Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@alara.mrglu

16 Ekim Pazar saat 23:30

 

*Yazarın anlatımından*

 

Buse hastaneye yetiştirildiği sırada ameliyathaneye alınırken Almila ameliyathanenin kapısının önünde hem ağlıyor hemde Buse'nin kaza geçirdiğini ailesine nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Bir o yana bir bu yana sürekli nasıl arayacağını düşünüyordu. O sırada bir zil sesiyle irkilerek kendine geldi. Elini ceketinin cebine götürdüğünde telefonunun çalıyor olduğunu farketti. Telefonun ekranında "Annem" yazısını görünce eli ayağına dolaşmaya başladı. Bu saate kadar eve gitmemesi tabii ki göze batmıştı. Ambulanstayken bile Demir kaç kere aramıştı onu ama o sıra şaşkınlıktan kendinde olamadığı için cevap verememişti. Annesinin aramasını mecbur cevaplandırmak zorundaydı.

 

"Kızım neredesin? Saat kaç oldu haberin var mı?"

 

"A-an"

 

Resmen iki kelimeyi bir araya getiripte konuşamıyordu. Annesinin sesini duyduğunda daha fazla ağlamaya başladı

 

"A-anne ç-ço çok k-kötü bir şey oldu."

 

Annesi kızının ağladığını ve kötü bir şey olduğunu duyduğunda neredeyse tansiyonu fırlayacaktı.

 

"Noldu kızım? Sakin ol yavrum. Sakince şöyle bana."

 

"Biz Buseyle buluşmamız bittiğinde döneceğimiz vakit B-buseye a-ara-araba ç-çarptı.

 

(Arkadaşlar kekeleyerek konuşuyor anlamışsınızdır.)

 

"Neee nasıl ne diyorsun sen Almila? Nasıl oldu nasıl yavrum?"

 

"Anne anlatamıyorum çok kötüyüm."

 

"Yavrum hangi hastanedesiniz? Mehmet amcanlar biliyor mu? Şu an ameliyat da mı peki?"

 

" **** Hastesindeyiz. Kimse bilmiyor. Arayamıyorum anne nasıl söylerim ben onlara kızınızı koruyamadım diye. Ameliyetta şu an bir buçuk saat oldu ameliyata gireli."

 

Almilanın annesiyle telefon konuşmasından sonra annesi hemen Melek hanımı aradı. Nasıl söyleyeceğini bilemesede zar zor söylemek zorunda kaldı. Melek hanım kızının kaza geçirdiğini duyunca bayılmıştı. Annesinin bayıldığını gören Demir ise yere düşen telefonu alıp Almilanın annesiyle konuştu. Demir de öğrendiğinde ne yapacağını bilemeyecek birkaç saniye donup kaldı. Sonra yerde yatan annesini gördüğü sırada kendine gelip annesini uyandırmaya çalıştı.

 

17 Ekim Pazartesi 01:30

 

Almiladan devam

 

Annem, babam, Demir,Mehmet amca ve Elif teyze ameliyathanenin kapısının önünde bekliyorduk. Yarım saat önce bir hemşire ameliyathanenin kapısından çıkmıştı. Ona ameliyatın nasıl gittiğini sorsak da bize cevap vermemişti. Saatler olmuştu ve Buse hala ameliyattaydı. Mehmet amca ve Elif teyzeye bakarken suçluluk duyuyordum. Kızlarını koruyamamıştım.

 

Yaşlı gözleriyle yanıma gelen Demir yanıma oturarak kolunu omzuma attı.

 

"Almila sen şimdi kendini suçlu da hissediyorsun ama sakın öyle hissetme. Hepimiz biliyor ki sen onu en iyi şekilde korumaya çalışmışsındır. Kardeşimin az sonra o kapıdan çıkacak olan doktorun söyledikleriyle iyi olduğunu yaşıyor olduğunu öğreneceğiz. Ona hiç bir şey olmayacak."

 

"Evet kendimi biraz suçlu hissediyorum. Fakat suçlu olan kaldırıma çıkmış olan o arabadaydı. O adamı bulup cezasını hemen çekmesini sağlamalıyız. Ondan önce Buse'nin ameliyatının iyi geçtiğini görmemiz lazım. Buse iyi olacak. O bizi bırakmaz. Ablasını ve abisini ailesini bırakıp hiçbir yere gidemez."

 

Cümlemi bitirdiğim esnada ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden çıkan doktorlarla birlikte hepimiz oturduğumuz yerden kalktık.

 

"Ameliyat başarılı bir şekilde tamamlandı. Hastamız hayata tutunmayı başardı. Yirmi dakika sonra normal odaya aldığımızda uyanmasını bekleyeceğiz. Sonrasında ise şüphelendiğim bazı noktalar konusunda incelemeler yapacağım."

 

"Ohh Allah'ım şükürler olsun kızım yaşıyor."

 

Elif teyze mutluluk gözyaşları dökmeye başlamışken Mehmet amcada ağlayarak Elif teyzeye sarılıyordu.

 

"Doktor bey şüphelendiğiniz şey nedir?"

 

Demir'in sorusuyla bende bu durumu merak etmeye başlamıştım.

 

"Onu odaya alınca yapacağım inceleme sonucunda söylesem daha iyi olur. Tekrardan geçmiş olsun."

 

Doktor bey yanımızdan ayrıldı sırada hemen ardından ameliyat kapısı tekrar açıldığında içeriden iki hemşire ve sedyede yatan Buse çıktı. Buse baygın bir şekilde yatarken onun yüzünü gördüğümde gözlerim tekrardan yaşarmıştı. Kaşında ve çenesinde sargı bezleri vardı.

 

"Üç yüz iki numaralı odaya alacağız."

 

Hemşireler Buseyi götürürken bizde onların arkasından ilerlemeye başladık. Asansöre geldiğimizde bir asansöre hemşireler ve Buseyi bindirirken diğer asansörede biz bindik.

 

"Mehmet şüphelendiği şey ne acaba çok korkuyorum."

 

"Hayatım kötü düşünme hiçbir şeyi yoktur kızımızın. Aklına saçma sapan düşünceleri sokma lütfen."

 

Asansör 4.kata çıktığında Hemşirelerle aynı anda asansörden indik. Hemşireler üç yüz iki numaralı odanın kapısını açtığında sedyeyi içeriye doğru sürüklediler. Sonra sedyedeki Buseyi dikketli bir şekilde yatağa yatırdılar.

 

17 Ekim Pazartesi 05:30

 

Buse normal odaya alındığından beri 4 saat geçmişti. Fakat hala Buse uyanmamıştı.

 

"Almilam güzelim yan tarafta boş oda var . Gel istersen orada uyu biraz "

 

"Hayatım uykum yok benim. Buse gözünü açana kadar da uyumam ben. Asıl sen gidip biraz kestir. Gözlerin kıpkırmızı oldu."

 

"Güzelim ben iyiyim. Israr etmeyeceğim madem uyuma konusunda ama sende bitkin düşme yavrum."

 

Busenin yattığı odanın kapısı açıldığında odadan Elif teyze çıktı.

 

"Demir oğlum şimdi Almila kızımla siz girin görün Buseyi."

 

"Uyanmadı mı hala anne?"

 

"Yok yavrum. O kurban olduğum gözlerini açsa bir."

 

Demirle ayağa kalktığımızda Demir annesinin yanına gidip kolunu annesinin omzuna attı.

 

"Annem, kardeşim gözlerini açacak merak etme. Yıpratma daha fazla kendini. Bak yan oda boş Almilaya söylediğimde gidip yatmadı. Bari sen gidip uyu dinlen biraz."

 

"Kızım Almilacım niye gidip dinlenmiyorsun. Harap ettin kendini."

 

"Elif teyze iyiyim ben sen gidip yat o odada. Biz Buse uyanınca haber ederiz seni."

 

Elif teyze bizim ısrar etmemize dayanamamış gidip yandaki odaya yatmıştı. Tabi bu sırada Mehmet amca, annem ve babam kantindeydiler. Mehmet amcanın tansiyonu yükseldiği için tansiyonunu düşürmek için aşağı inmişlerdi.

 

"Hadi bizde girip Buseyi görelim."

 

Odanın kapısını açıp içeri girip kapıyı kapattık. Demir Busenin sağ tarafında olan tekli koltuğa oturduğunda bende Busenin sol tarafındaki koltuğa oturduğum sırada Demir Busenin elini tuttu. Busenin avuç içini dudaklarına götürüp öptüğü sırada anında gözlerim doldu.

 

"Busem canım kardeşim. Uyan bir tanem. O sahte kızgınlıkla bakan gözlerinle bana bakıp yine tartış benimle . Tatlı tatlı kavga edelim. Senin gözlerini bu kadar uzun bir şekilde kapalı görmeye alışık değilim ve kardeşim."

 

Demir'in gözlerinden yaşlar aktığı sırada onu sakinleştirmek adına oturduğum yerden kalkıp Demir'in yanına gittim. Kolumu omzuna koyup omzunu yavaşça okşadım.

 

"Demircim Buse uyandığında seni böyle görmesini istemezsin değil mi?"

 

Demir başını kaldırıp bana baktığında anında kalkıp bana sarıldı. Demir ağlayarak başını boynuma doğru götürdüğünde elimi saçlarına götürüp okşadım.

 

*** Buseden ***

 

Sararmış yapraklı ağaçların etrafında dönüp dolaşırken bir türlü buradan çıkış yolunu bulamıyordum. Allah Allah ben buraya nasıl gelmiştim. En son Almila ablayla değil miydik? Benim bu ormanda ne işim vardı? Biraz daha ilerleyip bir çıkış yolu bulmaya çalışırken sürekli aynı noktaya varıyor gibi hissediyordum. Bütün ağaçlar birbinin aynısıydı. Hani başka bir ağaç türü olur onu görürsün bu farklı dersin ama hepsi aynıydı. Buradan kurtulmamı sağlayacak bir işaret yoktu. Pes edip olduğum yere oturacakken bir anda masmavi bir ışık gözüme çarpmaya başladı. Tövbe estağfurullah normalde beyaz ışık olur ya bilirsiniz ne olduğunu bu masmaviydi. Bu ışığın nereden geldiğini çözmeye çalışırken bir silüet belirmeye başladı. Mavi ışık giderken silüet tamamen belli olduğunda yaşlı bir amca olduğunu farkettim. Bu amcada kimdi böyle. Yüzüne biraz daha dikkatli baktığımda bunun rahmetli dedem olduğunu farkettim. Babamın babası ben iki yaşında olduğum sıralarda vefat etmiş. Ben dedemi hiç hatırlamıyorum o zamanlardan. Şimdi karşımda ne işi vardı noluyor burda ya.

 

"Busecim güzel kızım benim."

 

"Dede ne işin var burda?"

 

"Asıl senin ne işin var bizim yanımızda kızım. Şu an da buraya gelmen için çok erken kızım. Senin geri dönmen için geldim."

 

"Burası neresi ki?"

 

Sorduğum soru karşısında bir müddet durdu. Sonra elini kaldırıp ileriyi işaret etti.

 

"Buse kızım bak ailen orada seni seven insanlar herkes orada bak. Şimdi onların yanına git. Ama oraya gittiğinde karşılaşacağın bir durum yüzünden sakın üzülme tamam mı? Sen bu durum karşısında bile hayata tutunmaya devam edecek bir kızsın."

 

"Nasıl bir durum dede?"

 

"Onu oraya gittiğinde öğreneceksin. Neyse vakit geldi. Artık gitmem gerekiyor. Oğlumu gelinimi ve tabii ki torunum Demir'i çok sevdiğimi söyle seni sizi çok seviyorum. Sana söylediklerimi aklından çıkarma."

 

17 Ekim Pazartesi 07:30

 

Almiladan

 

Saat yedi bucuğa geldiğini gördüğümde okula gitmem gerektiğini farketmiştim. O ana kadar aklımızda hep Buse olduğu için aklıma okul gelmemişti. Mecbur bugünlük bir izin almam gerekiyordu. Cebimden telefonumu çıkarıp müdür yardımcısını aradım. İki kere çaldıktan sonra aramayı cevaplandırdı

 

"Günaydın iyi sabahlar Buğra bey."

 

"İyi sabahlar Almila hanım."

 

"Buğra bey bugün okula gelemeyeceğim bana bir izin ayarlayabilme şansınız var mı? Bir yakınım kaza geçirdi. Kardeşim gibidir kendisi. Onun yanındayım geceden beri. O yüzden okula gelemeyeceğim. Bugün benim yerime başka hoca girse derse olur mu acaba?"

 

"Ahh geçmiş olsun Almila hanım. Nasıl şimdi? Ben izini ayarlarım sıkıntı yok. Derse girecek hoca işini de ayarlarım o konuda da canınızı sıkmayın."

 

"Sağ olun Buğra bey saatlerdir baygın uyanamadı."

 

"İnşallah en kısa zamanda uyanır ve sağlığına kavuşur. O zaman ben sizi tutmayayım. İyi günler Almila hanım."

 

"İnşallah Buğra bey. İyi günler."

 

Telefonu kapattığım sırada başımı Demire çevirdim. Oturduğumuz koltuklardaki koltukta kendini aşağı doğru kaydırmış o şekilde uyuyakalmıştı. Başımı Buseye çevirip bakacağım esnada içeriye Elif teyze, Mehmet amca, annem ve babam girdi. Birisi koltuğa otursun diye ayağa kalktım.

 

"Busede hala bir gelişme yok değil mi?"

 

Başımı olumsuz anlamda sağladığımda Elif teyze yaşlı gözlerle Busenin yanına yaklaşarak eğildi.

 

"Kuzum bebeğim uyan hadi ne yavrum. Senin o güzel gözlerini özledim. Gülüşünü sesini özledim. Hadi güzel kızım. Üzme artık bizi."

 

Doktor bey bir saat önce gelip kontroller yaptığı esnada bizim sesimizi Busenin duyma ihtimalinin olduğunu söylemişti. İnşallah bizi duyuyorsundur Busecim.

Birkaç dakika boyunca gözlerimi hiç Buseden ayırmadan ona bakarken Busenin göz kapağının kıpırdadığını farkettim

 

"Bakın bakın Buse göz kapağını oynatıyor."

 

Benim sesimle uyanan Demir tedirginlikle başını Buseye çevirdi.

 

"Noldu kötü bir şey mi oldu?"

 

"Hayır Demir Buse göz kapaklarını haraket ettirdi."

 

Demir benim söylediklerim karşısında hemen bir toparlandı ve yüzündeki üzgün ifade biraz olsun düzeldi. Hepimiz bir heyecanla Buseye dönüp baktığımızda yavaş yavaş gözlerini açmasını izlemeye başladık. Gözlerini açıp etrafa baktığında nerede olduğunu algılamaya çalışıyordu bence.

 

"Busecim kızım iyi misin?"

 

Mehmet amcanın konuşmasını duyan Buse başını Mehmet amcaya çevirdi.

 

"S-su ve-verir misin ba-ba"

 

Mehmet amca yan tarafta duran sürahideki suyu bardağa döküp Busenin dudağına doğru yaklaştırdı. Buse suyu içerken hepimizde bir göz gezdirdi. En son gözleri bende durduğunda gülümsedi.

 

"Almila abla iyi misin?"

 

Buse'nin bu sorusu karşısında şaşırmıştım. Onu koruyamamış olmam yüzünden bu hale gelmişti. Fakat hala benim nasıl olduğumu soruyordu. Buse kadar iyi bir kardeş görmedim herhalde.

 

"İyiyim Busecim asıl sen nasılsın iyi misin? Busecim seni koruyamadım o yüzden bu hale geldin? Hala beni soruyorsun."

 

Söylediklerimden sonra gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

 

"Almila abla suçlama kendini. Senin suçun değil ki. Beni koruduğunu o kadar çok hissettim ki. Hepsi o arabayı sürenin suçu."

 

Buse konuşmasını bitirdiği esnada öksürmeye başladı. Uzun bir cümle kurduğu için boğazları acıdı galiba.

 

"Yorma kendini kızım. Sen dinlen bizde bir doktoru çağıralım."

 

Mehmet amca ve babam odadan çıkarak doktoru çağırmaya gittiler.

 

"Anne bir şey soracağım sol bacağıma bir şey mi yaptılar?"

 

Elif teyze şüpheyle Buseye baktığı sırada odanın kapısı açıldı. Odanın kapısını açan Ateşti. Odanın kapısını kapatarak Busenin yanına doğru ilerledi.

 

"Buse canım iyi misin? Nasıl oldu bu kaza? Ablam bana söyledi de öyle haberim oldu. Çok endişelendim senin için."

 

Demir Ateşin yüzündeki endişeyi ve korkuyu gördüğü esnada biraz ne oluyor gibisinden bir sorgulama sürecine girdiğini düşünüyordum.

 

"İyiyim Ateş. Şükür hala yaşıyorum hayattayım. İyi ki geldin Ateş."

 

Ateş yaklaşıp Buseye sarıldığında Demirin morali baya bir bozulmuştu. Sarılmaları bittiği esnada Buse doğrulmaya çalıştı ama başaramadı.

 

"Anne ben niye oturmaya çalışırken başaramadım? Noluyor anne?"

 

Elif teyze ne diyeceğini bilemezken yaşlı gözlerle Buseye bakmaya devam etti. Sahi neden Buse doğrulamamıştı. Ameliyattan yeni çıktı. Bunu anlarım da sanki belden aşağısını tamamen hareket ettiremiyormuş gibiydi. Allah korusun inşallah öyle bir durum yoktur. Allah'ım sen öyle bir şey gösterme bize. Aminn.

 

Buse tekrar kendink doğrultmaya çalışacağı esnada odanın kapısı tekrar açıldı. Bu sefer içeri doktor, babam ve Mehmet amca girdi.

 

"Geçmiş olsun Busecim. Kendini nasıl hissediyorsun?"

 

"İyiyim doktor bey. Fakat kendimi doğrultamıyorum. Yani sol bacağıma ve sağ bacağıma bir şey mi yaptınız belden aşağımı neden oynatamıyorum?"

 

"Busecim ameliyattan yeni çıktın normaldir bu durumlar. Fakat biz yinede bir kontrol edelim bakalım."

 

Doktor bey Busenin ayaklarının dibine geldiğinde önlüğünün cebinden çıkardığı küçük toplu iğneyi gördüğümde benim şüphelendiğim durumdan doktor beyde şüphelenmiş olmalıydı. Doktor bey toplu iğneyi Buse'nin sol ayağına batırdığında Buseden hiçbir tepki yoktu. Diğer ayağına batırdığında da bir tepki vermemişti. Bacaklarına eliyle bastırdığında da hiç bir tepki vermemişti. Eyvah ne oluyor? Allah'ım lütfen düşündüğüm şey başımıza gelmiş olmasın. Buse merakla doktora bakarken doktor bey ne yapacağını nasıl söyleyeceğini bilemeyerekten bize bakıyordu.

 

" Busenin anne ve babası hanginiz?"

 

Mehmet amca ve Elif teyze biziz dediğinde Demirde 'bende abisiyim' dedi.

 

"Sizinle bir durum hakkında birkaç dakika dışarıda konuşabilir miyiz? Hatta diğer yakınları da gelebilir. Onlarda duyabilir söyleyeceklerimi."

 

Doktor bey ameliyathaneden çıkarken şüphelendiğim durumlar derken düşündüğüm şeyi mi kastediyordu? Kötüyü düşünmemeliydim. Bunları aklımdan çıkarmalıydım.

Hepimiz odadan çıktığımızda doktor bey söze girdi

 

"Ameliyattan çıktığımda da söylediğim gibi şüphelendiğim durum gerçekleşmiş masanın üstünde de dosyasına baktım. Yapılan tetkikler sonucunda ve yaptığım iğne batırma sonucunda iki bacağını da hissetmediğini gördük. Bu gibi durumlarda zaten tedaviler sonucunda yeniden yürümeye başlayabilir. Fakat tabi uzun süren bir süreç oluyor."

 

Tahmin ettiğim gibi korktuğum şey başımıza gelmişti. Doktor beyin söyledikleri karşısında donup kaldığımızda Elif teyzenin başını tutarak eğildiğini farkettim.

 

"Elif teyze iyi misin?"

 

Annem elif teyzenin kolundan tutacağı esnada bir anda Elif teyze yere yığıldı. Kızının bu halini gören Elif teyzem daha fazla dayanamadan bayılmıştı. Demir hızli hareketlerle annesini yerden kaldırdı.

 

Bölüm sonu

Loading...
0%