Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@alara4565

1.Bölüm: Lanetli Tören

Biz konuşamayanlardık.

Konuşamazdık,hissederdik.

Çoğu kabilenin yapamayacağı şeyleri yapabilirdik biz. Ama büyük bir eksiğimiz vardı,

Sesimiz, sesimiz yoktu. Sessizliğin kabilesiydik.

Kapıdan içeriye birinin girdiğini hisseder hissetmez başıma kitabımdan kaldırdım. Gelen Madden di, Benim güzeller güzeli kız kardeşim.

Ellerini kaldırdı ve kabilemizin özel el dili ile ellerini hareket ettirmeye başladı.

"Darla,Annem ödül töreni yürüyüşüne katılman konusunda seni zorluyor."

Yürümekten nefret ederdim özellikle bizim kabilemizde yapılanlar çok sıkıcı olurdu. Ellerimi bıkkınlıkla kaldırıp karşılık verdim,

"O zaman gelmek istemediğimi ve gelmeyeceğimi ona tekrar et"gözlerimi devirdim "aynı soruyu sormak için en az 40 kere geldin madden"

Sahte bir kızgınlıkla bana baktı.

"Gelmeni ne kadar çok istediğimi biliyorsun" elleri yorulmuş olsa gerek ki ,ellerini sallayıp devam etti "Babamız, bizzat kralımızdan ödül alacak bunu ikimizin de kaçırmasını istemiyorum" elleri çok hızlı yoruluyordu bileklerini ovmaya başladı.

Sıkıntıyla ona bakmaya devam ettim, evet babamız ödül alacaktı ve bunu görmeyi çok istiyordum ama ödül töreni öncesi en az 2-3 saat bizi kabirle sınırlarında bir yürütüyorlardı.

Kabilemizin bilgelerinden dinlediğime göre bu yüzyıllarca devam eden bir geleneğimizmiş, sadece bizim kabilemizde yapılıyormuş.

​​​Ödül töreni öncesi kabilemizin sınırlarında birkaç tur atmanın tanrılar tarafından bize yardım getireceği söyleniyordu.

Biz de inanıyorduk, inanmak zorundaydık.

"Madden, gerçekten o kadar yolu yürümek istemiyorum" diye ellerimi hızlıca hareket ettirdim, öyle ki Bu sefer benim de ellerim yorulmuştu.

Ayağını sertçe yere vurdu, bu bağırmak demekti. Ayağınızı yere vurduktan sonra söylediğiniz ilk cümle bağırarak söylenmiş olurdu, Tabii ki sessizce.

"Darla!yeter artık hemen giyin, gidiyoruz.Bahane istemiyorum."diye ellerini hareket ettirerek sinirle olduğu yerde debelendi. Gerçekten gıcık kızdı ama onu seviyordum. Sonuçta kanımda, canımdan ve en önemlisi ailemden bir parçaydı.

Tüm bu düşüncelerimi zihnimden uzaklaştırıp tekrar Maddenin gözlerine baktım,kızgındı. Ellerimi havaya kaldırdım,

"Madden, bu seferlik seni kırmayacağım ama bir dahakine gitmem." Kesin ve hızlıca hareket ettirmiştim ellerimi. Cevabım karşısında gülümsedi ve odadan çıktı. Onun işte bu yönünden nefret ediyordum, beni her şeye ikna edebiliyordu.

Ayağa kalktım ve sandalyemi geri yerine düzgünce yerleştirdim.Madden gelmeden önce okuduğum kitabımı kendime özgü olan kitaplığıma yerleştirdim.

Kitapları severdim. Onlar da sessizdi ama çok şey anlatıyorlardı.

Giysi dolabıma yaklaştım ve hafif yırtmaçlı,askılı,siyah renkte,sade bir elbise giydim. Hafif sarıya kaçan beyaz denilebilecek saçlarıma ihanet ederek siyah ve sade giyinen bir insandım,abartı sevmezdim.

Kabilemizde çoğu kız bembeyaz saçla doğardı, benim gibi hafif de olsa sarıya kaçan beyazlarda oluyordu, ama en nadiri siyahtı. Kabilimizde çok az bulunurdu ya 4 ya 5 kişi vardı. Onlardan biri de Maddendi, simsiyah saçlarını hep çok kıskanmışımdır.

Odadan yavaş adımlar ile çıktım, Madden ile annem çoktan hazırlanmış beni bekliyorlardı.Madden odamdan çıktığım an ayakkabılarını giymeye başlamıştı. Annem ise... Sabırlıydı. Annem yanına ulaştığında bana yolunu verip ayakkabılarımı giymeme izin verdi.

Şimdi ise dışarıdaydım, sessiz sokaklar arasında.

Kulaklarımızı ağaçların hışırtısı ve ayak seslerimiz dışında bir şey ulaşmıyordu. Kısa süre sonra üçümüz yürüyüş için toplanılacak yere doğru yürümeye başladık. Oraya yaklaştığımızda ne kadar kalabalık olduğunu fark ettim, açıkçası kabilemiz de bu kadar üye olduğunu bile tahmin etmemiştim. Herkes benimki kadar sade olmasa da elbise giymişti, erkekler dışında.

Kadınlar eş bulma konusunda neden bu kadar meraklıydı?

Kalabalığa karışmadan önce Madden'in elini sıkıca tuttum, o da karşılık verdi. Annem ise en öne geçiyordu ve herkes izin veriyordu, bunun sebebi ödül alacak olan babamın eşi olmasıydı. Bu yüzden en öne geçmesi zorunluydu.

Annem yerine aldığında ilk adımlarını atmaya başladı, önümüzdekiler ilerledikçe biz de yürümeye başladık.

İlk turu bitirdiğimizde ayaklarım ağrımaya başlamıştı bile, ne kadar dayanabileceğimi kestiremiyorum.

İkinci tur bittiğinde yorulmuştum, daha fazla yürümek istemiyordum.

Üçüncü turu yürürken daha da yavaşladığımızı fark ettim, Annem de yorulmuş olmalıydı, durumunun çok kötü olmamasını diledim. Herkes üçüncü turu bitirmek için can atıyordu çünkü üçüncü turdan sonrası zorunlu değildi. Üç tur atmak zaten 4 saatimizi almıştı.

Üçüncü tur biter bitmez Maddenle birlikte ödül töreni alanına gittik. Ödül alacak babamın ailesinden olduğumuz için ödül törenini saray balkonlarından birinde izleyecektik.Maddenle sarıya girdiğimizde bu bir ilkti. Evimizde yaşadığımız kıtlığın yanında burası şahaneydi.

Başta gözlerimizi etraftan alamasak da en sonunda Maddenin elini tutan elimi sıkılaştırıp ilerlemeye başladım. Bizim oturacağımız balkonu bulduğumda annem çoktan oradaydı.

Hızla yanına gittik, zaman kaybetmeden ellerim havalandı,

"Anne, iyi misin? Ayakların çok ağrıyor mu?" Annem bana baktı ve bitkin bir şekilde gülümsedi, ellerine zorla da olsa kaldırabildi,

"İyiyim." bize bakan gözlerini önümüzdeki, aşağıda kalan sahneye çevirdi, babamı merakla bekliyordu.

Babam bu kabileye çok katkıda bulunmuştu. İhtiyaçlarımızı karşılayacak icatlar yapmış,her dakikamızı daha da kolaylaştırmıştı.

Geçen bir ayda ise Kızıl Kan kabilesi ile olan savaşta onları geri itebilmeyi başarmıştı. Bu seferki ödül bu yüzdendi.

Babamın bu ödül töreninin diğerlerinden farkı bu seferki ödülü kral tarafından verilecekti. Bu onun için çok önemliydi.

Babam şu anda sarayın içinde, sahneye çıkmayı bekliyor olmalıydı. Kral sahneye çıkmadan önce davullar çalındı ve herkesin dikkati krala döndü.

Gösterişli görüntüsüyle sahneye çıktığında herkes alkışlamaya başladı. Kral herkese el sallayıp gülümseyerek sahnenin en ortasına geçti. Alkış sesleri son bulduğunda kral Nardas, kalın ellerini yavaşça hareket ettirdi.

"Hoş geldiniz, seslerim" kral topluluğuna ses derdi, hepimiz teker teker konuşamıyor olsak da bir topluluk olduğumuzda sesimizin hiç kısılmayacağına inanırdı.

Kral iyi biriydi.

"Seslerim, bugün buraya Bay Narlo Tevatt'a kabilemizi Kızıl Kan ordusundan koruma görevini başarıyla yerine getirip hepimizi korumayı başardığı için onun elleriyle kazandığı ödülünü ona teslim etmek için buradayız." Herkes tekrar alkışladı, istemeden de olsa gururla gülümsedim, Babamla gurur duyuyordum.

Kral konuşmasını bitirdiğinde babamın sahneye çıkmasına izin verdi. Babam kral'ın yanına doğru gayet normal kıyafetleriyle sahneye çıktığında yeniden alkış sesleri yükseldi.

Babam sahnenin ortalarına giderken herkesi şaşkına uğratan bir gürültü duyuldu. Bu bir insan sesiydi. Başka kabilelerden biri buraya gelmişti veya birileri.

Bu ses ile birlikte babamın adımları da yarıda kaldı, hızla etrafı sadece gözleriyle de olsa kontrol etmeye başladı, etrafta gezinen bakışları bir yerde takılı kalınca herkes bunu fark etti, Ben de öyle.

Kızıl Kan kabilesi.

Buradaydı,Savaş için.

Sınırlarımıza çok yaklaşmışlardı çok geçmeden burası bir savaş alanı olacaktı. Köylülerimiz daha ne olduğunu anlayamadan savaşçı çıraklar bizi ve diğer herkesi tahliye etmeye başlamıştı. Sahneye tekrar baktığımda kral kaçmıştı babam ise... Savaş için eşya alıyordu. Yine savaşacaktı, hem de sonuna kadar.

Madden'in elini sıkıca tuttum ve anneminde benden güç almasını sağlayarak yürütmeye çalıştım ama çok yorulmuştu,

Beni bıraktı ve telaş ile üzüntünün birleşimi ile bana baktı, Bu bakış ile bana çok şey anlatmıştı ama yine de anlatma isteği duyarak güçsüz kollarını havalandırdı,

"Darla, benimle vakit kaybetmeyin ve gidin sarayda güvende olacağıma inanıyorum." Israrla başımı iki yana salladım ama devam etti,

"Tanrı sizleri korusun" bu cümle kollarından çıkar çıkmaz Bir şey yapmama izin vermeden bizi döndürüp ittirdi.

Tahliye edilen kalabalığa karıştığımız anda geri dönmek ve annemi almak için çabaladım ama kalabalık benim gücüme ağır basıyordu. Ne kadar dayansam da Madden'le kendimizi sınıra yakın bir yerde bulduk. Bizi kabileden çıkarıyorlardı, peki nereye gidecektik?

Ne yapacaktık?

Madden bir anda kolumu çekiştirince ona bakmak zorunda kaldım, elimi bırakıp bir şeyler demeye başladı, "Darla, ne yapacağız?" Gözleri dolmuştu, ağlayacaktı.

Eğilip ona sıkıca sarıldım geri çekildiğinde ellerimi kaldırdım,

"Bir şey olmayacak sadece masallardaki gibi kavga edecekler, fazlası değil." Onu teselli etmeye çalışıyordum, ama işe yaramıyordu.

Ayağa kalktım ve tekrar elini tutup kalabalığı takip ettim. Önümüzdeki topluluk durduğumda neden durduklarını, neden acele etmediklerini merak ettim, sonra o korkulu ses duyuldu.

"Sınırlardan çıkamazsınız! Çıkmaya çalışan bedelini öder." Diye konuştu sıradan bir Kızıl Kan savaşçısı.

Hayatımda hiçbir insan sesi duymamıştım, çok garipti. Ne dediğini anlamıyorduk.

Savaşçı'nın arkasından siyah saçlı bir kız çıktı,kollarını kaldırdı, ve bize savaşçı'nın ne dediğini bizim dilimiz ile anlattı. Dilimizi nereden biliyordu?

Çevirdiğinde anca anlayabilmiştik, burada tıkalı kalmıştık.

Çıkış yoktu.

​​​​​

Loading...
0%