@alara.mrglu
|
16 Ekim Pazar
Yeni güne gözlerimi açtığım anda yastığımdan başımı kaldırıp odamda göz gezdirdim. Çalışma masasının sandalyesinde oturan Demir'i görünce irkildim. Demir'in burada ne işi vardı? Odaya kadar nasıl gelebilmişti? Kendime çeki düzen vererek oturur pozisyona geldiğim sırada Demir hala konuşmadan bana bakıyordu. Onun söze girmeyeceğini anladığımda ben söze girmeye karar verdim.
"Ne işin var burada?"
"Ne işim mi var? Sen iyi misin Almila!"
Demir'in sesi biraz fazla çıkınca sesini neden gereksizce yükselttiğini anlamayaraktan yüzüne ne oluyor gibisinden bakmaya başladım.
"Almila bana bir açıklama yaptırtmadan telefonunu kapattın mesajıma görüldü attın. Telefonunu tamamen kapattıktan sonra seni kaç defa arayıp mesaj attım haberin var mı?"
Başımı eğip ellerime bakmaya başladığımda Demir oturduğu sandalyesinden kalkıp yanıma geldi. Başımı kaldırıp Demir'e baktığımda yatağın ucuna gelip oturdu. Demir'in benim bir suçum yok her şeyi açıklayabilirim gibi bir duruşla bana bakmaya başlamıştı. Evet baya yüksek hayal gücüm var ve bunları ona baktığımda farkedebiliyordum.
"Bak Almila o gördüğün kız benim kuzenimdi. Bu arada telefonun hala kapalı mı?"
Kuzeni miydi? Nasıl yaa? Ben şimdi her şeyi yanlış mı anlamıştım? Galiba biraz abarttım bu işi. Ama telefonumun kapalı olduğunu neden sormuştu ki?
"Evet telefonum kapalı hala neden sordun?"
"Sana her şeyi en baştan anlatayım..."
30 dakika sonra
Demir bana her şeyi anlattığında gerçekten boşu boşuna haksızlık ettiğimi farketmiştim. Demir'i dinlemeden telefonumu kapatmıştım. Demir'e cok üzgün olduğumu seni yanlış anladığımı söyledim. Fakat Demir de bana biraz darılmıştı. Demir ona güvenmediğimi düşündü. Ben o kızın kuzeni olduğunu bilmiyordum. O kızın da polis olduğu ve gizli görev için böyle yalan söylediğini de bilmiyordum. Bir anlık kıskançlıkla olmuştu. Aynısı benim başıma gelmiş olsa Demirde kıskanırdı.
Neyse bunları artık düşünmenin bir anlamı yoktu. Demir beş dakika önce yanımdan ayrılıp lokantaya gideceğini söylemişti. Yanımdayken ona sarılıp kendimi affettirmeye çalışmıştım. Onu çok sevdiğimi, çok kıskandığımı dile getirmiştim. Bana o kuzeniyle olan yakınlıklarından bahsederken bile biraz kıskançlık oluşmuştu ama ona bunu tabii ki yansıtmadım. Lokantaya gidip biraz daha gönlünü almam gerekiyordu. Tam affetmiş gibi durmuyordu. Yataktan kalkarak giysi dolabımın önüne geçip dolabın kapaklarını açtım. Hangi kıyafeti giysem diye göz gezdirirken komodinin üzerindeki telefonum çalmaya başladı.
Komodine yaklaşıp ters çevirdiğim telefonumu düz tarafa çevirip ekrana baktım. Buse arıyordu. Demir'in kardeşi arıyordu yani. Daha fazla çalan telefonu bekletmemek adına yeşil kısmı yana doğru çekip telefonu kulağıma doğru yaklaştırdım.
"Alo Busecim."
"Almila abla nasılsın?"
Busenin beni aramasına biraz şaşırmıştım açıkçası. Geldiğim günden beri yüz yüze birçok kez gördüm bana mesaj attığı zamanda olmuştu ama telefondan beni hiç aramamıştı. Merak etmeye başlamıştım doğrusu.
"İyiyim Busecim sen nasılsın kötü bir durum yoktur inşallah?"
" Bende iyiyim Almila abla. Kötü bir durum yok neden öyle dedin ki?"
"Bir anda beni aramana şaşırdım da o yüzden canım."
"Haa ondan diyorsun. Endişelenme Almila abla kötü bir durum yok. 22 Ekim cumartesi günü bir arkadaşımızın doğum günü var da parti verecekmiş ve Ateşle beraber gitmek istiyoruz o partiye. Bugün elbise alışverişine çıkmak istiyorum. Fakat bir iki arkadaşımın işi olduğu için yalnız kaldım."
Birkac saniye durakladıktan sonra tahmin ettiğim o soruyu bana yöneltti.
"Acaba diyorum benimle gelir misin Almila abla?"
"Tabii ki gelirim Busecim. Sorman bile hata."
"Tamam o zaman çok teşekkür ederim Almila abla o zaman bizim yurda yakın bir yerde çok güzel elbiseler satan mağazalar var. Ben sana konumu atayım o şekilde bulabilirsin yolu değil mi Almila abla?"
Daha önce Eyüp sultana gitmemiştim ama bir sekilde bulurdum elbet. (Buse Eyüp Sultan tarafında okuyor arkadaşlar ilk bölümden hatırlarsınız.)
"Tabii ki sen düşünme o kısımları. Ben hallederim. Sora sora Bağdat bulunur sonuçta değil mi?"
"Tamam o zaman Almila abla gelince görüşürüz. Ben kapatayım da sana konumu atayım."
"Tamamdır canım hadi görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra giysi dolabımdan beyaz büstiyer tarzı üst ve keten bir krem rengi pantalon alarak yatağımın üstüne koydum. Keten pantalonları ve kumaş pantalonları seviyorum çünkü kot pantalonlardan daha rahat geliyordu bana.

(Giydikleri buna benzer)
Yatağımın üzerine koyduğum pantalonu ve büstiyeri giydiğimde aynaya bakarak kendimi inceledim. Evet güzel gözüküyordum. Busenin yanından döndükten sonra da Demir'in lokantasına giderim diyerek kafamda planlar oluşturmaya başlarken daha fazla düşüncelere dalmadan kendime geldim. Saçımı düzleştirme ya da dalgalı yapmama gerek yoktu. Biraz tarasam tamamdır diye düşünerek makyaj masama yaklaşıp masanın üstünden tarağımı aldım. Tarağı saçımın üstten dibe doğru yavaş yavaş taramaya başladım. Saçlarımı ikiye ayırıp o şekilde taramaya devam ettim. Bir süre sonra saçlarım dağınık görüntüden kurtulduğunda aynada memnuniyetle kendime baktım. Makyaj yapsam mı diye düşünmeye başladığım sırada vazgeçip makyaj masamdan ayrıldım. Giysi dolabımdan kıyafetlerime uygun olabilecek bir çantayı elime aldım. Çantamın içini açıp bir şey var mı diye baktığımda bir ıslak mendil bir kuru mendil ve kırmızı rujum vardı. Allah allah ben bu çantayı nerede kullanmıştım acaba. Neyse kırmızı ruju çantadan çıkararak makyaj masamda rujlarımı koyduğum bölüme yerleştirdim.
Telefonumu yatağın üzerinden alarak çantamın içine koydum. Şimdi tamamen hazırdım. Buseyi çok fazla bekletmemek adına son kez aynadan kendime bakarak odamdan çıktım. Koridorda ilerlerken mutfaktan annemin bir şeyleri kesmesinin sesi geliyordu. Yani bıçakla ekmek tahtasının üstünde bir şeyler keserken çat çat gibi sesler duyuluyordu. Adımlarımı mutfağa doğru yönlendirdim. Mutfak kapısına geldiğimde içeriye doğru baktım. Annem tam da düşündüğüm gibi ekmek tahtasının üstündeki etleri kesiyordu. Kurban Bayramı falan da değildi açıkçası. Bu kadar eti niye almışlardı ki bilemedim açıkçası. Babamda mutfaktaki masasının sandalyelerinden birine oturmuş anneme bakıyordu.
"Günaydınn!"
"Günaydın kızım, nereye böyle?"
Babamın sorusuyla birlikte annem yüzündeki sinsi bir şekilde bakıyordu. Açıkçası öyle baktığını düşünüyordum. Neyse babam kafasında bir şeyler kurmadan cevap vermeliydim.
"Babacım Demir'in kardeşi Buse alışverişe çıkmak istiyormuş ve benimle gitmek istiyormuş. Bende olur gelirim tabii ki dedim. Sonuçta Buseyi reddetmek yakışmazdı bana."
"İyi o zaman kızım gezin bakalım. Buse kızıma da selam söyle."
Babam sözünü bitirdikten sonra mutfak kapısından geri salona dönerken arkamdan annemin geldiğini farkettim. Annem elini omzuma koyup yürümemi yavaşlattı. Arkaya dönüp anneme baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu.
"Almila sabah Demir yanına geldi ne konuştunuz? Demir oğlumun morali bozuk gibi duruyordu. Tartıştınız mı siz ne oldu?"
"Bir yanlış anlama sonucunda darıldım ona ama anlattı bana gerçeği. Aramızı tam düzeltebilmiş değiliz. Gidip biraz gönlünü almam lazım ama önce Buse'nin yanına gideceğim."
"Tamam kızım. Aranız bozulmasın. Siz çok güzel çiftsiniz. Ufak tefek şeyler için birbirinizi kırmayın üzmeyin canım kızım."
Annemin söylediklerine karşı gülümsediğimde annem omzumdaki eliyle omzumdan beni nazikçe ittirdi.
"Hadi bakalım Buseyi daha fazla bekletme. Güzel güzel gezin kendinize dikkat edin."
Anneme görüşürüz diyerek salondan çıkarak hızlı adımlarla ilerleyip kapının önüne geldim. Kapının yanındaki askılıkta asılan beyaz bomber ceketimi alıp giyindim.

(Dediğim bomber ceket)
Kapıyı açtığım anda serin bir hava yüzüme çarptı. Aşağı eğilerek kapının yanındaki spor ayakkabılarımı tam önüme koydum. İlk sağ ayakkabıyı giyindikten sonra diğerini de ayağıma giyindim.
********
2 saat sonra
Evin önünden taksiye bindikten sonra 2 saat trafikte sıkılarak geçmişti. Eyüp Sultana vardığımda Busenin WhatsApptan attığı konumdan bakarak ve birkac kişiye de bu konumdaki yere nasıl gidebilirim diye sora sora en sonunda Busenin dediği yere gelmiştim. Busenin dediği mağazanın önünde çok beklemeden Buse de gelmişti. Buse hızlı adımlarla yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.
"Almila abla hoş geldin. Beni kırmadığın için teşekkür ederim."
Sarılmamız son bulduğunda Buseyle mağaza kapısına doğru ilerlemeye başladık.
"Ne demek Busecim seni kırar mıyım bne hiç?"
Buse bana gülümsedikten sonra mağazanın otomatik kapısından içeri girdik. Mağazada cıvıl cıvıl açık renklerde olan kıyafetler gözüme çarpıyordu.
"Evett ne tarz elbise istiyorsun bakalım?"
"Bak şurada güzel elbiseler var gibi gözüküyor Almila abla onlara bakalım."
Busenin dediği reyona doğru ilerlediğimizde Buse hızlıca ilerleyerek eline bir elbise aldı.
"Ayy Almila abla bu çok iyi değil mi?"
"Güzel gibi bir dene bakalım nasıl olacak."
Buse çantasını bana verip elbiseyi denemek için deneme kabinine gitti. Bende ileride kenarda duran ayakkabıları denemek için oturulan oturaklardan birine oturmak için oraya doğru ilerlemeye başladım. Oraya oturduğumda aklıma Demir geldi. Acaba şimdiye kadar aramadım diye neden aramadı diye bir sürü senaryolar kuruyor olabilir miydi? Şu an beynimde acaba onu arasam mı? gibi düşünceler dolaşıyordu. En iyisi Demir'i bir arayayım. Telefonumu çantamdan çıkaracağım sırada Buse elbisesini giyinmiş yanıma gelmişti. Bu elbise giyinmeden önce güzel gibiydi ama giyinilince güzel gözükmemişti. Busenin fiziği güzeldi ve bence ona ne giyse yakışırdı. Fakat bu ona yakışmamıştı.
"Busecim bu pek yakışmadı sanki. Yani senin fiziğin güzel ama bu elbise güzel durmadı sanki."
"Bende öyle düşündüm biliyor musun? Giyinip aynaya baktıktan sonra giyinmeden önceki güzelliği kalmadı. Neyse o zaman ben çıkarayım bunu."
Başımı aşağı yukarı sallayıp tamam der gibi yaptım. Buse giyinme kabinine geri dönerken bende çantamı açarak içinden telefonumu aldım. Telefonumun açma kapama tuşuna sağ baş parmağımı koyarak parmak izimi tanıdığı sırada ekran açıldı. (Şu açma kapama tuşunda benim telefonumda parmak izi okuyucu ile açılıyorda ondan bahsetmeye çalıştım) Sol alt köşeden rehbere girerek parmağımı telefonda sürükleyerek i harfine doğru inmeye başladım. İron Man yazısına tıkladığımda (Demir'i İron Man diye kaydetmişti) arama simgesine tıkladım. Telefonu kulağıma yaklaştırdığımda beklemeye başladım. Çok geçmeden Demirin sesini duydum.
"Almila efendim?"
Demir'in sesinden anladığım kadarıyla biraz soğuk konuşuyordu. Ya ben abartmıştım tamam da şimdi de Demir trip atmakta abartıyordu.
"Demircimm ne yapıyorsun?"
"Lahmacun yapıyorum Almila. Bugün de lokanta baya dolu. Yetişmeye çalışıyoruz."
"Kolay gelsin sana o zaman. Benim ne yaptığımı sormadın ama ben kardeşinleyim. Buse elbise bakmak için beni çağırdı Eyüp Sultana."
"Ne Eyüp Sultanda mısın?"
"Evet Buseyi kırmak istemedim o yüzden geldim yanına."
Cümlem bittiği sırada Buse başka bir elbise giyinmiş bir sekilde yanıma gelmişti.
"Sabah çıkarken kahvaltını yapmış mıydın? Oraya nasıl gittin? Yani iyisin değil mi? Geçen aç olduğun için bayılmıştın. Kahvaltını bu yüzden yaptın mı diye sormak istedim."
Demir bana trip atmaya çalışırken bile beni düşünüyordu. Canım benim yaa.
"Demircim iyiyim ben şey kahvaltı yapmadım ama Buseyle elbise baktıktan sonra gidip bir yerde yemek yeriz. Kahvaltı için saat baya geçti yani.
Kahvaltı yapmadım dediğimde derin bir nefes alıp verdi.
"Dikkat et kendine lütfen. Şimdi kapatmam lazım güzelim. Bak trip atacaktım. Onu bile beceremedim. Neyse Buse sana emanet dikkat edin kendinize. Seni seviyorum Almilam."
"Trip atmak istediğini anlamıştım zaten. Dikkat ederiz biz. Sen çok yorulmamaya çalış. Mehmet amcama da selam söyle. Bende seni seviyorum."
Konuşmamız bittiğinde Buse hala beni beklediğini farkettim. Sinsi bir gülüşle bana bakıyordu.
"Aşıklar sizii. Buralar hep aşk oldu ya. Yeter bu kadar hadi Almila abla bak bakalım bu nasıl."
Busenin dediklerine güldüğümde baştan aşağı Buseye bakıp elbisesini inceledim. Evet bu güzel olmuştu. Doğum günü partisi için bu uygun bir elbise olabilirdi.
"Hmm evet bu güzel Busecim. Bu parti için uygun bir elbise. Bence bunu alabilirsin."
"Tamamdır o zaman bu bencede güzel bunu alayım."
İkimiz bu elbiseye onay verdiğimizde Buse elbiseyi çıkarmak için deneme kabinine gitti. Birkaç dakika sonra kabinden elinde elbiseyle çıktığında kasaya doğru ilerledik.
"Almila abla çantamı geri alabilir miyim? Ücreti ödeyeceğim de."
"Bu elbisenin ücretini ben ödeyeyim sana bir hediyem olsun."
"Yok Almila abla sağ ol ben öderim."
"İtiraz istemiyorum ben ödeyeceğim."
"Tamam o zaman Almila abla çok teşekkür ederim."
Buseye çantasını verip bende çantamdan cüzdanımı çıkarıp kart koyma yerinden kartımı çıkardım. Elbiseyi Buseden alarak kasaya doğru ilerledim. Ben kasaya geldiğimde kasiyer kadın hoş geldiniz dedi. Bende gülümseyerek hoşbuldum dedikten sonra elbiseyi kasiyere uzattım. Elbisenin üzerindeki alarmı çıkardı. Elbiseyi katlayıp mağaza poşetinin içine koydu. Sonrada bana döndüğünde kartımı ona doğru uzattım.
"1002 Tl"
Ee tabi şimdi bu fiyatlar bu ekonomide normaldi. İki TL ise mağazanın poşetinin ücretiydi. Kasiyer post cihazını uzattığı sırada temassız demeyi de unutmadım. Kartımı post cihazındaki ilgili yere okuttuktan sonra kartımı geri çektim. İşlem tamamlandığında kasiyer fiş ile birlikte elbisenin olduğu poşeti bana uzattı.
"Teşekkür ederiz tekrar bekleriz."
"Rica ederiz. İyi çalışmalar iyi günler size."
"Teşekkür ederiz. İyi günler."
Kasadan ayrıldıktan sonra mağazanın kapısının önünde beni bekleyen Buse'nin yanina doğru ilerledim.
"Busecim acıktın mı?"
"Hayır acıkmadım Almila abla."
"Ben acıktım ama kahvaltı da yapmamıştım zaten gel seninle gidip bir seyler yiyelim."
"Tamam Almila abla gidelim o zaman."
***
Buse'nin okulunun biraz ilerisindeki Burger Kinge gelmiştik. Aç karnına hamburger iyi gider mi bilemedim ama Buse hamburger yiyelim deyince kırmak da istemedim. Açıkçası öyle garip hissediyordum ki Buse ne istiyorsa onu kırmamak için yapıyordum. Bıktığımdsn falan değil tabi Buse benim kız kardeşim gibi. Değer verdiğim bir insan. Fakat sanki içimde değişik hisler vardı. Şu dakikalarda sanki bir şey olacakmış gibi bir huzursuzluk vardı. Buse'nin o cıvıl cıvıl neşesi etraftayken de pek bu rahatsızlığımı ona söyleyip canını sıkmak istemiyordum. Neyse hayırlısı olur inşallah. Kendimi bir an önce bu kötü düşüncelerimden arındırmalıydım.
"Almila abla hamburger sevmez misin neden yemeye başlamadın?"
"Yok severim canım okulla alakalı bir şey düşünüyordum da o takıldı bir an aklıma. Yemeye başlayacağım şimdi."
"İyi öyle olsun da. Almila abla nasıl gidiyor okul? Buradaki öğrencilerinde oradakiler gibi iyi mi? Çok yaramazlık yapıyorlar mı?"
"Okul iyi gidiyor. Buradaki öğrenciler ve eski okulumdaki öğrenciler gibi bir kıyaslamayı doğru bulmuyorum canım. Hepsi benim için çok değerli. Hepsini ayrı ayrı seviyorum. Her öğrencinin bir yaramazlığı olur tabi ama çocuk onlar."
"Ayy Almila abla gerçekten bu cevabını çok beğendim. Çok iyi konuştun ya."
Busenin söyledikleriyle ikimizde gülmeye başladık. Buse benim kız kardeşim olmuş olsaydı gerçekten çok iyi anlaşırdık diye bir an düşündüm.
"Eee Busecim Ateşle nasıl gidiyor bakalım?"
"Çok iyi gidiyor Almila abla. Çok iyi davranıyor. İltifatlar ediyor. Çiçekler alıyor. Yani bebeğiymişim gibi davranıyor desem yeridir."
"Ay ne güzel maşallah Busecim."
"Sizin abimle nasıl gidiyor Almila abla?"
Biz konuşurken bir yandan da Hamburgerlerimizden patatesimizden yiyip kolamızı da içiyorduk. Tabii yediğimiz esnada konuşmaya ara veriyorduk. Kolamdan bir yudum alarak Busenin sorusunu cevaplamaya başladım.
"Aramızda bir yanlış anlaşılma oldu. Ama aramızı bugün düzelttik. Çok sürmedi zaten bu dargınlık. Sana yanlış anlaşılmayı anlatayım...."
(Anlattığı kısmı yazmayacağım.)
"Vay demek bizim kuzen yüzünden aranız bozulacaktı. Kuzenim hep böyledir ya. Abim benden çok onun yardımına koşar oldu resmen."
......
Buseyle uzun uzun dertleştikten sonra artık ayrılma vakti gelmişti. Buse beni Burger kingin biraz ilerisinde fazla yürümek zorunda olduğumuz bir mesafedeki durağa kadar benimle yürümek istemişti. Saat altı buçuk olduğu için ve geç kaldığım için direk bizim mahalleye gidecek olan otobüse binmem gerekecekti. Otobüs kartımda iyi ki yanımdaydı. Biz Buseyle kaldırımda ilerlerken yan yana gidemeyeceğimiz bir noktaya geldiğimizde Buse biraz arkamda kalmıştı. Hem arkamı dönüp onu kontrol ediyor hem de önüme bakıp bir yere takılmamak için ilerliyordum. Akşam olmaya başlamıştı. Annem beni bir yarım saat önce aramıştı. Tabii böyle bu saatte hala eve varamadığım için beni merak etmişti. Bu saatler normal karşılanması gereken saattir. Fakat bir kız olarak bu saatte dışarıda olunca ne olacağı belli olmayacağı için de tedirgin oluyordu insan. Düşüncelerimden sıyrılarak arkama döndüğüm sırada ana yolda bir o yana bir bu yana hızlı bir şekilde bize yaklaşan arabayı farkettim. O an put gibi donup kalmıştım. Arabayla benim aramda çok az mesafe vardı. Ani bir hareketle arabanın görüşünden çekilirken o esnada araba ani bir duruş yapmaya çalışırken ne yapıyorum ben böyle put gibi kaldım diye düşünerekten aklıma Buse geldi. Buseye döndüğümde yüzü kireç gibi olmuş duruyordu. Araba daha fazla kontrol edilemezken Busenin önüne geçmeye çalıştığımda gözlerimi sımsıkı kapatıp bekledim ama arabanın fren sesi bir yere çarpmasından dolayı duyulan o patt sesi ve acı bir çığlık sokakta yankılanmıştı. Gözlerimi korka korka açmıştım. Çünkü o çığlık sesinin Buseden gelmemesini umuyordum. Kendimi ona siper edecekken arabanın gelmesiyle inşallah arabanın önünden çekilmeyi başarabilmiştir diye dua ederek gözlerimi açtım.
Gözlerim açıp etrafa baktığım sırada duvara çarpan arabayı ve yerde yüz üstü yatan bir beden gördüm. Saniyesinde vücudunda gözlerimi gezdirdiğimde korktuğum şeyin başıma geldiğini anladım. Bir şeyler yapmalıydım. Kendine gel Almila sakın donup kalma. Yere çivilenmiş gibi olan bacaklarımı zar zor hareket ettirerek yerde yüz üstü yatan Busenin yanına ilerledim. Busenin başını kendime doğru çevirdiğimde ağzımdan bir hıçkırık koptu. Bu saniyelerde etrafımıza toplanan insanlar vardı ve karmakarışık sesler duyuluyordu. Her sey bir uğultu gibi kulağıma geliyordu.
"Buse canım kuzum hadi aç gözlerini lütfen. Nolur aç gözlerini. Lütfen sana bir şey olmasın. Busecim aç gozlerini bak ben abine ne derim. Seni koruyamadım diyemem."
Ağzımdan kopan bir iki hıçkırık ile birlikte ağlamaya da başlamıştım. Başımı Buseden kaldırıp etrafa baktım.
"Nolur birisi ambulansı arasın nolurr!"
Busenin yanaklarını tutan ellerim buz kesmişti. Zangır zangır titiyordum. Hem ağlamaya devam ediyor hemde Buseye uyanması için yalvarıyordum. Birkaç dakika sonra duyduğum ambulans sesiyle Buse kurtulacak ona bir şey olmayacak diye kendimi telkin etmeye başladım.
Bölüm sonu |
0% |