Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm: Kısa Dövüş

@aley1alos1

Penceremden zorla içeri sızmaya çalışan ışığa yenilerek gözlerimi açtım.

 

Saat kaç acaba?

 

İçeriden sesler geliyordu. Tabak çanak sesleri beni mutfağa yönlendirdi.

Ah doğru ya, Karaca buradaydı.

Kalktığımı görünce önce şaşırdı, malûm sürekli ağırlığımı ona vererek kendimi dinlendirdiğim için beni iyice sakat sanmış olsa gerek.

 

Eh madem başıma refakatçi gibi Karaca'yı vermişler, işin hakkını vermem gerekiyordu.

 

Şuan beni böyle görüce kesin yarın hastaneye –daha doğrusu suikastçı topluluğunun tesisine– götürme kararı aldı.

 

Tezgahtaki işini bıraktı ve önümdeki masadan bir sandalye çekerek oturmamı işaret etti.

 

Sırf inat olsun diye başka bir sandalye çekip ona oturdum.

 

Bir saniye, bugün o gündü!

 

Ah harika, şimdi ev birnirine girmezse bende Beren değilim –ki zaten değilim– ama Karaca'nın vereceği tepkiyi de merak ediyorum.

 

Hira'nın kapımı çalacağı anı beklerken açlıktan ölüyor ve de kahvaltıya yetişebilsinler diye dua ediyordum. Karaca benim bu sabırsız halime karşı kahvaltıyı daha hızlı hazırlamaya çalıştı! Bilse esas sebebin kahvaltı olmadığını, ne yapardı acaba?

 

Aniden kapı çaldı.

 

"Sonunda!" Dedim ve kapıya ilerledim.

 

Karaca ise bana anlam vermeye çalışarak baktı.

 

"Selam!"

 

"Selam, müsaitsin değil mi?"

 

"Ah hadi ama, her hafta aynısını yapıyoruz. Tabii ki müsaitim!"

 

"Artık alıştılar sana, sabahtan beri başımın etini yediler!"

 

"Eh, ablalığı bana verirsin artık?"

 

"Rüyanda anca Beren."

 

"Tüh ya, geçsenize siz."

 

"Beren abla, ne zaman oyun oynarız?"

 

"Beren abla, o içerideki de kim?"

 

"Ah, Beren misafirin varsa niye söylemiyorsun?"

 

Karaca arkamda belirdi! Ne ara geldi ya?

 

"Hiç sorun değil," sana fikrini kim sordu Karaca?

 

Off! Tamam Beren, yap yapacağını.

 

Topuğum ile tam ayak parmaklarına bastım, hak etti bana ne.

 

"Ah pekâlâ, siz öyle diyorsanız..."

 

"Tabii ki öyle diyorum!" Dedim ve çocukları omuzlarından tutarak nazikçe içeri geçirdim.

 

İlayda zaten koşarak içeri geçti ama kardeşi o kadar yavaştı ki!

 

İlayda ve Yakup, Hira'nın kardeşleri olur.

 

Büyükten küçüğe sıralama yaparsak; Hira, İlayda ve en küçük Yakup oluyor.

Bende ki sıralama ise; Alp, Eren ve en küçük ben oluyorum.

 

İlayda 7, Yakup ise 5 yaşlarındaydı.

 

Acaba Karaca'nın kardeşi var mıydı?

Ben niye şimdi bunu düşündüm ki?

 

Beren, odaklan!

 

"Tekrardan teşekkür ederim Beren..."

 

"Her zaman! Hadi geç kalıcaksın,"

 

"Tamam, görüşürüz."

 

"Görüşürüz!" Dedim ve kapıyı kapattım ama Karaca hâlâ arkamdaydı.

 

Çocuklar ise nereye geçeceklerini bilmiyormuş gibi bana bakıyordu...

 

"Siz içeri geçin, biz hemen geliyoruz!" Dedim ve onları salona yollayarak Karaca'yı sesimizin duyulmayacağı bir kenara çektim.

 

"Sadece gecenin insanı olman gerekiyordu, biliyorsun."

 

"Benim hayatım seni ilgilendirmez Karaca. Daha önce de dediğim gibi, ben hem gecenin hem de gündüzün insanıyım."

 

"Yani gecenin ışığı, gündüzün ise aptal bir gölgesisin."

 

"Ben aptal bir gölge değilim!" Dedim sessizce nasıl bağırılıyorsa o şekilde.

 

"Gündüzden vazgeçene kadar aptal bir gölge olursun Zambak." Dedi ve salona geçti.

 

Ah hadi ama, ona ne benden?

Ben aptal bir gölge değilim!

Ya da öyle miyim?

 

Beren, saçmalama istersen.

Ben aptal bir gölge olamam, değil mi?

 

Aniden kapı çaldı.

Bu defa birini beklemiyordum ki!

 

"Kim o?" Karaca yine arkamda belirdi.

 

"Benim... Abin yani," kapıyı açtım.

 

"Abi?"

 

"Biliyorum, normalde haftaya diye anlaştık ama seninle bir şey konuşmam gerek... Misafirin mi var?" durdu, arkadan gelen çocuk seslerini duyunca devam etti. "Misfirlerin daha doğrusu..."

 

"Sorun değil, içeri gel." Dedim ve Eren'i içeri aldım.

 

"Karaca, sen çocuklar ile ilgilen. Biz hemen geliriz." Dedim ve abim ile odama geçtim.

 

"Anlat bakalım,"

 

"Biliyorsun bir abimiz var."

 

"Evet?"

 

"Ve biliyorsun ki onun sadece adını ve soyadını biliyoruz, tabii ki soyadını değiştirdiyse orası başka."

 

"Tıpkı senin değiştirdiğin gibi."

 

Araştırmıştım.

 

"Bunu hangi ara söyledim bilmiyorum ama evet, benim gibi..."

 

"Yani şuan kimi aradığımız belli değil?"

 

"Evet ama araştırıyorum, onu da bulucaz."

 

"Peki sence o bizi arama zahmetine girmiş midir?"

"Bence denemiştir. Sen hatırlamıyor olabilirsin ama o bize sahip çıkmak için canını dişine takardı."

 

"Nasıl hatırlamamı bekliyorsun? Ayrıldığımızda 1 yaşımdaydım!"

 

"Eh doğru diyorsun,"

 

Durdu ve nefes aldı.

 

"Bir şekilde onu bulmalıyız Beren!"

 

Beni omuzlarımdan tutup sarsmaya başladı.

Acaba Kurucu'ya gidip hedef olarak abim Alp'i sunsam beni Öldürücüler'e alır mıydı?

Bir ara denerim.

 

"Eminim onu buluruz abi, sakin ol!"

 

"Pardon, sence onu nasıl bulabiliriz?"

 

"Aybüke ablamdan araştırmasını isteyebilirim."

 

"Aybüke ablan?"

 

"Polis."

 

"Seni evlat edinmedi mi?"

 

"Hayır çünkü istemedim."

 

"Hımm... Olur söylersin, bende kendi çapımda araştırmaya devam ederim."

 

"Anlaştık! Eğer bu konu şu anlık bittiyse kahvaltıya geçelim lütfen..."

 

"Size afiyet olsun, benim gitmem gerek abicim."

 

Hah nereye acaba?

Gerçi onun ailesi vardı dimi?

 

"Peki madem, görüşürüz!" Dedim ve onu yolcu etmeye hazırlandım.

 

Kapıya kadar onunla gidip ordan sonra salona geçtim. Çocuklar şimdiden yemeğin yarısını yemişti, Karaca ise hiç yememişti!

Boş yere oturarak yemeğe başladım. Kimse konuşmuyordu, oysa çocuklar her yemekte benimle konuşurlardı.

 

Acaba Karaca'dan mı çekiniyorlar?

Pekâlâ, yemek kısmını hızlı geçip oyun kısmına gelmeliydik. Neyse ki çocuklar hızlı bitirmişti ki bende doyana kadar yiyerek masadan kalktım. Karaca ise masayı toplamaya başlamıştı.

 

"Beren abla, balkonda çadır kuralım mı?" Dedi İlayda.

 

"Evet, lütfen Beren abla!" Diyerek kardeşine katıldı Yakup.

 

Aniden Karaca'nın bize baktığını hissederek o tarafa döndüm ki haklı çıktım, Yakup'a bakıyordu ve gözlerinde... Kıskançlık vardı.

 

Cidden Yakup ile beni mi kıskanacaktı?

 

Neyse, hadi Beren balkonu hazılama zamanı!

 

"Tamam," dedim harfleri uzatarak ve ekledim. "Hadi siz yastıkları kapın, bende birkaç çarşaf getiriyim." Dedim ve odama doğru yönledim.

 

Dolabımın kapağını açtığım sırada yan taraftaki boy aynasına gözüm takıldı, Karaca aynadaki yansımamı izliyordu!

 

Gözlerimiz yansımada buluşunca ona döndüm.

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Yok." Dedi ve beni izlemeye devam etti.

 

Derdi ne bunun?

 

Dolaptan ilk çarşafı almış ve dikelmiştim ki sırtım sıcak bir şeye değdi. Karaca bir eli ile çarşafı elimden alırken diğer eli ile benim hareket alanımı kısıtlamıştı!

 

Başlayalım mı Beren?

Başlayalım Beren!

 

Ona döndüm ve göğsüne sağlam bir yumruk indirdim ki bunu beklemediği için sendeledi.

 

Savunmasızdı! Cidden mi?

 

"Bir suikastçı her daim tetikte olmalı Karga."

 

"Beren, saçmalama ister..."

 

Lafını ona yutturdum çünkü bu defa çenesine yumruk geçirdim.

 

Bu kez eminim ki bana saldıracak. Önce boş boş baktı ve sonra pozisyon aldı.

 

Süper, başlıyoruz!

 

Bende tekrar pozisyon aldım ve birbirimizin etrafında dönmeye başladık.

 

İlk hamle ondan geldi, sol kolumu tutarak öne çekti ve sonra kolumu arkama alıp dizini sırtıma dayadı.

Kolumu kıracak!

 

Çabuk düşün Beren... Buldum!

 

Koluma ve omuzuma inat terse döndüm ve sağ bacağım ile Karaca'nın ensesinden boynuna dolanarak boğazını sıktım.

Ve evet, kolumu serbest bırakarak iki eli ile bacağımı çekmeye çalıştı.

 

Dikeldi ama beni düşüremedi, boştaki bacağım –sol bacağım– ile de belini sarmaya çalışarak kendimi sağlama aldım ve elim ile kafasını tutarak kendimi omuzlarına attım, sonra kendimden beklemediğim bir hamle ile; önce ayaklarımı çenesinin altında birleştirdim, hemen ardından kollarımı kaldırdım ve kendimi hızla geri attım.

 

Kollarımı kafamı korumak için kullandım ve şansıma, Karaca'nın çenesinde birleştirdiğim ayaklarım onu da benimle yere düşürdü.

 

Hızla üzerine çıkıp yumruklarımı sıraladım.

 

Karaca aniden bacakları ile bacağımı sıkıştırarak beni devirip üstüme çıktı!

 

Hadi Beren, bulursun bir yol.

 

O bana darbe indirmek yerine beni izliyordu ki buda bana avantaj sağlardı.

 

Hızla ellerimi ensesinde birleştirdim ve dizimi karnına geçirdim!

 

Karaca biraz öksürürken üzerimden kalktı, bende nefes nefese son darbemi indirdim.

 

Tekmemi ensesine geçirdim ve Karaca yere yığıldı.

 

Kendimi yere atarak nefesimin düzelmesini bekledim. Karaca da aynısını yapıyordu.

 

Tüm bunlar olurken kapıdan bizi izleyen İlayda ve Yakup'u ise yeni fark etmiştik...

 

Loading...
0%