Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Yeni Ev 3

@albayrakirem

Yaşar’ın evine geldiklerinde Hilmi elindekileri mutfağa götürmek üzere önden yürüdü. Selma evin içine girmeden önce duraksadı. Elini kalbine götürdü. “Bu ev, kendi evimden sonra içine girdiğim ilk ev. O kadar heyecanlandım ki.” Aslı elini ona uzattı.

“Hadi gel bakalım. Bu ev senin evin kadar gösterişli ve büyük değil. Ancak yaşayan bir ev. Her bir köşesi anılarla dolu.” Selma, Aslı’nın yönlendirmeleriyle evin içinde kısa bir tur attı. “Burası çok güzelmiş.”
Aslı, kapının hemen yanında dikilen ve mutfağa doğru bakan Savaş’ın yanında durdu. Hilmi, malzemeleri yerleştirmekle oyalanmaya çalışıyordu.

Aslı, Selma’nın yan odadaki eşyaları incelemesini fırsat bilerek, “Neden onlara yalan söyledin?” diye sordu.

“Ne yalanı?”

Aslı göz devirdi. “Ben malikanede hiçbir misafirle karşılaşmadım.” Her kelimenin üstüne bastırarak konuşmuştu.

“Fark etmemiş olabilirsin. Bu da olası, öyle değil mi?”

Aslı, aptal yerine koyulmaktan oldu olası nefret ederdi. Savaş’ın ona söylediği şeyler, sinirlenmesine yetecek boyuttaydı. “Savaş…” Kelimelerini seçmeye çalıştı. Öfkeyle olur olmadık şeyler söylemek istemiyordu.

Savaş gözlerini etrafta gezdiriyordu. Buradan hoşlanmadığı her halinden belliydi. Hoşlanmama sebebi de evin küçük ve tozlu olması değildi. İçinde Hilmi’nin olmasıydı. Daha doğrusu Aslı’nın yanında olan kişinin kendisi olmamasıydı. Aslı’nın yüzüne bakmaktan itinayla kaçınıyordu. Sanıyordu ki, kadının gözlerinin içine baktığında yalan detektörü devreye girecek ve her şeyi bir anda ortaya dökmesine sebep olacaktı. Ve şunun da farkındaydı ki, birkaç saat önce denk gelebilmek için çırpındığı o gözlerle arasına uçurumlar girmişti.

“Savaş, yani şimdi herkes malikanede mi? Ben mi göremedim?" Aslı, kollarını göğsünde kavuşturdu ve ona doğru bakmaya başladı. Onun yalan söyleyeceğini biliyordu. Misafirlerin bir gece yarısı sedyelerle taşındığı için artık malikanede kalmadıklarını biliyordu. Bilmediği şeyler de onları nereye götürdükleri ve Savaş’ın söyleyeceklerine inanmış gibi yapıp yapamayacağıydı.

“Evet. Yürüyüşe çıkmışlardı. Sen geldiğinde de bu yüzden göremedin.” Gözlerini kadına doğru çevirip tepkisini ölçmeye çalıştı. Aslı, üsteleyebilirdi ancak inanmış gibi yapmak şu an için işine gelecekti. Bu yüzden kafası karışmış göründü.

“Aslı, gidene kadarki sürede burada kalmak istediğine emin misin?” Selma bir koltuğun yanında durdu. Elini çekine çekine koltuğun kılıfında gezdirdi. “Ne kadar eski.”

“Evet. Hem böylesi herkes için en iyisi.”

“Annem için tekrardan özür dilerim.”

“Önemi yok. Ben bir Hilmi’ye bakayım. Yemeğe kalırsınız değil mi?”
Selma, ağabeyine doğru baktı. “Kalalım mı ağabey? Lütfen, lütfen!” Savaş’ın sessizliğini onay olarak algılayan Selma gülümsedi. Ellerini çırptı. “Yaşasın!”

“İyi bir aşçı sayılmam ama elimden geleni yaparım. Geçin oturun, rahatınıza bakın.” Aslı hemen bitişikteki mutfağa girdiğinde Hilmi’yi tezgâha yaslanmış önüne bakarken buldu. Tezgâhın üzerine koyduğu malzemeleri kullanım sırasına göre dizmişti.

“Yemeğe misafirlerimiz var. Fazla oyalanmadan bir şeyler yapmalıyız. Tencereler nerede acaba?” Aslı dolap kapaklarını açarak tencere bulmaya çalıştı.

“Misafirlerimiz?”

“Söylediğim şeylerden bir tek ona mı takıldın?” Aslı bir tencere bulmuştu. Suyu açarak tencereyi çalkaladı. Ocağın üzerine koyup suyunun kurumasını bekledi. Hilmi’ye baktı. “Umarım kimse zehirlenmez.” Ortamı yumuşatmak istemişti. Hilmi gülümsedi. “Sen panzehir olursun ama kimseyi zehirleyemezsin ki.”

“Bu bir iltifat mıydı?”

“Sen nasıl isimlendirirsen. Ne oldu kıvırcık salatası bir şey dedi mi?”

“Ona böyle hitap ettiğini duyarsa kavga çıkar biliyorsun. Ve sorduğumda yalan söyledi. Doğru söylemeyeceğini ikimiz de biliyoruz zaten.” Aslı tencereye eklediği malzemeleri dalgınca karıştırmaya başladı. Makarna için çıkardığı bir tencereye su doldurup ocaktaki diğer tencerenin yanına koydu. Selma mutfağa girdiğinde ikisinin kafası da kapıya doğru çevrildi.

“Çorba mı yapıyorsun?”

“Evet. Bir de makarna yapacağım. Hilmi, salatayı yaparsın değil mi?” Hilmi gözleriyle onayladı. Selma yaklaşıp ocağın yanında durdu. “Yemek yapmayı bilmen ne güzel.”

“Yardım etmek istersen al şu kepçeyi ve dibine tutmaması için dikkatli olarak çorbayı karıştır.” Selma, kepçeye uzandı. Beceriksizce kepçeyi çevirdi. Çorbadan sıçrayan sular duvara denk geldi. “Atladı bu.”

“Yavaş ve aynı yönde döndürmen gerekiyor.” Hilmi salatayı yapmaya başlamıştı. Selma, onun tavsiyesine uyarak daha dikkatli olmaya çalıştı.

Mutfaktaki hareketliliğe kayıtsız kalamayan Savaş, mutfak kapısının hemen yanında bekleyip onları izlemeye başladı. Nihayet yemekler hazır olduğunda bir zamanlar Yaşar’ın tek başına oturduğu masanın etrafına üç sandalye daha eklenmişti. Yaşar’ın sandalyesini geriye çeken Aslı, yerinden yıllarca hareket ettirilmemiş bu sandalyeye oturdu. İçinde garip bir his belirdi. Yemeğe başladıklarında kısa süre de olsa dördü de her şeyi geride bırakmış gibiydi. Selma çorba yapımına yardım ettiği için mutluydu. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile çorbasını içiyordu.

Savaş, sağ tarafında oturan Aslı’ya göz ucuyla bakıyordu. “Yalan söylediğimi anladı mı?” diye içinden geçirdi. Ardından karşısında oturan Hilmi'ye çevirdi gözlerini. Hilmi, yüzünde hafif bir tebessümle Aslı’ya bakıyor, çorba hakkında yorum yaparak ona sataşıyordu. Aslı’nın içten gülüşü herkesi neşelendirmişti. O kadar ki iki erkek de birbirlerinin varlıklarından duydukları rahatsızlığı unutmuş, sohbete dahil olmuşlardı.

Gitme vakitleri geldiğinde Aslı ve Hilmi, onları yolcu etmek üzere kapının önüne çıktılar. Selma, Aslı’ya sarıldı.
“Tekrar geleceğim.”

“Ne zaman istersen.” Aslı ellerini kızın ipek gibi yumuşacık saçlarında gezdirdi.

“Bir şeye ihtiyacın olduğunda...”

“Teşekkür ederim Savaş. Biliyorum.”

“Gidelim o zaman. Hadi Selma.” İkisi uzaklaşırken Aslı arkalarından baktı.

“O kız... Yani Selma, sence masum mu?” diye sordu Hilmi. “Yani demek istediğim... Onlarla yaşıyor, o da bir varis. Neler döndüğünü bilmiyor mu sence?”

“Sanmıyorum. Ailesi onu her şeyin dışında tutmuş.”

“Bunu sen söylüyorsun güzelim. Birinin tam anlamıyla masum olduğunu nereden bilebilirsin ki?”

Aslı istemsizce gülümsedi. “Kimse masum değildir. Ancak Selma... Bilemiyorum. Rol yapacak biri değil bence.”

“Yine de onun bir Atmazer olduğunu unutma. Ben şimdi çocukların yanına gidiyorum. Etrafı bir kontrol edeceğim. Tamam mı?”

“Tamam. Görüşürüz.” Aslı hafifçe el salladı.

“İnsan bir sarılırdı.”

“Bugünlük sarılma kotamı doldurdum ne yazık ki.”

Hilmi gitmek üzere birkaç adım attı. Geriye dönüp, “Bak gidiyorum he. Kotayı aşmak istemediğine emin misin?”

Aslı kahkaha attı. “Şansını zorlama kızıl.” Hilmi küçük bir çocuk gibi omuz silkti. “İyi tamam gidiyorum.” Aslı kapının eşiğinden geçti. “Dikkat et kendine. Beni nerede bulacağını biliyorsun.” Hilmi bu sefer gerçekten gitti. Aslı arkasından kapıyı kapattı. Bir süre kapıya yaslanmış olarak öylece durdu. Derin bir nefes verdi. Yaşar’ın defterinin okumadığı sayfalarını okumak üzere odaya doğru ilerledi.

Loading...
0%