21. Bölüm

20. Bölüm-Final: Kanlı

Aley1Alos1
aley1alos1

(Beren'in gözünden)

 

Uyandığımda hava kararmıştı. Yattığım yerden komodindeki telefonuma uzandım, saat 11'i 4 geçiyordu. Karaca neden beni uyandırmamıştı?

Kalkıp karanlık koridora adımımı attım, çok sessizdi... Karaca geri gelmiş olmalıydı, değil mi?..

 

"Karaca?.."

Sesimi duyan Gümüş salonun kapısından bana baktı, oraya yürüdüm. İçeri girip ışığı yaktığımda karşımda bir silüet duruyordu, bir an ne yapacağımı bilemeyerek çığlık attım. Kimdi bu?

 

Çığlık atmam ile silüet bana döndü, yüzü kapalıydı. Peçesinde benek benek noktalar vardı, Benek...

 

"Kimsin sen?"

Elim ile üstümdeki küçük bıçağı aradım ama yoktu...

 

"Sakin ol, seni korkutmak istemedim."

Ses... Berra.

 

"Buraya nasıl geldin? İçeri nasıl girdin ve Karaca nerede?"

 

"Hepsini yolda anlatacağım, hazırlan çünkü çok yorulucaz."

 

"Nereye?"

 

"Bir kurtarma operasyonuna."

 

☽☽☽

 

Sadece birkaç dakika içinde hazırlanmıştım, şimdi ise ablamın arabasında bir yere gidiyorduk. Üstümüzde uzun bir sessizlik vardı, oldukça gergindim ve içimde kötü bir his vardı. Arabanın camından akıp giden yolu izliyor, nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordum.

 

"Söyleyeceklerim karşısında sakin kalmanı istiyorum Beren, biliyorum saçma ama bu görevde sadece sen ve ben varız..."

 

"Gizlilerin operasyona gittiğini bilmiyordum."

 

"Gitmiyoruz, ben mecbur kaldım..."

 

"Anlatıcak mısın artık?"

 

"Karaca ve ekibi, İlayda ve Yakup'u kurtarmaya gitti ama tuzağa düştü."

 

"Ne?"

Şaşkınlıkla ona baktım, gözlerini yoldan ayırmadan başını salladı.

 

"Ayrıca merkez çöktü, içeriye ajan sızmış... Bunlar yetmezmiş gibi Alp ve Eren ortadan kayboldu."

Ağzım açık kalmıştı, tüm bunlar...

 

"Çetin mi?"

 

"Büyük ihtimal. Ama merkez senden şüpheleniyor, üstelik Beren kimliğin ile suçlu damgası yediğin için açık hedefsin."

 

"Peki sen neden bana güveniyorsun?"

 

Gülümsedi, bu öyle sıcak bir gülümsemeydi ki...

 

"Seni oldukça uzun zamandır takip ediyorum Beren, seni tanıyorum. Aybüke'yi seviyordun, ona asla zarar vermezdin. Haberi duyduğum anda bunu Çetin'in yaptığını anlamıştım."

 

Bir anda ona karşı içimde bir şeyler hissettim, sanırım onun ablam olduğu gerçeğini şimdi tüm içtenliğim ile kabul etmiştim...

 

"Planımız nedir?"

 

"İçeri giriyoruz, bodrum kata iniyoruz ve onların olduğu depoyu buluyoruz."

 

"Adamlar, güvenlik sistemi gibi unsunlar ne olacak?"

 

"Ben önden içeri giricem, merak etme içeride güvenebileceğimiz küçük biri var."

 

Ona güvenmekten başka şansım yoktu...

 

☽☽☽

 

İçeriye çatıdan girmiştik, etrafta birkaç adam vardı ama bizi görmemişlerdi. Peçemiz ve kapşonumuz ile yüzlerimizi gizlemiştik. Karanlık koridorda sessizce ilerliyorduk, her köşede kamera vardı.

 

"Bizi nasıl fark etmediler?.."

Fısıltıyla sormuştum.

 

"Çünkü hepsi başka şeylerle ilgileniyor."

 

Koridorlar, kapıların önü... Her taraf ıssızdı, sessizce bodruma iniyorduk. Normalde otomatik kilitli olması gereken kapılar, elektrik olmadığı için açıktı.

Anlaşılan benim bilmediğim bu destekçi işini biliyordu. Berra sessizce kapıyı araladı, ağır ve sert bir kapıydı. İçerisi evden daha karanlıktı, Berra aniden elimi yakaladı ve beni arkasına çekti. Sanki olası bir tehlikede beni korumak ister gibi, ya da bana öyle gelmişti...

Dik bir merdiveni iniyorduk, adımlarımız dikkatli ve sessizdi.

 

Merdiven bittiğinde ablam küçük bir el feneri çıkardı. Başka bir ışık görene kadar da bu küçük ışıkla yol aldık, mırıltılar duyduğumuzda duvara yaslandık. Etrafa yoğun bir rutubet ve kan kokusu hakimdi. Berra feneri kapattı ve duvarın kenarından başını uzattı, karanlık tarafta kaldığımız için kimse bizi göremezdi.

Geri başını çevirip bana baktığında, onlara yakın olduğumuzu anladım. Nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyordum ve bu beni korkutuyordu.

 

Ya çok geç kalmışsak? Ya onlar çoktan ölmüşse?..

 

İçimdeki bu kötü hisse inat sessiz ama derin bir nefes aldım. Pes etmek ve umutsuzluğa kapılmak için çok erkendi. Hâlâ umut vardı...

 

Adım sesleri ile bulunduğumuz duvardan başka bir köşeye kaçtık, sesler yaklaştıkça geriliyordum. Adım sesleri tam dibimizde yankılandı ve yanımızdan geçip gitti, merdivene yönelmişlerdi. Bunu şans bilerek ablam ile ışığın aydınlattığı ve başıboş kalmış koridora geçtik. Yan yana sıralanmış kapılar vardı, her kapıda içeriyi gösteren küçük bir cam vardı. Ablam sağ taraftaki kapılara bakarken ben sol taraftakilere bakıyordum.

İçimden geç olmaması için dua ediyordum...

 

"Buldum!"

 

Berra'nın sesi ile sağ tarafa döndüm, bir kapıyı açmaya uğraşıyordu. Hızla yanına koştum, yine otomatik kilitli bir kapıydı, elektrikler olmadığına göre bu kilit açık olmalıydı...

Yakından baktığımda bir de demir kilit olduğunu gördüm. Berra bu yüzden kapıyı açamamıştı.

 

"Depodan yukarıya yüksek ses gider mi?"

 

"İlk kata gider, planın ne?"

 

Derin bir nefes aldım, silahımı çıkardım. Kapının küçük camından baktığımda Lina ve Onur'u gördüm. Dehşet görüntüye odaklanmadan evvel ablama döndüm.

 

"Git ve diğerlerini bul, silah sesinden sonra fazla vaktimiz olmayacak..."

 

Bir süre dondu, bunu yapmamam için konuşacaktı belki ama yutkunup başını sallamayı tercih etti. Arkasını döndü ve hızlı adımlarla kapılara bakmaya başladı. Onun iyice uzaklaşmasını bekledim. Onun uzakta olması daha iyiydi, Çetin ve adamları geldiğinde en yakında ben olacaktım ve bu ablama zaman kazandıracaktı. Bense tek başıma Onur ve Lina'yı koruyacaktım...

 

Berra gözden kaybolduğunda silahımı kilite doğrulttum ve beklemeden tetiğe bastım, kapı sonunda açılmıştı. İçeri girdiğimde gördüklerimi asla unutamazdım, aslına bakılırsa yaşadığım hiçbir şeyi kolay unutamazdım... Lina bir sandalyeye kalın iplerle bağlanmıştı, Onur onun tam karşısında el ve ayak bileklerinden yere zincirlenmişti. Kanlar içindeydi ve hareketsizdi. Lina başını kaldırıp gözlerimin içine baktı, sanki beni görünce rahatlamıştı.

 

Yanlarına ilerledim, Lina aramızda en güçsüz olandı bu yüzden bağlı olduğu iplerden kurtulamamış olmalıydı. Önce onu çözdüm, üst kattan gelen sesler az zamanımız olduğunu gösteriyordu. Lina'yı çözdükten sonra Onur'un yanına eğildim. Lina kenarda duran masanın üstünden silahlarını alıyordu.

Onur'u kontrol ettim, nefes alıyordu. Rahatladım ve onun zincirlerini açmak için tekrar silahımı çıkardım.

Tam tetiğe basacakken durdum, yanlışlıkla ona zarar verebilirdim...

 

Düşünmem çok uzun sürmedi, zincirde paslanmış zayıf noktalar vardı. Bende silahımın kabzasını kullanacaktım. Boştaki elimle zinciri tutup sabitledim, kabzayı vurmaya başladım. Her vuruşumda elim uyuşuyordu ama duramazdım. Lina bana bakıp yaptığımı yapmaya başladı. Zincir oldukça sertti ama pes edemezdim.

 

Zincirden gelen sesle gülümsedim, başarmıştım. Diğer tarafa geçtim, kabzaya baktığımda çukur oluşmuştu ama buna değerdi. Yedek silahımda vardı zaten. Kabzayı tekrar sert bir şekilde vurdum, bu kez çabuk kırılmıştı. Lina'ya baktığımda o da ayak bileklerini çözmüştü.

 

Yukarıdaki sesler merdiven tarafından yankılanmaya başladığında iyice gerilmiştim, kaçamazdık... Lina endişeyle bana bakıyordu, Onur baygındı ve ablam kim bilir bizden ne kadar uzaktaydı...

 

Silahımı kavradım ve Lina'nın yanına geçtim, Onur'un sırtını duvara yasladık.

 

"Buradan çıkmak için birlikte hareket etmeliyiz, silah kullanmayı biliyorsun değil mi?"

 

"Biliyorum ama... Birini öldürebilir miyim bilmiyorum..."

 

"Silahını sıkıca kavra ve geride kal, hedefe kilitlendiğin anda düşünmeden ateş et."

 

Lina başını salladı, benim için riskli olacaktı...

 

Adım sesleri yaklaşırken gözüm kenardaki masaya takıldı.

 

"Beni takip et, çabuk!"

 

Lina ile masanın iki ucundan tuttuk ve Onur'un önüne getirdik, masayı yan yatırdığımıza küçük bir kalkanımız olmuştu. Bizi ne kadar idare eder orası tartışılırdı tabii...

 

Kapıya odaklandım, içeri önden birkaç adam girdi. Silahları ellerinde, parmakları tetikteydi. Hiç düşünmeden birine ateş ettim, bedeni yere yığıldığı an gülümsedim. İsabetim iyiydi. Diğer adam tetiğe basamadan patlayan silah sesi ile Lina'ya baktım, başarmıştı. Fakat kötü olan içeri daha çok adam girmişti.

 

"Beni koru."

 

Lina'ya son dediğim şey bu olmuştu. Hızla masanın ordan ayrıldım, mermim bitene kadar uzaktan hareket edecektim.

 

Ben çıktıktan sonra arkadan bir ses duyuldu...

 

"Peçeli olanı öldürenin canını alırım!"

 

Bu sesi kesinlikle tanımıyordum, Çetin...

 

Tüm adamlar silahlarını indirdi, oyun basitleşti.

Birkaç adamı uzaktan öldürmüştüm, ta ki mermim bitene kadar... Onlar bana yaklaşırken hançerimi çıkardım. Adamların hepsi benden büyük ve iri yapılıydı ama avantaj olarak bana fazla zarar veremezlerdi.

 

Hedefime giren ilk adamın üstüne yürüdüm, beklemeden hançerimi onun yanağından geçirdim. Göğüs kafesinin tam ortasına sert bir tekme attım ve o dengesini kazanamadan Lina onu vurdu. Bana yaklşmaya çalışan çoğu kişiyi vuruyordu, bunun yanında kendisini hedef alanları da vuruyordu.

Dövüşüme odaklandım, iki adam birden üstüme yürümeye başlayınca gerildim.

 

"Açelya!"

 

En yakınımda bulunan adama bir çelme taktım, ayağımla karnına sertçe bastırdığım esnada Lina diğerini vurdu. Yerdekinden uzaklaşıp arkamı döndüğümde yüzüme sert bir yumruk yedim.

 

"Zambak!.."

 

Lina önümdeki adamı da vurdu, hepsine yetişmesi oldukça zordu. Kendime geldiğimde birisi beni kolumdan çekti. Sıkı sıkı tuttuğum hançerimi onun koluna sapladım. Acı içinde haykırarak beni bıraktı. Çok geçmeden Lina onu da vurdu. Adamlar etrafımı sarmışken bir şeyin sırtıma yaslandığını hissettim, baktığımda Onur olduğunu gördüm. Sırt sırta duruyorduk.

 

"Ne yapıyorsun?"

 

"Dövüşüyorum."

 

Kendisine yaklaşan bir adama yumruğunu geçirdi.

 

"Bu senin için çok riskli!"

 

Yedek hançerimi çıkarıp bana yaklaşanlara savurdum.

 

"Senin için çok mu güvenli?"

 

Sesimi çıkarmadım, ayağa nasıl kalkabilmişti ki? Adamlar durmak bilmiyordu, oysa ben şimdiden yorulmuştum. Lina bulunduğu yerden bize destek olurken aniden omuzumda bir sıcaklık hissettim.

 

Lina yanlışlıkla beni vurmuştu... Artık sol kolum zayıflığımdı...

 

Önümdeki adam vurulduğumu fark ettiğinde bir elini havaya kaldırdı, tüm adamlar durdu. Onur buna şaşırarak durduğunda iki adam onu yakalamıştı...

Bir adamda Lina'yı yakalamıştı... Önümde duran adam dizimde tekme attığında dengemi koruyamadım, yere düştüm. Adamlar iki yana doğru hareket ettiğinde onu gördüm... Çetin...

 

"Sonunda karşılaştık Beren."

 

Arkasında bir kadın duruyordu, kimdi bu?..

 

Çetin bana bir adım daha yaklaştı, gözlerin bir saniye olsun benden ayırmıyordu.

 

Her şey bugün burada bitecekti, ne olacağı önemli değildi, artık bitmesi gerekiyordu. Sadece bir taraf kazanacaktı...

 

"Neden?.. Tüm bunları yapmanın sebebi neydi?"

 

Gülümsedi, hiç cana yakın değildi...

 

"Sen, sebebim sensin."

 

"Neden sana inanayım ki?"

 

"Her halükarda kızımsın."

 

"Bu, seni öldürme kararımı değiştirmiyor."

Bunu söylediğimde, arkasında duran kadın bana tiksinmiş gibi baktı.

 

"Senin olayın bu Beren, içindeki öldürme arzusu seni ele geçirmiş durumda. Beni öldürsende bu istek peşini asla bırakmayacak, benim tarafıma gel ve sana yardım edeyim."

 

Soğuk ama uzlaşmacı bir tavrı vardı ama ona asla güvenmezdim.

 

"Anne... Baba, burada ne oluyor?.."

Kapının önünde, merak ve hafif bir endişe ile bizi izleyen bir kız vardı. Hemen hemen 16 yaşlarında görünüyordu...

 

"Tatlım sana yukarıda kal demiştim..."

Tanımadığım kadın, kızın yanına yürüdü ve onu uzaklaştırdı.

 

"Nerede kalmıştık, Çetin?"

Ölsemde ona baba demezdim.

 

"İsminin olayını biliyor musun Ela?"

 

Kahretsin. Yenilemezdim, bu kez travmama yenilemezdim. Direndim, dayanabileceğim kadar dayanacaktım.

 

"Söylesene!"

Gözlerim karardı, kısa bir an o güne geri döndüm.

 

"Ela... Eşim Ela'nın ismine sahipsin. Betül ne güzel bir isim vermiş sana, değil mi?"

 

Donakaldım, öz annem esas adımı cidden bunu düşünerek mi koymuştu?..

 

Ben bunu düşünürken, bir silah sesi duyuldu. Çetin yere, ayaklarımın dibine düştü... Arkasında eşi vardı, kendi eşi onu vurmuştu.

 

"Bu beni aldattığın içindi."

Soğuk bir sesle söylemişti.

 

"Baba..."

Arkadan gelen bu hüzünlü ve şaşkın ses o 16 yaşlarındaki kıza aitti. Ela başını çevirip baktığında Berra silahını ona doğrultmuştu, Karaca yanında değildi...

 

Ablam tetiğe basamadan Ela onu vurmuştu, kanım dondu.

 

"Abla!"

Bunu, o kız ile aynı anda söylemiştik...

İkimizde ablamızın vurulduğuna şahit olmuştuk...

 

"Çetin'in yanlışlarından tamamen kurtulma vakti, sen kaldın Beren. Bu senin de sonun."

 

İşte o an silah bana döndü.

Odada bir silah sesi yankılandı...

 

DEVAM EDECEK!

Bölüm : 04.01.2025 02:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...