Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm: Plan Başarısız

@aley1alos1

(Berk'in gözünden)

(Cuma günü)

 

Manesa yokken Yavuz daha da sorunlu oluyordu.

 

Okul çıkışında Yavuz'un telefon konuşmasına kulak misafiri olmuştum.

 

Konuştuğu kişiye nerede buluşacaklarını sormuştu.

 

Telefonu kapattıktan sonra yoldan geçen ilk taksiye binerek uzaklaşmaya başladı, merakıma yenik düşerek onu takip etmeye karar verdim.

 

Şansıma boş bir başka taksi gelmişti ve ilerideki trafik ışıkları arabalar için kırmızıydı.

 

Taksiye bindikten sonra Yavuz'un bindiği taksiyi göstererek şöförün onları takip etmesini istedim.

 

Taksi en tenha sokaklardan geçiyordu.

 

Yavuz'un burada ne işi olabilirdi ki?

 

Yavuz'un bindiği taksi eski bir deponun önünde durmuştu.

 

Bense görünmemek için taksiyi bir sokak aşağıya yönlerdirmiş, taksimetre de yazan fiyatı ödeyip araçtan inmiştim.

 

Hızlı ve dikkatli bir şekilde Yavuz'un önünde durduğu depoyu görebileceğim en uzak mesafede durup izlemeye başladım.

 

Bir süre sonra Yavuz deponun arkasına doğru yürümeye başladı.

 

Temkinli bir şekilde onu takip ettiğimde Manesa oradaydı.

 

Bugün okula gelmeyen bu kız acaba nelerin peşindeydi?

 

Birlikte deponun arka kapısından içeri girdiler, bense kapı kapanana kadar olduğum yerde bekledim.

Sonrasında hızla deponun kapısının önüne gittim. İçerideki seslere kulak vermeye çalıştım fakat duyduğum tek şey Manesa'nın sesiydi.

 

"Ben yarın Damla'nı evine gideceğim, Hilal sende." demişti Manesa.

 

Ardından Yavuz'un sesini duydum.

 

"Peki Şevval,Gürkan,Nur ve Yare ne olacak? Bize engel oluşturmazlar mı?"

 

"Onlar ile bir işim yok. Şevval'i kandırıp kendi tarafımıza çekmemiz yeter."

 

Onları yeteri kadar dinlediğimi düşünerek hızla orayı terk ettim.

Bu planı Yavuz'dan öğrenecektim ve bunu diğerleri de öğrenecekti.

 

Belki acele etmiştim...

 

(Cumaresi günü)

 

Hilal ve Damla'nın oturduğu sitenin önündeydim. Manesa'nın gelip gelmediğinden emin olmak istiyordum.

 

Sitenin giriş kapısı açıldı ve Manesa önümden geçip gitti.

Beni fark etmedi.

 

Sadece bir kaç dakika sonra mesaj geldi.

 

Gürkan diğerleri ile arkadaş olduğu için onlara özel olan grubun üyesiydi.

Grupta olan önemli şeyleri bana atmasını ve bunu kimsenin bilmemesi gerektiğini söylemiştim. Samimi çocuk, yargılamadan dediğimi kabul etmiş ve grupta önemli bir şey olduğunda hemen bana atmıştı.

 

Evet mesaj Gürkan'dan gelmişti.

Bir ses kaydı ve bir mesaj iletisi yollamıştı.

 

Ses kaydı ve mesaj Damla'ya aitti.

Manesa onu tehdit etmişti.

 

Hızla Yavuz'u arayarak ona bir konum atacağımı, orada buluşmak istediğimi söyleyip cevap vermesine izin vermeden aramayı kapatıp bulunduğum adresi ve Hilal'in yaşadığı blok ile katını yazarak Yavuz'a attım.

 

Yavuz beni fazla bekletmemiş, taksiden inmiş ve kayıtsız bir ifade ile sitenin kapısına doğru gidiyordu.

 

O daha site kapısından içeri girmeden kolundan tutarak kenara çektim.

 

"Amacınız ne?" diye sordum tok bir sesle.

 

"Sadece yemeklerine bir şeyler katmak, hepsi bu." dedi yine kayıtsız bir şekilde.

 

"Manesa'nın seni kullanmasına izin mi veriyorsun yani?" sesim iğneleyiciydi.

 

"Hayır." dedi ve site girişine yöneldi.

 

Bense o giderken Damla'yı arayarak Şevval'i de çağırıp Hilal'e gitmelerini söyledim.

 

Şevval bildiğim kadarıyla buralara yakın bir yerde yaşıyordu bu sebeple gelmesi uzun sürmezdi.

 

Her ne kadar Manesa'nın planında Şevval olmasa da onun da buna şahit olması gerektiğini düşündüm.

 

Aslında Şevval planda vardı, onu kendi taraflarına çekme kısmı da plandı ama Şevval'in arkadaşlarına ihanet edeceğini düşünmüyorum.

 

Aniden biri omuzuma dokundu.

 

Damla'ydı bu.

Şevval'i beklerken beni fark etmiş olmalıydı ve bana soran gözlerle bakıyordu.

 

Neden onları çağırıp burada beklediğimi merak ediyordu herhalde.

 

✓✓✓

 

Şevval de gelince siteye girdik.

 

C bloğa yöneldik.

Asansörden inmiş, Damla sayesinde Hilal'in kapısına ulaşmıştık.

 

O an aklıma Yavuz'un doğru kapıyı nasıl bulduğu geldi. Sonuçta ona daire numarası söylememiştim.

 

Tek tek tüm kapıları çalmak zaman kaybı olurdu ve mecburen bizi beklerdi.

 

Belki birine sormuştur diye düşündüm.

 

Sonuçta daha önce Manesa veya Yavuz buraya gelmemişti diye biliyordum.

 

Ya da Manesa, Damla'nın küçük kuzenlerinden biri olan Derya sayesinde Hilal'in de blok, kat ve daire bilgisine sahipti.

 

Sonuçta Derya çoğu zaman Damla'ya emanet ediliyordu ve Damla da çoğu zamam Hilal'e gidiyordu.

 

Bu da Derya'nın, Hilal'in evini de ezbere bildiği anlamına geliyordu.

 

Kapıyı bize Bilal açmıştı. İçeri geçtiğimizde Yavuz'u görmek Damla ve Şevval'i germişti.

 

Manesa ile yeterince başı şişen Damla şimdi ise Yavuz ile aynı ortamdaydı, geri adım atmak istiyor ama bunu yapmanın yanlış olduğunun bilici ile kendisini yüzleşmeye zorluyordu sanki...

 

✓✓✓

 

"Yalan söylüyorsun ve bu yalanların üstünü örtebilecek bir başka yalan uyduramıyor musun?" Dedi Damla küçümser bir ses tonuyla.

 

Bir an şaşırıp kalsam da Yavuz yalan söylemiyordu.

Ya da buna inanmak zorundaydık.

 

"Yavuz yalan söylemiyor, hepsi doğru." dedim araya girerek.

 

"Sen nereden bileceksin ki?" doğru söylüyor, Yavuz bana yalan söylemiş de olabilirdi.

 

Tabii ya buldum. Yavuz'dan Manesa'yı arayıp planı tekrar anlatmasını isteyebilir, gerçek planı öğrenebilirdik.

 

"Yavuz, Manesa'yı ara ve planı tekrar anlatmasını iste. Bakalım ne kadar dürüst birisin ?" dememe karşı Yavuz sadece telefonunu çıkarıp Manesa'yı aradı.

 

"Alo, plan ne durumda Yavuz?" dedi Manesa açar açmaz.

 

"Planı tekrar geçebilir misin?"

 

"Ah, öncelikle Damla ve arkadaşlarının dikkatini başka yöne çekiyoruz. Sonra onların yemeklerine bulaş dedikleri şeyi yapıyoruz. Umarım anlamışsındır,"

 

"Anladım." dedi Yavuz.

 

"Güzel, bir sorun yoksa kapatıyorum." dedi ve kapattı Manesa.

 

Yavuz doğruyu söylemişti, boşuna şüphe etmiştik.

 

(Damla'nın gözünden)

 

Konuşulacaklar konuşulmuş, yapılacaklar kesinleştirilmişti.

 

Yavuz gittikten sonra birlikte bir plan yaptık. Pazartesi pikniğe gitmeyecek, bunun yerine belirlediğimiz bir alanda kendi aramızda piknik yapacaktık.

 

Gürkan bacağını kırarak pikniğe katılamayacak hale gelmişti.

Bu sebeple Yare ve Nur pazartesi pikniğe giderken biz kendi aramızda, tenha bir yerde piknik yapacaktık.

 

Böylece Manesa bizi orada bulamayacak ve pes edecekti.

Biz ise kendi pikniğimizin tadını çıkaracaktık.

 

Buna rağmen içimden bir ses kötü şeylerin olacağını söylüyordu...

 

✓✓✓

 

Cumartesi ve pazarın yorgunluğu üzerimde, nasıl uyuduğumu bile bilmiyorum.

 

Biri kapıya kırmak istercesine vuruyordu. İrkilerek yatakta kalktım.

 

Saat sabahın dokuzuydu.

Kim bu saatte gelirdi ki?

Oflayarak yataktan kalktım ve üstümü düzelterek odamdan çıktım.

Hilal ve Şevval karşımda dikiliyordu.

 

✓✓✓

 

Hilal piknik örtüsünü yere sermeye uğraşırken ben içicekleri, Şevval yemekleri ayarlıyordu.

 

Her şey hazır olduğunda pikniğe başladık.

Tatlıları sona saklayarak hamur işleri ile başladık pikniğe.

 

"Siz çölyaksınız, nasıl hamur işi yiyebiliyorsunuz?" dediğinizi duyar gibiyim.

 

Çölyak demek hamur işi yiyememek demek değildi ki, glüten yiyememek demek.

 

"Ha glüten ha hamur işi, ne fark eder?"

 

Çok fark eder.

 

Glüten; buğday, arpa ve çavdar gibi tahıl ürünlerinde bulunur.

Bu proteini biz çölyaklılar sindiremiyoruz.

Bu sebeple glüten yiyemiyoruz.

 

"Yerseniz ne olur?" dediğinizi duydum.

 

İnce bağırsak kanseri, tümör gibi ciddi sağlık sorunları oluşabilir, tabii bu sürekli ve fazla glüten tüketimi için geçerli.

 

Kaçak dediğimiz seviyedeki glüten sadece çölyak atağı ve bir kaç yan tepki ile altı aylık bir iyileşme süreci geçiriyorsunuz.

 

Evet, o azıcık glüteni bile altı ayda vücuttan anca atabiliyorsunuz diyebiliriz.

 

Tabii bünyeden bünyeye değişiklik gösteren bir durum bu.

 

Kaçak da en sık görülen durum çapraz bulaşmadır.

 

Çapraz bulaşma kısaca: Glütensiz bir ürünün glütene maruz kalarak biz çölyaklıların kullanamayacağı hâle gelmesidir.

 

"Damla, poğaçayı uzatır mısın?"

 

"Tabii,"

 

"Teşekkürler." dedi Hilal ve ağızını doldurmaya devam etti.

 

Kahvaltı yapmadan evden çıkmak zorunda kalmıştım çünkü Hilal ve Şevval sadece hazırlanmam için zaman vermişti bana.

 

Bende kendi önümdeki yemekler bitince Hilal'in önündekileri yemeye başladım fakat Hilal bunu fark etti ve sepeti yemeklerin önüne çekerek yememe engel oldu.

 

İstesem sepeti kenara çekebilir ya da Hilal'in yanına geçip yemekleri yandan alabilirdim fakat bu sefer tatlılara yer kalmazdı.

 

Hepimiz örtünün bir ucundaydık.

 

Şevval bizden biraz daha uzakta, tam örtünün ucundaydı çünkü onun yedikleri glütenliydi.

 

Şekersiz ama glütenli.

Biz ise glütensiz ama şekerliydik.

 

Bir anlık gözüm Şevval'in arkasındaki gri arabaya takıldı.

Sonra arabanın az ilerisindeki geniş gövdeli ağaçlara takıldı.

Ağaçların arkasında birer adam vardı.

Başımız dertteydi.

 

Aracın içindeki silüet Yavuz'dan başkası değildi ve yan koltuğunda Manesa olduğuna emindim.

 

"Arkadaşlar şimdi toparlanıyoruz ve evimiz hariç her yere gidiyoruz,"

 

"Neden?"

 

"Çünkü Şevval'in arkasındaki adamlar bizi kaçırmak istiyor gibi." dedim sessizce.

 

Şevval çoktan panik olmuş, hızlıca toparlanıyordu. Sakin olmazsa dikkat çekecektik.

 

"Şevval sakin ol ve normal davran." dediysem de daha da panik yaptı.

 

Her şeyi topladıktan sonra yavaşça yürümeye başladık.

 

Eve gidemezdik bu sebeple geziyormuş gibi davranacaktık.

 

Araba ortalıkta yoktu fakat adamlar bizi takip ediyordu. Sanki fark etmedik.

 

Neyse ki ikisinden birinin telefonu çaldı ve durmak zorunda kaldılar.

 

Bizde bu şansı kaçırmadık ve kalabalığa karışarak kaybolduk.

Adamlar bizi göremeyip geri gidiyordu, bizse eve gidiyorduk.

Yavuz ve Manesa'nın planları her neyse başarısız olmuştu şuan.

 

 

Önce Şevval'i eve bıraktık sonra Hilal ile kendi sitemize gittik.

Yol boyu gözümüz arkamızdaydı.

 

Bunları ailemize söyleyemezdik çünkü elimizde kanıt yoktu ve hey bizler LGS öğrencisiyiz, deli zannederler bizi.

 

Bizde kendi aramızda çözerdik artık.

 

Loading...
0%