@aley1alos1
|
(Aylar sonra)
Zaman ne kadar çabuk geçiyordu değil mi?
Sadece birkaç ay önce 8. sınıftım, şimdi ise 9. sınıfım. Hilal, Nur, Yare, Gürkan, Şevval ve ben hayalimizdeki liseyi kazandık.
Yeni arkadaşlar edindik; Semih, Mira ve Alper.
Mira'nın kalp yetersizliği var, çoğu zaman kalbi sıkışıyor ve bayılma riski var. Alper astım bronşit, fazla koştuğu zaman nefes alamıyor ve bazı kokulara alerjisi var. Semih ise normal bir birey.
Nur ile Mira, Hilal ile Alper, Yare ile Gürkan, Şevval ile ben ve Semih aynı sınıftaydık.
Zamanımızın çoğu çalışmak ile geçiyordu. Dokuz arkadaş, hep birlikte takılıyorduk.
Kazandığımız lisenin bahçesinin bir kenarı boydan boya çardaktan oluşuyordu. Bazı çardaklarda hocalar, bazısında öğrenciler vardı. Bizim seçtiğimiz çardak bu sıranın en gerisindeydi. Oturmadan önce hep silerdik.
Bu çardak bizim çardağımızdı. Bütün anılarımız neredeyse bu çardaktaydı. Genelde de burada yemek yerdik.
Hilal, Şevval ve ben bir tarafta, diğerleri bizim karşımızda olacak şekilde oturur, bulaş riskini böylece azaltırdık.
Bu çardak bizim ilk tanıştığımız zamanlarda bazı kabullenmelere, bazı itiraflara ve bazı açıklamalara şahit oldu.
Örneğin benim neden glütenden takıntı derecesinde uzak durduğum, Hilal'in çölyak tanısını aldığında ki hisleri, Şevval'in şeker hastası olduğunu kabullenememesi, Mira'nın kalp yetersizliği yüzünden oluşan bazı korkuları, Gürkan'ın disleksi yüzünden ne gibi zor durumlarda kaldığı, Alper'in alerjisi yüzünden zorbalanması gibi şeyleri anlattığımız yerdi burası.
Burası kendimizi kabul ettiğimiz yerdi.
Uzun zaman sonra ilk kez düşünüp içimizi döktüğümüz, anlatırken gözümüzün dolduğu ama herşeyimizle kendimizi kabul ettiğimiz yerdi bu çardak.
Bu çardak bizim kendimizi fark ettiğimiz yerdi.
Peki ya siz? Siz kendinizde kusur olarak gördüğünüz şeyleri kabul ettiniz mi? Siz kendinizi fark ettiniz mi? Artık kendinizi kabul etmenizin zamanı gelmedi mi? Bence geldi.
Her teneffüs buluşma noktası olarak belirlediğimiz bu çardağa giderdik. Okul zamanları dışında da buluşurduk.
Bu arada gastroenteroloji sonuçlarım da temiz çıkmıştı. Yani diyetimde kaçak yoktu. Hilal'in de tahlilleri temizdi. Eh sonuçta diyetimize harfi harfine uyuyorduk.
Çevremizdeki diğer insanları soracak olursanız, yine herkes bizi ötekileştirmişti...
İnsanlar hep aynıydı, hep birilerini dışlarlar. İnsanlar hep kendilerince birilerini dışlarlar.
Bu nasıl hissettiriyor biliyor musunuz?
Esasında görünmezsiniz, kimse sizin varlığınızı bilmiyor. Ama bir şey sizin varlığınızı insanlara gösteriyor o da farklılığınız. Farklılığınız göründüğü anda insanlar sizi fark eder. Hani varlığınızı bilmiyorlardı ya, işte artık biliyorlar ama sizi farklılığınız ile tanıdıkları için ötekileştiriliyorsunuz.
Eminim bu hissi bilenleriniz, hem de çok iyi bilenleriniz vardır.
İşte size farklı gözüyle bakanlar varsa çevrenizde, onlara sanki yoklarmış gibi davranın. Onları görmezden gelin çünkü eğer onları görürseniz, duyarsanız işte o zaman üzülen siz olursunuz. Çünkü farklılığınız üzerinden atıp tutacaklar. Bu sadece sizi yıpratır. Onları görmeyin ve duymayın. Emin olun bu sizin için en iyisi olucaktır.
İnsanların saçma sorularını duymaktansa onları dinlemeyin daha iyi. İnsanlar sizi anlamadığı için dışlar. Bu yüzden hayatınıza sizi anlayan kişilerle devam etmeniz en doğrusudur.
Çünkü onlar tektir...
✓✓✓
Dersler yine çok çabuk geçmiş, öğle teneffüsü sonunda gelmişti. Semih kantinin yolunu tutarken Şevval ve ben çardağa gidiyorduk.
Hilal çoktan çardağa geçmiş, masayı silmeye başlamıştı. Şevval ile birlikte Hilal'e yardım edip aynı oturma düzeniyle çardağa yerleştik.
O sırada Nur ve Mira da gelmişti. Arkalarında Yare ve Gürkan vardı. Semih ise Alper'i çekiştiriyordu.
Dokuzumuz da buradaydık. Bugün anılarını anlatma sırası bendeydi.
Her gün sırayla birimiz anılarımızı anlatıyorduk. Bugün sıra tekrar bana gelmişti.
"Evet, sıra Damla'ya gelmişti sanırım." Dedi Alper.
"Bende öyle hatırlıyorum," dedi Mira ve sözünü Yare devam ettirdi. "Eh benden sonra sıra ondaydı diye anlaşmıştık." Dediğinde hepimiz güldük.
Derin bir nefes aldım ve başladım anlatmaya...
"Yine ilkokul zamanlarım, galiba 2.sınıfım. Öğle teneffüsündeyiz. Beslenme kabım da bölmeli değil, her şey iç içe. Bende o gün pankek yiyorum, yanında çilekler vardı. Neyse, bir kız geçiyordu yanımdan. Aniden yanımda durdu ve elini beslenmeme soktu. Sağ eliydi ve elinde tost vardı daha demin. Sol eli de olsa zaten ona da bulaşmış olurdu yemek ama neyse. Sonra kız önce pankeklerimden sonra çileklerimden biraz alıp gitti. Bense beslenmemi hiçbir şey olmamış gibi yemiştim. Aptallık etmiştim. Teneffüs bitmiş, ders zili çalmıştı. Bense karnım ağrımaya, başım dönmeye ve nefes alamamaya başlamıştım. Evet, çölyak atağı geçiriyordum. Hoca kapıdan içeri girdi ve ben tam o an midemde ne varsa çıkardım."
Evet kulağa komik bir şeymiş gibi gelebilir ama hiç de öyle değil.
Derin bir nefes aldım ve devam ettim.
"Hoca ailemi arayarak bilgi verdi. Annem geldi, hastaneye gittik. Sadece serum taktılar ama pek işe yaramadı. Bilmiyorum belki bünyeden bünyeye değişir ama bende serum hiç fayda etmedi. O olaydan sonra hoca o kız ile konuştu ama kız kendini haklı çıkarmak için benim onu uyarmadığımı söylemiş. Sanki alırken izin almış gibi, neyse hoca ona inanmadı ama ceza da veremedi. Sadece tembihleyip gitmiş. Kız da hocaya söyledim diye saçımı çekmişti... Bu da böyle bir anım işte." Diyerek bitirdim günün anısını.
"Şuan o kızı dövesim geldi." Dedi Hilal.
"Yahu bu kız bizim ortaokulda ki Manesa olmasın, aynı gıcıklığı sezdim." Dedi Nur.
"Harbi, sanki Manesa'yı anlattı Damla." Dedi Şevval.
"Kızda nasıl bir akıl varsa artık," dedi Alper ve cümlesini Semih devam ettirdi. "Akıl da yok bence."
Gürkan ise sadece dinliyordu. Tanıştığımız ilk zamanlarda da pek konuşkan olmadığını, bu sebeple sadece bizleri dinlemek istediğini söylemişti.
Lafa Mira atıldı. "Kız hem açgözlü, hem çirkefmiş desenize." Dediğinde hepimiz yine gülmeye başladık.
Bazen hayat sizi başka hikayelere yönlendirir. Tedirgin olursunuz. Çünkü hayatınızda yeni bir hikaye başlar, bazen iyi bir hikaye bazense kötü bir hikaye başlar hayatınızda.
Ama şunu unutmayın; her hikaye iyi sonla biter. Ve son asla son olarak kalmaz, sonlar her zaman yeni hikayelerin başlangıçlarını getirir.
Bu da o hikayelerden iyi olanlardan birinin başlangıcıydı...
|
0% |