@alara.mrglu
|
Demir ve Mehmet amcayla hasret giderdikten sonra Demir'in lahmacunlarından da yiyip lokantadan ayrılmıştım. Şimdi ise Ayşenle buluşmak için Begonvill Kafeye gidiyordum. Birkaç dakika sonra kafeye vardığımda kafenin kapısını açıp içeriye göz gezdirdim. Çok güzel kahve ve çikolata kokusu aldığımda gülümseyerek kafenin kapısını kapattım. İki masa dışında diğer masaların hepsi doluydu. Ayşen kafeye benden önce geldiğini düşündüğümden masalara baktığımda Kızıl saçlı, elinde telefonuyla oynayan kişiyi gördüğümde Ayşen olduğunu anlamıştım. Hızlı adımlarla Ayşenin olduğu masaya geldiğimde Ayşen birinin yanına geldiğini farkedip elindeki telefonu kapattı. Başını kaldırıp bana baktığında ayağa kalkıp aniden bana sarıldı. "Kuzuum ayy seni çok özlemişim ya." Ayşene sıkı sıkı sarılıp bende onu özlediğimi dile getirdim. Sonra birbirimizden ayrıldığımızda sandalyelerimize oturduk. "Ben ikimiz için kahveleri söyledim. Senin hangi kahveyi sevdiğini bildiğimden söyledim ama farklı tercih edersen çağırayım garsonu." "Teşekkür ederim Ayşencim çağırmana gerek yok senin söylediğin kahveyi içeceğim." Birkaç dakika sonra kahvelerimiz geldiğinde sessizce kahvelerimizi yudumlamaya başladık. Aramızdaki sessizliği ben bozmaya karar verdim. "Ee Ayşen ben yokken neler oldu mahallede?" "Neler olmadı ki Almila. Bundan tam bir yıl önce Demire bir kız abayı yakmıştı. Kızın ailesi sürekli Demirlere gidip bizim çocukları baş göz edelim diyorlardı. Fakat Demir'in babası Demir'in konuştuğu biri var deyip vazgeçirmişti onları." Ayşen konuşmasını bitirdiğinde elimde içecek olduğum kahvemi içmeden geri koydum. "Sen ciddi misin Ayşen inanamıyorum şu an. Demir'in konuştuğu kız kimmiş peki onu öğrenebildin mi?" "Hayır onu öğrenemedim. Neyse bunları şimdi boşver de var mı bir eniştemiz?" "Yok enişte falan. Ama bir kere Gazieantepteki okulların bütün hocaları toplanmıştık bir adam beni orda görmüştü ilk görüşte aşık olmuş bana. Peşimden koştu bir süre ama ben istemeyince zorlamadı." "İyi yapmışsın bence. Hem oradan ayrıldıktan buraya geldin sen burda o orda nasıl olabilirdiniz değil mi?" Ayşenden Demir'in Alminayı eskiden beri sevdiğini bende biliyordum. Fakat Demir ne zaman söylerse o zaman öğrenecekti. Bende sessiz kalmayı tercih ettim. İyi ki Almila oralarda birini bulmamıştı. Bunca sene Demir'in ona olan sevgisini ve aşkını görmüştüm. İkisinin de mutluluğunu görmek çok istiyorum. "Ayşen kız nereye daldın böyle ne oldu?" "Yok bir şey canım. Bu arada sende artık geldiğine göre biz senin gelişine özel kutlama ayarlamalıyız değil mi? Sonuçta mahalledekiler hep senin gelişini bekliyordu." Almiladan devam Ayşen'in sorusuyla birlikte yarın benim gelişime özel bir kutlama ayarlamaya karar vermiştik. Daha doğrusu mahallenin gençleriyle abur cubur alıp sahilde takılmayı planlamıştık. Ayşen mahallenin gençlerini bir whattsap grubuna ekleyip bilgilendirici bir mesaj atmıştı. Ayşen'in benim için bir şeyler yapması beni çok mutlu ediyordu. İki saat daha kafede takıldıktan sonra birbirimizden ayrılıp eve doğru ilerlemeye başladım. Etrafı inceleye inceleye giderken Demirle ya da mahalledeki diğer arkadaşlarımla olan anılarım canlanıyordu. Eve yakın olan parkın önünde durduğumda o parkta Demirle olan anım aklıma geldi. 11 sene önce "Demir abi salıncakta beni sallar mısın?" "Bir şartla sallarım bana abi demeyi bırakacaksın." "Niye ki?" "Almila aramızda sadece bir yaş var." "Tamam abi demeyeceğim şimdi sallar mısın?" Demir elimi tutarak beni salıncaklara doğru ilerletti. Annem beni her zaman demire emanet ediyordu. Bu yüzden parka sürekli demirle geliyordum. Salıncağın önüne geldiğimde salıncağa oturup önündeki güvenlik şeyini de aşağı doğru ittirip rahatça salıncağa yerleşmiştim. Demir de arkama geçip belimden beni ittirmeye başladı. Günümüz O zamanlar Demir'e sürekli abi diyordum. Demir benim arkamda duran bir duvar gibiydi. Güçlü ve o olduğu sürece bana hiçbir şey olmayacağını düşünüyordum. Tabii şu an bile öyle düşünüyorum da neyse. Parkın önünde oyalanmayı bırakıp hızlıca eve doğru ilerledim. Evin önüne gelip zile bastım. Annem kapıyı açtığında ellerinde hamur yoğurduğu belli olan birkaç hamur parçası ve beline bağladığı mutfak önlüğüyle çok sevimli gözüküyordu. "Geç bakalım içeri. Herkesle hasret giderdin mi?" Anneme başımı evet anlamında aşağı yukarı sallayıp mutfakta ne yaptığını merak etmeye başladığım için mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde annemde arkamdan mutfağa girmişti. Masanın üstündeki poğaça tepsisini gördüğümde annene hayırdır bakışı attım. "Anne sabah geldiğimde pencerenin önüne tatlı koymuştum şimdi de poğaça yapıyorsun. Misafirin mi var?" Annem az kalan hamuru da poğaça şekline getirdikten sonra soruma cevap verdi. "Evet kızım Elif teyzen gelecek. Aslında birkaç gün öncesinden konuşmuştuk bunu. Sonra biraz önce aramış beni senin geldiğini ve yanına gittiğini söyledi. O kadar mutlu olmuş ki resmen mutluluktan ağlayacaktı kadın." Elif teyze beni kendi kızı gibi görüyordu. Üniversiteye gidene kadar çoğu kez Elif teyzelere kalmaya giderdim. Elif teyzenin kızı Buseyle aramızda 5 yaş vardı. Fakat onlara kalmaya gittiğimde baya iyi anlaşıyorduk. Bazen diziler izleyip bazen Buseye ders çalıştırıyordum. Düşüncelerimden sıyrıldığımda annem poğaçayı çoktan fırına koymuştu. "Kızım bu arada sormayı unuttum sen ne zaman başlayacaksın öğretmenliğe?" "Pazartesi başlıyorum. Yani geçtiğimiz pazartesine yetişemedim. Okulu arayıp bilgilendirmiştim. Müdürde anlayış gösterip pazartesi başlarsın dedi." Annem anladım dercesine başını sallayıp işine geri döndü. Okuduğum ortaokulda şimdi öğretmen yapacak olmam beni heyecanlandırıyordu. Olduğum yerde dikilmeyi bırakıp anneme yardım etmeye başladım. Kirli bulaşıkları bulaşık makinesine attıktan sonra annem çay demleyecekken onu durdurup çayı ben demlemeye başladım. Liseye giderken arada sırada pikniğe gittiğimizde çayları hep ben demlerdim. Demir de benim demlediğim çayları çok severdi. Eve geleli kaç saat olmuştu bilmiyordum ama geldiğimden beri bazı şeyler Demirle olan anılarımı hatırlatıyordu. "Kız Almila zilin sesini duymuyor musun?" Ah öyle dalmıştım ki zilin sesini bile duymamıştım. Annem cık cık cık sesleri çıkardığında ona elimle öpücük atıp mutfaktan çıktım. Kapıya geldiğimde kapının kolunu aşağı çekip kapıyı açtım. Kapıyı tamamen açtığımda Elif teyze, Mehmet amca, Demir ve babam karşımdaydılar. Büyük ihtimalle babamda işten gelince kapıda rastlaşmışlardı. "Hoş geldiniz." Hepsi sırayla hoş bulduk dediklerinden sonra ayakkabılarını çıkararak içeri geçtiler. Ben kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde Demir'in karşımda dikilerek bana baktığını farkettim. "Sen niye içeri geçmedin?" "Seni beklemek istedim sarışın." Demir elini sarı saçlarıma daldırıp karıştırdı. "Demir şu huyundan asla vazgeçmeyeceksin değil mi?" Demir'in gözlerine baktığımda derinlerde hala bir kırgınlık seziyordum. Buradan gittiğimde küs ayrılmıştık. Fakat bir kere yaz tatilinde geldiğimde aramızdaki küskünlük biraz olsun azalmıştı. Şu an Demir'e baktığımda o kırgınlığın tamamen bitmediği belliydi. "Saçlarını karıştırmayı çok seviyorum. Saçların yıllardır aynı yumuşaklığında ve aynı güzelliğini koruyor. Çok hoş." Demir'in söyledikleriyle ona gülümseyip koluna girerek onu salona doğru ilerlettim. Salondan oturma odasına geçtiğimizde annemler bir konu hakkında heyecanlı heyecanlı konuşuyordu. Demir tekli koltuğa gidip oturduğunda bende annemin yanındaki boş kısıma oturdum. Bizim geldiğimiz farkettiklerinde konuşmalarını yarıda kesip bize bakmaya başladılar. "Almila kızım evine dönmüş olman bizi çok mutlu etti. Seni Buseden hiç ayrı tutmadım biliyorsun. O şimdi okuluna gidiyor nadiren geliyor eve ama seninde dönmüş olman beni çok sevindirdirdi." Mehmet amcanın söyledikleriyle ona en içten gülümsememi sundum. Annem az önce Demir'in karıştırdığı saçlarımı okşamaya başlamıştı. Saçlarıma özel bakımlar yapıyordum. Bu yüzden saçlarım herkesin dikkatini çekiyordu. "Mehmet amca bende artık evime döndüğüm için çok mutluyum." Birkaç dakika sonra annemler koyu bir sohbete daldığında Demirle göz göze geldik. Demir'in bakışlarından sıkıldığını anlamıştım. Demir'e kaş göz işareti yaparak ayağa kalktım. Demir de ayağa kalktığında annemlere balkona geçiyoruz diyerek yanlarından ayrıldık. Oturma odasının balkonuna çıktığımızda balkondaki salıncağa oturduk.
"Ayşenle yarın benim gelişime özel bir kutlama yapmayı düşündük." "Çok iyi düşünmüşsünüz. Ayşen zaten böyle kutlama parti tarzı şeyleri planlamayı seviyor. İyi olur mahalledekilerle kafa dağıtmış oluruz." Doğru Ayşen kutlama parti ve hatta mahallede evlenen bazı kızların nişan organizasyonunu falanda yapıyordu "Okula ne zaman başlayacaksın?" "Pazartesi başlıyorum." "İstersen okula giderken ben bırakırım seni." "Zahmet olmasın sana." "Ne zahmeti Almila. Senin için bu zamana kadar yaptığım her şeyi zevkle yapmıştım.Bundan sonrada yine öyle olacak. Şimdiden söyleyeyim bu tarz cümlelerini duymayacağım ona göre." Demir'e gülümseyip başımı omzuna koyduğumda aklımdan Demir'in iyi ki var olduğu geçiyordu. Arkadaşlıktan daha öte olan bu bağlılığımız çok güzeldi. Bir anda aklıma gelen şeyle başımı omzundan kaldırıp Demir'e baktım. O da ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Demir lokantanın ismi neden Almir?" Demir gülümseyerek beni kolunun altına aldı. "Almila'nın İlk iki harfi ve Demir'in son üç harfini alarak bu ismi oluşturdum. Bir de Al kırmızı demek ya. Senin isminin anlamı da elma gibi kırmızı yanaklı anlamına geliyormuş o yüzden bu şekilde bağdaştırmak istedim. Demir'in bu düşünceleriyle şaşıp kalmıştım. Lokantanın isminde benim payımın olması beni duygulandırmıştı. Başımı kaldırıp Demir'e gülümseyerek baktım. "Demir gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu şekilde düşünüp bu ismi koymuş olman çok ince bir davranış. Demir sen iyi ki varsın." Kollarımı Demir'e sardığımda içeriden seslerin geldiğini farketmiştim. Galiba Elif teyze ve Mehmet amca kalkıyordu. "Bizimkiler balkonda üşütecek ya. Akşamda oldu serindir şimdi dışarısı." Elif teyzenin sesini çok yakından duymamla Demir"e sardığım kollarımı hızlıca ondan çekmiştim. Elif teyzenin akşamda oldu demesiyle akşam olduğunu yeni farketmiştim. Sahi ben bir gün içinde Demirle olduğumda dünyadan kopmuşum. ... Onlar gittikten sonra yemek masasında olan bulaşıkları makineye attıktan sonra odama çekilmiştim. Bir gün içinde bu kadar şeyi yapmış olmama ben bile şaşırıyordum. Hem yol yorgunuydum hemde bugün yakınlarımla hasret gidermiştim. Tabi hasret gidermek bu kadar kolay değildi. Üç senenin acısını daha çok çıkaracaktık. Kendimi yatağıma atarak gözlerimi kapattım. Bu rahat yatağımı bile özlediğimi farketmiştim. Gaziantepteyken öğretmen evinde kalıyordum. Yatakları hiç rahat değildi. Şu an kendi yatağımda yattığımda artık rahat ve huzurlu bir uyku çekeceğimi düşünüyordum. Geride bıraktıklarım ve gelecekte olanları merakla bekleyerek uykuya kollarımı açtım. * * * * ü ürü ü ü ürü ü Horozun sesiyle zar zor gözümü açtığımda ilk olarak neden horoz sesi duyduğumu sorgulamaya başladım. Bizim mahallede en son hatırladığıma göre kimsenin horozu yoktu. Merakım daha da artmadan bu işi çözmek için yatağımdan kalktım. Pencerenin önüne gelip perdeyi tamamen çektiğimde görüş açıma Mehmet amca, Demir ve babam girmişti. Demir yere eğilmiş tüyleri bembeyaz olan horozu seviyordu. Demir sanki kedi seviyormuş gibiydi. Bu haline bakarken gülmeden duramadım. Şu ortamdan anladığım kadarıyla Mehmet amca babama horoz vermişti. Hatta Mehmet amcanın arka tarafında aylak aylak dolaşan bir tavuk da vardı. Ya baba ne gerek vardı şimdi tavuğa ve horoza. Daha fazla pencerenin önünde dikilmeyi bırakıp onlarına yanına gitmeye karar verdim. Komodinin üstünden telefonu alarak odamdan çıktım. Salondan geçerken mutfakta bir şeyler yapan annemi gördüğümde geriye doğru gelip mutfak kapısında durdum. "Günaydın anne. Bu sabah ailemize iki yeni üye eklendi." Söylediğim şeyler güldüğümde annem bana dönerek gülmeye başladı. "Baban tavuk ve horoz bakmayı çok istedi ondan dolayı aldık. Bir de bu horozu Demir bakmış. Baksana nasıl da hala seviyor hayvanı." Annem Demir'in Horozu sevmesini gösterdiğinde ona üzüldüğümü farketmiştim. Ya başka horoz veremezler miydi sanki. "Neyse kahvaltıyı hazırlıyorum. Gidip bir hoşgeldin de onlara." Başımı tamam anlamında aşağı yukarı salladıktan sonra mutfaktan çıkarak kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp evden çıktığımda babamların yanına doğru ilerledim. Mehmet amca beni farkettiğinde babamla konuşmayı bıraktı. "Günaydın Almila kızım." "Günaydın Mehmet amca ve günaydın baba günaydın demir." Demir sonunda horozu sevmeyi bırakıp ayağa kalktığında günaydın diyerek karşılık verdi. "Horozu Demir bakıyormuş baba annem öyle söyledi az önce. Horozu niye sahibinden ayırıyoruz?" Üçü de bu dediğime gülmeye başladılar. Gülmeyi bıraktıklarında Mehmet amca soruma cevap verdi. "Horozu baban istediğinde bunu bilmiyordu. Bende babanı kıramadım. Ama Demir'e yeni bir horoz alacağım." Babam elini Mehmet amcanın omzuna attığında söze girdi. "Ama yeni horoz bu horozun yerini tutmaz. Bende üzüldüm açıkcası ama Mehmet'e vermene gerek yok dedim. Beni dinlemedi ama." Diyecek bir şey bulamayınca eğilip horozu sevmeye başladım. Babamlar başka konuda konuşmaya başladıklarında Demir de benim gibi eğilip bana bakmaya başladı. "Horozuma iyi bak. Artık yeni sahibi sensin." "Horoza çok iyi bakmışsın yalnız. Ee babası çok iyi evlatta iyi olmalıydı değil mi? Sen hiç merak etme horozuna iyi bakarım" Demir dediğime gülerek ayağa kalktı. O sırada annemin sesini duydum. "Hadi horoz muhabbetini bırakın da kahvaltıya gelin." Babam tamam dedikten sonra mehmet amcayla birlikte horozu ve tavuğu kutunun içine koydular. Sonrada bizim bahçeye ne zaman yapıldığını merak ettiğim kümese doğru ilerlediklerinde Demir kolunu omzuma atarak beni eve doğru yönlendirdi. Demirle eve girdikten sonra eve yayılan güzel kokularla acıktığımı farkettim. Demirle mutfağa girdiğimizde görüş açıma direk yemek masası girmişti. Masa da bir kuş sütü eksikti "Melek sultan döktürmüşsün yine." Annem gülerek bize yaklaşıp demire kollarını açtı. Demirde kollarını açıp anneme sarıldı. "Hepsini senin için hazırladım Demircim." "Bizi unuttun galiba." Mehmet amcanın sesiyle mutfağın kapısına doğru başımızı çevirdik. Annem gülerek Demirden ayrıldığında söze girdi. "Sizi unutur muyum? Ama Demir oğluma da özel hazırladığım şeyler var. Hadi geçelim masaya acıkmışsınızdır." 15 dakika sonra Sessizce kahvaltımızı yaparken bu sessizliği bozan babam olmuştu. "Demir oğlum geçen hastaneye gitmiştin. Bir şeyin yoktur inşallah." Babamın dediğiyle Demir'e baktığımda sanki morali bozulmuş gibiydi. Demir elindeki çatalı bırakıp derin bir nefes vererek Mehmet amcaya baktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Demir hastaneye neden gitmişti. Bir hastalığı mı vardı? Grip ya da bir ağrısı falan mı vardı? Gözlerimi demirden alıp anneme baktığımda o da endişeli gözüküyordu. Büyük ihtimalle konu neyse bunu annemde biliyordu. "Yusuf amca bunu daha sonra konuşalım mı?" "Oğlum hayırdır? Niye bu şekilde dedin? Kötü bir şey mi oldu?" Demir çaresizce babasına bakarken bir iphone zil sesi mutfakta yankılandı. Demir masanın üstündeki kolunu indirip hırkasının cebindeki çalan telefonunu aldı. Telefona baktığımda 'Doktor fırat' yazısını gördüğümde içime bir huzursuzluk düştü.
Bölüm sonu
|
0% |