10. Bölüm

10.Bölüm

Aleyna Gece Kaya
aleyna_gece

 

Konuşulmayan acı, kalbi parçalar.

 

William Shakespeare

 

......

 

BÖLÜM ŞARKIMIZ YUKARIDA

 

..........

Bir kurşun sesi... Sessizliğin içinde bulunan gürültü gibi çökmüştü timin üzerine. Biri vurulmuştu. Bedeni yerdeydi. Bilinci kapalıydı. Karın bölgesinden vurulmuştu. Birinin çığlığı duyulduğunda görüldü o beden... Ceren çığlık atmıştı. Ata koşup, bedene bakmıştı. Nabzı atıyordu. Nabzı atıyordu... Zayıftı ama atıyordu işte. Bu iyi bir şeydi değil mi ? 2 kurşun vardı. Biri sol sırt bölgesinde, birisi de karın kısmındaydı. Sırt bölgesinde olan kurşun çıkmıştı. Sıyırmıştı. Ama karın bölgesinde olan kurşun içindeydi.

" Hayır hayır. Şimdi değil. Abi uyan ! " Cem'in elleri bedenin üstünde, kan akan yerde duruyordu. Bez parçası vardı altında. Kanı durdurmak için... Bedeni vuran kişiyi görememişlerdi başta ama çalılıkların arasından ses geldiğinde, Murat Erdoğan silahını kaldırıp, adamı indirmişti. Maskeli adam elinde silahı ile yere düştüğünde, herkes biliyordu onun öldüğünü. Onlar askerdi. Kimseyi öldürmezlerdi. Silahsız ve sivil olanları asla öldürmezlerdi. Ama ölen adam, ne sivildi ne de silahsız bir masumdu. O adam, yerde kan içinde yatan bedenin sorumlusuydu. O bedenin kanlar içinde yerde yatmasının sebebi o adamdı.

.......................

( 2 saat önce, Askeriye )

" Dikkat ! " Murat Üsteğmen'in komutuyla tim hazır ola geçmişti. Yarbay Alp önünde ' hazır ol ' komutu ile duran time göz gezdirdi. Bir yolsuzu alacaklardı. Ama tim ve Yarbay biliyordu. Asıl adam o değildi. Alacakları adam, sadece asıl patronun maşasıydı. Korsan denilmişti adama. Alacakları adama. Bu onun kod adıydı. Korsan denmesinin sebebi ise tek gözünün olmamasıydı. Alacakları adam 3 sene önce tek gözünü kaybetmişti. Sol gözü sağlam, sağ gözünde ise görme kaybı vardı. Bir korsan gibi bandaj vardı tek gözünde. Ama o adam sadece maşaydı. Yine de maşanın bile bin türlü suçu vardı. Taciz, Tecavüz, İnsan ticareti, Cocuk ticareti, Bomba yapımı, Nükleer Silah bulundurma... Akıllara gelen bir sürü suç. Tüm bu suçlar olurken, o maşa hepsine göz yummuştu. Hatta bazılarını da kendisi organize etmişti. Tim bu adamı alacaktı ama asıl adam tabi ki farklıydı. Maşayı alacak, sorguya çekeceklerdi. Sonra da asıl adamı bulacaklardı. Patron hayaletten farksızdı. Kimse bilmiyordu. O kadar görünmezdi ki kod adını bile bilen yoktu. Dışardan biri görse ' böyle bir adam yok sadece efsaneden ibaret ' derdi ama vardı işte. Tim o kişinin peşindeydi. Çünkü 1 hafta önce, beklemedikleri bir gerçek ortaya çıkmıştı. 1 hafta önce olan operasyonda Nil'e silah doğrultan köpeklerinde patronu bu adamdı. Ve bu adam Tim'in iyice canını sıkmaya başlamıştı. " Hiçbir kayıp olmadan, sağ şekilde ve o köpekleri de eksiksiz şekilde yanınıza alarak, buraya döneceksiniz. Anlaşıldı mı ? "

" Emredersiniz Komutanım ! " Tim'in aynı anda bağırması ile Yarbay Alp, kafasını onaylayıp, içeri girmişti. Tim de helikoptere binmek için, koşmaya başlamıştı. 5 dakika sonra helikoptere bindiklerinde , helikopter yavaş yavaş yükselmeye başlamıştı. Ata, silahlarını kontrol ediyordu. Cem ve Ceren yanyana oturuyordu. Ceren telefonundan bir şeyler gösteriyordu. Nil gözlerini kapatmıştı. Murat Üsteğmen de camdan dışarıya bakıyordu.

" Benim en sevdiğim meyve ne ? " Bir anda Çınar'ın sorusu ile herkes ona dönmüştü. Ata bile, silahlarını kontrol etmeyi bırakmış Çınar'ı izliyordu. Nil gözlerini açmıştı. Bir anda neden böyle bir şey sorduğunu anlamaya çalışıyordu. " Manyak mısın lan sen ? Biz nerden bilelim sevdiğin meyveyi ? " Uzun sessizliği Ata bozmuştu.

" Ya uzun zamandır sizinleyim. Duymadınız mı bir yerden ? "

" Oğlum sen sevdiğin meyveyi bilmiyor musun ? Hem neden böyle bir şey sordun bir anda ? " Murat'ın konuşması ile, Ceren , Çınar'ın elinde ki telefona dönmüştü. Ahu ile mesajlaştığını görünce tebessüm etmişti. " Ahu soruyor Komutanım. " Çınar, Ceren'in telefonuna gelen mesajı okuduğunu anlayınca telefonunu geri çekmişti.

" Komutanım biliyorum ama unuttum. Ahu soruyor. Ne diyeceğim ben ? " Nil ve Murat Üsteğmen gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ata burnunu sıkmış sabır diliyordu. Cem ve Ceren ise gülüyordu. Bu kızla tanışmaları gerekiyordu bir an önce. 2 dakika sonra Çınar tekrardan telefona dönmüştü. Mesaj yazıyordu Ahu'ya. Ceren tekrardan telefona baktığında, Çınar'ın mesaja ' portakal ' cevabını verdiğini görmüştü. " Komutanım ? Sizin sevdiğiniz meyve portakal mı ? "

" Ben tüm meyveleri severim. Ama en çok yediğim Portakal. Annem hasta olduğumda, kışları bana portakal yedirirdi. Portakallı kek yapardı. Severdim. " Çınar'ın sözlerinden sonra Ceren yüzünü tekrardan Cem'e döndürmüştü. Telefonundan video gösteriyordu Cem'e. Başı onun omzundaydı. Murat Üsteğmen tekrardan gözlerini cama döndürmüştü. Ama yanlız değildi. Nil de diğer taraftan cama bakıyordu. Ata tekrardan silahlarına dönmüştü. 1 saatin sonunda inmişlerdi helikopterden. Helikopter yavaş yavaş yükselmeye başladı tekrardan. Buluşma yerine gidecekti. Tim de operasyonun olduğu eve doğru yürüyordu.

" Maşayı alacağız. En önemlisi Korsan denen adam. "

" Emredersiniz Komutanım ! " Tim'in bağırması ile, evin içinden silah seslerinin yükselmesi bir olmuştu. Nil ve Murat Üsteğmen bir meşe ağacının dibinden ateş ediyordu. Cem ve Ceren evin içinde bulunan kişilerden birinin arabasının arkasında duruyor, ve ordan ateş ediyordu. Cem ve Ceren'in yan tarafında bulunan başka bir arabanın arkasında Çınar vardı. O ordan ateş ediyordu. Ata ise, başka bir ağacın arkasındaydı. Ordan ateş ediyordu.

" Bu berbat yerde bu güzelim incir ağacı var ya. Ona yanıyorum. " Ata'nın söylediği ile tim gülmeye başlamıştı. Adamlar ise hem şok olmuştu hemde hala savaşmaya devam ediyordu. " Abi görüyor musunuz ? Hala kazanacaklarını düşünüp, ateş ediyorlar. " Cem'in söylediği ile herkes bir kez daha gülmüştü. " Ee yenilen pehlivan savaşmaya doymazmış. O sözün devamı öyle miydi Komutanım ? " Ceren'in sorusu ile Murat Üsteğmen tebessüm etmişti. " Sen ne dersen doğrudur kardeşim. " Cem, tüm savaşın içinde Ceren'in alnını öpüp yine çatışmaya devam etmişti. Tim içinde herkes değerliydi. Ama Ceren ve Nil'in yeri ayrıydı onlar için. " Komutanım ? Ahu hanım neden sormuş sevdiğiniz meyveyi? Söyledi mi ? " Ceren'in sorusu ile Çınar gülümsemişti. " Kek yapacakmış canımın yarısı. Kek canı istemiş. Bana sordu. ' Sence neyli yapmalıyım ? Sen ne meyvesi seversin ' diye. Bende ' Portakal'lı kek ' dedim. "

" Bize de getirir mi ? " Ata'nın alaylı sorusu ile Çınar, saklandığı yerden çıkıp tip tip Ata'ya bakmıştı. " Sanane lan. Getirirse sana vermeyeceğim. Diğerleri ve ben yiyeceğiz. Aç kal ! " dediğinde Çınar kızgın görünüyordu ama bir yandan da şaka olduğunu herkes biliyordu. O kek kendilerine gelirse, Çınar ilk başta Ata'ya verecekti o kekten. Çınar birkaç gün önce yine Ahu ile konuşuyorken, Ata küfür etmiş

' Sevgili olun da bizde rahat edelim. ' demişti. 2 saat sonra tekrardan Ahu, Çınar'ı aradığında telefonu bu sefer Ata açmış ve ' Ne o sevgilini mi özledin ? ' diye Ahu'ya şaka yapmıştı. Ve Ahu'nun utanmasına neden olmuştu. Çınar odaya geldiğinde, Ata ve Ahu'yu konuşurken görmüş, Ahu'ya bahane söyleyerek telefonu kapatmıştı sonra da Ata'yı bahçeye kadar kovalamıştı. Çınar o anı hatırlayınca hala sinir oluyordu Ata'ya. Ata ise sadece gülüş göndermişti Çınar'a çünkü o da biliyordu kızgınlığı geçecekti bir saat sonra. " Beyler öldürmek yok. " Murat Üsteğmen dediğinde herkes kendine gelmişti. " Öldürmeyeceğiz Komutanım. Öldürmekten beter edeceğiz. " Dakikalar sonra Nil konuşmuştu. Murat Üsteğmen yan tarafında duran Nil'e göz kırptıktan sonra tekrardan çatışmaya devam etmişti. Korsan denen adam arka tarafta göründüğünde, Ceren ve Çınar öne çıkmıştı. Kaçacaktı ama Çınar ve Ceren fırsat vermemişti. Onlar adama doğru koşarken, diğerleri de onları koruyordu. Ceren'e kurşun gelecekken, Murat durdurmuştu bu son kişiydi. Son olmalıydı..... Çınar ve Ceren, Korsan denen adam ile yanına geldiklerinde bir ses gelmişti. Bir kurşun sesi.... Ceren'in çığlığı... Ata ve Cem'in koşması .... Çınar vurulmuştu.

" Hayır hayır. Şimdi değil. Abi uyan ! " Ata, Çınar'ın nabzını kontrol ediyordu. Cem, çantadan çıkardığı bezi Çınar'ın karın bölgesinde olan kana bastırıyordu. Ceren ağlıyordu. Murat şok olmuştu. Nil etrafına bakıyordu çünkü adamların hepsi bittikten sonra ve Korsan'ı aldıktan sonra vurulmuştu Çınar. Bu da birinin hala yaşadığını ve burda olduğunu gösteriyordu. 2 dakika sonra ölen adamların olduğu çalılıkların arasından ses geldiğinde Murat Erdoğan silahını kaldırıp adamın kafasına vurmuştu. Tek kurşunla ölmüştü o adamda. Korsan yerde olan Çınar'ı izliyordu. Bittiğinin kanıtıydı bu. Murat, telsizi çıkarıp, Yarbay'a bağlanmıştı. " Yardım! Yardım gerekiyor. Sağlıkcıları helikopter ile buraya gönderin. Acele edin. Çınar vuruldu ! Çınar vuruldu ! " Yıkım... Bunun adı yıkımdı. Yarbay soğukkanlı olmaya çalışıyordu. Ama içinden geçenler felaketti. Tim'e bağlanmıştı. 1 dakika sonra, bir asker gelmişti hareket merkezine. Çınar'ın misafiri olduğunu söylemişti Yarbay'a. Yarbay, askere dönüp kim olduğunu sormuştu. Ahu Yeşil demişti asker... Yarbay nefes alamıyordu. Ahu gelmişti. Yarbay nasıl söyleyecekti bu kıza Çınar'ın vurulduğunu. Yarbay tanımıyordu Ahu'yu ama Çınar'ın sevdiği kız olduğu belliydi. Ailesi uzakta yaşıyordu Çınar'ın. Yarbay bunu bildiği için anlamıştı Ahu'nun kim olduğunu. Tanışmamışlardı Ahu ile ama tanışma zamanı gelmişti anlaşılan. Murat'ın olduğu yerin kordinatlarını sağlıkcılara ve helikoptere vermişti . Murat'a desteğin yolda olduğunu söyleyip, bahçeye çıkmıştı. Oradaydı işte. Yarbay kıza baktı sonra elinde ki borcam'a baktı. Şeffaftı o kap. İçinde ne olduğu belliydi yani. Yarbay gülümsedi. Ahu elinde portakallı kek ile, Çınar'ı bekliyordu. Sarı saçları vardı. Yeşil gözleri parlıyordu. Neden sarı papatya dedikleri anlaşılıyordu. Papatya kadar nadir görünüyordu. Çınar'ı da anlamıştı. Neden onu bu dünya içine sokmak istemediğini. Soldurmak istememişti o çiçeği. Ama vereceği haber onu solduracaktı. Üstünde beyaz gömleği vardı. Altında mavi ispanyol paça pantolon. Elinde portakallı kekin olduğu bir kap. Kolunda yeşil çanta. Çınar'ı bekliyordu gülümseme ile. Etrafına baktığında Yarbay'ı gördü Ahu. Onu izleyen bir çift göz görmüştü. Göz göze gelmişlerdi. Tebessüm ederek, ama tebessümü zorunluydu. Sahteydi. Bir şeylere imreniyor gibiydi. Ahu yutkundu. O tebessümün sıcak olduğunu anlamıştı ama o sıcaklığın kendini yakacağını da anlamıştı. Yarbay yanına doğru yürümeye başlayınca, Ahu elinde kabı yanında ki banka koymuştu.

" Ahu Yeşil. " demişti Yarbay

" Neler oluyor ? Çınar nerede ? " demişti Ahu. Yarbay gözlerini yumdu kısa süre. Sonra açtı gözlerini. " O iyi. " dedi ama Ahu'yu ikna edememişti.

" O nerede ! " diye sordu bir kez daha Ahu. Sesi bu sefer biraz yüksek çıkmıştı. Sesinin yüksek çıktığını farkettiğinde utandı. Yanaklarından belli oldu. Bir kez daha sordu aynı soruyu. Bu sefer daha sakindi. " Hastaneye götürüyorlar. Operasyon... Operasyonda vurulmuş. " Ahu kafasını iki yana sallamıştı reddederek. " İmkansız. İmkansız çünkü 3 saat önce konuştum. İyiydi. İmkansız. " dedi Ahu. 'Büyük ihtimalle helikopterdeyken konuştular' diye düşündü Yarbay. Ahu yanında ki bankta duran keke baktı içi acıyarak.

" Ben kek yaptım onlara. " dedi Ahu. Gözlerini yumdu Yarbay tekrardan. Uzun süre açmadı sonra açtı. " Sevdiği meyveyi sordum. ' Portakal ' dedi. Portakallı kek yaptım ben. " Bir asker yanlarına geldiğinde Çınar'ın hastaneye vardığını söylemişti Yarbay'a. Yarbay tam gidecekken, Ahu durdurmuştu onu.

" Bende geleceğim. " dedi Ahu. Yarbay kabul etmişti. Yarbay yürümeye başlayınca Ahu, banktan keki almıştı ve Yarbay'ın peşinden arabaya binmişti elinde olan kek ile. 20 dakika sonra hastaneye varmışlardır. Ama o 20 dakika Ahu ve Yarbay için 20 yıla bedeldi. Hastaneye girdiklerinde ilerde askerleri görmüştü Ahu. Yarbay direk Tim'in yanına gitmişti ama Ahu arkada kalmıştı. Tim Yarbay'ın geldiğini görünce onlara bakmıştı. Murat ve Nil duvara yaslanmıştı ameliyatın bitmesini bekliyorlardı. Yarbay'ı görünce kalkmışlardı. Cem ve Ceren yanyana oturuyordu. Yarbay'ı görünce kalkmışlardı. Ata başını kaldırmıştı oturduğu yerden sadece. Önce Yarbay'a bakmıştı. Tepki vermemişti. Daha sonra arkada kalan Ahu'ya bakmıştı. Elinde olan kek kabını görünce kahkaha atmıştı. Tim de Ahu'ya ve elinde ki keke bakmıştı. Dışardan birisi görse Ata'nın kafayı yediğini düşünürdü. " Portakallı kek mi o ? " Ata'nın sorusu ile Ahu elinde olan keke bakmıştı daha sonra da Ata'ya dönüp " Evet. Portakallı kek. Ben onun için... " sonra düzeltmişti belki ayıp olur diye.. " Ben sizin için yapmıştım. Getirmiştim yanınıza. " demişti Ahu. Ata hala gülüyordu.

" Benim yemem yasak. Çınar yasakladı. Geçen gün utandırdım ya seni. Yasakladı bana. " dedi gülüşünün içinde. Ahu ve Yarbay ne olduğunu anlamıyordu. Ama diğerleri anlamıştı. Herkesin gözü, gülen Ata'daydı.

" Yapma! Kardeşim ne olur yapma ! " dedi Murat Üsteğmen. Ata gülüşünü soldurup, ciddiyetini takınıp, Murat Üsteğmen'e bakmıştı. " Yemem ! Yeter ki iyileşsin. Ben yemem onu eğer Çınar isterse. " demişti Ata. Başını yine yere indirmişti. 1 saat sonra doktor ve hemşire çıkmıştı içerden. Herkes ayağa kalkmıştı. Gelecek olan haberi bekliyorlardı.

​​​​​​

 

 

 

 

 

Bölüm : 08.02.2025 17:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...