Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@alara.mrglu

Demirden​​

Öğle vakti geçmiş saat iki olmuştu. Almilayı birkaç kez aramış ama ulaşamamıştım. Ona bir şey olma düşüncesini sürekli aklımdan itmeye çalışıyordum. Belki dersi vardı. Gerçi öğleden sonra dersi olmayacaktı ama son dakika değişiklik olmuş olabilirdi. Düşünceler beynimi yemeden bir şeyler yapmalıydım.

 

"Baba Almilaya 3 saattir ulaşamıyorum. Ben bi okula gidip bakayım. Normalde öğleye kadar dersi vardı ama."

 

"Tabi git oğlum. Haber alınca beni de ara olur mu?"

 

Başımı sallayıp lokantadan çıkarken babamın 'Allah Allah inşallah kötü bir şey yoktur.' dediğini duymuştum. Arabama binip okula yoluna sürmeye başladığımda aklıma aniden hastane geldi. Aniden fren yaparak arabayı durdurdum. Aklıma hiç getirmek istemeyeceğim düşünceler gelmeye baslayacak gibiydi. Hemen bizim mahalleye yakın olan hastaneyi aramaya başladım. Telefon açıldığında Murat abiye duymak istemeyeceğim cevaplar için sorumu sordum.

 

"Murat abi bir iki saate yakın hastaneye sarışın mavi gözlü boyu bir 1.70 civarı bir kız getirildi mi?" (Kapaktaki kız ama o kizin ismini unuttum bulamıyorum 😂)

 

"Demir oğlum yavaş dur noluyor? İki saattir buraya bir sürü kişi geliyor hangi birini aklımda tutayım. Ama galiba dediğin eşgalde birini birkaç öğrenci ve öğretmen, bayılmış olan bir öğretmen getirmişlerdi. Hala burada mı diye bir bakayım mı?"

 

Murat abinin söylediği bayılma kelimesiyle boş boş direksiyona bakmaya başladım. Bayılan kişi inşallah Almila değildir. Allah'ım lütfen o olmasın lütfen.

 

"Murat abi bakar mısın sana zahmet."

 

"Tamam ben kapatayım telefonu bakıp hemen sana dönerim."

 

Araba hala çalışır vaziyette olduğu için gaza basıp hastaneye yoluna girmek için U dönüşü yaptım. Hızlı bir şekilde hastaneye vardığımda telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda Murat abi arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Demir oğlum dediğin kişi şu anda burda ama durumu iyi gibi uzaktan gördüm. Bir odada yatıyor. Birde yanında bir kız var. Senin dediğin kişinin ismi Almila dimi öyleyse doğrudur."

 

Oh Allah'ım çok şükür bulabilmiştim sonunda Murat abiye teşekkür edip kapattıktan sonra arabadan çıkıp koşarak hastaneye girdim. Murat abiyle konuşurken hangi odada yattığını öğrendiğim için direk ikinci kata çıktım. 123 numaralı odanın kapısına geldiğimde elimi yumruk yaparak kapıyı tıklattım.

 

Almiladan

 

Gözlerimi araladığımda beyaz duvarla karşı karşıya geldim. Neredeydim ben diye düşünecekken neler olduğunu anında anladım. Açlıktan bayılmıştım galiba. Sabah evden kahvaltı yapmadan çıktığım için olmuş olabilirdi. Eğer kahvaltı yapmadan güne devam etmeye çalışırsam bünyem zayıf düşüyordu. Başımı yana çevirip baktığımda Ayşen'in yanımdaki koltukta oturup üzgünce bana baktığını farkettim.

 

"Ay Almila uyanmışsın. Nasılsın canım?

 

"Galiba iyiyim gözlerimi henüz yeni açtığım için durumumu çözemedim."

 

"Almila düzenli beslenmiyorsun galiba doktor açlıktan bayıldığını söyledi. Kan değerlerinde düşükmüş. Vitamin eksikliği, demir eksikliğin varmış. Doktor uyanınca neler yapman gerektiğini daha detaylı anlatacaktı. Ben doktora uyandığını haber edeyim."

 

Başımı aşağı yukarı salladığımda hiç konuşacak halimin olmadığını farkettim. Ayşen kapıyı açıp çıkarken karşısında Demir'i görüp durdu. Demir'in gözleri direk beni bulduğunda gülümsedim. Ayşen gittiğinde Demir odanın kapısını kapatıp yanıma geldi.

 

"Oh şükür Allah'ım seni sonunda görebildiğime sevindim. Almila saatlerdir seni arıyorum cevap vermiyorsun. En sonunda hastanede görevli olan tanıdığım aracılığıyla ulaştım sana. Nasıl oldu bu anlatır mısın?"

 

"Açlıktan bayılmışım. Vitamin eksikliği,Demir eksikliği falan varmış. Doktor Ayşen'e böyle söylemiş. Zaten bende bunların olduğunu önceden biliyordum. Fakat bugün bir şey olacağını düşünmeden kahvaltı yapmadan evden çıktım."

 

Demir kollarını açıp bana sarıldığında kalbim yerinden dışarı çıkmak için depar atmaya başladı. Elini saçlarıma doğru çıkarıp saçlarımı okşamaya başladı.

Bu hareketiyle yüzüme büyük bir tebessüm kondurdum.

 

"Senin için ne kadar endişelendim biliyor musun? Haber alamadığım süre boyunca nefes alamıyormuş gibi hissettim. Kendine dikkat et lütfen sana küçücük de olsa bir şey olma ihtimali beni mahveder."

 

Demir geri çekilip bana baktığında başımı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım.

 

"Bundan sonra daha dikkatli olacağım."

 

Elimi yanağına götürüp okşamaya başladığım sırada odanın kapısı açıldı. İçeriye doktor ve Ayşen girdiğinde elimi Demir'in yanağından çektim.

 

****

 

13 Ekim perşembe

 

Dün akşam üstü altı buçuk gibi hastaneden çıkmıştık. Biraz geç çıkmıştık çünkü doktor bir iki test daha yapmak istemişti. Şüphelendiği birkaç durum varmış ama bu sabah şüphelendiği şeylerin doğru çıkmadığını telefonuma gelen sonuçlarda görmüştüm. Düşünceler havuzunda boğulmaya devam edecekken kolumun dürtülmesiyle başımı sağa çevirdim.

 

"Almila hocam yarım saattir kupanıza bakıp duruyorsunuz bir problem yoktur inşallah."

 

Bunu diyen kişi alperdi. (Birkac bölüm öncekinden hatırlarsınız Alperi.)

 

" Yok yok bir problem yok Alper öyle dalmışım işte."

 

Alper peki öyle olsun der gibi bakarak önüne dönmüştü. Biraz sonra zil çaldığında bu zilin öğretmenlerin artık derslerine gitmesi gerektiğini belirten zildi. Öğleden sonra 13:00'da dersim vardı ve şu an o ders girecektim. Oturduğum koltuktan kalkarak öğretmen masasının üstünden kitabımı ve kalemlerimi aldım. Alper'e görüşürüz diyerek öğretmenler odasından çıkmak için kapıya doğru ilerledim. Kapıya geldiğimde kolu tutup aşağı doğru çektim. Kapı açıldığında kapıyı geriye doğru açtım. Kapıyı açtığım esnada çocuklar koşturarak sınıflarına gidiyorlardı.

 

"Yavrum koşmayın düşeceksiniz şimdi."

 

Çocuklar tabi söylediğime aldırış etmeden sınıflarına koşarak girmeye devam ettiler. Bende bana çarpmamalarına dikkat ederek 7/B sınıfına doğru ilerlemeye başladım. Sınıfın kapısına geldiğimde yüzüme bir gülümseme getirip kendime çeki düzen vererek sınıfa girdim.

(Ders kısımlarını yazmayacağım en azından böyle yazıyorum ki karakterin işe gittiği belli olsun yani.)

 

*****

Demirden

 

Lokantada yemeklerimizi pişirip müşterilerimize sunmaya devam ettiğimiz sıralarda biraz önce düşündüğüm bir fikri uygulamaya geçirecektim. Almilaya bir sürpriz hazırlamak istiyordum. Sahilde açık hava sineması gibi bir şey düşünmüştüm. Yani bunları bi yarım saat önce lahmacun hamurunu hazırladığım sıralarda aklıma bir anda gelmişti. Sahilde güzel bir ortam kurup büyük bir ekranda kurarak film izleyecektik. Tabii tek sıkıntı Almila'nın ailesinden izin almasıydı. Onda da çok büyük bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyordum. Benim için bu işleri organize edecek olan organizatör arkadaşımı aramak için unlu ellerimi yıkamak için lavobaya doğru ilerlemeye başladım. Lavobaya girdiğimde musluğu açarak ellerimi güzelce yıkadım. Ellerim tamamen undan kurulduğunda eşofmanımın cebinden telefonumu çıkararak organizatör arkadaşım Emir'i aradım.

 

"Alo Emir kardeşim nasılsın?"

 

"İyiyim teşekkür ederim Demir sen nasılsın? Nasıl gidiyor işler?"

 

"İyiyim bende sağ olasın. İşlerde Allah'a şükür iyi o da."

 

"Güzel güzel Allah bereket versin. Bir sorun mu var hayırdır?"

 

"Sorun yok kardeşim hatta güzel bir nedenden dolayı aradım seni. Kız arkadaşıma bir sürpriz hazırlayacağım. 18:00'da sahilde iki sandalye masa falan bir de açık hava sineması gibi projeksiyon ekran falan hazırlayabilir misin?"

 

"Oo hayırlı olsun Demir. Tabii Demir sen istersinde ben yapmaz mıyım. 2 saate olmuş bil."

 

"Sağ ol Emir kardeşim. Allah razı olsun. Bizim lokantayı bırakamıyorum biliyorsun. Yoksa birlikte hazırlardık."

 

"Demir hiç sorun etme. Ben hallederim işimiz bu sonuçta. Hadi sen işine dön bende hazırlamaya başlayayım.

 

"Tamamdır o zaman hadi görüşürüz Emir."

 

Emirde görüşürüz dedikten sonra telefonu kulağımdan çekip telefonu kapattım. Bu sürprizimi Almila'm çok beğenecekti eminim.

 

***

Almiladan

 

Saat 17:00'a gelirken bir saat önce dersler bitmiş herkes dağılmıştı. Okulda sadece öğretmenler, müdür ve müdür yardımcısı kalmıştı. Müdür kısa bir toplantı yapmak istediğini WhatsApp grubundan saat 15:00'da duyurmuştu. O yüzden şu şimdi öğretmenlerle müdürün ve müdür yardımcısının gelmesini bekliyorduk.

 

"Bugün saçların çok güzel olmuş Almila. Yani her zaman güzeldi de bugün ayrı bir güzel sanki."

 

Başımı çevirip bunu söyleyen kişiye baktım. Bu cümleyi söyleyen kişi Umut abiydi. Cidden noluyor ya? Benim yanımda erkek arkadaşımı gördükten sonra bu şekilde davranmaya devam ediyor olması rahatsız ediciydi. Yine de diğer öğretmen arkadaşlardan dolayı nazik davranmayı tercih ettim.

 

"Teşekkürler Umut abi"

 

Abi kelimesinin üstüne basarak söylemiştim. Anlamalıydı artık. Umut abi, abi kelimesini duyduktan sonra morali bozulmuş gibiydi. Bozulsun artık yapacak bir şey yok boşuna ümit veremem sonuçta. Bakışlarımı diğer öğretmen arkadaşlarımın üzerinde gezdirirken Müdür de öğretmenler odasına girdiğinde kendimize çekidüzen verdik.

 

''Merhabalar arkadaşlar, nasılsınız ?''

 

Bir kaç kişi iyiyiz dedikten sonra müdür bey elindeki dosyalara bakmaya başladı. Sonra bize dönerek konuşmasına başladı.

 

''Arkadaşlar bugün öğleden önce 2.kattaki koridorda iki öğrenci arasında büyük bir kavga çıktı. Bir öğrenci nöbetçi öğretmenimiz Sami Bey'e yalan söyleyerek onu oradan uzaklaştırdıktan sonra iki öğrenci kavgaya tutuştu. Kavgayı ayırmaya çalışan çocuklardan birinin burnu kırıldı. çocuk revirde şu anda ailesine haber verdik yoldalarmış. Aman arkadaşlar dikkatli olalım. Bu akılları başka şeylere çalışan öğrencilerin ne yapacağı belli olmuyor. ders dışında her şeyde zehir gibiler.''

 

''Müdürüm burnu kırılan çocuğun ismi nedir?''

 

Bu soruyu soran kişi Alperdi. Eğer dersine girdiği bir öğrenciyse o yüzden merak ediyordur herhalde diye düşünüyorum şu anda.

 

'' İsmi Ateş Taş.''

 

Bir saniye bu çocuk Demir'in kuzeni olmasın sakın. Demir'in teyzesinin oğlu da Ateş Taşdı ama bu okulda mı okuyordu hiç bilmiyordum açıkçası. Gaziantep'e gitmeden önce bir kere görmüştüm o kadar. Demir'in kuzeni olup olmadığını hemen öğrenmem gerekiyordu. ben düşüncelere dalmış bir şekildeyken müdürün konuşmalarına odaklanamamıştım. Müdürün ismimi söylemesiyle kendime gelip müdüre baktım.

 

''Almila hocamız ve yeni gelen diğer Alper arkadaşımızın burada kısa süre içinde başarılı oluşlarına mutlu oldum açıkçası. Öğrencilerimiz iki hocadan gayet memnun. Tabii ki diğer hocalarımızda seviliyor biliyorsunuz. Arkadaşlarımız yeni olduğundan hemen böyle sevilmeleri nadir karşılaşılan durum. Bu yüzden ikisine bir alkış istiyorum.''

 

Öğretmen arkadaşlarım alkışlarken bende alper ve kendim için alkışlamaya başladım. Alkışlama kesildiğinde müdür bey konuşmasına devam etti. Konuşmalarının çoğu 8. sınıf öğrencileri için lise sınavına yönelik neler yapılabilir bu konuya yönelik öneriler alıyordu. Bir anda aklıma gelen saatle saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu masanın üzerinden aldım. Ekranı açtığımda Demirden on cevapsız arama olduğunu gördüm. Eyvah telefonu sessizde bırakmıştım. kim bilir ne kadar merak etmiştir beni. Hemen mesaj kısmına girip Demir'e yazmaya karar verdim.Bu arada saatte 17:40'dı. Adam yarım saattir bana ulaşmaya çalışıyordu. Daha fazla bekletmeden ona cevap yazmaya başladım

 

"Demir canım kusura bakma müdür toplantı yapmaya karar verince telefonumu sessize almıştım. Sessizde unutmuşum. Beni aramışsın ama şimdi gördüm."

 

Demir mesajı görene kadar mesaj kısmını açık bırakmıştım. Beş dakika geçmeden mesaj gelmişti. Demek ki benden haber alabilmek için telefonun başında bekliyordu.

 

"Almila öldüm öldüm dirildim kızım niye o telefon sessize alınıyor? Tamam toplantı olabilir titreşime al şunu. Başına bir şey mi geldi diye kendimi burda yiyorum bir saattir. Neyse toplantı bitti mi gelip alayım seni."

 

Mesajı okumayı bitirdiğimde müdür de toplantıyı bitiren o yarın görüşürüz arkadaşlar cümlesini kurduğunda rahatlamıştım. Başımı şişirdi resmen. Neyse Demir'e toplantının bittiğini ve okuldan şimdi çıkacağımı yazdım. O da tabii ki 'bekle on dakikaya gelip alıyorum seni' mesajını atıp sohbetten çıkmıştı.

 

***

Okulun karşısındaki durakta 5 dakikadır bekliyordum. Demir eğer lokantadan geliyorsa 15 dakikada buraya gelmiş olması gerekiyordu. Toplantıdan çıkıp buraya yürümeyi ve 5 dakika beklememi hesaba katarsak gelmiş olması gerekiyordu. Telefonumu açıp saate baktığımda altıyı çeyrek geçtiğini gördüm. Telefonumu tekrar kapatırken durağa yaklaşan arabayı farkettim. Şükür sonunda Demir gelebilmişti. Geç geldi diye bir trip mi atsam acaba neyse ayakta beklemekten ağaç olduğum için bunu yapmamaya karar verip arabaya doğru ilerledim. Şoför koltuğunun yan tarafındaki kapıyı açarak Demir'in yanına oturdum. Çantamı arka koltuğa attığım sırada Demir elimi tutmuştu.

 

"Güzelim dur önce bir doya doya bakayım sana sonra çantanı koyarsın yaa."

 

O bana güzelim mi dedi? Anında bütün günün yorgunluğu beklemiş olmamın verdiği gerginlik üzerimden gitmişti. Çantam koltukta yerini alırken bende Demirle göz göze gelmiştim. Demir kendini daha da yaklaştırınce elini yanağıma koyup goz altımdan yanağıma doğru baş parmağıyla okşamaya başladı

 

" Göz altların yorgunluktan nasıl da şişmiş ama her zaman güzelliğini korkuyorsun her halinle bir başka güzelsin sevdiğim."

 

"Amaa Demir utandırıyorsun beni. Benim güzelliğimden değil. O senin güzel gözlerinin, güzel bakışından dolayıdır."

 

Demir elini yanağımdan çektiğinde kollarını iki yana açtığında sarılmamı istediğini anladım. Bende ona karşılık kollarımı vücuduna sararak başımı göğsüne koydum. Kulağım kalbine yakın durduğundan hızlı atan kalp atışını hissedebiliyordum.

 

"Ah senin bu güzelliğin aklımı başımdan aldı Almila. Sana bir sürprizim var. Birazcık geç kaldık ama sorun yok yetişebiliriz."

 

Tamda bu noktada romantiklik bitmişti. Demirle sarılmamızı sonlandırdımızda Demir arabayı çalıştırdı. Bende gözlerimi Demirden alamayarak ona odaklanmış bir haldeydim.

 

''Biliyorum çok yakışıklıyım ama kaza yapmamı istemiyorsan bana bakmaya son vermelisin."

 

Demir'in söylediğiyle başımı cama çevirdim. Demir'in kısacık bir gülme kıkırtısını duyunca yüzüm alev alev olmuştu. Kısacası utanmıştım. Yüzüm şu an kesin kıpkırmızı olmuştur. Neyse sakın oluyoruz.

 

"Niye gülüyorsun Demircim komik bir şey mi var?"

 

Başımı tekrar Demir'e çevirdiğimde gülümsemeyi durdurmuştu.

 

"Tamam gülmüyorum. Hadi asma suratını. Ve işte sürprizime geldikk."

 

Araba sahil kenarında durduğunda hemen sorgulamaya başlamıştım. Sürpriz neydi acaba? Almila bu sakin evlenme teklifi falan etmesin? Etse nolacak ki tabii ki kabul edicem. Neyse iç sesim daha fazla teori üretmeden onu susturmalıydım.

 

"Sürprizim sahilde mi?"

 

"Evet hadi inelim bakalım."

 

Demir arabanın anahtarını kontaktan alıp ceketinin cebine koyduğunda siyah deri ceket giydiğini o an farketmiştim. Adamın yüzünü incelemekten kıyafetine sıra gelmedi tabii. Bende kapıyı açıp arabadan inecekken ben kapı koluna tuttuğum sırada Demir kapıyı açmıştı. Elimi tutarak beni yavaşça arabadan indirdi. Arabanın kapısını boşta kalan eliyle kapatıp elindeki arabanın anahtarıyla kapıları kilitledi. Ellerimiz birbirine kenetli bir şekilde sürprizime doğru gidiyorduk. Ben tam incelemeye başlayacakken önümdeki büyük projeksiyonu gördüm. Açık hava sineması mı kurulmuştu acaba?

 

"Demir burada açık hava sineması mı oluşturuldu? Benim niye haberim olmadı?"

 

Küçüklüğümden beri açık hava sinemalarını çok severdim. Tabi hala seviyorum da. Yıllar geçtikçe bu açık hava sinemaları artık olmuyordu.

 

"Burada açık hava sineması yoktu tabi. Ben sana sürpriz olarak açık hava sineması yarattım."

 

İnanamıyorum. Demir benim açık hava sinemasını sevdiğimi unutmamıştı. Tabii ki unutmazdı bende ki düşüncelere de bak.

 

"Yaa Hayatım çok güzel düşünmüşsün. Sen nasıl hatırlıyorsun benim açık hava sineması sevdiğimi diye soracağım ama cevabı da belli aslında."

 

"Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmuyorum Almila. Seninle ilgili her şeyi burama not etmişim, kazımışım nasıl unutabilirim ki."

 

Demir burama kazımışım derken işaret parmağını ilk kalbine sonra basına götürmüştü. Ona gulumsediğimde elini yanağıma koydu.

 

"Hadi daha fazla bekletmeyelim. Filmi izlemeye geçelim."

 

Demir elini yanağımdan çektiğinde elini tekrar elimle birleştirdi. Projeksiyonu biraz ilerisinde durduğumuzda önümde duran çadıra baktım. Çadırın açıp kapama yeri tamamen dışarıyı görecek şekilde yapılmıştı. Şeffaf kaplama gibi yani. Diğer yerleri normal kapalıydı. Yani sinemayı izlemek için sadece şeffaf kısım dışarıyı gösteren kısımdı. Bu da demek oluyordu ki çadırın içine girip sürgüsünü çektikten sonra filmi izleyecektik. Böylece üşümemiş olacaktık. Bunu farkettiğimde bir kez daha Demir'e aşık oldum. Böyle ince düşünmesiyle beni mest ediyordu.

 

BÖLÜM SONU

Loading...
0%