@aley1alos1
|
Karaca'nın evine varalı yaklaşık iki saat olmuştu. Hava kararmış, ay parlıyordu. Karaca mutfakta bir şeyler yapıyordu, bense salonda oturmuş duruyordum. Kafamın dağılması için kumandaya uzandım ve televizyonu açtım. Kanallara göz atarken bir haber kanalına denk geldim. Bir anda ekrana fotoğrafım yansıtıldı. Sunucu derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı...
"Başarılı bir polis olan Aybüke Şen, tam 9 yerinden bıçaklanmış ve bazı parmakları kesilmiş bir hâlde Beren Yıldız'ın evinde bulundu. Polisin bastığı evde, Aybüke Şen yerde kanlar içinde yatarken evin o an boş olması polisleri de şaşırttı."
Ekrana, Aybüke ablanın salonumda ki görüntüleri geldi. Hemen ardından ise onun ekibinden bir polisin konuşması yansıtıldı.
"Öğleden sonra karakolda onu bulamadık, aradık ama ulaşamadık. Birkaç saat sonra gizli bir numaradan bize bir adres atıldı. Bizde hazırlandık ve yola çıktık, adres burayı gösteriyordu. Binaya girdik ve tüm kapıları gezdik, kat 9'a geldiğimizde bu kapının yarı açık olduğunu gördük. İçeri girdiğimizde ceset çoktan ilk saatini geçirmişti. Bir iki saat sonra biz hâlâ evi incelerken Aybüke Şen'nin katili olan Beren Yıldız içeri girdi. Biz tam onu tutuklayacakken kendisi aniden kaçtı."
"Peki onun katil olduğu kanısına nasıl ulaştınız?"
"Evin çoğu yerinde hançer ve birkaç çeşt silah vardı. Onları kullanmak için bir onayı olmadığı da apaçık ortada olan bir gerçek."
Aniden Karaca televizyonu kapattı.
"Beren yeter, titriyorsun artık..."
O bunu söyleyene kadar fark etmemiştim ama haklıydı, tüm bedenim titriyordu. Karaca önüme bir tabak çorba koyduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Ona baktığımı anlayınca bana döndü ve gülümsedi.
"Yesene, neyi bekliyorsun?"
Tekrar önümdeki tabağa baktım. "Pek iştahım yok şuan..."
"Beren, böyle yaparak iyice güçsüz kalacaksın... En azından bir kaşık yesen?"
Derin bir nefes aldım. Sonra tabağın yanındaki kaşığı aldım, kaşığı tabağa daldırdım ve Karaca'ya baktım. Tepkimi merakla bekliyordu. Yavaşça kaşığı ağzıma götürdüm ve çorbayı içmeye kendimi zorladım. Boğazımdan geçen sıcaklık beni kendime getirmişti, tekrar ona baktığımda tepkime gülümsedi.
"Beğendin mi?"
O bunu sorduğunda ben kaşığı masanın kenarına koydum ve tabağı elime alıp çorbayı su içer gibi içmeye başladım. Hiç bu kadar acıktığımı hissetmemiştim. Çorba bittiğinde tabağı yavaşça masaya bıraktım ve ona döndüm.
"Teşekkür ederim."
Karaca bana şaşkınlıkla bakıyordu, sonra hâlime gülmeye başladı. O gülünce bende güldüm.
☽☽☽
Birkaç saat sonra Karaca bana birkaç kıyafet getirdi. Lavaboya geçtimve kapıyı kapattım. Aynada kendime baktım, berbat hâldeydim. Saçlarım dağılmış, rengim solmuş ve gözlerim kan çanağı olmuştu. Daha fazla aynaya bakamadım ve hızlıca Karaca'nın bana verdiği giysileri giydim. Diğer kıyafetlerimi katladım ve banyo dolabının boş bir kenarına koydum. Kıyafetler bana biraz büyük gelmişti, yine de bunu fazla umursamadım ve lavabodan çıktım. Karaca salonun kapısında beni bekliyordu.
"Sana bir sürprizim var Beren, gel." Dedi ve koridora yöneldi. Koridorun sonunda ki odanın önünde durdu ve kapının kolunu tutup bana döndü. Yavaşça onun yanına yürüdüm, vardığımda kapıyı açtı. Karanlık odanın içinden aniden bir şey fırladı.
"Gümüş?" Dedim şaşkınlıkla.
"Kendini daha rahat hissedersin diye düşündüm."
Karaca'ya dönüp gülümsedim, tüm bunlardan sonra bugün ilk kez böyle gülümsemiştim. Karaca odanın ışığını açtığında içeri girdim.
"Umarım rahat edersin, hemen yan odada olucam."
Yatağa oturdum ve yere baktım.
"Karaca..."
"Evet?"
"Teşekkür ederim, her şey için teşekkür ederim..."
"Sorun değil, ne zaman ihtiyacın olursa yanında olucam Beren."
Yatağa uzandım, Gümüş yanıma gelmişti.
"İyi geceler Karga."
"İyi geceler Zambak." Dedi Karaca ve ışığı kapatıp odadan çıktı, çıkarken kapıyı da kapatmıştı.
Kısa sürede bende uyumuştum...
☽☽☽
(Çetin'in gözünden)
"Merak etme, acı ama kısa bir ölümün olacak. Ah tabi bizim için çalışırsan o başka."
"Asla! Ben arkadaşıma ihanet etmem."
"O zaman yazık oldu, bizi biraz yormuş oldun. Videoyu başlatın."
Adamlarıma emir verdiğimde, yaverim videoyu başlatmıştı. Yüzlerini maske ile kapatmış olan adamlarım, esirimize işkence etmeye başladı. Odayı dolduran acı çığlıklar ile gülümsedim. Hemen yan odadan gelen ağlama sesleri, bu acı çığlıklara karışarak hafif bir kaos sahnesi yaratıyordu. Esirin başı geriye yattığında ve sesleri kesildiğinde, onunla işimiz bitmişti.
"Kaç dakika?"
"Tam 8 dakika 14 saniye efendim."
Gülümsedim, oldukça kısa sürmüştü.
"Videoyu atın, eğer istenilen sonuca ulaşamazsak diğer ikisini de halledin."
"Tabii efendim."
Sonunda planlarım işliyordu, amacıma ulaşmama az kalmıştı... |
0% |