Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@aleyderlerr

Artık her şey çok fazlaydı benim için nefes almak, gülmek,ağlamak gibi.. Şimdi bu uçurumdan atlayacak ve denize karışıp savrulacaktım. Kim üzülürdü ki benim için?

Bir gün bile umrunda olmadığım annem mi yoksa beni her fırsatta ezen , yetersiz gören sayılı akrabalarım mı,sözde nişanlım mı..?

Üzülebilirdi belki bir kişi fakat bunu bile elimden fütursuzca almışlardı.. Babam ölmüştü... Hayır hayır öldürülmüştü!

Tanrı canını almış olsa kalbinin ve başının üzerinde kurşunlar olur muydu? Elbette olmazdı ancak kim yaptı,ne oldu bulunamıyordu. Kaç gün olmuştu babam öleli? Bu kara toprak babamı neden benden bu kadar erken almıştı.?

Sekiz ay geçmişti koskoca sekiz ay ve katil hala elini kolunu sallayarak dışarı da geziyordu.. Belki yeni hedefi bendim ama bu umrumda bile değildi çünkü eğer yeni hedefi bensem ona bırakmadan bitirecektim bu işi. Gözümü karartmıştım burdan atlayacak ve babama kavuşaktım belki bana kızacaktı neden hakkımı aramadın diye ama ... Olmamıştı işte. Aylardır İstanbul karakolundan ayrılmamıştım. İlk başta empati yapan polisler o kadar darlanmış olacak ki beni görünce yollarını değiştiriyorlardı..

Başkomiser Serdar Bey bulacağız, diye beni telkin ediyordu ancak nafile... Bulunmuyordu işte! Babam, neden nefes almıyor bilmiyordum.

Eli kolu bağlı durmak beni resmen boğuyordu..

Birkaç adım kalmıştı... Babama gidektim iki adım attım ve kolumdan sertçe çekildim. Korkudan mıdır yoksa şaşkınlıktan mı bilinmez, irkildim sonra keskin mavilerini gördüm bakışları sinirli gibiydi zaten bunu kolumu tutuşundan da anlayabiliyordum. Ama beni nasıl bulduğuna anlam veremeden bırak kolumu , diye çıkışmıştım Bartu'ya.

"Ne arıyorsun gece vakti burada? Ne halt yemeye geldin bu aptal yere Buse ?"

Bağırmıştı,bu soruları arka arkaya sıralarken öfkesi yüzünden okunuyordu ama benim kırgınlığımı görebildiğine emin değildim.

Sanane! Ne ilgilendiyor seni? diye korkmama rağmen sordum.

"Ben senin nişanlınım farkında mısın ?"

Hayır farkında değilim . Seni sevmiyorum ve sevmeyeceğim de bunu anla artık ve bugün buraya ölmeye geldim. Taşıyamıyorum artık omuzumda ki yükleri, yoruldum anladın mı ?

"Biliyorum lan biliyorum babanın ölümünden sonra kendini kaybettiğini ama bulamıyorum babanın katilini. Bu kadar güce paraya rağmen bulamıyorum elimden bir şey gelmiyor!"

Şimdi keskin mavilerinin yerini çaresizlik almıştı. Bana sarıldı onu sevmiyordum ama şuan bunları düşünemedim. Boynuna sarılıp ağlamaya başladım oysa daha zaman geçmemişti son ağlamamın üzerinden işte yine akıyordu gözyaşlarım bir zavallı gibi..

Bir süre ikimiz de konuşmamıştık. Beni nasıl buldun diyerek aramızdaki sessizliği bıçak gibi kesip atmıştım. Bir süre ses çıkarmadı daha sonra "Ben seni her zaman bulurum güzelim." dedi. Bu beni sinirlendirmişti ama verecek cevabım yoktu açıkçası. Bartu her zaman böyleydi zaten, kontrolcü manyağın biriydi.

Beni burdan götür, dedim. Nereye? diye sormadı bile,elimi tuttuğu gibi beni arabasına bindirdi. Arabayı son hız çalıştırdı. Beni evime bırak istersen,dedim.

"Niye bir kez daha ölmeye çalış diye mi? Yok öyle Buse hanım artık yanımdan bir adım uzağa gitmek yok, duyudun mu ?"

Karşı çıkacağım an, "Hiç laf yetiştirmeye çalışma bu son sözüm!" diyerek konuşmayı bitirmişti.

Nereye diye sormak istemedim çünkü onun İstanbul'da her köşe de bir evi vardı,içlerinden birine gidiyor olmalıydık. Yolumuz uzun mu? diye sordum. Uzun süre ikimizden de ses çıkmadı bir kaç dakika sonra sadece "Uyu" dedi.

Başımı cama yaslayıp üşüyen bedenime kollarımı sardım ve uykuya esir oldum.

En son duyduğum şey Bartu'nun son derece lüks arabasının yol da giden sesiydi...

***

Babamın mezarındaydım.. gözlerimden yine kaçıncı akışını bilmediğim yaşlar süzülürken , babamın sesini duydum;

"Neden ağlıyorsun güzel kızım?"

Baba seni çok özledim. Lütfen gel artık! Dayanamıyorum, yoksa ben geleceğim...

"Hâlâ bulamadılar değil mi ? Boşuna arama kızım sana da zarar gelir, bulma hiçbir şey !"

Bulacağım baba kim yaptıysa cezasını çeke-...

Birden şiddetle şimşek çaktı ardından yağmur ivedilikle yaşlarını dökmeye başladı, zifiri karanlık çöken ortam da artık babamın sesi yoktu. Bir kaç kez seslendim:

Baba ! Baba nerdesin?

Ses seda yoktu cidden artık delirmiştim derken karanlığın içinde bir ışık gördüm ışığa doğru yürümeye başladım. Işık ben gittikçe uzaklaşıyor gibiydi en sonun da bir tane mezarın dibinde ışığın kaynağını buldum gözlerim kamaşmıştı, ışığa biraz alışınca mezar taşının üzerinde koca harflerle kendi ismimi gördüm : Buse Arslan. Ağlamalarım iyice artarken kendi kendime konuşuyordum ,delirdim kesin delir- derken sarsılmaya başladım..

"Buse, güzelim.. Hadi uyan, yeter artık ağlama ."

Ne? Nasıl, babam nerde?

"Kabus görüyordun sanırım, sakin ol."

Bir şey diyemedim, sustum. Gerçekle doğru ne ayırt edemiyordum ki artık. Sadece gördüğüm şeyleri hazmetmem gerçekten zordu sonra aniden gülmeye başladım, zaten benim için ne kolay olmuştu ki?

"Neyin var sadece kötü bir rüya gördün, kendine gel, iyi misin sen?"

İyim, dedim ne kadar iyi olabilirsem şu durumda. Kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki 1 yıl uyusam geçmeyecek gibiydi bu his.

"Aç mısın?"

O sorana kadar üç gündür bir şey yemediğimi ve karnımın açlıktan garip sesler çıkardığını fark etmemiştim.

Şey,sanırım biraz açım.

"Tamam, ilerde benzin istasyonu var sana bir şeyler alırım."

Teşekkür ederim..

"Etme, bunun yerine beni sevdiğini söylesen de olur."

Sevmiyorum!

"Seveceksin."

Sev-me-ye-ce-ğim! Sinirlenmişti ama umrumda değildi. Benim hayatımda kimseye yer yoktu bu saatten sonra . Bunu o da biliyordu ama beni bırakmıyordu, takıntılı manyak.

Sadece bu yaşadıklarımın bitmesini istiyordum o kadar. Sesimi çıkarmadım zaten Bartu da arabayı hızla benzin istasyonunda durdurdu. Sert ve ani frenle irkildim ama bir şey belli etmek istemedim. Arabadan inip kapıyı sertçe kapattı, beni bu hareketleriyle korkutabileceğini sanıyordu galiba. Etrafı izlemeye koyulmuştum; masmavi gökyüzü, hızla gelip geçen arabaların kulağımda bıraktığı ses,benzin istasyonunda ki kalabalık.. Sonra Bartu göründü eli kolu dolu bir şekilde arabaya doğru adımlarken aslında ne kadar da çekici olduğu gerçeği bir tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Zihnim bana oyun oynarken onun keskin mavileriyle göz göze geldim. Aslında gözlerimi kaçırırdım hep ama bu sefer bende baktım. Korkmuyorum demiştim bir kere sözümün arkasında durmalıydım. Zihnim hala onun çekici olduğu gerçeğini önüme çıkarıyordu bununla mücadele etmem gerektiğinin farkındaydım ayrıca ben şu durumda kimseye aşık olamazdım. Korkuyordum belki de babam gibi aşık olup ihanete uğramaktan ve buna rağmen tüm hayatımı bir adama atfetmekten.. Ben kafamdaki düşüncelerle cebelleşirken Bartu, ye hadi diyerek aldığı tostu uzattı. Ben, tostta domates sevmem dedim,yememek için bahane arıyordum işte.

"O benimki,seninki altta sade olan."

Söylediklerimi ağzıma tıktı. Paşa paşa gönlüm olmasa da yemeye başladım çok acıkmış olmalıydım ki tüm tostu 10 dakika da silip süpürmüştüm.

Bartu'da aynı sakinlikle tostunu bitirmiş arabayı çalıştırmıştı.

Gidiyorduk yine meyve suyumu hüpletirken artık nereye gideceğiz söyle dedim. Uzun bir sessizliğin ardından:

"Sakin kalman gereken bir konu var ama eğer sakin olamam iyi değilim diyorsan hiç bahsetmek istemiyorum."

İnan bana kaldıramayacağım hiçbir şey yok dedim ama acı bir şey daha yaşasam,görsem ölecektim.

Bartu bana umursamaz bir bakış atıp konuşmaya başladı. "Bizim şirketin ortaklarından biri tehtit mesajları atmış babama aslında önemli bir şey değil ama birkaç gün yanımda kalman lazım bu yüzden seni bulmaya çalışıyordum fakat Buse hanım uçurumların kenarında yanlız başına ölmek istiyordu."

Gözlerimden yaşların arka arkaya sıralanıp yüzümle buluştuğunu fark etmemiştim bile sadece başımı eğip sustum.

"Tamam,unut çıkar aklından böyle şeyleri"

Peki,diyebildim sadece ne kadar ugulayabilirsem tabii..

"Şu virajı döndüğümüzde kalacağımız yere gelmiş olacağız çok seveceksin bak."

Ancak önümüzdeki yolu kesmiş arabaların içinden ellerinde silah olan adamların inmesiyle 500m kala ani frenle durdu Bartu.

Neler oluyor diye olabildiğince sakin kalamaya çalışarak sordum. Anın gerginliğinden midir bilinmez cevap dâhi vermedi sadece öfkeyle "Babamı ara Güzelim,hemen!" Dedi.

Torpido kutusundan telefonunu aldım yavaşca. O sırada Bartu arabadan indi. Korkmuştum neden inmişti ki ?

Gitme bile diyemeden eli cebinde adamların yanına adımlayıp konuşmaya başladı. Bu sırada babasını aramam gerektiğini hatırladım Haluk amca telefonunu açmıyordu,kapalıydı ne yapacağımı bilemeden panik halinde arabada düşünüyordum ne olacak diye. Bartu birden kahka atmaya başladı o sırada bana doğru doğrultulan namluyu görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ölmeyi ben istemiyor muydum? Fırsat ayağıma gelmişti işte ama korkuyordum kendime kızdım neden korkuyordum ki ?

Ben beynimde ki çetin tartışmaya son verip karar vermeye çalışırken bir silah sesi duydum ve bedenime isabet eden kurşunun bıraktığı o tok etkiyi iliklerime kadar hissettim. Bedenime bir şeyler olmuştu sanki ruhum ölümün o soğuk gerçekliğinde kanat çırpıyordu. Bedenimden hızla kanın süzüldüğünü hissettim ve refleksle elimi bastırdım midemin biraz üzerine. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı tam bu sırada gözlerimin kararmaya başlaması kaçınılmaz oldu ve ölümün kıyısında acıyla kıvranırken son gördüğüm şey Bartunun şaşkın bir o kadar da korkmuş bakışlarıyla bana doğru hızla koşan bedeniydi.

 

 

...

 

Arkadaşlar, merhaba ben Aleyna bu benim ilk kurgum ve aynı zamanda ilk deneyimim. Uzun süredir içimde ki yazma isteğine engel olamadan yazıyordum ama paylaşmak bugüne kısmetmiş umarım beğenirsiniz lütfen eleştiri ve öneri sunun sizlerin fikirleri benim için çok kıymetli. Bir kusurum olduysa affola🩷🙏

Loading...
0%