Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@alev_3

Oturduğum nikâh masasında korkuyla başıma gelecekleri bekliyordum. Berk’in tüm itirazlarına rağmen diğerleri üstün gelmişti. Onu köşe sıkıştırmanın verdiği haz Karan ve Ediz’in yüzünden okunurken bu hikâye yanan ben olmuştum. Arda hala vazgeçerim umuduyla gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Ama yapamıyordum. Nedenini bilmesem de içimden bir ses bu adamla evlenmem gerektiğini söylüyordu. Karan’ın telefonu çaldığında bakışlarım onu buldu. Telefonu açtığında yüz kaslarının seğirdiğini gördüm. Bakışları beni bulduğunda telefonu kapatıp Ediz’in kulağına eğildi. Her ne söylediyse Ediz’inde yüzü asılmıştı. Arda gülerek bana doğru geldiğinde tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Berk’e hiç bakmadan beni muhatap alıp konuştu.

“Kalk. Memur yarım saat gecikecekmiş. Biraz hava alalım. Belki kararını bir kez daha gözden geçirirsin.”

Berk kravatını çözüp rahat bir nefes aldığında gözlerimi devirdim. Sade beyaz bir elbise giydiğim için rahat hareket edebiliyordum. Bir önceki hazırlık ile bu gün ki hazırlığı kıyaslamak bir öncekine resmen hakaret olurdu. Masan kalktığım an Karan karşıma dikildi.

“Nereye?”

Arda benden önce söze atıldı.

"Hava almaya. Mümkünse fikrini değiştirmeye! Bir itirazın mı var? Öyle bile olsa bunu söylemek için nikâhı bekle. Merak etme bende destek çıkarım.”

Karan yüzünü buruşturup Arda’ya küçümseyici bir bakış attı.

“Neydi bu? Esprimi yaptın şimdi sen?”

Başımı olumsuz anlamda sallayıp araya girdim.

“Yeter! Vazgeçmeyeceğim. Ama yarım saat boyunca da burada oturmayacağım. Biraz hava alsam iyi olacak. Sizde Karan Bey! Beni bir salın artık. İstediğin oluyor işte. Uzak dur benden!”

Karan’ın şüpheli bakışları üzerimde gezinmeye devam edince alay dolu bir sesle konuştum.

“Korkma. Sende burada olduğuna göre kimse beni kaçırmaz.”

Arda’nın Karan’ın omuzuna omuz atmasıyla yanından geçip gittim. Arda yanımdaki yerini aldığında bizim için kapatılan mekândan dışarı çıktım. Beni gören flaşlar birbiri ardına patlayınca Arda önüme geçti. Belimden tutup beni arkaya doğru yönlendirdiğinde korumalar sayesinde kimse bize ulaşamadan arka tarafa geçmiştik. Kendimi masalardan birine attığımda Arda öfke dolu bir sesle konuştu.

“Bunu nasıl yapıyorsun?”

Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.

“Anlamadım. Neyi nasıl yapıyorum?”

Arda omuzları çökerken karşıma oturdu. Bir kardeş edasıyla elimi tutup gülümsedi.

“Belki de Hazal haklıdır. Bu plan başından beri saçmalıktır.”

Tek kaşımı kaldırıp merakla sordum.

“Ne planı?”

Arda iç çekip başını olumsuz anlamda salladı.

“Vazgeçeceğini bilsem sana her şeyi anlatırdım. Ama seni çok iyi tanıyorum Elisa. Sen istediğini alana kadar durmayacaksın. Bu olmazsa başka bir yol bulacaksın. Eminim ki o da en az bunun kadar tehlikeli olacak! Her neyse!”

Kafamın karıştığını göründe ciddi bir yüz ifadesi ile konuşmasına devam etti.

“Madem öyle! Bana da senin yanında olmak düşer. Beni iyi dinle. Bu evliliği korkmadan yap. Sana hiçbir şey olmayacak. Senin de başından beri planın buydu zaten. İçindeki sese kulak ver. Çok yakında her şey yerli yerine oturacak. Güven bana.”

Ben daha tek kelime edemeden Karan yanımızda belirmişti.

“Hadi. Vakit geldi.”

Bakışlarım hala Arda’nın üzerindeydi. Sözleri içimi rahatlatsa da kafamın karışmasına engel değildi. Arda gülümseyip ayağa kalktı. Kibarca kolunu bana doğru uzattığında gülümsedim. Arda’nın koluna girdiğimde Karan’ın meraklı bakışları eşliğinde içeri girdik.

Berk’in yıkılmış görüntüsü dudaklarımda sinsi bir gülümseme oluşmasına sebep olmuştu. Arda’nın yanımda olduğunu bilmek beni bir hayli rahatlatmıştı. Masaya oturduğumda Berk’in iğneleyici sesi kulaklarıma doldu.

“Ne o? Az önce yüzün sirke satıyordu. Aklına sahip olacağın mal varlığım mı geldi? Bu yüzden mi sırıtıyorsun?”

Berk’e baktığımda beni öldürmek için fırsat kolladığını gördüm. Bu hali bile beni korkutmuyordu.

“Belki. Sonuçta havadan bir servete kavuşuyorum.”

Berk tiksinti dolu bir sesle konuştu.

“Bunun hesabını senden öyle bir soracağım ki Elisa. Her gün ölmek için bana yalvaracaksın. Sana dokunmayacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Senin gibi iğrenç bir kadını hak ettiği gibi becereceğimden hiç kuşkun olmasın. Geceyi sabırsızlıkla bekliyorum.”

Gerilmiştim. Ama bunu yansıtmayacak kadarda kendimden emindim. Ne bu gece. Ne de başka bir zaman diliminde. Asla bu adamla yatmayacaktım. Nikâh memurun yerini aldığında her şey göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Elime tutuşturulan evlilik cüzdanı ile gözlerimi devirdim. Karan ve Ediz yanımıza geldiğinde Berk yine kravatını çekiştiriyordu. Ediz eskisine nazaran fazlasıyla soğuk bir tavır sergilerken ona kaşlarımı çatarak baktım. Başından beri planlarının bu olduğunu bilmesem yaptıklarım için bana kızgın derdim. İkisi de gözümde şuan yanımda kocam sıfatıyla bulunan adamdan daha aşağılık bir konumdaydı.

“İkinizi de tebrik ederim. Hak ettiğiniz gibi birbirinizi yemenizi dört gözle bekliyorum.”

Ediz’in alay dolu sözleri bende zerre etki yaratmasa da zaten gergin olan Berk’i daha çok gerilmesine sebep olmuştu.

“Siktiğimin eğlencesi bittiğine göre şu kanıtları silin artık.”

Karan sırıtarak Berk’in omuzuna vurdu.

“Bu riske neden girelim ki? Ondan boşanmayacağının garantisi var mı?”

Berk’i köşeye sıkıştırdıklarını anlamak zor değildi. Yine de merakıma yenik düşüp sordum.

“Ne belgesi?”

Ediz umursamazca omuz silkti.

“Berk’in her zamanki usulsüz işleri! Yine kendini zora sokup elimize koz verdi. Bizde bunu değerlendirdik. Neyse. İlk gecenizde size iyi eğlenceler dilerim. Biz artık gidelim.”

Ediz, Karan’a baktığında Karan, Ediz’in omuzuna dostça vurup gülümsedi.

“Sen git. Hemen geliyorum.”

Ediz, büyük adımlarla gözden kaybolurken Karan, yüzündeki gülümsemeyi silip Berk’in omuzunu tuttu. Tutuşunun sertliği Berk’in yüzüne yayılan acıdan tahmin etmek çok da zor olmadı.

“Gözüm üstünde Berk! Onun istemediği bir şey yaparsan yemin ederim seni öldürürüm. Onu seninle evlendirmemin tek sebebi! Seni daha kolay yönetebilmek! Bunu bil ve ayağını denk al!”

Berk yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirip beni kendine çekti. Eli sertçe belimi kavrarken teni tenime değiyordu. Yerimde huzursuzca kıpırdansam da geri adım atmadım.

“Amacına ulaştığına göre izin verirsen karımla biraz eğlenmek istiyorum. Sonuçta bu kadından gerçekten hoşlanmıştım. Ve sen araya girmeseydin zaten evlenecektim. Olaylar farklı bir şekilde gelişse de sonuç aynı.”

Karan’ın bakışlarında ki değişim tek kaşımın alayla yukarı kalkmasına sebep oldu. Sesimi olabildiğince ifadesiz tutmaya çalışıp konuştum.

“Artık bu meseleye karışmasan iyi olur. Berk’in de dediği gibi. Nasıl olduğu önemli değil. Her şey olması gerektiği gibi oldu. Git artık. Sana ihtiyacım yok!”

Karan kararsız bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonar elini cebine koyup umursamazca omuz silkti.

“Sen bilirsin. Yine de aklında bulunsun. Yardıma ihtiyacın…”

Öfkeyle sözünü kestim.

“Olmayacak! Olsa bile senden yardım isteyeceğime ölürüm daha iyi.”

Karan gülerek başını salladı. Berk’e son bir bakış atıp çekip gittiğinde tuttuğum nefesimi sessizce verdim. Berk tiksintiyle elini belimden çekip bana baktı.

“Yürü! Daha dışarıdaki ahmakalara poz vereceğiz. Tüm saçmalıklar bitti bir tek senin şöhretin kaldı zaten. Başımda yeterince sorun yokmuş gibi!”

Arda’nın hala uzaktan bana baktığını görünce elimle bir dakika işareti yaptım. Başını onaylarcasına salladığında endişeli olduğunda hep yaptığı gibi volta atmaya kaldığı yerden devam etti.

“Bir şey soracağım. Sen hep böyle miydin? Benimle tanıştığın günden beri bir kez olsun bana sesini bile yükseltmedin. Ama son birkaç haftadır…”

Berk bıkkın bir sesle sözlerimi kesti.

“Beni dinle kaltak. Böyle saçma sapan cümleler kurup benim canımı sıkma. Soruna dönecek olursak. Evet. Sadece sen mi iyi rolü yapabiliyorsun. Seni tanıdığım ilk günden beri tek amacım seni elde etmekti. İşe yaramadığında evlilik teklifi ettim. Tabi onda sözleşme olacaktı. Bu itlerin oyununa gelmeseydim. Senden hevesimi alıp kapının önüne koyacaktım. Başka aptalca bir sorun yoksa yürü! Cidden bok gibi hissediyorum!”

Berk’in büyük adımlarla yanımdan uzaklaşması ile alt dudağımı ısırdım. Duymayacağını bilsem de arkasından fısıldadım.

“Zaten öyle olduğun içindir piç kurusu! Anlaşıldı. Senin hayatına tatlı dille girmem mümkün değil. Ama sorun değil. Geçmişimle bir bağlantın olduğuna bahse bile girebilirim. Bunun için seninle savaşmam gerekiyorsa bunu seve seve yaparım.”

Arda koşar adım yanıma geldiğinde Berk’in çoktan çıkıp gittiği kapıya bakarak konuştu.

“Ne dedi o it sana?”

Umursamazca omuz silktim.

“Hiç!”

Arda bana bakıp kaşlarını çattı.

“Elisa!”

Arda’nın koluna girip gülümsedim.

“Boş ver onu. Artık evlendiğime göre bana neden bu adamın peşinde olduğumu anlatacak mısın?”

Arda isteksizce konuştu.

“İsterdim. Ama zamanı varmış. Hazal’la konuştum. Şuan transta olduğunu ve zamansız uyandırılırsan krize girebileceğini söyledi. Daha da kötüsü…”

Dedi ve kısa biran duraksadı.

“Felç geçirebilir ya da ölebilirsin!”

Arda’nın kolundan tutup onu durdurdum.

“Benimle kafa mı buluyorsun sen! Ne transı? Ne uyandırması? Arda, beni sinirlendirme. Hem Hazal’a ben ulaşamazken sen nasıl ulaştın. Dalga geçmede söyle artık. Hafızamdaki eksik parça ne?”

Arda ciddi bir yüz ifadesiyle bana baktı.

“Elisa. Şaka yapmıyorum. Sen hafızanı kaybetmedin. Öyle sanıyorsun. Şuan hipnoz altındasın. Ve uyandırılman gerekiyor.”

Başımı olumsuz anlamda salladım.

“Bu söylediğin tamamen saçmalıktan ibaret. Ben böyle şeylere inanmam.”

“Aslına bakarsan bizde başta saçma bulmuştuk. Ama işe yaradı. Sen şuan sahte bir hayatı yaşıyorsun. Tamamen kurmaca bir hayat!”

Elimi saçıma daldırıp kısık bir sesele itiraz ettim.

“Saçmalıyorsun. Ben sadece hafızamı kaybettim. Diğer her şey gerçek.”

“Değil!”

Arda da artık öfkelenmeye başlamıştı. Ama bu benim zerre umurumda değildi. Böyle bir saçmalık olamazdı. Olsa bile neden? Neden böyle bir şeye kalkışmıştım ki?

“Neden? Neden böyle bir şey yaptım?”

Arda’nın bakışları çoktan boşalmış olan mekânı hızlıca taradı. Uzun zamandır burada yalnızdık. Her an birinin gelme riski olduğu için telaşlı bir sesle konuştu.

”Dinle beni. Sen bu kadar güçsüz değilsin. Eğer o halinle bu adamın karşısına çıksaydın çoktan mezara koymuş olurdun. Bu yüzden rol yapmak yerini işini garantiye aldın. O adamın hoşlanacağı tarzda bir figüran yaratıp kendini o olduğuna ikna ettin. Bu sayede planın kusursuz bir şekilde işledi. Onu elde ettiğin gün hipnoz bozulacaktı. Ama…”

Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.

“Ama?”

“Ama işe yaramadı. Gardenya seni kendine getirecek olan bir uyarandı. Ama sen tepki vermiyorsun.”

Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

“Hayır veriyorum. Gördüğüm o kâbuslar.”

“Yeterli değil. Seni uyandırmak için yeterli değil. Daha güçlü bir uyaran lazım.”

Gözlerimi kapatıp biraz sakinleşmeye çalıştım. Yeniden açtığımda gözlerimi kısıp konuştum.

“Madem öyle bana bunu yapan kişiyi bulun. O da çözsün bu işi.”

Arda gülerek bana baktı.

“Tabi. Biz bunu neden düşünemedik acaba?”

Arda’nın benimle dalga geçmesi zaten bozuk olan sinirlerimi daha da bozmuştu.

“Arda!”

“Ne yapalım Elisa? Adamı mezardan mı çıkaralım?”

Elim şaşkınlıktan ağzıma giderken korku dolu bir sesle konuştum.

“A-adam öldü mü?”

Arda gülerek bana baktı.

“Adamı sen öldürdün.”

Duyduklarım yüzünde başım dönmüştü. Ben birini mi öldürmüştüm? Bu şaka mıydı?

“Neden?”

“Hipnozun işe yaramadığını düşünmüştün. Bir diğer sebepte planımızı öğrenmesiydi. Sen yapmasaydın biz yapacaktık.”

Berk’in öfkeli adımlarla bize geldiğini görünce kendimi toparlamaya çalıştım. Arda’nın koluna girip ona doğru yürürken fısıldadım.

“Başka birini bulsak?”

Arda da benim gibi kısık sesle fısıldadı.

“Deniyoruz. Ama onun gibisini bulmak zor. Ortalık dolandırıcı ve sahtekâr kaynıyor.”

Berk bizim ona doğru gittiğimizi görünce elini beline koyup öfke ile ona yaklaşmamızı bekledi.

“Bir yolu olmalı. Lütfen Arda. Yardım et bana. Neden yaptığımı bilmeden kendimi ateşe atıyorum. Sen ne anlatırsan anlat şuan hiçbirini kabullenemem. B-ben katil değilim.”

Arda elimi hafifçe sıkıp güven veren bir sesle konuştu.

“Sakin ol güzelim. Her şey yoluna girecek. Ben buradayım. Sana bir şey olmasına izin vermem. Ayrıca kendine birkaç video bırakmıştın. Sen her zaman hazırlıklı bir kadın oldu. Seni senden başkası rahatlatamaz. En kısa zamanda onları sana ulaştıracağım. Atlatacağız. Söz veriyorum.”

“Nerde kaldın? Amacın beni çileden çıkarmaksa tebrik ederim. Bu konuda cidden başarılısın. Ama bu yaptıklarının acısını senden çıkaracağımı da biliyorsun değil mi?”

Arda’nın gerilen vücudunu hissettiğimde elini hafifçe sıkıp onu durdurdum. Berk’in bakışları Arda’ya kaydığında onu kabaca itip yerine geçti. Beni öfkeyle çekiştirerek dışarı çıkardığında sakin olmaya çalıştım. Sadece bir süre beklemem gerekiyordu. Arda çözeceğini söylemişti öyle değil mi? O zamana kadar bu hayvana katlanmam gerekiyordu o kadar.

Arabanın camına başımı yaslayıp bu günün bitmesini bekliyordum. Bakışlarım ön koltukta şoförün yanında oturan Arda’ya kaydı.

“Seni eve bırakalım.”

Berk’in dudaklarından alaycı bir gülüş dökülürken çatık kaşlarını altından bana baktı.

“Kendinize özel şoför tutun hanımefendi. Benim işim gücüm var.”

Arda dişlerini sıkarak ağzının içinden birkaç küfür mırıldandığında elimi şakaklarıma bastırdım. Bu gün gerçekten bitecek miydi?

“Seninle geleceğim Elisa. Bu ite güvenmiyorum. Canını yakabilir.”

Berk’in dudakları yukarı doğru kıvrılırken bakışları benim üzerimde gezindi. Bedenini bana çevirdi.

“Aslında fena fikir değil. Ne dersin karıcım? Bu geceyi üçleyelim mi? Seni ortağımla paylaşmıştım. Menejerinle paylaşmışım çok mu?”

“Lan oruspu çocuğu! Senin gelmişini geçmişini…”

“Arda tamam! Arabayı durdurun. Hemen!”

Adam dediğimi yapıp arabayı durdurdu. Arda kemerini çözüp dışarı çıktığında bende indim. Öfkeli adımlarının hızını kestiğimde gözleri ateş saçıyordu.

“Elisa çekil!”

“Arda yapma! Bırak. Havlayan köpek ısırmaz. Sen evine git. Gerisini ben hallederim.”

Arda başını olumsuz anlamda salladı.

“Az önce duyduklarımdan sonra mı? Seni asla o itle yalnız bırakmam.”

“Arda! Bak sen dedin. Ben bu an için nelerden vazgeçmişim. Bu kadar yaklaşmışken lütfen yapma. Her şeyi mahvedeceksin!”

Arda beni dinlemiyordu. Başını olumsuz anlamda salladığında öfkeyle bağırdım.

“Arda! Sakın! Sakın dedim. Eğer şimdi gitmezsen her şey daha kötü olacak neden anlamıyorsun?”

Arda bana hayret dolu bir bakış attığına omuzlarım çöktü. Sesindeki hayal kırıklığını duyduğumda bakışlarımı kaçırdım.

“O herifle cidden yatacak mısın?”

Vücudumun gerilmesiyle yumruğumu sıktım. Dolan gözlerimi ondan kaçırmaya çalışırken fısıldadım.

“Başka çarem var mı?”

“Sen bu değilsin. Elisa, eğer eski sen olsaydı. O adamı öldürürdü.”

Arda’nın hiç tereddütsüz kurduğu cümle tüylerimi diken diken ederken isteksizce konuştum.

“Ama değilim.”

Arda çenemden yumuşakça tutup ona bakmamı sağladı.

“Videoları izle. Yanlış bir şey yapmadan önce izle onları. Sonra istersen yine uygula planı. Ama şimdi olmaz.”

“İzlesem ne değişecek? Daha planın ne olduğunu bile bilmiyorum. Sadece bu adamla evlenmem gerektiğini hissettim ve bunu yaptım. Ama nedenini hala anlayamıyorum. Böyle aşağılık bir adamla neden evlenmek isteyeyim ki?”

Arabanın kapısı açıldığında Berk, sıkılmış bir ses tonuyla konuştu.

“Eğer arabaya şimdi binmezsen basıp gideceğim. Yarın ki manşetlere damga vurmak istemiyorsan oyalanma! Yeterince zaman kaybettim zaten.”

Arda dişlerini sıkarak Berk’e baktığında elimi koluna koyup dikkatini üzerime çektim.

“Taksiye bin ve evine git. Ayrıca bahsettiğin videoları at bana. Söz veriyorum. Hiçbir şey olmayacak.”

Arda ikana olmasa da Berk’in ona attığı kışkırtıcı laflara daha fazla dayanamadı. Ben araca binince öfkeli adımlarla aksi yönde uzaklaştı.

“Nihayet! Senin de korumaların bitmiyor. Önceden de bu kadar gözde miydin?”

Cevap vermesem de gözlerimi devirdiğimi görmüştü. Gülerek şoförün koltuğuna vurdu.

“Devam et!”

Berk’in önceden de aşina olduğum evine geldiğimde iç çektim. Çalışanlardan biri çekingen adımlarla Berk’e yaklaştı. Berk’in çoktan çıkarıp atmak üzere olduğu ceketi kravatını elinden alıp birkaç adım geri çekildi. Tek kaşımı kaldırıp Berk’e baktım.

“Yine mi çalışanları değiştirdin?”

Berk bıkkın bir nefes verdi.

“Şimdiden karıcılık oynamaya başladın yani? E güzel. Yatak odasının da yerini biliyorsun. Ben duşa giriyorum. Sende oyalanmadan gel. Bari bu gecelik çektiklerime değsin!”

Çalışanların bana acıyan bakışlar atmasıyla güldüm. Berk odasına geçmek için hareketlendiğinde sözlerim onu durdurdu.

“Seninle yatmayacağım. Hatta aynı odada bile kalmayacağız.”

Berk ağır çekime alınmış gibi yavaşça bana döndü. Sert bakışlarıyla beni baştan aşağıya süzdü. Dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılırken dişlerin arasından öfke dolu bir sesle konuştu.

“Yatacaksın! Hem de her gece! İstesen de! İstemesen de!”

Başımı dikleştirip meydan okurcasına gözlerinin içine baktım.

“Asla!”

Berk’in yüzündeki alay dolu gülümseme bir anda kayboldu. Öfkeli sesi evi inletirken korkuyla bir iki adım geri attım.

“Bu gece evde kimse kalmasın. Defolun!”

Kız Berk’in uyarısıyla içeri koştu. Yanında kendinden biraz yaşlı toplu bir kadınla evi terk ettiğinde onların arkasından şaşkınca baktım. Berk saniyeler içinde burnumun dibine girip öfkeyle kolumu sıktı.

“Bana bak! Bir sıkımlık canın var onu da aldırma bana! Madem bir bok yedin. Şimdi sessizce ne dersem onu yapacaksın. Öyle beleşe hayatımın içine edebileceğini mi sanıyorsun? Yürü!”

Berk’in beni öfkeyle çekiştirmesi ile yatak odasına doğru gittik. Ben daha ne olduğunu anlamadan sırtım yatakla buluştu. Berk soyunurken öfkeyle konuşuyordu. Bana ettiği hakaretleri ardı arkası kesilmezken yataktan kalkmak için yeltendim. Üzerindeki gömleği çıkardıktan sonra seri bir hareketle üzerime çıktı. Çığlık atıp elinden kurtulma çabalarım boşunaydı. Gözü dönmüş bir hayvan gibi altında kıvranmamı zevkle izledi. Çıkardığı gömlekle ellerimi bağlamaya kalktığında çırpınışlarım arttı. Çığlıklarım odanın duvarlarından yankılanıp yeniden kulağıma doluyordu. Korkudan akan gözyaşlarımı zabddemiyordum.

“B-Berk! Bırak!”

Berk sesimi duyduktan sonra hareketleri daha da sertleşti. Canım yanıyordu ve bu onun zerre umurunda değildi. Ağlamalarım şiddetlenirken Berk’in eli elbisenin altından kadınlığımı buldu. Bacaklarımı birbirine sıkıca bastırıp yalvardım.

“Berk ne olur bırak! Canımı yakıyorsun!”

Berk’in üzerimdeki ağırlığı bir anda yok oldu. Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi yavaşça araladığımda onu gördüm. Karan. Öfke dolu bakışları neredeyse boğmak üzere olduğu Berk’in üzerindeydi. Gördüklerimin şokuyla çığlık attım. Karan’ın anlık bakışları beni bulduğunda ağzının içinden bir küfür mırıldanıp Berk’i fırlatırcasına bıraktı. Karan işaret parmağını Berk’e doğru uzatıp öfke dolu ama kısık bir sesle konuştu.

“Elimden bir kaza çıkmadan yıkıl karşımdan!”

Berk öksürük krizi dinene kadar bakışlarını Karan’ın gözlerinden ayırmadı. Yatakta yavaşça oturur pozisyona geldiğimde ikisinde bakışları beni buldu. Elim boynuma giderken tırnaklarımı geçirdim. Nefes alamıyordum. Karan bana doğru yaklaşıp üzerime doğru eğildi. Panikle kendimi geri çektiğimde ifadesiz bakışlarını üzerimde gezdirdi. Eli yavaşça bana uzandığında korkuyla geri çekildim.

“Dokunma!”

Beni dinlemeyip sağ bileğime bağlanmış olan Berk’in gömleğini yavaşça çıkardı. Avucunun içinde sıktığı gömleği Berk’in suratına fırlatıp konuştu.

“Siktir olup gitmek için bir dakikan var!”

Berk az önceki korkusunu atlatmış olacak ki ayağa kalkıp karşımda gevşekçe sırttı.

“Hiç sanmıyorum! Gidecek olan biri varsa. O da sensin! Bizim karımla bitmemiş bir işimiz var.”

Gözlerim kocaman açılırken titrek bir nefes alıp verdim. Berk’in gülümsemesi genişlerken Karan gülerek konuştu.

“Berk! Şansını zorluyorsun. Sana siktir git dedim!”

Berk gözlerini kısıp öfkeyle Karan’a baktı. İkisi bir süre bakıştıktan sonra Berk umursamazca omuz silkti.

“Ne haliniz varsa görün. Sikimde bile değilsiniz!”

Berk bana son bir bakış atıp odadan çıktığında gözyaşlarım sicim gibi akmaya başladı. Bacaklarımı kendime çekip titrememi durdurmaya çalıştım. Çarpan kapı sesiyle yerimden sıçradığımda Karan, Berk’in arkasında kısık sesli bir küfür savurup yatağın ucuna oturdu.

“Elisa! Bana bak!”

Başımı olumsuz anlamda salladığımda beni zorlayacağını hissettim. Gözlerimi kapatıp yalvaran bir tonda konuştum.

“Ne olur şimdi değil! Toparlanmam için zaman ver!”

Karan’ın boğuk sesi kulaklarımı doldurdu.

“Sana on dakika veriyorum. Toparlan ve içeri gel. Konuşacağız.”

Cevap vermeme müsaade etmeden çıkıp gitti. Öfkeyle yataktan çıkıp çığlık attım. İçimde bir anda yükselen bir öfkeyle elimi boynuma götürüp ileri geri ovalamaya başladım. Nefesim daralırken alt dudağımı ısırdım. Bakışlarım kapıya kaydığında gidip kilitledim. Odanın içindeki duşa bakışlarım kayarken giyecek bir şeyler aradım. Üzerimdeki aptal elbiseden biran önce kurtulmam gerekiyordu. Resmen kefenin içine girmiş gibi hissediyordum. Berk’in elbise dolabını açtığımda kaşlarım çatıldı.

“Nasıl ya? Kıyafetlerim ne ara buraya getirilmişti?”

Sevinsem mi? Üzülsem mi? Bilemedim. Telefonumun çalmasıyla şaşkın bakışlarımı odanın içinde gezdirdim. Yatağın üzerinde çalan telefona bakışlarım kayarken ağır adımlarla ilerledim. Telefonumu elime aldığımda kaşlarım çatıldı. İsteksizce telefonu açtığımda Karan’ın sesi kulaklarımı doldurdu.

“Umarım o kapıyı kilitlemek için geçerli bir sebebin vardır.”

Yatağın kenarına oturup iç çektim.

“Duş alacağım.”

Karan onaylayan bir ses çıkardığında bir süre öylece konuşmadan bekledik. Aramızdaki sessiz savaşı ilk bitiren o oldu.

“Özür dilerim. Daha erken gelmeliydim.”

Dudaklarım istemsiz yukarı doğru kıvrıldı. Sesimde engel olamadığım bir hayal kırıklığı vardı.

“En azından daha geç gelmedin. Teşekkür ederim.”

Karan son sözlerimi yok sayıp konuştu.

“Aç mısın? Bir şeyler söyleyelim. Şahsen ben çok açım.”

Aç hissetmiyordum. Ama günün gerginliğinden dolayı hiçbir şey yiyememiştim. Dudaklarım aralanırken isteksizce konuştum.

“Pizza. Pizza söylesek olur mu?”

Karan’ın kıkırdaması kulaklarıma dolarken gözlerim şaşkınlıktan kocaman açıldı. Büyüleyiciydi. Kulağıma dolan o sesi yeniden duymak için deli gibi çarpan kalbimi susturup fısıldadım.

“Neden güldün?”

Nedense gözlerimin önünde Karan’ın omuz silken bir görüntüsü belirdi.

“Hiç. Sadece birlikte kaldığımız o süre zarfında sana bunun için neredeyse yalvardığım zaman aklıma geldi. İnadından yememiştin. Üstelik benim yememede izin vermemiştin.”

Bu sefer ben kıkırdadım.

“Dayanamazdım. Seni yerken görünce kesin bende yerdim. Sonra pişmanlıktan kıvranırdım.”

“Şimdi ne değişti?”

Yutkundum. Bakışlarım yatağa kayarken konuştum.

“Sadece mutlu olmak istiyorum. Şuan kendimi berbat hissediyorum.”

Karan iç çekip onayladı.

“Tamam. Hadi acele et. Seni bekliyorum.”

Telefonu kapattığımda düşüncelere dalmama engel olan bir bildirim sesi ile irkildim. Telefonun ekranına kilitlenmiş bakarken kaşlarım çatıldı. Arda’dan video gelmişti. Videonun altındaki mesajlara bakmadan direk videoya tıkladım. Üçüncü denemem de öfkeyle nefesimi dışarı verdim. Arda’nın numarasını tuşlayıp açmasını bekledim. Çok sürmeden onun meraklı sesini duydum.

“Hayırdır güzelim? Bu ne hız? İzledin mi?”

Gözlerimi devirip kısık sesle konuştum.

“Ne izlemesi Arda! Açamadım ki? Niye açılmıyor?”

Arda’nın gülüşü kulaklarıma doldu.

“Ya kızım sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? Attığım mesajları okumadın mı?”

Sessiz kaldığımda güldü ve devam etti.

“Tabi ki okumadın. Elisa. Videoyu açabilmen için şifre girmen gerekiyor?”

Kaşlarım hayretle havaya kalkarken fısıldadım.

“Ne şifresi?”

“Videoyu başka birinin izlemesini istemediğin için şifre koydun.”

Dudaklarım alay dolu bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldığında fısıldadım.

“Ve o lanet şifreyi sadece ben biliyorum.”

Arda iç çekti.

“Ne yazı ki! Üzgünüm.”

Odanın kapısı tıklatıldığında Karan’ın sesini duydum.

“Delirip kendi kendine konuşmuyorsan telefondasın demektir. Artık çıksan diyorum prenses. Yoksa içeri girmem gerekecek.”

Arda, Karan’ın kapı arkasından boğuk gelen sesini duymadığı için rahattım. Ben bile zor duymuştum.

“Tamam. Ben halledeceğim. Seni sonra ararım. Duşa gireceğim.”

Arda’nın iç çekişini duyduğumda telefonu kapattım. Karan’ın kapı kolunu zorlamasıyla sesimi yükseltip konuştum.

“Tamam. Geliyorum. Sen siparişi ver. Uzun sürmez.”

Karan’ın kısa süreli sessizliğinin yerini telefon görüşmesi alınca gülümsedim. En azından şimdilik söz dinliyordu. Üzerimi çıkardığımda odanın içindeki banyoya ilerledim. Beklediğimin aksine küçük bir banyo beni karşıladı. İsteksizce suyu açıp ısınmasını bekledim.

Saçlarımı kuruttuktan sonra odaya son bir bakış atıp dışarı çıktım. Burnuma dolan pizza kokusu ile yutkundum. Karnımın guruldaması ile elimi karnıma koyup televizyon sesi gelen odaya doğru adımladım. Karan yine açtığı belgesel ile çoktan pizzasının ikinci dilimine geçmişti. Yanına oturduğumda orta sehpada kapalı duran kutuya uzandım. Karan kutuyu elimden alıp tekrar orta sehpaya bıraktı. Kaşlarımı çattığımda önündeki kutudan bir dilim uzattı.

“O benim. Bu senin.”

Tek kaşımı hayretle kaldırdım.

“Benimkini neden yiyorsun o zaman?”

Umursamazca omuz silkti.

“Fazla yiyip de benim başımın etini yeme diye. Al hadi.”

Yarım bıraktığı pizzayı da kutunun içine attığında dişlerimi sıktım. Tek kaşını kaldırıp bana baktığında gözlerimi devirdim.

“Artıkçı mıyım ben? Al o dilimi?”

Gülerek dilimi alıp tek lokmada yuttu. Pizzadan aldığım bir dilimi dudaklarıma götürmeden önce Karan’a kaçamak bir bakış attım.

“Neden sürekli belgesel izliyorsun?”

“İzleyecek başka bir şey mi var?”

“Film izlesek?”

Bana kısa bir bakış atıp kumandayı uzattı.

“Al bakalım. Bir şey bulabileceğini sanmıyorum ama neyse!”

Sırıtarak kumandayı aldım kanallar arasında mekik dokurken istem dışı magazin haberlerinde durdum. Karan yüzünü buruşturup kumandayı elimden kaptı.

“O kadarda değil güzelim. Bu saçmalıklara ayıracak tek bir saniyem yok.”

Gülerek ona baktım.

“Zaten eski haberler bunlar. İzleyelim işte ne olacak?”

“Hayır dedim. Milletin hayatını niye merak ediyorlar onu da anlamış değilim ya neyse!”

Karan kanalları değiştirince bağdaş kurup arkama yaslandım. Karan’ın sürekli değiştirdiği kanallar başımı döndürünce telefonuma uzandım. Sosyal medya hesabıma girdiğimde birbiri ardına gelen bildirim sesiyle kaşlarım çatıldı. Elimdeki dilimi kutuya atıp kutuyu kenara koydum. Parmağımı yalayıp ekrana odaklandım. Gördüğüm görüntülerle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.

“N-nasıl ya?”

Şaşkınlıkla ağzımdan dökülen kelime ile Karan telefonu elimden aldı. Boş bakışlarımı Karan’ın yüzüne çevirdim. Karan dişini sıkıp ağzının içinden bir küfür mırıldandı.

“Orusbu çocuğu!”

Loading...
0%