Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Özgür Saçlar Günü

@albayrakirem

Kapıyı geriye doğru yaslayarak eşikte durdu. Odada görünürde kimse yoktu. Savaş, Aslı’nın hemen arkasında duruyordu. Dengesini kaybeder diye her an tetikteydi.

“Ne oldu? Neden içeri girmiyorsunuz?”

“Yok ki...” 

Savaş, onun yanından geçip odaya girdi. Banyonun kapısını tıklattı. Ses gelmedi. Aslı yerinden kıpırdamamıştı. Belki de kıpırdayamamıştı tam olarak bilemiyordu. İçinden “Neye sebep oldum acaba?” diye geçiriyordu.

Koridordan gelen ayak sesleri Aslı’yı düşüncelerinden sıyırdı. Kafasını çevirdiğinde kendisine doğru koşarak gelen Selma’yı gördü. Gözlerine inanamıyordu.

“Aslı! Bende seni arıyordum.” Selma boynuna sarıldı. Aslı o an hüngür hüngür ağlamak istedi. Kollarıyla Selma’yı sararken dalgalı saçlarında ellerini gezdirdi. Kazanan Selma olmuştu. İlk kuralı yıkmıştı.

“Bizde seni arıyorduk Selma. Odanda olduğunu sanıyordum o yüzden Aslı’yı buraya getirdim.” Savaş yanlarına geldi, iki kız birbirinden ayrıldı ancak Selma, Aslı’nın elini elleri arasına almıştı.

“Aslı...” diyordu. “Aslı bak, saçlarımı görüyor musun?”

“Ahenkle dans ediyorlar.” Gülüştüler.

“Evet Aslı, özgürler artık.”

“O zaman bugünü özgür saçlar günü ilan edebiliriz.”

“Cidden mi?” Savaş göz devirmişti.

“Evet evet öyle yapalım. Hadi Aslı bunu kutlayalım.” Selma olduğu yerde zıplıyor, kafasını sağa sola yatırarak saçlarını bir omzundan diğerine doğru hareketlendiriyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Sanki yıllardır gülmemişti de bugün biriktirdiği bütün kahkahalarını atıyordu.

Aslı, Savaş’a doğru baktı. Her ne kadar şaşırmış olsa da hafifçe tebessüm ediyor, kardeşinin bu halinden memnun olmuşa benziyordu. “Ben en iyisi gideyim. Siz artık ne kutluyorsanız kutlayın,” dedi ve gitmek için bir adım attı.

“Ağabey, sende bizimle gel,” Selma bunu o kadar tatlı bir tarzda söylemişti ki Savaş hayır diyememişti. Hep beraber aşağıya indiklerinde Selma’nın çoktan pasta yapımı için talimat verdiğini gördüler.

Misafirlere görünmeden arka bahçeye çıktılar ve Aslı’nın daha önce fark etmediği bir çardağa oturdular. Selma kıpır kıpırdı.

“Ee Selma annemi nasıl yendin?” Aslı, Savaş’a dik dik baktı.

“Eminim anneniz biricik kızını anlamıştır ve isteğini kabul etmiştir,” dedi. Savaş kendisine bakan kahverengi gözlere biraz şaşırarak karşılık verdi.

“Annemi tanımıyorsunuz. O kurallarında katıdır. Tabi bende isterim bazı kuralların yıkılmasını ama bu olurken ailemin dağılmasını da istemem.”

“Kimsenin bir yere dağıldığı yok. Annemle konuştum ve ikna ettim. Hepsi bu. Her neyse, şimdi bunu düşünmeyelim. Bugün özel olmalı. Farklı bir şeyler yapalım mı?”

“Bana uyar,” dedi Aslı.

“Ne yapacağız? Yine annemi çileden çıkarabilecek bir şey ise biraz düşünürüm.”

“Ağabey ya... Ben şimdi pastanın hazır olup olmadığını kontrole gideceğim. Siz burada bekleyin. Ben geleceğim.”

Yerinden kalkıp dans ede ede eve doğru ilerleyip gözden kayboldu.

“Kardeşinizle hep böyle atışır mısınız yoksa bu yeni bir durum mu?” Aslı bunu hiç düşünmeden sormuştu. Ağabey ve kardeşin atışmaları ne kadar samimi gelse de aralarında bir duvar var gibiydi. Bugün bu duvarın en azından sıvaları sökülmüş olmalıydı.

“Yeni sayılır. Selma pek konuşmazdı. Hatta pek nadir gülerdi. Şimdi onu böyle mutlu görünce bir tuhaf hissettim."

“Korktuğunuz gibi olmadı. Anneniz ve Selma anlaşma sağladı gibi duruyor.”

“Ben bu konuda o kadar çabuk karara varamıyorum. Annemin bu konuda ikna olması başka konularda da ikna olacağı anlamına gelmiyor.”

“Tüm bu kurallar niçin? Buraya geldiğim bu kısa sürede bile anladığım şey özellikle Selma üzerinde çok fazla baskı olduğu. Peki siz? Sizin için de kurallar geçerli mi?”

Savaş arkasına yaslanıp bir süre manzaraya baktı. “Kurallar hepimizin iyiliği için.”

Aslı istemsiz bir kahkaha atınca yeşil gözler üzerine çevrildi. “Çok affedersiniz Savaş Bey, kendime hâkim olamadım,” derken eliyle ağzını kapatmaya çalışıyordu.

“Bu kadar komik olan ne?”

“Kural dediğiniz şeylerin çoğunun size iyilik olmaktan uzak olması ancak sizin bunu anlamamanız. Mesela basit bir örnek vermem gerekirse Selma’nın saç stili, kıyafetleri gibi kendi seçimi olması gereken şeylerin bu kadar müdahaleye maruz kalması. Hiç arkadaşının olmaması ve günlerini yaşına uygun olmayacak şekilde pasif geçirmesi. Bunlar onun ve ailenizin iyiliği için mi?”

Savaş kıvırcık saçlarını iki yana sallayarak oturuşunu dikleştirdi. “Biz bu şekilde bu zamana kadar uyum içinde yaşadık.”

“Sorumun cevabı bu değildi.”
Savaş’ın rengi atmıştı. Elini kolunu nereye koyacağını bilemez halde etrafına bakıntı. Aslı konuşmayı sürdürmeye kararlıydı. “Bahse girerim eğer Selma bunu yapmasaydı hiçbiriniz müdahale etmeyecekti. Saç konusu oldukça basit bir durumdu. Daha ciddi konulara değinmek gerekirse ve kurallardan konu açılmışken sormak isterim. Siz eğitiminiz için adadan ayrılırken neden bu hakkın kız kardeşinizde de olmasını sağlamadınız? Yoksa kurallar herkese farklı mı işliyor?”

“Selma istemedi.” Savaş’ın sesi yükselmişti “Selma istemedi.” Dedi tekrar. “Selma ne evden dışarı çıkmak ne de adadan ayrılmak istedi. Karşıma geçmiş beni ve ailemi suçlayamazsınız. Hepsi Selma’nın kendi kararıydı.”

“Şu konuda haklısınız. Belki gerçekten de her birini Selma kabul etmişti. Ama istediği için değil. Kendisine başka seçenek sunulmadığı için.”

“Daha birkaç günlük tanışmada bizim
hakkımızda nasıl da atıp tutuyorsunuz? Bizi böyle yargılamaya hakkınız yok.”
Savaş iyiden iyiye sinirlenmişti. Aslı ise onun aksine sakin kalabilmeyi becermişti.

“Ben kimse hakkında atıp tutmuyorum Savaş Bey. Madem herkes her şeyi kabul etmiş ve durumundan oldukça memnunmuş bu kadar sinirlenmenize gerek yoktu. Ortada olmayan bir şey için çok fazla tepki gösteriyorsunuz.”

Karşısındaki bu adam, bir saat önceki kibar adam değildi. Her söylediği sözle daha fazla sinirlenen, iddialarını reddeden bir adamdı karşısında oturan. Şimdi ona gerçekleri söyleyen, görmezden geldiği şeyleri yüzüne vuran kadına öfkeyle bakıyordu.

“Siz dışarıdan bakınca oldukça kibar ve iyiliksever bir adama benziyorsunuz Savaş Bey. Benim amacım sizi ve ailenizi kötülemek değildi. Sadece... Sadece o küçük çocuğun bisikletini tamir eden, ada halkına yardıma koşan, kibar, saygılı bir adamın kendi kız kardeşini bu kadar görmezden gelmesini, onu dışlayıp yalnız bırakmasını anlayamadım. Bu oldukça rahatsız edici bir durum bana göre. Eğer siz kendi açınızdan kuralları yıkabildiyseniz kardeşinize de bu konuda destek olmanız gerekirdi diye düşünüyorum. Amacım kimseye ahkâm kesmek değil. Ben şu kısacık zamanda Selma’nın yalnızlığını, çaresizliğini görmüşken sizin yıllarca görmemiş veya görmezden gelmiş olmanıza inanamıyorum.”

Savaş donup kalmıştı sanki. Ne öfkesi kalmıştı geriye ne de konuşacak gücü. Aslı yerinden kalkıp eve doğru yürürken sadece arkasından bakmakla yetinmişti.

Aslı bu kadar konuşmuş olduğuna inanamıyordu. Hızlı adımlarla eve girdiğinde mutfaktan çıkan Selma ile çarpıştı. Selma elindeki tabakları düşürmek üzereyken Aslı hızlı bir refleksle tabakları düzeltti.

“Affedersin Aslı, geldiğini görmedim.”

“Aslına bakarsan ben biraz hızlı ve dikkatsizdim. Ama neyse ki herhangi bir kaza olmadı.”

“Sen nereye gidiyordun?”

“Ben...” Gerçeği söylemek istemedi. “Sana bakmaya geldim.”

“O zaman çıkalım bahçeye. Pasta gelecek birazdan.”

“Selma senin tabak taşıdığına inanamıyorum. Daha bu sabah yeri kuruladığım için bana tepki göstermiştin.”

“Düşündüm de kendi başımın çaresine bakabilmek için bir yerden başlamam gerekiyor.” Selma saçlarını savurarak yanından uzaklaşırken ekledi: “Hadi Aslı, pasta yemek için sabırsızlanıyorum.”

Selma’nın bu hızlı değişimi Aslı’yı memnun etmişti. Atmazer ailesi tarafından daha fazla yok sayılmaması için elinden geleni yapmaya karar verdi. Adadan ayrılırken her şeyin eski haline dönmesine izin veremezdi. Bu sebeple Selma’ya cesaret ve yeni fikirler verecekti.

Selma’nın peşinden gidecekken durdu.
“Ah ben Mert'i unuttum.” Eliyle alnına vurdu. “Haber vermezsem Selma’nın kabul etmediğini düşünür. Nasıl yapsam ki? Şimdi gidiyorum falan desem Selma bozulur, Savaş da şüphelenir. Ki Savaş’ın bunu bilmemesi lazım.”

Koridorda dikilmiş ne yapacağını düşünürken mutfaktan çıkan bir adam durup ona baktı. Aslı onu fark edince gülümsemeye çalıştı ama aynı tavrı karşısındaki adam sergilemedi. Düz bir ifadeyle ona bakıp elinde tuttuğu pastayla bahçeye doğru gitmeden önce, “Buyurun Aslı Hanım, sizi bekliyorlar. Pasta hazır.” Diyerek Aslı’nın öne geçip yürümesini bekledi.

Aslı göz devirmemek için kendini zor tutarak ilerledi. Bahçeye çıktıklarında Selma tabakları dizmiş, Savaş ise ayağa kalkmış elleri cebinde çardağın hemen yanında dikiliyordu. Aslı daha az önce demediğini bırakmadığı bu adamla oturup pasta yiyeceğini düşününce oldukça rahatsız hissetti. Ya tartışmayı sürdürürse... Aslı açısından bunda hiçbir sıkıntı olmazdı ancak Selma’nın sevinci yarım kalırdı. Yanlarına kadar geldiklerinde çalışan hızlıca pastayı servis etmeye başladı.

“Otursanıza.” Dedi Selma hâlâ ayakta dikilen Aslı ve Savaş’a. İkisi de birbirinden gözlerini kaçırdı. “Hadi ama tüm pastayı ben yiyemem. Yani yerim de ben birlikte yiyelim istiyorum.” Aslı geçip oturdu. Savaş hala oturmamıştı. “Oturmayacak mısın ağabey? Lütfen otur.”

Aslı, pasta tabağını önüne alırken Savaş’ın oturmasını görmezden geldi. Ona bakarsa, dik dik bakacağını ve tekrardan ağzına ne gelirse söyleyeceğini bildiği için yokmuş gibi davranmaya çalıştı. Savaş da pastasını önüne almış ancak çatalla oynayarak çileklerini ayıklamaya dalmıştı. Belli ki Aslı’nın söylediklerini düşünüyordu.
Sahiden neden Selma için hiçbir şey yapmamıştı? Kimden çekinmiş, kimden korkmuştu, annesinden mi? Aslı söylediklerinde haklı mıydı? Selma’yı yok mu saymıştı bunca zaman? Bu kadın kadar olamamış mıydı? Geldiği günden itibaren evdeki hava değişmişti. Sanki sihirli bir gücü vardı ve buradaki bozuk olan her şeyi düzeltmeye kararlı gibiydi. Savaş bunları düşünüyordu. Göz ucuyla baktığı Aslı’ya kızmak istiyor ancak bunu yapamıyordu. Çünkü ona gerçek olmayan hiçbir şey söylememişti ki...

Aslı ise Savaş’ın konuyu tekrardan açmamasına sevinmiş pastasını yerken Selma ile konuşuyordu. Savaş uzunca bir süre göz ucuyla ona bakmayı sürdürdü. Aslı’nın koca bir pasta parçasını ağzına götürürken kremasını yüzüne bulaştırmasına ister istemez güldü.

Aslı bir peçeteyle yüzünü silerken Savaş’a baktı. “Pasta çok güzel olmuş, yüzüm de nasiplensin bari.” Dedi ve güldü.

Ortamdaki gergin hava birdenbire dağılıp gitmişti.

“Bir an hiç konuşulmayacak sandım. İkiniz de sustunuz çünkü.” Selma rahat bir nefes vererek çayına uzandı.

“Sende konuşmadın ki, şimdi niye bize laf atıyorsun?” Bunu söyleyen Savaş'tı ve Aslı bu “biz" kelimesine anlam verememiş ancak üzerinde fazla durmayarak, “Hiç yani... Kutlama yapacağız falan dedi oturmuş pasta yiyoruz sadece.” Dedi.

“Aynen çok sıkıcı bir parti bu. Başka parti varsa oraya gidelim bence.”

“Ya... İlk kez kutlama yapıyorum acemiyim. Ne yapayım? Hem ağabey madem çok biliyorsun sen bir parti düzenleseydin.”

“Ben mi? Kutlama yapmak kimin fikriyse o yapmalı. Mesela şu “özgür saçlar günü” mevzusunu kim çıkardıysa.”

Aslı, ikisinin bakışları kendisine döndüğünde biraz afalladı ve ellerini havaya kaldırdı. “Hey, durun orada bakalım. Ben çıkarmış olabilirim ama burada da misafirim. Benim topraklarımda olsanız işte o zaman partiyi görürdünüz.”

İyiden iyiye keyifleri yerine gelmişti.

“Senin toprakların mı? Toprak ağası falan mısın yoksa?” Selma gözlerini kocaman açarak ona baktı.

“Elbette hayır. Şehirde toprak kalmadı zaten her yer beton. Da konumuz bu değil. Lafın gelişi söyledim.”

“Senin topraklarında olamasak da bize bir fikir verebilirsin bence.”

“Bir düşüneyim Selma... Hım... Burada ne yapılabilir ki... Oyun oynayabiliriz.”
Selma ve Savaş önce birbirlerine ardından Aslı’ya baktı. Aslı öne doğru eğilerek sürahiyi alırken konuşmayı sürdürdü. “Üç kişi biraz sıkıcı olur ama onu söyleyeyim. Sessiz sinema, jenga gibi oyunlar olabilir. Hatta uno da oynanabilir. Ama üç kişi olunca keyfi pek çıkmaz. Kalabalıkta kıran kırana oynanır.”

“Ya ama bizde bu oyunlardan yok ki...” Selma dudaklarını büzdü.

“Sipariş ederiz. Gelince oynarız. Ne dersin Selma?”

“Gerçekten mi ağabey? Sipariş verir misin?”
Savaş kafasını salladı.

“O zaman oyun gelene kadar pasta yemeye devam edelim.” dedi Aslı ve pastasının son lokmasını ağzına götürdü.

Loading...
0%