Yeni Üyelik
9.
Bölüm

1.Kitap:8.Bölüm

@alandrahlall

 

 

CEHENNEM ASANSÖRÜ

 

8.BÖLÜM:

 

Sessizliğin ve yalnızlığın hüküm sürdüğü evrenimde her şeyim altüst olmuştu. Hayatıma ilk önce ormanlar girmiş, karanlığımı ve yalnızlığımı yeşilleriyle aydınlatmaya çalışırken şimdi de mavinin yüküm sürdüğü gökyüzünü anımsatan gözlere mühürlenmiştim. Bu koca evrende hüküm süren sessizliğin içindeki fırtınamı dindirerek mavilerin hüküm sürdüğü gökyüzünü açığa çıkarmıştı.

İçime derince nefes çekerek gözlerimi yumdum. Önümdeki kontrol masasına ellerimi yaslayarak kafamı güçsüzce yere doğru eğdim. Evet... Sistemde bu gizemli dosyayı biliyorduk ama ne yaptıysak bu dosyanın kilidini kıramamıştık. Dosyanın şifresinin orman gözler olduğunu bilememiştim. O cam odaya girdiği gibi bu gizemli dosyanın şifresinin açılmasını sağlamıştı, benim geçmişimin gizlendiği dosyayı açığa çıkartarak yıllardır aradığım kişilerin tüm bilgilerini önüme serilmesini sağlamıştı. İnanmakta zorluk çekiyordum.

Bu evrende her şey olabilirdi. Evet bunun farkındaydım ama hayatıma giren bir çift orman gözler benim dengelerimi şaşırtarak pusulamı bozamazdı. Bozmamalıydı. Bozması imkansızdı.

Mantıklı tarafımı ortaya çıkartıp gözlerimi açarak vücudumu doğrultum. Saçlarımı düzelterek duruşumu ve yüzümdeki ifadeyi düzelttim. Olması gereken İzel'e dönüştürdüm kendimi.

'Ally... Düşünebilmem için onu odasına çıkart.' Bunu içimden söylemiştim. İstemediğim halde bakışlarımı ormanlarına sabitledim. Gözleri gözlerimle anında birleşti. "Odana çık." Dedim duruşumu bozmadan. Sesimdeki o sertlik her zamanki gibi anında ortaya çıkabiliyordu. O benim konuşmamla kaşlarını çatarak hızlıca kafasını salladı. Sol elini saçlarının arasına daldırarak odanın içerisinde bir sağa bir sola doğru yürümeye başladı.

"Ally asansörü açıp Affan beyi odasına çıkmasında yardımcı ol." Benim konuşmamla birlikte adımlarını keserek karşıma geçti.

"Burada kalacağım. Bu olanları konuşacağız." O naif sesi kaybolmuş tok bir sesle konuşmuştu. İfademi bozmadan onun yüzüne öylece baktım. Dudağını hareket ettirerek bir şey diyeceği anda ona doğru bir kaç adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattım. Söyleyeceğim her kelimeyi bastırarak oldukça sert bir ses tonuyla söyledim.

"Asansörün kapısı açıldı." Elim kaldırarak asansörün olduğu tarafı işaret ettim. Benim bu sert ve baskılı halime rağmen duruşunu hiç bozmadı.

"Asansör senin keyfini bekleyemez. Nezaketen sana söyledim ama sen bunu anlamıyorsun." Bedenime her geçen saniye öfke hakim olmaya başladı.

"Yukarıya çık! Hemen!" Sesim oldukça yüksek desibelde çıktı. Bunu söylerken kovarcasına söylemiştim. Yeşilleri hiç görmediğim bir tona dönerken bedenini hareket ettirdi. O saniyelerde dudağına yaptığı işkenceleri görmezlikten geldim. Bedenini hareket ettirerek cam odadan çıktı.

"Yukarıda çizgini geçmeden istediğin gibi takılabilirsin." Arkasından sesli bir şekilde onun duyacağı tonda söyledim. O ise çoktan asansöre binmişti, benim konuşmamla birlikte bana doğru hareket ettiğinde hemen "Ally, Affan Bey yukarıya çıkabilir." Dedim ve onun asansörden inmesini izin vermeden kapının kapanmasını sağladım.

Aklıma son anda gelen şeyle bakışlarımı kapanan asansöre doğru çevirdiğim. Asansör çoktan hareket etmişti. "Ally sesimi asansörün içerisine ver." Çünkü o kapı kapanırken yeşillerinde kırgınlık görmüştüm.

"Teşekkür ederim." Dedim tebessüm ederek. Ally hemen ekrana asansörün içini yansıttı. Sessimi duyduğunda yüzündeki o ifade kaybolur gibi oldu. Neyi ima ettiğimi anladığından kafasını öne doğru eğerek karşılık verdi. Masanın önünde duran müdür koltuğuna kendimi bıraktım.

"Ally kafam artık kazan gibi oldu. Ben olayları yetişemiyorum. Neyi düşünmem gerektiğini kavrayamıyorum. Olayların nereye doğru gittiğini düşünemez oldum."

"Efendim birkaç gündür her şey üst üste geliyor." Gülüşüm odanın içerisinde yankılandı. "Hayır hayatıma orman gözler girdiği andan itibaren üst üste gelmeye başladı." Devam ettim.

"Hayatım sakindi. Günümü burada, ormanda ya da robotlarla geçiriyordum. Hayatımıza birden Affan girdi. Onun hayatını, kim olduğunu ve onun aslında yıllardır aradığımız kişi olduğunu öğrendik. Ben bu süreçte defalarca ölümle burun buruna geldim. Şunu atlamamak gerekiyor. Günün bombasını. Çağın'ın varlığından haberdar oluyoruz. Her şey bir anda karma karışık oluveriyor."

"Efendim isterseniz biraz dinlenin. Unutmayın ki yıllardır beklediğimiz anın içerisinde yer alıyoruz."

Derince bir nefes koyuverdim ve bu benim dakikalar içerisinde defalarca yaptığım şey oldu. Sesli nefes alıp vermek beni bir nebzede olsa rahatlamamı, düşüncelerimin karışıklığından sıyrılmamı sağladı. Bir süre gözlerim kapatarak öylece oturdum. Aradan bir süre daha zaman geçti. Gözlerimi kapattığım andan itibaren hiçbir şeyi düşünmemeye odaklandım. Düşüncelerimin arasından sıyrılarak boşlukta kaybolmak beynimdeki karmaşıklığın durulmasını sağladı.

"Efendim, Affan Bey spor odasına girdi." Sessizliğin ve boşluğun içerisinde Ally'nin sesi duyuldu.

Burnumdan nefes vererek gözlerimi açtım, Ally'nin ana ekrana yansıttığı güvenlik kamerasında ki görüntüleri ilişti bakışlarım. Koca ekranda üzerindeki gömleği çıkarmış halde sadece altındaki şortuyla duran Affan'a odaklandı gözlerim. Karşısındaki kum torbasına arka arkaya savurdu yumruklarını. O yumruk attıkça sırtında kasları genişliyor ve boşluklar oluşuyordu. Kıvrılan kollarında ki kaslar ve damarları oldukça belirginleşmiş kameradan bile görebiliyordum. Tahmin ettiğimden daha belirgin kasları vardı. Ne aşırı bir kas yapısı vardı nede az denilecek kadardı. Yumruk yaptığı ellerinin üzerindeki damarlar fazla şiş olduğu için dikkatim anında oraya kaydı.

"Kapat şu görüntüyü! Sen takip edeceksin ben ekranın karşısına geçerek onun ne yaptığını bakmayacağım!" Yerimden kalkıp odanın içinde turlamaya başladım. Aklımdaki görüntüleri silmek için kafamı iki tarafa doğru salladım. Odak noktam bir anda o olmuştu. Delireceğim. Odanın içerisinde dolanmaktan bacaklarımın ağrıdığını ve başımın döndüğünü fark ettiğimde kendimi durdurarak ana ekrana doğru döndüm. Asıl odak noktamı orman gözlerden çekerek biraz önce öğrendiğimiz kişiye çevirdim. Nereden başlayacağımı düşündüm. Düşündüm ama yine odak noktam ondan çıkarak orman gözlere çevrildi.

"Ally Affan'ın üzerimde güç uyguladığı anın görüntülerini istiyorum. " Ally birkaç saniye sonra ekrana sedyede uzandığım anda ki kayıtları yansıttı. Kayıtları oynatmaya başladı. Bir tarafta Affan'ın vücudundaki değişimlerin yer aldığı bilgiler ve göstergeler yer alıyordu. Diğer tarafta ise o anki görüntüler vardı.

"Efendim Affan Bey gücünü açığa çıkarttığı anda değerleri çok yüksek seviyelerde dolaşmaya başladı. Sol taraftaki görüntü ise sırtınızın o andaki hali."

Ally ekranda yer alan görüntülerde ki kamera kayıtlarını oynattı. Kayıtlarda gözüken görüntü sırtımın tahminimden de daha kötü halde olmasıydı. Gördüğüm görüntüler kanımın çekilmesini sebep oldu, titrediğimi hissettim. Bu kadar kötü bir halde olması benim aslında ne raddeye geldiğimi gösteriyordu. Kaburgalarımın üstünden kalçamın başlangıcıma kadar sırtım komple mosmor olmuştu. Sadece sırtım Affan ile dövüşürken zeminin darbesini almıştı ve bu küçücük darbe benim bu hale gelmemi sebep olmazdı.

Morluklar içe doğru gittikçe koyulaşıyorken bazı kısımlarında kan toparlanmıştı. Bu görüntüleri gören kışı benim öldüğümü düşünmesi gerekirdi. Bu görüntülerde ki kişi yaşıyor olamazdı. Sırtım sızladı o an. Sanki o morluklar hala oradaydı ve ben o acıyı çekmeye devam ediyordum. Üzerinden dakikalar geçmiş olsa da ben o andaki hisleri hissedebiliyordum.

Affan bana doğru yaklaşarak elini sırtıma doğru uzattı. Eli tenimin üzerinde hareketsiz olarak duruyorken ne yapacağını biliyor gibiydi. Ekrana yansıyan görüntüde kendinden emin duruşuyla duran Affan vardı. Benimle konuştuktan sonra o kendinden emin duruşuyla parmakları tenime temas etti. Parmaklarının tenime değdiğinde o anı tekrar yaşamışçasına ürperdim. Sırtıma bir an tekrar o ürperti kapladı.

"Yüzünü net görebileceğim bir açıyı ekrana yansıt. Parmaklarının sırtımdaki morlukların olduğu yerlere dokunurken dışa yansıyan bir şey var mı görmek istiyorum." Ally ekrana pencereler açarak istediğim açıların kamera kayıtlarını oynatmaya başladı.

Umduğum şey parmaklarının tenime dediği anlarda bir şeyler olmasıydı. Bu süre zarfında hiçbir değişiklik meydana gelmedi.

"Bu sırada gücünüz onun gücüne karşı çıkıyor efendim." Dedi Ally.

Yan taraftaki fonksiyonlarıma baktığımda değerlerimin çok fazla yüksek olduğunu gördüm. O anlar zihnime düşmeye başladı. Gücümü kontrol etmeye çalışıyordum. Yine kendimle savaş içerisine girmiştim.

"Ally görüntüyü yaklaştır."

Ally sırtımın daha yakından gözükmesi için görüntüleri yaklaştırdığında bedenimdeki o morlukların yavaşça kaybolduğunu gördüm. Eli sırtımda tenimin üzerinde dolanırken damarları fazla şiş gözüküyordu. Hatta damarları koyu bir yeşile dönmüş ve bunlar koluna doğru uzanıyordu. Sırtımdaki morluklar o kötü izler gittikçe kaybolurken, onun kolundaki damarların rengi daha bir yeşile dönmeye başladı. Yeşil damarlarında akan sıvının kan değil de ona zarar veren bir madde olduğunu düşünmemi sağlıyor. Ekrana yansıyan görüntülerde damarlarının rengi hiç iyi gözükmüyor.

Bu süre zarfında benim bilincim kapanmış olmalıydı, ekrandaki değerler baktığımda düşüncelerimi kanıtlar nitelikteydi, değerlerim bunu gösteriyordu. Bu anların hiç birini hatırlamıyorum. Sadece sırtımdaki o sıcaklığı ve o tenin tenime değişini hatırlıyorum. O anda orman gözlerin bedeni sarsıldı. Bacakları büküldü ve bedeni devrilecek gibi oldu. Gözleri kaydı, teninin rengi bembeyaz oldu. Ayakta durmakta zorlanıyordu ve ne yapsa kendini kontrol edemiyor olmalıydı. Yüzü iyice buruşmuş, anlaşıldığı üzere acı çektiği apaçık ortadaydı. Bedenini ayaklarımın bıraktığı boşluğa bıraktı. Bunu yaparken bedeni defalarca yalpalanmıştı ama o hiç bir an elini sırtımdan çekmedi. Bedeni, yüzü, damarları ve gözleri kötü bir hale bürünse de o bırakmadı. O anda yüzündeki o acı ifade değişti.

"Ally yüzüne odakla." Ally görüntüleri yüzüne odakladı. Görüntülerde yüzü daha yakından gözüktüğü için boynunda ki şeyin ne olduğunu anlayabildim. Tıpkı elinin üstü ve kolu gibi boynunda ki damarları da morarmaya başlamıştı. Damarlarının rengi artık mordan siyaha dönmeye başlamıştı. Bakışlarım yüzüne ilişerek gözlerine doğru kaydı, acı çekiyor olmalıydı yüzünde bulunan kasları kasılmıştı.

"Ally görüyor musun? Vücudumdaki acıyı kendi vücuduna alıyor. Ben ona kendi acımı aktarıyor olamam değil mi?" Şaşkınlığım izlediklerimle artıyorken içimde tutamadığım o sinir baş göstermeye başladı.

Tenimdeki acı tenine işledikçe dişlerini sıkmaya başladı. Sol eli yumruk haline dönmüş, gözlerini sıkıca yummuştu. O anlarda çektiğim acı tenimde yayılırken ben aynı acıyı tekrar yaşadım. Göğsümde bir şey meydana geldi. Daha önce hiç tatmadığım bir şey meydana geldi ve ben aldığım nefesinin bana yetmediğini fark ettim. Parmaklarının altındaki tenim yeni doğmuş bir bebek adasıyla bembeyaz kesildi. Tenimin üstündeki ten acımı kendisine katarken ben bu anları şahit oluyordum.

"Ben böyle olacağını düşünemedim." Mırıltım odanın içerisinde savruldu.

"Efendim bunu bilemezdik. Bu Affan beyin seçimi, lütfen kendinizi suçlamayın."

"O nerede?" Kendimi mani olamadan bağırarak söyledim. Bu sırada ben kendimi çoktan asansöre atmıştım. Üst kata hızlıca çıkmasını beklerken ben olduğum yerde kıvranmaya başladım. Asansör durduğu an kendimi dışarıya atarak onun olduğu kata doğru koştum. Ally'nin arkamdan seslendiği yere doğru giderek içeriye girdim. Onu hala spor odasında kum torbasına yumruklarken buldum.

Benim geldiğimi fark etmediği için adımlarımı kesmeden ona doğru ilerledim. Onun beni fark etmesini fırsat vermeden kum torbası ile onun arasına girdim. Kum torbasına doğru savurduğu yumruk benim araya girmemle havada asılı kaldı. Onun hızlı olan refleksleri beni gördüğü anda devreye girerek yumruğunun suratıma inmesini engel oldu. Ormanları gözlerime iliştiğinde yangınları gözlerime sıçradı ama ben bunu umursamadım çünkü bizi yakacak olan yangın benim yangınımdı.

"Ne yapıyorsun sen?" Gözlerindeki öfke sesine sıçrayarak odanın içerisinde yankılandı. Gözlerimin önündeki görüntüleri silemiyordum her anı tekrardan yaşıyordum.

"Ne yaptığını zannediyorsun! " Aramızdaki yumruğunu indirdiğinde elimi yumruk yaparak göğsüne doğru savurdum. Zihnimin kapanmasını izin vermeden ona doğrultum tüm öfkemi.

"Asıl sen ne yapıyorsun, ya sana yumruk atsaydım?" Sesi haddinden daha fazla çıktı hatta alt kata kadar indiğine emindim. Göğsüne tutarak tüm gücümle ittirdim. Arkaya doğru sendeleyerek birkaç adım geriye doğru gitti, anında vücudunun dengesini koruyarak doğruldu.

"Nasıl bunu yaparsın?" Kendimi kontrol etmem imkansızken konuştukça sesimin desibeli artıyordu.

"Canının yanacağını bildiğin halde nasıl benim acımı vücuduna alırsın? " Gözlerimin dolmasını mani olamadım, tutmaya çalıştıkça gözlerimin dolduğunu hissedebiliyorum. Karşısında ağlayacak değildim, kendini toparla hemen.

"YAPMA!" Boğazım bu bağrışımın üzerine tahriş olmuş olmalıydı ki acımaya başladı. "Beni anlıyor musun? Yapma! Benim canıma karşılık canın olmasın!" Onun konuşmasını izin vermeden devam ettim. Göğsüne doğru salladığım sert darbelerim onun vücudunu hafifçe sarsılmasını sağlıyordu sadece.

"Bu yolda yanımda olacaksan canın canıma karşılık olmasın." Daha fazla bağıracak gücüm yoktu. Sesim bu odaya girdiğim andan beri en sessiz desibelde çıktı. Bileklerimden tutarak bedenini bedenime doğru yaklaştırdı, elini gözümün hizasına doğru kaldırdı.

"Hiçbir zaman canının karşılığı canım olamaz." Dedi.

Yüzüme doğru tokat yemiş gibi oldum. İstediğim şey buydu oysaki ama karşımda biri böyle etkileyici bir şekilde söylediğinde sarsılmıştım. Boğazımı temizleyerek düşüncelerimin arasından sıyrıldım. Bileklerimi bırakarak bedenlerimizi ayırdı. Aramıza mesafe koyarak ellerine sarmış olduğu sargı bezlerini çıkarmaya başladı. Bana bunu söylerken sesi hiç olmadığı kadar soğuk çıkmıştı.

"O an bunu yapmam gerektiğini hissettim. Canın çok yanıyordu gittikçe daha da acı çekmeye başladın. Eğer dövüşmeseydik beklide benim yüzümden acı bile çekmeyecektin. Benim yüzümden olduğu için böyle yapmam gerekiyordu ve yaptım. Eğer endişelendiysen, canımın yandığını düşünüyorsan, yanmadı. Yanamaz, güçlerim beni yeniliyor." Bunu söylerken ormanları gözlerime bir kez bile değmedi.

"Bir daha sonu ve başı ne olursa olsun bunu sakın yapma. Gücünün vücudunda nelere yol açtığını bilmiyoruz."

Sarmış olduğu sargıları çıkardığında kenarda bulunan masanın üzerine bıraktı. Bakışları bana dönmeden adımlarını terasa doğru çevirdi, sürmeli kapıyı açarak dışarıya çıktı. Kafamı arkaya doğru sallayarak bakışlarımı tavana diktim, içimdeki o nefesi derince dışarıya verdim. Kendime gelebilmek için bende onun gibi terasa doğru ilerdim ve kendimi terasa attım. Onu beton duvara dirseklerini dayayarak ormanı izlerken buldum. Bedenimi bedenin yanına doğru hareket ettirerek yanına ilerledim. Bakışlarımı kızılçam ağaçlarına çevirdim, buradan gözüken gölü izledim. İçime çektiğim nefeste ciğerime dolan tek şey onun kokusuydu. Rüzgarın esintisiyle saçlarım savrulurken onun kokusunu daha net getirdi. Vücudumun her yeri o kadar kasılmıştı ki gevşeyen bedenim sayesinde bunu fark edebildim. Bakışlarımı kızılçam ağaçlarından çekerek yanımdaki bedene çevirdim. Gözlerini kapatmış, dirseklerini dayayarak öylece hareketsizce duruyordu. Esen rüzgar anlına düşen saçlarını savuruyordu. Bir an içimde bir his oluştu. Ona çok fazla yüklendiğime dair bir his.

'Efendim Affan Bey sizin değerlerinizi eski seviyesine getirdi. O sizi iyileştirdi.' Bunu yapmasını ben istemdim. O yokken de ben kendimi toparlaya biliyordum, en azından yaşayabileceğim değerlere getirebiliyordum. Bunu bir şekilde sağlayabiliyordum.

'Efendim yapılan iyilikler unutulmamalı hele bu kadar kirlenmiş bir dünyada küçük bir tebessüme minnettarlık duymalı insanoğlu.'

"Ben bu duvarlar arasında, bu yeşilliklerin ortasında yıllarca beni öldürmek için uğraşan insanlardan kaçtım." Sesim sessizliğimizi delip geçtiğinde gözlerini anında açarak ormanlarını gözlerimin ilişmesini sağladı.

" Tek başıma gülümsedim, tek başıma ağladım, tek başıma düştüğümde kalktım ve ben korktuğumda kendime sığındım. Beni, ben kaldırdım." Devamını getirmekte zorlandım. Boğazımda anında düğüm oluştu, yüreğimdeki yangın ortaya çıktı birden.

"Bir gün yalnızlığımın hapsine denk düşene canımın karşılığı canını teslim ettim." O an ormanlarındaki güneş kaçarak kendini karanlık geceye bıraktı.

"Bir daha yapma lütfen. " Bedenimi döndürerek ona sırtımı çevirdim. Adımlarımı içeriye doğru atarken gözümden akan yaşı onun görmesini engelledim. Bedenimin izin verdiği kadarıyla yüzümü ıslatan yaşı elimin tersiyle sildim.

"Çağın'ı bulmayacak mıyız?" Odanın içerisinde girdiğimde arkamdan sesi duyuldu. Ne dediğimi sorguladı, ne ağladığımı gördüğü halde bunu yüzüme vurdu.

Çağın...

Evet birde bizim artık Çağın'ımız vardı. Sistemimdeki belgelerin kilidi Affan'mış. Belgeleri açacak olan kişi oymuş. Ben yıllarca boşuna onu aramıştım. Komikti. Belgelerdeki bilgilerden şüphe etmiyordum, onlar kesin bilgiydi.

'Efendim buldum...'

"Çağın meselesini ne yapacağımızı şimdi öğreneceğiz. Görünen o ki büyük bir plan yapmamız gerekiyor." Kafamı arkaya doğru döndürerek ormanlarına iliştirdim bakışlarımı. Bana doğru döndürdüğü bedeniyle elleri cebine ilişmiş bana bakıyordu. Yüzüme kondurduğum tebessüm ile önüme dönerek aşağıya doğru ilerlemeye başladım. Gizli bölüme geldiğimde şifreyi okutarak asansörün açılmasını sağladım. Asansörün içine geçtiğimde arkamdan geleceğini düşündüğüm orman gözleri göremedim. Onun arkamdan geleceğini düşünmüştüm. Yüzümdeki ifadeyi anında değiştirerek konuştum.

"Ally inelim." Dedim.

Bakışlarımı karşımdaki duvara sabitlenmişken asansörün kapıları kapanmaya başladı. Ben biraz önce attığım adım yüzünden pişmanlık duydum. Ben ona kapıyı açık bırakmıştım, yeni tanıdığım birine anında açık bıraktığım kapının pişmanlığına büründüm. Saçmalamaya başlayan düşüncelerimi anında dur diyerek kafamı hızlıca iki tarafa doğru çevirdim. Her şeyi tek başına yapan İzel onun planına mı ihtiyaç duymuştu? İnanılır gibi değil. Kendimi toparlamam gerekiyor.

Asansörün kapısı kapanmak üzereyken içeriye bir gölge düştü ve arkasından bir beden ilişti . 'Ally benden sakladıkların yüzünden seni yok etmek istiyorum.' Dedim içimde tutamadığım düşünceleri. Onun geldiğini gördüğü için kapanmak üzere olan kapıyı durdurmuştu. Oysaki komutu verilen asansörün kapısı kapanmaya başladığında ne açılabilirdi ne durabilirdi. Bu kontrol kısmen Ally'nin elindeydi. 'Alışamadığınız bir gerçeklik var artık efendim. Aklınızda sesli dile getirdiğin her düşünceyi duyabiliyorum.' Dudağımdan firar eden öfke dolu gülüş asansörün içerisinde kayboldu. Ben bu cip olayını unutuyordum ve fazlaca canımı sıkmaya başladı. Benim buna hemen bir çözüm bulmam gerekiyor.

Düşüncelerimin arasından sıyrılmamı sağlayan üzerimde hissettiğim ormanlar oldu. Bakışlarım anında onu bulurken o sırtını asansörün duvarına dayamıştı. Ellerini pantolonun cebine iliştirmiş bakışlarını üzerimde sabitlemişti. Ona bir kez bakıp hemen bakışlarımı diğer tarafa doğru çevirdim. Asansör durduğunda kapı açıldı, açılan kapıdan çıkarak cam odaya giriş yaptım. Ally buraya geldiğimi bildiğinden ekrana bilgileri açmıştı. Açılan pencereye odaklandım. Dudağım sola doğru kıvrıldı.

"Efendim Çağın VAROL'U buldum." Neşe dolu sesiyle söyledi. "En önemli detay ise o yaşıyor." Kafamı sallayarak içimdeki sevinci açığa çıkardım. Onu bulmuştuk hem de yaşıyordu. Bunları biliyor olmak içimde kocaman bir umut oluşturdu.

"Ally..." Neşe dolu çıkan sesimle seslenmiştim ona.

"İzmir'de yaşıyor, 12 saat sonra akşam Umut festivalinde yer alacak."

"Şarkıcı mı?" Dedi yan tarafımda duran ormanların sahibi.

"Evet Affan Bey. Birkaç şarkısını dinledim, insanı rahatlatan bir sesi var, dinlemenizi tavsiye ederim." Çağın'ın demek bir pop stardı. Biz onu bunca yıl nasıl bulamamıştık anlayamıyorum. Bu düşündüğümden de farklı bir tanışma olacaktı. Ellerimi saçlarımın arasında dolaştırarak saçlarımı geriye doğru savurdum.

"Plan?"

"Efendim Çağın Bey festival alanına konserden iki saat önce gelerek prova yapıyormuş. Bu sürede otelde ya da evinde kalıyormuş. Sadece sürekli yanında duran korumaları var. Adam pop star olduğu için her an internete fotoğrafları ve güncel bilgileri sızdırılıyor."

"Ona yaklaştığımız zaman farkında bile olmadan fotoğraflarımız internete düşebilir."

"Evet efendim. Sizin fotoğraflarınızın dünya internetine düşmesi problem değil. Asıl sorun şu ki düşmanlarınızın sizi bildiğini biliyoruz. Çağın Beyi eğer oradan alamazsak dünyada uzun süre kalacak olmanız onlar için açık bir kapı olacaktır. Bu süreyi en kısa süreye çekerek onu oradan almanız gerekiyor." Bedenim çoktan odanın içerisinde bir sola bir sağa doğru dolanmaya başlamıştı. Bir yandan nasıl bir plan yapmamız gerektiğini düşündüm ama asıl aklımı kurcalayan şey bu değildi.

"Ally bu kadar ekran karşısında olan biri gücünü nasıl gizleyebiliyor? " Dediğim anda yan tarafımda bulunan koltukta ki kişiye değdi bakışlarım. Koltuk bedeninin yanında küçük kalmıştı. Bacaklarını hafifçe açarak klasik erkek oturuşuyla oturuyordu. Ormanları üzerimde dolanıyorken sol elini sakallarında dolandırmaya başladı.

"Senin gibi kontrol etmeyi öğrenmiştir. Belki de Tahir dede ile oda tanışmıştır. Tahir dede onu eğitmiş olup güçlerini nasıl gizleyebileceğini öğrenmiştir." Dedi tok bir sesle.

"Gücünü kontrol etmeyi öğrenmiş olabilir. Bu kadar sevginin ve nefretin maruz olduğu bir mesleği yaparken, o gücü her zaman kontrol edemezsin ve asıl nokta Tahir dede sana fotoğraflarını internete yüklemeni istemiyorken onu böyle bir mecrada durmasını izin vermiş midir yani? "

"Buradaki asıl nokta burası oluyor o zaman." Dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım.

" Ally bu aklımı çok karıştırıyor. Bu kişi karşı tarafta yer alıyor olabilir. Bunu bilmiyoruz. Bu bizim için bir tuzak olabilir. Asansörü hazırla yarım saate içerisinde buradan ayrılacağız." Dediğimde odadan çıkmadan Affan'a döndüm.

"Sende geliyorsun yarım saate hazırlan ve asansörün önünde ol."

Cam odadan ayrılarak asansöre bindim, Affan'da arkamdan gelerek benimle birlikte asansöre bindi. Yukarıya çıkan asansör durduğunda inerek "Yarım saat sonra burada." Dedim. Merdivenlerden çıkarak odama doğru ilerledim. Odaya girdiğimde kendimi direkt duşa attım. Banyoda ki işimi hemen hallederek saçlarımı düzleştirdim ve giyinme odasına geçtim.

Kıyafetlerin arasından gözüm siyah elbiseye ilişti, onu oradan alarak giyinmeye başladım. Makyaj masasının olduğu kısma geçerek toz pembe ve taba rengini karıştırarak göz kapaklarımın üzerine far sürdüm ve üzerine ince kuyruklu eyliner çektim. Rimeli de sürerek kiraz rengindeki glosu sürdüm. Ayağıma tabanı siyah renkte ve üzerinde kahverengi taşları olan bant şeklindeki ayakkabılarımı giydim. Boynuma, bileğime, parmaklarıma ve unutmadan kulağıma şık takılardan takarak hazırlandım.

Aynanın karşısına geçerek baştan aşağıya kendimi süzdüm, hayran oldum bir kez daha kendime. Bazen çok güzel oluyordum, nadir sürelerde de çirkinliğime yanıyordum. Daha çok güzelliğime hayrandım.

Üzerimdeki elbise bileğimin bir karış üzerinde bitiyorken derin bir yırtmacı vardı. Sol göğsümün üstünden sağ göğsüme doğru dik kesime sahipti ve askılı bir elbiseydi. Fazla şık ve biraz seksi gözükmemi sağlıyordu. Aynada kendime baktıkça daha fazla hayran bakışları atmaya başladım. Bunu keserek odadan çıktım.

Aşağıya indiğimde asansörün bulunduğu bölmenin önünde duvara sırtını dayamış, ellerini ceplerine sıkıştırmış şekilde duran Affan'ı gördüm. Bir türlü onun bu evdeki varlığına alışamadım, bazen unutuyorum onun bu evde olduğunu. Ayakkabımın çıkardığı sesler evin içerisinde yankılandığından bakışlarını yerden kaldırarak üzerime sabitledi. Ormanları baştan aşağıya beni incelerken bende onunun yaptığı gibi kendisini inceliyordum.

Gri renkte takımın içine açık tonda mavi çizgili bir gömlek giymişti. İlk bir düğmesi açık bulunurken oraya gözlüğünü yerleştirmişti. Saçlarını geriye doğru tarayarak güzel bir şekil vermiş, yanık tenini açığa çıkartan açık tondaki mavi gömlek fazla yakışmıştı. Bakışlarımı yüzüne çıkartarak ona bakmaya başladım. Ormanları sonunda vücudumda dolanmayı bıraktığında gözlerimde sabitlendi. O an bakışları farklı hissettirdi.

Yanına doğru ilerleyerek asansörün şifresini girdim. Asansörün açılmasını beklemeye başladım. Asansörün bulunduğu yere geldiğimde duvardan sırtını ayırarak yanıma ilişti, her nefes alışımda keskin kokusu burnuma nüfus ediyor. Asansörün kapısı açılınca içeriye geçtim ve oda benimle birlikte içeriye girdi. Kapanan kapılarla birlikte asansör aşağıya inmeye başladı. Buradaki oksijen azalmış olmalı, nefesim kesiliyordu. Yan tarafımda duran beden boğazını temizleyerek kafasını bana doğru eğdi. Aramızda az bir mesafe bulunduğundan bu hareketi aramızdaki mesafeyi azalttı. Koca asansörün içerisinde yan yana durmak zorunda değildik.

"Fazla güzel olmuşsun."

Nefesi boynumdan vücuduma doğru yayıldı. Bazen asansörün içerisi çok karartıcı oluyordu ve küçük bir kutuya benzetiyordum bu durumlarda. Havasız oldukça sıcak oluyordu. Bu dakikalar içerisinde aşağıya inme mesafemiz sanki uzamıştı . Sonunda açılan asansörün kapısıyla birlikte kendimi dışa attım. Cam odaya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Bu süre içerisinde nefesimi tutuğumun bile farkında değildim.

'Efendim değerlerinizde bir artış meydana geldi.' Ne? 'Kapa çeneni! Asansörün içerisini havalandır, fazla daraltıcı ve nefes kesici.' Her şeyimi biliyor olması canımı sıkıyor. Kafamı hızlıca sallayarak bu etkiden çıkmaya yeğledim.

"Ally bizi onun olduğu yere gönderiyorsun. Tüm güvenlik sistemleri kırmızıya çıksın. Ben yokken kendini nasıl gizleyeceğini biliyorsun, eğer buraya gelmemiz uzun sürerse güç azalması gerçekleştiriyorsun. Ormanın, evin ve senin güvenliğin kalkacak. Jeneratörlerin hepsinin çalışır halde aktifleştir. Kullanım iznini onaylıyorum.

"Geldiğimde burası güvenli halde olsun. Her hangi bir suruna karşılık geldiğimizde değişim yapabiliriz. Bu yüzden tüm sistemi ona göre ayarla." Son olarak. " Orada sana ihtiyaç duyacağım." Affan'a dönerek bakışlarımı ona sabitledim.

"Dünyana dönmeye hazır mısın?" Yüzünde bir gülümseme oluştuğunda kafasını yana doğru eğerek eli ile çıkışı işaret etti.

 

 

 

Alandrahlall

 

 

.İlk Wattpad de yayınalanma tarihi 07.12.2023

 

 

05.09.2024

 

 

Kitabımın bölüm uzunlukları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin için uzun bir aralık mı? Okuduğunuzda zihninizde oluşan her düşünceyi aşırı merak ediyorum. Yorumalrda belirtirseniz çok motlu olurum canlarım.

 

 

Kitabıma bir şans verip okuduğunuz için teşekkür ederim.

 

 

Pazartesi yeni bölümde görüşürüz. ( 9.9.2024)

Loading...
0%