@aley1alos1
|
Yine, yine ve yine aynı soru. Hep aynı soruyu duymaktan bıktım.
"Çölyak da ne?"
Ah bu soruyu duymaktan sıkılmaya başladım.
Sabahın erken saatleri ve yine tek başıma sınıfta oturuyorum, başka sınıflardan bir kız arkadaşlarına bakmaya geliyor. Tabii o saatte sınıfta tek ben olurum. Kız sıkılmış bir şekilde yanıma geliyor ve arkadaş olmak istediğini söylüyor. Buraya kadar her şey normal gidiyor.
Açık konuşayım yeni arkadaş edinmeyi severim fakat rahatsızlığım yüzünden benimle arkadaş olmak isteyen pek fazla insan yoktur ve evet bu kızda birazdan gidecek.
Kız daha adımı sormadan çölyak olduğumu söyledim.
Kız da tabii hiç beklemeden "Çölyak da ne?" diye sordu. Cevabı ezberlemiş olduğum için beklemeden konuştum.
"Çölyak kısaca glüten alerjisi. Çölyak hastaları glüten yiyemez, yerlerse ince bağırsaklar çökmeye başlar." En kısa şekilde cevabımı verdim.
Artık sıradaki soruyu bile ezberlemiştim.
Kız hiç gecikmeden "Sen ne yiyorsun o zaman?" diye sorunca yine ezberden "Glüten içermeyen her gıdayı yiyorum." dedim.
Tahmin ettiğim gibi kız "Hmm anladım, geçmiş olsun..." dediği gibi gitti.
Alışmıştım artık buna. Benim burada dört arkadaşım vardı ve onlar bana yeter de artar bile.
Ah ben kendimi tanıtmadım dimi? Merhaba benim adım Damla. Zaten az önce çölyak olduğumu öğrendiniz. 14 yaşında, 8.sınıf bir öğrenciyim.
Bu gün okula erken geldiğim için pişmanım.
"Damla,"
Adımı duyduğum gibi kapıdan tarafa baktığımda Hilal ve Yare bana şok içinde bakıyordu. Yare montunu asmak için askılıklara giderken bir yandan da benimle konuşuyordu.
"Sen erken gelir miydin uykucu?" Normalde geç gelirken bu hafta hep erken gelmeme şaşırmışlardı.
Yare montunu astıktan sonra yanımda ki sırada yerini aldı. Hilal ise hâlâ kapıda dikiliyordu.
Nur dalgın bir şekilde yürürken önünde ki Hilal'i görmediği gibi sağlam bir çarpışma yaşandı çünkü Nur'un arkasında ki Berk sataşmak için onu itmişti. Hilal biraz öne savrulmuş, Nur ise Hilal'den destek alarak dengesini koruyabilmişti. Nur hiç beklemeden yanından geçen Berk'in kafasına sağlam bir tokat indirdi. Berk ona doğru dönünce Nur bu sefer sert bir şekilde Berk'i ittirdi. Berk tam geri saldıracakken Hilal ile aynı anda durmalarını söyledik.
Sabah sabah günü kavga ile açamazdık. Berk sinirle sınıftan çıkarken Nur hâlâ söyleniyordu. Hilal yanıma, Nur ise arkamıza eşyalarını bırakıp tahtaya doğru yürüdüler.
Bende ilk dersin kitaplarını sıramın üzerine koyup onların yanına gittim.
Aramızda biri yoktu ve üçümüzde bunun kim olduğunu çok iyi biliyorduk.
Hepimiz Yare'nin başına toplanmış bize bakmasını bekliyorduk. Bize anlatacağı önemli şeyler var demişti.
Gerçi ne zaman öyle dese ya bir kavgadan bahsediyordu ya da internette gördüğü şeylerden. Gerçekten önemli bişi söyleyeceği zaman hemen arar veya mesaj atarak söylerdi.
Dün akşam grup sohbetinde iken söyleyebilirdi bu önemli şeyi fakat "Yarın söylerim." Dediği için önemli bulmuyorduk. Hepimiz Yare'nin başında toplanmış uyansın diye kafasını hafifçe ittiriyorduk. Yare en son sinirli bakışlar eşliğinde bize bakınca gülmeden edemedim.
Hilal hemen "Söyle artık şu önemli şeyi." Diyince Yare bir ciddileşti. Sınıfta bizden başka biri olup olmadığına baktıktan sonra derin bir nefes aldı. Sınıfta sadece dördümüz vardık. Yare sonunda konuşmaya başladı...
"Kolejden iki öğrenci gelmiş bizim sınıfa fakat bunlar öyle bizim gibi değilmiş, baya sorunlu kişilermiş. Erkek olan Berk gibi kavgacı ve kaba, kız olan ise çok ukala biriymiş. Çok fazla bilgim yok fakat hocalar bu ikisinin psikolojik destek alması gerektiğini düşünüyor. Durum o kadar kötü yani."
Hepimiz şaşkınlıkla Yare'ye bakıyorduk.
Nur "Peki sen tüm bunları nereden duydun?" diye sorunca Yare hiç beklemeden konuştu.
"Hani dün benim sınıf hocası ile konuşmam gerekiyordu ya." başımızla onayladık.
"Heh işte o zaman duydum, sınıf hocamız rehber hoca ve müdür yardımcısı ile konuşuyordu," dediğinde durup bir müddet düşündü ve sonrasında "Hatta şey kızın ismi Manesa, erkeğin ismi Yavuz diye duydum."
Dediken hemen sonra arkadan bir ses duyuldu.
"Evet bu doğru, peki ama bundan size ne?"
"Daha gelir gelmez dedikodumuz yapılıyor, kısa sürede ünlü olduk okulda galiba."
Hışımla arkamızı dönmüş kapıdaki iki kişiye bakıyorduk. Biri kız öteki erkek olan bu iki kişi anladığımız üzere Manesa ve Yavuz'du...
Dördümüz de kapıda dikilen ikiliye bakıyorduk. İlk konuşan Yavuz oldu.
"İşiniz gücünüz yok mu sizin? Daha neye bakıyorsunuz?"
Daha fazla uzatmak istemediğimiz için yerlerimize geçtik. Manesa eşyalarını bırakıp sınıftan çıkmış, Yavuz ise sırasında oturmuş kapıdan gelip geçenleri izliyordu.
Bir müddet sonra tüm sınıf toplanmış, ders zili çalmıştı. İlk ders başlamak üzereydi. Hilal ve ben bu dersin ödev kontrolcüsüydük. Sınıfa gelen ikiliyi aramızda paylaşmalıydık.
"Ben Manesa'yı alsam ?"
"Ha ben Yavuz'u alayım yani? Oldu başka?"
"Damla, sen halledersin Yavuz'u. Lütfen..."
"Off tamam."
"Teşekkürler."
Hilal ile anlaştıktan sonra kontrollere başladık. Listemin başında Emrah vardı.
"Neden geldin?"
"Sence?" soruya soruyla karşılık vermeyi severdim.
"Hangi ders?" o da soruyla karşılık verdi.
Sırf inat olsun diye söylemedim. Ben onun yüzüne bakıyorum, o benim yüzüme bakıyor. Daha fazla vakit kaybetmemek için söylemek zorunda kaldım.
"Uff, ders ingilizce Emrah."
"Getirdim, bak,"
"Artı."
"Teşekkürler."
Hızlıca diğerlerini de kontrol ettim, sıra Yavuz'a gelmişti... Hilal'e baktığımda çoktan listesini bitirmiş, yanıma geliyordu.
"Yavuz, ders ingilizce." diye küçük bir bilgi verdim. "Ne yapayım?"
"Defterin ve kitabın nerede?"
"Sana ne?"
"Off, bak ben bu dersin ödev kontrolcüsüyüm ve benim listemde sen de varsın. Yani kısaca daha ilk günden eksi almak istiyorsan sen bilirsin."
"Defter var kitap yok."
Artı ve eksi işi sonunda bitmişti. Hilal yanımda beni bekliyordu. Birlikte sıramıza geçtik, sohbet ettik. Zil çalmış olsa da hoca uzun süre gelmedi. Herkes hocanın gelmediğini, dersin boş olduğunu söyledi.
"Umarım boş değildir, bugün tüm sorulara kalkacaktım."
"Ben hocayı gördüm, gelmişti."
"Öğretmenler odasına bakalım mı? Gelmişse birlikte çıkarız, hem sorumuzu da sormuş oluruz."
"Off Damla, yorma beni. Bekleyelim burada."
"İyi o zaman, sana iyi oturmalar."
"Damla dur, beni bekle!"
Hilal yine inadıma dayanamamış, beni de yanlız bırakmamıştı.
✓✓✓
"Bak demiştim geldi diye."
"En azından soru sormak için daha fazla beklemiycez." Dediğim gibi Hilal'i çekiştirerek hocanın yanına gittik.
Aynı anda "Merhaba hocam." Diyerek sessizliği bozduk.
"Merhaba kızlar, nasılsınız?"
"İyiyiz hocam, siz nasılsınız?"
"Bende iyiyim, dersim sizinle değil mi?"
"Evet hocam..." Hilal'in cümlesini ben devam ettirdim.
"Hocam size bir şey soracaktık da,"
"Buyrun kızlar."
Göz ucuyla Hilal'e baktım. Bu soru onun fikriydi. Hilal de bana aynı şekilde bakıyordu.
Galiba soruyu benim sormamı istiyordu.
Evet bunu hep yaparım, başkasının sormaya çekindiği soruyu ben sorarım. Tıpkı şuan ki gibi.
"Hocam, biz sizden kaynak kitap önerisi almaya geldik de..." soruyu tam olarak soru değil de biraz daha rahat bir şekilde söylemeyi tercih ediyordum. Eğer soru benim sorumsa direk sorardım fakat soru bir başkasınınsa farklı söylerdim.
Hoca tebessüm etti. "Ben size bir kağıda yazıp veririm, olur mu?" diye sorunca olumlu anlamda başımızı salladık.
✓✓✓
Birlikte sınıfa çıktığımızda ise gördüğümüz manzara hiç iyi değildi.Manesa'yı bilemem ama Yavuz harbiden sorunlu biri gibi görünüyor...
|
0% |