Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@alev_3

1.BÖLÜM

Aynadaki yansımama bakıp gülümsedim.

“Sonunda! Sonunda başarmak üzereyim.”

“Çok güzel oldunuz.”

Hemen arkamda beliren makyöz ve stiliste gülümseyerek baktım. Beyazlar içindeydim. Yıllardır hayalini kurduğum her şey teker teker gerçekleşiyordu.

“Elimi beyaz gelinliğin üzerinde gezdirip düzgün olan eteğimi bir kez daha düzelttim. Çektiğim bunca acıya sonunda değecekti.

“Saat kaç?”

Etrafımda pervane olan kızlardan biri sorumu cevapladı.

“Saat tam yedi Elisa Hanım. Damat beyde birazdan gelir.”

Heyecanla başımı aşağı yukarı salladım. Dağınık topuzumdan birkaç tutam saç önüme gelirken onları kulağımın arkasına sıkıştırma isteğine şimdilik dur dedim. Şuan tek kelimeyle mükemmel gözüküyordum. Tek bir hareketimle her şeyi mahvedebilirdim. Bunu kesinlikle göze alamazdım.

Yurt dışından özel olarak tasarlanan gelinliğimi bir kez daha beğeniyle süzdüm. Göğüs dekoltesini patlatan pırlantalar ve aşağı doğru balon eteğimi serpilen minik parlak taşlar göz kamaştırıyordu. Her şey fazla mükemmeldi.

Saat hızla ilerlerken artık odada tek tük insanlar kalmıştı. Kapı çalınca bakışlarımı saate çevirdim. Onun gelmesine daha vardı. Yanımda yardım için kalan kız kıkırdadı.

“Galiba damat bey biraz sabırsız çıktı. İzninizle ben kapıyı açıp geliyorum.”

Başımı onaylarcasına salladım. Heyecandan yerimde duramıyordum. Kızın adımları ileri gitmek yerine sanki geri geri gidiyormuş gibi hissettim. Nihayet kapı açıldığında içeri biri girdi. Yüzüm anında düşerken adam önündeki kızı yok sayıp karşıma dikildi. Yarı alay dolu bir sesle konuştuğunda istemsiz kaşlarım çatıldı.

“Elisa hanım! Müstakbel eşiniz sizi almam için beni gönderdi. Lütfen bu taraftan!”

Önce adamın uzattığı eline sonra da hala alayla gülümseyen yüzüne baktım.

“Berk neden kedisi gelmedi? Üstelik saat daha çok erken!”

Adam diliyle yanağını şişirip bıkkın bir nefes verdi. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Bu ne terbiyesiz bir adamdı böyle? Berk’in böyle bir adamla ne işi olur ki?

“Berk Bey! Benden ne istediyse onu yapıyorum. İsterseniz onu arayabilirsiniz. Ama acil bir işi çıktığı için muhtemelen telefonuna ulaşamayacaksınız! Şimdi benimle geliyor musunuz? Gelmiyor musunuz?”

Kendimden emin bir şekilde adama ağzının suyunu akıtarak bakan kıza seslendim.

“Telefonumu ver!”

Kız ağzının suyunu silme gereksinimi duymadan dalgın bir şekilde telefonumu uzattı. Beklemeden Berk’i aradım. Ama kahretsin ki adamın dediği çıkmıştı. Yine o ukala bakışlarından birini atıp konuştu.

“Artık gidebilir miyiz? Yoksa kendi düğününüze geç kalacaksınız? Malum yol biraz uzun!”

İstemesem de başka seçeneğim yoktu. Hala adama yiyecekmiş gibi bakan kıza döndüm.

“Çiçeğimi ve çantamı getirir misin?”

Kız bu sefer beklemeden söylediklerimi yaptı. Telefonumu çantama koyarken son kez odanın içine göz gezdirdim. Her şeyi almıştım. Artık gidebilirdim. Kapıdan dikilen adamın yanına gidip isteksizce konuştum.

“Hazırım. Artık gidebiliriz.”

Cevap vermeden kolunu uzattı. Uzattığı kolunu tutup yürümeye başladım. Gelinlik düşündüğümden daha ağırdı. Ve topuklular mağazadaki kızın söylediğinin aksine hiç de rahat değildi. Gerginliğimi atmak için içimden her şeye söylenmeye başlamıştım. Berk’e gerçekten çok kızgındım. Düğüne saatler kala nasıl ortadan kaybolmuştu? Sonunda siyah büyük bir arabanın önünde durduğumuzda kapı açıldı. Adamın yardımıyla arabaya bindiğimde içimde dinmek bilmeyen bir endişe vardı. Adam hemen yanıma oturduğunda şaşkınca ona baktım.

“Neden buraya oturuyorsun? Şoförün yanına otura bilir misin? Bu durum fazlasıyla rahatsız edici!”

Adam beni umursamadan boş bakışlarını yüzüme dikti. Huzursuzca yerimde kıpırdandığımda kapı kapanmaya başladı. Panikle yerimden kalkmıştım ki kolumu tutup öfke dolu bir sesle konuştu.

“Otur şuraya! Canımı sıkma benim!”

Şaşkınlıktan dudaklarım arlanırken korkudan bembeyaz kesilmiştim. Bakışlarını üzerimden ayırmadan kravatını gevşetti.

“Bu siktiğimin işi yetmiyormuş gibi birde bu zıkkımla uğraşıyoruz!”

Adamın çekinmeden ettiği küfürler yüzünden gözlerim daha da büyüdü. Bu adam ne yapıyordu böyle? Çantamdaki telefona uzandığımda bir anda elimi tutup sıktı. Acı dolu bir inleme dudaklarımdan dökülürken o öfkeden kararan gözlerini bana dikti.

“Sana uslu dur demedim mi ben? Birazdan zaten canın yanacak? Neden işkenceni erkenden başlatıyorsun anlamıyorum!”

“S-sen ne saçmalıyorsun? B-bırak kolumu! Canımı yakıyorsun!”

Adamın gözlerinde şeytani bir parıltı geçti. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken sesindeki bariz alayla konuştu.

“Hak ettiğin gibi davranıyorum. Berk’e piçinin karısı olmak için can atmıyor musun? O piçin altında inleyip servetiyle gününü gün etmek için kendini satmadın mı?”

Ökeden deliye dönmek üzereydim. Bu adam kim oluyordu da bana bu şekilde davranıyordu. Öfkeli bir sesle konuştum.

“Terbiyeli ol! Bana bu şekilde hakaret edemezsin!”

Adam beni kendine doğru çekip fısıldadı.

“Öyle mi? Bakalım edebiliyor muyum? Edemiyor muyum?”

Ben daha ne olduğunu anlamdan beni kucağına çekti. Beni kendine öyle bir hapsetmişti ki ne yaparsam yapayım kurtulamıyordum. Tek eliyle ellerimi sırtıma sabitlemişti. Kabarık gelinliğimi yırtarcasına üzerimden çıkardığında korkudan çığlık atmaya başladım.

“Hayvan herif! Bırak beni! Dokunma hayvan! İmdat! Yardım edin! Durdurun şu arabayı!”

Aracın içinde yankılanan müzik sesiyle yeni bir şok dalgası yaşadım. Nasıl ya? Bunlar birlikte mi çalışıyordu? Allah aşkına burada nasıl bir oyun dönüyordu? Giymek için saatlerimi verdiğim gelinliği birkaç dakika içinde parçalayıp kenara atmıştı. Hiç tanımadım bu adamın kucağında yarı çıplak oturuyordum. Bakışlarını arsızca vücudumda gezdirdiğinde zoraki konuştum.

“Sen nasıl bir şerefsizsin ya? Bana bu şekilde…”

Diğer eliyle çenemi tutup kendisine bakmam için zorladı. Acıdan dolayı gözlerim yaşarmıştı. Biraz daha zorlasa dişlerim ağzıma dökülecekti.

“Eğer! Tek kelime daha edersen! Seni burada bağırta bağırta…”

Cümlesini tamamlamasına izin vermeden tüm gücümle bağırıp çırpınmaya başladım.

“Bırak beni! Hayvan! Seni piç kurusu! Dağ başında mıyız lan biz? Sen dur! Ben buradan bir kurtulayım bak bakalım senin yakanı bırakıyor muyum? Seni…”

Adamın dudaklarıma yapışması ve hemen ardından parçalarcasına alt dudağımı dişlemesi bir oldu. Acı dolu inlemem onun ağzının içinde kaybolurken ellerimi serbest bıraktı. Öfkeyle göğsüne ardı ardına vursam da bana mısın demiyordu. Her darbeden dişini daha çok geçiriyordu. Sonunda pes edip vurmayı bıraktım. Geri çekildiğinde gözyaşlarım sessizce yanağımdan süzüldü. Dudağımdan akan ılık kanı elimin tersiyle sildim.

Başını yan yatırıp alay dolu bir sesle konuştu.

“Ne oldu? Pıstın mı yoksa kedicik? Aferin! Tırnaklarını yavaşça içine sok! sok ki ben daha fazla sinirlenmeyeyim!”

Kucağından kalkmak için hamle yaptığım sırada benden önce davranıp beni yere itti. Acıyla yüzümü buruşturup ona baktım. Tek kaşını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

“Ne oldu? Canın mı yandı?”

Bakışları tenimde gezinince parçalanan gelinliği vücuduma sardım. Gelinliğin altında giydiğim jartiyere içimden lanetler okurken yavaşça ayağa kalktım. Manyak adamın karşısına sessizce geçip oturduğum sırada lanet müzik nihayet durmuştu. Gelinliğin üzerine damlayan birkaç damla kanla elimi dudağıma götürdüm.

Resmen dudağımı parçalamıştı. Korkudan sesimi de çıkaramıyordum. Daha ileri gitmesinden ölesiye korkarken bırak konuşmayı elimde olsa nefes bile almazdım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Araba artık sarsılarak ilerlemeye başlamıştı. Düşmemek için emniyet kemere uzandığım sırada yine o nefret dolu sesi kulaklarımı doldurdu.

“Ne o fahişe! Canın tatlı mı geldi? Başkaları o çok sevdiğin adam tarafından öldürülürken de bu kadar duyarlı olsaydın ya!”

Dişlerimi sıkarak konuştum.

“Saçmalamayı kes! Berk’den bahsediyoruz! O karıncayı bile incitmez! Sen onu kendin gibi aşağılık mı sandın?”

Adamın dudakları yukarı doğru kıvrılırken başını aşağı yukarı salladı.

“Aşağılık! Öyle mi? Peki, Tamam! Madem öyle! Bizde seni yalancı çıkarmayalım.”

Gelinliğe daha sıkı sarılırken kendimi saklamaya çalıştım. Ayaklandığında korkuyla gözlerimi kapattım. Nefesini yüzümde hissedince titrek bir nefes verdim. Alay dolu kahkahası kulaklarıma dolduğunda merakıma yenik düşüp gözlerimi araladım. Tahminimde yanılmamıştım. Adam resmen ağzımın içine kadar girmişti. Israrcı bakışlarından gözlerimi kaçırdığımda konuştu.

“Hala vakti var! Ama bu sözlerini sana tek tek ödetmezsem! Bana da Karan demesinler!”

Araç aniden durunca düşmemek için ona tutundum. Ben bu kadar sarsılırken o nasıl dimdik duruyordu anlamamıştım. Üstelik ayakta duruyordu. Bakışları elime kayınca panikle geri çektim. Yine bakışlarımı kaçırıp başka yere baktım.

Aracın kapısı açıldığında baba yiğit! Esmer bir adam görüş açıma girdi. Gözlerini kısıp bir bana bir de Karan’a baktı.

“Sadece yarım saat sürdü. Kızın ağzına sıçmışsın! Ne bu hal oğlum?”

Karan umursamazca omuz silkip araçtan indi. Göz ucuyla bana bakıp hala bir cevap bekleyen adama hitaben konuştu.

“Hiç öyle bakma! Göründüğünün aksine tam bir sürtük! Yaptıklarımı da! Yapacaklarımı da emin ol hak ediyor!”

Adamın gözümün içine baka baka yaptığı hakaretlere susmamın tek sebebi bana dokunmaması içindi. Ama ne yaparsam yapayım bu sebebini bilmediğim nefreti son bulmayacaktı. Esmer adam Karan’ın omuzuna dokunup konuştu.

“Her neyse! Sen git biraz hava al! Ben onu yukarı çıkartırım.”

Karan minnetle arkadaşına bakıp omuzuna hafifçe vurdu. Bana son bir bakış atıp gözden kaybolduğunda bakışlarım esmer adamı buldu.

“Sakın damarıma basma! Seni biraz da olsa o delinin elinden kurtardığım için minnettar olmalısın. Yoksa bu öfkeyle seni parçalara bile ayırabilir! Demedi deme!”

Söyledikleri çok komikmiş gibi birde gülümsüyordu. Ağzımı bir şey söylemek için açmıştım ki. Boş verip geri kapattım. Bana doğru gelince panikle onu durdurdum.

“Gelme!”

Adam kaşlarını çatıp bana bakınca utançla konuştum.

“O! Gelinliği yırttı. B-ben…”

Dedim ama cümlemin devamını getiremedim. Hemen sonra başını onaylarcasına salladı.

“Tamam. Sana kıyafet bulup geliyorum. O zamana kadar burada uslu bir şekilde bekle. Anladın mı?”

Başımı onaylarcasına salladığımda aracın kapısını kapatıp kilitledi. Adam gözden kaybolunca çantamdan telefonumu çıkarım hemen Berk’in numarasını tuşladım. Yine aynı şey olmuştu. Allah kahretsin ki adama ulaşılamıyordu. Hemen sonra başka bir numara çevirecekken telefonda sinyal olmadığını fark ettim. Öfkeyle dişlerimi sıkarken bakışlarım cama hemen sonrada elimdeki telefona kaydı.

“Bir işe yarama vakti aptal alet!”

Telefonu cama vurarak camı kırmaya çalıştım. Göründüğünde daha çok uğraştırmıştı. Telefon neredeyse parçalanmak üzereydi ama camda tık yoktu. Tam ümidimi kaybetmiştim ki cam bir anda yerle bir oldu. Elime gelinliğin tülünü geçirip camı temizledim. Elimin kesilmeyeceğinden emin olunca aracın kapısını açtım. Dışarı bir adım atmıştım ki Karan’ın araca yaslanmış bir şekilde beni izlediğini gördüm.

Korkuyla birkaç adım geriye gittiğimde onun boş bakışlarla beni izlediğini fark ettim. Sanki bunu yapacağımı özellikle biliyormuş gibiydi. Dışardan gören izlediği bir filmi yeniden izlediğini filan düşünürdü. Bana doğru bir adım attığında panikle konuştum.

“Gelme! Sakın gelme!”

Beni duymazdan gelip üzerime doğru geldi. Ondan önce davranıp yerdeki cam parçalarından birini elime aldım. Elimi kesmesi zerre umurumda değildi. Tek istediğim benden uzak durmasıydı.

“Ha siktir! Arabam!”

Diğer adamın hayret dolu bakışları ikimiz arasında gelip giderken elimdeki cam parçasında son buldu. Karan umursamadan üzerime gelmeye başladığında sanki tek kurtarıcım oymuş gibi camı daha çok sıktım ve bağırdım.

“Sana dur dedim! Daha fazla yaklaşma!”

Alay dolu bir gülümseme yine dudaklarında yer edinirken, küstah bir ses tonuyla konuştu.

“Durmazsam ne yaparsın? O şeyle beni mi öldürürsün?”

Karan’ın sözlerine diğeri de bıyık altından gülerken, öfke dolu bir sesle konuştum.

“Gerekirse evet!”

Karan’ın yüzü bir anda sertleşti. Bana doğru seri adımlarla geldiğinde birkaç adım geriledim. Sırtım arabaya çarparken güçlü kolları iki kolumdan tutup beni arabaya iyice yaslamıştı. Bakışları cam parçasını tutan elime kaydı. Elini elimin üzerine koyup bastırdığında acı dolu bir çığlık koptu. Cam elimi keserken avucumu açmama izin vermiyordu. Kanım koluma doğru ince bir yol oluştururken konuştu.

“Tercihlerimiz bizim hayatımızdır. Ve sen kendi hayatını zorlaştırmaya bayılıyorsun! Öyle değil mi?”

“B-bırak! L-lütfen!”

Gözümdeki yaşlar birbiri ardınca akarken, artık ayakta duracak halim kalmamıştı. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp, başta yapmam gereken şeyi şimdi yaptım.

“Bana neden böyle davranıyorsun? Ben sana bir şey yapmadım ki! L-lütfen bırak gideyim!”

Artık geri adım atmanın zamanıydı. Karşımdaki bu adamın tahammül seviyesi sıfırdı ve sürekli bulduğu her fırsatta canımı yakıyordu. Diğer adamın uyarısıyla Karan beni fırlatırcasına bıraktı. Cam parçası yere düşerken elime dokunamıyordum. Çok acıyordu ve üstelik içinde cam kırıkları vardı.

Diğer adam yanıma gelip elindeki battaniyeyi bana uzattı. O an yarı çıplak dolaştığımı bir kez daha idrak ettim. Ne güzel! Bu parlak zekâyla daha çok yaşardım ben! Sağlam olan elimle battaniye uzandığım sırada, Karan yine ateş alır gibi öfkelendi. Battaniyeyi adamın elinden kapıp omuzuma bıraktı.

“Şu mıymıntı halinden kurtulsan iyi edersin! Bana senden nefret etmem için bir sebep daha verme!”

Göz ucuyla ona bakıp fısıldadım.

“Nefes alsam canımı yakıyorsun! Bunun için bahane uydurmana gerek yok. Ayrıca yaralıyım. Ne bekliyorsun?”

Adam aramıza girip konuştu.

“Yeter artık! Sizin bu saçma tartışmalarınızı dinleyecek havamda değilim. Sen! Artık sus ve sadece söyleneni yap!”

Benden cevap bekleyen adama usulca başımı salladım. Karan’a döndüğünde.

“Sende katlanamıyorsan siktirip gidebilirsin! Yok, kalacağım diyorsan! Durduk yere kızın canı yakmaktan vazgeç!”

Adamın koruyucu tavrı karşısında istemeden gülümsemiştim. Karan ile bakışlarımız kesişince öfkeyle bana baktı. Al işte! Yanlış yine anlamıştı. Gitmesi için içimden dua ederken o konuştu.

“Bu kızın ve o Berk piçinin gözlerimin önünde kıvrandığını görmeden! Şuradan şuraya gitmem Ediz! Bunu sende biliyorsun!”

Gözlerimi devirip konuştum.

“Bakalım kim kimi kıvrandırıyor!”

Hemen sonra ne yaptığımı fark ettiğimde ikisinin de bana baktığını gördüm. Ediz şaşkın ve acıma barındıran bir bakış atarken, Karan çoktan o şeytan kişiliğine bürünmüştü.

“Ö-öyle demek istemdim! B-ben…”

Dedim ve duraksadım. Nasıl toparlayabilirdim ki! Söz ağzımdan çıkmıştı bir kere. İlahi bir gücün yardımı olmadan, beni kimse onun elinden alamazdı. Son sözleri de düşüncelerimi destekler biçimdeydi.

“O zaman işe koyulalım. Bakalım bu işin sonunda kim zararlı çıkacak?”

Ediz’in onu durdurma çabalı boşunaydı. Karan yine yaralı olan elimi kendi eline hapsedip beni daha yeni gördüğüm kulübeye doğru sürükledi. Çırpınışlarımın boşuna olduğunu beni kulübenin içine fırlatıp kapıyı ikimizin üzerine kilitlediğinde anladım. Gerçekten! Şu lanet dilimi biraz tutsam olmuyor muydu? Üzerindeki ceketi çıkarıp yere fırlattı. Hemen sonra siyah gömleğinin kollarını yukarı doğru katladı. Eli önceden gevşettiği kravatına giderken yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi.

“Oyun zamanı kedicik! Birazdan yalvarışların kulaklarıma dolmaya başlayacak! O zaman sana bu diklenmelerini zevkle hatırlatacağım.”

Başımı olumsuz anlamda sallarken anında yelkenleri suya indirdim.

“Ö-özür dilerim! B-bak gerçekten öyle demek istemedim. L-lütfen bana dokunma! Lütfen!”

Adamda gram merhamet görmezken alay dolu gülüşü kulaklarımı doldurdu.

“Birazdan bu performansını Berk’in önünde de sergilersen, söz veriyorum. Canını çok yakmayacağım. Hem garanti ederim. O piçten daha çok zevk vereceğim!”

Dişlerimi sıkarak ona baktım. İğrençti. Tek kelimeyle mide bulandırıcıydı. Ama bu sözleri cesaret edip ona söyleyemiyordum. Bana doğru adımladığında bende korkuyla geriye doğru adımladım. Lanet olsun! Ben bu günü böyle hayal etmemiştim! Kesinlikle yanlış giden bir şeyler vardı! Ama ne? Berk bu adam ne yapmıştı? Ve en önemlisi! Onun günahını neden ben ödüyordum? Son kez şansımı denemek için dudaklarımı aralamıştım ki telefon sesi odada yankılandı. Karan’ın memnun bir şekilde dudaklarını yukarı doğru kıvırışını izledim. Kimin aradığını tahmin etmek çok zor değildi. Telefonu kulağına götürüp alay dolu bir sesle konuştu.

“Berk! Nasılsın kardeşim? Umarım senin olanı birazdan altımda inleteceğim için bana çok kızmazsın! Hem unuttun mu? Biz seninle ortağız! Senin malın! Benim malım!”

Gözlerimin içine bakarak kurduğu cümleler nedense kalbimi kırmıştı. Paylaşamadıkları her neyse! Bunun acısını benden çıkarıyorlardı. Gözlerimden akan yaşları yok sayıp Karan’a bakmaya devam ettim. Onunda dediği gibi! Yanlış bir seçimim olan Berk! Benim hayatımı tamamen değiştirmişti. Artık bir dakika sonrasını tahmin bile edemiyordum.

Loading...
0%