Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@alara.mrglu

4 gün sonra

4 gün önce Demir'i ambulans alıp hastaneye götürdüğünde bütün aileyi arayıp hastaneye çağırmıştım. O gün doktor Demir'i ameliyata almak zorunda kalmıştı. O saatten sonra kendi kararına kalacak bir iş değildi. O akşam 5 saat boyunca ameliyatta kalmıştı. Ameliyat bittikten sonra doktor ameliyatın baya zor geçtiğini ve uyanması ona bağlı olduğunu söylemişti. Belki 1 ay belki 1 yıl ya da hiç uyanmadan o makinelere bağlı olarak hayata tutunabilir demişti. Doktorun söylediklerinden sonra dumura uğramıştım. Birkaç saat boş boş duvara bakmıştım. 4 gündür sürekli ağlıyordum. Artık gözlerimde yaş kalmamıştı. Dün Elif teyze okula gitmemi ve işlerimi aksatmamamı istemişti. Zorda olsa dün okula gitmiştim. Öğrenci olsam izin alabilirdim belkide ama öğretmen olduğum için izin almam zordu. Fakat bugün Cumartesi olduğu için rahatlıkla hastanede durabilirdim.

 

"Almila kızım kaç gündür burda harap ettin kendini. Hadi biraz gidelim eve de dinlenirsin."

 

Annem söyledikleriyle de bir bakıma haklıydı. Yorgunluktan gözlerimi zar zor açık tutuyordum. Aslında Demir benim ne sevgilim ne eşimdi sadece çok değer verdiğim arkadaşımdı. Fakat son günlerde farklı duygular uyanmıştı bende. Demir'in ailesiyle birlikte burada durmam ayıp olabilirdi. Ama Demir'i merak ettiğimden dolayı buradan gidemiyordum. Ben düşüncelerimle boğuşurken yoğun bakımdan doktor çıktı.

 

"Az önce bütün kontrolleri yaptım. Demir'i normal odaya alacağız ve en kısa zamanda uyanması için dualarımızı eksik etmeyeceğiz."

 

Doktor söylediklerinden sonra yanımızdan ayrıldı. Yoğun bakım kapısı tekrar açıldığında Hemşire tuttuğu sedyeyi ilerletmeye başladı. Sedyeye baktığımda sedyede yatan, yüzü soluk Demir'i görünce gözlerimde yaşlar birikmeye başladı. Hızlıca sedyeye ilerlediğimde başındaki sargıyı görünce gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamadan ağlamaya başladım. Saçları sıfıra vurulmuştu. Başındaki sargıya baktıkça ağlamam artıyordu. Hemşireler sedyeyi ilerletirken bende Demir'in sedyeden sarkan elini tutarak ilerlemeye başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da Demir uyan diye yalvarışlarda bulunuyordum. Demir normal odaya alındıktan sonra hemşireler odaya bu akşam kesinlikle kimsenin giremeyeceğini söyleyerek yanımızdan ayrılmışlardı. Demir'in kız kardeşi Buse duvarın dibine çökmüş hıçkırarak ağlıyordu. Yanına doğru giderek bende onun gibi yere oturdum.

 

"Busecim ağlama lütfen. Abin çok güçlü bir adam ve onun en kısa zamanda uyanıp eski sağlığına döneceğine hiç şüphem yok. O gözyaşlarını siler misin lütfen? Abin seni böyle ağlarken görmek istemezdi biliyorsun değil mi?"

 

Buse göz yaşlarını yavaş yavaş silerken bi anda kollarını açıp bana sarıldı. Bende kollarımı açıp sarılışına karşılık verdim.

 

"Almila abla iyi ki hayatımızdasın. Senin sözlerin sayesinde düştüğüm yerlerden kalkmayı bildim. Şimdi yine ayağa kalkıp abimin uyanması için dualar edeceğim."

 

Buseye gülümseyip göz kırptıktan sonra Buseyle birlikte oturduğumuz yerden kalkarak, Demir'in yattığı odanın camından Demir'e bakmaya başladık. Buseye ağlama demiştim ama onun bu halini gördükçe dayanamıyordum.

 

*****

 

Gözlerimi araladığımda nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Hastanenin bir odasında yatıyordum. Ne ara buraya geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Oda da etrafa göz gezdiriğimde yattığım yatağın yanında da bir yatak daha vardı ve o yatakta da Buse yatıyordu. Yataktan kalkarak Busenin yanına ilerledim. omzuna işaret parmağımı koyarak onu dürttüm

 

"Buse ablacım uyan."

Buse mırın kırın ederken bir kez daha uyanması için seslendikten sonra gözlerini açıp bana baktı.

 

"Almila abla noldu abime bir şey olmadı değil mi ? Yoksaa uyandı mı?"

"Sakin ol ablacım daha yeni uyandım uyandı mı bilmiyorum. Hem şey soracağım odaya ne zaman geldik biz ben hatırlamıyorum."

 

Buse yatakta oturur pozisyona geldiğinde saçlarını tepeden topuz yaparak konuşmaya başladı.

 

"Dün geceyi hatırlamıyor musun Almila abla? Gece 3 gibi abim fenalaştı. Yani doktorun söylediğine göre uyanmaya çalışıyormuş ama başaramadığı için geri uyuttular. O sırada sen de kriz geçirdin. Annemler ve melek teyze seni bu odaya getirdiler hemşireler sakinleştirici verdi sana. Bende endişelendiğim için senin yanında yatmak istedim."

 

"Nee ciddi misin ben nasıl hatırlayamıyorum bunları? Şimdi gidip Demir'i görelim merak ediyorum."

 

Buseyle birlikte odadan çıkarak Demir'in odasının olduğu salona doğru ilerlemeye başladık. Demir'in odasının önüne geldiğimizde camdan içeri baktım. Demir'in solgun yüzünü ve kablolara bağlı vücudunu gördüğümde gözlerim dolmuştu.

 

"Çocuklar buraya gelin çay ve simit getirdim size harap oldunuz burada. O kadar da ısrar ediyorum ama beni dinleyen yok ki."

 

Elif Teyze'nin elindeki simit poşetini aldığımda teşekkür edip gülümsedim.

 

"Anne abim ne zaman uyanacak doktor bir şey söylemiyor mu?"

 

"Kızım yavrum doktorlar elimizden geleni yaptık diyorlar bundan sonraki Demir'e kaldı. Dün gece uyanmaya çalışmış ama başaramadı. Ama doktorlar tekrar uyanacağı zaman başarabilir diyorlar. İnşallah en kısa zamanda uyanır.

 

Elif teyze sessizce ağlamaya başladığında ben ve Buse yanına ilerleyip iki yanından ona sarıldık.

 

"Elif teyze ağlama lütfen. İnşallah uyanacak ve eski sağlığına tekrar geri dönecek."

 

Elif teyze bana gülümseyerek baktığı sırada Demir'in yattığı odadan dıt dıt dıt sesleri geliyordu. Anında hepimiz başımızı oraya çevirdiğimizde hemşireler koşarak gelip odaya girdiler. Telaşlı nir şekilde camın önünden hemşireleri izliyorduk.

 

"Yavrum içeride noluyor? Oğlum acaba yine uyanmaya mı çalışıyor?"

 

Hemşireler camın perdesini kapattıklarında iyice merakımız artmıştı. Kalbim çok hızlı artıyordu. Demir'e bir şey olursa naparım hiç bilmiyordum. Bebekliğim, çocukluğum gençliğim hep oydu.

Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriden bir hemşire çıktı. Hemşirenin yüzüne baktığımda hiçbir şekilde ne olduğunu anlayamıyordum. Duygularını iyi gizliyordu sanırım.

 

" Hastamız tekrar uyanmaya çalıştı ve müjdemi isterim Teyze oğlunuz uyandı."

 

Elif teyze çok şükür derken salonu ağlamasıyla inletmişti. Benim zaten hemşirenin son dediği kelimeye kadar kalbim duracaktı resmen.

 

"Yalnız çok yormamak kaydıyla 10 dakika görüp çıkabilirsiniz."

"Tamamdır kızım çok sağ olun oğlum sizin gibi doktorlar sayesinde şu an hayata tutundu."

 

"Ne demek teyze daha çok uyanması ona bağlıydı geçmiş olsun."

 

Hemşire yanımızdan ayrıldığında Elif teyze ve Buse içeri girerlerken ben olduğum yerde duruyordum.

 

"Kızım gelsene sende."

 

"Şey sonuçta ailesi sizsiniz siz önce girin ben sizden sonra görürüm onu."

 

"Olur mu öyle şey kızım sende bizim ailemizdensin. Bu dediğini duymadım sayıyorum."

 

Elif teyze belimden tutarak beni içeriye soktu. İçeriye girdiğimizde Buse koşarak abisine sarıldı.

 

"Abicimm çok korkuttun bizi. Hem sen neden bana hasta olduğunu söylemedin? Günlerdir ne hale geldik haberin var mı?"

 

"Seni endişelendirmek istemedim Buse. Şükürler olsun ki iyiyim ben. Üzülmeyin artık."

 

Elif teyze de gidip oğluna sarıldığında Demirle göz göze geldik. Ona gülümsediğimde o da bana kocaman gülümsedi.

 

"Oğlum şükürler olsun ki uyandın. 4 gündür senin uyanmanı bekledik. Hem Buseye ve Almilaya kızmalısın. Şu odadanın önünden ayrılmadılar. O kadar kızdım onlara. Ama tabii onlara da hak veriyorum sonuçta."

 

Demir çok değişik bakışlarla bana baktığında eliyle gel işareti yaptı.

 

"Demir seni çok özledim biliyor musun? Yanına çok gelmek istedim ama girmemize izin vermediler."

 

Demir'in yanındaki koltuğa oturduğumda Elif teyze Buseye kaş göz işareti yapıyordu.

 

"Kızım gel iki dakika abinle Almila ablanı yalnız bırakalım."

 

Elif teyzeyle Buse odadan çıktıktan sonra Demir yattığı yerden oturur pozisyona gelmeye çalışıyordu.

 

"Demir aa niye kalkıyorsun? Başın dönebilir geri yat lütfen."

 

"Almilam bir şey olmaz hem günlerdir uyuyormuşum baksana. Bütün enerjiyi toplamışımdır artık. Neyse sen iyisin değil mi lütfen bana kendini çok yıpratmadığını söyle."

 

"Şeyy dün gece kriz geçirip bayılmışım."

 

"Ah be güzelim ah be."

 

Demir'in söylediği kelimeyle gözlerimi pörtleterek ona bakmaya başladım.

 

"Noldu Almila iyi misin noldu?"

"Sen az önce bana güzelim mi dedin?

"Evet öyle dedim hem sen benim güzelim değil misin?"

"Öyle miyim kii? Ay dur bırak şimdi sen nasılsın şu an iyi misin başında ağrı var mı konuşarak başını ağrıtıyorumdur kesin."

"Senin sesin o kadar güzel ki bana ninni gibi geliyor. Başımı falan ağırtamazsın yani endişelenme."

 

Demire bir şeyler olmuştu. Sanki ameliyattan önce böyle değildi. Bu şekilde davranması bende farklı duygulara yol açıyordu.

Demir kolunu belime atarak beni kendine yaklaştırdığında ne oluyor diye düşünmeye başladım. Demirle yüzlerimiz yaklaştığında aniden yanağıma konan öpücükle utanarak başımı geri çektim. Demir gülmeye başladığı sırada odanın kapısı açıldı. Annem babam ve Mehmet amca kapıda dikilmeye başladığında, babamın kaşlarını çattığını görünce Demirden uzaklaşıp ayağa kalkmıştım.

 

"Geçmiş olsun oğlum bizi çok korkuttun."

"Sağ ol Yusuf amca."

 

Ardından annemde geçmiş olsun dedikten sonra neden bu hastalığını bize daha önce söylemedi diye Demir'i azarlamaştı. Ardından Mehmet amca Demir'in yanına yaklaştığında oğluna sıkıca sarılmaya başladı. Annem kolumu dürttüğünde artık dışarı çıkmamız gerektiğini anlamıştım. Annem ve babam önden ilerleyerek dışarı çıktığında bende kapıya doğru adımımı atarken Demirle göz göze geldim. Gülümsediğini gördüğümde tam şu an güneşimin doğduğunu farketmiştim. Onun o sıcacık gülümsemesi beni mest etmişti. Daha fazla olduğum yerde dikilmemek için odadan çıkıp kapıyı kapattım. Koridora geldiğimizde Elif teyze ve Buse birbirine bitiş sandalyelerde oturuyordu.

 

"Elif canım asmayın artık yüzünüzü. Demir oğlum uyandı ve yakında ayağa da kalkacaktır."

 

Annem Elif teyzenin yanına gidip sandalyeye oturduğunda elini Elif teyzenin omzuna koyduğunda Elif teyze gülümseyerek ona baktı.

 

"Allah sizden razı olsun Melek. Kaç gündür burada harap ettiniz kendinizi."

"Aaa bu sözlerini duymamış olayım Elifcim. Demir benim oğlum ayrıca Buse de benim kızımdır. Biz bir komşudan fazlasıyız aile gibiyiz."

 

Elif teyze anneme sarıldığında Elif teyzenin hemen yanında oturan Busenini ağladığını farkettim.

Bu tabloyu gördüğümde gözlerim dolmaya başlamıştı. Elif teyzenin tam önüne geldiğimde Elif teyze annemden ayrılıp bana döndü.

 

2 gün sonra "28 Eylül"

Demir yarın hastaneden taburcu olacaktı. Gözlerini açtığı günden sonra durumu daha da iyiye gidiyordu. Arada bir başının ağrıdığını söylüyordu ve hemşireleri çağırarak ağrısına müdahale ediyorlardı. Bu süreçte geceleri yanında refakatçi olarak yanında ben kalıyordum. Babam bu durumu garipsiyordu ama çocukluğum Demirle geçtiği için pek de Demirle kalmama bir şey diyemiyordu. Bu gece Buse de benimle birlikte kalacaktı. Yarın dersi olmadığı için ben sabahtan okula gidecektim. Sabah bir dersim vardı sonra yine Demir'in yanına gelip çıkış işlemlerini yapacaktık. Düşüncelerimden elimin üstüne konulan elle sıyrıldım. Elimin üstüne baktığımda Demir'in uzun ince elleriyle karşılaştım.

 

"Almilam ne düşünüyorsun?"

"Hiçbir şey düşünmüyordum. Ne oldu iyi misin başın mı ağırıyor?"

"Hayır Almila merak etme canım. Her bir konuşmam da bir yerimin ağırdığını düşünüyorsun güzelim. İyiyim ben."

"İyi o zaman. Bak başın ağırırsa bana de tamam mı? Bir de yemek istediğin bir şey var mı alıp geleyim istersen?"

Benim soruma karşılık Demir kolunu belime sararak beni kendine çekti.

"Buse az sonra gelir. Ona söylersin de yemek getirir bana. Sen yanımda dur gitme bir yere."

 

Başımı aşağı yukarı onaylarcasına salladım. Demir iyice beni kendine çektiğinde oturduğum koltuktan kalktığımda o da yattığı yerde biraz yer açarak, elini yatağa hafifçe vurup gel işareti yaptı. Demir'in yanına kıvrıldığımda iyice birbirimize yapışmıştık. Demirle birbirimize bakarken ne kadar yakın olduğumuzu o kısacık anda dudaklarımızın birbirine değmesiyle anlamıştım. Elektrik çarpmışcasına bi anda Demirden uzaklaştığımda o da şaşkınca bana bakıyordu. Hızlıca ayağa kalktığımda o da elini ensesine götürdü. Demir ne zaman utansa böyle yapardı.

 

"Ee şey ben şeyi arayayımda geç olmadan şeyleri getirsin."

Demir söylediğim cümle karşısında gülmeye başladı.

"Tamam canım sen Buseyi ara geç olmadan yemekleri getirsin."

 

Hırkamın cebinden telefonumu çıkararak rehbere girdim. Buse yazısına tıklayıp arama sembolüne bastım. Bir iki çalıştan sonra açtığında hızlı hızlı nefes sesleri geliyordu.

 

"Buse iyi misin?"

"İyiyim Almila abla sen ne için aramıştın?"

"Ablacım abin yemek istiyor. Abinin sevdiği yemeklerden al da geç olmadan gel hastaneye."

"Tamam Almila abla özellikle istediği bir şey yoksa tavuklu pilav yaptırıp yanına da ayran alıcam söyler misin ona yer mi?"

"Bir saniye canım söyleyeyim."

 

Telefonu uzaklaştırıp Demir'e baktım.

 

"Demir Buse Tavuklu pilav alacakmış yanına da ayran alacak olur mu diyor."

 

Demirin yüzündeki o sevinci gördüğümde gerçekten de favori yemeğinin tavuklu pilav olduğunu o an farketmiştim.

 

"Alsın alsın ama yanına kola alsın kolayla iyi gider."

 

Tekrar telefonumu kulağıma dayadığımda Buse konuşmaya başladı.

 

"Abimin dediklerini duydum Almila abla. Tekrar söylemene gerek kalmadı. Ben şu an lokantanın ordayım 20 dakikaya alıp gelirim."

"Tamam Busecim.Dikkatli ol tamam mı?"

"Tamam Almila abla görüşürüz."

"Görüşürüz tatlım."

 

Telefonu kapattıktan sonra Demir'in gülümseyen bakışlarını yakaladığımda yakalandığını farkedip gülümsemesini sonlandırdı.

 

"Buseye çok iyi bir abla oldun biliyorsun değil mi? Sen Gaziantep'e gittiğinde o hepimizden çok yıprandı. Çünkü o doğduğundan beri hep seninle vakit geçiriyordu. Seni öz ablası gibi biliyor. Sana yansıtamasada bana anlattığı çok şey var. Ben bu zamana kadar kardeşim üzülmesin diye elimden geldiğinin fazlasını yaptım. Hastalığımı bile hastaneye geldiğinde öğrendi."

 

Duyduklarım karşısında duygulanmıştım. Gözlerim dolarak Demir'e baktığımda kaşlarını çatarak bana baktı.

 

"Şşşt güzelim sen üzül diye söylemedim bunları."

 

"Keşke hiç Gaziantep'e gitmeseydim. Buse'nin bana çok bağlı olduğunu biliyordum. Ama bu kadar üzüldüğünü bilmiyordum. Sadece bunun içinde değil ailemin de üzüntülerini gördükçe keşke hiç gitmeseydim diyorum hep. Ama artık buradayım hep yanınızdayım ve yanındayım."

 

1 saat sonra

Hava iyice kararmış ve Buse de bi 10 dakika önce gelmişti. Şu anda da Demir baya bir iştahlı iştahlı tavuklu pilavını yiyor ve kolasını içiyordu. Tam bir küçük çocuk gibiydi. Buseyle gülerek ona bakıyorduk.

 

"Hayırdır kızlar neye gülüyorsunuz ?Söyleyin de bende güleyim."

 

"Ağzında yemek var mi konuştun sen Demir? Günahtır ye yemeğini de öyle konuş."

 

Demir susup yemeğini yemeye devam etti. Bizi hayretle izleyen Buseye döndüğümde ne var dercesine kaş göz işareti yaptım.

 

"Almila abla Abimi sustabilmenin sırrı ne? Bunu nasıl başarıyorsun ya?"

 

O sırada Demir yastığını arkasından alarak Buseye doğru fırlatacakken ben Demir'i durdurdum.

 

"Hey hey Demir rahat dur hastanedesin ve başındaki dikişlerden haberin var herhalde ameliyat olduğunu unuttun sanırım bi an."

 

Demir bana masum bakışlar atarak minderini arkasına geri koydu. Demir yemeğini bitirdikten sonra tepsiyi yan taraftaki masanın üzerine koydum. Tekrar yerime oturduğumda üçümüz birbirmize garip bakışlar atmaya başladık.

 

"Eeeh böyle bakışıp duracak mıyız? Bir şeyler yapalım?"

"Oyun oynayabiliriz abi. Doğruluk mu cesaretlik mi oynayalım mı?"

 

Demir elini yüzüne götürdüğünde(🤦🏻‍♀️) bunu bize yapma dercesine bir bakış atmıştı. Buse eskiden de hep bu oyunu oynamamızı isterdi. Daha güzel oyunlar varken bunu seçmesinin nedenini hiç anlamıyordum. Demir kardeşini kırmamak için her seferinde kabul ediyordu.

 

"Şişe var mı Buse?"

 

"Tabii ki çantamda var."

 

Buse yanında duran çantasından bir şişe ve büyük bir defter alıp Demir'in bacaklarının üstüne koydu. Defterin üstüne de şişeyi koyduğunda şişeyi defterin üstünde çevireceğimizi anlamıştım. Oraya biraz daha yaklaşmak için oturduğum koltuktan kalkıp yataktaki bana ayrılan ve hala öylece duran boşluğa oturduğumda haliyle Demirle dip dibe gelmiştim. Bir iki saat önceki halimiz aklıma geldiğinde utançtan sıcaklanmaya başlamıştım.

 

"Almila abla iyi misin? Yanakların sanki kızardı biraz."

"Öyle mi oldu ya iyiyim ben bir şeyim yok. Hadi oyuna geçelim."

 

Şişeyi tutarak çevirdiğimde kimde duracak diye merakla bakmaya başladık biraz sonra şişenin kapağı Buse'nin önünde ve diğer tarafı da benim önümde durduğunda soruyu Buse'nin soracağını anlamıştım.

 

"Evettt Almila abla doğruluk mu cesaretlik mi?"

"Doğruluk."

"Hmm düşünmem gerekiyor biraz. Buldumm bizim mahellede biriyle çıksan kimle çıkardın?"

 

Sorduğu soruyla Demir'in omzumda duran eli bir anda omzumu sıkmasıyla ne olduğunu anlamamıştım.

 

"Buseee nasıl bir soru bu böyle."

 

Buse gülerek bize baktığında Demir omzumu sıktığını farketti anda baskısını azalmıştı.

 

"Özür dilerim güzelim omzunu sıktığımı farketmemişim."

 

Demire sorun olmadığını söyleyip Buse'nin sorusunu cevaplamak içib biraz düşündüm. Pek de birini bulamayınca vereceğim cevap cevap basitti.

 

"Bizim mahallede adam gibi adam efendi, iyi bir aile çocuğu var mı ki yani Demirden başka kimse yok gibime geliyor. O yüzden kimseyle çıkmazdım."

 

Verdiğim cevapla Demir ilk gülümsedikten sonra yüzünü asmıştı. Ne demiştim ki ben.

 

Yazarın anlatımından

Demir'in Almilayı sevdiğini annesi babası kardeşi ve Almilanın annesi biliyordu. Maşallah bi Almila hala durumu farkedememişti. Doğruluk cesartlik oynadığı zamanlarda Buse sürekli Almilayı sıkıştıracak sorular sorardı. Bu sorduğu basitti ama önceki oyunlarda Demir ve Buse'nin kavgalarıyla oyun biterdi. Demir'in Almilanın dedikleriyle hem kendisinin iyi bir adam olduğunu, mahallede kendisinden başka efendi birinin olmadığını söyleyerek onu mutlu etmişti. Ama kendisiyle de çıkmak istemeyeceğini düşündüğünden suratını asmıştı. Onu sevdiğini ona söyle ve bu sevdayı tek başına yaşamaktan kurtulsa bu sevdayı birlikte yaşasalar diye her zaman içinden geçiriyordu fakat Almila'nın tepkisinden de çekiniyordu.

 

 

BÖLÜM SONU

Loading...
0%