20. Bölüm

19. Bölüm: Acı

Aley1Alos1
aley1alos1

(Yazarın gözünden)

 

Karaca, karşısında korkudan tir tir titreyen bu iki çocuğu görünce içinde bir şeyler hissetti. Kendisinin o çocuklarla pek bir bağı yoktu ama bu, onlar için üzülmesine engel değildi. Onların gözlerinden akan yaşlar, sanki kendi gözyaşıydı...

 

"Demek misafirimiz uyanmış."

Çetin'in yüzündeki ifade, yaptıklarından memnun olduğunu gösteriyordu.

Zaten niye pişman olsun ki? Amacına ulaşmasına gerçekten çok az kalmıştı...

 

Karaca, bağlı olduğu sandalyeden kalkmaya çalışsa da, zincirleri buna engel oldu. El ve ayak bilekleri kelepçeli olup, kolları ve bacakları sandalyeye zincirlenmişti. Bunlar dışında gövde kısmı sanki bilinçli bir şekilde açıkta bırakılmıştı...

 

"Onlardan ne istiyorsun?.."

Karaca'nın sesi sinirden titriyordu. Gözleri sinirle Çetin'i izliyordu, zincirlerinden kurtulabilse onu öldürecekti ama bu pek mümkün değildi.

 

"Onlar da planımın parçası, onlar olmasaydı sen ve gereksiz arkadaşların da burada olmazdı."

Çetin, elinin tek bir hareketi ile arkasındaki adamlarına emir vermişti.

 

Bir adam Yakup'un arkasına geçti, başka bir adam ise İlayda'yı bağlı olduğu iplerden tutarak sürüklemeye başladı.

Tam o anda, başka bir odadan acı sesler yükseldi. Karaca tanımıştı bu sesin sahibini, Onur'un sesiydi bu. Onun acısına karışan ağlama ve hıçkırık sesleri ise Lina'ya aitti...

 

"Rahat bırak onları!"

Karaca'nın gür ve öfkeli sesi odada yankılandı, çocuklar korkuyla yutkundu. Karaca, onları korkuttuğunu anladığında dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Onları korkutmak istememiştin, değil mi?"

 

Aniden bir silah sesi duyuldu, Karaca kafasını yana çevirdiğinde kanlar içindeki İlayda'nın yere yığılmış bedenini gördü.

Ablasının ölümünü gören Yakup, gözyaşlarına engel olamamıştı.

 

"Hayır..."

Karaca hiçbir şey yapamıyordu, dudakları arasından dökülen bu küçük kelime de hiçbir işe yaramıyordu.

 

"Evet."

Bu bir emirmiş gibi, başka bir silah sesi duyuldu. Bu defa vurulan Yakup olmuştu. Karaca'nın önce kalbi sıkıştı, sertçe yutkundu.

 

"Uzuvlarını parçalara ayırın, özellikle parmaklarını."

Çetin'in bu emiri üzerine iki adam da ceplerinde taşıdıkları kelebek bıçakları çıkardı. Karaca tüm bunları görüyor, gördükçe sinirleniyordu.

 

İki masum can, gözleri önünde ölmüştü ve buna engel bile olamamıştı... Bunu düşününce daha çok sinirlendi.

 

"Sen hastasın, ruhen hastasın!"

 

"Bunu bana suikast merkezinde çalışan biri mi söylüyor?"

 

"Bilmediğin bir şey var Çetin, biz sadece senin gibileri öldürüyoruz. Sende öleceksin."

Karaca'nın soğuk ve öfkeli sözleri Çetin'i güldürmüştü.

 

"Ölecek birileri varsa o da sen ve arkadaşların."

Karaca öfkeyle ona baktı.

 

"Berra senden nefret etmekte sonuna kadar haklı, Beren zaten seni gördüğü yerde öldürür."

 

"Berra umurumda mı sanıyorsun? Onunda sonu sizinle aynı olacak. Beren'e gelirsek, onunla işim bitmedi."

 

"Ondan ne istiyorsun?"

Diye sordu Karaca, sert bir ses tonuyla. Beren onun kırmızı çizgisiydi.

 

"Basit, onun gibi intikama susamış birini çabuk manipüle edersin."

 

"Onu kendi pis işlerin için kullanacaksın..."

 

"Berra da bunu yapabilirdi ama o bana karşı gelmeyi seçti ve kaçtı. Benim karşımda olmayı tercih ederek ölümü seçmiş oldu."

 

Karaca'nın konuşmasına fırsat bırakmadı, onun ağzını bir bezle kapattı.

Ardından ilerleyerek masada duran kırbacı eline aldı.

 

Karaca'nın gövdesini bu yüzden açıkta bırakmıştı...

 

"Eğlenceli olacak."

Çetin'in alaycı sözleri depoda yankılandı.

 

Karaca, Beren'in evde ve güvende olduğunu hatırlayarak kendisini rahatlattı ve darbeyi bekledi.

Çetin çok beklemedi, kırbacın ucu Karaca'nın üstünde küçük bir yırtık açmıştı. Çetin durmadı ve devamlı olarak oraya vurdu kırbacını.

Bir süre sonra küçük delik, Karaca'ın sol göğüsünden karnına uzanan bir yırtık oluşturmuştu. Çetin bu kıyafetle uğraşmaktan oldukça sıkılmıştı, eline bir bıçak aldı ve Karaca'nın üstündeki kıyafeti boylu boyunca kesti.

 

Karaca'nın sol göğsünde ki küçük yara ile Çetin'in yüzüne çarpık bir gülümseme yerleşti. Deliliğin sınırlarında olduğunu belli eden gözleri, Karaca'yı süzüyordu. Bu tuhaf gülümsemesi solmadan, kırbacı sıkıca tuttu ve tekrar vurdu.

Tekrar, tekrar ve tekrar... Yara büyüyüp kan akana kadar durmadı.

Tıpkı istediği gibi, yara Karaca'ın sol göğüsünden başlayıp sağ üst kadrana kadar uzanıyordu.

Bu esnada Karaca acıdan kasılıyor, zincirlerden kurtulmak istiyordu. Acısını haykırıyordu ama bez sesini bastırdığı için pek duyulmuyordu, nefesi giderek daralıyordu.

 

"Hoşuna gitti mi?"

Çetin'in hırçın sesi, Karaca'ın nefes seslerine karışmıştı. Çetin onun ağzındaki bezi çıkardığında, Karaca derin ve zoraki nefesler aldı.

 

"Bunun hesabını ödeyeceksin!.."

Karaca'nın sesi kısık, titrek ve öfkeliydi.

 

"Bunu göreceğiz."

 

Çetin tekrar kırbacı kaldırdığında, Karaca gözlerini kapattı. Acı tüm bedenini ele geçirirken direnmeye çalışıyordu, dayanmak için bir sebep arıyordu.

İşte o an, gözleri kapalı olsa da birini gördü. Bu o küçük kızdı, onun küçük zambağı... Karaca elini ona uzattı, kız gülümsüyordu... İşte dirnemesi için gereken sebebi bulmuştu, onun elini tuttuğu anda bu sebebe sımsıkı tutunmuştu. O küçük kızı elini sımsıkı tuttu, asla bırakmayacak gibi...

 

Karaca gözlerini açtı ve Çetin'e baktı, gözlerinde korkudan iz kalmamış ve acıdan arınmış bir ifade vardı.

Yarası oldukça derindi ve oluk oluk kan akıyordu, zincirlerine ve zemine sıçramış olan kan Karaca'ın etrafını çevreliyordu.

 

Çetin'in yaveri, elindeki telefon ile bir şeyler yapıyordu, yüzü ifadesizdi.

 

"Şimdilik bu sana yeter."

 

Çetin'in bu sözü ile, Onur'un da acı sesi kesilmişti. Geriye Lina'nın hüzünlü iç çekişleri kalmıştı.

Onlar başka bir odada olabilirdi ama sesleri oldukça yakındı...

 

Çetin ve tüm adamları odadan çıktı ve kapıyı dışarıdan kilitlediler. Onlar gittiğinde Karaca derin bir nefes aldı.

 

"Zambağım..."

Sessizce mırıldandı. Ona zarar gelirse kendisini affetmezdi...

Bölüm : 26.12.2024 18:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...