serbest bıraktı. Bu dikkatini dağıtırken sonunda tekmem bel boşluğuna isabet etti. Darbeyi alan beli yüzünden bedeni yana doğru düştü, kendini toparlamaya çalışırken yumruğumu karın boşluğuna geçirdim. Bu darbemle birlikte bedeni sarsıldı ama yere yığılmadı. Eli bel boşluğunda duruyorken bedenini doğrultu.

Yüzünde ki acı ifade genişledi. Ben ormanlarına dalmıştım ki ayak bileğimden tutarak ileriye doğru asıldı. Bu hareketi yüzünden sırt üstü yere devrildim. Sırtım yerle buluştuğunda çıkan ses bahçenin içerisinde yankılandı. O an belimde çarpmanın etkisiyle keskin bir açı meydana geldi ve dudağımın arasından inilti döküldü. Bacağımı bıraktı. Bu acı arasında gözlerimin takıldığı nokta bu değildi. Ayak bileğimi bırakır bırakmaz o sağ ayağını kaldırdı. Bedenime doğru savrulan tekmeden sol tarafıma doğru dönerek kurtuldum. Saniyeler içerisinde bedenimi yerden kaldırdım. Sırtımdaki acı hareket ettikçe kendini belli etti. Bana savurduğu tekmesi boş zemine isabet etti.

Bedenimi düz tutamaya çalıştım. Ayağımda ki topuklular beni biraz zorluyor ama bu hoşuma giden bir detay. Karşımda nefes nefese kalmış orman gözlerle bakışlarım birleşti. Yüzünde acı çeken ifade yerine gülümseme olduğunu gürdüm. Onun gibi bende nefes nefese kalmıştım. O nefes alışlarını düzeltirken yumruğumu yüzüne doğru savurdum, beklemediği için yumruğumu sert yüz hatlarına doğru vurabildim. Bu atağıma karşılık o da bana doğru yumruğunu savurdu. Bedenimi geriye doğru iterek onun yumruğundan kurtuldum. Tekrar bir yumruk daha savurdu, ondan da kurtuldum. Tekrar bir yumruk daha savurduğunda ondan kurtulamadım.

Yüzümde meydana gelen acı yüzünden dişlerimi sıktım. Yüzünün hizasında tutuğu ellerini bana doğru savuracağı anda ayağına tekmemi geçirdim. Bedeni yalpalandı ama yere düşmedi. Bu yüzden onun kendini toparlamasını izin vermeden kolumu bükerek sırtına dirseğimi geçirdim, onun arkasından ayağımı kırarak karnına dizimle vurdum. Sarsılan bedeni hala yere devrilmedi, bu beni daha fazla sinirlendirdiğinden yumruğumu yüzüne doğru savurdum ama yüzünü yüzümün hizasına getirerek elimi tuttu. Yumruğum avucunun içinde kayboldu. O an bedenimdeki değişimi fark ettim. Parmak uçlarımdaki karıncalanmalar meydana gelmeye başladı.

Ormanlarına düşmüş bakışlarım nefeslenirken dudağı hareket etti.

"Fazla iyisin." Dudağı hafifçe kıvrıldı, yüzündeki ifade değişti. Benimle dalga geçen o ses tonuna karşılık yüzündeki ifade bile dalga geçer hale büründü. Elimi avcunun içinden kurtarmak için kendime doğru asıldım. Benim asılmamla birlikte yumruğunu biraz daha sıktı.

"Beklediğimden iyi çıktın." Onun bana dediği gibi taklit ettim. Bu süreden faydalanarak nefesimi dengelenmesini ve vücudumun güç toparlamasını izin verdim. İstifimi bozmadan devam ettim. "Ama..." Konuşmamla birlikte kaşını yukarıya doğru kaldırarak bana bakmaya devam etti. Ne o harekette bulundu ne de ben.

"Tek ustadan çıkmış gibi."

Yüzümdeki sert ifadeyi silerek dudağımı iki yana doğru kıvırdım. Boşta kalan elimle, elimi tutan bileğini tutum. Yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek bileğine dolanan parmaklarımı sıktım. Bu hareketim avucunun gevşemesini sağladı. Avucundan elimi kurtardım. Bileğini kendime doğru asılarak çevirdim ve sırtına dayadım. Yere çökmesini sağlayıp diğer elim ile boynunu tutup baskı uyguladım.

Ellerimin arasında ki beden bir anda hareket etti, sırtım sert göğsüne çarparak durdu. Ellerimi tek eli ile tuttu, belime doladığı kolu yüzünden hareket etmemi engelledi. Saniyeler içerisinde yerlerimizi değiştirdi. Kafamı geriye doğru attığımda omzuna düştü. Gülüşlerim ormanın içerisinde yankılandı. Mani olamadığım gülüşlerim gittikçe sesli bir şeklide yükseldi. Yüzümde dolaşan ormanlarını hissetsemde gülüşümü engel olmadım. Bir süre güldüm. Artık karnım acımaya başladığında derince nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Burnuma dolan koku içimi kıpırdattı. Yüzümde hissettiğim ormanlarına karşılık istemsizce kafamı çevirdim. Gözlerimiz kesiştiği anda aramızda ki mesafeyi fark edebildim.

Yüzü yüzüme fazla yakındı. Ormanları fazla parıldıyor, ışıl ışıl bakışları altında konuşmam gerektiğini fark ettim.

"Aradığım kişi gibi." Dudağımdan dökülen kelimler aramızdaki mesafede kayboldu. Gözlerimizin bir bütün olduğu bu saniyeler içerisinde yakınlığımız ve tenime sıçrayan sıcaklık canımı sıkmaya başladı. Ormanlarından gözlerimi ayırdım.

"Fazla saf." Dudağımdan dökülen kelimenin saniyesinde bacağımı hafifçe kaldırıp onun hassas bölgesine tekmeyi savurdum. Bedenimi sıkıca saran kolları ve sıcaklığından bu sayede uzaklaşabildim. Arkamda iki büklüm şekilde yere yığıldı, ellerini bacak arasında tutarak sessizce iniltiler çıkardı dudağından.

"Belli ki Tahir dedenin elinden geçtin." Yerde kıvranan bedenin yakınına çökerek oturdum. Ellerimi geriye doğru uzattım, bakışlarımı gökyüzüne çıkartıp nefesimi dengelemeye çalıştım. Nefesim bir nebzede olsa düzene girdi ama vücudumun bu kadar kötü bir halde olduğunu hiç düşünmemiştim.

Bir süre daha kıvrandıktan sonra yan tarafımda oturur pozisyona geçti. "Beni yendiğine pek mutlu değilsin gibi?" Gözlerimi gökyüzünün mavilerinden ayırarak ormanlarına diktim. Bir eli yerden destek alıyorken diğer eli, kıvırdığı ayağının diz kapağına dayalı şekilde duruyordu. Yüzünde artık biraz önceki gibi açı çeken ifade yer almıyordu.

"Düşündüğümden de iyisin. Kendini korumayı biliyorsun. Dövüşmek konusunda biraz zayıf olsan da koruyabiliyor olman seni bir yere kadar dayanmanı sağlar."

"Kendimi ve yanımdakilerini koruyacak kadar biliyorum." Benim aksine sesindeki ukalalık yerini aldı. Ormanları gözlerime ilişti. Dövüşürken ortaya çıkan karıncalanma hala geçmedi, bu benim dikkatimi çok fazla dağıtmaya başladı. Odak noktamı onun üzerine çevirdim.

"Gücün ne?" Düşüncelerimi onun üzerine toparlamak için merak ettiğim soruyu sordum.

"Gücümün ismini bilmiyorum." O gözlerini benden çekip gökyüzüne bakmaya başladı. Ben de onu izledim. Yüzü beyaz tenine rağmen pürüzsüzdü. Bu erkeklerin sıfır bakım ve hijyenikle bu kadar pürüzsüz yüzlere sahip olması başlı başına sorundu. Ben o kadar bakım yaparken bu kadar pürüzsüz olmayabiliyor çoğu zaman. Hatta biraz dikkatsiz beslenme ve bakımsız günlerin sonunda mutlaka bir sürü sivilceler oluşuyordu. Onlar bu kadar fazla yemek yerlerken ciltlerinin pürüzsüz olması inanılır gibi bir şey değil.

"Ama..." Daha fazla yüzünü izlemeyi keserek devam ettim. "Reflekslerin çok hızlı, hareketlerimden çok hızlı kurtuldun. Fiziken de çok güçlüsün. Yumruklarının kalıcı hasarlar bıraktığına eminim. "

"Doğru tahmin." Dudağı iki yana doğru kıvrıldı. İstemsizce onun gülümsemesi ile bende gülümsedim ve ben bunu bir süre sonra fark ettim.

"Yüksek süratte koşabilirim, reflekslerimi hızlandırabilir." Bunu zaten onunla dövüşürken fark ettim. Benim yumruklarımdan ve tekmelerimden hızlı refleksi sayesinde kurtulabildi. Bedenini bana doğru kaydırarak aramızda ki mesafeyi azalttı. Aramızda olmayan mesafe yüzünden teninden çarpan sıcaklık tenimde yayıldı. Kendimi biranda üşüyormuşum gibi hissettim, derince nefes aldım. Bedenini önüme doğru uzattı, yüzlerimiz karşı karşıya geldi. Bakışlarım yumruğumun isabet ettiği yanağına ilişti. Yumruğum yüzünden yanağında kızarıklıklar meydana gelmiş hatta bazı noktalar morarmış, kan toparlanmış.

"Yüzüne buz koy ." Bunu yüzünde morluklar ya da izler kalmasını istemediğim için dedim. Genzimi temizledim. Hala bedeni hareket etmediği için bakışlarımı tekrar ormanlarına çevirdiğim anda yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüm. Ona karşı geleceğimi belirten nida dökülecekken işaret parmağını dudağımın üzerine iliştirdi. Dudağımın üzerinde ki parmağının temas ettiği her nokta yandı. İçimde meydana gelen bu his yüzünden sinirlenmeye başladım. Bedenim benim alışkın olmadığım bu hisleri yaşatırken ben kendimi farklı hissettim.

Yüzünü yüzüme daha da yakınlaştırdı ve aramızdaki mesafe olmayacak kadar azaldı.

"Nefes al." Bunu derken sesinden dökülen kelimler naif bir şekilde kulaklarıma ulaştı.

O ormanlara düştüğünüzde sizi içine içine çeken bir his var. Gözlerinde kaybolan gözlerimin odak noktasına bir şey takıldı. İlk gördüklerimi kavrayamadım. Bakışlarımı saniyesinde oraya çevirdim. Biraz önce ona yüzündeki morluğa buz koymasını söylüyordum. Şimdi ise yüzünde ki o morluklar ve kan toparlanmış kısımların yavaşça kaybolmaya başladığını gördüm. İlk önce kan toparlanmış kısımların rengi gittikçe açıldı, oradaki o çürümüş görüntü kayboldu, renk tonu kendi renk tonunu almaya başladı ve oradaki o kızarıklıklar, morluklar silindi. Tenindeki o görüntü ortadan kalktı ve teninin rengi kendi rengini aldı. İstemsizce yüzümü yüzüne doğru iyice yaklaştırdım. Parmaklarım yüzünde ki bu değişimin olduğu yerlere dokundu. O kan toparlanmış kısımlarda parmak uçlarımı dolandırdım. Parmaklarımın altındaki ten saniyeler içerisinde kendini iyileştirerek daha sağlıklı bir hal aldı.

"Bu?" Sesimde ki şaşkınlığı gizlemeden gözlerimi bir kaç santim uzağımda olan ormanlara iliştirdim.

"DNA, kalıcı hasarları ya da her hangi zarar görmüş hücreleri iyileştiriyor ve yenileyebiliyorum." Dudağından dökülen kelimler kulağıma ilişirken nefesi dudağıma yalayıp geçti. Bu anı şahit olduğum için gözlerim doldu ve anında bir damla düşüverdi. İçimdeki karanlıkların içerisinde çocuğun neşeli gözlerindeki ışık karanlığın içerisinde parladı.

İçimdeki çocuğun gözlerindeki ışıltılı gözlerime sıçradı. Uzun, oldukça uzun süredir bu anı beklediğimden içimde duygu değişimleri meydana geliyor. Tenimde ki sıcaklığı hissettim. Girdiğim düşüncelerin arasından anında çıkarak bakışlarımı tenimdeki sıcaklığın olduğu kısma iliştirdim. Affan'ın parmaklarını kolumda gördüm.

"Neden ağlıyorsun?" İşittiğim sesiyle birlikte tekrar ormanlara çevirdim bakışlarımı. İçimdeki çocuğun sevincini kenara sıkıştırarak yüzümde ki ifadeyi toparladım. Gözlerimden akan yaşları anında durdurdum. Bu duygu değişimlerimin bir diğer sebebi de bir kaç günde yaşadıklarım olmalı. Ben bu kadar duygusal biri değilim. Kendimi toparladığımda bedenimi bedeninden uzaklaştırdım, ayağa kalkarak yüzümdeki ıslaklığı sildim.

"Güç seviyenizde artış meydana geliyor, sakinleşmelisiniz efendim." Ally'nin sert ve sinirli konuşması beynimde yankılandı.

"Eğer artış devam ederse kriz geçireceksiniz. Üç günde sürekli kriz geçirdiniz. Maksimum güç seviyesi sizi çok kötü bir hala sokabilir."

"Daha fazla dolanmasan mı?" Sesin geldiği tarafa doğru kafamı çevirdim. Affan işaret parmağı ile birkaç kez dair çizip "Başım dönüyor." Dedi. İlk başta ne demek istediğini anlamadım ama daha sonra hızlı hızlı dolandığımı fark ettim. Bedenimi hareketsiz tutarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"İğne vuramayız, kullanmamanız gerekenden fazla kullandınız tekrar kullanmanız size zarar verebilir."

Kendimin ne yapması gerektiğini düşünemiyorum. Yapmamam gereken her şey söylenirken bu yapmam gerekenden beni uzaklaştırdı. Kendimi kontrol etmeye çalıştım bir kaç saniye. Aklıma gelen düşünceyle birlikte bedenimi hareket ettirdim.

"Benimle gel."

Evin arka kısmına doğru ilerledim. Düşüncelerim donuklaşmıştı artık. Şu bir kaç gündür her şey arka arkaya sıralandı. Düğüm çözüldüğü için hepsi üst üste geliyormuş gibi hissediyorum.

"Sinirliyken hareketlerin benden de hızlı oluyor." Arkamdan geliyorken bana bir şeyler demesini umursamadım. Ön bahçeden arka kısma geçtiğimde içimdeki dalgaları sakinleştirecek o manzaraya baktım. Bu güzel manzarada kayboluyorken onu hiç umursamak istemiyorum. Göle yansıyan gökyüzüne ve kızılçam ağaçlarına baktım. Orman gözler yanıma geldi, aramızda az mesafe bırakarak durdu. Benim gibi karşımızda ki manzaraya odaklandı. Geldiğimiz yer evin arka kısmındaki mavi cennet.

Bu kocaman orman kendini büyülerken, yeşilliğin içerisinde kendini çok güzel gizlemiş mavilik, gölet bulunuyor. Ormanın içerisinde gölet ve bu gölettin bitişinde yer alan evim bulunuyor. Evin ön kısmı ormana açılırken arka kısmı ise göle açılıyor. Bu gölet evin konumu gereği güvenliği artırıyor.

Burası her mevsimde seni ayrı büyüler. Yağmur yağdığında kızılçam ağaçları yeşilin en güzel tonuna bürünüyorken arkasında ki mavilik şükrettiriyor. Sonbahara doğru ise gölün etrafındaki farklı türden ağaçlar yaprakları rengarenk döşeniyor. Bu manzara insanı baktıkça baktırıyor ve huzur veriyor.

"Bu ormanı ve seni dinlerken zihnimde canlanan böyle bir yer değildi." Tenime çarpan serin rüzgar içimi titretti. Dudağım hafifçe kıvrıldığında yüzümde gülümseme meydana geldi. Bugün galiba olmadığı kadar gülümsemiştim.

"Nasıl bir yerdi?"

"Kalın ve uzun duvarları olan bir ev. Ormanın her yerinde de tuzaklar, bombalar, askerler, elinde silahlar olan, siyah kıyafet ve gözlüklü adamlar canlanıyordu." Sesindeki gülümseme konuşmasının sonuna doğru arttı. İnsanların benim hakkımda düşünceleri çokta hayal edilenin altında değildi. Beyinlerinde canlandırdıkları kişi canavardan ibaretti.

"Fazla doğal düşünceler." Sesimi sabit tutarak "Biz doğal şeyler yaşamıyoruz. Düşüncelerini uç noktalarda gezdir çünkü burası fazla uç noktalarda dolanıyor. Ben hala alışamadım uç noktaları, elbette senin alışmanda zor olacaktır."

"O kadar vahim mi?" Onu kafamı sallayarak onayladım. Bakışlarımı gölden çekerek ona baktım.

"Gölün etrafında bir tur atmanı istiyorum. Bakalım ne-" Ben daha konuşmamı bitirmeden yanımda bir hareketlik meydana geldi. Gözlerimin önündeki beden yanımdan bir jet gibi geçip gitti. Ben daha sözümü bitirmemiş yanımdan giden bedenin şokunu atamamışken o gözden kayboldu.

Bu adam benim yıllardır aradığım kişinin ta kendisi.

Omzuma bir el konuldu. Arkamda ki hareketliliği hisseder hissetmez omzumda ki eli tutmaya çalıştım. Ben daha bileğini tutamamışken o benim bileğimi tutarak sırtımı sert göğsüne yasladı. Kolunu belime dolayarak bedenimi kolu ile bedeni arasında sıkıştırdı. Bedenine daha çok yaslayarak "Benim sakin ol." Dedi. Bu kadar yakın olduğumuzdan onun kokusunu fark etmiş kim olduğunu anlamıştım. Böyle ani hareketler beni korkutuyor, bende kendimi savunmaya geçiyorum.

"Bir gün seni bu hareketlerin yüzünden elektriğe boğacağım."

" Sayemde reflekslerin gelişiyor." Arkamda ki bedenin gülüşüyle birlikte ona yaslı olan bedenim hafifçe sarsıldı. Kolunu belimden çekerek birkaç adım uzaklaştı. Dağılan aklımı ve bedenimi toparlamaya çalıştım. Konuşabileceğimi anladığımda bakışlarımı gözlerine çıkardım . "Ben keşke sözümü bitirseydim sende öyle gitseydin." Omzunu silkerek ellerini ceplerine iliştirdi.

"Dakika tutacağım ve sende ben başla dediğimde başlayacaksın." Bilekliğimden dakika tutacağım kısmını açtım. Sayacı başlatacağım an "Başla." Dememle birlikte süreyi başlattım.

Onun komutumla birlikte hareket etmesini beklerken o öylece karşımda dikelmeye devam etti. Kaşımı kaldırarak kafamı salladım. Koşmasını işaret etsem de onda bir değişiklik meydana gelmedi.

"Neden koşmuyorsun?" Sert çıkıştım. O ise benim ona sert çıkışmamı umursamadı. Bana doğru gelerek aramızdaki mesafeyi kapattı.

Ellerini cebinden çıkartıp belimden tuttu. Birden bedenimi kendine doğru çekti. Bu fevri hareketi yüzünden yüzüm göğsüne çarptı. Sert göğsüne çarpan yüzüm acımıştı. Artık bu ani hareketleri sabrımı taşırırken sinirlenmemi sağladı. Anında bedenim kasıldı. Yüzümü göğsünden kaldırarak öfke dolu bakışlarımı ormanlarına diktim. Ona çıkışmaya başlayacağım an yeşillerinde gördüğüm şey neydi bilmiyorum ama benim durulmamı sağladı. Parmaklarını belimde ki o çukurda daireler çizerek ilerletti. Onun bu hareketiyle onu itmek için göğsüne baskı uyguladım. Baskımı izin vermeden beni kendine doğru daha çok çekti. Aramızda kalan ellerim bedenlerimizin arasında sıkıştı.

Vücudumda bu sefer farklı bir karıncalanma meydana geldi.

 

 

 

Alandrahlall

 

20.11.2023

 

Burada yayınlanış tarihi: 02.09.2024

 

Wattpad'den KitapPad'e kimler geçiş yaptı? Bir de şeyi çok merak ediyorum Wattpad'e okumayıp burada okumaya başlayan oldu mu?

Loading...
0%