6. Bölüm

4. Bölüm.

inşirah serbest
alaska_perisi

"Derdiniz ne sizin? Neden sürekli sürekli kavga içerisindesiniz? Artık bu konudan kaçamazsınız. Bana adım akıllı bir cevap vereceksiniz. Yoksa ben, size yapacağım şeyleri çok iyi biliyorum."

"Usta, bizim ara-" Elimi havaya kaldırdım. "Kes! Bana sürekli sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp durma. Bana adam akıllı cevap verin artık!"

"Usta, gerçekten bak. Biz hallederiz aramızda ki sorunu."

"Lan, neyi hallediyorsunuz? Hallediyordunuz hallediyordunuz? Aylardır niye halletmiyorsunuz? Oğlum, ben sürekli sizi mi kollayacağım? Kavga etmemeniz için sürekli götünüzde mi dolanıcam." Mehmet, bana döndü. "Usta, lütfen bize bırak bu mevzuyu. Söz, bir daha böyle bir mevzu için kimse sıkıntıya girmeyecek. Biz de derdimizi mutfak dışında halledip öyle gireceğiz mutfağa." Elimde ki önlüğü sertçe tezgaha fırlattım. "Bir daha, bir daha böyle bir halt yiyin. O zaman sizin bütün hayatınızı bitiririm. Bütün kariyerinizi bitiririm. Ve kimse de buna engel olamaz. Duydunuz mu beni?" İkisi de hızlıca başını salladı. "İnşallah, inşallah anlamışsınızdır. İkiniz de işinizin başına." Seslerini çıkarmadan ikisi de mutfağa geri döndü. Sinirle arkama yaslandım.

"Dertleri neymiş?"

"Bilmiyorum, inatla söylemiyor ikisi de. Anlasam bir. İkisinin de üstesinden gelicem. Tek dedikleri şey, biz halledeceğiz. Başka bir şey demiyorlar ki." Talha elinde ki kahvelerden birisini bana uzattı. "O zaman, sizi geri mutfağa alalım usta. Malum size ihtiyacımız var da içeride." Kahvemden bir yudum alıp yaslandığım yerden uzaklaştım ve önlüğümü aldım elime. "Çok şey istiyorsun Talha benden. Kalk, yürü sen de." Kahvemden bir yudum daha alıp önden mutfağa girdim. Kahve bardağımı gelişi güzel kenara koydum. "Divan Plaza ekibi toplanın buraya." Önlüğü belime bağlarken hepsi toplanmıştı. "Enes, Oğuz, Berkay, soğuk kısmındasınız. Yanınıza yeni birisi de gelecek bugün. Onunla beraber, Berkay' a da işi öğreteceksiniz. Mehmet, Kadir ve Talha, sıcak bölümündesiniz. Aytaç ve Melek' e iş öğreteceksiniz. Banketin başın da zaten ben olucam. Soğuk kısmının başın da Enes olacak. Berkan ve Büşra, siz pastanedesiniz. Sizin adamlarınız yarın işe başlayacak. Siz yarından itibaren iş öğretmeye başlayacaksınız. Alacarte da, Emre, Yunus var. Sizin de yanınıza iki kişi yarın gelecek. Personel yemeğinin başın da iseee." Gördüğüm yüz ile yüzümü buruşturdum. "Nuriye de personel yemeğindesin. Senin yanına birisi gelmeyecek. Zaten gelecek kişi bu işi yapacak birisi olduğu için. Onun çok da öğrenmesine gerek yok. Anlaşılmayan bir şey var mı arkadaşlar?"

Hepsi onaylayan mırıltılar çıkarınca hafifçe başımı salladım. "Hadi bakalım. Hepiniz işinizin başına artık. Çok oyalandık. Talha, Ati yarın gelecek. O da sizle olacak. Haberin olsun." Aşçıbaşı odasına ilerledim. Kapıyı çalıp içeri girdim. "Geleyim mi?"

"Gel, Sidem gel." İçeri girip kapıyı kapadım ardımdan. "Menü hazırlığını nasıl yapıcaz? Bunu bir sorayım dedim." Emre abi yerinden kalkıp koltuğunu bana doğru ittirdi. Sorgusuz bir şekil de oturdum. "Menü hazırlığı sen de."

"Hadi beee." Tepkim gülmeye başladır. "Hiç gülmeyin abi. Diğer otelin de menüsünü bana yaptırmıştınız. Menü yapmak ızdırap ya. Yapmayın şu işkenceyi bana."

"Valla şanslı olarak sen seçildin. Ben yapayım dedim de. Kabul etmedi Altan abi." Oflayıp arkama yaslandım. "Siz var ya sırf beni zorlamak için yapıyorsunuz. Ama, tamam yapıcam. Çok da güzel bir menü çıkartıcam."

"Sidem."

"Efendim abi."

"Sen, eve dön hadi. Birkaç gün ailenle vakit geçir. Burası bize emanet." Kaşlarımı çattım. "Hayır, tabi ki de. Olmaz böyle bir şey."

"Sidem, ikiletme kızım beni bir kez de. Olur, hiç de bir şey olmaz. Kafa dağıtman gerekiyor. Ben de ustan olarak değil abin olarak yolluyorum seni. Benden, sana izin. Burayı biz bir şekil de hallederiz." Sıkıntıyla başımı salladım. "İyi, tamam. Ne desem kabul etmeyeceksiniz belli ki. Ben kaçıyorum. Artık bana atarsınız nasıl bir menü istendiğini. Ben de ona göre halledeyim bir şekil de." Yerimden kalkıp ofisten çıktım.

 

 

 

 

🕊🕊🕊

 

Gözlüklerimi geriye itip üstümde ki hırkaya biraz daha sarıldım. Masanın üzerinde ki bitki çayımdan bir yudum aldım ve bilgisayara biraz daha eğildim. Akşam dokuza geliyordu saat. Annem içeri de televizyon izlerken örgü örüyordu. Ben de arka veranda da çalışıyordum. Kapının çalması ile yerimden kalkıp içeri girdim. "Sen dur anne. Ben bakarım." Kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım. Hazal ve diğerleri kapının önündeydi. Hazal' ın yanında da tanımadığım bir adam vardı. Kaşlarımı çattım. "Bir problem yok değil mi?" Hazal gülümseyerek içeri bir adım attı. "Biz, seninle vakit geçirmeye geldik." Başımı sallayıp geriye birkaç adım attım. "Buyurun o zaman." Hepsi sırayla içeri girdi. Ben de peşlerinden içeri girdim. Annem hepsine hoş geldin demiş ve yatmaya gideceğini söylemişti. Salon da ayakta duruyorduk. "İsterseniz dışarı da oturalım. Ben verandadaydım. Ama isterseniz burada da oturabiliriz."

"Hava güzel ya. Dışarı da oturalım." Başımı salladım ve ben önden onlar arkadan verandaya çıktık. Masanın üzerin de ki notlarımı toplayıp bilgisayarı kapadım. Hepsini üst üste koyup kenarda ki küçük masanın üzerine koydum. "Çalışıyor muydun? Ay, böldük mü biz seni?" Hafifçe gülümsedim ve başımı iki yana salladım. "Önemli değil. Ben sonra da halledebilirim." Hazal yanında ki adama doğru döndü. "Bahsetmiştim ya hani canım. Karıştırılma işini. Arslan ailesinin biyolojik kızı Sidem." Bana döndü bu sefer de. "Nişanlım Mirad." Başımla selam verdim. "Tanıştığımıza memnun oldum, Mirad."

"Ben de memnun oldum, Sidem."

"Ne içersiniz?"

"Çay olur." Başımı salladım. "Siz oturun. Ben 10 dakikaya geliyorum. Kenar da semaver var da. Onun altını yakar mısınız? Ben pek beceremem de." Mutfağa hızlıca ilerleyip çayı demledim. İçeri geri döndüğüm de semaver yanmıştı. Demlediğim çayı semaverin üzerine koydum. "Yardım edeyim ben de sana Sidem." Başımı iki yana salladım. "Gerek yok, Hazal. Başka sefere yardım edersin." Bardakları falan da içeriden getirip Hazal ve Ciwan arasında ki boşluğa oturdum. "Eeee, hangi rüzgar attı sizi buraya?"

"Aslın da fikir Hazal dan çıktı. Seni biraz daha yakından tanımak için. Aslın da haber verip gelecektik ama kabul etmezsin diye aramadık açıkçası." Başımı yavaşça salladım. "Tanışalım o zaman. Ne iş yapıyorsunuz?" Rojat hafifçe öne kaykıldı. "Ben makine mühendisiyim ve inşaat şirketimizin başındayım. Ciwan abim ziraat mühendisi. Tarım şirketimizin başın da. Aram lise son da."

"Hazal?"

"Ben lise son terkim." Kaşlarımı çattım. "Neden? Tabi özel değilse." Başını hafifçe iki yana sallayıp gülümsedi. "Kendi isteğim ile okumadım. Belirli bir nedeni yok."

"Anladım. Mirad , sen ne iş yapıyorsun?"

"Tekstil üzerine fabrikalarımız var. Onların başındayım ben de." Dudaklarımı büküp başımı salladım ve çayımdan bir yudum aldım. "Bayağı iyi meslekleriniz varmış."

"Sen çalışıyorsun sanırım?" Aram' ın sorusuna hafifçe gülümsedim. "Aşçıyım, ben de."

"Güzel meslek."

"İlgin var mı böyle şeylere?" Aram başını iki yana salladı. "Yumurtayı bile düzgün tutama." Hafifçe kahkaha attım. "Güzel cevap. Sevdim bunu." Çayımdan bir yudum aldım. "Kaç yaşındasınız peki?" Ciwan bu sefer biraz öne doğru kaykıldı. "Ben, 34 yaşındayım. Rojat, 28 yaşında. Sen zaten 25 yaşındasın. Aram da 19 yaşın da. Bir yıl sınıfta kaldı. Mirad da 30 yaşın da."

"Hayatın da birisi var mı?" Aram' ın çekingen sorusu ile cıkladım. "Benim o işler de pek tarağım bulunmaz. Evlilik kadını değil de kariyer kadınıyım ben. Çok anlamam aşk meşk işlerinden. Sizin hayatınız da birileri var mı?" Aram ellerini havaya kaldırdı. "Bekarım ben." Rojat elini havaya kaldırdı. "1 aylık nişanlıyım daha." Ciwan da elini kaldırdı. "4 yıllık evliyim. İkizlerim var bir de." Dudaklarımı büzdüm 'vay be' derecesin de. "Kim derdi, biyolojik bildiğin ailen aslında gerçek ailen değilmiş. Gerçek ailende de iki abi, bir küçük erkek kardeş, iki yenge ve iki tane de yeğenin var. Hayat gerçekten çok garip."

Ufak bir sessizlik oldu. Mirad' ın sorusu ile o sessizlik dağıldı birden. "Hayatına birisini almayı düşünmüyor musun?" Başımı iki yana salladım. "Şu anlık öyle bir düşüncem yok. Hayatımda da pek böyle şeylere yer olmadı hiç. Annem ve işim vardı hep. Hayat ne getirir bilemiyorum ama planlarımın arasın da evlilik yok şu anda."

Ardından tekrar bir sessizlik oluştu. Ama kısa sürede bu sessizlik yeniden bozulmuş ve biz gece yarısına kadar oturup konuşmuştuk. Saat gece yarısına gelince herkes evlerine dağılmıştı. Ben de etrafı toparlayıp tekrar masanın başına geçmiştim. Notlarımı ve bilgisayarımı açıp kaldığım yerden işlerimi yapmaya devam etmiştim. Gün doğmasına az bir vakit kala ben de işlerimi bitirmiştim. Eşyalarımı içeri almış ve uyumaya gitmiştim.

Bölüm : 28.03.2025 00:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...