@alemoji
|
“Bu dönemlerde dünyada yaşanan iklim değişikliklerinden muhakkak ki haberdar olmalısınız. Bugün yaptığım röportajda aslında tam da buna değiniyor olacağım. Küresel ısınma. Kulağınıza oldukça tanıdık gelmekte, çünkü fazlasıyla duysak da bu konuda hiçbir şey yapmamaktayız.” Batın bu sefer röportajı başlatmak için kendisine bir kurban seçti. Can elindeki telefonla Beliz’i çekmeye başladığında Batın “Hanım Efendi öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?” diyerek elindeki su şişesini mikrofon uzatır gibi Beliz’e uzattı. Beliz diğerlerine göre biraz daha soyuttu, daha sakin bir kızdı. Normalde umursamayarak muhtemelen yoluna devam ederdi fakat Batın’ın ödevine de yararı olabilecek tek kişi olduğunun farkındaydı. Su şişesine o da bir mikrofon gibi yaklaşarak kendisini tanıtmaya başladı. “Ben 11.sınıflardan Beliz.” diyerek gerekli olabilecek o küçük bilgiyi verdi. Batın da röportajına başlamış bulundu. “Küresel ısınmanın sebepleri hakkında neler biliyorsunuz?” Beliz gülümseyerek soruyu yanıtladı, Can da Beliz’i değil de sanki burnunu çekiyormuş gibi yakın bir açıdan çekim yapıyordu. “En basitinden sanayileşme; havaya salınan sera gazları ozon tabakasına oldukça fazla zarar vermektedir. Endüstriyel tarım, ormansızlaşma gibi konular da aynı şekilde ozon tabakasına zarar vermekte ve küresel ısınmaya sebep olmaktadır.” Batın tekrar su şişesini kendisine çevirdiğinde Beliz bir anda açı dışında kaldı. Bige, Can’a dönerek “Çekiyorsun madem düzgün çek, ikizimi bu şekilde kötü gösteremezsin.” dedi ve biraz Can’a baktıktan sonra göz devirerek elindeki telefonu alıp “Ya da çekil ben çekeyim.” dedi. Batın’ın yüzünde keyfi kaçık bir ifade vardı. Arkadaşlarına dönerek “Çok güzel gidiyordu, buraları kesmem gerekecek.” dedi ve derin bir iç çekip yeni sorusunu yöneltti. “İnsanların tüketim alışkanlıklarının bu konuda bir etkisi var mı?” Şişe yine Beliz’e uzanmıştı ve bu sefer Bige onu olabilecek en güzel açıdan çekiyordu. Beliz yanıtlamak için tam ağzını açmıştı ki Uras’ın kahkaha dolu sesi duyuldu. “Beliz ne güzel anlatıyor bozmayayım dedim de oğlum bu ödevi sana hangi kafayla verdiler.” Bu sözlerin ardından Çağrı “Ozon tabakasını tek başına delersin zaten.” dedi. Beliz’in uyarı dolu gözleri Çağrıyla buluştuğunda Çağrı boğazını temizleyerek “Sonra da geri dikersin sen tabakayı falan oğlum. Maşallah sana.” diyerek etrafa bakınmaya başladı. Uras diğerlerinin duyamayacağı şekilde Çağrıya “İyice hanımcı oldun kral.” dediğinde çağrı da aynı tonda “Hanımcılık kazanacak.” diyerek zoraki bir gülümseme yolladı. Batın her ne kadar konu kapanmış sayılsa da kendini savunmak istercesine “Ne yapayım sizin gibi mi kokayım leş adamlar, sonra kızlar kokuma nasıl âşık olsun?” dedi. Bu sefer de konuşmaya dahil olan Ceren oldu. Çisemle konuştukları meseleyi bırakarak “Batın Allah için değiştir şu parfümünü, üstüne şişeyi boşalttığın yetmiyor bir de kötü kokuyor.” dedi. Ardından Canın yanına giderek sevgilisinin boynuna bir öpücük kondurdu. Can’ı kastederek “Bak mis gibi kokuyor biraz öğren.” dediğinde Batın elindeki şişeyi çantasına koyarken “Siz ne anlarsınız ki zaten. Kızlar hasta kokuma.” dedi. Bige’nin elindeki telefonu alıp cana veren Ediz “O yüzden sapsın zaten.” diyerek Yürümeye başladı. Batın’ın keyfi kaçmış olsa da çok belli etmeden Beliz’e döndü, “Seninle sonra yaparız ödevi, zaten kalacağım coğrafyadan bunlar komple bıraktıracaklar beni.” diyerek diğerlerinin peşinden ilerledi. Beliz bu sırada onaylar biçimde kafasını minicik sallayarak Çağrıya baktı. “Bozdunuz çocuğun ödevini.” dediğinde onlar da tıpkı diğerleri gibi ilerlemeye başladılar. Röportajı okul çıkışında hemen okulun önünde yapıp bitirmeyi planlamıştı Batın ama düşündüğü gibi olmadı. Yürüdükleri caddenin sonda herkes farklı yönlere, evlerine ilerleyecekti. Çağrı “Sonra yaparsınız bebeğim, senin gibi zeki bir kızla eminim ki hemen bitecektir.” diyerek Beliz’in saçlarına bir buse kondurdu. Şakalaşmalar ve kalabalık okul çıkışının içinde ilerledikleri kısa bir an sonunda onları ayırmak için bekleyen caddenin sonuna geldiler. Herkes şakalaşmaya devam ederken birbirlerine veda etti. Beliz ve Bige evlerine ilerlerken Çağrı’nın sesi duyuldu. “Akşam çıkabilir misin?” dedi. Beliz yüzündeki gülümsemeyle sadece “Denerim.” dedi ve önünü dönerek Bige’nin yanında ilerlemeye başladı. Aileleri katı insanlar değillerdi, akşamları çok fazla geç kalmadıkları sürece dışarı çıkmalarına, gezmelerine karışmazlardı. Bu yüzden de zaten Bige her akşam dışarıdaydı. Beliz daha çok evde oturmayı, kendi başına ya da yalnızca Çağrıyla vakit geçirmeyi severdi. Kalabalık ortamlar ona boğucu geliyordu. Bige ise onun tam tersiydi, asla yalnız başına bir şeyler yapamazdı. Zaten Beliz’in sahip olmuş olduğu bu arkadaş ortamı da tamamen Bige’nin sayesindeydi. Her ne kadar benzemeselerde ikizlerdi ve bu da Beliz her ne kadar bu durumdan memnun olsa da Bige’nin ona yalnızlığı hak görmemesiydi. Evlerinin önüne geldiklerinde Bige kardeşini ikna etmek için son derece mutlu ve neşeli bir hal takınarak “Bu akşam geliyormuşsun diye duydum.” dedi. Beliz kapıyı açarken dudağının yanındaki küçük gülümsemeyle “Öyle miymiş? Kim dedi peki bunu?” diye sordu. Bu sırada Bige klasik bir cevap vermeyi tercih etti. “Kuşlar söyledi.” Beliz içeri girerek ayakkabılarını çıkarttı ve bir cevap bekleyen kardeşine dönerek “Yanlış söylemişler.” diyerek yukarı kata, odasına gitti. Bige de neşesi kaçmış bir şekilde giriş kapısının karşısında bulunan oturma odasına giderek kendisini koltuğa bıraktı. Beliz’in böyle daha mutlu olduğunu bilse de kendisi bu şekilde mutlu olamayacağından dolayı olsa gerek Beliz’in de aslında mutlu olmadığını düşünüyordu. Ağrıyan bacakları nihayet koltuğun üzerinde rahata erişmişken yukarıdan gelen sesle ne kadar yanlış düşündüğünü bir kez daha hatırlattı kendine. Yukarıdan Beliz’in en sevdiği grubun şarkısı duyuluyordu ve muhtemelen Beliz de resim çiziyordu. Keyif aldığı şeyi yapıyordu hem de yalnız başına. Yalnızlık onun için daha huzurluydu, belki de sahte yüzlerin içinde boğulmak istemiyordu. Bige, Beliz’in açmış olduğu şarkıyı dinleyerek uzun bir süre koltukta yatmaya devam etti. Uzun bir süre sonra telefonun titreşimiyle gözünü daldığı duvardan ayırarak telefonuna çevirdi. Gizli numaradan bir mesaj vardı. Bige mesajı açtığında garip bir mesajla karşılaştı. Arkadaşlarının başlattığı bir oyun olduğunu anlamak hiç de zor değildi. Mesajda şunlar yazıyordu:
“Bir oyunun içindesin artık. Kayıp ruh ararken kendisini, Bir beden seçerken belki de, Söyler sana tekerlemeler.” “İşte ilk tekerlemen oyuncu, sadece hayatta kalmaya çalış.” “Güneşle açılır gözün, Asla geçmez sözün. Coğrafya biyoloji derken Biter ömrün.” “Akşam sekizde bekliyorum. Unutma, bilinemeyen bulmacalar bir sevdiğinin ölümüyle biter.” |
0% |