@aley1alos1
|
(Beren'in gözünden)
Karaca'nın bu ani öpücüğü beni şoka sokmuştu. Aceleci ve tedirgin bir öpücük olmasının yanı sıra yumuşak ve sıcaktı da. Bunu kesinlikle beklemiyordum. Neden yapmıştı bunu? Amacı neydi? Aklımla mı oynamaya çalışıyordu?
Yavaşça geri çekildi ve parlak kahverengi gözleri benim bazen açık bazense koyu olan kahvelerime takıldı. Gözlerinde anlayamadığım bir duygu vardı...
"Şimdi daha sakin görünüyorsun." Şaşkınlıkla ona baktım.
"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Oysa bütün ciddiyeti ile bana bakıyordu.
"Dalga geçmiyorum Beren, sakinleşmen gerekiyordu."
"Senin derdin ne?" Diye çıkıştım aniden. Kendime ve duygularıma hakim olamıyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde çok sinirliydim.
Aniden onun elini yanağımda hissettim. "Sakin ol," Baş parmağı yanağımı okşuyordu.
Yutkundum, neydi bu hissettiklerim? Sinirim geçerken sanki rahatlamış gibiydim, neden dokunuşu bu kadar huzurluydu?.. Bu normal miydi?..
"Bana ne yapıyorsun? Niye böyle hissediyorum?.."
Gülümsedi, diğer elini boş kalan yanağıma koydu ve aynı hareketi onunla da yaptı. Sonra anlını anlıma dayadı, nefeslerimiz birbirine karışıyordu.
"Geçmişinden kaçmayı bırak Beren, lütfen... Bir kez olsun kaçma." Sesi yumuşaktı, kendimi daha da huzurlu hissetmiştim.
Derin bir nefes aldım ve başımı salladım, o ise buna karşılık gülümsedi.
"Daha iyi misin?"
"Evet..."
Yavaşça ellerini çektiğinde hissettiğim huzur da çekilmişti sanki...
"Biliyorum, şuan aklın karışık ama bunlar geçecek."
"Ya geçmezse?.."
"Geçecek." Dedi kesin bir sesle. Ona inanmak istiyordum ama içten içe geçmeyeceğini hissediyordum.
"Onu ne zamandır tanıyorsun?"
"Berra'yı mı?"
Başımla onayladım. "Evet, Berra'yı."
"Sen merkeze gelmeden iki gün önce o beni buldu, seni tanıdığımı biliyordu."
"Sana ne söyledi?"
"Fazla bir şey söylemedi. Sadece senin ablan olduğunu ve Satır'ın da senin peşinde olduğunu söyledi."
"Bir saniye... Notta babamı öldürdüğünü söylemişti, ama Çetin yaşıyor?"
"O zamanlar senin babanın Usar olduğunu düşünüyordu, gerçeği onu öldürdükten sonra öğrendi."
"Peki Betül? Onu kim öldürdü?"
"Usar öldükten sonra geri dönüp onu da öldürdü..."
"Ne?.."
Bir saniye, Betül bir Çağalar'dı, yani o annem değildi.
"O benim annem değil, değil mi?.." Bu soruyu korkarak sormuştum.
Karaca'nın sessizliği beni buram buram geriyordu.
"Karaca?.."
"Beren... O senin annendi..."
Gözlerimin dolduğunu hissettim, nasıl olabilirdi bu?.. Aldatma mı? Yalan mı? Gizli aşk mı? Ben yasak aşkın meyvesi miydim?.. İyi de neden?
Donakalmıştım; ellerim titriyordu, gözlerim dolmuştu, sadece yere bakıyordum. Ablam, annemi öldürmüştü...
Karaca beni kendisine çekti, kollarını bana doladı.
"O sadece senin annen değildi Beren, onun da annesiydi. Onu öldürürken senin hissettiklerini hissetti..."
"Ne?.." Sesim titriyordu. Sadece sesim değil, bedenim de titriyordu.
Karaca beni kendisine daha çok bastırdı, sakin olmamı istiyordu ama bu pek de mümkün değildi.
"Biliyorum tüm bunlar sana ağır geliyor Beren ama lütfen sakin ol..."
"Bana her şeyi anlat..."
"Önce sakin ol Beren, lütfen." Geri çekildi ve gözlerime baktı.
Sakinleşmek için derin nefesler aldım. Gerçeklerden korkuyordum...
Karaca beni bıraktı ve yerde duran çantaya uzandı. İçinden Sırların Defteri'ni çıkardı. Onu nasıl bulmuştu? Ezbere biliyormuş gibi bir sayfa açtı. Sonra bana döndü ve okumaya başladı.
"Çetin'den artık nefret ediyorum. Ayrıca evli olduğu kadına da acıyorum. Bu yaptığının çok büyük bir bedeli olmalıydı. Usar, karnımda taşıdığım bu canı yaşatmazdı buna eminim. Aslında artık bende onu istemiyorum. Oğullarım ise, merakla kardeşlerini bekliyorlar. Ama ben, onun ölmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer Çetin beni oğullarımın canı ile tehdit etmeseydi şuan daha mutlu olurdum. Ama bebek doğduğunda onu Çetin'e vermeyeceğim. O hatayı sadece bir kez yaptım, bu sefer de aynısı olmayacak. Eğer onu bu kadar istiyorsa, çöp çöp gezmesi gerekecek."
Karaca durup bana baktı.
"Annenin, yani Betül'ün günlüğünden bazı kısımlar var..."
Donakalmıştım... Bu sefer gerçekten ağlıyordum.
"Beren!.."
Karaca defteri yatağın kenarına attı ve yanıma yaklaştı.
"Beren sakin ol..."
☽☽☽
Ben sakinleştikten sonra bir daha bu konuyu konuşmadık. Şimdi ise Karaca ile evime gidiyorduk. Aybüke ablayı uzun süre habersiz bıraktığım için onu arayıp birkaç yalan söyleyecektim ama ona ulaşamıyordum ve bu beni endişelendiriyordu. Yol boyunca da konuşmadık hiç. Kaldığım binaya yaklaştığımızda, binanın çevresinde polisler olduğunu fark ettim. Hira'yı aradım fakat ulaşamadım. Endişelenmeye başlamıştım. Binanın girişinde polis yoktu ama araçları vardı, sanırsam hepsi içerideydi. Karaca ile arabadan indik ve binaya yürüdük. Oturduğum daireye geldiğiğmizde kapının açık olduğunu gördüm ve polisler de içerideydi... Neler oluyordu böyle?
Yavaş adımlar ile içeri girdim, polisler beni fark etmişti.
"Beren Yıldız?"
"Evet benim, bir sorun mu var?"
"Ellerinizi kaldırın, insan öldürmekten suçlu bulunuyorsunuz."
"Ne?" Dedim şaşkınlıkla, insan öldürmekten mi?.. Kimliğim açağa mı çıkmıştı yoksa?
Fakat sonra salonun ortasında yatan Aybüke ablayı görünce ne hissedeceğimi bilemedim. Aybüke abla, salonun ortasında kanlar içinde yatıyordu... Gözlerim dolmuştu, bunu ona kim yapmıştı ve neden bedeni benim evimdeydi?.. Ağlıyordum, yine ağlıyordum.
Polislerden birkaçı bana yaklaşırken aniden kapının dışından birisi beni çekti. Sonra beni merdivenlere yönlendirdi. Polisler bize yetişemeden biz çoktan binadan çıkmış ve arabaya binmiştik. Karaca yine beni kurtarmıştı... O arabayı çalıştırırken ben nefes almaya çalışıyordum. Hayatımda hiç bu kadar acıyıbir günde yaşamamıştım. Şimdi ne yapacaktım? Kimsem kalmamıştı, yapayalnız ve evsizdim. Suçluydum ben, bir hayatım kalmamıştı...
"Benim evime gidiyoruz, seni orada saklarız." Dedi Karaca yola odaklanmışken.
"Buna gerek yok..."
"Beren, lütfen güven bana."
Gözlerini bana çevirdi, endişe vardı gözlerinde. Başımı salladım sadece. Ona yük olmak istemiyordum...
Artık ne yapacağımı bilmiyordum, yavaş yavaş güneş batarken ve yol akıp giderken benim içim geçiyordu. En sonunda uykuya teslim olarak gözlerimi kapattım... |
0% |