@alanya352
|
Genç kız parkta yürüyüşe çıkmıştı; aniden yağan yağmurla ne yapacağını şaşırdı. Yerdeki ve hala ıslanmamış gazeteyi kapıp başının üstüne koyarak koşmaya başladı, ama ne yazık ki gazete kağıdı onu ıslanmaktan koruyamıyordu. Birkaç dakika koştuktan sonra yoruldu; elindeki gazeteyi yere fırlatıp kollarını havaya açtı ve gözlerini kapatarak yağmurun bedeninden damlamasına izin verdi. Birkaç dakika bu şekilde durdu, ama birden yağmurun durduğunu fark etti. Hala sesini duyabiliyordu; gözlerini yavaşça açtığında, üstünde tutulan şemsiyeye baktı.
“Selammm güzel bayan,” dedi, şemsiyenin sahibi. “Yine mi sen, Can?” “Evet, yine ben.” “Burada ne işin var, beni mi takip ediyorsun?” “Evde bulamadım seni Meliha, ben de her zamanki gibi parkta olduğunu düşündüm.” “Bu yağmurda neden geldin Can?” “Yağmur değil, gökten kurşun yağsa bile gelirdim.” “Abartsaydın Can.” “Bunun karşılığını verebilirsin.” “Nasıl verecekmişim?” “Bu soğuk yağmurda sıcak bir öpücükle verebilirsin Meliha sultan.” “Rüyanda ancak, Can, rüyanda.” “Off, neden ama?” “Gidelim hadi, sırılsıklam olduk.” “Tamam.”
Can, Meliha’ya uzun süredir aşık olan biriydi; her fırsatta ona güzel sözler söyler, şiirler yazardı. Ama Meliha ona yüz vermezdi. Onu kırmaktan korkuyor, kalbinde başka biri olduğu için aralarındaki bağı hep mesafede tutuyordu. Bu durum, Can’ın içindeki sevdayı daha da derinleştiriyor, Meliha’nın gözlerindeki sıcaklığı gördükçe yüreğini yangın yerine çeviriyordu. Her yağmurda, Meliha’nın gülüşünü görmek için parka geliyordu; ama bir o kadar da umutsuzdu. Meliha’nın gözlerinde bir başka dünya vardı, orada Can yoktu. Yağmur, bu aşıkların hikayesinde sadece bir aracıydı; ama belki de en güzel anların tohumları, bu soğuk damlaların altında filizleniyordu.
Gülcan, pencereden yağmurun dansını izlerken sıcak çikolatasını yudumluyordu. Arkasındaki hafif dokunuş dikkatini dağıttı; Talha’nın sesi duyuldu.
"Ne zaman geldin, Talha abi?"
"Şimdi geldim Gülcan." Talha’nın elindeki poşet dikkatini çekti. "Bana ne aldın peki?"
"Ne olabilir Gülcan?"
"Çikolata tabii ki!"
"Doğru tahmin ama hepsini sana almadım, Rabia’ya da aldım."
"Neden hepsini bana almadın?"
"Rabia’ya almak istedim, bu kadar uzatma Gülcan."
"Tamam, Talha abi."
"Ne oldu? Sadece sana almadım diye bozuldun mu?" diye cevap verdi Talha.
"Ne bozulacağim abi." dedi Gülcan.
"Öyle diyorsan öyle olsun neyse Rabia’yı çağır, hadi kardeşim."
"Off tamam abi!" Gülcan, hızla Rabia’yı çağırmaya gitti.
"Rabiş!" dedi. "Ne bağırıyorsun, Gülcan? Korkutuyorsun beni."
"Talha abi seni çağırıyor."
"Neden?"
"Çikolata almış sana!"
"Tamam, hadi gidelim!" Rabia, Gülcan’la birlikte odaya döndüğünde, hemen sordu: "Nerede benim çikolatalarım, Talha?"
"Burada Rabia." Talha, poşetten çikolataları masanın üzerine boşaltırken, Rabia hemen yanıtladı.
"Peki ya benim?"
"Alın bakalım, beraber yiyin."
"Tamam abi." Rabia, çikolatalara yöneldi. "Talha, Meliha, Can, Hasan nerede?"
O sırada kapı çaldı. Rabia kapıyı açtığında, sırılsıklam Meliha ve Can’ı gördü.
"N’olmuş size ya?"
"Islandık Rabia, n’olacak?" dedi Can, üşüyerek.
"Içeri geçin hadi, hasta olacaksınız." İçeri geçip üst katta kıyafetlerini değiştirmeye gittiler.
"Kim gelmiş Rabia?" dedi Talha.
"Can ve Meliha, sırılsıklam olmuşlar."
"Neredeler şimdi?"
"Kıyafetlerini değiştirmeye gittiler."
"Okey." Talha, Hasan’ı sordu. "Hasan nerede?"
"Bilmiyorum." O sırada kapı tekrar çaldı.
"Bu sefer sen bak, Gülcan, hadi."
"Tamam." Gülcan kapıyı açtığında, ıslak Hasan’ı gördü.
"Hoş geldin, içeri geç hadi."
"Ben üzerimi değiştirmeye gidiyorum."
O sırada Talha’nın sesi duyuldu. "Kim geldi Gülcan?"
"Hasan gelmiş."
"Tamam."
Herkes birkaç saat sonra oturma odasında, yağmur sesi eşliğinde sıcak çikolata içiyordu. Can, Meliha’nın dizine uzandı. Başını kaldırıp onun gözlerine baktı.
"Sadece birazcık," dedi Can.
Meliha, tatlı bakışlarına dayanamadı ve izin verdi. "Peki, Can."
O sırada Hasan gülümsedi. "Çok tatlısınız."
"Kes hasan!" Meliha tepki gösterdi.
"Aynen kes hasan sonra benim başıma patlıyor." diyerek cevap verdi Can.
"Ben mi senin başına patlıyorum." dedi Meliha.
"Yok güzelim ne alaka? Sen benim başıma patla yine sorun etmem."
"En iyisi ben susayım sizin atışmanız beyin bırakmıyor."diye cevap verir Hasan.
"Talha abiiiii!" Gülcan seslendi.
"Efendim Gülcan?"
"Bende uzanmak istiyorum."
"Gel bakalım Gülcan." Talha, gülümseyerek yanına davet etti.
"Gülcan, gel benim kucağıma," dedi Hasan.
"Hasan, saçımı çekiyorsun sen uzandığımda!"
"Yok, seni istemiyorum. Talha abiyi istiyorum!"
"Aman, Talha abini yesinler!"
Gülcan, daha fazla uzatmadan Talha’nın dizine uzandı. Herkes huzur içindeydi; yarım saat sonra hepsi uyuya kalmıştı.
Bu altı arkadaş, belki de yakında dostluktan daha fazlası olacaktı. Her birinin kalbinde bir aşk, bir karmaşa vardı ama bu, onları ayırmak için asla bir engel olmayacaktı. |
0% |